Logo

Öğretmenler ayrıştırılıyor mu?

Kategori: Alparslan Dartan
Pazartesi, 22 Ağustos 2022 12:17 tarihinde oluşturuldu



Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı

alpaslan_dartanSon zamanlarda öğretmenler arasında Milli Eğitim Bakanlığının açıkladığı “Uzman Öğretmenlik / Başöğretmenlik Eğitim Programı ve Yazılı Sınav Takvimi”ne yönelik tepkilerin arttığını görüyoruz. Öğretmenlerin özellikle sosyal medyada başlattıkları ve 19 Kasım 2022 tarihinde yapılacak olan yazılı sınavın iptaline yönelik isteklerini görmemezlikten gelemeyiz, ancak bu tepkilerin zamanlaması ve biçimini de sorgulamaktan da geri duramayız.

19 Kasım 2022 tarihinde yapılacak olan yazılı sınavın dayanak alındığı yönetmelik ne bugün var oldu ne de 4 Şubat 2022 tarihinde Meclisten geçen ve 12 maddeden oluşan “Öğretmenlik Meslek Kanunu”nun içeriğinde yer aldı. Söz konusu sınav ve yönetmelik 2005 yılında Resmi Gazetede yayımlanan ‘Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme Yönetmeliği’nin bugün uygulamaya konulmuş yıllar içerisindeki ikinci sınavıdır.
Bu yönetmelik ile öğretmenlik mesleği üç basamağa ayrılmış, öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen olarak sınıflandırılmışlardır. Yönetmelikte kariyeri gerekli yeterlikler kazanılarak ilerlemek şeklinde tanımlayan MEB bu yeterlikler için yakın zamanda internet üzerinden eğitimlere de başladı.
Uzman öğretmenlik eğitimleri 18 Temmuz-5 Eylül, başöğretmenlik eğitimleri ise 18 Temmuz-19 Eylül tarihleri arasında gerçekleştirilecek. Yazılı sınav başvuruları 26 Eylül-3 Ekim tarihlerinde alındı, sınav ise 19 Kasım'da 81 ilde gerçekleştirilecek, sonuçlar da 12 Aralık'ta duyurulacak. Başarılı olanlara yönelik hazırlanacak sertifikalar da öğretmenlere 4 Ocak 2023'te verilecek. Uzman öğretmen/başöğretmen unvanı alan öğretmenler, 15 Ocak 2023'ten itibaren bu unvanlar için öngörülen eğitim öğretim tazminatından yararlandırılacaklar.
Milli Eğitim Bakanlığı, bir milyonu aşkın öğretmen içerisinden yukarıda sözü edilen Öğretmenlik Kariyer Basamakları Eğitimine 603 bin 864 başvuru alındığını belirterek, "Bu başvuruların 533 bin 359'u uzman öğretmenlik, 70 bin 505'i başöğretmenlik alanında yapıldığını açıkladı. Özel öğretim kurumlarındaki öğretmenlerden de 280'inin başöğretmenlik, 9 bin 724'ünün uzman öğretmenlik olmak üzere toplam 10 bin 4 başvurunun geldiğini, ayrıca, yüksek lisans yapmış 88 bin 758 öğretmenin uzman öğretmenliğe, doktora yapan 277 öğretmenin de başöğretmenliğe sınavsız geçişlerinin yapılacağı bilgisini de ayrıca açıkladı.

GERÇEK BİR FIRTINA!
İşin kısa özeti sınav ya da sınava hazırlık süreci eğitimler basit görünmekle beraber içinde kopardığı da gerçek bir fırtına. Bu yasa ile en basitinden öğretmenlerin motivasyonlarını artırmanın, toplumsal algılarını güçlendirmenin ve özlük hakları açısından ücretlerini artırmanın yolu olarak bu sınav seçilmiş. Aslına bakarsanız verilen ya da alınması planlanan unvanların (uzman öğretmen/başöğretmen) karşılığı alınacak olan ücret artışlarından çok çok daha büyük anlamlar ifade etmektedir, bu nedenle de bu beklentileri karşılamanın ve ücretleri artırmanın tek yolunun bile isteye bu öğretmenleri ayrıştırmaktan geçmemeli diye düşünüyorum. Bu nedenle aynı işi yapan öğretmenlerin farklı ücretler ile aynı okulda aynı sınıf seviyesinde farklı şubelerde derse girdiği gerçek zaman diliminde ortaya çıkacak eşitsizlik ve adaletsizlik ayrıca önemli bir sorundur.

