Logo

Yeni dönem başlarken; Öğrenciler, Ebeveynler ve Öğretmenler

Kategori: Alparslan Dartan
Pazar, 24 Eylül 2023 12:32 tarihinde oluşturuldu



Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı

alpaslan_dartanOkullar açılırken öğrenciler, öğretmenler ve anne babalar için heyecanlı, endişeli bir süreç de başlamış oldu. Türkiye’de farklı yaş gruplarında okula başlayan 20 Milyon 481 bin öğrenci ve 1 milyon 178 bin öğretmen bulunuyor.İlkokuldan ortaöğretime 3 farklı seviyede bu kadar çok öğrencinin bulunduğu bir ülkede eğitimi idare edebilmek elbette zor olsa gerek. Her yıl sadece ilkokulda 1 milyonu aşkın öğrenci okula başlıyor ve bu çocukların heyecanları, kaygıları ve korkuları baş edilmesi, üstesinden gelinmesi gereken bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Elbette bu sorun sadece çocukların değil anne babalar başta olmak üzere yakın aile çevresini ve okul ikliminin paydaşları olan öğretmen ve yöneticilerin de bir sorunu haline geliyor. Kabaca tahminle yaklaşık 6-7 milyon insanımız için okul açılışları önemli bir dönem haline geliyor.

Okula başlama kronolojik bir süreci ifade etse de aslında içerisinde sosyal, duygusal ve ruhsal olan pek çok değişkeni barındırıyor. Bu nedenle her anne baba okula başlama yaşı gelmiş çocuğu için doğru karar verme aşamasında tereddüt yaşar. Çünkü biyolojik yaşın uygun olması çocuğun okula başlaması için yeterli bir koşul değildir. Önemli olan çocuğun bilişsel, sosyal, duygusal ve ruhsal yönden yaş düzeyinin beklentilerini yerine getirebilecek olgunluğa sahip olmasıdır.

Okulların başlamasıyla 20 Milyon 481 bin öğrencinin ders başı yapacağından bahsetmiştik. Bu öğrencilerin okula başlama heyecanlarını belirleyen ana faktörlerden biri öğrencilerin hangi yaş grubunda eğitim alacak olmalarıyla ilgilidir. İlkokul, ortaokul ve liselerde okuyan tüm öğrencilerin heyecanlarına ortak olan aileler ve ailelerin çocuklarından bekledikleri de önemlidir. Ara sınıflar düzeyinde en rahat grup ilkokul çocukları oluyor. Ortaokul 5. Sınıftan itibaren sınavlar nedeniyle bu çocukların ailelerininve toplumun diğer unsurlarının baskısı ile okula ve eğitim sistemine bakışları değişiyor ve heyecanlarının yerini stres ve kaygı alıyor. Ön ergenlikle başlayan süreç, ergenlikle birlikte çocukların, gençlerin okul kavramına bakışını ve okuldan beklentileri değiştiriyor. 

OKULLARIN İŞLEVİ
Değişen dünyada birey davranışlarındaki değişiklikleri kalıcı hale getirebilmek, gelişmelere ayak uydurabilen, çağın beklentilerine cevap verebilen, araştıran, sorgulayan ve kendini gerçekleştirmiş, özgüven duygusu gelişmiş bireyler yetiştirmek, ancak eğitimle mümkün olabilmektedir. Yaşam boyu süren öğrenmelerin ve eğitimlerin resmi boyutu da eğitim kurumlarında yani okullarda gerçekleşir.
Eğitim dünyası bugünden yarına kazandırılması gerekli temel becerilerinin neler olduğunu ve bunların nasıl kazandırılacağını tartışırken aynı zamanda teknolojinin eğitimdeki yerini ve insani özelliklerden uzak yapay zeka uygulamalarını eğitimin içerisine entegre etme çalışmalarına da hız veriyor. Anaokulundan üniversiteye günümüzün ve geleceğin eğitim kurumları, bilim insanları insan faktörünün yanında yapay zekâ ürünü tasarımların öğrencinin sosyal, duygusal ve bilişsel hayatına nasıl etki edeceğine karar verememektedir.
Öğretmen olmadan eğitimin, okul olmadan da öğretimin mümkün olup olmadığı da sıkça sorgulanmaktadır.

