banner

Aydoğdu: Sorunlara çözüm arayan uyumlu bir ekibiz




Milli Eğitim Bakanlığı İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü’nde, Genel Müdür Hamza Aydoğdu ve ekibi yeni bir gelenek oluşturmuş… Haftanın bir günü genel müdürlük bünyesindeki tüm daire başkanları ve Genel Müdür Aydoğdu kahvaltıda bir araya geliyor; sıcak bir atmosfer içinde birim gündemindeki konuları değerlendirip atılacak adımlarla ilgili fikir alışverişinde bulunuyorlar.

meb_insan_kaynaklariGeçtiğimiz günlerde davet üzerine bu kahvaltıların birinde artı eğitim dergisi olarak biz de hazır bulunduk… İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü Eğitim Daire Başkanı Cevdet Vural, Öğretmen Atama Daire Başkanı Bekir Erdoğan, Özlük ve Kadro Daire Başkanı Ömer İnan, Veri Analizi ve Politikalar Daire Başkanı Şerafettin Cankurt, Merkez Atama Daire Başkanı Fethi Fahri Kaya, İdari İşler ve Sosyal Ortaklar Daire Başkanı Ahmet Aytaç, Disiplin Daire Başkanı Ali Göncü ve Genel Müdürlük Özel Büro’dan Feyzullah Çiftçi’nin katıldığı kahvaltılı buluşmada Genel Müdür Hamza Aydoğdu, bizlere çalışma arkadaşlarını tanıttı ve hep birlikte yürüttükleri çalışmalar hakkında bilgi verdi.
Buluşmanın sohbet kısmında, güncel konularla ilgili sorularımızı Genel Müdür Aydoğdu, yer yer ilgili daire başkanlarının da katkısıyla yanıtladı... 15 Temmuz sonrası Bakanlıkta yaşanan yoğun mesai, görevden almalar, yeni atamalar gibi merak edilen konularda aydınlatıcı bilgiler edindik bu uzun sohbette…
“CUMHURİYET TARİHİNİN EN YOĞUN GÜNLERİNİ YAŞADIK”
15 Temmuz darbe girişimi sonrası açılan soruşturmalar ve yeni atamalar dolayısıyla Milli Eğitim Bakanlığı’nda yoğun günler yaşandı. İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü olarak bu zorlu süreci sizler nasıl yaşadınız?
Hamza Aydoğdu: Olağan zamanlarda bile iş yoğunluğu çok yüksek olan bir birimiz... Bunun üstüne son üç ayda Cumhuriyet tarihinin belki de en yoğun günlerini yaşadık arkadaşlarımızla… İhraçlar, açığa almalar, bunların illere tebliğ edilmesi, geri dönüşler, devredilen okulların normları, sözleşmeli öğretmen alımları, bunların ilana çıkılması, tercihleri, yerleştirilmesi yanında, il içi ve iller arası özür grubu atamaları, memur atamaları, şube müdürü rotasyonları, memurların yer değişikliği derken gerçekten de inanılmaz bir yoğunluk yaşadık. Beraber çalıştığımız ekip arkadaşlarımızla bu sıkıntılı günleri aşmak için birbirimize kenetlenmekten başka çaremiz yok. Yani duvardaki taşlar gibiyiz adeta. Alttaki taş yukardaki taşa hem mahkûm, hem mecbur. Biz de bugünleri aşabilmek için birbirimize böyle kenetlendik, sıcak bir ortam oldu burada... Ve bu süreçte Sayın Bakanımız ve Sayın Müsteşarımız da bize çok ciddi destek verdiler. Ve üç aylık süre içerisinde yaşanan bu yoğunluktan dolayı Sayın Bakanımız tüm arkadaşlarımızı başarı belgesiyle onurlandırdı. Şu sıralar gerçekleştireceğimiz hizmet içi eğitim toplantılarımızda Bakanımızın tüm arkadaşlarımıza verdiği o başarı belgelerini biz de kendilerine tek tek takdim edeceğiz.
