Logo

Okulların açılmasını hem isterim hem istemem

Kategori: Alparslan Dartan
Salı, 04 Ağustos 2020 11:48 tarihinde oluşturuldu



Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı

alpaslan dartanOkulların açılması kararı sonrası “Hem İsterim Hem İstemem”, yaklaşımına örnek olan yaklaşma-kaçınma duygusunu yaşıyoruz toplum olarak. Bir yandan okulların açılmasını çocuklarımızın eğitim ve öğretimlerinden geri kalmamaları için isterken diğer yandan Covid 19 nedeniyle yaşanabilecek bir olumsuz durumun hem çocuklarımızın hem de aile bireylerimizin sağlığını olumsuz etkileyebileceği kaygısını yaşıyoruz.
Nasreddin Hoca’nın komşularından ileri gelenler, düşünüp taşınıp, Hoca'ya çok zor bir soru sormaya karar verirler ve Hoca'ya: “Hoca efendi sabah olduğu zaman insanların yarısı bir tarafa diğer yarısı da öbür tarafa gitmektedir. Bunun hikmeti nedir?” diye sorarlar. Hoca: “İnsanların hepsi bir tarafa gitseydi, maazallah, dünyanın dengesi bozulurdu”, diye cevap verir.
Nasreddin hocanın bu hoş fıkrası bizlerin bugününe biraz uyuyor. Elbette hepimiz aynı düşünüp aynı şeyleri söylemeyeceğiz dünyanın dengesini bozmamak için ama özellikle eğitim alanında içerisinde bulunduğumuz bir realite varken alınan her kararın mutlak bir destekleyicisi ya da mutlak bir karşıtlığı da olmak zorunda değiliz kanımca.
Bugün eğitim ile ilgili alınan her kararın ya da söylenen her sözün arkasında duran ve savunan bir grup olduğu kadar karşısında durup eleştiren de farklı bir grup var. Toplum olarak ikiye bölünmüş bir durumdayız, alınan her kararın neredeyse topyekûn ya yanında duruyoruz ya da karşısındayız. Milli eğitim Bakanı ve bürokratları da bu kutuplaşmanın karşısında yaptıklarıyla neredeyse kimseye yaranamıyorlar.
Sağlık Bakanı özellikle son pandemi sürecinde günlük bildirimleri, insancıl yaklaşımı, küçüğü büyüğü, genci yaşlısı demeden mesajlarını mizahi yaklaşımıyla vermesiyle ve gece gündüz çalışma temposuyla iyi bir iletişim stratejisi yürüterek en fazla sempati toplayanların başında geldi.
Buna karşılık toplumun önemli bir kesimini direkt ya da dolaylı olarak ilgilendiren eğitim söz konusu olduğunda iyi ve çok başarılı bir eğitimci ve iletişimci olma özelliği bulunan Milli Eğitim Bakanımız, toplumla bu kadar iyi bir iletişim mekanizması kuramadı. Bu konuda özellikle kişisel çabası yeterli olmadı da denilebilir. Her gün ekran karşısında olmak zorunda olmasa da belirsizliklerin hâkim olduğu bu dönemde kendisini ve yapılanları anlatabilmesinde bürokratlarından yeterli desteği göremediği de söylenebilir.
İnsanoğlu, sosyal duygusal ve bilişsel özellikleriyle karmaşık yapıya sahiptir. Aynı anda birçok uyaranın/güdünün etkisinde kalır ve karar vermekte güçlük çekebilir. Psikolojide zaman zaman aynı anda ortaya çıkan farklı özelliklerdeki güdülerin birbirlerini tamamladıkları ya da birbirlerini zıdladıkları durumlarla karşılaşabiliyoruz. Aynı anda iki şeyi de birden isteyebileceğimiz gibi aynı anda hiç istemediğimiz iki durumdan birini tercih etmek durumunda kalabiliyoruz. Ya da aynı anda hem istediğimiz hem de istemediğimiz iki durum bizi çelişkiye hatta bazen iç çatışmaya sürükleyebilir.
Okulların açılması ve normale dönüş
