Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, 28 Şubat'ın Türkiye'de mesleki eğitimde büyük bir tahribat yaptığını belirterek, ''Göreceksiniz meslek liseleri yeniden ülkenin en popüler okulları haline gelecek. Türkiye'de lise eğitiminin yüzde 65'ini yüzde 70'ini, meslek lisesi eğitimi haline getirmekte kararlıyız'' dedi.

çocuklar 28 şubat mağduruErgün, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi kreşinin temel atma töreninde yaptığı konuşmada, kendi bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arasında yapılan protokol gereği Türkiye'deki bütün organize sanayi bölgelerinde özellikle kadın çalışanların yoğun olduğu organize sanayi bölgelerinden başlamak üzere kreşler yapılacağını belirtti.

Şu anda 15-20'ye yakın organize sanayi bölgesinde bu faaliyetlerin başladığını aktaran Ergün, bütün organize sanayi bölgelerinde kadın çalışanların çocuklarını güvenle bırakabilecekleri, eğitim sürecine de başlamalarına imkan veren bir ortamın doğacağını vurgulayarak, şöyle konuştu:

''Artık çalışma hayatına, sosyal hayata, siyasal hayata kadınlarımızın daha aktif şekilde katılmasını istiyoruz. Ama hayatın bir başka gerçeği daha var. Hayat aile olarak devam edecek. Aile de toplumun temeli. Çocuklarsa toplumun bekası. Dolayısıyla aile ve çocuklar için çalışma hayatı toplumsal hayat, bunlar birbiriyle çok iyi bağlarla bağlanması lazım. Bunları birbirine feda etmeden yolumuza devam etmemiz lazım. Şimdiye kadar belki, Türkiye bazı konularda geç kalmış olabilir. Ama geç kaldığımız konuları da hızlı şekilde telafi ediyoruz.''

''28 Şubat'a kurban gitti çocuklar''

Organize sanayi bölgelerinde nitelikli eleman ihtiyacının uzun zamandan beri ortaya çıkan bir ihtiyaç olduğuna işaret eden Bakan Ergün, şunları kaydetti:

''Bunun en önemli nedeni Türkiye'de mesleki eğitimin tahrip edilmiş olmasıdır. Özellikle 97 yılından sonraki gelişmeler, Türkiye'de hemen hemen 2007 sonrasına kadar devam eden bir süreçte, büyük bir tahribat yaptı meslek eğitimde. Meslek liselerinde öğrenciler azaldı, öğrenci nitelikleri zayıfladı, iyi öğretmenler başka okullara kaçtılar. Adeta meslek liselerinden mezun olanlar bile iş göremez hale geldiler. Niye- Çünkü çocukların önü tıkandı. Üniversiteye gitmeleri engellendi. Aylaklarına koca koca taşlar bağlandı neredeyse ve hadi koşun denildi. Bu büyük haksızlıktı. Bu haksızlığı düzeltene kadar 10 yıldan fazla zaman beklememiz gerekiyordu. Yok Anayasa Mahkemesi, yok Danıştay, yok işte eski cumhurbaşkanlığı makamının vetoları, muhalefetin farklı yaklaşımı... 28 Şubat'a kurban gitti çocuklar, bu kadar genç... Yazık oldu. Bu kadar memleketin geleceği tahrip edildi.''

Şimdi bu engellerin kalktığını vurgulayan Ergün, ''Göreceksiniz meslek liseleri yeniden ülkenin en popüler okulları haline gelecekler. Türkiye'de lise eğitiminin yüzde 65'ini, yüzde 70'ini meslek lisesi eğitimi haline getirmekte kararlıyız. 4+4+4 eğitim sistemiyle mesleki eğitime yönlendirme açısından önemli bir işlev göreceğiz'' diye konuştu.

Gaziantep-Kilis ortak sanayi bölgesi kurulması

Organize sanayi bölgelerinde öğrencilerle sanayinin iç içe olmasını sağlamaya çalıştıklarını, Türkiye'nin birçok organize sanayi bölgesinde meslek lisesi kurduklarını anlatan Ergün, parlamentodan geçen ''Torba Yasa''da meslek liseleriyle ilgili dikkat çekici konu olduğunu söyledi.

''Organize sanayi bölgelerinde kurulan meslek liselerinde, Milli Eğitim Bakanlığı kendi meslek liselerinde öğrenci başına kaç lira harcama yapıyorsa onun 1,5 katı kadar nakit destek verecek'' diyen Ergün, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi yönetimine de kanunun avantajından yararlanabilmeleri için bölgede kulan meslek lisesini işletmelerini tavsiye etti.

Gaziantep'te organize sanayi bölgelerinin sanayileşmenin çok önemli altyapıları olduğunu vurgulayan Ergün, Gaziantep'te şu anda 5 tane olan organize sanayi bölgelerinin yakın zamanda 10'a çıkabileceğini kaydetti.

Bakanlık olarak iş yapmak isteyenlerin önündeki engelleri kaldırdıklarını ifade eden Bakan Ergün, Gaziantep ile Kilis'in ortak organize sanayi bölgesi kurma projesine değinerek, ''İki il işbirliği modeliyle bir organize sanayi bölgesi geliştirme konusunda beraber çalışmış olacaklar. O modeli de nasıl daha sağlıklı şekilde işletebiliriz diye bugün üzerinde çalışacağız. Yeri de arkadaşlarımızla göreceğiz. Onun da hayata geçmesiyle Gaziantep-Kilis istikametinde yeni bir sanayi profili ortaya çıkmış olacak. Bunu da hep beraber hayata geçirmenin mutluluğunu birlikte inşallah yaşayacağız'' diye konuştu.

Gaziantep'in yeni teşvik sisteminde 3. bölgede yer aldığını anımsatan Ergün, işadamlarının atacağı adımlara göre 5. bölge ve 6. bölge teşviklerinden de yararlanabileceğinin altını çizdi.

Ergün, ''O nasıl olacak- Gaziantep artık sanayileşmede öyle yere geldi ki, harcıalem mallar üretmeyi düşünmeyecek. Nitelikli ürünler, yüksek katma değerli ileri teknoloji ürünler üretmeyi düşünecek. Türkiye'nin cari açık verdiği alanlardaki üretime odaklanacak. Daha çok hangi ürünlerin ithalatını yapıyorsa bunlara bakacak'' dedi.

> Lise eğitiminin yüzde 70'i mesleki eğitim olacak

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, 28 Şubat'ın Türkiye'de mesleki eğitimde büyük bir tahribat yaptığını belirterek, ''Göreceksiniz meslek liseleri yeniden ülkenin en popüler okulları haline gelecek. Türkiye'de lise eğitiminin yüzde 65'ini yüzde 70'ini, meslek lisesi eğitimi haline getirmekte kararlıyız'' dedi.

çocuklar 28 şubat mağduruErgün, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi kreşinin temel atma töreninde yaptığı konuşmada, kendi bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı arasında yapılan protokol gereği Türkiye'deki bütün organize sanayi bölgelerinde özellikle kadın çalışanların yoğun olduğu organize sanayi bölgelerinden başlamak üzere kreşler yapılacağını belirtti.