Ekip içi uyum ve motivasyonu sağlamak amacıyla neler yaptınız ve yapıyorsunuz?
Hamza Aydoğdu: Her hafta, iş yoğunluğumuza göre salı veya perşembe sabahı burada, toplantı salonumuzda Genel Müdürlüğümüz bünyesinde görev yapan tüm daire başkanı arkadaşlarımızla kahvaltıda bir araya geliyoruz. Geleneksel hale getirdiğimiz ve ücretini her seferinde içimizden bir yönetici arkadaşın sırayla ödediği bu kahvaltılara zaman zaman Bakanlığımızdan katılımlar da oluyor. Kurum içi kahvaltı buluşmalarını Bakanlıkta ilk başlatan birimiz… Başlatmamızın maksadı da şu: Daha sıcak bir ortam oluyor ve problemlerimizi daha nezih ve informal bir ortamda konuşma fırsatı buluyoruz. Böylece sorunlarımızı müşterek olarak, birbirimizin görüşlerini de almak suretiyle görüşme şansı yakalıyor, aynı zamanda bilgilendirmiş de oluyoruz. Genel müdür ve ekip arkadaşlarımız olarak hep birlikte başka gelenekleri de birlikte yürütüyoruz: Örneğin, dairelerimizdeki tüm personelin doğum günlerini birlikte kutlar, onlara bir kart göndeririz. Daire başkanlarımızın doğum günlerinde muhakkak bir araya gelir, pasta keser, kendi aramızda aldığımız küçük bir hediyeyi o arkadaşımıza takdim ederiz. Aynı zamanda her ayın son haftası genel müdürlüğümüz bünyesindeki yedi birimimizde akşamüstü çayı yaparız… Bütün yönetici arkadaşlarla beraber o birime gider, çay ortamı sıcaklığında oradaki arkadaşlarımızın problemlerini dinler, muhabbet ederiz. Bu da arkadaşlarımızın birbirine verdiği değer açısından çok çok önemlidir.
MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürü Hamza Aydoğdu, bu noktada kahvaltı masasında hazır bulunan tüm daire başkanlarını tek tek tanıtıyor ve şöyle sürdürüyor: “İşte biz böyle bir ekip olarak burada, kahvaltılarda bir araya gelip problemlerimizi konuşan, sorunlara çözüm arayışında bir ekibiz. Hakikaten nitelikli, işini yapan, işinin dışında hiçbir şeyle ilgilenmeyen, dedikoduya, boş işlere bulaşmayan bir ekip…”

meb_hamzaSÖZLEŞMELİ ÖĞRETMEN ATAMALARI

Daha sonra sohbet, soru ve cevaplarla devam ediyor. Ekim ayının son haftası içinde, 27 Ekim günü gerçekleşen görüşmemiz, ağırlıklı olarak güncel konulara ilişkin merak edilen konular etrafında gelişiyor… FETÖ soruşturması kapsamında yürütülen açığa almalarla ortaya çıkmış öğretmen ihtiyacını karşılamak üzere Eylül ayında 20 bin sözleşmeli öğretmenin atama işlemleri gerçekleştirilmiş, Kasım ayında 15 bin sözleşmeli öğretmen daha alınacağı haberleri basında yer almıştı... MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürü Hamza Aydoğdu’ya bu konuyu da soruyoruz. Öğretmen atamalarıyla ilgili açıklamaların Bakanlıkça yapıldığını anımsatarak, bu konuda genel müdürlük olarak kendilerine intikal etmiş bir konu olmadığını söylüyor ve şöyle sürdürüyor: Bizim yaptığımız tek şey şu: Biz ihtiyaçlarımızı bildiriyoruz. Ve bize bununla ilgili “Çalışma yapın” diye talimat geldiği anda çalışma yapıyoruz.

