Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Anne Babalara Tavsiyeler

SBS-2012 puan sonuçları da açıklandı. Şimdi sıra SBS-2012’ye katılan 1.075.533 adayın lise tercihlerini yapmasına geldi.

alparslanAnadolu, Fen, Sosyal Bilimler, Anadolu Öğretmen, Anadolu Teknik-Meslek ve Anadolu liseleri ile özel fen liselerine ve bazı özel liselere OYP ile ve merkezi yerleştirme ile öğrenci alınacak. Özel liseler ise bu yil da taban puanı ilanı ve ön kayıt ile öğrenci alacaklar.

Geleneksel aile yapimiz, kültürel mirasımiz ve deneyimlerimiz bize bu yaşta cocukların gelecek tercihlerinde ve seçimlerinde anne babaların fazlaca sorumluluk aldıklarını  gosteriyor. Buna rağmen devlet ya da özel, hangi okul seçilirse seçilsin ailelerin beklentilerinin tümünün karşılanması pek mümkün olmuyor.

Bu nedenle siz anne babalar cocuğunuzu mutsuz edecek, zorlayacak onların değil de sizlerin beklentilerine uygun okulları tercihlerinizde yer vermeyin.

 

Anne babalara en sonda söylenecek en önemli sözler

. Mutlaka kılavuzu iyi okuyun, bilgi sahibi olun.

. Tercihte bulunacağınız okulların başında mutlaka önce çocuğunuzun istediği idealindeki okulları yazın

. Okulları her yönü ile iyi araştırın ve taniyarak listenize alın.

. Çocugunuzu gondermeyi duşünmediğiniz okullari asla yazmayın.

. Tercih formunu emin olduktan sonra doldurun, unutmayın ki 10 tercih hakkınız var ve sonra isteseniz bile değiştirmeyeceksiniz.

. Mutlaka okulunuzdaki psikolojik danışmanlardan ya da dershanelerde görev yapan uzmanlardan yardım alın.

Adayları bundan sonra yapması ve dikkat etmesi gereken konular:

• Tercihlerde, taban puanlarının yanı sıra başarı sıralarına da bakmakta yarar var. Hem taban puanları hem de başarı sıraları 2011’i yansıtıyor. 2012’de değişiklik göstermesi kaçınılmaz.

• 2011 taban puanların 2012’de 15-20 puan -/+ olabileceği ya da sıraların -/+ % 3 değişebileceği göz önünde tutulmalıdır.

• 16 Temmuz 2012’de, 2012 liselere ait, kontenjanlar ve 2011 taban puanı, başarı sırası, özel koşulları vs bilgileri içeren Tercihler ve Kontenjanlar Kılavuzu-2012 www.meb.gov.tr de yayımlanacak.

• Tercihlerde en önemli konu, tercihlerin istek sırasına göre yapılmasıdır.

• Tercihlerin taban puan ya da başarı sırasına göre yüksekten düşüğe doğru gitmesi gerekmiyor.

• Tüm lise türü tercihleri aynı forma, karma olarak işleniyor.

• Adaylar tercihlerini, yedek yerleştirmelerde başka tercih alınmayacağını gözeterek yapmalı.

• Kendi 2012 puan ve sırasına göre, 15-20 puan alt ve üst, başarı sırasının yarısı kadar alt ve üst aralıklarda olabilecek liseleri belirlemeli.

• Tercih edilecek liseler iyice araştırılmalı, bizzat giderek gezilmeli ve bilgi alınmalıdır.

• Lise seçiminde

o Öğretim dili

o Sosyal ortam

o Bireysel gelişime katkıları

o Sanat-kültür-sportif etkinlikleri

o YGS/LYS başarıları

o Türkiye’de ya da yurt dışında üniversiteye yerleştirme durumlarına bakmalılar.

• Adaylar, ilerideki yükseköğrenim hedefi ile uyuşan liseleri seçmesi de önemli.

• “En iyi lise, bana ve hedeflerime en uygun lisedir” kavramına göre hareket etmekte yarar var.

• Adaylar, tercihlerin nasıl yapılacağının anlatıldığı, 2012 liselere ait, kontenjanlar ve 2011 taban puanı, başarı sırası, özel koşulları vs bilgileri içeren Tercihler ve Kontenjanlar Kılavuzu-2012’yi çok iyi okumalı.

• Tercihler, SBS-OYP puanına göre yapılacak.

• Tercih sayısı maksimum 10’dur.

• 1. Yerleştirme tercihleri 1-8 Ağustos 2012

• 1. Yerleştirme sonuçları 24 Ağustos 2012

• 1. Yerleştirme Kayıtları 27-31 Ağustos 2012

• 1. Yerleştirme sonucu açık kalan kontenjanlar ve 1. Yedek olarak kayıt hakkı kazanan adayların açıklanması ve kayıtlar 3-14 Eylül 2012. 1. Yedek olarak kayıt kazanan adaylar kayıtlarını 3-14 Eylül 2012’de yerleştirildikleri liselerde yapacaklar.

• Asil ya da yedek kayıt hakkı kazanan adaylar belirtilen sürede kayıt yaptırmazlarsa hakları yanacak. Bir okula kayıtlı iken yedekten başka okula kayıt yaptıran adayın ilk kaydı e-okulda otomatik olarak silinecek.

 

Özel Liselerin Önkayıtları

• Taban puanı ilanı yoluyla ve ön kayıtla öğrenci alınacak.

• İlan edilen puan SBS-8-Ham Puana göre olacak.

• 13-14-15 Ağustos: 2012’de 1. Ön Kayıt ilan edilen taban puanı ve üstünde olan adaylar için liselerde alınacak.

• 16-17 Ağustos 2012’de: 1. Kayıt liselerde yapılacak.

• 23 Ağustos 2012’de: 2. Ön Kayıt 22 ilan edilen taban puanı ve üstünde olan adaylar için liselerde alınacak.

• 24 Ağustos 2012’de: 2. Kayıt liselerde yapılacak.

• 27-28-29 Ağustos 2012’de: 3. Ön Kayıt ilan edilen taban puanı ve üstünde olan adaylar için liselerde alınacak.

• 31 Ağustos 2012’de: 3. Kayıt liselerde yapılacak.

• 3 Eylül 2012’de: 4. Ön Kayıt ve Kayıt ilan komisyonun belirleyeceği ölçütlerle liselerde alınacak.

•          Başvurularda puanın eşit olması durumunda SBS-7-Ham puanı yüksek olan, o da eşitse, SBS-6-Ham puanı yüksek olana öncelik verilecek.

> SBS'de Dogru Tercihin Anahtarı Anne Babalar

Anne Babalara Tavsiyeler

SBS-2012 puan sonuçları da açıklandı. Şimdi sıra SBS-2012’ye katılan 1.075.533 adayın lise tercihlerini yapmasına geldi.

alparslanAnadolu, Fen, Sosyal Bilimler, Anadolu Öğretmen, Anadolu Teknik-Meslek ve Anadolu liseleri ile özel fen liselerine ve bazı özel liselere OYP ile ve merkezi yerleştirme ile öğrenci alınacak. Özel liseler ise bu yil da taban puanı ilanı ve ön kayıt ile öğrenci alacaklar.

Geleneksel aile yapimiz, kültürel mirasımiz ve deneyimlerimiz bize bu yaşta cocukların gelecek tercihlerinde ve seçimlerinde anne babaların fazlaca sorumluluk aldıklarını  gosteriyor. Buna rağmen devlet ya da özel, hangi okul seçilirse seçilsin ailelerin beklentilerinin tümünün karşılanması pek mümkün olmuyor.

Bu nedenle siz anne babalar cocuğunuzu mutsuz edecek, zorlayacak onların değil de sizlerin beklentilerine uygun okulları tercihlerinizde yer vermeyin.

 

Anne babalara en sonda söylenecek en önemli sözler

. Mutlaka kılavuzu iyi okuyun, bilgi sahibi olun.

. Tercihte bulunacağınız okulların başında mutlaka önce çocuğunuzun istediği idealindeki okulları yazın

. Okulları her yönü ile iyi araştırın ve taniyarak listenize alın.

. Çocugunuzu gondermeyi duşünmediğiniz okullari asla yazmayın.

. Tercih formunu emin olduktan sonra doldurun, unutmayın ki 10 tercih hakkınız var ve sonra isteseniz bile değiştirmeyeceksiniz.

. Mutlaka okulunuzdaki psikolojik danışmanlardan ya da dershanelerde görev yapan uzmanlardan yardım alın.

Adayları bundan sonra yapması ve dikkat etmesi gereken konular:

• Tercihlerde, taban puanlarının yanı sıra başarı sıralarına da bakmakta yarar var. Hem taban puanları hem de başarı sıraları 2011’i yansıtıyor. 2012’de değişiklik göstermesi kaçınılmaz.

• 2011 taban puanların 2012’de 15-20 puan -/+ olabileceği ya da sıraların -/+ % 3 değişebileceği göz önünde tutulmalıdır.

• 16 Temmuz 2012’de, 2012 liselere ait, kontenjanlar ve 2011 taban puanı, başarı sırası, özel koşulları vs bilgileri içeren Tercihler ve Kontenjanlar Kılavuzu-2012 www.meb.gov.tr de yayımlanacak.