Şu anda 15-20'ye yakın organize sanayi bölgesinde bu faaliyetlerin başladığını aktaran Ergün, bütün organize sanayi bölgelerinde kadın çalışanların çocuklarını güvenle bırakabilecekleri, eğitim sürecine de başlamalarına imkan veren bir ortamın doğacağını vurgulayarak, şöyle konuştu:

''Artık çalışma hayatına, sosyal hayata, siyasal hayata kadınlarımızın daha aktif şekilde katılmasını istiyoruz. Ama hayatın bir başka gerçeği daha var. Hayat aile olarak devam edecek. Aile de toplumun temeli. Çocuklarsa toplumun bekası. Dolayısıyla aile ve çocuklar için çalışma hayatı toplumsal hayat, bunlar birbiriyle çok iyi bağlarla bağlanması lazım. Bunları birbirine feda etmeden yolumuza devam etmemiz lazım. Şimdiye kadar belki, Türkiye bazı konularda geç kalmış olabilir. Ama geç kaldığımız konuları da hızlı şekilde telafi ediyoruz.''

''28 Şubat'a kurban gitti çocuklar''

Organize sanayi bölgelerinde nitelikli eleman ihtiyacının uzun zamandan beri ortaya çıkan bir ihtiyaç olduğuna işaret eden Bakan Ergün, şunları kaydetti:

''Bunun en önemli nedeni Türkiye'de mesleki eğitimin tahrip edilmiş olmasıdır. Özellikle 97 yılından sonraki gelişmeler, Türkiye'de hemen hemen 2007 sonrasına kadar devam eden bir süreçte, büyük bir tahribat yaptı meslek eğitimde. Meslek liselerinde öğrenciler azaldı, öğrenci nitelikleri zayıfladı, iyi öğretmenler başka okullara kaçtılar. Adeta meslek liselerinden mezun olanlar bile iş göremez hale geldiler. Niye- Çünkü çocukların önü tıkandı. Üniversiteye gitmeleri engellendi. Aylaklarına koca koca taşlar bağlandı neredeyse ve hadi koşun denildi. Bu büyük haksızlıktı. Bu haksızlığı düzeltene kadar 10 yıldan fazla zaman beklememiz gerekiyordu. Yok Anayasa Mahkemesi, yok Danıştay, yok işte eski cumhurbaşkanlığı makamının vetoları, muhalefetin farklı yaklaşımı... 28 Şubat'a kurban gitti çocuklar, bu kadar genç... Yazık oldu. Bu kadar memleketin geleceği tahrip edildi.''

Şimdi bu engellerin kalktığını vurgulayan Ergün, ''Göreceksiniz meslek liseleri yeniden ülkenin en popüler okulları haline gelecekler. Türkiye'de lise eğitiminin yüzde 65'ini, yüzde 70'ini meslek lisesi eğitimi haline getirmekte kararlıyız. 4+4+4 eğitim sistemiyle mesleki eğitime yönlendirme açısından önemli bir işlev göreceğiz'' diye konuştu.

Gaziantep-Kilis ortak sanayi bölgesi kurulması

Organize sanayi bölgelerinde öğrencilerle sanayinin iç içe olmasını sağlamaya çalıştıklarını, Türkiye'nin birçok organize sanayi bölgesinde meslek lisesi kurduklarını anlatan Ergün, parlamentodan geçen ''Torba Yasa''da meslek liseleriyle ilgili dikkat çekici konu olduğunu söyledi.

''Organize sanayi bölgelerinde kurulan meslek liselerinde, Milli Eğitim Bakanlığı kendi meslek liselerinde öğrenci başına kaç lira harcama yapıyorsa onun 1,5 katı kadar nakit destek verecek'' diyen Ergün, Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi yönetimine de kanunun avantajından yararlanabilmeleri için bölgede kulan meslek lisesini işletmelerini tavsiye etti.

Gaziantep'te organize sanayi bölgelerinin sanayileşmenin çok önemli altyapıları olduğunu vurgulayan Ergün, Gaziantep'te şu anda 5 tane olan organize sanayi bölgelerinin yakın zamanda 10'a çıkabileceğini kaydetti.

Bakanlık olarak iş yapmak isteyenlerin önündeki engelleri kaldırdıklarını ifade eden Bakan Ergün, Gaziantep ile Kilis'in ortak organize sanayi bölgesi kurma projesine değinerek, ''İki il işbirliği modeliyle bir organize sanayi bölgesi geliştirme konusunda beraber çalışmış olacaklar. O modeli de nasıl daha sağlıklı şekilde işletebiliriz diye bugün üzerinde çalışacağız. Yeri de arkadaşlarımızla göreceğiz. Onun da hayata geçmesiyle Gaziantep-Kilis istikametinde yeni bir sanayi profili ortaya çıkmış olacak. Bunu da hep beraber hayata geçirmenin mutluluğunu birlikte inşallah yaşayacağız'' diye konuştu.

Gaziantep'in yeni teşvik sisteminde 3. bölgede yer aldığını anımsatan Ergün, işadamlarının atacağı adımlara göre 5. bölge ve 6. bölge teşviklerinden de yararlanabileceğinin altını çizdi.

Ergün, ''O nasıl olacak- Gaziantep artık sanayileşmede öyle yere geldi ki, harcıalem mallar üretmeyi düşünmeyecek. Nitelikli ürünler, yüksek katma değerli ileri teknoloji ürünler üretmeyi düşünecek. Türkiye'nin cari açık verdiği alanlardaki üretime odaklanacak. Daha çok hangi ürünlerin ithalatını yapıyorsa bunlara bakacak'' dedi.

Son Güncelleme: Cuma, 06 Temmuz 2012 16:18

Gösterim: 2655

Öğretmenlik ve kamudaki A grubu kadrolar için yarın ve 8 Temmuz 2012 Pazar günü Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) yapılacak.

KPSS'de geçmiş yıllara ait sorular ve cevapları

KPSS sınavı yarın başlıyorÖlçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi'nce (ÖSYM) gerçekleştirilecek sınav, 81 il merkezinde ve Lefkoşa'da Cumartesi sabah, Cumartesi öğleden sonra, Pazar sabah ve Pazar öğleden sonra olmak üzere dört oturumda yapılacak.

Sınavın sabah oturumları 09.30'da, öğleden sonraki oturumları 14.30'da başlayacak.

Adaylar sınava, ÖSYM'nin ''http://ais.osym.gov.tr'' internet adresinden, her oturum için ayrı ayrı edinecekleri sınava giriş belgeleri ve nüfus cüzdanı/pasaport ile girecekler. Sınava giriş belgeleri adayların adreslerine ayrıca gönderilmeyecek.

> KPSS sınavı yarın başlıyor

Öğretmenlik ve kamudaki A grubu kadrolar için yarın ve 8 Temmuz 2012 Pazar günü Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS) yapılacak.

