Logo

Okullarda Veli İlişkileri Yönetimi nasıl uygulanmalı?

Kategori: Alparslan Dartan
Perşembe, 20 Şubat 2020 14:05 tarihinde oluşturuldu



Alpaslan Dartan / Eğitim Danışmanı – PDR uzmanı 

alpaslan_dartanToplumun hemen her kesiminin eğitim ve eğitim sistemi ile ilgili kendine özgü bir görüşü bulunuyor, 82 milyon nüfuslu ülkemizde eğitim ile ilgili görüşü olmayan tek bir aile ve birey bulamazsınız. Doğal olarak eğitim hem eğitim bilimi ile ilgili uzmanların hem de toplumun birer üyesi olarak bizlerin günlük hayatında önemli bir yer tutuyor. Bu nedenle günümüzün eğitim anlayışını toplumların geleneksel kültüründen bağımsız ele alamadığımız gibi küreselleşen bir dünya düzeninde gelişen ve değişen dinamiklerden de bağımsız düşünemiyoruz.
Özellikle ülkemizde her kademede okullar arasında eğitimin kalitesi açısından niteliksel farklılıkların olduğunu artık hepimiz kabul ediyoruz. Zaman zaman Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk’un dile getirdiği “sınav gerçeğinin ortadan kaldırılabilmesi için okullar arasındaki nitelik farkının azaltılması/daraltılması gerekir” sözü de bu gerçeği en yetkili ağızdan duymamıza ve bilmemize neden oluyor.
Ülkemizde kırsal bölgelerde eğitime erişim sorununun giderilmesinde ve büyük şehirlerde de giderek artan eğitimin nitelik sorununa doğru çözümler üretebilmek zorlaşmaktadır. Eğitim sisteminin bütününe ve geneline ilişkin sorunlara çözüm üretebilmek için eğitimi bütünsel bir bakış açısı ile ele almak, eğitimin tüm paydaşlarının ve toplumun tüm kesimlerinin birlikte ortak paydada buluşmaları taşın altına ellerini koymalarını sağlamak gerekmektedir.
Dünyada başarı kavramının belirleyicisi ve ölçülmeye çalışılan nitelikler, öğrencilerin okulda uygulanan müfredat kapsamında ele alınan konuları ne dereceye kadar öğrendikleriyle ilgili değildir. Gerçek hayatta karşılaşabilecekleri durumlarda sahip oldukları bilgi ve becerileri kullanabilme yeteneği, akıl yürütme ve fen ve matematik kavramlarını kullanarak etkin bir iletişim kurma becerisine sahip olup olmadıklarıyla ilgilidir.
Biz de bu gerekçelerle yetiştirdiğimiz öğrencilerin niteliğini sorguluyoruz. Okul öncesinden üniversiteye birbirini izleyen tamamlayan eğitim politikaları geliştiremediğimiz için de öğrencilerimizi ezberci anlayışla hazırlanan müfredata mahkûm ediyor, okul-öğretmen ve veli işbirliğinin kalitesini artıramıyoruz.
Okullar, yaşam boyu süren tüm öğrenme süreçlerinin ve eğitimlerin gerçekleştiği yerlerdir. Çocukların sosyal bir varlık olarak kendilerini var edebildikleri, akademik, sosyal ve duygusal olarak geliştikleri bir yerdir okul. Her ne kadar akademik öğrenmelerin asıl hedef olarak konduğu bir yaşamsal alan olsa da okul ve okul yaşamı çocuğun ve gencin edindiği deneyimleri geliştirmesine fırsat verirken onu var eden öğretmenler, öğrenciler ve veliler olmadan düşünülemez.
Milli eğitim bünyesinde anaokulundan liseye çok farklı okul türleri olmakla beraber eğitim-öğretim faaliyetleri ağırlıklı olarak Devlet ve özel sektör eliyle yürütülmektedir. Sunulan olanaklar, eğitimin iyileştirilmesi için gerekli fiziki ve sosyal olanaklar özel okullarda daha bir ön palana çıksa da eğitim başarısı açısından tüm okulların tıkandığı nokta başarı kavramına ilişkin beklentilerin oldukça farklı olması ve ortak payda da buluşulamamasıdır.
Okullar açısından velilerle güven ilişkisine dayalı iletişim kurulabilmesi, öğrencilerin sosyal ilişkilerinin gelişmesine, duygusal süreçlerinin anlaşılmasına ve akademik başarılarının doğru yorumlanması anlamına gelir. Veliler açısından da bakıldığında bu çerçevede kurulan iletişim çocukların ilgileri, yetenekleri ve duygusal süreçleri hakkında farkındalıklarını artırma anlamına gelir.

