Logo

Yeni Bakan Yeni Umut olacak mı?

Kategori: Alparslan Dartan
Pazartesi, 03 Temmuz 2023 14:38 tarihinde oluşturuldu



Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı

alpaslan_dartanMilli Eğitim Bakanlığına atanan Prof. Dr. Yusuf Tekin, aslında Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü alanından bir profesör. Bakan Tekin, 15 Eylül 2018'de göreve başladığı Hacı Bayram Veli Üniversitesi Rektörlüğü görevini sürdürürken 4 Haziran 2023 tarihinde yeni açıklanan kabinede Millî Eğitim Bakanı olarak atandı. Tekin, Milli Eğitim Bakanlığına yabancı bir isim değil aslında. Bakanlıkta önemli bir görev olan Müsteşarlık görevine 2013'te başlamış ve aralıklarla da Bakanlığın önemli bürokratlarından birisi olmuştu. Milli Eğitim Bakanlığının ülke açısından ne kadar önemli olduğunu, hayattaki bireysel ve toplumsal değişimin ve ilerlemenin eğitimden geçtiğini bilen akademisyenlerden birisi. Öğretmen kökenli olmasa da öğretmenlerin sorunlarına da oldukça vakıf bir isim.
Milli Eğitim Bakanlığı ile ilgili tüm gelişmeleri yakından izlemek bazen olası olmuyor ama ülkemizin geleceğini ilgilendiren en önemli konuların başında yer alan eğitim meselelerini hem yeni bakanların atanmaları döneminde hem de bakanlığın uygulamalarında istatistik veri tutar gibiyakından takip etmeye çalışıyoruz.
Prof. Dr. Yusuf Tekin, Türkiye’nin gelecek 5 yıl da dâhil neredeyse 25 yılında iktidar olan bir anlayışın temsilcisi bir hükümetin bu göreve atanan 9. ve son Milli Eğitim Bakanı oldu. Sayın Tekin aynı zamanda 1920 yılından bugüne geçen 98 yılda 67. Milli Eğitim Bakanı olarak da tarihe geçmiş oldu.

Yıllar geçtikçe dünyada ve ülkemizde sosyal, siyasal ve ekonomik değişimler hız kazanırken, iletişim ve değişim rüzgârları hızla eserken bu değişim ve dönüşüm çağının gereklerini yerine getirebilecek donanıma sahip ve bu hıza uyum sağlayacak uygulayıcı bir bakanlık anlayışına ve bürokrasisine ihtiyaç artmıştır. Sadece Türkiye’yi değil tüm dünyayı etkileyen pek çok doğal ve sosyolojik olay ve olguların etkisi icracı bir bakanlık olan Milli Eğitim’in her bir biriminden bir adım önde olmasını daha da beklenir kılmaktadır.

AK Partinin iktidarda olduğu son 21 yılda Milli Eğitim Bakanlığına farklı sürelerde görev yapmış olsalar da 9 farklı ismin getirilmesi istikrar ve süreklilik arz eden bir icracı bakanlıkta beklenen bir durum olmasa gerek. Üstelik tüm Milli Eğitim Bakanlarının eğitim işinin bir ülke meselesi olduğunu söylediği bir yerde uzun soluklu, geleceğin inşa edileceği bir bakanlıkta bu kadar çok değişimi anlamlandırmak gerçekten zor.