KPSS'de geçmiş yıllara ait sorular ve cevapları

KPSS sınavı yarın başlıyorÖlçme, Seçme ve Yerleştirme Merkezi'nce (ÖSYM) gerçekleştirilecek sınav, 81 il merkezinde ve Lefkoşa'da Cumartesi sabah, Cumartesi öğleden sonra, Pazar sabah ve Pazar öğleden sonra olmak üzere dört oturumda yapılacak.

Sınavın sabah oturumları 09.30'da, öğleden sonraki oturumları 14.30'da başlayacak.

Adaylar sınava, ÖSYM'nin ''http://ais.osym.gov.tr'' internet adresinden, her oturum için ayrı ayrı edinecekleri sınava giriş belgeleri ve nüfus cüzdanı/pasaport ile girecekler. Sınava giriş belgeleri adayların adreslerine ayrıca gönderilmeyecek.

Son Güncelleme: Cuma, 06 Temmuz 2012 13:57

Gösterim: 2205

Zaman Gazetesi Yazarı Mümtaz'er Türköne’nin bugünkü yazısı.

   İmam hatiplere ihtiyaç var mı? Ali Bulaç'ın dünkü yazısı imam hatip meselesini, medenî ve seviyeli bir şekilde tartışma fırsatı sunuyor. "İmam hatiplere ihtiyaç artarak sürüyor" diye bağladığı tezini, her biri ciddi bir müzakere ve münakaşa konusu olabilecek derli-toplu beş farklı gerekçeye dayandırıyor.

Bu gerekçeleri, imam hatiplerin devamının dayanağı olmanın ötesinde Türkiye'nin ihtiyaçları olarak okumak ve her birine katılmak mümkün. Bir ortak payda oluşturduğu için kısaca tekrarlayalım: Birincisi, iyi insan yetiştirmek. İkincisi, hem Batı bilimini hem de İslâm'ı öğrenmek. Üçüncüsü, toplumda dikey mobilizasyon (sınıf atlama) kanalı olmak. Dördüncüsü, evrensel olarak dünyanın her yerinde olduğu gibi aileyi korumak başta olmak üzere toplumu sağlıklı bir denge içinde tutmak adına dindarlığı, "dindar nesiller yetiştirmeyi" teşvik etmek. Ve son olarak, Türkiye'nin İslâm dünyası ile entegrasyonu için İslâmî tefekkürün ve ilimlerin önünü açmak.

Ali Bulaç'ın saydıkları, başka açıdan muhafazakâr ideolojinin temel sütunları olarak da okunabilir. Veya daha dar anlamda, din eğitimine olan ihtiyacı temellendirebilir. Hepsinde hemfikirim. Ancak bu gerekçeler "İmam hatipler miadını doldurdu" tezine bir halel getirmiyor. Çünkü sorun daha köklü. Artık imam hatipler, Ali Bulaç'ın sıraladığı ihtiyaçları karşılama yeteneğine sahipler mi? Bu büyük vazifelerin ve yükün altından imam hatiplerle kalkmaya çalışmak bugünden sonra doğru mu?

Muhafazakârlık, geleneği yücelten bir ideolojidir. "Gelenek devam etmelidir"; çünkü gücü ve sağlamlığı tecrübe edilerek kanıtlanmıştır. Hayatın gerçekleri ile yüzleşmiş ve iş gördüğü, çare olduğu ve işe yaradığı anlaşılmıştır. Paradoksal biçimde muhafazakârlığın zayıf tarafı da gelenekten gelir. Çünkü belli bir süre sonra gelenek öyle bir yüceltilir ki sorgulanmadan takip edilen bir keramete dönüşür. Nitekim, imam hatiplerin başına da bu mistifikasyon gelmiştir.

Tartışmayı gerçek mecrasında sürdürebilmek için tekrarlamak zorundayım. İmam hatip modeli, din eğitiminde devlet tekelinin eseri. Din eğitimi ihtiyacını karşılayan bir model olarak imam hatipleri merkeze yerleştirmek, devletin din eğitimindeki tekelini sürdürmek demek. Şöyle tasvir edelim: Halkını Batılılaştırmak ve laikleştirmek ve uslu vatandaşlar haline getirmek için eğitimi tekeline alan devlet, din eğitimi ihtiyacına cevap vermek için imam hatip modelini geliştirdi. Ne zaman? 1924'te, yani Cumhuriyet'in kuruluşunda, devrim kanunlarından biri olan Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile. Vatandaşa şunu söylemiş oldu: "Sana dinini yalnızca ben öğretirim, miktarını ve içeriğini de ben belirlerim." İnancını kaybetmemek ve devletiyle de kavga etmemek adına toplum bu açılan kapının önünde birikti. Bu daracık alanda bütün imkânlarını seferber ederek mucizelere imza attı. İmam hatipler genel eğitimin yanında din eğitimini de sağlayan ana kanallara dönüştü. Daha ötesi halk ile devlet arasındaki uçurumu kapatan bir köprüye dönüştü. Büyük hizmetler gördü. Türkiye'yi dönüştürdü.

Peki ya bugün?

Devlet, din eğitimi talep eden topluma şehrin varoşlarında küçücük bir arsa tahsis ediyor. Halk o daracık alana kâşâneler inşa ediyor ve küçücük seralarda nadide bitkiler yetiştiriyor. Mülkiyeti devlette olduğu için zaman zaman etrafına tel örgüler çeviriyor, girişi engelliyor. Zaman zaman içeri girip sağı solu dağıtıyor. Bugün dünya elinizin altında. "Devlet nasıl olsa benim elimde" diyerek o daracık arsaya hem de devletin imkânlarıyla gökdelen inşa etmenin âlemi var mı? Madem devlet elinizde, bu tekele son verin. Toplumun din eğitimi ihtiyacını, o dar alana münhasır olmaktan çıkartın. Din eğitimi üzerindeki devlet tekelini kaldırın. Muhafazakârlık bir yerden sonra delikanlı adamı bozar; şimdi devrimci olmanın vakti.

Dünün idealist öğretmenleri ve onların yetiştirdiği sabırlı ve uzağı gören gençler, bu açılan küçük kapıdan girip devletin zirvesine çıktılar. Halkın kendi inancına sahip çıktığı zor günler geride kaldı. Bugün, "devlet elini neye atarsa kurutur; din eğitimini de" demindeyiz.

Din eğitimi ihtiyacı mutlaka karşılanmalı. Peki devlet tekeli, yani imam hatiplerle mi? İmam hatiplere hâlâ ihtiyacımız var mı?

> İmam hatiplere ihtiyaç var mı?

Zaman Gazetesi Yazarı Mümtaz'er Türköne’nin bugünkü yazısı.

   İmam hatiplere ihtiyaç var mı? Ali Bulaç'ın dünkü yazısı imam hatip meselesini, medenî ve seviyeli bir şekilde tartışma fırsatı sunuyor. "İmam hatiplere ihtiyaç artarak sürüyor" diye bağladığı tezini, her biri ciddi bir müzakere ve münakaşa konusu olabilecek derli-toplu beş farklı gerekçeye dayandırıyor.

