Logo

2021'de eğitimde ne yaşadık ne öğrendik?

Kategori: Alparslan Dartan
Cumartesi, 23 Ocak 2021 13:11 tarihinde oluşturuldu



Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı

alpaslan dartan"Umut tuz gibidir, insanı doyurmaz ama ekmeğe tat verir..."

Hayat = okuldur derken inandığımız bu gerçeğin altını doldurmak gerekiyor. Bugün geçmişten farklı bir dünyada yaşıyoruz, geçmiş derken de yakın geçmişten söz ediyorum elbette. 2019 Eylül ve Ekim ayları hatta biraz daha yakına gelirsek Kasım-Aralık 2019 dönemine kadar sadece ülkemizde değil tüm dünyada insanlar bugün yaşananları akıllarının ucundan bile geçirmiyorlardı. Çin’de başlayan VE bugün tüm dünyayı etkisi altına alan Covid 19 salgını maalesef bizleri izlediğimiz korku ve gerilim filmlerindeki bir dünyaya götürdü. Bugün bu salgının görüldüğü 213 ülke ve sayısı 2 milyona yaklaşan ölüm vakası bulunuyor. Aradan neredeyse bir yıl geçti ve bu virüs tüm insanlık için hala büyük bir tehlike olmaya devam ediyor. Bu nedenle eğitimde kısa, orta ve uzun dönemli planlı programlı bir değişim hareketine ihtiyaç bulunuyor.
Bu öngörülemeyen felaketin yarattığı tahribat, dünyada olduğu gibi ülkemizde de başta ekonomi alanında olmak üzere sağlık, gıda üretimi, enerji, işsizlik, iklim değişikliği, sosyal hayat ve eğitim-öğretim gibi pek çok alanda günlük hayatımızı etkileyen büyük sıkıntılara neden oldu. Bizleri evlere sıkıştırmış ve bir tür yalnızlığa itmiştir.
Dünyamızda eskinin ne olduğunu bilen ama geleceğin ne olacağını bilemeyen ancak tahminler yürütebilen bir çoğunluğuz. Politikacılar, iş ve bilim insanları pek çok taşın yerinden oynamasına neden olan bu virüsten kurtulduktan sonra dünyada ve ülkemizde yaşamın nasıl dizayn edileceği üzerine kafa yoruyorlar. Pek çoğumuz da hayatta kalma uğruna bu dizaynın içerisinde bizlere biçilecek rolü yerine getireceğimiz günleri bekliyoruz.
Ekonomi, sağlık ve sosyal hayata dair tüm sorunlu alanların bütünsel etkisi hepimizin günlük yaşantısını etkiliyor. Biz eğitimcilerin öncelediği ise pandemi sonrasında eğitimin nasıl şekilleneceği konusundaki tartışmalar ve ileri sürülen görüşler oluyor, bu da çok normal. Üniversite öğrencileri dâhil 20 milyonu aşkın öğrenci sayısı neredeyse toplumun üçte birine karşılık geliyor ve eğitimdeki gelişimler toplumun neredeyse ¾’ü nü ilgilendiren önemli bir hizmet alanı olarak karşımıza çıkıyor.
İşte burada eğitim dünyasının 2021 ajandası gündemi nasıl şekillenecek. İçerisinde bulunduğumuz sıkıntılı süreçten “aşı” lanma ve alınan tedbirler sayesinde biraz rahatlayacağımızı varsayarak bir sonraki eğitim ve öğretim yılında eğitimi nelerin beklediği önemli bir tartışma konusu olarak karşımıza çıkıyor.