Farklı duyguların bireyi ya da toplumu aynı anda iç çatışmalara götürmesi, psikolojinin temel kavramları içerisinde yer alan uyum/savunma mekanizmaları içerisinde kendine yer edinmiştir. Yukarıda sözü edilen örnek durumlar özellikle MEB’in okulların açılması yönünde açıklandığı takvim ile yeniden bizi birbirimizle karşı karşıya getirdi.
Okulların açılması kararı sonrası “Hem İsterim Hem İstemem”, yaklaşımına örnek olan yaklaşma-kaçınma duygusunu yaşıyoruz toplum olarak. Bir yandan okulların açılmasını çocuklarımızın eğitim ve öğretimlerinden geri kalmamaları için isterken diğer yandan Covid19 nedeniyle yaşanabilecek bir olumsuz durumun hem çocuklarımızın hem de aile bireylerimizin sağlığını olumsuz etkileyebileceği kaygısını yaşıyoruz.
Bu, Aralık 2019’dan beri yaşadığımız ve tüm dünyayı etkileyen bir ölümcül bir salgının halen devam eden etkileri nedeniyle duyduğumuz bir kaygı. Peki, bu kaygı gerçek olarak ortada iken ve sonuçlarının ölümcül olma ihtimali ortadan kalkmamışken eğitim gibi neredeyse 40-50 milyona yakın insanımızı ilgilendiren bir konuda ilgililerden çok net, çok kesin açıklamalar beklemek haksızlık değil midir?
Kriz yönetimi önünü görmeden kararlar almak ve uygulamak mıdır? Ya da kesin olarak hayırcı ya da evetçi olmak mıdır? Veli ya da işveren olarak sizlerin bizlerin alamadığı kesin kararlar da ortada iken büyük kitleleri ilgilendiren bu konularda Milli Eğitim Bakanlığının aldığı kararları siyah ya da beyaz diye aklamak ya da karalamak nedendir. Elbette eleştiri tabii hakkımızdır. Bunu da epey sert bir dille de yapıyoruz sanırım.
Aristo oğlunu uyarırken şöyle demiş: “Eğer doğru konuşursan insanlar, yanlış konuşursan Tanrı senden nefret edecek”. Çok sık karşılaştığımız karar vermenin çok güç olduğu bir duruma işaret ediyor Aristo. Okulların açılması ya da geç hatta hiç açılmaması gibi iki hatta üç alternatifli seçenek arasında karar almanın güçlüğü anlaşılır olmalıdır. Hele hele seçeneklerin daha cazip olanı yoksa iş daha da zorlaşır. Burada toplumun yararı gözetilerek karar verilmesi en doğrusu. Bu da şimdilik okulların belirlenen tarihte açılması olarak duruyor.
Özellikle küçük yaş gruplarında kontrollü bir başlangıcın çocukların sosyal ve duygusal gelişimlerine etkisi yadsınamayacak kadar çoktur. Ayrıca büyük yaş grupları ve özellikle de sınava hazırlanan grupların bu süreçte akran iletişimine ve yüz yüze eğitime ihtiyaçları giderek de artmaktadır.
Tüm bunların yanında, toplumda bu çatışmayı bilerek ya da bilmeyerek destekleyen eğitim bilimciler ve eğitim yazarlarımızın olduğunu da görüyoruz. Özellikle Sağlık Bakanlığının son açıkladığı okullarda alınacak tedbirleri de içeren “COVID-19 SALGIN YÖNETİMİ VE ÇALIŞMA REHBERİ Bilimsel Danışma Kurulu Çalışması”’nda yer alan bazı ifadelere gösterilen tepkileri anlamakta gerçekten zorlandığımı belirteyim.
Dediğim gibi ilk açıklandığında da gayet net ve anlaşılır olan bazı ifadelerin (4 metrekareye bir kişi düşecek şekilde personel ve öğrenci planlaması // Sınıf, çalışma salonları kişiler arasındaki sosyal mesafe en az 1 metre olacak şekilde düzenlenmelidir.) bilerek ve biraz da zorlanarak amacından saptırıldığını gördük. Aşağıda bakanlığın açıkladığı ilgili bölüme bakıldığında bu daha net anlaşılabilecektir.