• Tercihlerde en önemli konu, tercihlerin istek sırasına göre yapılmasıdır.

• Tercihlerin taban puan ya da başarı sırasına göre yüksekten düşüğe doğru gitmesi gerekmiyor.

• Tüm lise türü tercihleri aynı forma, karma olarak işleniyor.

• Adaylar tercihlerini, yedek yerleştirmelerde başka tercih alınmayacağını gözeterek yapmalı.

• Kendi 2012 puan ve sırasına göre, 15-20 puan alt ve üst, başarı sırasının yarısı kadar alt ve üst aralıklarda olabilecek liseleri belirlemeli.

• Tercih edilecek liseler iyice araştırılmalı, bizzat giderek gezilmeli ve bilgi alınmalıdır.

• Lise seçiminde

o Öğretim dili

o Sosyal ortam

o Bireysel gelişime katkıları

o Sanat-kültür-sportif etkinlikleri

o YGS/LYS başarıları

o Türkiye’de ya da yurt dışında üniversiteye yerleştirme durumlarına bakmalılar.

• Adaylar, ilerideki yükseköğrenim hedefi ile uyuşan liseleri seçmesi de önemli.

• “En iyi lise, bana ve hedeflerime en uygun lisedir” kavramına göre hareket etmekte yarar var.

• Adaylar, tercihlerin nasıl yapılacağının anlatıldığı, 2012 liselere ait, kontenjanlar ve 2011 taban puanı, başarı sırası, özel koşulları vs bilgileri içeren Tercihler ve Kontenjanlar Kılavuzu-2012’yi çok iyi okumalı.

• Tercihler, SBS-OYP puanına göre yapılacak.

• Tercih sayısı maksimum 10’dur.

• 1. Yerleştirme tercihleri 1-8 Ağustos 2012

• 1. Yerleştirme sonuçları 24 Ağustos 2012

• 1. Yerleştirme Kayıtları 27-31 Ağustos 2012

• 1. Yerleştirme sonucu açık kalan kontenjanlar ve 1. Yedek olarak kayıt hakkı kazanan adayların açıklanması ve kayıtlar 3-14 Eylül 2012. 1. Yedek olarak kayıt kazanan adaylar kayıtlarını 3-14 Eylül 2012’de yerleştirildikleri liselerde yapacaklar.

• Asil ya da yedek kayıt hakkı kazanan adaylar belirtilen sürede kayıt yaptırmazlarsa hakları yanacak. Bir okula kayıtlı iken yedekten başka okula kayıt yaptıran adayın ilk kaydı e-okulda otomatik olarak silinecek.

 

Özel Liselerin Önkayıtları

• Taban puanı ilanı yoluyla ve ön kayıtla öğrenci alınacak.

• İlan edilen puan SBS-8-Ham Puana göre olacak.

• 13-14-15 Ağustos: 2012’de 1. Ön Kayıt ilan edilen taban puanı ve üstünde olan adaylar için liselerde alınacak.

• 16-17 Ağustos 2012’de: 1. Kayıt liselerde yapılacak.

• 23 Ağustos 2012’de: 2. Ön Kayıt 22 ilan edilen taban puanı ve üstünde olan adaylar için liselerde alınacak.

• 24 Ağustos 2012’de: 2. Kayıt liselerde yapılacak.

• 27-28-29 Ağustos 2012’de: 3. Ön Kayıt ilan edilen taban puanı ve üstünde olan adaylar için liselerde alınacak.

• 31 Ağustos 2012’de: 3. Kayıt liselerde yapılacak.

• 3 Eylül 2012’de: 4. Ön Kayıt ve Kayıt ilan komisyonun belirleyeceği ölçütlerle liselerde alınacak.

•          Başvurularda puanın eşit olması durumunda SBS-7-Ham puanı yüksek olan, o da eşitse, SBS-6-Ham puanı yüksek olana öncelik verilecek.

Son Güncelleme: Cuma, 13 Temmuz 2012 10:13

Gösterim: 3496

Rekabet ve yaşanan bu hızlı değişim özellikle kariyer hedefleri konusunda kafası netleşmemiş gençlere iki önemli mesaj vermektedir. Kendinizi geliştirin ve dönüştürün.

 ‘Büyüdüğünde ne olmak istersin?’  Hepimize "büyüdüğünde ne olmak istersin?"  sorusu sorulmuştur. Çocukken genellikle net bir yanıtımız vardı: Doktor, hemşire, öğretmen, polis, pilot, astronot ya da dansçı olmak gibi. Lise yıllarında okumak istediğimiz meslek dalının gerektirdiği eğitimleri ve iş olanaklarını gördükçe bu netlik yerini çoğunlukla belli belirsiz bir kaygıya bıraktı. Bu kaygı ve belirsizlik de doğal olarak gençlerde “mezun olduğumda ne yapacağımı bilmiyorum" duygusunu pekiştirdi.

Günümüzün belirsiz, sınırları kalkmış ve sürekli değişen dünyasında hem iş dünyasının hem de gençlerin kariyer beklentileri ve planlamaları sürekli değişime uğruyor. Bunun sonucunda zor koşullarda ayakta kalma uğraşısındaki iş dünyasi kendi arasında kıyasıya bir rekabete girdi. İş dünyasının bu rekabeti çalışanlar arasında da rekabeti ön plana çıkardı.

“Kim Daha İyi”

Rekabet ve yaşanan bu hızlı değişim özellikle kariyer hedefleri konusunda kafası netleşmemiş gençlere iki önemli mesaj vermektedir. Kendinizi geliştirin ve dönüştürün. Tekno-çağ dünyasının bilgisine ve hızına ayak uyduramayan herkes sıradanlaşacak, bu değişime ayak uydurabilenler ise ayakta kalacak ve rekabet gücünü korumuş olacaktır. 

Alınan Eğitimler ile İş Dünyasının Beklentileri Örtüşmüyor

İyi bir kariyer sahibi olmanın yolunun iyi bir üniversite ve iyi bir bölümde okumaktan geçtiği düşünüldü hep. Oysa okul ve iş yaşamı arasındaki bağ çoğu zaman hiç örtüşmedi. Bu da ister istemez bugünün üniversitelerini akademik yapılanmalarını gözden geçirmeye ve iş dünyasının beklentilerini daha çok önemsemeye zorluyor.

Bu değişim kariyer gelişiminin doğasını ciddi biçimde değiştirdi. Geleceğin iş dünyası artık çalışanlarında, evrensel bakış açısına sahip, parçaların önemini bilen ama sistemin bütününe odaklanabilen, anında ve hızlı davranabilme becerisine erişmiş, nerede ve hangi koşulda olursa olsun kendini doğru ifade edebilme davranışlarını aramaya başladı. Bunun sonucu olarak bugün ve gelecekte iş gücü, bir kurumda yıllarca aynı pozisyonda çalışmak yerine farklı kurumlarda farklı pozisyonlarda görev almak durumunda kalacak, işyerinde dikey ve hiyerarşik yapılanmalar yerine yatay yapılanmalar görülecek ve bireylerin önünde çoklu kariyer fırsatları olacak.

Son yıllarda doktorluktan müzisyenliğe, öğretmenlikten bankacılığa, bankacılıktan şarapçılığa uzanan farklı başarı ve kariyer öyküleri hiç olmadığı kadar arttı. Üniversitede verilen eğitimlerin yansıması olarak tıp, hukuk, mühendislik, gibi bir uzmanlığa endeksli meslekler dışında pek çok meslekte artık alınan eğitimin pek fazla bir önemi kalmadı. Bir çok kişinin kazandıkları bölümlerden mezun olduktan sonra eğitim aldıkları bölümlerden ilgi ve yetenekleri doğrultusunda farklı alanlarda iş yaşamına atıldıklarını görmeye başladık. 

Yeni Kariyer Yaklaşımları

Yeni kariyer yaklaşımları büyük ölçüde bireyin sorumluluğunda şekillenen, bunun yanında iş dünyasının da bu konuda çalışanını desteklediği bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Üniversiteler mezun ettikleri öğrencileri bu donanımda bilgi ve becerilerle donatmalı ve hayata okurken hazırlamalıdırlar. Üniversite adayları bu doğal gelişimi bugünden öngörmeli ve tercihlerini bilinçli yapmalıdırlar.

Aslında gençlerin kariyer planlamaları genelde Lise yıllarında atılan adımlarla, yaşanan deneyimlerle ve yapılan seçimlerle başlamaktadır.  Lise yıllarında ve üniversite sıralarında gençleri bilinçlendirmek, motive etmek ve yaşayarak öğrenmelerini sağlamak, staj olanakları sunmak, meslekleri tanıtmak, kişilik özelliklerinin farkına vardırıp doğru tercihlerde bulunmalarına fırsat yaratmak olgunlaşan hedeflere dönüşmektedir.

Çoklu Kariyer Planlamasının Altın Anahtarları

Gençler Lise yıllarından itibaren kariyer planlarını yaparken aşağıdaki önerileri aklılarından hiç çıkarmasınlar. Bu öneriler bugünden yarına hızlı değişen ve toplumun ve iş dünyasının beklentilerini karşılayacak altın değerinde önerilerdir önemseyin.

