Logo

Telafide ben de varım! Ama nasıl?

Kategori: Alparslan Dartan
Cuma, 18 Haziran 2021 11:46 tarihinde oluşturuldu



Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı

alpaslan_dartanSiz Telafide var mısınız? Türkiye’nin eğitimde telafide yol haritası var mı? Bence hem var hem de yok, telafi deyince ne anladığınıza bağlı. Telafi denilince eksikliği kapatılmaya çalışılan bir yoksunluk durumundan söz edildiğini düşünüyorum.
1,5 yıldır süren salgın nedeniyle hem dünyada hem de ülkemizde üniversite öğrencileri de dâhil yaklaşık 25 milyon öğrenci eğitimde edinmeleri gereken bilgi ve birikimden, kazanmaları gereken sosyal, duygusal ve akademik becerilerden, yetkinliklerden az ya da çok mahrum kaldılar mı? Evet kaldılar. Toplumun yaklaşık 1/3’ü ileride ne kadar olduğunu bilmediğimiz eksikliklerini ya da yoksunluklarını ileride nasıl olacağını bilemediğimiz bir şekilde kapatabilmeleri için mevcut çaba ve gayretlerinin belki de onlarca katını harcamak durumunda kalacaklar mı? Evet kalacaklar.
İşte bu zor günlerin borcunu geleceğe bırakmamak adına Milli Eğitim Bakanlığı hem doğru hem de yanlış anlaşılmalara neden olacak açıklamalarla hem toplumun zihninde hem de duygularında derin sorular oluşmasına neden oluyor.
Türk Dil Kurumu web sayfasında telafi etmek sözcüğünün; ziyan olan veya elden çıkan bir şeyin yerini doldurmak, karşılamak anlamına geldiğini, tek başına telafi sözcüğünün ise; kötü bir etkiyi veya sonucu başka bir etki ile yok etme, karşılama, yerine koyma anlamına geldiğini yazıyor.
Geçen yıl mart ayından haziran sonuna kadar geçen sürede kamuoyu baskısıyla dillerde dolaşmaya başlayan telafi eğitimi programları yeterli hazırlıklar yapılamadığı için gerçekleşememişti. Bu yıl yarım dönem değil tam bir yıl daha okula gelemeyen yüz yüze eğitim alamayan ve çevrimiçi öğretim süreçleriyle okulu tamamlayan öğrencilerin mevcut eksiklikleri için telafi programları yürütüleceği dillerden düşmüyor. Bakanlık ve sivil toplum kuruluşları kazanım eksikliklerinin giderilebilmesi için telafinin gerekli olduğunu söylüyorlar. Keza bu konuda yapılan araştırmalar da bu eksikliklerin giderilememesinin ileride doğuracağı vahim sonuçlar olacağına işaret ediyorlar.
Milli Eğitim Bakanlığının telafi eğitimleri yapacağız dediğinde öğrencilerin hangi kazanım eksikliklerinin olduğunu belirlediklerini ya da bu eksikliklerin nasıl giderileceğine ilişkin bir detay görmedim, buna ilişkin bir telafi programına da rastlamadım. Bana kalırsa Bakanlığın kullandığı “telafi eğitimi” kavramının bizlerde yarattığı algı ile bakanlığın gerçekleştirmek istediği arasında ciddi farklılıklar var.
Doğru çözüm yolları belirleyebilmek için problemi doğru tanımlamak gerekiyor. Bunu gerçekleştirecek akıl da birikim de MEB bürokratlarında fazlasıyla bulunuyor. Ama gelin görün ki işin mutfağında değil de pazarında bir görüntü çiziliyor. Neden bu böyle oluyor anlamış da değilim. Telafi eğitimi denildiğinde ilk akla gelen akademik kazanımlarda yerine getirilemeyen, verilemeyen, eksik kalan bilgi ve becerilerin kazandırılacağı hedeflenen bir program yürütülmesidir. Bu da önce bu eksikliklerin her bir çocuk ve genç için ne ya da neler olduğunun tespit edilmesi ve sonrasında da bu eksikliklerin giderilebileceği yol haritalarının planların ve programların belirlenmesiyle mümkün olabilir.
Bu kolay bir süreç de değildir, uzun zamana yayılması gereken ve bir üst öğretim düzeyine geçiş yapmadan da mümkünse tamamlanması gereken bir süreçtir. Ancak salgın döneminde kaybedilen sadece bilişsel ve akademik kazanımların eksikliği değil sosyal, duygusal ve beşeri ilişkilerin de yoksunluğu olmuştur. Bu nedenle birbirinin tamamlayıcısı olan bu iki alandaki değişimleri, eksiklikleri birlikte düşünmek ve birlikte ele almak gerekmektedir.
Milli Eğitim Bakanlığının son zamanlarda telafi eğitimi kavramı üzerinden yarattığı algı ve bu algı üzerinden oluşturduğu beklenti bir boksörün rakibine sağ gösterip sol vurmasına benziyor. Telafisi düşünülen asıl şey öğrencilerin yaklaşık 2/3’ünün 1,5 yıldır hiç yüz yüze gelemediği bu dönemde çocuklara/gençlere yüz yüze eğitim fırsatı sunarak onların sosyal duygusal kayıpların biraz telafisi ve olabiliyorsa da geleceğin kurtarılması çabasıdır. Bu çabanın sonucu olarak da aslında büyük çaba ve uğraşılarla uzmanlar tarafından kaleme alınan öğrenci, öğretmen ve velilere yönelik kaynak kitaplar ve öğretmenlerin kullanabileceği etkinlik kitapları ve bunları destekleyici pek çok web tabanlı uygulamalar. Tüm bu çalışmaların arkasında ciddi bir emeğin olduğu su götürmez. Ama telafiler için ölçme ve değerlendirme tabanlı bir kılavuz gerekiyor.
Okulların yüz yüze eğitime kademeli ve kontrolü olarak açılması çok doğru bir karar olmakla beraber korku ve kaygılarımız nedeniyle de çok geç alınmış bir karardır. Şimdi tam 1,5 yıl hiç okula gidememiş 4., 5., 6 ve Haz, 9., 10 ve 11. Sınıf öğrencilerimize haftanın iki günü okulların kapısını açtık ve olması gerektiği gibi de velilere tercihte bulunma hakkı verdik. Bu kadar uzun süre evi okula dönüştüren zorlayıcı bir dönemde çocukların psikolojileri elbette etkilendi. Çocukların/gençlerin okulların kapanacağı döneme kadar en fazla okula gidebilecekleri gün sayısı 8 gün, yani haftada iki ayda 8 gün. Buna rağmen arkadaşlarını, öğretmenlerini ve okullarını özleyen öğrencilerin okullarda olduğunu da görüyoruz. Çocukların/ gençlerin bu 8 günde akademik eksikliklerinin telafisi de mümkün olamayacağına göre doğru bir karar ile sosyal ve duygusal gelişimleri için olası tüm çaba gösterilmiş ve okullara, öğretmenlere sunulabilecek etkinlikler içeren kitapçıklar oluşturulmuştur. Ama bu süreç elbette ki bir telafi eğitimi değildir böyle de anlaşılmamalıdır. Ama ivedilikle öğrencilerimizin bilişsel düzeydeki eksikliklerinin giderilmesi için gereken adımların atılması gerekmektedir ve bunun için yapılması gerekenlerde geç kalınmıştır.
Bakanlığın “Telafide ben de varım” etkinlikler kitabında yer alan ana başlıkla şöyle bir bakalım.
Telafide ben de varım... | T.C. Millî Eğitim Bakanlığı (meb.gov.tr)