Bu gerekçeleri, imam hatiplerin devamının dayanağı olmanın ötesinde Türkiye'nin ihtiyaçları olarak okumak ve her birine katılmak mümkün. Bir ortak payda oluşturduğu için kısaca tekrarlayalım: Birincisi, iyi insan yetiştirmek. İkincisi, hem Batı bilimini hem de İslâm'ı öğrenmek. Üçüncüsü, toplumda dikey mobilizasyon (sınıf atlama) kanalı olmak. Dördüncüsü, evrensel olarak dünyanın her yerinde olduğu gibi aileyi korumak başta olmak üzere toplumu sağlıklı bir denge içinde tutmak adına dindarlığı, "dindar nesiller yetiştirmeyi" teşvik etmek. Ve son olarak, Türkiye'nin İslâm dünyası ile entegrasyonu için İslâmî tefekkürün ve ilimlerin önünü açmak.

Ali Bulaç'ın saydıkları, başka açıdan muhafazakâr ideolojinin temel sütunları olarak da okunabilir. Veya daha dar anlamda, din eğitimine olan ihtiyacı temellendirebilir. Hepsinde hemfikirim. Ancak bu gerekçeler "İmam hatipler miadını doldurdu" tezine bir halel getirmiyor. Çünkü sorun daha köklü. Artık imam hatipler, Ali Bulaç'ın sıraladığı ihtiyaçları karşılama yeteneğine sahipler mi? Bu büyük vazifelerin ve yükün altından imam hatiplerle kalkmaya çalışmak bugünden sonra doğru mu?

Muhafazakârlık, geleneği yücelten bir ideolojidir. "Gelenek devam etmelidir"; çünkü gücü ve sağlamlığı tecrübe edilerek kanıtlanmıştır. Hayatın gerçekleri ile yüzleşmiş ve iş gördüğü, çare olduğu ve işe yaradığı anlaşılmıştır. Paradoksal biçimde muhafazakârlığın zayıf tarafı da gelenekten gelir. Çünkü belli bir süre sonra gelenek öyle bir yüceltilir ki sorgulanmadan takip edilen bir keramete dönüşür. Nitekim, imam hatiplerin başına da bu mistifikasyon gelmiştir.

Tartışmayı gerçek mecrasında sürdürebilmek için tekrarlamak zorundayım. İmam hatip modeli, din eğitiminde devlet tekelinin eseri. Din eğitimi ihtiyacını karşılayan bir model olarak imam hatipleri merkeze yerleştirmek, devletin din eğitimindeki tekelini sürdürmek demek. Şöyle tasvir edelim: Halkını Batılılaştırmak ve laikleştirmek ve uslu vatandaşlar haline getirmek için eğitimi tekeline alan devlet, din eğitimi ihtiyacına cevap vermek için imam hatip modelini geliştirdi. Ne zaman? 1924'te, yani Cumhuriyet'in kuruluşunda, devrim kanunlarından biri olan Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile. Vatandaşa şunu söylemiş oldu: "Sana dinini yalnızca ben öğretirim, miktarını ve içeriğini de ben belirlerim." İnancını kaybetmemek ve devletiyle de kavga etmemek adına toplum bu açılan kapının önünde birikti. Bu daracık alanda bütün imkânlarını seferber ederek mucizelere imza attı. İmam hatipler genel eğitimin yanında din eğitimini de sağlayan ana kanallara dönüştü. Daha ötesi halk ile devlet arasındaki uçurumu kapatan bir köprüye dönüştü. Büyük hizmetler gördü. Türkiye'yi dönüştürdü.

Peki ya bugün?

Devlet, din eğitimi talep eden topluma şehrin varoşlarında küçücük bir arsa tahsis ediyor. Halk o daracık alana kâşâneler inşa ediyor ve küçücük seralarda nadide bitkiler yetiştiriyor. Mülkiyeti devlette olduğu için zaman zaman etrafına tel örgüler çeviriyor, girişi engelliyor. Zaman zaman içeri girip sağı solu dağıtıyor. Bugün dünya elinizin altında. "Devlet nasıl olsa benim elimde" diyerek o daracık arsaya hem de devletin imkânlarıyla gökdelen inşa etmenin âlemi var mı? Madem devlet elinizde, bu tekele son verin. Toplumun din eğitimi ihtiyacını, o dar alana münhasır olmaktan çıkartın. Din eğitimi üzerindeki devlet tekelini kaldırın. Muhafazakârlık bir yerden sonra delikanlı adamı bozar; şimdi devrimci olmanın vakti.

Dünün idealist öğretmenleri ve onların yetiştirdiği sabırlı ve uzağı gören gençler, bu açılan küçük kapıdan girip devletin zirvesine çıktılar. Halkın kendi inancına sahip çıktığı zor günler geride kaldı. Bugün, "devlet elini neye atarsa kurutur; din eğitimini de" demindeyiz.

Din eğitimi ihtiyacı mutlaka karşılanmalı. Peki devlet tekeli, yani imam hatiplerle mi? İmam hatiplere hâlâ ihtiyacımız var mı?

Son Güncelleme: Cuma, 06 Temmuz 2012 10:19

Gösterim: 1852

Tekirdağ Hayrabolu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ilçe merkezi ve köylere "Öğrencilerimizin taşıma, yemek ve eğitim masrafları müdürlüğümüzce karşılanacaktır" yazılı ilanlar astı.

Tekirdağ Hayrabolu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Hayrabolu ve çevre köylere Hayrabolu İmam Hatip Lisesi'nin kampanya ilanlarını astı.

İlçe merkezi ve köylerde belediye işletmelerine, okullara ve pek çok farklı yere asılan ilanlarda Cumhuriyet İlköğretim Okulu'nun yerine açılacak imam hatip ortaokuluyla ilgili olarak "Öğrencilerimizin taşıma, yemek ve eğitim masrafları müdürlüğümüzce karşılanacaktır" denildi.

Muhammed el Buhari'nin "Pencere ne kadar büyükse, içeriye ay ışığı o kadar fazla girer" sözünün yer aldığı ilanda "Hayrabolu'da eğitime bir pencere daha açılıyor" ifadesi kullanıldı.

"Uygulama tüm okullar için geçerli"

Hayrabolu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nden bir yetkili konuyla ilgili bianet'e yaptığı değerlendirmede, devletin birinci sınıftan 12. sınıfa kadar taşımalı eğitim veren tüm okullarda yemek ve ulaşım masraflarını karşıladığını söyledi.

Neden sadece Hayrabolu İmam Hatip Lisesi'nin ilanlarını bastıklarını sorduğumuz yetkili, okulun bu yıl açılacak olması nedeniyle velileri bilgilendirmek istediklerini, bazı velilerin imam hatip okullarında normal okullardaki uygulamaların geçerli olup olmadığını bilmediklerini belirtti.

