Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

İlköğretime başlama yaşına 66 ay olarak karar veren Milli Eğitim, kayıtların otomatik yapılacağını, okula göndermeyen veliye para cezası verileceğini açıkladı

okula başlama yaşıİlköğretime başlama yaşına 66 ay olarak karar veren Milli Eğitim, kayıtların otomatik merkezden yapılacağını kayıtlı çocuğu okula göndermeyen veliye günlük 15 lira ve ayrıca 500 lira ceza verileceğini açıkladı.

‘Günlük 15 lira ceza var’

Çocuğun ilköğretime kaydını yaptırdıktan sonra okula devam etmediği tespit edilirse, çocuktan kim sorumluysa velisine, vasisine çocuğun devam etmediği her gün için 15 lira para cezası kesiliyor. Buna rağmen çocuktan sorumlu veli ya da vasi, çocuğu okula göndermemeye devam ederse de ayrıca buna ek, 500 lira idari para cezası var.”

 

Kayıtlar haziranda

Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürü Funda Kocabıyık da velilerin 60-66 aylık çocuklarını ilkokula başlatmak istemeleri durumunda haziran ayındaki kayıt döneminde dilekçe verebileceklerini bildirdi.

Kayıtların, öğretmenlerden oluşan heyetin onayıyla gerçekleştirileceğini ifade eden Kocabıyık, "Çocuğun uyum sağlayamadığı durumda veli istediği zaman çocuğunu okul öncesi eğitime kaydettirebilecek'' dedi.

Okula gitme yaşında olmasına rağmen çocuklarını okula göndermeyen ailelere yönelik yaptırımlara ilişkin de bilgi veren Kocabıyık, "İlköğretime kaydını yaptırdıktan sonra okula devam etmediği tespit edilirse, çocuktan kim sorumluysa velisine, vasisine çocuğun devam etmediği her gün için 15 lira para cezası kesiliyor.

Buna rağmen çocuktan sorumlu veli ya da vasi, çocuğu okula göndermemeye devam ederse de ayrıca buna ek, 500 lira idari para cezası var'' diye konuştu.

> Çocuğunu okula göndermeyen veliye ağır ceza

İlköğretime başlama yaşına 66 ay olarak karar veren Milli Eğitim, kayıtların otomatik yapılacağını, okula göndermeyen veliye para cezası verileceğini açıkladı

okula başlama yaşıİlköğretime başlama yaşına 66 ay olarak karar veren Milli Eğitim, kayıtların otomatik merkezden yapılacağını kayıtlı çocuğu okula göndermeyen veliye günlük 15 lira ve ayrıca 500 lira ceza verileceğini açıkladı.

‘Günlük 15 lira ceza var’

Çocuğun ilköğretime kaydını yaptırdıktan sonra okula devam etmediği tespit edilirse, çocuktan kim sorumluysa velisine, vasisine çocuğun devam etmediği her gün için 15 lira para cezası kesiliyor. Buna rağmen çocuktan sorumlu veli ya da vasi, çocuğu okula göndermemeye devam ederse de ayrıca buna ek, 500 lira idari para cezası var.”

 

Kayıtlar haziranda

Milli Eğitim Bakanlığı Temel Eğitim Genel Müdürü Funda Kocabıyık da velilerin 60-66 aylık çocuklarını ilkokula başlatmak istemeleri durumunda haziran ayındaki kayıt döneminde dilekçe verebileceklerini bildirdi.

Kayıtların, öğretmenlerden oluşan heyetin onayıyla gerçekleştirileceğini ifade eden Kocabıyık, "Çocuğun uyum sağlayamadığı durumda veli istediği zaman çocuğunu okul öncesi eğitime kaydettirebilecek'' dedi.

Okula gitme yaşında olmasına rağmen çocuklarını okula göndermeyen ailelere yönelik yaptırımlara ilişkin de bilgi veren Kocabıyık, "İlköğretime kaydını yaptırdıktan sonra okula devam etmediği tespit edilirse, çocuktan kim sorumluysa velisine, vasisine çocuğun devam etmediği her gün için 15 lira para cezası kesiliyor.

Buna rağmen çocuktan sorumlu veli ya da vasi, çocuğu okula göndermemeye devam ederse de ayrıca buna ek, 500 lira idari para cezası var'' diye konuştu.

