Logo

Demokratik Toplum ve Eğitim

Kategori: Kayhan Karlı - Yenilikçi Öğrenme ve Öğretme Merkezi Kurucusu
Salı, 12 Ağustos 2014 10:25 tarihinde oluşturuldu



Bu yazıyı yazmak benim için oldukça zorlayıcı oldu gerçekten. Öylesine zorlu dönemler yaşamaktayız ki yaptığımız işlerin anlamını tekrar tekrar sorgulamak ve fark etmek bizim için zorunluluk haline geliyor. Dünyanın her yanında savaşlar, açlık ve doğal felaketler yaşanıyor. İnsanlar arasındaki sorunların çoğunun bir demokrasi kültürünün eksikliğinden çıktığını görmekte zor değil. Tüm bunları izlerken ve haberlerini okurken bir eğitimci olarak sorumluluğumu düşünüyorum. Acaba bu sorunların oluşmasında bizlerin payı var mı? Bu sorunların aşılmasında bizlerin payı ne olabilir? Bu iki soru için cevaplar aradığım sırada, bu yazı aracılığıyla daha iyi bir dünya için bizim sorumluluğumuzun ne kadar büyük olduğunun bir kez daha altını çizmek istedim.

Bugün evrensel bir anlam kazanmış olan demokrasi sözcüğü, etimolojik olarak eski Yunancadan gelmektedir. Eski Yunancada” demos “ sözcüğü halk, “krasi” sözcüğü ise iktidar ya da egemenlik anlamına gelmektedir. Buna göre demokrasi sözcüğü, ilk olarak kullanılmaya başladığı Antik Yunan’da, “halkın egemenliği” anlamını ifade etmektedir. Bu sözcük, antik Helen dünyasında belli bir siyasi rejimi ifade etmek için kullanılmıştır  ( Şaylan, 1998,13).

Demokrasi ile yönetilen herhangi bir toplum, gücün vatandaşlıktan gelme olduğunu bilir. Seçilmiş temsilciler ve hükümet toplumun her bireyinden sorumludur. Her birey de ihtiyaçlarını karşılamadığı takdirde seçtiği temsilciyi değiştirme hakkına sahiptir. Bir demokraside azınlıkların da çoğunluklar kadar söz hakkı vardır. Hem azınlık hem de çoğunluk için haklar sorumlulukları da beraberinde taşır.

Sorumluluklar toplum bireylerinin soru sorma becerileriyle ilintilidir. Bu gerçekten ne ile ilgili? Kimin değerleri ile ilgili? Bundan kim faydalanacak? Bunun gibi soruları sorabilme becerisi demokrasi gelişiminin özüdür. Oysa bugünlerde ülkemizde başta milletin vekilleri olmak üzere genellikle kendilerine yöneltilen beğenmedikleri sorulara şu şekilde bir cevapla başlıyorlar, “Sen kim oluyorsun da bu soruyu sorabiliyorsun?¨ Okullarda da benzer durumlar olduğu gibi evlerimizde de benzer durumlar var. Kısacası demokrasinin temelini oluşturan soru sorma hakkını ortadan kaldıran toplumlarda demokratik bireyler yetiştirmek mümkün müdür?

Bilinçsiz medeniyet isimli kitabında John Ralstan Saul  “Vatandaş temelli demokrasiler katılım üzerine kuruludur” der. Ayrıca “Katılımın temeli rahatsızlıktır” diye de ekler. Bu fiziksel değil ruhsal bir rahatsız olma durumudur. Bu insanın pasifliği, habersizliği ve etkisizliği kabul etmemesinden doğan rahatsızlıktır. “Bu konu ile ilgili ne yapabilirim ki? Tek başıma bir şeyleri değiştirmeye gücüm yok…” gibi sorular rahatsızlığın ilk belirtileridir. Bu rahatsızlığın sahip olmak bilinçliliğe atılan ilk adımdır. Farkında ve bilinçli olmak canlı olmaktır. Ve farkında olup neler oluyor diye sormak bütünün güzelliği ve rahatsızlığı için başlangıçtır.

Saul’un düzgün ve etkin vatandaşlığın ipuçlarını verdiği cümlesinde gizli bir anlam da yatar. Bu anlam risk alma cesareti, sorgulama ve de derin düşünme yetisidir. Bu gizli anlamın farkında olmalıyız. Konuşma sanatı kabiliyetine sahip olmayan bir nesil yetiştirmek üzereyiz. Düşünmeyi, gelişmeyi kendi değerler sistemine sahip olmayı ve dayatılanı reddetmeyi aklından geçirmeyen bir nesil. Eğer bize eğitim ve birey değeri konusunda çok az şey veren hükümetlerin önünde eğilmeye devam edersek, kültürümüz ve demokrasi anlayışımızda hızla değişecek.

Demokratik bir toplum, kendisinin dışında bir otoriteyi, ilke olarak dışladığında, onun yerine, vatandaşlar arasında isteğe bağlı ilişkiler ekosistemi bulunmalıdır. Bu vatandaşlar arası ekosistem ise  ancak eğitim tarafından yaratılabilir. Fakat, daha derinlemesine baktığımızda şunu görürüz ki demokrasi bir hükümet biçiminden daha fazla bir anlam taşır. Temel olarak, insani deneyimleri içinde yaymaya ve işbirlikçi kültüre dayalıdır. Her birey kendi yaptığını diğerlerinin yaptığına dayandırır ve başkalarının eylemlerinin kendisini yönlendireceğini düşünürse, ortak tutum ve ilişkide olan birçok bireyin yaygın ortamda sürekli uğraşları, insanları kendi yaptıklarının ve duygularının anlamını düşünmekte alıkoyan sınıf, ırk ve millet duvarlarının yıkılmasına neden olur.

Çok sayıda eğitimci tarafından sınıf demokrasinin kaynağı olarak tanımlanmıştır. Öğretmenler de demokrasinin tanımlayıcılarıdır. Bildiğimiz gibi soru sormak da anlam inşa etmenin temel unsurlarından birisidir. Ayrıca kolektif akılla ilgili demokratik çalışmalar da üretici ve yaratıcı soru sorulmasını kolaylaştırır. Sınıflarımızda demokratik yaşamı tüm ilkeleriyle uyguluyor muyuz?

Özetle, biz eğitimcilerin toplumsal olarak dönüşmek, demokrasi kültürü ile yoğrulmuş bir ekosistem olarak ülkemizi daha güzel günlere ulaştırmak için demokratik sınıflar oluşturma sorumluluğumuz var. Ama tüm yetişkinlerde çocuklarımıza model olma sorumluluklarını unutmamalılar…

Farklı fikirlerin ve farklılıkların saygıyla kabul edildiği, yaşanası bir demokratik toplum olma dileklerimle…

Kayhan Karlı

Kurucu

Yenilikçi Öğrenme ve Öğretme Merkezi

Twitter.com/kayhankarli

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.