Logo

Kadınlar için kariyer politikaları geliştirilmeli

Kategori: Üniversiteler
Cumartesi, 13 Mart 2021 15:50 tarihinde oluşturuldu



İstanbul Kültür Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı Dr. Bahar Akıngüç Günver, kadınları iş-yaşam dengesinde tercih yapmak durumunda bırakmayacak kariyer politikalarının devreye alınması gerektiğini söylüyor.
 

bahar_akinguc_gEğitimde kadın yönetici olmanın avantaj ve dezavantajları hakkında düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?

Yönetimde dezavantaj yaratan cinsiyet değil cinsiyete yönelik önyargılar. Bu da eğitimde değil her sektörde baş edilmesi ciddi çaba gerektiren bir süreç. Cinsiyetlerin kendine özgü ayırt edici yönleri olduğu bir gerçek. Evet, kadınların olaylara daha duygusal ve yer yer yüksek empatiyle yaklaştığı doğru. Biraz detaycı, ayrıntıcı olabiliyoruz. Olaylar üzerinde daha fazla ve ayrıntılı düşünüyor, daha çok soruyor, sorguluyoruz. Meseleleri konuşarak çözmeye, kendimizi kelimelerle ifade etmeye çok daha meyilliyiz. Bütün bunlar, önyargının olmadığı iş ikliminde aslında birer avantaj. Bu yönlerin dezavantaja dönüşmesi ya da dezavantaj olarak algılanması önyargılarla başlıyor. Kendi adıma, cinsiyetime özgü yönleri yönetimde hiçbir zaman bir dezavantaj yaşamadım. Kadın olmanın getirdiği duygusallık, empati gibi değerler insanın merkezde olduğu eğitim gibi emek yoğun bir alanda aksine bana güç verdi. Tabii empatinin, duygusallığın da toksik boyutu olabiliyor, ancak bu zamanla dengeleniyor. 

EKONOMİDEN EĞİTİM DÜNYASINA

Eğitim sektörünü tercih etme nedenleriniz hakkında neler söyleyebilirsiniz?

Aile işletmemiz eğitim üzerine. Ben 3’üncü kuşağım. Resme böyle bakınca eğitim sektörü bir tercih değil de işin doğal bir sonucu, gereği gibi yansıyor ancak görünüşe aldanmamak lazım. Lisansım ekonomi üzerine. Üniversite lisansıma matematikle başlayıp ekonomi ile devam ettim.

Ancak her yıl dersleri seçerken eğitim fakültesinin programını, incelerken bulurdum kendimi. Sonrasında müthiş bir iştahla ve merakla amfide dinlediğimi anımsıyorum. Bu yıl 35’inci yaşına giren Yaşadıkça Eğitim Dergisini de öğrencilik yıllarında çıkarırdım. Galiba beni, tercihlerimi bir eğitim işletmesinin, 3’üncü kuşağı olmak değil sofralarında eğitimin konuşulduğu bir ailede büyümek etkiledi. Anlam duygusunun yoğun olduğu bir alan eğitim. Okumak, araştırmak, öğrenmek çok ilginç bir haz. Öğrenen olma halini, öğrenciliği de seviyorum. Aile işletmelerinde rotasyon sırasında insan kendi alanını, sınırlarını da keşfediyor. Eğitim sektöründe varlık gösterme kararım öğretmenlik deneyimiyle netleşti. İnsanın öğrenirken yaşadığı dönüşüme tanıklık etmek benzersiz bir yolculuk. Bir çocuğun karşınızda hiçbir deneyimi yokken 1 yıl sonra okuduğunu görüyorsunuz. Yeni bir dil öğrendiğini, bir enstrüman çaldığını, bir oyun sahnelediğini görüyorsunuz. Bunun bir tarifi yok. Dolayısıyla eğitim sektörüne beni dahil eden aile işletmemiz olsa da kalıcı olmamı sağlayan bu alanın anlam duygusudur diyebilirim.

 

EĞİTİM DEĞİŞİME SÜREKLİ GÖZ KIRPAN BİR ALAN

Bir kadın olarak iş yaşamında hangi zorluklarla karşılaştınız? Bu engelleri aşmak için nasıl br mücadele verdiniz?

Eğitim alanı ilginç bir doğaya sahip. Bir yönüyle kalın, kırmızı çizgileri çok belirgin bir evren. Kuralları, kodları tanımlanmış, bir sistematiği var. Öte yandan da insan gibi her an her dakika hücrelerinden duygu dünyasına kadar sürekli değişen, yenilenen bir kitleye hizmet veriyor. Değişime sürekli göz kırpan bir alan. Dolayısıyla işin doğasından gelen bir zorluk var. Bunu aşmanın tek yolu dengeyi kurabilmek. Burada yaşanan zorlukları tek başıma aştığımı söylemek yönetim felsefeme aykırı. Eğitim bir takım işi. Öğrenciyi, öğretmeni, aileyi, yöneticiyi kapsayan bir takım oyunu. Bu noktada karşılaştığım engelleri aşabilmek için, yönetimde diyalog ortamını çok sesli tutmaya çalıştım. İşini yalnızca bilen değil seven insanlarla çalışarak zorlukları aşıyor, dengeyi kuruyorsunuz.