•          Meslek odaklı değil iş odaklı olun. Hayat herkese eşit fırsatlar verir. Hayatta şans eseri hiç bir şey gerçekleşmez. Bazıları kendilerine verilen fırsatları iyi değerlendirir bazıları ise bu fırsatlardan yararlanamaz. Başarılı olmak için hayatın size sunduğu fırsatları mutlaka iyi değerlendirin.

•          Okuduğunuz üniversiteden ve aldığınız diplomadan çok şey beklemeyin. Onlar kariyeriniz için sadece birer araçtır.

•          Her zaman yeni şeyler öğrenilebilir, bunun için hep meraklı olun.

•          Bir meslek edinip master, doktora dereceleri aldığı halde ben bunu istemiyordum ben başka bir alanda mutlu alacağım diyen ve bu isteğini yerine getiren insanlar çoğu zaman hayatta başarılı olmuşlardır. Çünkü ne istediğini bilen ve isteğiniin peşini bırakmayıp takip edenler hep başarılı olmuşlardır.

•          Mezun olduktan sonra iş seçiminizi yaparken asla dar çerçevede ve sınırlı seçeneklere kendinizi mahkum etmeyin.

•          Tek bir alanda değil çok farklı alanlarda kendinizi geliştirin, edindiğiniz beceriler ve bilgilerin yararını mutlaka ileride görürsünüz.

•          Mutlaka özgün çalışmalar yapın, yaptığınız projeler de gerçek hayatın içinden olsun.

•          Kendi kanatlarınız ile uçun bunu başarabilirsiniz.

•          Çalışma hayatına mutlaka erkenden başlayın. Lisede ya da üniversitede araştırmanızı, size özgün çalışmanızı ya da deneyiminizi mutlaka edinin,

•          Hayatta ne olursanız olun ama mutlaka en iyisi olun.

•          Gelecek yetişkinlerin değil siz gençlerin yüzyılı. Gelecek yüzyıl alışa gelmiş her şeyin değiştirildiği bir yüzyıl olacaktır.

•          Ne iş yaparsanız yapın amabaşarabiliyorsanız mutlaka yeni bir şey yaratın.

•          İçinde yaşadığınız toplumu mutlaka iyi tanıyın. Dünyanın nereye gittiğini iyi takip edin.

•          Kendi ilgi ve yeteneğinize uygun işlerde çalışın, Mesleğini sevenler çok daha kolay gelişiyor ve başarılı oluyor bunu unutmayın.

•          Hayat karşınıza pek çok seçenekler çıkaracaktır. Siz önce kalbinize sorun. Ben ne istiyorum? Cevabını verdiğinizde gerekeni yapıyor olacaksınız.

•          Hayal kurun, hayalleriniz için fırsatınız var. Hiçbir zaman hayallerinizin peşini bırakmayın.

•          Sosyal biri olun, çevre edinin, dost edinin.

•          Hayatta kalıcı en önemli şey insan ilişkileridir. Önemli olan ailen çevren ve dostluklarındır. Ama çevrindeki insanlara nasıl ve ne şekilde dokunduğun da önemlidir. Seni kalıcı kılan o dokunuşla aldıkların ve verdiklerindir.

•          Her insanın içinde olan heves ve heyecan bir insan için en büyük zenginliktir.  Bu heves ve heyecanı kaybetmeyin ve doğru işlere kanalize edin.

•          Eğitimde bilgiyle boğulmak değil, keşfetmeye çalışmak önemlidir.

Alpaslan Dartan

Terakki Vakfı Okulları Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi Koordinatörü &

Türk  Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği İstanbul Şube Başkanı

> Büyüdüğünde ne olmak istersin?

Rekabet ve yaşanan bu hızlı değişim özellikle kariyer hedefleri konusunda kafası netleşmemiş gençlere iki önemli mesaj vermektedir. Kendinizi geliştirin ve dönüştürün.

 ‘Büyüdüğünde ne olmak istersin?’  Hepimize "büyüdüğünde ne olmak istersin?"  sorusu sorulmuştur. Çocukken genellikle net bir yanıtımız vardı: Doktor, hemşire, öğretmen, polis, pilot, astronot ya da dansçı olmak gibi. Lise yıllarında okumak istediğimiz meslek dalının gerektirdiği eğitimleri ve iş olanaklarını gördükçe bu netlik yerini çoğunlukla belli belirsiz bir kaygıya bıraktı. Bu kaygı ve belirsizlik de doğal olarak gençlerde “mezun olduğumda ne yapacağımı bilmiyorum" duygusunu pekiştirdi.

Günümüzün belirsiz, sınırları kalkmış ve sürekli değişen dünyasında hem iş dünyasının hem de gençlerin kariyer beklentileri ve planlamaları sürekli değişime uğruyor. Bunun sonucunda zor koşullarda ayakta kalma uğraşısındaki iş dünyasi kendi arasında kıyasıya bir rekabete girdi. İş dünyasının bu rekabeti çalışanlar arasında da rekabeti ön plana çıkardı.

“Kim Daha İyi”

Rekabet ve yaşanan bu hızlı değişim özellikle kariyer hedefleri konusunda kafası netleşmemiş gençlere iki önemli mesaj vermektedir. Kendinizi geliştirin ve dönüştürün. Tekno-çağ dünyasının bilgisine ve hızına ayak uyduramayan herkes sıradanlaşacak, bu değişime ayak uydurabilenler ise ayakta kalacak ve rekabet gücünü korumuş olacaktır. 

Alınan Eğitimler ile İş Dünyasının Beklentileri Örtüşmüyor

İyi bir kariyer sahibi olmanın yolunun iyi bir üniversite ve iyi bir bölümde okumaktan geçtiği düşünüldü hep. Oysa okul ve iş yaşamı arasındaki bağ çoğu zaman hiç örtüşmedi. Bu da ister istemez bugünün üniversitelerini akademik yapılanmalarını gözden geçirmeye ve iş dünyasının beklentilerini daha çok önemsemeye zorluyor.

Bu değişim kariyer gelişiminin doğasını ciddi biçimde değiştirdi. Geleceğin iş dünyası artık çalışanlarında, evrensel bakış açısına sahip, parçaların önemini bilen ama sistemin bütününe odaklanabilen, anında ve hızlı davranabilme becerisine erişmiş, nerede ve hangi koşulda olursa olsun kendini doğru ifade edebilme davranışlarını aramaya başladı. Bunun sonucu olarak bugün ve gelecekte iş gücü, bir kurumda yıllarca aynı pozisyonda çalışmak yerine farklı kurumlarda farklı pozisyonlarda görev almak durumunda kalacak, işyerinde dikey ve hiyerarşik yapılanmalar yerine yatay yapılanmalar görülecek ve bireylerin önünde çoklu kariyer fırsatları olacak.

Son yıllarda doktorluktan müzisyenliğe, öğretmenlikten bankacılığa, bankacılıktan şarapçılığa uzanan farklı başarı ve kariyer öyküleri hiç olmadığı kadar arttı. Üniversitede verilen eğitimlerin yansıması olarak tıp, hukuk, mühendislik, gibi bir uzmanlığa endeksli meslekler dışında pek çok meslekte artık alınan eğitimin pek fazla bir önemi kalmadı. Bir çok kişinin kazandıkları bölümlerden mezun olduktan sonra eğitim aldıkları bölümlerden ilgi ve yetenekleri doğrultusunda farklı alanlarda iş yaşamına atıldıklarını görmeye başladık. 

Yeni Kariyer Yaklaşımları

Yeni kariyer yaklaşımları büyük ölçüde bireyin sorumluluğunda şekillenen, bunun yanında iş dünyasının da bu konuda çalışanını desteklediği bir olgu olarak karşımıza çıkıyor. Üniversiteler mezun ettikleri öğrencileri bu donanımda bilgi ve becerilerle donatmalı ve hayata okurken hazırlamalıdırlar. Üniversite adayları bu doğal gelişimi bugünden öngörmeli ve tercihlerini bilinçli yapmalıdırlar.

Aslında gençlerin kariyer planlamaları genelde Lise yıllarında atılan adımlarla, yaşanan deneyimlerle ve yapılan seçimlerle başlamaktadır.  Lise yıllarında ve üniversite sıralarında gençleri bilinçlendirmek, motive etmek ve yaşayarak öğrenmelerini sağlamak, staj olanakları sunmak, meslekleri tanıtmak, kişilik özelliklerinin farkına vardırıp doğru tercihlerde bulunmalarına fırsat yaratmak olgunlaşan hedeflere dönüşmektedir.

Çoklu Kariyer Planlamasının Altın Anahtarları

Gençler Lise yıllarından itibaren kariyer planlarını yaparken aşağıdaki önerileri aklılarından hiç çıkarmasınlar. Bu öneriler bugünden yarına hızlı değişen ve toplumun ve iş dünyasının beklentilerini karşılayacak altın değerinde önerilerdir önemseyin.

•          Meslek odaklı değil iş odaklı olun. Hayat herkese eşit fırsatlar verir. Hayatta şans eseri hiç bir şey gerçekleşmez. Bazıları kendilerine verilen fırsatları iyi değerlendirir bazıları ise bu fırsatlardan yararlanamaz. Başarılı olmak için hayatın size sunduğu fırsatları mutlaka iyi değerlendirin.

•          Okuduğunuz üniversiteden ve aldığınız diplomadan çok şey beklemeyin. Onlar kariyeriniz için sadece birer araçtır.

