Logo

Nitelik mi? Nicelik mi?

Kategori: Kayhan Karlı - Yenilikçi Öğrenme ve Öğretme Merkezi Kurucusu
Salı, 22 Ekim 2019 12:20 tarihinde oluşturuldu



Kayhan Karlı / Eğitimci - YÖM Okulları Kurucusu

kayhan_karliOn beş yıl olmuş dergimizin yayın hayatına başlamasından bu yana, göz açıp kapayıncaya kadar geçmiş. İlk yıl ilk sayılarda İngiliz tabloid gazeteleri formatında Türkiye Özel Okullar Derneği geleneksel Antalya Sempozyumunda dağıtıldığı günü hatırlıyorum ve yayın hayatını sevgili Cem Kaçmaz ile tahmin etmeye çalıştığımızı. Bu kadar yıldır eğitim camiamızda özel bir yer edinerek her yere girebilen ve benim de uzun yıllardır köşe yazdığım dergimizin 15. Yılını kutlar daha nice yıllar dilerim.
Bu bağlamda eğitim dünyamızda bu süre içinde neler oldu diye bir kaç açıdan bakmak istedim, hep birlikte hatırlayalım.
Bu yıllar içinde siyasi olarak aynı iktidar olmasına rağmen çok sayıda bakan geldi ve gitti, her seferinde yeni reformlar, düzenlemeler konuşuldu. Sınav sistemleri yerinde kaldı ama isimler değişti... Belki bu değişikliklerin içinde en çok çalkantı yaratan tartışılan ilkokul yıllarının dörde indirilerek ortaokul yıllarının dörde çıkarılması oldu. En büyük tartışma işse okula başlama yaşı için yapıldı. Halen de tartışmaya devam ederken bu durum yıllar içinde yavaş yavaş eski okula başlama yaşına doğru geri çekildi.
Ben bu sürecin aslında nitelik ve nicelik açısından analiz edilmesinden yanayım. Şöyle ki ülkemizde bu dönemde nicelik açısından çok büyük bir gelişim ve yol kat ettiğimizi görüyoruz. Belirli bazı nüfus yoğun bölgeler dışında pek çok bölgemizde derslik başına düşen öğrenci sayımız , öğretmen başına düşen öğrenci sayılarımız azalmış durumda. Yıllar için bir milyon kişiyi aşan bir eğitimci nüfusuna ulaşan MEB yapısal olarak da çokça değişime uğradı.
Ülkenin her yerinde binlerce özel okul açıldı ve açılmaya devam ediyor. Okul çeşitliliği konusunda azaltmak ve çoğaltmak arasında yaşanan gel gitler ile çok çeşitli okullarımız da oldu.
Bu açıdan bakınca aslında niceliksel olarak pek çok açıdan gelişen eğitim sistemimizin tam da artık niteliksel gelişime odaklanmalı dediğimiz dönemde yaşanan 4+4+4 sistem değişikliği pek çok niceliksel kazanımı da geriye götürdü. Bu kargaşa sırasında alınan iki önemli karardan birisi dershanelerin kapatılması ve özel okulların desteklenerek artırılması oldu. Nicelik olarak artan özel okullar aslında sistemin niteliksel gelişimine hiç bir katkı vermediği gibi kanımca zarar bile verdi.
Resmi okullarımızda yaşanan karmaşa ve eğitim sistemi üzerinde oluşan güven bunalımı özellikle orta ve üst gelir grubundaki ebeveynleri özel okullara yönlendirdi. Resmi politikalarda okul teşviki vb. araçlarla bu durumun desteklemesi sonucu özel okullar, talebin büyüklüğü ve ihtiyaç analizi yapılmadan büyüyen kocaman bir balon oldu. Bir de bunun üzerine kapanan dershanelerin yerine dönüşüm yapılarak açılan temel liselerin özel okullara dönüşmesi balonu büyüttüğü gibi hatta patlattı bile diyebiliriz.
Niteliksel açıdan bu dönem içinde en önemli adımlardan birisi olan 2005 ilköğretim programları değişiminin aslında bütüncül olarak ele alınarak, bilimsel veri toplama ve analiz etme yoluyla geliştirilmesi yapılabilseydi sistemimizde çok önemli bir fark yaratacak adımdı. Ancak bu değişiklik da yeterince analiz edilmeden heba edildi. Öte yandan niteliksel açıdan bu program değişiminin tetiklediği öğretmenlerin mesleki gelişimi ihtiyacının öne çıkması nedeniyle hem kamu hem de özel sektör ve STK alanlarında ciddi adımlar atılmasına sebep oldu. Belki de öğretmenlere haksızlığa varacak derecede hatırlatmalara, çağrışımlara yol açan mesleki gelişim konusunda bir kültür ve ekosistemin oluştuğunu söyleyebiliriz. Bu konuda özellikle son bir yıldır yapılan çok değerli örnekleri görüyoruz.
Benim açımdan önemli bir diğer nokta ise özel okulların büyük bir çoğunluğunun niteliksel gelişimi odaklarına almamalarıdır. Aslında pek çok ülkede özel sektörün her konuda kamu sektörüne yenilikçilik ve girişimcilik konusunda örnek olması beklenir. Ancak bizim özel okullarımızın bu niteliğin çok uzağında olduğunu söylemek haksızlık olmaz. Tek gelir kaynağı öğrenci ücretleri olan bu kurumların, ücretler üzerinden birbirleriyle rekabet etmeleri ve düşük ücretlerle hizmet üretmeye çalışmaları doğal olarak en son nitelik yani kalite üzerine düşünmeleri hatta düşünmemelerine neden oluyor. Bu noktada elbette veli talepleri de nitelik konusunda belirleyici olacaktır. Ülkemizde eğitimi sınavlar ve yerleştirmeden ibaret algılayan velilerin oluşturduğu talepler de okul yerine akademik okullar gibi akademiye hakaret içeren, dersanemsi yapılar oluşturdu. Bu durumda ise şimdi toplumun ve çocuklarımızın geleceğini rekabet edemeyen edilgen ve işsiz bir topluluğa mahkum hale getirmeye hızla devam ediyor.
Özetle benim gelecek beş yıl içinde (üç yıllık vizyon belgesi yetmez!) acil eylem planı dahilinde niteliksel gelişim üzerine eğilen Milli Eğitim Bakanlığımızın aynı zamanda özel okullar açısından da niteliksel denetim, akreditasyon kriterleri oluşturması gerektiği konusunda düşüncelerim net... Elbette sektör temsilcilerinin de kafayı kuma sokmak yerine aksiyon alması şartıyla...

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.