NE YAŞADIK, NE ÖĞRENDİK?
Bu tartışmaya iki pencereden bakmak gerek. Birincisi bu salgının başladığından bu güne ne yaşadığımız ve ne öğrendiğimiz, ikincisi de bu öğrendiklerimizin bize gelecekte nasıl bir kılavuzluk edeceğidir.
Salgının ülkemizde hayatımızı etkilemeye başladığı Mart 2020 tarihi bizlerin bildiği tüm ezberlerin yok edildiği bir sürecin başlangıcı oldu. Önce okullarda yüz yüze eğitime ara verildi ve kısa sürede uzaktan eğitime geçildi hemen ardından arka arkaya gelen sosyal yaşamın kısıtlılıkları ve karantinalarla devam eden bir süreç yaşadık ve hala yaşıyoruz. Dolayısıyla ciddi biçimde alıştığımız konfor alanlarımızın iyice daraldığını gördük, sosyalleşmenin ancak belirli koşullarda gerçekleşebildiği hayatta kalma korkumuzun ve yakınlarımızı koruma içgüdümüzün her şeyin önüne geçtiği zor bir yıl yaşadık.
Neler yaşadık ve neler gördük derseniz?
Okulun eve dönüştüğü,
Anne babanın evde öğretmene evrildiği,
Uzaktan eğitim araçlarına çok çabuk uyum sağlandığını,
MEB’in evde uzaktan eğitim adına EBA ve TRT işbirliği ile kısa zamanda adımlar atmasını,
TMM (Temizlik-Maske-Mesafe)’nin haytamızın merkezine oturduğunu,
Çocuklarda ekran bağımlılığını artıyor derken ekrana bağlılığı zorunlu hale getirdiğimizi,
Neredeyse hiç kullanmadığımız teknolojik platformlar hakkında epey bilgili ve becerikli olduğunuzu,
Öğretmenlerin önemini ve değerini,
Okulun = hayat olduğunu,
Okulun başka anlamlar da taşıdığını,
Eğitimin en az öğretim kadar değerli ve önemli olduğunu,
Yaratıcılığın zor koşullar altında daha kolay sergilenebildiğini,
Teknolojinin kolaylaştırıcı olduğunu ve daha çok kullanılması gerektiğini,
Eğitim ve öğretimin bütünlüğünü,
Sosyalleşmenin, dokunmanın ve göz göze bakabilmenin önemini,
Her şeye rağmen uzaktan eğitimin yüz yüze eğitimin yerini tutmadığın,
Okul başarısının her şey olmadığını,
Psikolojik iyi olma halimizin değerli olduğunu,
Çocukların, gençlerin ve yaşça büyük olanların eve sıkışmışlıklarını daha çok hissettiklerini,
Telafi eğitimi kavramını,
Sınavların çevrimiçi yapılabildiğini,
Sınava hazırlanan grupların yaşadıkları sıkıntıları,
Performans değerlendirmelerin önemini ve çeşitliliğini,
Evde çalışma kavramını,
Yüz yüze eğitim-çevrim içi eğitim-hibrit eğitim kavramlarını ve anlamlarını,
Belirsizliklerin kaygılarımızı artırdığının farkındalığına erişimizi,
Eğitim saatlerinin az mı olduğu çok mu olduğu kısır tartışmaları,
Okulların bir kapatılıp bir açıldığını, aç kapa aç kapa yaptığımızı,
Bugün söylediğimizi üç gün sonra değiştirebildiğimizi,
Zamandan ve mekândan bağımsız işlerin yürütülebileceğini,
Eğitime erişimde dezavantajlı büyük bir kesimin var olduğunu ve pandeminin bunu daha da arttığını,
Hayata tutunma azmimizi…
Ve daha pek çok şey... Tüm bunları eğitim süreçleri açısında sıraladım, burada yer almayan pek çok husus da atlanılmış olabilir. Ekonomi, sosyal hayat, işsizlik vb diğer yaşam alanlarında yaşanan sıkıntılardan söz etmiyorum bile.