•          Her zaman yeni şeyler öğrenilebilir, bunun için hep meraklı olun.

•          Bir meslek edinip master, doktora dereceleri aldığı halde ben bunu istemiyordum ben başka bir alanda mutlu alacağım diyen ve bu isteğini yerine getiren insanlar çoğu zaman hayatta başarılı olmuşlardır. Çünkü ne istediğini bilen ve isteğiniin peşini bırakmayıp takip edenler hep başarılı olmuşlardır.

•          Mezun olduktan sonra iş seçiminizi yaparken asla dar çerçevede ve sınırlı seçeneklere kendinizi mahkum etmeyin.

•          Tek bir alanda değil çok farklı alanlarda kendinizi geliştirin, edindiğiniz beceriler ve bilgilerin yararını mutlaka ileride görürsünüz.

•          Mutlaka özgün çalışmalar yapın, yaptığınız projeler de gerçek hayatın içinden olsun.

•          Kendi kanatlarınız ile uçun bunu başarabilirsiniz.

•          Çalışma hayatına mutlaka erkenden başlayın. Lisede ya da üniversitede araştırmanızı, size özgün çalışmanızı ya da deneyiminizi mutlaka edinin,

•          Hayatta ne olursanız olun ama mutlaka en iyisi olun.

•          Gelecek yetişkinlerin değil siz gençlerin yüzyılı. Gelecek yüzyıl alışa gelmiş her şeyin değiştirildiği bir yüzyıl olacaktır.

•          Ne iş yaparsanız yapın amabaşarabiliyorsanız mutlaka yeni bir şey yaratın.

•          İçinde yaşadığınız toplumu mutlaka iyi tanıyın. Dünyanın nereye gittiğini iyi takip edin.

•          Kendi ilgi ve yeteneğinize uygun işlerde çalışın, Mesleğini sevenler çok daha kolay gelişiyor ve başarılı oluyor bunu unutmayın.

•          Hayat karşınıza pek çok seçenekler çıkaracaktır. Siz önce kalbinize sorun. Ben ne istiyorum? Cevabını verdiğinizde gerekeni yapıyor olacaksınız.

•          Hayal kurun, hayalleriniz için fırsatınız var. Hiçbir zaman hayallerinizin peşini bırakmayın.

•          Sosyal biri olun, çevre edinin, dost edinin.

•          Hayatta kalıcı en önemli şey insan ilişkileridir. Önemli olan ailen çevren ve dostluklarındır. Ama çevrindeki insanlara nasıl ve ne şekilde dokunduğun da önemlidir. Seni kalıcı kılan o dokunuşla aldıkların ve verdiklerindir.

•          Her insanın içinde olan heves ve heyecan bir insan için en büyük zenginliktir.  Bu heves ve heyecanı kaybetmeyin ve doğru işlere kanalize edin.

•          Eğitimde bilgiyle boğulmak değil, keşfetmeye çalışmak önemlidir.

Alpaslan Dartan

Terakki Vakfı Okulları Rehberlik ve Psikolojik Danışma Servisi Koordinatörü &

Türk  Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği İstanbul Şube Başkanı

Son Güncelleme: Pazartesi, 09 Temmuz 2012 10:50

Gösterim: 4244

Google bugün ana sayfasında 113. doğumgününde Nüzhet Gökdoğan'a özel 'Doodle' hazırladı. Doodle'da "Nüzhet Gökdoğan'ın 113. yaş günü. Bugünün Doodle'ı, Türkiye'nin ilk kadın gök bilimcilerinden biri olarak tanınan Türk astronom ve matematikçi Nüzhet Gökdoğan'ı anıyor" ifadeleri kullanıldı. "Doodle"da gezegen ve kitap görsellerinin yanı sıra Gökdoğan'ın çizgi görseline yer verildi. Kullanıcılar, Doodle'ı tıkladığında 14 Ağustos 1910'da İstanbul'da dünyaya gelen Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan ile ilgili bilgi ve haberlerin yer aldığı sayfaya yönlendiriliyor.

nuzhet_gokdoganNüzhet Gökdoğan: Türkiye’de Gökbilimin Kurucusu Öncü Bir Bilim Kadını
Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan, 1954 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanlığına seçilerek ilk kadın dekan unvanını aldı.

Atatürk, tam bağımsız ve özgür bir ülke olabilmenin koşulunun bilim ve irfan olduğunu dile getirir. Cumhuriyet kurulduktan sonra bu düşüncesini uygulamak için 1924 yılında İstanbul Darülfünunu, İstanbul Üniversitesi olarak yeniler. Buna ek olarak, 1933 yılında üniversite reformuyla yükseköğrenimi yeniden yapılandırır.
Atatürk, tam bağımsız ve özgür bir ülke olabilmenin koşulunun bilim ve irfan olduğunu dile getirir. Cumhuriyet kurulduktan sonra bu düşüncesini uygulamak için 1924 yılında İstanbul Darülfünunu, İstanbul Üniversitesi olarak yeniler. Buna ek olarak, 1933 yılında üniversite reformuyla yükseköğrenimi yeniden yapılandırır.
1910 yı¬lında İstanbul’da doğan, 1928 yılında Erenköy Kız Lisesi’ni biti¬ren Prof. Gökdoğan, aynı yıl yapılan bir sınavı kazanarak mate¬matik ve fizik öğrenimi görmek için Fransa’ya gitti. Paris Üniversitesi’nden sertifikasını aldıktan sonra İstanbul’a geri döndü. Sonrasında da İstanbul Üniversitesi’nde çalışmaya başladı.
Aynı yıl Ord. Prof. Dr. Erwin Finlay Freundlich tarafından İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde Astronomi Enstitüsü kuruldu. Enstitüde okutulan astronomi dersleri, İngilizce anlatılmaktaydı.. Bu süreçte öğrenci olan Paris Pişmiş (Türk gökbilimci, 1911 – 1999) bir tercümanla birlikte dersleri Türkçe’ ye çeviriyordu. 1934-1935 yıllarında okutulan Gök Mekaniği dersini Nüzhet Toydemir Gökdoğan tercüme etti. 6 ay sonra da bu ders Türkçe olarak anlatılmaya başlandı.
1936 yılına gelindiğinde Gökdoğan üniversite bahçesinde küçük bir gözlemevi kurulması için çalışmalara başladı. Bu çalışmalar sırasında bu gözlemevine bir teleskop yerleştirildi. Bu daha önce Kandilli Gözlemevi için satın alınan teleskoptan sonra Türkiye’ye getirilen ikinci teleskoptur.
Freundlich’in yanında doktora tezini hazırlayan Nüzhet Toydemir, 1937 yılında Fen Doktoru unvanını aldı. Tezi İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nin kayıtlarındaki “bir numaralı” doktora tezidir.
Nüzhet Toydemir 1938 yılında Eski Bayındırlık Bakanı Ali Mukbil Gökdoğan ile evlendi. Bu evliliğinden 1941 yılında Cumhuriyet tarihinin ilk kadın keman virtüözü olan kızı Gönül Gökdoğan ve 1946 yılında da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Profesör olan oğlu Ömer Can Gökdoğan dünyaya geldi.
Doçentlik tezini 1940 yılında veren Gökdoğan, William Marshall Smart’ın “Spherical Astronomy” adlı eserini “Kürevî Astronomi” adıyla Türkçeye çevirdi. 1 Aralık 1948’de Fen Fakültesi’nin teklifi ile İstanbul Üniversitesi Senatosu tarafından profesörlüğe yükseltildi ve Fen Fakültesi’ni temsil etmek üzere Üniversite Senatörü oldu. Böylece ilk kadın senatör olma unvanını elde etti.
Aynı yıl Cahit Arf, Mustafa İnan ve Nazım Terzioğlu ile birlikte Türk Matematik Derneği‘ni kurdular. 1949 yılında da Süreyya Ağaoğlu, Sara Akdik, Şevket Fazıla Giz, Remziye Hisar, Nebahat Karaorman, Müfide Küley, Türkan Rado, Pakize Tarzi, ve Beraat Zeki Üngör ile birlikte, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği’ni (TÜKD) kurdu. 1952 – 1954, 1954 – 1956, 1966 – 1968 ve 1968 – 1970 tarihleri arasında bu derneğin başkanlığını yaptı.
Gökdoğan’ın lise astronomi eğitiminde de önemli rolü vardır. 1940 yılında Astronomi, adıyla liseler için ders kitabı hazırlayan Gökdoğan, 1952 yılında da W. Gleisberg ile birlikte liseler için Kozmografya kitabı hazırladı. Bunlar dışında Gökdoğan’ın 1943 yılında Lütfi Biran ve Nazım Terzioğlu ile birlikte tercüme ettikleri Liseler İçin Cebir Temrinleri (P. Aubert ve G. Papelier) adlı bir kitabı daha vardır.
Gökdoğan, 23 Haziran 1954’te Fen Fakültesi Dekanlığına seçildi. Devamında ilk kadın dekan olarak bu görevini iki yıl sürdürdü. Aynı yıl, yani 1954’te Türk Astronomi Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı. Ayrıca Gökdoğan, 20 yıl kadar bu derneğin başkanlık görevini de yürüttü.
1955’te Dublin’de toplanan Uluslararası Astronomi Birliği Kongresi’ne ikinci kez katılan Gökdoğan, Kongre dönüşünde McMath Hulbert Gözlemevi’ne giderek bir Lyot filtresi (bir tür optik filtre) satın almak için girişimlerde bulundu. Bir yıl sonra İstanbul’a döndü ve gerekli ödeneği sağlayarak Lyot filtresini Üniversite’ye satın aldı. Böylece Güneş gözlemlerinin kapsamı genişledi. Zürich Gözlemevi müdürü Waldmeimer aracılığı ile gözlem sonuçları ayda iki defa yayımlanmaya başlandı.
Gökdoğan, 1958 yılında Astronomi Kürsüsü’nün başına geçti. 22 yıl Kürsü ve Bölüm başkanlığı görevini yürüttü. Bu sürede Fransa’da Meudon ve Nice, İsviçre’de Basel, İtalya’da Asiago Rasathaneleri ile ortak araştırma programları geliştirdi. Ayrıca kürsüde Güneş araştırmalarının yanı sıra diğer astrofizik araştırmaları da yapılmaya başlandı.
15-16 Ağustos 1962’de İngiltere’de yapılan yıldız atmosferleri kuramı üçüncü kongresine katıldı. 1970 yılında ise, Ortadoğu ülkeleri ve Yunanistan’ın katıldığı bir sempozyumu gerçekleştirdi. Bundan bir sene sonra da 27-29 Aralık’ta Astronomi Kürsüsü’nde Türk ve Balkan astronomların katıldığı “Kepler Sempozyumu”nu düzenledi. Bu sempozyumda “Kepler’den Önce ve Sonra Astronomide Gelişmeler” adıyla bir makale sundu.
1978’de ikinci kez Fen Fakültesi Dekanlığına seçilen Gökdoğan, Eylül ayında Silivri’de Türk ve bazı yabancı davetli astronomların katıldığı II. Ulusal Astronomi Kongresi’ni düzenledi. Bu Kongre, 1997’de kurulan Ulusal Gözlemevi fikrinin gündeme geldiği ve tartışılmaya başlandığı çok önemli bir toplantı olmuştur.
1980 yılında yaş sınırı nedeniyle emekli edildi ancak bilimsel çalışmalarına ara vermedi. 1982 yılında Atina’da ulusal arası bir kongreye katıldı. Burada K. Avcıoğlu ve D. Koçer ile birlikte “The Experimental Curve of Growth in Function of Different Sets of Oscillator Strengths” adında bir makale sundu. Gökdoğan, 23 Nisan 2003 yılında 93 yaşında hayatını yitirdi.

