Logo

Vakıf üniversiteleri yükseköğretime rekabet anlayışını getirdi

Kategori: Üniversiteler
Cuma, 25 Ekim 2019 11:38 tarihinde oluşturuldu



Türk eğitim sisteminin son 15 yılda önemli bir atılım içinde olduğunu belirten İstanbul Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Doç. Dr. Mustafa Aydın, üniversiteler ve orta öğretimde ele alınması gereken öncelikli konuları artı eğitim’e anlattı. Devlet ve vakıf üniversiteleri olarak bir ayrım yapılmaması gerektiğini belirten Aydın, “Vakıf üniversiteleri, son 15 yılda yükseköğretim sektörüne rekabet anlayışını getirdi ve bu rekabet anlayışıyla oluşturulan sinerji devlet üniversitelerine de yansıdı.” diye konuştu.

mustafa_aydinTürkiye’deki eğitimin son 15 yıldaki seyri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Türk eğitim sistemi son 15 yılda ciddi bir atak gerçekleştirdi ve gerçekleştirmeye de devam ediyor. Çağımızın bilim ve teknoloji çağı olduğu aşikâr; bilim ve teknolojideki hızlı gelişmeler nedeni ile artık var olan bilgilerin güncellendiği ve geleneksel eğitimin birçok noktada yetersiz kaldığı bir dönemde yaşıyoruz. Bu durumu iyi analiz edersek ve eğitim sistemimizde bu anlayışı hâkim kılarsak, inanıyorum ki ülkemizi üniversitelerimizle eğitim arenasında daha güçlü temsil edebileceğiz.
Bu süreçte devlet ve vakıf üniversiteleri olarak bir ayrım yapmamalıyız. Vakıf üniversiteleri, son 15 yılda yükseköğretim sektörüne rekabet anlayışını getirdi ve bu rekabet anlayışıyla oluşturulan sinerji devlet üniversitelerine de yansıdı. Biz bugün farklı kriterler dikkate alınarak oluşturulan QS Rankingleri ve Times Higher Education Rankingleri içerisinde 10-15 üniversitemizin olduğunu görüyoruz. Bu başarı, oluşturulan güçlü sinerjinin bir yansıması niteliğinde. Unutmamak gerekir ki; üniversiteler sadece ülkesiyle değil dünyayla entegre olmalıdır. Bu sebeple, dünya listelerindeki bu yerimiz oldukça değerli.

Eğitimde kamu-özel sektör diyalog ve iş birliğini değerlendirebilir misiniz? Bu iletişimin daha verimli olabilmesi için neler önerirsiniz?
21. yüzyıl karşımıza son derece karmaşık ve global bir dünya çıkardı ve içinde bulunduğumuz bu mevcut duruma ayak uydurma sürecinde eğitim önemli bir rol oynuyor. Dünya hızla gelişiyor bizlerin de bu gelişime ayak uydurmakla kalmayıp öne geçmemiz gerekmekte. 45 yıllık eğitim tecrübeme dayanarak şunu söyleyebilirim: Bunu tek başımıza yapamayız. Kamu ve özel sektör kuruluşlarının yanında iş dünyası, sivil toplum kuruluşları ve ilgili tüm kuruluşların bir araya gelerek ve ortak bir paydada buluşarak hedefe birlikte yürümesi gerekiyor. Kamu ve özel sektör, güçlerini birleştirerek ilerlerse yükseköğretim sektörünün ciddi bir ivme kazanacağına inanıyorum.
Yapılan araştırmalara göre; 80 milyon insanın yaşadığı bir ülkede, 250’nin üzerinde üniversite olması gerekiyor. Türkiye bu bağlamda, son yıllardaki atılımı ile ciddi bir mesafe kat etti. Her ile bir üniversite projesiyle üniversite sayımızı 200’ün üzerine çıkarmış bulunuyoruz. Vakıf üniversiteleri bu sürece ve yükseköğretimin ivme kazanmasına ciddi bir katkı sağladı. Açılan üniversitelerin bir kısmı henüz istenilen düzeye ulaşamadı ancak hiçbir kurum kurulurken mükemmel değildir. İnanıyorum ki bu üniversitelerimiz de istenen düzeye ulaşacaktır.
Şunu biliyoruz ki henüz yolun başındayız. Üniversitelerimizin evrensel platformda saygınlığını artırması bakımından yaptığımız çalışmalara var gücümüzle devam edeceğiz. Unutmamak gerekir ki; eğitimcilerin ışığında siyasiler, ekonomistler ve diğer iş insanları yürüyecekler. Bu sebeple, güçlü ışıklarla yolları aydınlatmamız gerekiyor.

