banner

10 maddede yeni YÖK yasası




Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı yasalaşırsa akademik hayatta birçok şey değişecek. İşte 10 maddede yeni YÖK yasası;

Hükümet tarafından geçen hafta meclise sunulan ve TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşmeleri halen devam eden kanun tasarısında YÖK'e olağanüstü yetkiler tanıyan değişiklikler yer alıyor. Radikal Gazetesi’nden FATİH YAĞMUR’un haberine göre, tasarıda ayrıca üniversite hastaneleri için Sağlık YÖK'ü gibi hareket edecek olan Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı kurulmasını öngörüyor. İşte 10 maddede YÖK ve Sağlık Bakanlığı'na çok geniş yetkiler veren o tasarı...

1- YÖK özel üniversiteleri kapatabilecek

Tasarı, mevcut kanunda vakıf üniversitelerinin kapatılmasını düzenleyen maddeye yeni fıkralar ekliyor. Mevcut kanunda, “Beklenen eğitim öğretim düzeyinin yetersizliğinin YÖK tarafından tespit edilmesi ve durumun düzeltilmesi için gerekli uyarı ve önerilerin sonuçsuz kalması halinde bu kurumun faaliyeti Yükseköğretim Kurulu’nca durdurulur” maddesi yer alıyor. Bu maddeye eklenecek yeni fıkralarda ise mali borçlar da kapatma sebebi haline getiriliyor ve YÖK’e mali denetim hakkı tanınıyor. Böylece YÖK, vakıf üniversitelerini hem eğitim, hem de mali açıdan denetleyecek; denetim sonucunda vakıf üniversitelerinin faaliyet iznini kaldırabilecek.

2- Özel üniversitelerde mütevelli heyetini YÖK belirleyecek

Tasarıda Vakıf üniversiteleriyle ilgili de sert önlemler dikkat çekiyor. Vakıf Üniversiteleri’nin mütevelli heyetini belirleme yetkisi YÖK tarafından devralınıyor. Bu durum Koç ve Sabancı dahil üniversite kuran ve büyük yatırımlar yapan isimlerin YÖK istemediği takdirde mütevelli heyeti dışında kalmaları sonucunu doğuracak. Vakıf üniversitelerinin mütevelli heyet üyeleri, vakıf yönetim organı tarafından önerilecek ve YÖK tarafından üye tamsayısının en az üçte iki çoğunluğunun oyu ile seçilecek. YÖK’ün 21 üyeden oluştuğu dikkate alındığında vakıf üniversitelerinin mütevelli heyet üyeleri YÖK’te 14 üyenin oyuyla seçilebilecek. YÖK’e ayrıca idari ve akademik konularda Vakıf Üniversitelerine yaptırım uygulama yetkisi de veriliyor.

3- Üniversiteden atılma geri geliyor

Kanun tasarısına göre daha önce kaldırılan üniversiteden atılma uygulaması tekrar getiriliyor. Tasarıda yer alan madde 27’ye göre öğrenciler, her dönem için kayıt yaptırıp yaptırmadığına bakılmaksızın;

Öğrenim süresi 2 yıl olan önlisans programları 4 yılda

Öğrenim süresi 4 yıl olan lisans programları 7 yılda

Öğrenim süresi 5 yıl olan lisans programlarını 8 yılda

Öğrenim süresi 6 yıl olan lisans programlarını 9 yılda tamamlamak zorunda. Bu süreler içerisinde diploma alamayan öğrenciler okuldan atılacak. Kanun tasarısıyla ayrıca hazırlık bölümlerine de sınırlama getiriliyor. Hazırlık okuyanlar, en fazla 2 yıl öğrenim görebilecek. 2 yıl içerisinde hazırlığı geçemeyen olursa, üniversiteyle ilişiği kesilecek. Hazırlık okuma süresi ise önlisans ve lisans bölümleri ile ilgili sınırlamaya dahil değil.

4- Zamanında mezun olamayana harç cezası

Üniversiteden öğrenim süresi içerisinde mezun olamayan öğrencilere de ek olarak ceza sistemi getiriliyor. Buna göre 2, 4, 5 ve 6 yıllık lisans programından bu süreler sonunda mezun olamayan öğrenciler, ilgili dönem için öngörülen katkı payı ya da öğrenim ücretinin yanı sıra hesaplanan kredi başına ödenecek katkı payı ve öğrenim ücreti; dersin alınacağı dönem için belirlenen kredi başına katkı payı ve öğrenim ücretinin yüzde 50 fazlasıyla hesaplanarak alınacak.