> Google'dan Türkiye’de Gökbilimin Kurucusu Öncü Bir Bilim Kadını'na saygı

Google bugün ana sayfasında 113. doğumgününde Nüzhet Gökdoğan'a özel 'Doodle' hazırladı. Doodle'da "Nüzhet Gökdoğan'ın 113. yaş günü. Bugünün Doodle'ı, Türkiye'nin ilk kadın gök bilimcilerinden biri olarak tanınan Türk astronom ve matematikçi Nüzhet Gökdoğan'ı anıyor" ifadeleri kullanıldı. "Doodle"da gezegen ve kitap görsellerinin yanı sıra Gökdoğan'ın çizgi görseline yer verildi. Kullanıcılar, Doodle'ı tıkladığında 14 Ağustos 1910'da İstanbul'da dünyaya gelen Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan ile ilgili bilgi ve haberlerin yer aldığı sayfaya yönlendiriliyor.

nuzhet_gokdoganNüzhet Gökdoğan: Türkiye’de Gökbilimin Kurucusu Öncü Bir Bilim Kadını
Prof. Dr. Nüzhet Gökdoğan, 1954 yılında İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanlığına seçilerek ilk kadın dekan unvanını aldı.

Atatürk, tam bağımsız ve özgür bir ülke olabilmenin koşulunun bilim ve irfan olduğunu dile getirir. Cumhuriyet kurulduktan sonra bu düşüncesini uygulamak için 1924 yılında İstanbul Darülfünunu, İstanbul Üniversitesi olarak yeniler. Buna ek olarak, 1933 yılında üniversite reformuyla yükseköğrenimi yeniden yapılandırır.
Atatürk, tam bağımsız ve özgür bir ülke olabilmenin koşulunun bilim ve irfan olduğunu dile getirir. Cumhuriyet kurulduktan sonra bu düşüncesini uygulamak için 1924 yılında İstanbul Darülfünunu, İstanbul Üniversitesi olarak yeniler. Buna ek olarak, 1933 yılında üniversite reformuyla yükseköğrenimi yeniden yapılandırır.
1910 yı¬lında İstanbul’da doğan, 1928 yılında Erenköy Kız Lisesi’ni biti¬ren Prof. Gökdoğan, aynı yıl yapılan bir sınavı kazanarak mate¬matik ve fizik öğrenimi görmek için Fransa’ya gitti. Paris Üniversitesi’nden sertifikasını aldıktan sonra İstanbul’a geri döndü. Sonrasında da İstanbul Üniversitesi’nde çalışmaya başladı.
Aynı yıl Ord. Prof. Dr. Erwin Finlay Freundlich tarafından İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde Astronomi Enstitüsü kuruldu. Enstitüde okutulan astronomi dersleri, İngilizce anlatılmaktaydı.. Bu süreçte öğrenci olan Paris Pişmiş (Türk gökbilimci, 1911 – 1999) bir tercümanla birlikte dersleri Türkçe’ ye çeviriyordu. 1934-1935 yıllarında okutulan Gök Mekaniği dersini Nüzhet Toydemir Gökdoğan tercüme etti. 6 ay sonra da bu ders Türkçe olarak anlatılmaya başlandı.
1936 yılına gelindiğinde Gökdoğan üniversite bahçesinde küçük bir gözlemevi kurulması için çalışmalara başladı. Bu çalışmalar sırasında bu gözlemevine bir teleskop yerleştirildi. Bu daha önce Kandilli Gözlemevi için satın alınan teleskoptan sonra Türkiye’ye getirilen ikinci teleskoptur.
Freundlich’in yanında doktora tezini hazırlayan Nüzhet Toydemir, 1937 yılında Fen Doktoru unvanını aldı. Tezi İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nin kayıtlarındaki “bir numaralı” doktora tezidir.
Nüzhet Toydemir 1938 yılında Eski Bayındırlık Bakanı Ali Mukbil Gökdoğan ile evlendi. Bu evliliğinden 1941 yılında Cumhuriyet tarihinin ilk kadın keman virtüözü olan kızı Gönül Gökdoğan ve 1946 yılında da Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Profesör olan oğlu Ömer Can Gökdoğan dünyaya geldi.
Doçentlik tezini 1940 yılında veren Gökdoğan, William Marshall Smart’ın “Spherical Astronomy” adlı eserini “Kürevî Astronomi” adıyla Türkçeye çevirdi. 1 Aralık 1948’de Fen Fakültesi’nin teklifi ile İstanbul Üniversitesi Senatosu tarafından profesörlüğe yükseltildi ve Fen Fakültesi’ni temsil etmek üzere Üniversite Senatörü oldu. Böylece ilk kadın senatör olma unvanını elde etti.
Aynı yıl Cahit Arf, Mustafa İnan ve Nazım Terzioğlu ile birlikte Türk Matematik Derneği‘ni kurdular. 1949 yılında da Süreyya Ağaoğlu, Sara Akdik, Şevket Fazıla Giz, Remziye Hisar, Nebahat Karaorman, Müfide Küley, Türkan Rado, Pakize Tarzi, ve Beraat Zeki Üngör ile birlikte, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği’ni (TÜKD) kurdu. 1952 – 1954, 1954 – 1956, 1966 – 1968 ve 1968 – 1970 tarihleri arasında bu derneğin başkanlığını yaptı.
Gökdoğan’ın lise astronomi eğitiminde de önemli rolü vardır. 1940 yılında Astronomi, adıyla liseler için ders kitabı hazırlayan Gökdoğan, 1952 yılında da W. Gleisberg ile birlikte liseler için Kozmografya kitabı hazırladı. Bunlar dışında Gökdoğan’ın 1943 yılında Lütfi Biran ve Nazım Terzioğlu ile birlikte tercüme ettikleri Liseler İçin Cebir Temrinleri (P. Aubert ve G. Papelier) adlı bir kitabı daha vardır.
Gökdoğan, 23 Haziran 1954’te Fen Fakültesi Dekanlığına seçildi. Devamında ilk kadın dekan olarak bu görevini iki yıl sürdürdü. Aynı yıl, yani 1954’te Türk Astronomi Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı. Ayrıca Gökdoğan, 20 yıl kadar bu derneğin başkanlık görevini de yürüttü.
1955’te Dublin’de toplanan Uluslararası Astronomi Birliği Kongresi’ne ikinci kez katılan Gökdoğan, Kongre dönüşünde McMath Hulbert Gözlemevi’ne giderek bir Lyot filtresi (bir tür optik filtre) satın almak için girişimlerde bulundu. Bir yıl sonra İstanbul’a döndü ve gerekli ödeneği sağlayarak Lyot filtresini Üniversite’ye satın aldı. Böylece Güneş gözlemlerinin kapsamı genişledi. Zürich Gözlemevi müdürü Waldmeimer aracılığı ile gözlem sonuçları ayda iki defa yayımlanmaya başlandı.
Gökdoğan, 1958 yılında Astronomi Kürsüsü’nün başına geçti. 22 yıl Kürsü ve Bölüm başkanlığı görevini yürüttü. Bu sürede Fransa’da Meudon ve Nice, İsviçre’de Basel, İtalya’da Asiago Rasathaneleri ile ortak araştırma programları geliştirdi. Ayrıca kürsüde Güneş araştırmalarının yanı sıra diğer astrofizik araştırmaları da yapılmaya başlandı.
15-16 Ağustos 1962’de İngiltere’de yapılan yıldız atmosferleri kuramı üçüncü kongresine katıldı. 1970 yılında ise, Ortadoğu ülkeleri ve Yunanistan’ın katıldığı bir sempozyumu gerçekleştirdi. Bundan bir sene sonra da 27-29 Aralık’ta Astronomi Kürsüsü’nde Türk ve Balkan astronomların katıldığı “Kepler Sempozyumu”nu düzenledi. Bu sempozyumda “Kepler’den Önce ve Sonra Astronomide Gelişmeler” adıyla bir makale sundu.
1978’de ikinci kez Fen Fakültesi Dekanlığına seçilen Gökdoğan, Eylül ayında Silivri’de Türk ve bazı yabancı davetli astronomların katıldığı II. Ulusal Astronomi Kongresi’ni düzenledi. Bu Kongre, 1997’de kurulan Ulusal Gözlemevi fikrinin gündeme geldiği ve tartışılmaya başlandığı çok önemli bir toplantı olmuştur.
1980 yılında yaş sınırı nedeniyle emekli edildi ancak bilimsel çalışmalarına ara vermedi. 1982 yılında Atina’da ulusal arası bir kongreye katıldı. Burada K. Avcıoğlu ve D. Koçer ile birlikte “The Experimental Curve of Growth in Function of Different Sets of Oscillator Strengths” adında bir makale sundu. Gökdoğan, 23 Nisan 2003 yılında 93 yaşında hayatını yitirdi.