İş yaşamı ölçeğinde bireysel olarak yaşadığım zorluk neler diye düşündüğümde ise aslında çok radikal başlıklardan söz edemem. Bu biraz meseleleri ele alış biçimiyle de ilgili. Karmaşık bir sorunu zorluk ya da engel olarak ele almıyorum. Örneğin başkanlık görevini Babam Onursal Başkanımız İnş. Yük. Müh. Fahamettin Akıngüç’ten devraldım. Kendisi hem girişimcilik yönü hem de idari dehasıyla gerçek anlamda okul gibidir. Dolayısıyla göreve geldiğim ilk yıllarda, yaptıklarım ve yapamadıklarım ya da yapamayacaklarım noktasında bazen kıyaslandığımızı hissederdim. Hatta bazen bu kıyaslamayı ben yapardım. Mükemmeliyet için sürekli tetikte olma hali çok tekinsiz bir his bırakıyor. Hata yapmaktan iş hayatında çok tehlikeli olan eylemsizliğe kadar kişiyi götürebiliyor. Gün sonunda aslında zorluğun da engelin de kaynağı bazen biz oluyoruz. Karmaşık ve stresi yüksek olayları bakış açımı değiştirerek yeniden inceliyorum ve sezgilerime güveniyorum. Bu benim zorluklarla baş etme stratejim diyebilirim.

 

EĞİTİM MULTİDİSİPLİNER BİR YAPIYA EVRİLİYOR

Eğitim sektöründe kadın yönetici sayısının artması için neler önerebilirsiniz?

Yönetim kariyeri oldukça talepkârdır. Kişiden zihinsel ve duygusal bağlamda çok fazla çaba ister, zaman ister, adanmışlık ister. Bu noktada eğitim sektöründe kadın yönetici sayısının artması için önce yaşamın farklı cephelerinde mücadele eden kadınların yüklerini hafifletmek gerekiyor. Özellikle annelik gibi kritik eşiklerde kadının eğitim ve deneyim süreci hem haklı hem de zorunlu olarak kesintiye uğruyor. Bu noktada yönetim kariyerinin talepleriyle anneliğin ya da ev yaşamının getirdiği zorunluluklar karşısında kadın bir tercih yapmak zorunda kalıyor. Kadınları iş-yaşam dengesinde tercih yapmak durumunda bırakmayacak kariyer politikaları devreye alınmalı. Ek olarak liderlik bir potansiyeldir. Kadınların, eğitim alanında bireysel farkındalıklarını artıracak, potansiyellerini a.ığa çıkaracak reflekslerini geliştirecek eğitimler yapıcı etki yaratabilir. Eğitim sektörü giderek multidisipliner bir yapıya doğru evriliyor. Eğitim alanında kariyer yapan kadınların yönetim başlığında teknoloji, finans, hukuk, sağlık gibi farklı alanlarda yeni bilgi setlerini kazanmaları için destek sağlamak da bu anlamda fayda yaratabilir.

 

Teknolojinin yarattığı imkanlar kadınların iş yaşamını nasıl etkiliyor?

Teknolojinin zaman ve mekan konforu sunan kolaylıkları var. Bu da yaşamda birden fazla rolü üstlenen kadınlar için iyi bir avantaj. Yine teknoloji ile birlikte kadınların hem mesleki hem de sosyal açıdan kendilerini geliştirebilecekleri kaynaklara erişimleri ciddi ölçüde kolaylaştı. Tabii burada sosyoekonomik faktörleriyle teknolojiye erişimi olan kadınlardan söz ediyoruz. Erişimi bulunmayan kadınlar için, sınıflar arası ciddi bir bilgi uçurumu da yaratıyor ki bu da ayrı bir tartışma konusu. Burada yine denge çok önemli. Teknolojinin yarattığı imkanlar profesyonel başlıklarda ciddi kolaylıklar sağlasa da kadın için ayrıca önemli olan iş-yaşam dengesinde kırılmalar yaratabiliyor. Özetle teknolojinin bilinçli ve dengeli kullanım sorumluluğu da bir başka başlık olarak karşımıza çıkıyor.

 

RİSKİ GÖREN VE YÖNETEBİLEN EĞİTİMLER TASARLANMALI
Türkiye'de kadınların öncelikli sorunları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu kapsamda neler yapılması gerekiyor?
En önemli sorun önyargılar. Gündelik dilden davranış kalıplarımıza olayları ele alış biçimimize kadar tüm pratiklerimizi etkiliyor. Algıyı değiştirmek için önce aile sonra da okullara çok ciddi roller düşüyor. Eşitlik algısı, bireysel sorumluluklara ve özgürlüklere ilişkin bilinç, hak arama ve savunmaya ilişkin temel seviyede hukuk ve felsefe bilgisi, tercihlere ve sınırlara saygı çok erken yaşta kazandırılmalı ve mutlaka eğitimin her kademesinde desteklenmeli. Anne-babalar için hukuk, psikoloji, teknoloji okuryazarlığı eğitimleri birer sosyal politika olarak desteklenmeli. Şiddet bir diğer konu. Burada artık yalnızca fiziksel şiddetin değil psikolojik, ekonomik, sosyal şiddetin de varlığı kabul edilmeli. Problemler biraz da kabul edilmediği için çözümde hem geç hem de yetersiz kalınıyor. Bunun yanı sıra yeni nesil aynı zamanda dijital dünyanın da birer vatandaşı ve o dijital dünyada da cinsiyet ve ayrımcılık temelli sorunlar var. Siber zorbalık, mahremiyet ihlali, kişisel verilere ilişkin bilinç, ifadenin özgürlüğü ve sınırları… Bütün bu başlıklarda riski gören ve yönetebilen eğitimler tasarlanmalı.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.