Logo

Ödev mi? Görev mi? Görev savma mı?

Kategori: Kayhan Karlı - Yenilikçi Öğrenme ve Öğretme Merkezi Kurucusu
Pazartesi, 26 Aralık 2016 17:10 tarihinde oluşturuldu



Kayhan Karlı / YÖM Kurucusu
kayhanOkul dönemi hızlı bir şekilde ilerliyor, Aralık ayına geldik bile. Bugünlerde veliler, eğitimciler arsında yine ödev tartışmaları başlama zamanı geldi artık! Son yıllarda neredeyse sürekli aynı dönemler de ödev yararlı mı? Yoksa zararlı mı? Tartışmasına tanık oluyoruz. Genellikle bu tartışmalar bilimsel temelden uzak ve duygusal zeminde yürüyor. Bazen çocukların yüküne üzülen yetişkinler onların tarafını tuttuklarını düşünerek ödeve karşı çıkıyorlar. Bazen de, iyi bir gelecek ve başarılı bir okul hayatının düzenli ödev ve tekrar yaparak oluşacağına inanan yetişkinler, çocukların gelecekleri için bu bedeli ödemeleri gerektiğine inanarak ödevin tarafını tutuyorlar...
Bu tartışmalarda bence önemli olan husus eğitimciler ve eğitimci olmayan diğerlerinin ödeve verdikleri anlam farklarının önemli bir çelişki yaratıyor olmasıdır. Hatta çoğu zaman eğitimciler de ödeve yükledikleri anlam konusunda hem fikir değiller veya diğer bir deyişle ortak amaçlar için ödev vermiyorlar. Aslında bu tartışmayı ödev kavramının genişliği ve herkes için ortak bir tarifi olmadığını kabul ederek başlatmak en doğru nokta olacaktır. Ödeve yüklenen anlam aslında ödevin tasarımını ve tüm uygulama sürecini belirlemelidir. Bu durumda da ödevin amacı ve uygulama bağlamı aslında yararlı ve/veya zararlı değerlendirmesini daha anlamlı kılabilir. Bu nedenle kamuoyunda bu popüler tartışmaların alıcısı/okuyucusu olsa da yararlı bir tartışma konusu olduğunu düşünmüyorum.
Ödev konusunda yapılan pek çok araştırma hem ülkemizde hem de dünyada mevcut. Bu araştırmalardan pek çoğunu incelediğimde yine aynı iki sonuç çıkıyor. Bazı araştırmalar yararlı bulurken bazıları yararsız buluyorlar! Öte yandan bazı yeni araştırmalar değişik koşullar altında ödevin başarılı olduğunu ortaya koyuyor. Kısacası bu araştırmaları bulgu ve yorumlar açısından detaylı okuma yaptığımızda karşımıza çıkan sonuç aslında
¨Ödev amaç ve uygulama bağlamı ile değerlendirilerek iyi planlandığında işe yarar hale geliyor...¨
şeklinde özetlenebilir.
Bir diğer önemli nokta da ödev konusunda yapılan araştırmalardan özellikle beyin konusunda fazla araştırma olmayan yıllarda yani iki binli yıllar öncesinde yapılanları fazlaca dikkate almamak gerektiğidir. Özellikle iki binli yıllardan itibaren beyin konusunda her gün yeni yeni bulgular ortaya çıkarken bu bulguların eğitim ve öğrenme hakkında doğru bildiğimiz yanlışlarımızı değiştirdiğini unutmamalıyız. Örneğin insan beyninin üst düzey düşünme becerilerini anne karnındaki altıncı aydan itibaren geliştirmeye başladığı ve en yüksek gelişimi 2-12 yaşlar arasında gösterdiğini, 14-15 yaşlarına geldiğinde ise anne karnında 6. Aydaki gelişim miktarına düştüğünü artık beyin araştırmaları sayesinde biliyoruz. Öyle ki bu bilgi bizim ödev konusunda bildiklerimizi yeniden yorumlamamızı zorunlu hale getiriyor...
Bu konuda düşüncelerimi şu şekilde sıralayabilirim;
1) İnsan beyni 14-15 yaşına kadar üst düzey düşünme becerilerini geliştirirken bu yaşlardan sonra çok az gelişiyor. Bu araştırmaların da bize gösterdiği gibi bu yaşlara kadar çocuklara beceri kazandırmalıyız. Dolayısıyla üst düzey düşünme becerileri kazandırmak demek bugün değerler diye ifade ettiğimiz pek çok tutum ve davranışın kabul çizgileri içinde motor becerilere dönüşmüş olması demektir. Ayrıca bireyin kişilik-karakter sahibi olmasını sağlar.
2) Ödev verme amacı öncelikle bilinmelidir. Pekiştireç olarak kullanılıyorsa bu konuda işe yarayabilmesi için öğrenene zamanında etkin işe yarayan ileribildirim verilmelidir. Sadece toplayarak kontrol etmek görev savma olur ve bu durum öğrenen açısından hiç bir işe yaramaz. Birinci maddede belirttiğim gibi ödev üst düzey düşünme becerilerini geliştirmek amacıyla veriliyorsa tek seferlik bir eylem olması yerine öğrenmeyi sürdürülebilir keyifli bir eylem haline getirmelidir. Bunun için sıklıkla birden fazla ödev vermek yerine bir ödevin üzerinde uzun süreli çalışmak daha yararlı olacaktır. Özetle ödevi pekiştireç olması amacından çıkartarak öğrenmenin sürdürülmesi yani öğrenme odaklı hale getirmek işe yarama ihtimalini yükseltecektir. Bu amaçla uygulanabilecek çeşitli yöntem ve teknikler var ancak bu yazının konusu değil başka bir yazıda paylaşacağım.
3) İkinci maddede anlattığımı 15 yaş öncesi öğrenenler için uygulamak geleneksel ödev algısını değiştireceği gibi öğrenme eğilimini ve talebini artıracaktır. On beş yaş üstü öğrenenlerde ise kişisel kararların verilmiş olması nedeniyle istediğiniz kadar ödev verebilirsiniz. Yüzlerce soru, sayfa ödeve olabilir fakat bir şartla bireyin kişiliğini zedelemeyecek bir iletişim yolu seçerek! Bu yaşlardan sonra bireyin ödevi faydaya dönüştürebilmesi için ödev onun içsel motivasyonunun sınırları içinde olursa işe yarar. Bu nedenle de lise döneminde ödevin işe yaradığını gösteren araştırmaları detaylı incelediğimde gördüğümüz öğrenenlerin kişisel amaçlarına uyumlu, gelişimlerine faydalı ve seçim yapmalarını sağlayan ödevler işe yarıyor...
4) Son söz olarak, ödevi işe yarar hale getirebilmek için yeniden kurgulamak gerekiyor.
a) Lise öncesinde ödevi beceri geliştirmeye yönelik olarak kullanmak amacıyla az sayıda ödevi çok defalar üzerinde çalışarak, sorumluluk, görev bilinci, başladığını bitirmek vb. becerilerini geliştirmek için kullanmalıyız.
b) Lise çağlarında miktarından daha çok içsel motivasyonu harekete geçirecek ödev tasarlamaya dikkat etmeliyiz. Böylelikle bireysel tercih ve karar verme süreçlerini tetiklersek istediğimiz kadar ödev verelim işe yarayacaktır..
Son söz olarak, ödevi bir tartışma konusu olmaktan çıkararak amacı ve uygulama bağlamını dikkate alan sürdürülebilir bir öğrenme aracı haline getirmek için çalışalım...
Kayhan Karlı / YÖM Kurucusu
@kayhankarli

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.