EĞİTİMDE ÖNCELİKLİ KONULAR
Eğitimde ele alınması gereken kısa, orta ve uzun vadede konular nelerdir? Bu konularla ilgili düşüncelerinizi öğrenebilir miyiz?
Eğitimde ele alınması gereken birçok konu var bunları maddeler halinde söylersek daha doğru ve açık bir çerçeve oluşturabileceğimiz kanaatindeyim.
• Öncelikle eğitim arenasında kendimize güçlü bir yer edinebilmek için gerektiğinde revize edilebilir nitelikte bir yükseköğretim politikası oluşturmamız elzem.
• Yeni açılan üniversitelerin meslek yüksekokulu olarak yükseköğretim hayatına başlamaları, belirli bir deneyimden sonra lisans, yüksek lisans ve doktora programları ile hizmet etmeleri gerekiyor. Henüz mezun vermeden yüksek lisans ve doktora programlarına başlandığına şahit oluyoruz; bu kabul edilebilir bir uygulama değil.
• Üniversitelerde çok dilli ve çok kültürlü akademik bir çevre oluşturulmalı.
• Türkiye’de okumanın öğrencilere kazandıracağı ayrıcalıklar bütün ilgili platformlarda vurgulanmalı, bu yöndeki markalaşma çalışmalarına destek verilmeli.
• Uluslararası öğrenci hareketliliği, ülkelerin gelişiminde ciddi bir rol oynamaktadır. Bizler üniversitelerimizde çok kültürlü bir ortam yaratarak tüm dünyayı ilgilendiren araştırmalar yapan, topluma ve dünyaya fayda sağlayacak bireyler yetiştirmek mecburiyetindeyiz. Bu sebeple üniversitelerimizde uluslararası öğrenci konseyleri kurulup yaygınlaştırılarak bu uluslararası hareketliliği daha etkin kılmalıyız.
• 2023 hedefine ilerlerken uluslararasılaşma ve dünya insanı yetiştirmek, üniversitelerin asli görevlerinden olmalı. Bu bağlamda öğrencilerin en az 1 yabancı dili konuştuğu ve tercihen 2’nci yabancı dili de deneyimleyebildiği bir öğretim programı tasarlanmalı.
• Türkiye’deki dil öğretim programları Avrupa Ortak Başvuru Metnine göre hazırlanmalı ve üniversitelerde bu program uygulanmalı.
• Eğitim yönetimi noktasında, Eğitim Fakültesi adaylarına psikoloji ve yetenek testleri uygulanmalı, mezunlarına da yeterlilik testleri yapılmalı. Mezun olan öğretmen adayı bir süre deneyimli bir öğretmenin yanında stajyer olarak çalışmalı, daha sonra ataması gerçekleştirilmelidir. Bu noktada Eğitim Fakülteleri ve MEB arasında güçlü bir iş birliği oluşturulmalıdır.
LİSELERDE İSE;
• Öğretmenlere her 5 yılda bir üniversiteler tarafından yetkinliklerini geliştirecekleri eğitimlerin verilmesi gerekiyor.
• Öğretim programlarında kısa vadede bilim, STEM, teknoloji, yazılım, AR-GE, Endüstri 4.0 kavramlarının ön planda tutulduğu bir eğitim sistemi oluşturulmalı.
• Liselere robotik sistemler, nesnelerin interneti, akıllı fabrika otomasyon sistemleri ve yapay zekâ programları gibi güncel, öğrencilerin çağın gerektirdiği yetenek ve becerilerini geliştirebileceği dersler konulmalı.
• Ders kitapları, alanında yetkinliği akredite edilmiş kişiler tarafından hazırlanmalı, ciddi denetimlerden geçirilmelidir.
Ülkemiz eğitim sisteminin istenilen düzeye ulaşması için azim ve kararlılıkla yürüdüğümüz bu yolda daha birçok madde sayabiliriz ancak önceliklerimizin bu konular olduğunu düşünüyorum.

ÖĞRENME ALANLARI DEĞİŞİYOR
Size göre son 15 yılda eğitimde gerçekleştirilen en önemli değişim ne oldu ve neden?
Eğitimde gerçekleştirilen en önemli değişim teknolojik gelişimin eğitime yansıması ve bu bağlamda öğrenme alanlarının değişmesi, öğrenme ve öğretimin sınıfların, okulların dışına çıkmasıdır. Bilgiye ulaşmak artık çok kolaylaştı; bu noktada eğitimci tanımımız da değişime uğradı. Eğitimci artık öğrenciye rehberlik eden öğrenme yoldaşı. Öğretmen öğrencinin öğrenme yolculuğunda bilgiyi kendi yetenek ve becerileri doğrultusunda nasıl kullanacağı konusunda yol gösterici bir rol üstlendi.
Bu değişim şüphesiz, çağın gerekliği ve değişen öğrenci kitlesi ve gereksinimlerinden ortaya çıkmıştır.

15. YIL MESAJI
ARTI EĞİTİM DERGİSİ EĞİTİM GÜNDEMİNİ BELİRLİYOR
Artı Eğitim dergisi, Türkiye şartlarında eğitim sektörünün gündemini belirleyen bir yayın kuruluşu. Eğitim camiasının en eski ve istikrarlı yayınlarından biri olarak yıllardır eğitimin nabzını tutuyor. Bu sektörde birçok yayın hızla yok oluyorken Artı Eğitim dergisinin uzun yıllardır yayın hayatına istikrarla devam ediyor olması ciddi bir başarı. Dosya çalışmaları, özel röportajları ve ele aldığı konularla Artı Eğitim, tüm eğitim camiası tarafından dikkatle takip edilmesi gereken bir mecra. Bu yolculuğu başından beri takip eden biri olarak tüm Artı Eğitim camiasını kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.