VELİ OKUL İŞBİRLİĞİ
Burada devreye veli ile doğru şekilde ve doğru zamanda kurulan iletişim ve işbirliği girmektedir. Okullar ve dahi eğitim bilim uzmanları sorguladıkları kavramlara ve gerçekliliklere karşın insani boyutlarda sorumluluklarını bilerek gerçekleştirdikleri bilgi alışverişlerinin öğrenci başarısını artırdığını, güven ortamını pekiştirdiğini görmektedirler. Ve gerektiği kadar açık ve şeffaf olabilen eğitim kurumlarının sorumluluklarını eşit paylaşımını önemsediklerini ve bunu paydaşlarına hissettirdiklerini söylemek gerekir.

ÇOCUKLARDA OKUL KAYGISI
Çocuklarda okul kaygısının en önemli sebeplerinden birisi bilinmezlik ve alışık olduğu korunaklı oramdan uzaklaşma duygusudur. Son yıllarda okul öncesi deneyimi yaşayan çocuk sayısındaki artışların kısaca okul öncesindeki okullaşma oranlarının artıyor olmasının çocuklarda okula hazır olma becerisini ve duygusunu olumlu yönde etkilediğini görüyoruz.Milli Eğitim Bakanlığının okula başlayacak öğrenciler için okula uyum programı adında bir oryantasyon haftası düzenlemesi öğrencilerin okula uyumlarını olumlu yönde etkilemiştir.
Pek çok özel okul da zaten erken açılmakta ve öğretmen ve velilerini çocukların yaş dönemlerine uygun tutum ve davranışlarının neler olabileceğine ilişkin bilinçlendirme etkinlikleri yapmaktadır. Tüm bu çabalar 6-7 yaş grubu çocukların okula uyum süreçlerini kolaylaştırmak için atılan adımlar.
Okula başlama fiziksel olduğu kadar duygusal olgunlukla da ilgili bir kavram. Son yıllarda kronolojik yaş ne kadar önemliyse duygusal hazır oluşluk da bir o kadar önem kazanmıştır. Son on yılda özellikle duygusal olgunluk için okul öncesi eğitimin önemine ilişkin gerçekleştirilen eğitimler, yayınlanmış bilimsel makaleler, ulusal ve uluslararası etkinliklerle gerçekleştirilen bilinçlendirme çalışmaları oldukça anlamlı kazanımlar edinilmesini sağlamıştır. Bu nedenle okul öncesinde eğitim alma oranları son yıllarda niceliksel olarak artması çocukların okul ortamlarına ilişkin deneyimlerini artırmış ve uyum sorunlarını en aza indirmiştir.

Burada sistemik yaklaşımlar kadar okul aile işbirliğinin de önemini artırmıştır.

Uyum Sorunlarında;
* Kaygı ve güven eksikliği, anne babadan başlayarak giderilmeli,
* Okula gitmek istememe durumlarında ısrar etmeli ve desteği hissettirebilmeli,
* Ne ile karşılaşacağını bilememe/belirsizlik, yerine açık ve net ifadelerle ne ile karşılaşacağını söylemeli,
* Hangi saatlerde evde olacağını, kimin evde onu karşılayacağını bilmesi de güven duygusunu geliştirir.

Okula başlama kronolojik bir süreci ifade etse de aslında içerisinde sosyal, duygusal ve ruhsal olan pek çok değişkeni barındırdığını söylemiştik. Biyolojik yaşın uygun olması çocuğun okula başlaması için yeterli bir koşul değildir. Önemli olan çocuğun bilişsel, sosyal, duygusal ve ruhsal yönden yaş düzeyinin beklentilerini yerine getirebilecek olgunluğa sahip olmasıdır.
Eğitimin ve eğitimcilerin ana sorumluluğu da 20 milyonu aşkın öğrencinin bu olgunluğa erişimini mümkün kılmaktır. Bunun için süreçte gerekli iş ve eylemleri, plan ve projeleri hayata geçirmeyi başarabilmesidir.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.