A. Çocuklarımız için

B. Öğretmenlerimiz İçin
Mesleki Gelişim Programları

C. Velilerimiz İçin

Fiziksel Gelişim

Fiziksel Gelişim

Sportif Etkinlikler


• Spor Etkinlikleri
• Halk Oyunları Eğitimi
• Doğa Yürüyüşü
• Oryantiring
• Beden Perküsyonu


• Spor Etkinlikleri
• Halk Oyunları Eğitimi
• Doğa Yürüyüşü
• Oryantiring
• Beden Perküsyonu

*Velilerimiz için
• Spor Etkinlikleri
• Halk Oyunları Eğitimi
• Doğa Yürüyüşü
• Oryantiring
• Beden Perküsyonu

Sosyal Duygusal Gelişim

Sosyal ve Sanatsal Etkinlikler

• Müzik Etkinlikleri
• Temassız Çocuk Oyunları
• Evde Oyun Var
• Eğitimde Drama
• Yaratıcı Kitap Okuma

• Dede Korkut Hikâyeleri Anlatımı
• Müzik Etkinlikleri
• Zekâ Oyunları
• Seramik Etkinliği
• Masal Anlatıcılığı

Akademik Gelişim

Özel Öğrencilerimizin Velileri İçin

 

• İşitme Yetersizliği
• Görme Yetersizliği
• Dil Ve Konuşma Bozukluğu
• Bedensel Yetersizlik
• Okul Öncesi Dönemde Özel Eğitim