Akademide kariyer basamakları nasıl şekilleniyor, alan uzmanlığı nasıl kazanılıyor? Akademisyenler yaptıkları çalışmalarla lisans, yüksek lisans, doktora, doktor öğretim üyeliği ile doçent veya profesörlük unvanlarına sahip oluyorlar ve her basamakta ücret artışları nasıl bir artış gösteriyor. Şimdiki gibi hazırlanılan bilimsel araştırmalar ve bu araştırmaların sonucunda yazılan tezler, yayınlanan makaleler, bilimsel jüri üyelerine yapılan sunumlar ve sonuçta kabul alan tez çalışmalarıyla elde edilen unvanlar ve kazanımlar. Şimdi bu kariyer basamakları için sadece sınavlara girselerdi nasıl olurdu?
Bu açıdan bakınca öğretmenlerin sınavlar ile ilgili olarak dile getirdikleri tepkilerin pek çoğu anlaşılabilir. Ancak bu tepkilerin zamanı geçmiştir, yönetmeliğin ilk çıktığı 2005 yılı önemliydi, hatta kanunun çıktığı 4 Şubat 2022 bile olabilirdi bu tepkiler için. Elbette tepki vardı biliyorum ama yeterince güçlü değildi onu da biliyorum.
Öncelikle 100 soruluk çoktan seçmeli bir sınavla, öğretmenleri sınıflandırmak başlı başına bir problem. Öğretmenler, psikologlar veliler ve hatta öğrenciler girilen ulusal sınav sonuçlarına bakarak çoğu öğrencimize “Sınav” sadece bir değerlendirme sürecidir ve senin gerçek performansının tek başına belirleyicisi değildir diyoruz hem moral anlamında hem de inandığımız düşünce olduğu için. Peki, ülkemizde görevli bir milyonu aşkın öğretmenlerin yarıdan biraz fazlası bu eğitimlere ve sınava girmeyi gerekli görüyorsa, sınav sonuçların açıklanmasından sonra yaşanabileceklere ne diyeceğiz, hiçbir şey.
Öğretmenler olarak çalıştığımız kurumlarda /okullarda ne yapıyoruz öğrenci başarısını ölçmek için? Yazılı sınavlar, performans değerlendirmeleri ve bir yıl içerisinde alabilecekleri projelerinden sorumlusunuz diyoruz öğrencilerimize. Millî Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliğinde ölçme ve değerlendirmenin genel esasları başlığı altında 43. Maddeye bakıldığında aşağıdaki esaslar gözetilir diyor.

Bakınız öğrencilere yaptığımızı performanslarını değerlendirirken ya da özlük haklarını koruma aşamasında öğretmenlerimize yapamıyoruz. Bir sınav ile ve sonrasındaki çok da net olmayan değerlendirme yöntemleriyle ücret artışı kıskacına sokulmuş bir düzenleme ile süreci yönetiyoruz ve üstelik uygulamanın sürekliliğini sağlayamadan. Bildiğim kadarı ile Milli Eğitimde (az bir süre de olsa çalıştığım için) resmi kurumlarda öğretmenler arasında kıdeme bağlı ücret farklılıkları çok yüksek değildir. Ancak bu sınav uygulaması ile bu fark oldukça artacak, üstelik sadece çoktan seçmeli bir sınav sonucuna bakarak.
Öğretmenlik Meslek Kanunu, öğretmenliğin özel bir kanuna kavuşması amacı ile tüm öğretmenlerin yıllardır talep ettiği, öğretmenlerce eksikliği hissedilen bir hak temelli bir yasal düzenlemedir. Ancak gerçekte mevcut halinin bu beklentiyi karşıladığı söylenemez. Mevcut kanunda tüm eğitim paydaşlarının ortak aklı ile ve siyasilerin desteği ile çoğunluğun kabul edebileceği yeni bir yasal düzenleme yapılabilir inancındayım. Bunun için de zaman gerektiğinin farkındayım.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.