banner

2023 VİZYON BELGESİNE COVID-19 GÖLGESİ




Hami Koç - Eğitimci / Sosyolog / ÖZKURBİR Yönetim Kurulu Başkanı 

hami_kocDeğerli Okurlarım, 

Geçtiğimiz yıl bu zamanlar tanıştık Covid-19’la. Önce birkaç hafta sonra rahatlarız diye avuttuk kendimizi. O haftalar ay oldu. Tünelin sonunda ışık gözüktü gözükecek derken de bir yıl geride kaldı. Birinci dalga, ikinci dalga, aşının bulunması, mutasyon derken hepimiz salgın hastalık alanında uzmanlaştık. İlk başlarda çok yabancı gelen birçok tıp terimiyle senli benli olduk.
Bu arada birçok komplo teorisi de üretildi. Virüse inanmayanlar, laboratuvarda üretildiğini söyleyenler, aşının bir işe yaramayacağını düşünenler… Hepsi birbirine karıştı. Bu arada olan eğitime oldu tabii. Tam 2023 vizyon belgesinde yer alan hedeflere kitlenmişken, eğitim gündemi “Okulları açalım mı, kapatalım mı?” sorusunun kısır gündemine kısılıp kaldı.

Şimdi yeniden toparlanıyoruz. Salgın zamanında en tehlikeli şey bıkkınlık ve umursamazlık. Bu günlerde topyekun dikkat etmemiz çok önemli konular var.

Birincisi temizlik ve hijyen konusunda hassas olmaya devam etmeliyiz. Bu arada temizlik malzemelerinin kullanımı konusunda bilim kurulunun tavsiyelerine kulak vermemiz lazım. Bilgi kirliliği had safhada olduğu için bu konu çok önemli. Aslında her akşam televizyona çıkan uzmanları dinlemek yerine, dönüp geçmişimize baksak çok daha net bir harita görebiliriz. Dünyaya temizliği öğreten bir coğrafyanın insanları olarak hijyen konusunda kimseden ders alacak halimiz yok. Mesela Çevre ve Şehircilik Bakan yardımcısı Prof. Mehmet Emin Birpınar bey ilkbahar aylarında Amasyalı Sabuncuzade Şerafeddin’in Türkçe yazılmış tıp kitabı olan Müçerreb-Name isimli eseri paylamıştı. Altı asır önce yazılmış olduğu halde bugüne ışık tutan bu önemli eserden kaçımızın haberi var acaba?

İkinci önemli konu dışarı çıkma meselesi. Biliyoruz, herkes çok sıkıldı. Ama kendi iyiliğimiz ve gözbebeği yavrularımız için biraz daha sabretmemiz, ihtiyaç olmadığı sürece dışarı çıkmamamız lazım. Mart ayının ilk cumartesi günü içi içine sığmayan İstanbul halkı parklara bahçelere sığamadı. Mangallar yandı, çaylar demlendi. Sonuç olarak da bazı illerin rengi turuncudan kırmızıya hızlı bir geçiş yaptı. Adeta tehlikeye koşar adım atladık. Birçok yerde gereksiz yere insanlarımızın içi içe olmasıyla adeta gelecek aylarımıza sisli/boğucu bombaları attık. Ve maalesef iyiye gidiş, yerini kötüye gidişe bıraktı. Sosyal mesafeye külhanbeyi edasıyla posta koyan on binlerce yetişkin, sadece kendilerine değil, Cenabı hakkın bu salgından koruduğu ertemiz yavrularımıza, topluma kötülük yapmakta birbirleriyle yarıştı.

Şimdi seksen üç milyona çağrımız şu ki;

Lütfen gerekli tedbirlere riayet edelim. 25 milyon gencimizin yüz yüze eğitime çok ihtiyaç duyduğu bugünlerde, virüse destek vererek onları yine ekrana bağlamayalım. Bizim aramızdaki mesafe yakınlaştıkça, onların eğitimle aralarındaki mesafe uzuyor. Ve uzaktan eğitim artık hepimizi çok ama çok yoruyor. Parlak ekranlarda bir neslin geleceği kararıyor.