Okullarda yapılan eğitim ve öğretimin başarılı olması ve amaçlarına ulaşabilmesinde öğrencinin ailesinin ilgi ve desteği oldukça önemlidir.

VELİ - OKUL İŞBİRLİĞİ
Veli ile doğru şekilde ve doğru zamanda kurulan iletişim ve işbirliği becerisi bir okulun önemli artılarındandır. Sınırlarını ve sorumluluklarını bilerek gerçekleştirilen bilgi alışverişleri öğrenci başarısını artırmakta ve güven ortamını pekiştirmektedir. Gerektiği kadar açık ve şeffaf eğitim kurumu sorumlulukların eşit paylaşımını da önemser ve gerektiği ölçülerde yerine getirir.
Öğrenci başarısında, okulların yapısı veya sosyo-ekonomik koşulların yanında aile-okul işbirliği ile arttığı yapılan araştırmalarda tespit edilmiştir. Ülkemizde yapılan pek çok sosyo-ekonomik araştırma maddi durumu yerinde olan ailelerin çocuklarının, diğer öğrencilere oranla akademik olarak üç kez daha başarılı sonuçlar elde ettiklerini gösteriyor. Türkiye’nin OECD ülkeleri içerisinde kişi başına düşen gayrisafi yurtiçi hasılasının (GSYİH) düşük olduğu ülkeler arasında yer aldığını biliyoruz.
Okul-aile işbirliği öğrencilerin başarısında oldukça önemli bir yer tutuyor bunu biliyoruz. Yapılan araştırmalar çocukları ile ilgilenen, sorunlarını çözmeye çalışan, okulla iş birliğini geliştiren ailelerin çocuklarının başarısının ilgilenmeyen ailelere göre çok daha yüksek olduğunu gösteriyor. Yine ülkemizde okul öncesi ve ilkokul düzeyinde okul veli ilişkisinin velilerce daha fazla önemsendiği, yaş düzeyi arttıkça özellikle ortaokul ve lise düzeyinde velilerin okula uğrama ve öğretmenlerle temas etme sıklıklarının azaldığı yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır.
Öğrencinin okuldaki sosyal, duygusal ve akademik yönden gelişimi ailenin eğitime verdiği önem ile ilişkilendirilebilir. Ailelerin okul ile iletişimlerinde çocuklarının bütünsel gelişimiyle ilgilenmekten ziyade çocukların akademik durumlarıyla, notlarıyla ilgilendiklerini sosyal, duygusal gelişimleriyle daha az ilgilendiklerini görüyoruz.
Okul aile işbirliğinin güçlü olması öğrencide önemsendiği ve değer verildiği duygusunu geliştirirken bütünsel olarak gelişiminin takibi yine öğrencinin hem okul başarısını ve hayat başarısını desteklemektedir. Okulun çocuğun tüm özellikleriyle tanınması ve bilinmesine yönelik izlediği yol, yöntem ve gerçekleştirdiği bilgi paylaşım toplantıları da okulun güvenilir ve geliştirici özelliğinin bilinmesine yol açacaktır.
Okul sadece akademik bilgilerin verildiği bir yer değildir, çocuğu tüm özellikleriyle geliştiren sosyal bir ortamdır. Aileler devlet ya da özel kurumlar bazında okula bakış açılarını ötekileştirmemeli, çocuklarının bütünsel gelişimin önemli bir paydası olarak görmelidirler. Beklentilerini de sadece akademik başarı üzerine yoğunlaştırmadan çocuklarının gerçekleriyle örtüşük bir çerçeveye oturtmalıdırlar.
Bunu sağlayabilmenin temelinde de eğitim kurumlarına, kurumun yönetici ve öğretmenlerine, çocuklarını geliştirecek bir program ve yapı bütünlüğüne inanarak güven duygusu geliştirmekten geçiyor. Her çocuğun kişilik özellikleri, karakteristik yapıları, ilgi ve yetenekleri, sosyal duygusal özellikleri birbirinden farklıdır. Bu nedenle her çocuğun her okulda beklentileri karşılayabileceğini düşünmek yanıltıcıdır. Veli olarak okuldan beklentilerimizi çocuğumuzun özelliklerini de düşünerek doğru bir şekilde konumlandırabilmek gerekir.