Okullarda Alınması Gereken Genel Önlemler
COVID-19’un ana bulaşma yolu damlacık ve temas yoluyladır. Okullar toplu bulunulan yerlerden olduğu için COVID-19 bulaşma açısından risklidir. Okullarda COVID-19 bulaşma riskini en aza indirmek için yapılacaklar bir süreç yönetimidir. Bu süreç yönetiminde okul yönetimi, öğretmenler, aileler, öğrenciler ve okul çalışanlarının üzerine düşen görev ve sorumluluklar bulunmaktadır. Süreç, yatılı olmayan öğrenciler ve tüm çalışanlar için sabah evde başlar ve yine akşam evde tamamlanır.
Yatılı olanlar ve akşamları görevli öğretmen ve çalışanlar için, bu süreç okuldaki tüm süreyi içerir. Okul binasının girişleri ve içerisinde uygun yerlere kurallar, sosyal mesafe, maske kullanımı, el temizliği ve öğrencilerin hangi koşullarda okula gelmemesi gerektiğini açıklayan bilgilendirme afişleri asılmalıdır. Okul binası girişleri ve içerisinde uygun yerlerde el antiseptiği bulundurulmalıdır. COVID-19 bulaşma riskini en aza indirmek için aşağıdaki önlemlere uyulmalıdır.
• COVID-19’dan sorumlu bir okul yöneticisi görevlendirilmelidir.
• Eğitim faaliyetine başlamadan önce okul binasının genel temizliği su ve deterjanla yapılmalıdır.
• Okullarda temassız ateş ölçer, maske, sıvı sabun ve el antiseptiği veya en az %70 alkol içeren kolonya bulundurulmalıdır. Kullanılmış maskeler için kapaklı çöp kutuları temin edilmelidir.
• Okullarda en az 4 metrekareye bir kişi düşecek şekilde personel ve öğrenci planlaması yapılmalı, içeriye alınması gereken kişi sayısı buna göre düzenlenmelidir.
• Sınıf, çalışma salonları, işlikler, yemekhane, kantin vb. toplu kullanım alanları bulunması durumunda kişiler arasındaki sosyal mesafe en az 1 metre olacak şekilde düzenlenmelidir.
• COVID-19 kapsamında alınacak önlemler okulun varsa web sayfasında yayımlanmalı; okul açılmadan önce veliler e-okul, e-posta, SMS vb. iletişim kanalları ile bilgilendirilmelidir.
Yaklaşık 18 milyon öğrenci ve 1 milyonu aşkın öğretmeni ile büyük bir topluluğun önce sağlık hizmetlerinden eksiksiz yararlanmaları ardından da arkadaşlarıyla ve öğretmenleriyle bir araya gelebilecek önlemleri alınarak okullar açılmalıdır. Okulların açılması veya kısıtların kaldırılması belirsizliklerle dolu, faydaları kadar riskleri de olan bir karar. Bu kararın öğrencilerin sağlık ve güvenliğini riske atmadan öğrenme ihtiyacının karşılanması gerekiyor.
Olası gelişmelerin göz ardı edilmeden ve tedbirlerin de alınmış olduğu koşullarda okulların açılması doğası gereği herkese iyi gelecektir. Devlet okullarında daha zor gibi görünen koşulların da teminatı devlettir ve sorumlulukları olduğu gibi farkındalıkları da olmalıdır.
Bir önceki yazımda da belirttiğim gibi okulların açılmasıyla öğretmen ve öğrencilerin, ailelerin ve hatta diğer tüm çalışanların iyi olma hallerinin sosyal ve psikolojik hazıroluşluklarının desteklenmesi önemlidir ve unutulmamalıdır.
Kaynaklar.
https://pdfs.semanticscholar.org/5bec/4299da92342da2e53e1aa4766f66e4d215a6.pdf
https://covid19bilgi.saglik.gov.tr/depo/toplumda-salgin-yonetimi/salgin-yonetimi-ve-calisma-rehberi/COVID-19_SALGIN_YONETIMI_VE_CALISMA_REHBERI.pdf

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.