5- Unvan verme yetkisi YÖK’te

Doçentlik unvanı verme yetkisi bağımsız bir kurum olan Üniversiteler Arası Kurul’dan (ÜAK) alınarak YÖK’e devrediliyor. Doktora denkliği ve doçentlik konusunu bağımsız bir kurul olan Üniversiteler Arası Kurul’dan (ÜAK) devralıyor. Kimlerin doçent olacağına tasarıyla YÖK’ün karar vermesi öngörülüyor. Tasarıyla doktoralar konusundaki denklik de ÜAK’dan alınarak YÖK’e devrediliyor.

6- Hem devlet hem özel üniversitelerde görev alınamayacak

YÖK’ün, vakıf üniversitelerini hem eğitim, hem de mali açıdan denetleyecek tasarı ile yapılacak başka bir değişiklikle de devlet üniversitelerinden vakıf üniversitelerine öğretim elemanı görevlendirilmesi kısıtlanacak. Ayrıca öğretim elemanları yurtdışı görevlendirmelerinde YÖK ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın görüşünü alarak belirleyeceği öncelikli alanlarda araştırma yapacak.Öğretim elemanları yurtdışı görevlendirmelerinde YÖK ve Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın görüşünü alarak belirleyeceği öncelikli alanlarda araştırma yapacak.

7- Araştırma alanlarını YÖK belirleyecek

YÖK, üniversitelerin öncelikli araştırma alanlarını kendi belirleyecek ve üniversiteyi istediği alanda çalışma yapmaya zorlayabilecek. Bu düzenlemeyle birlikte YÖK’ün vesayetçi yetkilerinin arttırılması üniversitelerin bağımsızlığını zedeleyebileceği endişesini de beraber getiriyor.

8- Tıp fakülteleri fiilen Sağlık Bakanlığı’na bağlanıyor

Tasarıyla Sağlık Bakanlığı’na bağlı merkezi İstanbul’da olacak bir Türkiye Sağlık Bilimleri Enstitüsü kuruluyor. Türkiye’deki tüm tıp fakülteleri üzerinde tasarruf yetkisine sahip olacak olan bu enstitü bir anlamda ‘Sağlık YÖK’ü gibi hareket edecek. Enstitü istediği doçent ya da profesörü istediği tıp fakültesine gönderip, tıp fakülteleri arasındaki kadrolarda oynama yapabilecek. Bu durum Hacettepe gibi tıp fakültelerinin kadrolarının dağıtılabilmesini de mümkün hale getiriyor.

9- Sağlık YÖK’ünün başkanı sağlık bakanı oluyor

Türkiye Sağlık Bilimleri Enstitüsü’nün mütevelli heyeti, Sağlık Bakanı, Sağlık Bakanlığı Müsteşarı, Rektör, Bakanın seçeceği bir üye ile YÖK tarafından seçilen bir profesör olmak üzere toplam 5 üyeden oluşacak. Tasarıya göre mütevelli heyetinin başkanı ise Sağlık Bakanı olacak.

10- Aile hekimlerine nöbet görevi

Tasarıda yer alan madde 39’a göre Aile Hekimliği kanununda da bir değişiklik öngörülüyor. Buna göre aile hekimleri, çalışma saatleri dışında nöbet görevi getiriliyor. İlgili maddeye eklenen fıkra şöyle: “Türkiye Halk Sağlığı Kurumunca belirlenen aile sağlığı merkezlerinde çalışma saatleri dışında acil başvuran hastalara hizmet vermek üzere, aile hekimleri ve aile sağlığı elemanları ile gerektiğinde Sağlık Bakanlığı ve bağlı kuruluşları personeline nöbet görevi verilebilir.”

Tasarıya tepkiler

Sağlık YÖK'ü tıp fakültelerini bitirir

Sağlık Enstitüleri Başkanlığı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı yasalaştığı takdirde önce TÜSEB kurulacak. Daha sonra da tıp fakülteleri TÜSEB’e bağlanacak. Bütün tıp fakülteleri üzerinde tasarruf yapma yetkisine sahip olacak olan TÜSEB, tıp fakültelerinin kadrolarında da oynama yapabilecek. ‘Sağlık YÖK’ü gibi hareket edecek olan TÜSEB’in başkanı ise Sağlık Bakanı olacak. Peki akademisyenler TÜSEB için ne diyor? İşte cevabı…

‘Tamamen siyasi bir düzenleme’

Prof. Dr. Özdemir Aktan: ‘’ Biz üniversiteler adına daha çok özerklik isterken iktidar üniversiteleri daha çok etkisi altına almaya çalışıyor. Bu tarz düzenlemeler üniversitelerin cezalandırılması anlamına geliyor. Bu düzenleme Sağlık Bakanlığı’na bağlı TÜBİTAK benzeri bir yapı kurmayı hedefliyor. TÜSEB sayesinde bütün güç Sağlık Bakanlığında toplanacak, üniversiteler siyasi iktidarın gücü altında ezilecek. Üniversiteler Siyasi iktidara bağlanırsa bilimsel faaliyet yürütemez. Ayrıca bu kanun ile Sağlık Bakanlığı meslek odalarının yaptığı görevleri de kendi üstüne almayı hedefliyor. Bu da son derece yanlış bir uygulama. Sağlık Bilimleri Üniversitesinin kurulması ise yeni kadrolar açmaktan öteye geçmez. Yeni kadroların açılması da sağlıktaki niteliğin azalması demektir. Ben böyle bir düzenlemenin siyasi sebeplerden dolayı yapılmak istendiğini düşünüyorum.’’