15 bin sözleşmeli öğretmenle ilgili ihtiyaç bildirildiği, atama işlemlerinin Kasım ayında yapılacağı haberleri yer aldı basında…
Hamza Aydoğdu: Sayının ne olacağını bilmiyorum ama bu konuda politika belirleyici Bakanımız olduğu için, eğer bir atama olacaksa, Sn. Bakanımız kamuoyuna “Şubat’ta şu kadar” veya “Ağustos’ta şu kadar atama olacak” diye gerekli bilgilendirmeyi yapacaktır.
FETÖ Soruşturması kapsamında açığa alınan öğretmen ve diğer personel sayısı hakkında medyada farklı rakamlar yer aldı. Konuya netlik getirebilir misiniz?
Hamza Aydoğdu: Aslında rakamlar net. Farklılık var gibi görünmesinin nedeni şu: Özel okullardan ilişiği kesilen 21 bin civarında öğretmen var. Diğer tarafta, bizden, yani devlet okullarından ihraç edilenler var. Bugüne kadar 30.382 personelimiz hakkında ihraç kararı verildi. 7.063 personel hakkında inceleme devam etmektedir. Bu arada hakkında görevden uzaklaştırma kararı verilen personelden 5.553’ü görevlerine iade edilmiştir. Bütün bu çalışmaları Rehberlik Denetim Başkanlığımız titiz bir şekilde yürütüyor. Yani rakamlar net bir şekilde ortada… Sonuca gelecek olursak, terör olaylarından dolayı görevden alınmış, henüz iade edilmemiş kişiler hakkında önümüzdeki günlerde bir karar verilerek gerekli ayıklama yapılacak… Milli Eğitim Bakanlığı kurumsal kimliğiyle, organizasyon yeteneğiyle inanılmaz derecede duruma hakim ve süreci sıkıntısız olarak götürmektedir. Biz Milli Eğitim camiası olarak çalışanları, öğretmenleri ve yöneticileriyle 1 milyon civarında insanı bir araya getiren büyük bir aileyiz. Bu aile içerisinde bu kadar sıkıntılar yaşanmasına rağmen, bu sürecin hakikaten sayın bakanımız ve müsteşarımız liderliğinde sıkıntısız olarak aşıldığını görebiliyoruz.

Yapılan atamalar, görevden almalarla oluşan açığı tam olarak kapatabilecek mi?
Hamza Aydoğdu: Öğretmen atamalarında bizim en büyük sıkıntı yaşadığımız alanlar, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleriydi. Onun için de biliyorsunuz sözleşmeli öğretmenlik ihdas edildi. Çakılı kadro şeklinde… Oraya giden arkadaşlarımız sözleşme kapsamında dört yıl çakılı kalacak, ondan sonra kadroya geçip iki yıl daha çalıştıktan sonra tayin isteyebilecekler. Bizim büyük şehirlerde çok ciddi öğretmen ihtiyacımız yok. Bakın, Doğu ve Güneydoğu ile ilgili kamuoyunda farklı algılar var ama biz lise branşlarında 15 bin öğretmeni Doğu ve Güneydoğu’ya verdiğimizde bazı branşlarda yer bulamadık; doluluk oranı o kadar yüksekti. Onun için bazı branşlarda birinci öncelikten sonra ikinci öncelikli bölgelere aktarma yapmak zorunda kaldık. Bizim aynı zamanda çok sayıda norm fazlası öğretmenimiz var. Bunları da şu anda bütün illerimiz dağıtıyor. Ayrıca biliyorsunuz adaylığı kaldırılan 30 bin kişi vardı, onlar da Eylül ayında tekrar öğretmenliğe başladı. Dolayısıyla, bu 30 bin kişi, artı norm fazlası öğretmenlerin okullara dağıtımı ve 20 bin öğretmen alımıyla ihraç edilenlerin dengelendiğini ve şu anda okullarımızda çok ciddi anlamda bir öğretmen açığı olmadığını görüyoruz.