Hıfzıssıhha kurulları gerekirse mahalle bazında uygulama ile kurumların açık olmasına karar vermelidirler. Toptancı zihniyet ve anlayıştan vaz geçip bütün okullar ve kurslar yetkilinin talep ve beyanı ile öğrenciye açık olmalıdır. Okulların hibrit eğitimle de olsa açık olmasına en çok çocuklar sevindiler. Görüştüğüm bütün öğrenciler arkadaşlarıyla ve öğretmenleriyle buluştukları için çok memnun olduklarını ifade ediyorlar. Öğrencilerin, Bakanlar Kurulu sonrasında bekledikleri açıklama ile yüz yüze eğitim için okullarına gidebilecekleri duyurulmalıdır. Yöneticilerimiz eğitim almamada eşitlik sağlama anlayışından vazgeçmelidirler. Bir eğitimcinin dediği gibi, burada eşitlik sağlama gayreti adaletsizlik olur. Özel kurumların tamamı yönetici ve kurucuların isteğine göre tam zamanlı olarak yüz yüze eğitim verebilmelidirler. Böylece yüzbinlerce öğrencimizin daha gerçekçi eğitim almalarına imkan vermiş olunacaktır. Netice itibariyle çocuğunu okul veya kursa göndermek veli ihtiyarına bırakılmaktadır.

1 Mart’ta sayın cumhurbaşkanımızın açıklamalarından sonra aynı akşam canlı televizyon programlarında ve sonraki süreçte her platformda bu düşüncelerimi net bir şekilde kamuoyu ile paylaştım, paylaşmaya da devam ediyorum. Eşitlik peşinde olanlar bilmeli ki bir yıldır üç milyon civarında öğrencimiz online eğitim dahil hiçbir şekilde eğitim alamamıştır. Eğer geçen sene nisan ayından beri salgından ciddi şekilde etkilenmeyen bölgelerde ve köylerde şimdiki uygulama gibi yüz yüze eğitim yapılsaydı bu sonuçla karşı karşıya olmayacaktık. Bu arada üç milyon diye telaffuz ettiğimiz sayı, 15 yıldır dünyanın başarısını konuştuğu Finlandiya'nın öğrenci sayısının tam dört katı. Bunu da unutmamak lazım.
Bütün insanlarımıza çağrımız şu; Çocuklar evde çok sıkıldı. Sizler de onların sıkıntısından bunaldınız. Ruhen hepimiz çok yorulduk. Bu yüzden alacağımız tedbirlerle en değerli varlıklarımız olan çocukların bir an önce bütün sınıf ve kademelerde okullarına kavuşmaları için elbirliğiyle hareket edelim.

Çağın şartları ve salgın gereği ekran da lazım elbette. Ama akranın, dersliğin ve öğretmenin yerini hiçbir motivasyon aracı gereği kadar karşılayamaz.

Bunu da aklımızdan çıkarmayalım! 

Özgürlük Budalalığı

Son zamanlarda bir akıl tutulması yaşanıyor. Yüzyıllarca huzur içinde yaşamış Türk ailesini parçalamak için birileri hiç durmadan saldırıyor. Kendi kültüründen ölesiye nefret edenler, bu nefretlerini kustukça hepimizin sinirleri geriliyor, dengemiz bozuluyor.

Bizler okullarda ailesine saygılı, kültürüne bağlı ve milli-manevi değerlerine sahip çıkan bir nesil yetiştirmek için gayret ederken, birileri çıkıp kız çocuklarına, “Ailenize karşı gelin, kimseyi dinlemeyin, canınız nasıl istiyorsa öyle yaşayın!” diyebiliyor. Bizler çocuklarımızı sokağın tehlikelerinden koruyup, evlerine bağlı olmalarını tavsiye ederken, birileri kızlara “Evlerinizden ayrılın, sokağa çıkın, özgür olun!” diye haykırıyor.

Kanaat önderi sıfatıyla yazı yazan birisinin, kız çocuklarımıza zevk ve haz temelli bir hayat tarzını seçmelerini tavsiye etmesi kabul edilebilir bir şey değil!

Atom bombasından daha tehlikeli bu düşüncelerini hiçbir şey umursamadan topluma saçan kişilere hep birlikte dur demeliyiz. Bu tür sefil düşüncelere sahip olanlara birlik ve beraberlik içinde karşı gelmeliyiz. Bir yandan özgürlük şarkıları söylerken, bir yandan gençlerimizin etrafını dikenli tellerle saran bu zihniyete geçit vermemeliyiz.

Gençliğimizi ve ailelerimizi bu bozguncu, ifsat edici düşünce ve mihrakların zararlarına karşı uyanık olmaya davet ediyoruz.

Huzurlu ve sağlıklı haftalar diliyorum değerli okurlarım...

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.