‘Amaç, tıp fakültelerini şirketleştirmek’

Prof. Dr. Raşit Tükel: ‘’Borç batağı içinde olan tıp fakültelerinin düze çıkması için seçenek olarak bu tarz düzenlemeler tek çözümmüş gibi yıllarca üniversitelere dayatıldı. Bu düzenleme ile tıp fakülteleri piyasaya açılacak, tıpkı birer şirket gibi kar amacıyla yönetilecek. Biz bunu üniversal değerlere aykırı buluyoruz. Tasarı kabul edilirse TÜSEB tıpkı YÖK gibi istediği kadroyu atayabilecek. Bu düzenleme üniversal yapıyı, akademik özgürlüğü ve öğretim üyelerinin özgürce çalışma ortamını ve özerk üniversite ortamını ortadan kaldıracak. Her şeyin Sağlık Bakanlığı’na bağlı olduğu bir sistem tekelleşme sürecinden başka bir şey değildir. Türkiye ’de 90’dan fazla tıp fakültesi var. Bu en gelişmiş Avrupa ülkesinde bulunan tıp fakültesi sayısının iki katına tekabül ediyor. Ancak bu tıp fakültelerini incelediğinizde çoğunun altyapı sorunu yaşadığını görürsünüz. Birçok tıp fakültesinin kendine ait hastanesi bile yok. Tıp fakülteleri bu derece ciddi sorunlar yaşarken Türkiye Sağlık Üniversitesi adı altında Türkiye’nin en büyük tıp fakültesini kurmak gereksiz bir projedir. Çünkü mevcut tıp fakültelerini kaderine terk etmek üniversitelerde oluşan birikimin, araştırmanın yok olması demektir. Yeni üniversite kurmak yerine mevcut tıp fakülteleri desteklenmeli.’’

‘İngiltere denedi başaramadı’

Prof. Dr. Harun Cansız: ‘’ Aslında YÖK baypas edilerek böyle bir düzenleme yapıldı. Bu düzenleme hayata geçilirse YÖK de zamanla yok olacak. Tıp fakültelerini tek çatı altında toplamak son derece riskli bir proje. İngiltere vaktiyle böyle bir sistem denedi, ancak başarılı olamadı. Ben böyle bir sistemin sağlıklı bir sistem olmadığını düşünüyorum. Doğrusu ülkemiz adına böyle bir sistemin gelmesine üzülüyorum. Çünkü eğer bu proje hayata geçilirse bilimsel seviye yerlerde sürünecek. Üniversitelerin böyle bir sistemde ayakta kalma şansı neredeyse imkansız. Umarım en kısa sürede bu yanlıştan geri dönülür.’’

‘Aile hekimleri görev yapamayacak’

İstanbul Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Fethi Bozçalı: ‘’ Bu düzenleme birince derece sağlık hizmeti veren kurumların görev tanımı değiştirilerek aile hekimlerinin de tıpkı hastane gibi acil hizmet vermesini öngörüyor. Böyle bir uygulama dünyanın hiçbir yerinde yok. Çünkü birinci derece sağlık hizmetinin ana görevi koruyucu sağlık hizmetleri verirken, salgın hastalıklarla mücadele etmektir. Aile Sağlık Merkezleri’nde görevli olan aile hekimleri şeker, tansiyon ve Obezite gibi kronik hastalıklarla mücadele eder. Birinci derece sağlık sisteminde kronik hastalık taşıyan vatandaşlar ömür boyu takip edilir, hastalara kronik hastalıklar hakkında uzun uzun eğitimler verilir. Ayrıca aile hekimleri kızamık ve çocuk felci gibi salgın hastalıklarla da mücadele eder. Biz aile hekimleri bir salgın hastalık vakasıyla karşı karşıya geldiğimizde salgın hastalığın kaynağını tespit ederiz. Eğer aile hekimleri nöbet tutup acil sağlık hizmetlerini verecek ise bahsettiğim bu görevlerin hiçbirini yapamaz, bir süre sonra anlamını yitirir.’’

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.