Son Güncelleme: Pazartesi, 14 Ağustos 2023 12:04

Gösterim: 1348

Bu hafta sonu okuldan karne alacak milyonlarca öğrenci kadar onların anne-babaları hatta yakın çevrelerinde bulunan diğer insanlar da karne heyecanını yaşayacaktır. Karne, belirli bir eğitim-öğretim süreci sonunda öğrencinin çalışmalarını herkesin anlayabileceği şekilde belirleyen bir değerlendirmedir.

alparslan dartanÖğrencilerin kişisel yeterlilikleri, yetkinlikleri alışkanlıkları, öğrenme biçimleri, ilişkileri yönetme süreçleri, okul iklimi gibi pek çok değişken akademik başarıyı etkiliyor. Ancak anne baba tutumu bunların içerisinde en belirleyici olanı.

Okul başarısına ilişkin yapılan araştırma¬larda, akademik başarısı düşük ve sınıfta kalma riski taşıyan öğrencileri diğer öğrencilerden ayıran en önemli etkenin, anne-baba desteği ve ilgisinden yoksunluk olduğunu gösteriyor.

Yine benzer araştırma sonuçları çocukların başarısızlıklarının yaşları ve sınıf seviyeleri arttıkça yükseldiğini gösteriyor. Pek çok sorunla boğuşan genç ergenler akademik başarısızlıklarında ailelerini yanlarında değil karşılarında buluyorlar. Bunun sonucunda sosyal ve duygusal açıdan yeterince beslenmeyen çocuklar doğal olarak başarılı olamıyorlar. 

Anne babalar bilmelidirler ki;

•          Karne sonuçları hem çocukların hem de anne babaların kendilerini değerlendirebilecekleri bir fırsattır, sonucu doğru okuyabilirlerse.

•          Eldeki karne bir sürecin değerlendirildiği bir belgedir. Eksiklikleri görebilmek için sürece geri dönüp bakmayı gerektirir. İyi notların yanında zayıf notlar almasının da normal olduğunu ve bu durumun çalışarak düzletilebileceğini bilin.

•          Eğitim açısından destekleyici bir tutum içinde bulunan ailelerden gelen çocukların okul başarıları daha yüksek oluyor.

•          Sıcak bir aile ortamı ve güven duygusu okul başarısının yükselmesinde önemlidir.

•          Okul ile düzenli iletişim içinde bulunan, bu ortak anlayış içinde çocuğuna eğitim desteği sağlayan velilerin çocukları okul başarılarının daha da yüksek olmaktadır.

•          Akademik başarı bütünsel başarısının göstergesi değildir. Kişilik değerlendirmesi ise asla değildir.

•          Kıyaslanmak hiçbir insanın hoşuna gitmez, birey olarak tüm çocuklar değerlidir. Onlara hak ettiği değeri mutlaka verin.

•          Başarı koşuluna bağlı bir sevgi olamaz.

•          Başarılı öğrencilerle hak edici bir övgü ve motivasyon gerekir, ancak bu abartılı bir sevince dönüşmemelidir.

Alpaslan Dartan

Başkan

Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği İstanbul Şubesi

> Karneleri İyi Okunmalı

Bu hafta sonu okuldan karne alacak milyonlarca öğrenci kadar onların anne-babaları hatta yakın çevrelerinde bulunan diğer insanlar da karne heyecanını yaşayacaktır. Karne, belirli bir eğitim-öğretim süreci sonunda öğrencinin çalışmalarını herkesin anlayabileceği şekilde belirleyen bir değerlendirmedir.

alparslan dartanÖğrencilerin kişisel yeterlilikleri, yetkinlikleri alışkanlıkları, öğrenme biçimleri, ilişkileri yönetme süreçleri, okul iklimi gibi pek çok değişken akademik başarıyı etkiliyor. Ancak anne baba tutumu bunların içerisinde en belirleyici olanı.

Okul başarısına ilişkin yapılan araştırma¬larda, akademik başarısı düşük ve sınıfta kalma riski taşıyan öğrencileri diğer öğrencilerden ayıran en önemli etkenin, anne-baba desteği ve ilgisinden yoksunluk olduğunu gösteriyor.

Yine benzer araştırma sonuçları çocukların başarısızlıklarının yaşları ve sınıf seviyeleri arttıkça yükseldiğini gösteriyor. Pek çok sorunla boğuşan genç ergenler akademik başarısızlıklarında ailelerini yanlarında değil karşılarında buluyorlar. Bunun sonucunda sosyal ve duygusal açıdan yeterince beslenmeyen çocuklar doğal olarak başarılı olamıyorlar. 

Anne babalar bilmelidirler ki;

•          Karne sonuçları hem çocukların hem de anne babaların kendilerini değerlendirebilecekleri bir fırsattır, sonucu doğru okuyabilirlerse.

•          Eldeki karne bir sürecin değerlendirildiği bir belgedir. Eksiklikleri görebilmek için sürece geri dönüp bakmayı gerektirir. İyi notların yanında zayıf notlar almasının da normal olduğunu ve bu durumun çalışarak düzletilebileceğini bilin.

•          Eğitim açısından destekleyici bir tutum içinde bulunan ailelerden gelen çocukların okul başarıları daha yüksek oluyor.

•          Sıcak bir aile ortamı ve güven duygusu okul başarısının yükselmesinde önemlidir.

•          Okul ile düzenli iletişim içinde bulunan, bu ortak anlayış içinde çocuğuna eğitim desteği sağlayan velilerin çocukları okul başarılarının daha da yüksek olmaktadır.

•          Akademik başarı bütünsel başarısının göstergesi değildir. Kişilik değerlendirmesi ise asla değildir.

•          Kıyaslanmak hiçbir insanın hoşuna gitmez, birey olarak tüm çocuklar değerlidir. Onlara hak ettiği değeri mutlaka verin.

•          Başarı koşuluna bağlı bir sevgi olamaz.

•          Başarılı öğrencilerle hak edici bir övgü ve motivasyon gerekir, ancak bu abartılı bir sevince dönüşmemelidir.

Alpaslan Dartan

Başkan

Türk Psikolojik Danışma ve Rehberlik Derneği İstanbul Şubesi

Son Güncelleme: Cuma, 08 Haziran 2012 08:49

Gösterim: 2664

Sabri Ülker Vakfı, günümüzde çocukların kitap okuma alışkanlıklarını analiz etmek amacıyla gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Araştırma, çocukların sesli kitap ve e-kitaplara eskiye göre çok daha alışık olduğu ve ailelerin kitap fiyatlarını zorlayıcı bulduğu gibi önemli sonuçlar ortaya koydu. Aylık ortalama 180 TL’nin çocuk kitabına ayrıldığını gösteren araştırma, önemli bir yüzdelik dilimin satın almak yerine değiş tokuş veya ödünç yoluyla kitap edindiğini gösteriyor.

sabri_ulker_vakfi_anketSabri Ülker Vakfı’nın beslenme konusunda toplumu doğru bilgilendirme hedefiyle 2019 yılında kurduğu Sabri Ülker Vakfı Yayınları’nın, çocukların kitap okuma alışkanlıklarını daha iyi anlamak amacıyla gerçekleştirdiği Türkiye Çocuk Kitabı Okuma Alışkanlıkları Araştırması çarpıcı sonuçlar ortaya koydu.