"Yaptıkları hukuki olabilir ama etik değil"

Milli Eğitim'den İmam Hatip KampanyasıEğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Tekirdağ Şube Başkanı Erdal Korkmaz ise Milli Eğitim Bakanlığı ve Milli Eğitim Müdürlükleri'nin okullarını cazip göstermek için çeşitli faaliyetlerde bulunmasının normal olduğunu ancak tek bir okul üstünden kampanya yürütmenin etik olmadığını savunuyor.

"Bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı'nındır ve tüm okulları cazip hale getirmek Milli Eğitim'in görevidir. Oysa burada sadece imam hatip ortaokulları için kampanya yapılıyor.

"Kaldı ki, yol ve yemek dışında eğitim masrafları diyor. Eğitim masrafı ne olabilir? Kitapları zaten bakanlık karşılıyor. Masraf olarak ne sunulduğu ve bu bağlamda veliye ne vaat edildiğini bilmiyoruz. Yaptıkları şey hukuki olabilir ama etik değil.

"Tekirdağ gibi küçük bir yerde ilçeler ve merkez dahil dokuz imam hatip ortaokulu açılıyor. Ben bu okulları bu tür kampanyalarla doldurmaya gayret edeceklerini, sonrasında da 'halk istiyor' diyeceklerini düşünüyorum.

"İnsanlar çocuklarını imam hatip okullarına gönderebilir. Biz buna karşı değiliz ama bunun iktidar ve iktidarın yetkilileri tarafından dayatma olarak sunulması sıkıntı."

"Amaç köylerdeki çocukları imam hatiplere çekmek"

İlanda öğrencilerin taşıma, yemek ve eğitim masraflarının müdürlü tarafından karşılanacağının belirtilmesine dikkat çeken Korkmaz, bu okula sadece taşımalı eğitim yapılacağı gibi bir hususun söz konusu olmadığını belirtiyor.

"Taşımalı eğitimde taşıma ve yemek masraflarını bakanlık karşılıyor. Ancak taşımalı eğitim için de5 kmsınırı var. Bakanlığın açıklamasına göre, eviniz okula 5 kim'den daha yakınsa taşımalı eğitim imkanlarından yararlanamıyorsunuz.

"Ama bu oraya gidecek tüm öğrenciler için tasarlanan bir kampanya. Bunu taşımalı eğitim içine sokup meşru göstermeye çalışabilirler ama yaptıkları etik değil. Esas amaç köylerdeki çocukları imam hatip okuluna çekmek." (bianet)

> Milli Eğitim'den İmam Hatip Kampanyası

Tekirdağ Hayrabolu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü ilçe merkezi ve köylere "Öğrencilerimizin taşıma, yemek ve eğitim masrafları müdürlüğümüzce karşılanacaktır" yazılı ilanlar astı.

Tekirdağ Hayrabolu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü, Hayrabolu ve çevre köylere Hayrabolu İmam Hatip Lisesi'nin kampanya ilanlarını astı.

İlçe merkezi ve köylerde belediye işletmelerine, okullara ve pek çok farklı yere asılan ilanlarda Cumhuriyet İlköğretim Okulu'nun yerine açılacak imam hatip ortaokuluyla ilgili olarak "Öğrencilerimizin taşıma, yemek ve eğitim masrafları müdürlüğümüzce karşılanacaktır" denildi.

Muhammed el Buhari'nin "Pencere ne kadar büyükse, içeriye ay ışığı o kadar fazla girer" sözünün yer aldığı ilanda "Hayrabolu'da eğitime bir pencere daha açılıyor" ifadesi kullanıldı.

"Uygulama tüm okullar için geçerli"

Hayrabolu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'nden bir yetkili konuyla ilgili bianet'e yaptığı değerlendirmede, devletin birinci sınıftan 12. sınıfa kadar taşımalı eğitim veren tüm okullarda yemek ve ulaşım masraflarını karşıladığını söyledi.

Neden sadece Hayrabolu İmam Hatip Lisesi'nin ilanlarını bastıklarını sorduğumuz yetkili, okulun bu yıl açılacak olması nedeniyle velileri bilgilendirmek istediklerini, bazı velilerin imam hatip okullarında normal okullardaki uygulamaların geçerli olup olmadığını bilmediklerini belirtti.

"Yaptıkları hukuki olabilir ama etik değil"

Milli Eğitim'den İmam Hatip KampanyasıEğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim-Sen) Tekirdağ Şube Başkanı Erdal Korkmaz ise Milli Eğitim Bakanlığı ve Milli Eğitim Müdürlükleri'nin okullarını cazip göstermek için çeşitli faaliyetlerde bulunmasının normal olduğunu ancak tek bir okul üstünden kampanya yürütmenin etik olmadığını savunuyor.

"Bütün okullar Milli Eğitim Bakanlığı'nındır ve tüm okulları cazip hale getirmek Milli Eğitim'in görevidir. Oysa burada sadece imam hatip ortaokulları için kampanya yapılıyor.

"Kaldı ki, yol ve yemek dışında eğitim masrafları diyor. Eğitim masrafı ne olabilir? Kitapları zaten bakanlık karşılıyor. Masraf olarak ne sunulduğu ve bu bağlamda veliye ne vaat edildiğini bilmiyoruz. Yaptıkları şey hukuki olabilir ama etik değil.

"Tekirdağ gibi küçük bir yerde ilçeler ve merkez dahil dokuz imam hatip ortaokulu açılıyor. Ben bu okulları bu tür kampanyalarla doldurmaya gayret edeceklerini, sonrasında da 'halk istiyor' diyeceklerini düşünüyorum.

"İnsanlar çocuklarını imam hatip okullarına gönderebilir. Biz buna karşı değiliz ama bunun iktidar ve iktidarın yetkilileri tarafından dayatma olarak sunulması sıkıntı."

"Amaç köylerdeki çocukları imam hatiplere çekmek"

İlanda öğrencilerin taşıma, yemek ve eğitim masraflarının müdürlü tarafından karşılanacağının belirtilmesine dikkat çeken Korkmaz, bu okula sadece taşımalı eğitim yapılacağı gibi bir hususun söz konusu olmadığını belirtiyor.

"Taşımalı eğitimde taşıma ve yemek masraflarını bakanlık karşılıyor. Ancak taşımalı eğitim için de5 kmsınırı var. Bakanlığın açıklamasına göre, eviniz okula 5 kim'den daha yakınsa taşımalı eğitim imkanlarından yararlanamıyorsunuz.

"Ama bu oraya gidecek tüm öğrenciler için tasarlanan bir kampanya. Bunu taşımalı eğitim içine sokup meşru göstermeye çalışabilirler ama yaptıkları etik değil. Esas amaç köylerdeki çocukları imam hatip okuluna çekmek." (bianet)

Son Güncelleme: Cuma, 06 Temmuz 2012 11:36

Gösterim: 1896

Kıdem tazminatı ile ilgili düzenlemenin ayrıntılar netleşiyor! Kurulması planlanan Kıdem Tazminatı Fonu'nun ayrıntıları belli olurken yeni düzenleme ile bir gün çalışana bile tazminat ödenecek!