Önemli olan çocuğunuzun okuduğu okulda onunla birlikte yürüyen onu destekleyen ve büyüten bir yapının içerisinde olduğuna inanmak ve bu yapıyı aile olarak desteklemektir. Okullar da sabah akşam işleyen bir mekanizma gibidir. Okullar, öğrencinin ortalama 8 saatini geçirdiği, derslerin, törenlerin olduğu, öğrenci izinlerinin, devam – devamsızlık süreçlerinin önemsendiği, ders içi performansların, yazılı sınav süreçlerinin, sözlü değerlendirmelerin olduğu ev çalışmalarının verildiği, projelerin istendiği seçmeli etkinlikler ve kulüp çalışmalarının yapıldığı yaşayan bir toplumsal yapıdır. Bu toplumsal yapıda veli ile doğru şekilde ve doğru zamanda kurulan iletişim ve işbirliği gerekir. Bu hem okulun hem de velinin sorumluluğudur.
Okul ve veli işbirliğinde karşılıklı olarak sınırlarını ve sorumluluklarını bilerek gerçekleştirilen bilgi alışverişleri gerekir. Veli çocuğuna destek olurken, okulun eğitim ve öğretim uygulamalarına, öğretmen ve yöneticilerinin alan uzmanı olarak yetkinliklerine değer vermeli ve önemsemelidir.
Okul ve veli işbirliğinde her iki taraf da öğrencinin yararına ve gelişimine katkı anlamında birbirlerine yeterince ve gerektiği kadar açık ve şeffaf olmalıdırlar. Bilgi akışı karşılıklı olmalı çocuğun bireyselliği korunduğu kadar toplumun, okulun ve ailenin tutum, davranış ve değer yargıları da önemsenmelidir.
Ayrıca bu işbirliğinin temelinde güven duygusu olduğu kadar ortak paydanın çocuğun bütünsel gelişimi olduğu gerçeğinden hareketle eğitimsel ve öğretimsel gelişimin okul-veli-öğrenci ve çevre ortak sorumluluğunda olduğu unutulmamalıdır.
Öğrencilerin akademik başarılarını, sosyal ve duygusal gelişimlerini etkileyen faktörlerin neler olduğu üzerine yapılan pek çok araştırma sonuçları en çok eğitim ve öğretim kurumları ile aile çevresinin etkili olduğunu gösteriyor. İki önemli yapı okul ve aile çocukların gelişimi üzerinde bu kadar etkili iken birbirlerini destekleyen ilişki geliştirmelidirler.

"Girdisi ve çıktısı insan olan ve bir hizmet alanı olarak görülen okul, temel bir yapı taşı rolü üstlenirken bu yapı taşına değer veren destekleyen unsur olarak da aile çocukların her alanda gelişimine destek olmalıdır. Bu iletişim sürecinin sağlıklı, büyüten ve geliştiren özelliği öncelikle sağlıklı, başarılı ve mutlu çocuklar yetiştirilmesine büyük fotoğrafta da güçlü bir toplum yaratılmasına olanak sağlayacaktır."

Okullar açısından velilerle güven ilişkisine dayalı iletişim kurulabilmesi, öğrencilerin sosyal ilişkilerinin gelişmesine, duygusal süreçlerinin anlaşılmasına ve akademik başarılarının doğru yorumlanması anlamına gelir. Veliler açısından da bakıldığında bu çerçevede kurulan iletişim çocukların ilgileri, yetenekleri ve duygusal süreçleri hakkında farkındalıklarını artırma anlamına gelir.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.