EĞİTİM BİR ÜLKE MESELESİDİR
Bu tartışmaların bir diğer boyutu da bu öğrendiklerimizin bize gelecekte nasıl bir kılavuzluk edeceğidir. Eğitim sistemimiz de toplumumuz gibi hassas ve kırılgan bir yapıya sahip. Bir ülkenin eğitim politikası ne sadece MEB’e bırakılacak kadar yalnızlaştırılabilir ne de siyasetin gölgesinde geliştirilmeye çalışılan bir alan olabilir. Bizzat Milli Eğitim Bakanı Sayın Prof. Dr. Ziya Selçuk’un dediği eğitim bir ülke meselesidir, tüm toplumun tüm eğitimcilerin ortak akılla ele alması gereken bir alandır ve partiler üstüdür. Bu çerçevede bakıldığında pandemiyle geçen bir yıllık tecrübe milli eğitim sisteminde bundan sonra bilimin gösterdiği yolda bir ortak akılla kaybedilen zamanı da telafi edebilecek adımların atılması gerekiyor.
Genelde de hemen her toplum, çocuklarına ve gençlerine yerel anlamda yaşadığı veya yaşatmak istediği değerlerin yanında evrensel anlamda da bir dünya vatandaşı yetiştirmek içinde yaşına, kavrama ve anlama düzeyine göre ileri düzeyde eğitim ve öğretim vermeyi hedefler. Fen ve matematik okuryazarlığı yanında yerel ve evrensel düzeyde 21. Yüzyıl becerileri ile donanmasını coğrafyayı, tarihi, felsefeyi bilmesini önemser. Ülkemizde de eğitim alanında toplum yapısına uygun tasarımlar geçmişte denenmiştir ve bundan sonra da denenecektir. Köy enstitüleri de bu tasarımlar içerisinde en başarılı olan model olma özelliğini taşıyor.
1944'lü yıllarda Amerika’da Kızılderili kabile liderleri ile ABD’li yetkililerin Kızılderili erkek öğrencilerin eğitimi konusundaki tartışmaları sırasında ABD’li yetkililer, Kızılderililerin erkek çocuklarını üniversiteye göndermeleri halinde masrafları devletin üstleneceğini söylüyorlar. Ancak Kızılderililer teşekkür ederek bu teklifi reddediyorlar ve “Biz gençlerin eğitimi konusunda sizden farklı düşünüyoruz. Bazı gençlerimiz kuzey eyaletlerinizde üniversite eğitimi gördü; her türlü bilgiyi aldılar, ama geri döndüklerinde onların iyi koşamadıklarını, ormanı tanımadıklarını, avcılık ve savaşçılık konularında hiçbir şey bilmediklerini gördük. Yani ABD’nin eğittiği erkeklerimiz bizim hiçbir işimize yaramıyor” diyerek cevaplıyorlar. Hatta ABD’lilere şükranlarının ifadesi olarak “bazı Virginia’lı gençleri eğitim için bize gönderirseniz biz Onlara bildiğimiz her şeyi öğretir, birer erkek olarak sizlere geri göndeririz.” bile diyorlar.
Bugün teknoloji ve bilimsel veriler üzerinden gelişmişlik ve refah düzeyine bakıldığında çoğunlukla batının fen ve matematiği iyi kavramış ve bunu öğrencilerine öğreten toplumlar öne çıkıyor. Milli Eğitim Bakanı Sayın Prof. Dr. Ziya Selçuk’un açıkladığı ve toplumun da heyecanla karşıladığı eğitimde “2023 Vizyonu ve Yeni Ortaöğretim Tasarımı” ile ortaya konulan hedeflerin en önemli referans kaynağı Köy Enstitüleri modeline benzer “Tasarım Beceri Atölyeleri” idi. Dünya genelinde hibrit eğitim modeli esas hale gelir ise Kızılderililerin beklediği, zamanında Köy Enstitülerinden yetişenlerin elde ettiği becerilerin iş dünyasında karşılık bulması da mümkün olacaktır.
Bugün zamanın ruhuna uygun olarak pek çok şey sorgulanıyor. Eski normale dönüş mümkün mü? Yeni normal kalıcı mı? Eğitim yüz yüze sürdürülebilecek mi? Eğitim sadece uzaktan ve çevrim içi mi gerçekleşecek? Öyleyse eğitim nasıl olacak? Eğitimde Hibrit bir modele mi geçilecek? Bugün 2021’in eğitimde ne getireceği tartışılırken gerçekçi bir yaklaşım ile bu tartışmaların doğru bir zemine oturtulması da gerekiyor kanımca.
Eğitimde dönüşüm kısa zamanda gerçekleşebilecek bir durum değildir. İyi bir planlama ve zaman yönetimiyle ve toplumun büyük bir bölümünün ortak tutum ve desteğini alarak ancak gerçekleştirilebilir ve bu epey bir zaman alır. Yukarıda söz edilen soruların cevabı bugünden verilebilir mi sanmıyorum. Kısa, orta ve uzun dönemlik cevaplar elbette mümkün. Benim görüşüme göre sağlık koşulları izin verir ve yüz yüze eğitime tam zamanlı geçebilmek mümkün olur ise (bunu zaman gösterecek) eğitim kısa süreliğine de olsa eski normaldeki eğitime dönüşecektir.
Sağlık koşulları ancak tam zamanlı eğitime izin vermez ise hibrit eğitim öne çıkacaktır. 2 ya da 3 gün yüz yüze, diğer günler uzaktan çevrim içi sürdürülecektir. İşte tam bu çerçevede teknoloji ve uzaktan eğitimin diğer tüm platformları öğrenci-öğretmen ve veli başta olmak üzere tüm paydaşlar tarafından oldukça benimsenir ve kullanılır olacaktır. Hayatımızın da ayrılmaz bir parçasına dönüşeceklerdir.
Tamamen uzaktan eğitimi ise olası görmüyorum. Bu durum ancak daha da hayal edemeyeceğimiz gelişmeler yaşanırsa (salgının büyümesi ve daha bir kontrolden çıkması vb. durumlarda) mümkün olabilir.
"Umut tuz gibidir, insanı doyurmaz ama ekmeğe tat verir..."
Eğitimde umutlu olma zamanı!

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.