20 bin sözleşmeli öğretmen kadrosuyla ilgili 28 Eylül’de tamamlanan mülakat sınavları sonrası gelen itirazlar hakkında bilgi verir misiniz? İtirazların sayısı nedir ve bunlarla ilgili süreç nasıl işliyor?
Hamza Aydoğdu: Şöyle ilginç bir şey söyleyeyim: Mülakata giren 50 binin üzerinde arkadaşımız var, itiraz eden 3 bin 700 kişi… Biliyorsunuz, mülakat sürecini Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğümüz yönetiyor. Biz de o genel müdürlüğümüze lojistik destek verdik. Şunu samimiyetle söylememiz gerekiyor: İnsanın olduğu her yerde hatalar, eksiklikler, kusurlar olabilir, ama iki ay gibi kısa bir sürede 50 bin kişiyi mülakata almak, bunların sorularını objektif olarak hazırlamak, güvenli bir şekilde illere yollamak, komisyonları kurmak, bunların hızlı / düzenli / objektif şekilde çalışmasını sağlamak gerçekten çok zor bir iş... Bu hiç görülmüyor… En çok üzüldüğüm nokta inanılmaz derecede takdir edilmesi gereken bir iş yapıyorsunuz, fakat bir ilde insan hatasından kaynaklanan bir kusur olunca, o hata bütün işi kapatıyor gibi gösteriliyor… Burada insanların emeğine de çok ciddi bir haksızlık var diye düşünüyorum. Bizim yapmamız gereken mülakatları doğru, objektif ve düzenli bir şekilde yapmak ve öğretmenlerimizi hızlı bir şekilde öğrencilerle buluşturmak… Ölçme, Değerlendirme ve Sınav Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nden aldığımız bilgiye göre, 3700 civarında itiraz oldu, bu itirazlar değerlendirildi ve sanırım yedi kişinin mülakatında maddi hata olduğundan dolayı değişiklik oldu. Diğerlerinde herhangi bir değişiklik olmadı. Daha sonra biz öğretmenlerimizin mülakatta aldığı puanlara göre ilana çıktık, kontenjanları belirledik, illere bu kontenjanların dağılımını yaptık. Puan üstünlüğüne göre bilgisayar ortamında bu 20 bin arkadaşımızın hepsinin atamasını gerçekleştirdik. Süreç böyle işledi…
PROJE OKULLAR KONUSU…
Proje okullar da, başka okullara atanan öğretmenleri ve yeni görevlendirmeler dolayısıyla gündemde geniş yer tuttu; öğrencilerin birçok okulda eylemleri var. Bu olayları nasıl değerlendiriyorsunuz? Hem ortaya çıkış sebepleri, hem de sonuçlandırılmasına yönelik arayışlar konusunda neler söyleyebilirsiniz?