1 gün bile çalışan kıdem tazminatı alacak!Kıdem tazminatı çalışanların önemli bir sorunu. Özellikle çalışanların yüzde 90'a yakın bir kesiminin kıdem tazminatı almadıklarını dikkate aldığımızda, sorunun ciddiyet ve önemi anlaşılacaktır.

Bir kaç yıldan bu yana sürekli gündemde olan ve herkesin merakla beklediği "Kıdem Tazminatının İşçinin Bireysel Hesabına Yatırılması Hakkında Kanun Taslağı" netleşmeye başladı.

Bu Kanunla, 4857 sayılı İş Kanunu, 854 sayılı Deniz İş Kanunu, 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanuna göre iş sözleşmesine bağlı olarak çalışanlar ile bunları çalıştıran işverenleri ve ölen işçilerin kanuni mirasçılarını kapsayacak.

******

Kıdem tazminatı bireysel hesaba yatacak

İşverenler kıdem primini takip eden ayın sonuna kadar Emeklilik Gözetim Merkezi adına açılan hesaba yatıracak. Bu hesaplardaki tutarlar Emeklilik Gözetim Merkezi aracılığıyla işveren tarafından seçilecek şirkete aktarılacak.

Kıdem primlerinin yatırılacağı şirketin seçimi işveren, bu primlerin değerlendirileceği fonların seçimi işçi tarafından yapılacak. İlgili aya ilişkin olarak işveren tarafından hesaba eksik tutar yatırılması halinde, eksik yatırılan tutar işçilerin brüt ücretleri ile orantılı olarak dağıtılacak.

İşverenler ait olduğu dönemde yatıramadıkları kıdem primini sonraki dönemlerde yatırabilecekler. Geç ödenen primlere, ilgili oldukları döneme ait nema farkları da dahil edilecek.

Bireysel kıdem hesabındaki birikimlerin hangi yatırım aracı vasıtasıyla değerlendirileceğine işçi karar verir. İşçinin, bu yönde bir tercih beyan etmemesi halinde söz konusu birikimler, asgari yüzde kırk oranında Hazine Müsteşarlığınca ihraç edilen kamu borçlanma araçlarını veya kira sertifikalarını içeren bir fonda değerlendirilecek.

İşçi, iş değiştirmesi halinde bireysel kıdem hesaplarının birleştirilmesini talep edebilir. Şirket, usulüne uygun olarak yapılan talebin kendisine ulaştığı tarihten itibaren en geç on iş günü içinde birleştirme işlemini tamamlayacak.

İşçinin 4857 sayılı Kanunun ilgili maddeleri kapsamında aynı anda farklı işverenler yanında çalışması halinde, işçinin kıdem primleri ve bunlara ilişkin getirileri her çalışma için ayrı bireysel hesaplarda takip edilecek.

Burada özellikle işverenlerin SGK prim ve diğer teşviklerden yararlanabilmeleri için mutlaka çalışanlara ait bireysel kıdem hesabı sistemine ilişkin borcun bulunmaması şartı getirilmesi gerekiyor.

Böylece, işverenlerin kıdem tazminatını bireysel hesaplara ödememe sorunu önemli ölçüde azaltılmış olacak. Aksi halde kıdem tazminatlarının ödenme sorunu oluşacak.

İşveren, şirket ve işçi arasındaki iş ve işlemlerin yürütülebilmesi için, bireysel kıdem hesabı sistemine dahil olan işveren ile şirket arasında işçi lehine bu Kanun hükümleri çerçevesinde bir kıdem tazminatı sözleşmesi akdedilecek.

Yasa yürürlüğe girerse, işçi bir gün dahi çalışsa buna ilişkin kıdem tazminatı hakkı olacak. Oysa eski yasada kıdem tazminatı almak için en az 1 yılı doldurma şartı aranıyordu.

*** 

Kıdem tazminatı internetten görülebilecek

Çalışanlar, adlarına tahakkuk eden ve tahsil edilen kıdem primleri ile ilgili bilgileri şirketin sağlayacağı araçlar vasıtasıyla her an kontrol etme hakkına-sahip olacak. Yani, internet üzerinden Bireysel Kıdem Hesabına yatırılan tutarları, işverenlerin ödeme yapıp yapmadığını, ve nemalandırılan tutarı görebilecekler.

İş sözleşmesinin, işçinin kıdem tazminatı almaya hak kazanma sürelerini doldurmadan sona ermesi halinde işçi, varsa tahakkuk eden prim ile tahsil edilen prim farkını ve bu farka ilişkin nema gelirini bireysel kıdem hesabına yatırılması şartıyla işvereninden talep edebilecek.

******

Kıdem tavanı iki katına çıkıyor

İşverenler, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında her işçi için hazırlamak zorunda oldukları Prim ve Hizmet Belgesinde işçinin prime esas aylık brüt kazancının yüzde dördünü kıdem primi olarak ayrıca belirtecek. İşverenler, prim yükümlülükleri nedeniyle işçilerin ücretlerinden herhangi bir indirim veya kesinti yapamayacak.

Yapılacak bu düzenleme ile işçilerin halen 3.033,98 TL üzerinden ödenen kıdem tazminatı tavanı 6.113,40 TL üzerinden ödenecek. Böylece kıdem tazminatı tavanı yaklaşık 2 kat artmış olacak.

***

Kimler kıdem tazminatına hak kazanacak?

Kıdem Tazminatının İşçinin Bireysel Hesabına Yatırılması Hakkında Kanunun kapsamına girenler,

a) Bireysel kıdem hesabından para çekme haklarını ilk kez kullanırken, bu Kanun kapsamında on beş yıl sigortalılık süresini doldurmaları ve adlarına 3600 prim ödeme gün sayısı tahakkuk ettirilmesi,

b) Bireysel kıdem hesabından para çekme haklarını ikinci ve sonraki kullanmalarında ise son kullanımdan sonra bu Kanuna göre adlarına 1800 prim ödeme gün sayısı tahakkuk ettirilmesi,

c) Konut edinmeleri, şartıyla bireysel kıdem hesabında biriken tutarın yarısını çekmeye hak kazanacaklar.

Yine bu Kanun kapsamına girenler;

• - Bağlı oldukları kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik, malullük aylığı bağlanması yahut toptan ödeme almaları halinde,

• - Beş yıl boyunca adlarına açılan bireysel kıdem hesabına kıdem primi tahakkuk ettirilmemesi halinde talepleri üzerine, bireysel kıdem hesabında biriken tutarın tamamını çekebilecekler.

İşçinin ölümü halinde kanuni mirasçıları bireysel kıdem hesabında biriken tutarın tamamını çekmeye hak kazanacak. İşçinin veya kanuni mirasçılarının gerekli şartları sağladıklarını içeren bilgi ve belgelerle birlikte, adına bireysel kıdem hesabı açılmış olan şirkete yazılı olarak başvurması halinde 9'uncu maddeye göre hak kazanılan tutar başvurunun şirkete ulaştığı tarihten itibaren on beş iş günü içinde ilgiliye ödenecek.

