Logo

Özel okul velisi, öğretmeni ve okul sahipleri: Sesimizi duyan var mı?

Kategori: Alparslan Dartan
Salı, 27 Şubat 2024 11:04 tarihinde oluşturuldu



 Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı

alpaslan_dartanTürkiye’de temel becerilerden yoksun, performans göstergelerine özellikle de sınava ve sonuçlarına odaklı bir eğitim anlayışı sürdürülürken eğitimde niceliksel tanımlamaların amaç değil araç olarak kullanıldığı, eğitime erişimin sorun olmadığı, okullar arasındaki eğitim kalitesinin ve bölgesel farklılıkların konuşulmadığı eğitim reformu sayılabilecek değişim ve dönüşümün gerçekleştirmesine ihtiyaç olduğu hepimizin malumudur.
Pandemiyle birlikte başlayan ekonomik durgunluk ardından gelen enflasyonist baskılar, tüm dünyayı etkilediği gibi ülkemizde etkisini gördüğümüz derin ekonomik krizin habercisi olmuş ve bugün yaşadığımız sosyo-ekonomik sıkıntıların sebebine dönüşmüştür.
16 Aralık 2019 tarihinde yine bu sayfalarda “Görmeyen, duymayan, konuşmayan kalmadı, MEB hariç” başlıklı bir yazı yazmıştım, özel okulların içerisinde bulunduğu kriz ile ilgili olarak. Alt başlık olarak da “Perşembenin Gelişi Çarşambadan Bellidir; Kriz” tanımlamasında bulunmuştum.
Son 25 yılda okulöncesi eğitimde ve ortaöğretimde öğrenci sayıları giderek artarken eğitime erişimde devlet okulları ile özel eğitim kurumları açısından farklılaşmaları gördük. Pandemi öncesi yıllarda velilerin okul tercihlerine bakıldığında giderek daha fazla ailenin çocuklarının eğitimleri için özel eğitim/öğretim kurumlarına yöneldiğini görüyorduk. Ancak özellikle pandemiyle başlayan süreçte ekonomik krizin de derinleşmesiyle çocuklarını özel okullarda okutmak isteyen ama yaşamsal ekonomik zorluklar nedeniyle çocuğunu özel okuldan alan ve resmi okullara göndermek zorunda kalan büyük bir çoğunlukla karşılaştık.
Özel okul sayısının dershanelerin kapatılması kararıyla ve dershaneden okula dönüşün artması, ücretlerin makul seviyelere inmesi, kaldırılsa bile önceki yıllarda devletin velilere verdiği teşvikler, özel okulların çok dilli bir dünya vatandaşı yetiştirdiği algısı, sosyal etkinliklerin içeriğinin zengin ve çeşitli olması, yurtiçi ve yurt dışı projelerle öğrenci değişim programları yürütmeleri, öğretmenlerin niteliği, sınıflarda öğrenci sayısının azlığı, güvenli okul duygusu ve benzeri pek çok gerekçe özel okul sayısının pandemi öncesinde epey artmasına neden olmuştu.
Sektör, Pandemi öncesinde bir buçuk milyona çıkardıkları öğrenci sayılarını pandemi döneminde yaklaşık dört yüz bine yakınını kaybederken bir sektörün toparlanmaya başlayacağı bir dönemde dünyada ve ülkemizde yaşanan ekonomik sıkıntılar ve hayat pahalılığı bu sektörde işleri daha da zorlaştırdı.
