Logo

Odaklanmış öğrenenler oluşturmak için…

Kategori: Kayhan Karlı - Yenilikçi Öğrenme ve Öğretme Merkezi Kurucusu
Pazartesi, 27 Haziran 2016 12:39 tarihinde oluşturuldu



Kayhan Karlı / YÖM Kurucusu

kayhan_karliSon dönemde hem eğitimcilerden hem de velilerden sıklıkla duyduğumuz şikayet, zamane çocuklarının dikkat dağınıklığı sorunlarının bulaşıcı olduğu! İşin şaka tarafı bir yana neredeyse her iki çocuktan biri hakkında bu durum konuşulur hale geldi. Elbette bu konunun alanım olmayan fizyolojik boyutuna girmeyeceğim. Öte yandan pek çok öğretmenin de sınıflarında yaşadığı sorun davranışların nedenlerini çocuklara atfederken bu sebepleri göstermesi de aslında beni kaygılandıran temel nokta oluyor. Çünkü bundan sonraki yıllarda çocukların dikkat dağınıklıkları artarak devam edecek ve biz eğitimciler bu gidişle bir yerde “biz bu çocukları eğitemiyoruz” diyerek havlu atacağız.
Bu durumun aslında bir kaç temel nedeni var ve bu nedenleri irdeleyerek stratejiler geliştirmezsek hem eğitimciler, hem eğitim kurumları, hem de veliler bu sorunu çözemediğimiz gibi yanlış çözümlerle çocuklarımızı da heba edebiliriz. Nedir bu temel nedenler diye soracak olursak, şunları sıralayabiliriz.
Küreselleşmenin kentlileşme etkisi ilk temel nedendir. Bugün insanlık tarihinde ilk kez dünya nüfusunun yarısından fazlası kentlerde yaşar hale gelmiştir. Bu durumun temel sebebi ise insanların yaşadıkları yerlerden daha iyi yaşam koşulları olduğuna inandıkları yerlere doğru olan hızlı iç ve dış göçtür. Ülkemizde de bu durum özellikle son 50 yılda kendini gösterdi ve şu anda ülke nüfusunun dörtte üçünden fazlası nüfusu on binden fazla olan kentlerde yaşıyorlar. Elbette bu yerleşim yerlerine kent diyebilirsek! Bu kalabalıklar içinde var olmaya çalışan ve bu sırada kendi yeni kültürünü yaratan, sosyal sınıflarını oluşturan insanlarımızın yetiştirdiği çocukların da dikkat dağınıklıklarının olması elbette kaçınılmaz bir durumdur.
Bir diğer önemli neden ise yine dünyanın en hızlı değişen alanlarından birisi olan iletişimin hızı ve kolaylığıdır. Diğer bir deyişle dijital devrim ile birlikte oluşan kültürler ve kuşaklar arası etkileşimin kontrol edilemez bir hızla artmasıdır. Bizim kuşakların hayallerinin sınırları, görebildiğimiz ve hayal edebildiklerimizin sınırlarıydı. Oysa bugünkü çocukların sınırlarını bir düşünün, neler görürsünüz. Diğer yandan onların yaşamlarında her şey hızlı değiştiği için bu kuşağın çocukları da hızlı değişiyorlar ve değiştiriyorlar. Pek çok konuyu, kavramı okullara, sınıflara gelmeden karşılaştıkları hatta tükettikleri için sınıflarda dikkat içinde olabilmeleri gerçekten çok zor. 
Beyin araştırmaları da bizlere öğrenen beyinlerimizin nasıl bir hızla ve görsel etkileşimle öğrendiğini artık gösteriyor.
Aklımıza gelen soru aslında şu: ¨öğrencilerin sınıfta en fazla dikkat süresi nedir?¨ Bu soruyu genellikle eğitimcilere sorduğumda benzer cevaplar geliyor. Hepimizin ortak kabullerinde sanki öğrencilerin sınıfta dikkat süresinin 15-20 dakika civarında olduğudur. Bazı eğitimciler her ne kadar öğrenciye göre değiştiğinin altını çizse de çoğunluk böyle düşünüyor. 
Bu konuda son araştırmalar gösteriyorki öğrenenin geçici dikkat diye tanımlayabileceğimiz ilk dikkat süresi en fazla 8 saniyedir. Evet yanlış değil sadece 8 (yazıyla sekiz!).
Öğrenenlerin derse dikkatini çekebilmek için sadece 8 saniyemiz var! 
• Ne yapmalı? 

