Logo

Normal iyidir, Normalleşmek de…

Kategori: Alparslan Dartan
Perşembe, 23 Eylül 2021 13:32 tarihinde oluşturuldu



Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı

alpaslanİkibinyirmibir yılının dokuzuncu ayının altıncı günü yani içerisinde bulunduğumuz bu ay okul çağında bulunan yaklaşık ondokuzmilyon öğrenci ve bir milyona yakın eğitim emekçisi bir buçuk yıl aradan sonra okullarına kavuştular. Yaraların sarılması uzun sürermiş biz eğitimcilerin sosyal yoksunlukla geçen bu uzun sürenin öğrencilerimizde yarattığı yarayı kapatabilmesi ne kadar sürer bilemiyorum ama bir eğitimci olarak diliyorum ki uzun sürmesin.
Bir kriz durumu olarak dünyayı etkileyen Covid-19 Pandemisinin (WHO, 2020), öngörülere göre uzun yıllar insanlar üzerinde yaratacağıolumsuz etkilerin devam edeceği düşünülüyor. Pek çok açıdan insanlığı etkileyen bu pandeminin yarattığı pek çok olumsuzluk bilinmesine rağmen bugün henüz bilmediğimiz ve öngöremediğimiz olası diğer olumsuzlukların ileride neler doğurabileceği, kısa ve uzun vadede bu etkilerinin nasıl telafi edilebileceğinin bilim insanları tarafından araştırması gerekecek.
Yakın dönemde daha çok tıp biliminin bu virüsü tanımaya ve yenmeye yönelik gerçekleştirdiği araştırmalara ağırlık verilirken özellikle eğitim noksanlıklarının ve ekonomik kayıpların yarattığı tahribatların gün yüzüne çıkması araştırmaların yönünü değiştirdi. Bir süredir insanoğlunun sosyal duygusal kayıpları ve pandeminin toplumsal ilişkilere etkileri üzerine de eğilen araştırmalara rastlanır oldu. Yapılmaya başlanan bu araştırmalarda bireylerin ruh sağlığının pandemi nedeniyle oldukça olumsuz etkilendiğine ilişkin sonuçlar içinde bulunduğumuz vahim durumu önemsememiz gerektiğini gösteriyor.
Covid 19 Pandemisi normal bir durum değil elbet, tüm dünyada insanoğlunun normal işlevlerini yerine getirmesini engelleyen, acil ilgi ve çözüm gerektiren, tolere edilemeyen, sıradışı ve beklenmeyen bir durum olarak karşımıza çıktı. Yarattığı korku, endişe ve panik durumu bizlerin, tüm insanlığın yaşam uyumlarını bozan bir sonuç yarattı maalesef.
Uzun zamandır yaşadığımız bu kriz durumunun etkileri ruhsal açıdan bireysel ya da toplumsal travmalara dönüşmeye başlamıştır. Ruhsal savunmalarımızı büyük ölçüde kıran ve etkin bir tepki göstermemizi engelleyen patlamalar yaşanabilir noktasına da getirmiştir bizleri aynı zamanda. Sosyal hayatımızın içine nüfus ederek bizleri birbirine bağlayan iletişim-sosyalleşme denen o büyük gücümüze zarar veren Covid 19 salgını, aynı zamanda kriz durumlarında başvurduğumuz savunma mekanizmalarımızı, zorluklarla başa çıkma becerilerimizi de büyük ölçüde yitirmemize neden olmuştur. Bizler bu süreçte sosyal ilişkilerimizi ertelemeye, en yakınlarımızı ve sevdiklerimizi korumak adına yalnızlığı seçmeye zorlandık ve halen bu girdaptan da kurtulabilmiş değiliz. Covid19 bu bir buçuk yılda bize yalnızlığı sevmek ile yalnızlığa mahkum edilmenin ayrı şeyler olduğunu yaşatarak öğretti maalesef.