Şirketin bu fıkrada belirtilen süre içinde ödemeyi gerçekleştirmemesi halinde, fon birim pay fiyatı değişikliklerini dikkate alarak bu işlemden dolayı varsa işçinin kıdem tazminatında oluşan parasal kaybı hesaplayarak işçiye veya kanuni mirasçısına ödeyecek.

Burada özellikle kıdem tazminatının yarısının ödenmesine imkan sağlayacak düzenlemeler arasında çalışanların evliliği ve askerlik hizmetine girmeleri de eklenmelidir. Böylece yapılacak bu düzenleme ile çalışanların hak kayıpları önleneceği gibi, zor dönemlerinde ihtiyaçlarını karşılama olanağı sağlayacak. 

*** 

İşsizlik primi düşüyor

Kıdem tazminatının işveren üzerindeki mali yüklerden birisini oluşturan işsizlik sigortası fonu oranları düşürülecek. İşçinin SGK prim matrahı üzerinden yüzde bir sigortalı, binde beş işveren ve binde beş devlet payı alınacak. İsteğe bağlı sigortalılardan işsizlik sigortası primini ödeyenlerden ise yüzde bir buçuk olacak.

***

Eski Haklar Ne Olacak

Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce iş sözleşmesi ile çalışanların kıdem tazminatlarına ilişkin hususlarda 1475 sayılı İş Kanunun 14'üncü maddesi, 854 sayılı Kanunun 20'nci maddesi veya 5953 sayılı Kanunun 6'ncı maddesi hükümleri geçerli olacak. Diğer bir deyişle kıdem tazminatında eski haklar için yine eski mevzuat geçerli olacak. Çalışanlar eski haklarını;

- İşçinin ölümü,

- İş sözleşmesinin işçi tarafından 4857/24 uyarınca feshi,

- İş sözleşmesinin işveren tarafından 4857/25-II hariç herhangi bir nedenle feshi,

- İş sözleşmesinin muvazzaf askerlik sebebiyle feshi,

- Emeklilik

- Evlilik (Kadın işçi için)

- Yaş dışında sigortalılık süresi ve prim gününü tamamlama (15 yıl 3600 günü doldurma)

şartlarıyla alabilecek.

Ancak Çalışanlara eski haklarla ilgili olarak, işverenleri ile yapacakları sözleşme ile Kanunun yürürlük tarihinden önceki döneme ait kıdem tazminatının işçi tarafından bireysel kıdem hesabına dâhil edilebileceği düzenlenmiş. İşçinin bireysel kıdem hesabına dâhil olmadan önceki hizmet süresi bu Kanunun prim ödeme gün sayılarının hesabında dikkate alınacak.

2012 yılında geçerli olmak üzere belirlenen kıdem tazminatı tavanı izleyen yıllarda bir önceki yıla ait Tüketici Fiyat Endeksi oranında artırılarak hesaplanacak. Böylece bundan böyle eski yıllar için kıdem tazminatı tavanı TÜFE oranında artırılarak belirlenecek. Yasanın Resmi Gazetede yayımından itibaren altı ay sonra yürürlüğe girecek.

(star)

> 1 gün bile çalışan kıdem tazminatı alacak!

Kıdem tazminatı ile ilgili düzenlemenin ayrıntılar netleşiyor! Kurulması planlanan Kıdem Tazminatı Fonu'nun ayrıntıları belli olurken yeni düzenleme ile bir gün çalışana bile tazminat ödenecek!

1 gün bile çalışan kıdem tazminatı alacak!Kıdem tazminatı çalışanların önemli bir sorunu. Özellikle çalışanların yüzde 90'a yakın bir kesiminin kıdem tazminatı almadıklarını dikkate aldığımızda, sorunun ciddiyet ve önemi anlaşılacaktır.

Bir kaç yıldan bu yana sürekli gündemde olan ve herkesin merakla beklediği "Kıdem Tazminatının İşçinin Bireysel Hesabına Yatırılması Hakkında Kanun Taslağı" netleşmeye başladı.

Bu Kanunla, 4857 sayılı İş Kanunu, 854 sayılı Deniz İş Kanunu, 5953 sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanuna göre iş sözleşmesine bağlı olarak çalışanlar ile bunları çalıştıran işverenleri ve ölen işçilerin kanuni mirasçılarını kapsayacak.

******

Kıdem tazminatı bireysel hesaba yatacak

İşverenler kıdem primini takip eden ayın sonuna kadar Emeklilik Gözetim Merkezi adına açılan hesaba yatıracak. Bu hesaplardaki tutarlar Emeklilik Gözetim Merkezi aracılığıyla işveren tarafından seçilecek şirkete aktarılacak.

Kıdem primlerinin yatırılacağı şirketin seçimi işveren, bu primlerin değerlendirileceği fonların seçimi işçi tarafından yapılacak. İlgili aya ilişkin olarak işveren tarafından hesaba eksik tutar yatırılması halinde, eksik yatırılan tutar işçilerin brüt ücretleri ile orantılı olarak dağıtılacak.

İşverenler ait olduğu dönemde yatıramadıkları kıdem primini sonraki dönemlerde yatırabilecekler. Geç ödenen primlere, ilgili oldukları döneme ait nema farkları da dahil edilecek.

Bireysel kıdem hesabındaki birikimlerin hangi yatırım aracı vasıtasıyla değerlendirileceğine işçi karar verir. İşçinin, bu yönde bir tercih beyan etmemesi halinde söz konusu birikimler, asgari yüzde kırk oranında Hazine Müsteşarlığınca ihraç edilen kamu borçlanma araçlarını veya kira sertifikalarını içeren bir fonda değerlendirilecek.

İşçi, iş değiştirmesi halinde bireysel kıdem hesaplarının birleştirilmesini talep edebilir. Şirket, usulüne uygun olarak yapılan talebin kendisine ulaştığı tarihten itibaren en geç on iş günü içinde birleştirme işlemini tamamlayacak.

İşçinin 4857 sayılı Kanunun ilgili maddeleri kapsamında aynı anda farklı işverenler yanında çalışması halinde, işçinin kıdem primleri ve bunlara ilişkin getirileri her çalışma için ayrı bireysel hesaplarda takip edilecek.

Burada özellikle işverenlerin SGK prim ve diğer teşviklerden yararlanabilmeleri için mutlaka çalışanlara ait bireysel kıdem hesabı sistemine ilişkin borcun bulunmaması şartı getirilmesi gerekiyor.

Böylece, işverenlerin kıdem tazminatını bireysel hesaplara ödememe sorunu önemli ölçüde azaltılmış olacak. Aksi halde kıdem tazminatlarının ödenme sorunu oluşacak.