• Nasıl yapmalı?
• Nereden başlamalı?
Bu konuda benim önerim dersin niteliğini tarif eden bir metafor kullanmak. Öğrenenin beyninin ilk dikkat süresi 8 saniye iken seçici dikkat (ilgi) diye tanımlayabileceğimiz ikinci adımı ise 5 ile 20 dakika arasında değişmektedir. Öyleki dikkati ilgiye dönüştürdüğünüz anda saatlerce odaklanabilen öğrenenler görürüz. Örneğin bir filmi izlemeye başlamadan önce ilk dikkat oluşmalıdır ki seçici dikkat yani ilgiye dönüştükten sonra sonuna kadar soluksuz kaldığınız film olsun. Ancak bazılarında yeniden ilgi artırma ihtiyacı oluşur, derslerde aynı mantıkla tasarlanabilmeli. O halde öğretmenlerin bu çağın çocukları için sınıflarını etkili öğrenme ekosistemleri haline getirebilmelerinin sırrı dikkati ilgiye dönüştürebilmekte saklıdır. Öğretmen dersini planlarken aslında bu temel soru ile yola çıkmalı ve bulduğu cevaplar ile etkinliklerini, sürecini tasarlamalıdır.
Bunu şöyle tarif ediyorum: Her bir 40 dakikalık dersiniz IKEA gibi olsun!!! 

Neden IKEA metaforu? Benim gibi pek çok kişi muhtemelen benzer düşünüyordur. Şöyle ki;

İlginç: İKEA mağazaları benim için her ziyaretimde çok ilginç bir yer olmuştur. Öyleki 19 m2 alana sığdırdıkları yaşam alanları ve sürekli sürpriz duygusu hissettiren tasarımları her adımınızda hissedilir. O halde derslerimizde öğrenenler sürekli sürpriz duygusu yaşatan, merak uyandıran ilginç süreçler olarak tasarlanmalıdır.

Kullanışlı: IKEA mağazalarını gezdiğim her yerde tüm tasarımların ortak ilkesi işe yararlık yani kullanışlılık ilkesi olduğunu anlıyorum. Her bir dersimizi tasarlarkende bu öğrenenlerin işine yara mı? Nasıl kullanışlı hale getiririm diye sormak gerek!

Eğlenceli: IKEA gezereken her zaman çok eğlenmişimdir. Bazen kestirme yollar, bazen tasarımlar ve hatta bazen yeme içme alanlarında. Her bir dersimiz de en az IKEA kadar eğlenceli olmalıdır ki öğrenenler beyinde kalıcı kodlamalar yapabilmek için gerekli hormonları salgılayarak pozitif duygular ile öğrensinler.

Anlamlı: IKEA her ürünün yanında yer alan bir A4 sayfası tanıtım bilgilendirme foyü ile o ürünün kim tarafından ve nasıl tasarlandığını anlatıyor. Diğer bir deyişle bu malzemye anlam katan kişiyi tanıtıyor. Biz öğretmenler de her bir ders tasarımımız ile aslında yaşama imza atıyoruz.

Neyi tasarlarsak onu yaşarız…

Özetle, IKEA gibi ilginç, eğlenceli, kullanışlı ve anlamlı derslerin olduğu okullar ve o dersleri tasarlayan öğretmenlerin olduğu bir toplum olmak dileğiyle…

Kayhan Karlı
Yenilikçi Öğrenme Merkezi
@kayhankarli

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.