Hamza Aydoğdu: Aslında proje okullarındaki sayısal verilerle ilgili Eğitim Daire Başkanımız Cevdet Vural Bey, birazdan size bilgi verir. Ancak benim proje okullarıyla ilgili çok enteresan bir şey söylemem gerekiyor: Biz “Proje Okulları” diye bir twitter hesabı açtık. Türkiye’de sayısı 150’yi aşan Proje Okullarındaki güzellikleri orada paylaşalım diye… Birkaç okulda problem olduğunda medya hep orayı gösteriyor, oysa bizim proje okullarının twitter hesaplarında mesela “Eski öğretmenlerimizi uğurladık”, “Yeni gelen öğretmenlerimizi ağırladık” gibi mesajlar dikkat çekiyor... Yani öğretmenlerimiz arasında böyle bir şey çok fazla yok. Herkes aslında olaya bir görev devir teslimi şeklinde bakıyor. Biz, proje okul müdürleriyle Ayaş’ta iki hafta önce iki günlük bir hizmet içi eğitim toplantısı yaptık. Arkadaşlarımızla orada da bir araya geldik. Bizim oradaki öğretmenleri göndermek gibi bir derdimiz kesinlikle yok… Oradaki olay şudur: Biz mesela yönetici atamada şunu yapıyoruz: Bir müdür veya müdür yardımcısı herhangi bir okulda dört yıl kalacak, ikinci bir dört yıl uzatacağız; yani aynı okulda sekiz yıl kalabiliyor. Dolayısıyla, yönetmelik çerçevesinde daha önce planlanmış bir şeydi bu. Fakat bazı yerlerde sıkıntılar çıktı, olay siyasi bir boyuta taşındı. Bizler bu olayı planlarken, böyle bir siyasi boyuta çekileceğini düşünerek adım atmadık. Proje okullarının amacı, bir proje üretmek, uluslararası eğitim kurumlarıyla entegre olmak, bununla ilgili çalışma yürütmek, öğrencilerle, öğretmenlerle bunu başarmak diye düşünmüştük… Şu anda bizim Türkiye genelindeki proje okullarımıza baktığımız zaman, hakikaten o illerin güzide okulları olduğunu söyleyebiliriz ve hakikaten güzel işler yapıyorlar. Bizim proje okullarındaki bütün öğretmenleri değiştirdiğimiz şeklinde çok yanlış bir algı var… Şu anda zaten proje okullarında eskiden beri çalışan öğretmenlerin %18’i değişti, yani bütün fırtına bunun için kopuyor…
MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü Eğitim Daire Başkanı Cevdet Vural, bu noktada söz alarak konuyla ilgili sayısal veriler aktarıyor:
Proje okullardaki gelişmeleri, bu okulların amacından hareketle konuşmak lazım. Yani bu okulların ulusal veya uluslararası bir işbirliği çerçevesinde kurulmuş olmaları ve yine bu çerçevede yürütülmeleri, ya da Bakanlıkça geliştirilecek bir programın, ya da bir projenin ilk defa uygulanıyor olması, bir yeniliğin denendiği okullar olması önemli… O açıdan bakıldığında proje okulları arasında ağırlıklı iki grup var: Biri, Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne bağlı olan okullar, bir de Ortaöğretim Genel Müdürlüğüne bağlı okullar… Ayrıca Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü’ne bağlı altı proje okulumuz daha var. Dolayısıyla bunların hepsi bir araya geldiğinde, toplamda 155’i bulan bir okul sayısından söz ediyoruz… Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’ne bağlı proje okullarda hafız yetiştiriliyor. Dolayısıyla öğretmenlerin buna uygun olması lazım. Veya Arapça dilinde eğitim yapılan proje okullarımız var. Dolayısıyla kültür öğretmeni dahil herkesin belli bir dil becerisinin olması lazım. Veya uluslararası imam hatipler var; yani farklı ülkelerin çocuklarının eğitildiği imam hatip liseleri… Dolayısıyla burada farklı bir dizayn gerekiyordu. Meslek liselerine baktığımızda ise, daha çok sanayiyle işbirliğinden söz edebiliriz. Yani mesela Ayakkabıcılar Federasyonu, “Bu sektör ölüyor, gelin birlikte bir program geliştirelim. Ayakkabıcılık sektöründe çalışacak yeni özelliklere sahip öğrencileri birlikte yetiştirelim” demiş, bu doğrultuda bir protokol imzalamışsınız ve beraber bir proje yürütüyorsunuz. Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğümüze bağlı söz konusu altı okulun tamamında böyle protokoller var. Asıl sıkıntı Orta Öğretim Genel Müdürlüğü’ne bağlı okullarda. Sanki bunlarda bir amaç yokmuş gibi görünüyor, ama bunların içerisinde mesela Güzel Sanatlar Liseleri var, Spor Liseleri var, Fen Liseleri var… Yani akademik kaygı güttüğünüz, akademik anlamda bir şeyler deneyeceğiniz, test edeceğiniz okullar var… O nedenle bir bütün olarak bakıldığında proje okullarına ilişkin konuyu, bunların ihtiyaçlarına yönelik farklı bir dizayn gerekliliği olarak okumak gerekir diye düşünüyoruz. Eğer öğretmen, uygulanan projenin niteliklerine uygunsa devamı yönünde karar veriliyor, değilse daha uygun öğretmenler görevlendiriliyor. Zaten bakılırsa, proje okullarında biz sekiz-on örnek inceledik; giden öğretmenlerin yerine gelenlerin %20’si, %30’u alanında yüksek lisans, doktora yapmış kişiler. Yani bu alanda belli bir birikimi olan öğretmenler. Bu tür öğretmenleri o proje süresince orada öğrencilerle buluşturmaya amaçlayan bir çalışma yani… 5802 norm kadrosu var bu konuştuğumuz okulların… 4086 öğretmen mevcudu var. Bu öğretmenlerin sadece 1663’ü 4-8 yıldır bu okullarda görev yapıyor… Bu 1663 öğretmenin tamamı da alınmadı; sadece 950’sini nitelikleri uymadığı için alınmış ve 667 yeni görevlendirme yapılmış… Ayrıca şöyle bir şey de var: O okulda yürütülen projeyle uyumlu değildir öğretmen, ama doğrudan normal bir okula değil, sahip olduğu nitelikler sebebiyle bir başka proje okula gönderilmiştir. Böyle örnekler de var.
“ALIŞKANLIKLARI DEĞİŞTİRMEK GEREK”
MEB İnsan Kaynakları Öğretmen Atama Daire Başkanı Bekir Erdoğan ise bu konuda şunları söylüyor: Bir de bizim öğretmenlerimizde şöyle bir kültür hakim: 15-20 yıl gibi uzun sürelerle aynı okulda kalmak alışkanlık haline gelmiş. Bunu biraz değiştirmek gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü uzun süre bir insanın aynı mekânda, aynı okulda kalmasının eğitim yönünden birtakım eksileri de var. Hele bunlar özel program uygulayan proje okullarıysa, öğretmen niteliğinin de projeye uygun olması gerekiyor. Tabii öğretmeni alışkın olduğu mekândan, semtten koparmak kolay değil. Medyaya yansıyan şeyin, birazcık da konunun bu yönü olduğunu düşünüyoruz. Yoksa maksat gerçekten de öğretmeni oradan sürmek asla değil. Projeye ve programa uygun bir şekilde insan niteliğini oluşturma yönünde bir politikadır bu.
Özlük ve Kadro Daire Başkanı Ömer İnan da ilave bir bilgi veriyor: Bir de, ortaöğretim kurumlarında uluslararası bakalorya eğitim programını uygulayan liselerde mevcut öğretmenler bunu kaldıracak kapasitede olmayabiliyor. O yüzden yüksek lisansı, doktorası, uluslararası bakalorya eğitimine uygun öğretmenlerin buraya gelmesi gerekiyor. Dolayısıyla proje okullarda buna bağlı bir hareketlilik de söz konusu.
Veri Analizi ve Politikalar Daire Başkanı Şerafettin Cankurt söz alıyor: Proje okullarında program geliştirme, müfredat, dokümantasyon geliştirme çalışmaları yapılıyor ve hakikaten zaman olarak oradaki öğretmenlerin normal çalışan öğretmenden çok daha fedakâr olması gerekiyor. Belli bir yaşın üzerindeki öğretmenlerden artık bu tür fedakârlıklar beklemek, yılların verdiği alışkanlıklardan sonra artık çok zor oluyor. O yüzden proje okullarında amaçlardan biri de öğretmenlerin yaş ortalamasını düşürmekti. O da çok başarılı şekilde düştü; 50’lerden 40’lara, 38’lere kadar düştü, çoğu okulda…

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.