Her birimiz bu yaşadıklarımızı normal kabul etmedik ve edemiyoruz, hal böyle olunca hayatımızın bir parçası haline gelen kısıtlamalar azaltılınca ya da tamamen kaldırılınca çok hızlı normal hayata geçiş yapmaya çalışıyoruz. Temkinli olanlarımız olsa bile yalnızlık ve sosyalleşme arasında sıkışmış benliğimiz özgürleşmenin verdiği duyguyla sınırları zorlayarak mutlu oluyor. Peki, normalleşme deyince ne anlıyoruz. Bugün okulların açılması ve gençlerin yüz yüze eğitime başlamasıyla onların yüzlerinde gördüğümüz gülümseme değil midir normal olan.
Normallik kavramını en iyi anlatan hocalardan birisidir Engin Geçtan hoca... Üniversitede okurken özellikle kitapları benim gibi alan öğrencilerine ışık tutmuştu, kendisine ait pek çok kaynak kitaptan bugün de dâhil ilham alan, yararlanan pek çok öğrencinin, bilim insanının, eğitimcinin olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.
Engin Geçtan hocamız, neyin normal olduğunu, normalin çeşitli biçimlerde ve farklı değer yargılarının etkisinde yorumlandığını normallik kavramı karşılığında tek bir tanım getirebilmenin çok güç olduğunu söylemiştir yazılarında kitaplarında. Hocamıza göre normal kavramına ilişkin farklı görüş ve teoriler bulunmaktadır. Hastalık ya da sağlık olarak ele alan geleneksel yaklaşıma göre normallik sağlıklılık olarak ele alınabilir. Karşıt bir görüş normallik diye bir şeyin olmadığını “eğer normallik organizmanın tüm kişilik bölümlerinin birbiriyle denge durumunda ve uyumlu bir birliktelik içinde işlevlerini yürütebilmesi” ise insan yaradılışında bu durumun gerçekleşmesi ütopyadır diyor. Normalliği ortalama ile eş anlamlı alan diğer bir görüş ise orta derecede uyum yapabilen ve çoğunluğu oluşturan grup normal sayılırken bu ortalamanın iki ucunda olan durumları da olağan dışı durumlar olarak tanımlıyor, tıpkı çan eğrisinin iki ucunda olduğu gibi.
Tabii normallik hayatın akışında yaşanan bir olgu ise normal kavramını uyum yapma, yeterlilik duygusu, zorlanmalarla baş edebilme gibi kavramlarla da çok yakın ilişkisi olduğunu kabul etmek gerekiyor. Günümüzde pandemide uyum ve zorlanmalarla baş etme yöntemleri ile ilgilenen davranış bilimcilerin ve belirli bilimsel nitelikli araştırmaların sayısı artmaya başlamıştır. Görünen o ki ileride “normal” kavramı ile pandemi sonrası için kullanılan “yeni normal” kavramları da bu araştırmalardan nasibini oldukça alacak.
Yapılan araştırmalar ailelerde COVİD-19 salgının ortaya çıkışı sonrası insanlarda artan korku, endişe ve stresin yanı sıra sosyal çevreden soyutlanma, stres, endişe ve karamsarlık, aile içi tartışmalar, sıkılma, temizliğe yönelme, maddi sorunlar, işsizlik ve sağlık sorunları gibi birçok olumsuzluğun ortaya çıktığını gösteriyor. Çocuk ve ergenler üzerinde yapılan araştırmalarda da zorunlu izolasyon nedeniyle sosyal ilişkilerde azalma ve yalnızlık duygusu, okula gidememe ve arkadaş ilişkilerinin zayıflaması; belirsizlikten kaynaklanan endişe, mutsuzluk, derslere ilginin azalması, temizlik takıntısı gibi olumsuzluklar ve ölüm korkusu ile yüzleşme gibi bulgulara rastlanılmıştır.
Normal=Okullar Açık
Okullar Açık=Normal

