banner

Eğitimde Gerçekçi Bakış Açısı ve Kararlılık




Selçuk Pehlivanoğlu / Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı

selcuk pehlivanogluYeni eğitim-öğretim yılı açılışı öncesinde yine, eğitim sistemimizin mevcut ve maalesef kronikleşmiş sorunları üzerinde tartışıyoruz. Derslik sorunundan, öğretmen istihdamına, okullaşma oranından öğretim programlarımıza kadar üstesinden gelmeye çalışılan pek çok sorunun yanı sıra, Türk Eğitim Derneği olarak şu anda eğitim sistemini çıkmaza sokan en önemli ve acil sorunun sıralama sınavı ısrarı olduğunu düşünüyoruz.

Temel sorunların çözümü için harcanacak enerji, ne yazık ki, kademeler arası geçiş konusunda baştan yanlış kurgulanan uygulamalar bütünü nedeniyle, kısa aralıklarla ortaya çıkan krizlerin çözümü için heba ediliyor. Hâlbuki öğrencilerinin yüzde 69’unun alt ekonomik sosyal ve kültürel grupta bulunduğu Türkiye, öncelikle eğitim hakkına adil erişim sorununu bir an önce halletmek durumunda. Ekonomik olarak sınıf atlamanın ve yoksullukla mücadelenin bir aracı olan eğitim, merkezi sınavların baskısı nedeniyle, parası olanın daha kolay ulaşabildiği bir kurum haline geldi. LGS, OKS, SBS, TEOG, ÖSS, ÖYS, YGS, LYS gibi yeni adlandırmalarla çocuklarımızın gerçek hayatta karşılığı olmayan “sahte başarılar” için yarıştırılması, eğitim sistemimizi büyük bir çıkmaza sürüklüyor. Son 15 yılda 7 milli eğitim bakanı eşliğinde, 20’ye yakın yeni sınav sistemiyle tanıştık. Başkasının sırtına basarak üst kademeye geçiş anlamına gelen sıralama sınavı, unutulmamalıdır ki, eğitim konusunda yapılacak her türlü olumlu hamleyi gölgede bırakıyor.

Peki, ne yapılmalıdır? Eğitim gibi toplumun her kademesini ilgilendiren hayati bir konuda niceliksel bir bakış açısından kurtulup niteliğe yönelik adımlar için kararlı olmak zorundayız. Her ülke için eğitim sistemlerinde önemli olan, kendi coğrafyalarında, kendi ihtiyaçları için, kendi medeniyet tasarımlarına uygun olan özgün tasarımlar ortaya koymaktır.

Daha adil bir eğitim sistemine ulaşmanın yolu; sınav odaklı sistemden vazgeçilmesi, okullar arasındaki farklılıkların azaltılması, derslik ve öğretmen açığının giderilmesi, öğretmen yetiştirme ve niteliğinin arttırılması konusunda gerçek bir reform yapılması, öğrencilerin sosyo-ekonomik dezavantajından kaynaklanan okul başarısızlığı için tedbir alınması gibi bütünleyici uygulamalardan geçmektedir. Bu tür uygulamalar, insan yetiştirmenin niteliğine katkı sağlayabileceği gibi eşitliği adalet üzerinde sağlamaya da aracılık edecektir. Sınav için bireyleri süreç içerisinde eşitleyecek altyapının iyileştirilmesine yönelik çabalar, problemi gerçekçi bakış açısı ile çözmekten ziyade bir nevi sorumluluktan kurtulma, vicdani rahatlama ve yönetme sorumluluğunu eleştiri nedenlerinden kurtarma olarak düşünülebilir.

Bir süre önce kamuoyunun ve karar vericilerin dikkatine sunduğumuz Ulusal Eğitim Programı’nın temel ilkelerinden biri olarak dile getirdiğimiz, “eğitimin bir ülke ödevi” olduğu gerçeğini kabul etmekle başlamalıyız. Aksi halde ne yaparsak yapalım, çocuklarımızın yararını gözetmeyen bir sistem veya onun içinde gerçekleştirilen uygulamalar, önemli bir genç nüfusa sahip olan ülkemizi, dünyayla rekabet edebilme hedefinden uzaklaştıracaktır.

Yıllar içinde biriken ve kartopu gibi büyüyen temel sorunların kökten çözümü için bir ulusal eğitim programının uygulamaya konulması gerektiğini düşünüyoruz. Eğitim sistemimiz temelini veriler, ölçümler ve bilgi yönetim sistemlerinin oluşturduğu bir program sayesinde düze çıkabilir.

Bu program çerçevesinde, kademeli olarak sıralama sınavını kaldırılıp ölçme sınavı getirilmeli. Liseye geçişte TEOG benzeri sınavları ortadan kaldıracak, öğrencilerin bilimsel ölçütlerle yönlendirileceği sistemin temelleri atılmalı. Öğrencilerin okul notlarına ve öğretmen görüşlerine göre, sadece fen liseleri ve ayrıcalıklı Anadolu liseleri için az sayıda öğrencinin gireceği, ülkenin bilim insanı ihtiyacının temelini oluşturacak bir sınav sistemi getirilmeli.

Bunun yanı sıra eğitimin kalitesini en fazla etkileyen unsur olan öğretmenlerimizin yetiştirilmesi ve istihdamı konusundaki anlayışımızı da tümden gözden geçirmeliyiz. Bir ülkenin geleceğini emanet ettiğimiz öğretmenlerimizin, nitelikli, ölçülebilir bir eğitim sürecinden geçmeleri, mesleklerini icra ederken de aynı şekilde sürdürülebilir bir ölçme-değerlendirme sisteminin oturtulması, öğretmenliğin bir kariyer mesleği haline dönüştürülmesi, koşullarının ve toplumsal algının iyileştirilmesi sağlanmalıdır. Öğretmenlerin yanı sıra eğitim sisteminde dönüşümün temeli olması gereken “okul” kavramının yeniden ele alınması, okul müdürlerinin de öğretmenlik mesleğinde olduğu gibi yetiştirilme ve istihdamının yeni bir sistemle değerlendirilmesi, okul müdürü değil eğitim lideri anlayışının zorunlu olduğu görülmelidir.

Eğitime ayrılan kaynaklar, adil bir biçimde dezavantajlı kesimler gözetilerek kullanılmalı, eğitim hakkına erişimin “ertelenemez ve engellenemez” hak olduğu gerçeği kabul edilmelidir. Öğretim programlarımız, dünyadaki ileri öğretim programları doğrultusunda şekillendirilmeli; siyasi, bürokratik, kültürel, toplumsal kaygıların ötesinde hazırlanmalıdır.

Türkiye’nin tüm bunları gerçekleştirecek gücünün olduğunu biliyoruz. İhtiyacımız olan tek şey, eğitimin gerçek sorunlarını iyi tespit etmek, tahlil etmek ve çözüm için kararlı olmaktır. Unutmamalıdır ki güçlü devletlerle, geri kalmış devletler arasındaki fark, eğitime doğru yatırım yapmak ya da yanlış yatırım yapmak üzerine kuruludur.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.