Bugün gelinen noktada özel okul sektöründe ne veli ne öğretmen ne de okul sahipleri mutlu ve mesut değiller. Her birinin çokça haklı olduğu sebep var. Veliler hayat pahalılığından ve özek okul ücretlerinin yüksekliğinden, öğretmenler aldıkları ücretlerden ve çalışma koşullarından okul sahipleri de öğrenci başına aldıkları ücretten, öğretmenlere yeterli ücreti verememekten, artan maliyetlerinden ve devletin ilgisizliğinden şikâyet ediyorlar. Eğitimin ayrılmaz parçası bu üç paydaş da eğitimin yaşamsal koşullarından mutsuzlar ve her biri de maalesef haklı.
Milli Eğitim Bakanlığı yetkilileri yıllarca özel okula devam eden öğrenci oranını 2023 yılına kadar %15’e çıkarılması hedefinden söz etmişlerdi. Bu gün gelinen noktada bunun gerçekleşebilmesi için iyileştirici ve özendirici tedbirler alınması, Bakanlığın devlet ve özel sektör ayrımı gözetmeksizin eğitimin tüm paydaşlarına eşit mesafede durması hatta gerekiyorsa eğitime katkı sunan her türlü girişime artı destek vermesi gerekmektedir.
Eğitimin girdisi de çıktısı da insandır, eğitim aynı zamanda bir hizmet sektörüdür. Yirmi milyon öğrencinin eğitim gördüğü okullarda eğitim ve öğretim niteliğini artırabilmenin en önemli koşulu iyi öğretmen ve lider okul yöneticilerine sahip olmaktır. Alan bilgisi, iletişim becerisi, insani özellikleri, teknolojiye yatkınlık, olumlu kişilik özellikleri, liderlik özellikler ve sorun çözme becerisi gibi pek çok özelliği bünyesinde barındıran öğretmenlerin varlığı bir okul için önemlidir.
Bugün özel okulların 3 milyon öğrenci kontenjanı bulunmasına rağmen okuttukları öğrenci sayısı ancak bunun yarısı kadardır. Şu an Türkiye genelinde sektörde 1 milyon 578 bin öğrenci 195 bin öğretmen ve 50 binin üzerinde hizmet gören personel çalışmaktadır. Yani %50 kapasite ile çalışan bir özel okul sektöründen bahsediyoruz. Yaşanan ekonomik koşullar nedeniyle bu sayının gittikçe de azalacağı konuşuluyor.
Özel okulların ekonomik zorlukları bugünün sorunu değildir. 5-6 yıl öncesine dayanan ekonomik daralma sektörü zorlamaya başlamış, büyük zincir okulların sahip değiştirmeleriyle, başka iş insanlarına devir edilmeleriyle başlamıştır. Bireysel girişimciler de yeterli maddi kaynakları olmadan bu işe girmiş olmalarının bedelini kriz dönemlerinde ödemek durumunda kalmışlardır. Son iki yılda 2500’e yakın okulun ya el değiştirdiği ya da kapandığı son gelişmelerle bu sayının biraz daha artacağı beklentisi bulunuyor.
Zincir okullarla başlayan öğretmenlerin geçinemiyoruz protestoları ve sosyal medya üzerinden örgütlenme girişimleri, yazılı ve görsel basının okul ücretlerine olan ilgisi ve genellikle de tek taraflı yapılan yayınlar. Buna karşılık okul sahiplerinin zorluklarını dile getirdiği platformların yetersizliği, son 3 yılda özel okul ücretlerine yapılan sınırlı zam ile asgari ücrete gelen zam oranları arasındaki büyük farklar (Asgari ücret 2021’de 2.800 TL iken, bugün 17 bin TL. Maaşların 3 yılda 6 kat artması) özel okul ücretleri ile ilgili bugün yaşanan sıkıntıların başlıca sebeplerindendir ve sektörün paydaşları için (veli-öğretmen ve okul) için sürdürülebilir bir durum değildir.