Tabloda görüldüğü üzere hazırlanan çalışmalarda öğrenci, veli ve öğretmene öğrencilerin sosyal ve duygusal süreçlerinin geliştirilmesine yoğunlaştırdığını göstermektedir.
Telafi eğitiminin parolası ölçme, değerlendirme ve veriler ışığında program geliştirmeye dayanmalıdır. 4+4+4 eğitim sisteminin devreye girmesiyle bir yaş küçük grupların okula başladığı dönemde geliştirilmeye çalışılan yeni ve esnek programlar okuma ve yazma sürecinin geliştirilmesine yönelik okullar bazında atılan küçük adımlar oldukça işe yaramıştı. Ancak bu dönemin gerçekleri o döneme benzemiyor. O dönemde sadece bir yaş grubu için atılması gereken adımların bu dönemde özellikle ilkokuldan başlayarak tüm yaş grupları ve tüm sınıf seviyeleri için planlanmasını zorunlu kılıyor. Bu dönemin telafi programını iyi yapılandırabilmek için olmazsa olmaz bir koşul program geliştirme çalışmalarıdır. Ancak aradan geçen uzun bir eğitim yılı bu kapsamda iyi değerlendirilememiştir.
Esnek olmakla beraber bir standardı da olmayan her eğitimin kişilerde bıraktığı iz farklı olabilmektedir. Ülkemizde okullar, öğretmenler arasında herkesin kabul ettiği farkların eşitsizliklerin bulunması bu dönemde eğitime erişimde ciddi farkların bulunmasına neden oldu. Bakanlık yaptığı bir anket çalışmasında öğrenci ve velilere salgın döneminde uzaktan eğitimi sorgulamış ve ortalama %30 luk bir kesimin çevrimiçi eğitime erişim sağlayamadığını ya da fayda elde edemediğini dile getirdiğini biliyoruz.
Gerçeğin böyle olması telafi edilmesi gereken bilgi, beceri ve öğretim süreçlerinin kişiden kişiye okuldan okula ve bölgeden bölgeye değiştiği gerçeğini önümüze seriyor. Müfredatın daha önceden belirlenmiş zaman aralıklarında öğrencilere aktarıldığı okullarda günlük haftalık, aylık ve yıllık planlamaların varlığı bir standart geliştirilmesi amacına hizmet eder. Branşlar ve dersler bazında öğrenme ortamlarının standardı olamasa da belirlenen programların aynı zaman dilimlerinde gerçekleştiriliyor olması -ki nasıl gerçekleştirildiği önemli değildir/kişiden kişiye değişiklik gösterir- ölçme ve değerlendirme ilkeleri ve performansların değerlendirilmesi açısından önemlidir.
İyi biliyoruz ki öğrenmenin hiyerarşik yapısı gereği hâlihazırda bilinenler, bir sonraki ve daha karmaşık öğrenmelere zemin oluşturması bakımından önemlidir. Ancak yeni ve daha karmaşık öğrenmeye bilişsel ve duyuşsal olarak hazır olan bireyin öğrenme yolculuğu, bilinenler üzerine inşa edilir, bütüncül ve kümülatif bir şekilde devam eder. Bu zincirde bir halka koptuğunda, öğrenmede sürekliliği sağlamak mümkün olmayabileceği gibi sonrasında oluşacak öğrenmeler de nitelikli ve istenen düzeyde gerçekleşemeyebilir.
Öğrencilerin her sınıf seviyesinde ve her branşta sahip oldukları kazanımların neler olduğu belirlenmelidir. Bunun ne zaman yapılabileceğini bilemiyorum, okulların eğitime devam ettiği sürelerde bu ölçümlerin gerçekleştirilmesi önümüzdeki yıl için bir veri olur ve programların telafi programlarının da içerisine alan zenginleştirmeler gerçekleştirilebilirdi.
Öğrencilerin öğrenmesini izleyecek ve destekleyecek biçimde daha özgün, biçimlendirici ve tutarlı bir ölçme-değerlendirme anlayışıyla telafi süreçleri yapılandırılmalıdır. Pandemi koşulları bu çalışmalar için bir fırsat yaratmıştı. Her öğrencinin bireysel ihtiyaçları farklılaştığından, eksiklikleri değişkenlik gösterdiğinden daha çok bireysel çözümler üretebilmesi beklenti olsa da öğrenci sayısının fazlalığı nedeniyle bu pek olanaklı görünmüyor. Ama her koşulda Öğrenme kayıplarının büyüklüğü ailenin sosyo ekonomik düzeyine, uzaktan eğitime erişim durumuna, uzaktan eğitimin niteliğine, aile desteğine ve etkileşim düzeyine göre değiştiğini unutmamak gerekiyor.
Bakanlığın UDEP programında sınıf düzeylerine uygun kritik kazanımlara destek yapılanmasının içeriğini bilmek gerekiyor. Telafi eğitimlerinin içeriğini düzenlemek amacıyla derslerin üst sınıflardaki konu ve kazanımlarına temel teşkil eden kritik konu ve kazanımlar Bakanlık tarafından belirlenmiştir. Ancak buna uygun örnek öğretim programları ve bu programlara yönelik etkinlik örnekleri hazırlandığı belirtilmekle beraber sosyal, duygusal ve fiziksel alanların gelişimi için hazırlanmış içeriğin dışında akademik kazanımlarla ilgili hazırlanmış taslak bir çalışma da bulunmuyor.

Bu süreçte öğrenmenin yüz yüze sürdürülmesine yönelik çabaların yanı sıra, her öğrenci için eşit koşullarda uzaktan eğitime erişim mümkün olmadığından, başta dezavantajlı öğrenciler olmak üzere tüm öğrencileri kapsayacak etkili bir telafi programının bir an önce hayata geçirilmesi gerekmektedir.
Kaynaklar.
https://telafidebendevarim.meb.gov.tr/
https://tedmem.org/yayin/turkiyenin-telafi-egitimi-yol-haritasi

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.