Sabri Ülker Vakfı Yayınları tarafından FRAM araştırma şirketinin yaptığı araştırma, Türkiye temsili 13 ilde 3-10 yaş arası çocuğu olan ve 20-55 yaş arası kitap okuyanlar ya da çocuğuna kitap okuyan 309 anne ile görüşülerek gerçekleştirildi. Araştırmaya göre çocukların çoğunluğunun kitap okumayı sevdiği, ebeveynleri kitap okuyan çocukların kitap okuma alışkanlığı kazanmaya daha yatkın olduğu, sesli kitap ve e-kitapların çocuklar tarafından yaygın olarak tercih edildiği gibi çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı.

“Araştırmaya göre çocukların yüzde 80’i kitap okumayı seviyor”

Kitap Okuma Alışkanlıkları Araştırması’nın sonuçlarına baktıklarında; vakfın ve yayınevinin misyonunun, ebeveynlerin ve çocukların beklentileri ile paralel olduğunu gördüklerini ifade eden Sabri Ülker Vakfı Genel Sekreteri Selen Tokcan şöyle konuştu; “Araştırmaya göre çocukların yüzde 80’i kitap okumayı seviyor. Ne mutlu bizlere ki çocuklara kitap sevgisi aşılamayı misyon edinmiş bir kurum olarak böyle bir sonuçla karşılaştık. Ebeveynlerin de çocuklarına kitap okuyarak kitap sevgisini ve okuma alışkanlığını geliştirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Yine araştırmaya göre çocuklar hayal gücünü geliştiren, görselleri bol ve yeni şeyler öğrendikleri kitapları keyifle okuyor.”

 

Çocuklar kitap okumayı ve kendilerine kitap okunmasını seviyor

  • Araştırmaya göre çocukların yüzde 80’i kitap okumaktan keyif alıyor.
  • Ebeveynlerde çocuklarına kitap okuyarak kitap sevgisini ve okuma alışkanlığını geliştirmeye çalışıyor. Araştırmaya katılan annelerin yüzde 73’ü haftada en az 3 gün çocuklarına kitap okuduklarını belirtti.

Kitap okuyan anneler çocuklara iyi örnek oluyor

  • Araştırma annelerin okuma alışkanlığında önemli bir örnek olduğunun altını çiziyor.Annelerin yüzde 92’si genel olarak kitap okuduğunu belirtirken, yüzde 63’ü haftanın en az 3 günü kitap okuyor. 3-5 yaş arası çocuğu olan annelerin %58’i, 6-10 yaş arası çocuğu olanların ise %67’si haftada en az 3 gün çocuklarına kitap okuyor. Çocukları kadar sık olmasa da annelerin çoğunluğunun kitap okuyor olması çocuklarına iyi örnek olduklarını gösteriyor. Ayrıca, kitap okuyan annelerin çocuklarının da kitap okumayı sevdiği görülüyor.

Masal ve hikayeler en sevilen kitaplar oldu

  • Çocukların hayal gücünü geliştiren, görselleri bol ve yeni şeyler öğrendikleri kitapları keyifle okuduğunu ortaya koyan araştırmada3-5 yaş arası çocukların favorisinin masal, hikâye ve resimli kitaplar olduğu belirtiliyor. 6-10 yaş arasında ise hikâye ve çizgi romanların çok sevildiği görülüyor.

Masal anlatan büyüklerin yerini sesli masallar aldı

  • Araştırmaya göre; çocuklar dijital ekranlardan kitap okumaya da aşinalar. Çocukların yüzde 37’si telefon ve tablet üzerinden e-kitap okuyor. Ayrıca annelerin %45’i çocuklarına sesli kitap dinletiyor.3-5 yaş arası çocukların yüzde 70’i, 6-10 yaş arası çocukların ise %44’ü sesli kitap dinliyor.Çocuklar en çok sesli kitapları YouTube (yüzde 81) üzerinden dinliyor.

Okul öncesi kitap seçiminde sosyal medya önemli bir kaynak

  • Araştırmada çocuklarına kitap alırken öğretmenlerin (yüzde 61) ve çevrenin tavsiyeleri (yüzde 51) aileler için genel olarak en etkili kaynaklar olarak belirtiliyor. Kitap alırken sosyal medya ve internet kaynaklarından en az birisini kullanarak araştırma yapanların oranı ise yüzde 75 oldu. 3-5 yaş çocuklarda ise anneler kitap edinirken en etkili kaynaklarının internetteki kitap siteleri (yüzde 24), arkadaş tavsiyeleri ve sosyal medyada takip edilen kişiler olduğunu belirtiyor.

Kitaba ayrılan aylık bütçe 180 TL

  • Araştırmanın ortaya koyduğu bir diğer önemli veri ise kitap fiyatlarının yüksek bulunması ve ailelerin alternatif arayışına yönelmeleri oldu. Ebeveynlerin yarıya yakını çocuk kitaplarının fiyatını yüksek bulduğunu ve çocuklarına yeterince kitap almakta zorlandıklarını ifade ediyor.
  • Ailelerin kitap için ayırdıkları ortalama bütçe aylık 180 TL. Anneler indirim ve kampanyalardan faydalanmak için online alışverişe yönleniyor. Kitap satın alım detaylarına bakıldığında ise kitapların yarısının fiziksel olarak mağazadan satın alındığı, yarısının ise online olarak alındığı belirtiliyor.
  • Araştırma kitap alımındaki temel belirleyenin fiyat olduğunu ortaya koyuyor.

“Okullarda kütüphane açmaya devam edeceğiz”

Çocuklara ücretsiz kitap temin eden okul kütüphanelerinin büyük önem taşıdığını belirten Selen Tokcan, “Vakfımız, Şubat 2022’de bir ilki gerçekleştirerek Adana Mimar Kemal İlkokulu’nda Sabri Ülker Vakfı Yayınları Kütüphanesini açarak bu konuda öngörülü yaklaşımıyla ne kadar doğru adımlarla ilerlediğini göstermiş oldu. Önümüzdeki dönemde farklı okullarda kütüphaneler açarak daha çok çocuğun kitapla tanışmasını, kitap ödünç alma alışkanlığı kazanmasını ve maddi durumu yeterli olmayan çocukların da zengin bir kitap içeriğine erişim sağlamasını hedefliyoruz” dedi. Tokcan ayrıca, Yıldız Holding çalışanlarının düzenlediği kitap bağışı kampanyaları ile bugüne kadar toplanan toplam 2.500 kitabı Sabri Ülker Vakfı Kütüphanesi’ne gönderdiklerini ifade etti.

“Sabri Ülker Vakfı Yayınları önemli bir açığı kapatıyor”

Araştırma sonuçlarını değerlendiren Sabri Ülker Vakfı Yayınları Yayın Danışmanı Prof. Ali Atıf Bir,“Burada önemli olan çocukların hem sevdiği hem de onlara değer katacak kitapları bulmak. Anneler bu kitapları ellerine alıp karıştırdıklarında çocuklarının o kitaba ihtiyacı olup olmadığını, sevip sevmediğini biliyorlar. Çocuk yayıncılığında bu duyarlılığı yakalamak çok önemli. Sabri Ülker Vakfı, Şok marketlerin büyük desteğini arkasına alarak bu alanda başarıyı yakalıyor. Popüler bilim başlığı altında gıda, beslenme ve sağlık alanlarında en fazla tartışılan konulara ışık tutan uluslararası güncel eserleri de Türkçeleştirerek bu alandaki önemli bir açığı kapatıyor. Bu alanda çok sayıda eser olmasına karşın bilimsel içerik yoksunluğu var. Sabri Ülker Vakfı Yayınları tamamen bilimsel referansları esas alıyor” dedi.

Sabri Ülker Vakfı Yayınları; çocuk kitapları, akademik ve popüler bilim kategorilerinde yurt içi ve yurt dışından referans çalışmaları okuyucularıyla buluşturuyor. Murat Ülker’in eseri olan Hayatın İpuçları, bilim serisi altında yayımlanan “Kötü Tavsiye”, “Bilim İletişimi”, “Yemek Savaşları”, “Son Kullanma Tarihi” gibi pek çok değerli kitap bu çatı altında okuyucularla buluşuyor. Amerikan Psikoloji Derneği tarafından hazırlanan seri ve Uzman Psikolog Nazlı Toraman Aydın tarafından kaleme alınan çocuk kitap serileri ile çocuklara bilimsel altyapısı olan eserler sunuyor. 2023 yılının ilk yarısında ise Şok marketlerde toplam 800 bin adet çocuk kitabı satıldı.

> Türkiye Çocuk Kitabı Okuma Alışkanlıkları Araştırması sonuçları açıklandı

Sabri Ülker Vakfı, günümüzde çocukların kitap okuma alışkanlıklarını analiz etmek amacıyla gerçekleştirdiği araştırmanın sonuçlarını açıkladı. Araştırma, çocukların sesli kitap ve e-kitaplara eskiye göre çok daha alışık olduğu ve ailelerin kitap fiyatlarını zorlayıcı bulduğu gibi önemli sonuçlar ortaya koydu. Aylık ortalama 180 TL’nin çocuk kitabına ayrıldığını gösteren araştırma, önemli bir yüzdelik dilimin satın almak yerine değiş tokuş veya ödünç yoluyla kitap edindiğini gösteriyor.

sabri_ulker_vakfi_anketSabri Ülker Vakfı’nın beslenme konusunda toplumu doğru bilgilendirme hedefiyle 2019 yılında kurduğu Sabri Ülker Vakfı Yayınları’nın, çocukların kitap okuma alışkanlıklarını daha iyi anlamak amacıyla gerçekleştirdiği Türkiye Çocuk Kitabı Okuma Alışkanlıkları Araştırması çarpıcı sonuçlar ortaya koydu.