Genel olarak özel okulda çocuğunu okutan aileler çocuklarının kaliteli bir eğitim almasını isterken, aynı zamanda bu eğitimin maliyetinin de düşük olmasını bekliyorlar. Aynı zamanda veliler özel okulda görev yapan çocuklarının öğretmenlerin de okulda çalışanların da günün koşullarında geçinebilecekleri ve olması gereken kadar bir ücret almaları gerektiğini de söylüyorlar. Bunun sağlanabilmesi için okul-veli-öğretmen üçlüsünün günün ekonomik koşullarında gelir gider hesabına uygun ve arz talep terazisine eşit ve adil bir çözüm üretmelerinden geçmektedir.
Bu nedenle sorun, özel okulların fiyatlarının düşük ya da yüksek olmasıyla ilgili değildir. Çünkü veliler de öğretmenler de kurum sahipleri de sıkıntıda. Çan eğirişinin ucunda yer alan yüksek gelirli aileler için okulların ücretlerini ödemek zor değil ama çan eğrisinin ortasında yer alan ve ortanın üstü geliriyle çocuğuna iyi bir eğitim aldırmak isteyen beyaz yakalı büyükçe bir grup için hiç de kolay değil mevcut okul ücretlerini ödeyebilmek.
Türkiye’de özel okullardaki öğretmen maaşları ile devlet okullarında görev yapan öğretmen maaşları arasındaki makasın da giderek artması önemli bir sorun. Özel okullarda neredeyse asgari ücret düzeyinde sayılabilecek öğretmen ücretleri var ve arada oluşan belirgin farklar sektörün bir diğer kanayan yarası durumuna gelmiştir.
Bu çıkmazdan kurtulmak ve ayakta kalabilmek adına okul sahiplerinin farklı çözüm arayışları olduğunu duyuyoruz. Öğretmen ücretlerini asgari ücretten yatırmak maaş farklarını da elden vermek gibi ya da okul ücretlerini makul tutmaya çalışmak ve velinin ödeme gücüne göre ödeme sürelerini 8-10 ay gibi vadelerden daha da uzun vadelere yaymak gibi. Ücretsiz yapılan etüt, kurs ve benzeri uygulamalarına ücret almak, uluslararası program uyguluyorsa ücret almak ya da aldıkları ücreti yüksek tutmak gibi. Bu tür çabalar ancak kurumun kısa vadeli çözümleri olabilir.
Evet devlet bu işe gerekli kolaylığı sağlamaz ise büyük kentler de dâhil ama pek çok Anadolu kentinde ilçesinde pek çok kurumun kapanması içten bile değildir. Tek çare; Sektörün kendi içerisindeki rekabetin getirdiği tüm sıkıntılara rağmen ortak paydada Devletten ve MEB’den bekledikleri kolaylıkların sağlanmasıdır.
* Veli teşviklerinin yeniden gündeme gelmesi,
* KDV oranının yüzde 10'dan yüzde 1'e düşürülmesi,
* Maliye Bakanlığı'ndan krizdeki birçok sektöre verdiği desteği özel okullara da vermesi,
* Özel okul açmanın kolaylıkları ve zorlukları eğitim bilim ilkelerine göre ayarlanması,
* Okulların denetimlerinin önceliklendirmesi,
* Özel okullarda vergi, SGK ve denetim yükünün ağır olması,
* Özel okullardan her yıl alınan ruhsat harcının kaldırılması,
* Elektrik, su, doğal gaz maliyetinin tarifelerinde ayrıcalık yapılması, 

Yıl

Enflasyon (%/yıl)

Dolar Kuru ($/TL)

2015

8,81

2,33

2016

8,53

2,92

2017

11,92

3,52

2018

20,3

3,77

2019

11,84

5,28

2020

14,6

5,95

2021

36,08

7,42

2022

64,27

18,7

2023

65

29,7

2024

40

39

  

TÜFE (yılsonu)

 

2021
(2022-2023)

2022
(2023-2024)

2023

TÜFE

36%

64%

65%

 

 

 

 

Yıllık Enflasyon (12 aylık ortalama**)

 

2021
(2022-2023)

2022
(2023-2024)

2023

TÜFE

20%

72%

54%

ÜFE

44%

128%

50%

TÜFE+ÜFE/2 +%5

37%

105%

57%

 

 

 

 

MEB Ücret Artırımı

36%

65%

57%

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.