İşveren, şirket ve işçi arasındaki iş ve işlemlerin yürütülebilmesi için, bireysel kıdem hesabı sistemine dahil olan işveren ile şirket arasında işçi lehine bu Kanun hükümleri çerçevesinde bir kıdem tazminatı sözleşmesi akdedilecek.

Yasa yürürlüğe girerse, işçi bir gün dahi çalışsa buna ilişkin kıdem tazminatı hakkı olacak. Oysa eski yasada kıdem tazminatı almak için en az 1 yılı doldurma şartı aranıyordu.

*** 

Kıdem tazminatı internetten görülebilecek

Çalışanlar, adlarına tahakkuk eden ve tahsil edilen kıdem primleri ile ilgili bilgileri şirketin sağlayacağı araçlar vasıtasıyla her an kontrol etme hakkına-sahip olacak. Yani, internet üzerinden Bireysel Kıdem Hesabına yatırılan tutarları, işverenlerin ödeme yapıp yapmadığını, ve nemalandırılan tutarı görebilecekler.

İş sözleşmesinin, işçinin kıdem tazminatı almaya hak kazanma sürelerini doldurmadan sona ermesi halinde işçi, varsa tahakkuk eden prim ile tahsil edilen prim farkını ve bu farka ilişkin nema gelirini bireysel kıdem hesabına yatırılması şartıyla işvereninden talep edebilecek.

******

Kıdem tavanı iki katına çıkıyor

İşverenler, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu kapsamında her işçi için hazırlamak zorunda oldukları Prim ve Hizmet Belgesinde işçinin prime esas aylık brüt kazancının yüzde dördünü kıdem primi olarak ayrıca belirtecek. İşverenler, prim yükümlülükleri nedeniyle işçilerin ücretlerinden herhangi bir indirim veya kesinti yapamayacak.

Yapılacak bu düzenleme ile işçilerin halen 3.033,98 TL üzerinden ödenen kıdem tazminatı tavanı 6.113,40 TL üzerinden ödenecek. Böylece kıdem tazminatı tavanı yaklaşık 2 kat artmış olacak.

***

Kimler kıdem tazminatına hak kazanacak?

Kıdem Tazminatının İşçinin Bireysel Hesabına Yatırılması Hakkında Kanunun kapsamına girenler,

a) Bireysel kıdem hesabından para çekme haklarını ilk kez kullanırken, bu Kanun kapsamında on beş yıl sigortalılık süresini doldurmaları ve adlarına 3600 prim ödeme gün sayısı tahakkuk ettirilmesi,

b) Bireysel kıdem hesabından para çekme haklarını ikinci ve sonraki kullanmalarında ise son kullanımdan sonra bu Kanuna göre adlarına 1800 prim ödeme gün sayısı tahakkuk ettirilmesi,

c) Konut edinmeleri, şartıyla bireysel kıdem hesabında biriken tutarın yarısını çekmeye hak kazanacaklar.

Yine bu Kanun kapsamına girenler;

• - Bağlı oldukları kurum veya sandıklardan yaşlılık, emeklilik, malullük aylığı bağlanması yahut toptan ödeme almaları halinde,

• - Beş yıl boyunca adlarına açılan bireysel kıdem hesabına kıdem primi tahakkuk ettirilmemesi halinde talepleri üzerine, bireysel kıdem hesabında biriken tutarın tamamını çekebilecekler.

İşçinin ölümü halinde kanuni mirasçıları bireysel kıdem hesabında biriken tutarın tamamını çekmeye hak kazanacak. İşçinin veya kanuni mirasçılarının gerekli şartları sağladıklarını içeren bilgi ve belgelerle birlikte, adına bireysel kıdem hesabı açılmış olan şirkete yazılı olarak başvurması halinde 9'uncu maddeye göre hak kazanılan tutar başvurunun şirkete ulaştığı tarihten itibaren on beş iş günü içinde ilgiliye ödenecek.

Şirketin bu fıkrada belirtilen süre içinde ödemeyi gerçekleştirmemesi halinde, fon birim pay fiyatı değişikliklerini dikkate alarak bu işlemden dolayı varsa işçinin kıdem tazminatında oluşan parasal kaybı hesaplayarak işçiye veya kanuni mirasçısına ödeyecek.

Burada özellikle kıdem tazminatının yarısının ödenmesine imkan sağlayacak düzenlemeler arasında çalışanların evliliği ve askerlik hizmetine girmeleri de eklenmelidir. Böylece yapılacak bu düzenleme ile çalışanların hak kayıpları önleneceği gibi, zor dönemlerinde ihtiyaçlarını karşılama olanağı sağlayacak. 

*** 

İşsizlik primi düşüyor

Kıdem tazminatının işveren üzerindeki mali yüklerden birisini oluşturan işsizlik sigortası fonu oranları düşürülecek. İşçinin SGK prim matrahı üzerinden yüzde bir sigortalı, binde beş işveren ve binde beş devlet payı alınacak. İsteğe bağlı sigortalılardan işsizlik sigortası primini ödeyenlerden ise yüzde bir buçuk olacak.

***

Eski Haklar Ne Olacak

Bu Kanunun yürürlük tarihinden önce iş sözleşmesi ile çalışanların kıdem tazminatlarına ilişkin hususlarda 1475 sayılı İş Kanunun 14'üncü maddesi, 854 sayılı Kanunun 20'nci maddesi veya 5953 sayılı Kanunun 6'ncı maddesi hükümleri geçerli olacak. Diğer bir deyişle kıdem tazminatında eski haklar için yine eski mevzuat geçerli olacak. Çalışanlar eski haklarını;

- İşçinin ölümü,

- İş sözleşmesinin işçi tarafından 4857/24 uyarınca feshi,

- İş sözleşmesinin işveren tarafından 4857/25-II hariç herhangi bir nedenle feshi,

- İş sözleşmesinin muvazzaf askerlik sebebiyle feshi,

- Emeklilik

- Evlilik (Kadın işçi için)

- Yaş dışında sigortalılık süresi ve prim gününü tamamlama (15 yıl 3600 günü doldurma)

şartlarıyla alabilecek.

Ancak Çalışanlara eski haklarla ilgili olarak, işverenleri ile yapacakları sözleşme ile Kanunun yürürlük tarihinden önceki döneme ait kıdem tazminatının işçi tarafından bireysel kıdem hesabına dâhil edilebileceği düzenlenmiş. İşçinin bireysel kıdem hesabına dâhil olmadan önceki hizmet süresi bu Kanunun prim ödeme gün sayılarının hesabında dikkate alınacak.

2012 yılında geçerli olmak üzere belirlenen kıdem tazminatı tavanı izleyen yıllarda bir önceki yıla ait Tüketici Fiyat Endeksi oranında artırılarak hesaplanacak. Böylece bundan böyle eski yıllar için kıdem tazminatı tavanı TÜFE oranında artırılarak belirlenecek. Yasanın Resmi Gazetede yayımından itibaren altı ay sonra yürürlüğe girecek.

(star)

Son Güncelleme: Perşembe, 05 Temmuz 2012 14:17

Gösterim: 2779


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.