Sabri Ülker Vakfı Yayınları tarafından FRAM araştırma şirketinin yaptığı araştırma, Türkiye temsili 13 ilde 3-10 yaş arası çocuğu olan ve 20-55 yaş arası kitap okuyanlar ya da çocuğuna kitap okuyan 309 anne ile görüşülerek gerçekleştirildi. Araştırmaya göre çocukların çoğunluğunun kitap okumayı sevdiği, ebeveynleri kitap okuyan çocukların kitap okuma alışkanlığı kazanmaya daha yatkın olduğu, sesli kitap ve e-kitapların çocuklar tarafından yaygın olarak tercih edildiği gibi çarpıcı sonuçlar ortaya çıktı.

“Araştırmaya göre çocukların yüzde 80’i kitap okumayı seviyor”

Kitap Okuma Alışkanlıkları Araştırması’nın sonuçlarına baktıklarında; vakfın ve yayınevinin misyonunun, ebeveynlerin ve çocukların beklentileri ile paralel olduğunu gördüklerini ifade eden Sabri Ülker Vakfı Genel Sekreteri Selen Tokcan şöyle konuştu; “Araştırmaya göre çocukların yüzde 80’i kitap okumayı seviyor. Ne mutlu bizlere ki çocuklara kitap sevgisi aşılamayı misyon edinmiş bir kurum olarak böyle bir sonuçla karşılaştık. Ebeveynlerin de çocuklarına kitap okuyarak kitap sevgisini ve okuma alışkanlığını geliştirmeye çalıştıklarını görüyoruz. Yine araştırmaya göre çocuklar hayal gücünü geliştiren, görselleri bol ve yeni şeyler öğrendikleri kitapları keyifle okuyor.”

 

Çocuklar kitap okumayı ve kendilerine kitap okunmasını seviyor

  • Araştırmaya göre çocukların yüzde 80’i kitap okumaktan keyif alıyor.
  • Ebeveynlerde çocuklarına kitap okuyarak kitap sevgisini ve okuma alışkanlığını geliştirmeye çalışıyor. Araştırmaya katılan annelerin yüzde 73’ü haftada en az 3 gün çocuklarına kitap okuduklarını belirtti.

Kitap okuyan anneler çocuklara iyi örnek oluyor

  • Araştırma annelerin okuma alışkanlığında önemli bir örnek olduğunun altını çiziyor.Annelerin yüzde 92’si genel olarak kitap okuduğunu belirtirken, yüzde 63’ü haftanın en az 3 günü kitap okuyor. 3-5 yaş arası çocuğu olan annelerin %58’i, 6-10 yaş arası çocuğu olanların ise %67’si haftada en az 3 gün çocuklarına kitap okuyor. Çocukları kadar sık olmasa da annelerin çoğunluğunun kitap okuyor olması çocuklarına iyi örnek olduklarını gösteriyor. Ayrıca, kitap okuyan annelerin çocuklarının da kitap okumayı sevdiği görülüyor.

Masal ve hikayeler en sevilen kitaplar oldu

  • Çocukların hayal gücünü geliştiren, görselleri bol ve yeni şeyler öğrendikleri kitapları keyifle okuduğunu ortaya koyan araştırmada3-5 yaş arası çocukların favorisinin masal, hikâye ve resimli kitaplar olduğu belirtiliyor. 6-10 yaş arasında ise hikâye ve çizgi romanların çok sevildiği görülüyor.

Masal anlatan büyüklerin yerini sesli masallar aldı

  • Araştırmaya göre; çocuklar dijital ekranlardan kitap okumaya da aşinalar. Çocukların yüzde 37’si telefon ve tablet üzerinden e-kitap okuyor. Ayrıca annelerin %45’i çocuklarına sesli kitap dinletiyor.3-5 yaş arası çocukların yüzde 70’i, 6-10 yaş arası çocukların ise %44’ü sesli kitap dinliyor.Çocuklar en çok sesli kitapları YouTube (yüzde 81) üzerinden dinliyor.

Okul öncesi kitap seçiminde sosyal medya önemli bir kaynak

  • Araştırmada çocuklarına kitap alırken öğretmenlerin (yüzde 61) ve çevrenin tavsiyeleri (yüzde 51) aileler için genel olarak en etkili kaynaklar olarak belirtiliyor. Kitap alırken sosyal medya ve internet kaynaklarından en az birisini kullanarak araştırma yapanların oranı ise yüzde 75 oldu. 3-5 yaş çocuklarda ise anneler kitap edinirken en etkili kaynaklarının internetteki kitap siteleri (yüzde 24), arkadaş tavsiyeleri ve sosyal medyada takip edilen kişiler olduğunu belirtiyor.

Kitaba ayrılan aylık bütçe 180 TL

  • Araştırmanın ortaya koyduğu bir diğer önemli veri ise kitap fiyatlarının yüksek bulunması ve ailelerin alternatif arayışına yönelmeleri oldu. Ebeveynlerin yarıya yakını çocuk kitaplarının fiyatını yüksek bulduğunu ve çocuklarına yeterince kitap almakta zorlandıklarını ifade ediyor.
  • Ailelerin kitap için ayırdıkları ortalama bütçe aylık 180 TL. Anneler indirim ve kampanyalardan faydalanmak için online alışverişe yönleniyor. Kitap satın alım detaylarına bakıldığında ise kitapların yarısının fiziksel olarak mağazadan satın alındığı, yarısının ise online olarak alındığı belirtiliyor.
  • Araştırma kitap alımındaki temel belirleyenin fiyat olduğunu ortaya koyuyor.

“Okullarda kütüphane açmaya devam edeceğiz”

Çocuklara ücretsiz kitap temin eden okul kütüphanelerinin büyük önem taşıdığını belirten Selen Tokcan, “Vakfımız, Şubat 2022’de bir ilki gerçekleştirerek Adana Mimar Kemal İlkokulu’nda Sabri Ülker Vakfı Yayınları Kütüphanesini açarak bu konuda öngörülü yaklaşımıyla ne kadar doğru adımlarla ilerlediğini göstermiş oldu. Önümüzdeki dönemde farklı okullarda kütüphaneler açarak daha çok çocuğun kitapla tanışmasını, kitap ödünç alma alışkanlığı kazanmasını ve maddi durumu yeterli olmayan çocukların da zengin bir kitap içeriğine erişim sağlamasını hedefliyoruz” dedi. Tokcan ayrıca, Yıldız Holding çalışanlarının düzenlediği kitap bağışı kampanyaları ile bugüne kadar toplanan toplam 2.500 kitabı Sabri Ülker Vakfı Kütüphanesi’ne gönderdiklerini ifade etti.

“Sabri Ülker Vakfı Yayınları önemli bir açığı kapatıyor”

Araştırma sonuçlarını değerlendiren Sabri Ülker Vakfı Yayınları Yayın Danışmanı Prof. Ali Atıf Bir,“Burada önemli olan çocukların hem sevdiği hem de onlara değer katacak kitapları bulmak. Anneler bu kitapları ellerine alıp karıştırdıklarında çocuklarının o kitaba ihtiyacı olup olmadığını, sevip sevmediğini biliyorlar. Çocuk yayıncılığında bu duyarlılığı yakalamak çok önemli. Sabri Ülker Vakfı, Şok marketlerin büyük desteğini arkasına alarak bu alanda başarıyı yakalıyor. Popüler bilim başlığı altında gıda, beslenme ve sağlık alanlarında en fazla tartışılan konulara ışık tutan uluslararası güncel eserleri de Türkçeleştirerek bu alandaki önemli bir açığı kapatıyor. Bu alanda çok sayıda eser olmasına karşın bilimsel içerik yoksunluğu var. Sabri Ülker Vakfı Yayınları tamamen bilimsel referansları esas alıyor” dedi.

Sabri Ülker Vakfı Yayınları; çocuk kitapları, akademik ve popüler bilim kategorilerinde yurt içi ve yurt dışından referans çalışmaları okuyucularıyla buluşturuyor. Murat Ülker’in eseri olan Hayatın İpuçları, bilim serisi altında yayımlanan “Kötü Tavsiye”, “Bilim İletişimi”, “Yemek Savaşları”, “Son Kullanma Tarihi” gibi pek çok değerli kitap bu çatı altında okuyucularla buluşuyor. Amerikan Psikoloji Derneği tarafından hazırlanan seri ve Uzman Psikolog Nazlı Toraman Aydın tarafından kaleme alınan çocuk kitap serileri ile çocuklara bilimsel altyapısı olan eserler sunuyor. 2023 yılının ilk yarısında ise Şok marketlerde toplam 800 bin adet çocuk kitabı satıldı.

Son Güncelleme: Perşembe, 03 Ağustos 2023 13:09

Gösterim: 1328


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.