meb_bakanlar

Milli Eğitim’e bağlı kurumlar ve özellikle okullar, bir toplumun sosyalleşmesinde ve değerlerinin bireylere aktarımında en önemli kurumlardır. Bu nedenle okullar kabuk değiştiren sosyal hayatın ve devlet anlayışının içerisinde işlevleri bakımından daha fazla yaratıcı daha fazla dinamik daha fazla üretken ve daha fazla rekabet gücüne erişebilmelidirler. Ancak insanımız gibi, eğitim sistemimiz de hassas ve kırılgan bir yapıya sahiptir. Son 35 yılda 18 farklı isim bakanlık koltuğuna oturmuş, ortalamaya vursanız 2 yılda bir bakan değişmiş. Bu durumda eğitim politikalar üstü bir yer edinebilir mi ülke siyasetinde, elbette hayır, oysa kriz anlarında kararlar veriye dayalı alınırken bir ekip olma işi, ortak akıl yaratma isteği de organizasyonun bir parçası olmalıdır. İki yıl ortalamalı bakanlık deneyimleri aslında tek kürekle kayık çekmeye benziyor hızınız az, yönünüz puslu, limana varmanız da pek mümkün değildir.
Bugün Türkiye’de ilk ve ortaöğretim kurumlarında eğitim gören 19 milyondan fazla öğrenci ve 1 milyonu aşkın öğretmen bulunuyor. Türkiye’de eğitim sisteminin pek çok sorun ile karşı karşıya olduğu, sık sık bakan ve politika değişiklikleriyle istikrarlı bir yönetim anlayışının olmamasının da bu sorunların çözümünü güçleştirdiğinin herkes farkında. Bu uzmanlarca ifade edildiği kadar mevcut iktidar tarafından da zaman zaman dile getirilmektedir.
Siyasetin gölgesinde bir bakanlığın istikrarlı ve sürdürülebilir politikalar üretebilmesi kolay değildir. Bu nedenle toplumu ilgilendiren önemli konularda hem bütünü hem de bütünü oluşturan parçaları önemsemek ve geniş açıdan olayları, durumları, olguları değerlendirmek gerekir. Bir bakanın değişimi ile o bakanlıktaki neredeyse tüm üst düzey kadro değişiyor. Hem kurumsal hafıza zayıflıyor hem de sürdürülebilir politika üretmek zorlaşıyor, bir de bu iki yılda bir değiştiğinde nitelikli politikalar üretmek de oldukça zorlaşıyor. Yeni Bakanımız Yusuf Tekin’in yabancısı olmadığı bir kurumda önündeki sorunlara yabancılık çekmesini beklemiyoruz elbette. Ama üst düzey bürokratken de vakıf olduğu sorunlar yine aynı ve benzer sorunlar şimdi en tepede ve masasında belki daha da artarak duruyor.
Eğitim ile öğretim süreçleri arasındaki farkı, bireyin bireysel gelişimi ile toplumun toplumsal gelişimini hem birbirinden bağımsız ele almak hem de birbirinin önemli bir tamamlayıcısı olduğu gerçeği unutulmamalı. Sınavlar, süreç değerlendirme için kullanılması gerekirken sonucun belirleyici konumuna gelince evrensel kavramından çıkıyor bu da iyi-kötü, doğru-yanlış, başarılı-başarısız algısının yaratılmasına neden oluyor.
Öğretmen yeterliliklerinin hedeflenenden oldukça düşük olması, yabancı dil eğitiminin neredeyse unutulması, okul öncesi eğitimin zorunlu eğitim kapsamına alınamaması, eğitime erişimin yeterli ve mümkün olmadığı durumlar, eğitimde cinsiyetçi yaklaşımlar, okullaşma oranları ve öğretmen sayılarındaki niceliksel artışların yanında niteliksel artışa yönelik çalışmaların yetersizliği önemli sorunlardır. Ayrıca eğitim alma süreleri, 12 yıllık zorunlu eğitim, eğitim süreleriyle paralel müfredat ve kazanım ölçütlerinin oluşturulamaması, ezbere dayalı eğitim, eğitimin sürece odaklı değil de sonuca odaklı olmayı hedeflemesi, mesleki ve teknik liselere yönlendirmelerin eksikliği, ara insan gücü ihtiyacının eğitimsel çerçevede planlı bir şekilde ele alınamaması, okulların dikey yapılanmada birbirini destekleyici müfredata sahip olmaması, iş dünyası ile MEB ve YÖK arasındaki ilişkisizlik tüm bunlar buz dağının görünün kısmını oluşturuyor. Daha nicesinden söz etmek mümkündür elbette.
Millî Eğitim Bakanlığı her yıl Mart ayı sonunda Bakanlığı İdareFaaliyet Raporunu yayınlar. Önceki bakanların yaptığı gibi bir süre sonra kendisinin de imzasının olacağı bu raporların sonuncusu bir önceki Millî Eğitim Bakan Mahmut Özer tarafından “Millî Eğitim Bakanlığı 2021 Yılı İdareFaaliyet Raporu” ismiyle yayımlanmıştı. Bakanlığın 2019-2023 Stratejik Planı’nda yer alan üstünlükler ve zayıflıklar ekonomik koşullar, bütçe imkânlarıve beklentiler ışığında değerlendirilerek hazırlanan “zayıflıklar” bölümünde şunlara yer verilmiştir.

* Hayat boyu öğrenme kapsamındaki faaliyetlere ilişkin farkındalığın istenilen düzeyde olmaması
* Eğitim ve öğretim analizi sonucu okullar arası başarı farkının bulunması
* Yabancı dil eğitiminin tür ve ihtiyaca göre belirlenmesinde istenilen noktada olunmaması
* Öğretmenlerin mesleki ve kişisel gelişimlerine yönelik eğitim programlarının yeterli düzeyde olmaması
* İnsan kaynaklarının/entelektüel sermayenin niteliği ve yeterliliğinin istenilen düzeyde olmaması
* Örgütsel öğrenme, bilgi paylaşımı ve birimler arası koordinasyonun istenilen düzeyde olmaması
* Veriye dayalı politika geliştirme ve bütünleşik bir veri sisteminin istenilen düzeyde olmaması
* Mesleki eğitimin avantajlarına yönelik farkındalığın istenilen düzeyde olmaması
* Okul öncesi eğitimde okullaşma oranının istenilen düzeyde olmaması
* Sayın Tekin’in kendi bakanlığınca hazırlanan 2021 yılı raporunda dile getirilen güçlükleri aşmasını temenni ediyorum elbette.

Kaynakça
https://sgb.meb.gov.tr/meb_iys_dosyalar/2022_03/01003833_MEB_2021_YYlY_Ydare_Faaliyet_Raporu.pdf

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.