İşte tüm bu olumsuzluklar içerisinde toplumun neredeyse tamamını ilgilendiren bir kararla geçen bir buçuk yılda yapılan yanlıştan dönüldü ve okulların açılması sağlandı. Evet, NORMAL kavramı hangi tanımın içerisine yedirilirse yedirilsin okulların açılması normal olmayandan dönüştür.
Normal olan ise her koşulda şartları müsait hale getirerek okulların açık olmasını sağlamaktır. Yaşarken ruhsal olanı bedenden ayrı tutmak mümkün değildir. Beden sağlığı için kapatılan okullar aslında ruhsal olanın yitirilişine neden olmuştur. Geç de olsa yanlıştan dönülmesi önemlidir. Burada esas düşünülmesi gereken de artık bu geçen bir buçuk yılın hem ruhsal hem bilişsel açığını nasıl telafi edileceğidir.
Okulların açılması normal olandır, normalleşmenin en önemli adımıdır. Bundan geri adım atmak yanılgıdır, ülkenin geleceğinin, gençlerimizin geleceğinin karartılmasıdır.
Okulların açılması aşağıda sıralananların önünde bir set, bir duvar değildir elbet ama aşağıdakilerin gerçekleşmesi ya da gerçekleşmemesi için de bir fırsattır bir farkındalıktır.
• Eğitimde fırsat eşitliği,
• Kız öğrencilerin erken evliliği,
• Okul terk oranları,
• Mevsimlik işçi ve aileleri,
• Bireysellik ve sosyalleşme arasında sıkışan çocukluk ve gençlik
• Gençlik çağı sorunlarının ikiye, dörde, altıya ya da ona katlanması,
• Öğretmenlerin heyecanları ve korkuları-çekinceleri,
• Ebeveynin mutluluğu, yarı özgürlüğü
• Evde anne-baba olmakla öğretmen olmak arasında sıkışmışlık,
• Özgürlük alanlarımızın “ev” ile daralmasının yarattığı psikoloji
• OECD’ye üye 77 ülke içerisinde Türkiye, “İnternet bağlantısına erişimi olan öğrenciler” listesinde 70’inci sırada bulunması,
• Geçen zaman diliminde öğrencilere ağırlıkla bilgi aktarımı yapılması ve müfredatın yetiştirilmesinin önceliğimiz olması. Eğitim kurumlarının bu süreçteki temel işlevinin bireysel ve toplumsal normalleşmeye katkı sağlamak olamayışı.
• Uzaktan eğitim İlkokul kademesinde serbest etkinlikler ve seçmeli ders saatlerinin oranının (%6,7) ortaokuldan daha az (%17,1) olması,
• Uzaktan eğitimde hazırlanan etkileşimli ders kitapları ile z-kütüphane ve EBA içeriklerinin örtüşmemesi.
• Öğretmenlerin öğretim programlarında yapılan sadeleştirmelerin yeterli olmadığı, kazanımların birleştirilip azaltılmasının program yoğunluğunu azaltmadığı, yönündeki görüşleri,
• Özel gereksinimli çocuklar için erken yaştan itibaren iyi yapılandırılmış öğretim ortamlarının bulunmayışı,
Kurallara uygunluk anlamına da gelen normal, çoğunluğun benimsediği davranış kalıplarına uyma biçiminde olabildiği gibi ölçümlere dayanan istatistik ortalamanın içinde yer almak biçiminde de ele alınabilir dedik. Ama normal kavramının biraz hayata dönüş, yeniden canlanma, enerji birikimini salıverme, ilişkileri güçlendirme ve nefes alıp verme olarak da görebilirsek eğer okulların açılmasını “Normal” ’e dönüşün müjdeleyicisi olarak söyleyebiliriz, en azından ben öyle görüyorum. Okul =hayattır derken hayatın çocuklarımız için ne olduğunu en iyi gözleyenlerin anne babalar ve öğretmenler olduğunu söyleyebilirim en azından bu kısa zaman diliminde. Ki ben de en yakından gözleyenlerden biriyim bir danışman, bir veli ve bir okul yöneticisi olarak.
Ve diyorum ki Normal iyidir, Normalleşmek de…
Kaynak
• Psikodinamik Psikiyatri ve Normaldışı Davranışlar - Prof. Dr. Engin Geçtan. Türkiye • Remzi Kitabevi
• EİR20_Egitimin-İcerigi.pdf (egitimreformugirisimi.org)
• (PDF) Covid-19 Pandemisi ve Çocuk Ruh Sağlığına Yansımaları (researchgate.net)

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.