banner

Hastalıklı bir virüs: Sınavlar




MEB İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü Eğitim Grup Başkanı Hamza Aydoğdu’nun yazısı…
hamza_aydogduBugün eğitim sistemimizin en büyük problemi olarak sınavlar gösteriliyor. İlköğretimden başlayarak üniversite sonrasına dek bütün öğrencilerimizin kabusudur sınavlar. Çocuklarımızın, gençlerimizin sosyal hayatını tırpanlayan, stres, gerginlik oluşturan kara bir bulut kümesidir sınavlar.

Oyunla çocuklarımızı birbirinden ayıran gülmeyi eğlenmeyi hatta sevmeyi unutturan hastalıklı bir virüstür sınavlar. Aileleri yoran, bütçelerini alt üst eden, birikimlerini tüketen bir tefecidir sınavlar. Bir başka deyişle her sıkıştığımızda başarısız olduğumuzda gerildiğimizde çalışmak istemediğimizde aile sorumluluklarımızı üzerimizden atmak istediğimizde kaçıp sığınacak, şimşekleri üzerimizden yansıtarak attığımız ve tatmin olduğumuz bir sığınıktır sınavlar.

Sanki sınavlar olmazsa bütün eğitim sistemimiz güllük gülistanlık olacak bütün öğrencilerimiz hedeflerine ulaşacak, herkesin özellikle velilerin yüzünde gülücükler açacak ve veliler huzur bulacak. Bu aslında bin yılda bir görebileceğimiz bir rüyanın hayalidir. Hepimiz her gün her an birbirimizi sınamıyor muyuz? Sınamak inandığımız doğruları değerleri test etmek için bir mihenk taşı değil mi? Bedel ödemeden elde edilenlerin değerini anlıyor muyuz? İlkokuldan üniversiteye sınanmadan istediği her şeyi elde edecek öğrencinin hayata topluma ülkesine vereceği ne olabilir ki!

Bu hayatta emek sarf etmeden engel aşmadan hiçbir bedel ödemeden her istediğini alan ve mutlu olan kaç kişi var? Yaşamımızda sınav olmasaydı etrafımızdaki insanları dostlarımızı sevdiklerimizi nasıl seçecektik? Aslında sınanmak insanın hedefini değerli yapan en güzel engeldir. Engeller olmadan sevgilinin ne kıymeti var, vuslatın ne önemi var, Leyla ile Mecnun arasındaki engeller bu kadar çetin, sınav bu kadar zor olmasaydı bu aşk yüzyıllar geçmesine rağmen bir efsane bir klasik olabilir miydi?

Aslında sınanmak demek yaşamak demektir. Hayatımızın her anı sınavlarla doludur. Sınav bittiği zaman yaşamımız da biter. Hayattaki zorluklardan, mücadelelerden kaçmaya çalışanlar, kaçarken uyuşukluk uçurumuna yuvarlanırlar. Bizi dinç tutan yaşama arzusu veren, hedeflerimizi tatlı ve zevkli yapan, hayatta karşılaştığımız engellerdir. Bir diğer tabirle sınavlardır. Bunlar olmasaydı sorumluluk diye bir yüce dostu tanıyabilecek miydik? Sorumluluk her insanın bulabileceği ancak hiçbir zaman değerini anlayamadığı bir dosttur. Ne yazık ki çoğumuz bunun değerini yaşamımızın sonunda anlıyoruz. Oysa sorumluluk insana kudretli olma fırsatı sunar.

Her büyük başarı mücadelenin meyvesidir

Evet, bugün ülkemizde çocuklarımız oldukça ciddi bir sınav baskısı altında. Ama unutmamalıyız ki çocuklarımızın yaşadığı dünyadaki imkanlara rağmen elde edilen başarı çok düşük. Bunun birçok sebebi olabilir. En önemlilerinden birisi: Çocuklarımız çoğu şeyi mücadele etmeden elde ediyorlar. Mücadele etmeden elde edilen her değer çocuklarımızı mutlu etmesi gerekirken aksine mutsuz ediyor ve tatminsiz yapıyor. Sonuçta en küçük zorlukla karşılaşan gençlerimiz hayat karşısında pes etmeye başlıyor. Çünkü bünye hiçbir zorluğa alışmamış, sorumluluk duygusu gelişmemiş, belli yaşlarda üstlenilmesi gereken bütün sorumlulukları anne babalar üstlenmiş, bunun sonucunda çocuklarımıza zihnimizde oluşturduğumuz hazır hayatları yaşatmaya başlıyoruz ve mutsuz bir nesil yetiştiriyoruz. Acaba küçük stresli birazda gerginlik hissi veren zorluklarda olmazsa çocuklarımız nasıl zevk alacak hayattan.

Düşmeyi, ağlamayı, başarısız olmayı, stresi, yıkılmayı, hayal kırıklığını, yorulmayı yaşamamış bir bireyin kendine ve  topluma vereceği faydalar çok ama çok azdır. Her büyük başarı büyük bir mücadelenin meyvesidir. Mücadele ne kadar büyükse başarı da o oranda büyüktür. İnsanın cevheri karakteridir. Karakter de zorluklarla engellerle gelişir, huzurla ve rahatla değil. Eğer rüzgara dayanmak zorunluluğu olmasaydı ağaçların kökleri kuvvetli olur muydu? O zaman biz çocuklarımızın mücadele etmesinden sınanmasından şikayet etme yerine sorumluluklarını yerine getirme, engelleri aşıp hedeflerine ulaşmaları için stratejiler geliştirmeliyiz. Onlara zorluklar olmadan mutlu ve başarılı olunamayacağını anlatmalı, sorumluluk bilincini küçük yaşlarda aşılamalıyız.

Profesör Herbert N. Casson, hayata atılacak bir gence tek bir cümle söyleyecek olsaydım, şunu derdim: "Yaşamın sana yükleyeceği bütün zorlukları sevinerek kabul et. Çünkü bir insanın karakterini oluşturan onu mutluluğa ve başarıya götüren enerjiyi veren zorluklar ve mücadelelerdir" der.

Aileler ve eğitimciler çocuklarına nasıl zor şartlarda mücadele edip başarılı olduklarını ballandıra ballandıra anlatırken çocuklarının karşılaştığı en küçük zorlukta ve engelde isyan bayrağını çekmeleri manidardır. Halbuki dünyamıza insanlığa ülkesine yararlı olmuş her gerçek büyük adamın hayatı bin bir mücadele zorluk ve sınavlarla doludur.

Bütün sınavlardan bunalan öğrencilerimiz bu sınavın yüklediği stresi çeken eğitimcilerimiz ve çocukları ile beraber sınava hazırlanan değerli velilerimiz bir de bu açıdan bakalım sınavlara ve şunu unutmayalım: Hayat armağanını sabredene, sınanarak yoluna devam edene, ne pahasına olursa olsun amacından dönmeyene verir.

YASAL UYARI:

Yayınlanan köşe yazısı ve haberlerin tüm hakları ESM Yayıncılığa aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.



Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.