Son Güncelleme: Cumartesi, 12 May 2012 16:01

Gösterim: 2572

Milliyet Yazarı Derya Sazak’ın bugünkü yazısı.

derya sazakGalatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül, “Poşu davası”nda “PKK üyesi olmaktan” 11 yıl 3 ay hapis cezası aldı.

Kırmızıgül Kağıthane’de durakta beklerken bir markete atılan molotof nedeniyle gözaltına alınmış uzun süre tutuklu yargılanmıştı.

Olay sırasında Endüstri Mühendisliği 2. sınıf öğrenci olan Kırmızıgül hakkındaki karar dün İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından açıklandı. 33 yıl 9 ay olan hapis cezası indirim maddeleri uygulanarak 11 yıl 3 aya düşürüldü.

Bir üniversite öğrencisine “örgüt üyeliği”nden bu denli ağır ceza verildiği gün “özgürlükçü, sivil ve demokrat” bir Anayasa yapmak için çalışan TBMM Uzlaşma Komisyonu’nun ilk cümleleri yazıya döktüğü medyada yer alıyordu.

Türkiye bir yandan 12 Eylül Anayasası’ndan kurtulmaya, “temel hak ve özgürlükleri” çağdaş değerlere uyarlamaya çalışıyor ama uygulamada değişen bir şey yok!

Yüzlerce üniversite öğrencisi cezaevinde.

KCK davasından binlerce tutuklu var.

TBMM’nin 8 üyesi, serbest bırakılmak üzere yargıçların “takdir yetkisi”ni bekliyor.

Meclis Komisyonu Anayasa yazımına başlarken BDP’nin Anayasa Komisyonu üyesi Prof. Büşra Ersanlı Bakırköy Kadın Cezaevi’nde altı aydır tutuklu bulunuyor.

Ersanlı, Hasan Cemal’e mektubunda şöyle diyordu:

“2004-2006 yıllarında otosansürden iyice arınmış hissediyordum kendimi. Artık Türkiye’de ifade özgürlüğü, bilimsel özgürlük pek problemli değildi, en azından yakın çevremde, üniversitede.

2001’den itibaren dil ve politika, 2004’ten itibaren kadınların siyasete katılımı, 2007’den itibaren de Kürtlerin siyasete katılımı sorunları, yerellik, ademi merkeziyetçilik koşullarına ilgi duydum.

Özerkliğin demokratik olanı ile olmayanını merak edip araştırmaya başladım.

Ve tüm ilgili kavramlarıyla birlikte gözaltına alındım. Artık otosansürüm eskisi kadar bereketli çalışmıyor.

Türkiye mi çok demokratikleşti yoksa ben mi özgürleştim?”

Büşra Ersanlı BDP’nin “Siyaset Akademisi”nde ders veriyordu.

Hayatı boyunca şiddete karşı olmuştu.

Akademik çalışmalarında şimdilerde yaptığı özeleştiriye koşut, Kürt, Alevi, Ermeni kimliklerini kullanmaktan kaçınacak ölçüde Türkiyeli aydınlarda olan “yerleşik otosansür” Ersanlı’yı da kuşatmıştı.

“Türkiye mi demokratikleşti ben mi özgürleştim?” sözleri bu ikilemin ürünü.

Ersanlı bunu sorgularken şaşırmakta haklı.

Çünkü AKP, Kürt sorununa “demokratik açılım” iddiasıyla yola çıktığı 2009-2011 arasında toplumda “siyasi çözüm” konusunda bir umut yaratmıştı.

PKK bu süreci Haziran 2011 seçimleri sonunda Meclis’in toplanmasını ble beklemeden Silvan saldırısıyla bozarak iktidarın da rotasını değiştirdi. Bunun bedelini de KCK davasında aydınlar ödüyor.

“Poşu takan” öğrenciye “PKK’lı diye” 11 yıl hapis cezası veriliyor.

TBMM, Anayasada “ana dil” serbestisini getirmeye çalışırken Büşra Ersanlı cezaevinde tutuluyor.

Nasıl olacak?!

(Milliyet Yazarı Derya Sazak)

> Poşu cezası

Milliyet Yazarı Derya Sazak’ın bugünkü yazısı.

derya sazakGalatasaray Üniversitesi öğrencisi Cihan Kırmızıgül, “Poşu davası”nda “PKK üyesi olmaktan” 11 yıl 3 ay hapis cezası aldı.

Kırmızıgül Kağıthane’de durakta beklerken bir markete atılan molotof nedeniyle gözaltına alınmış uzun süre tutuklu yargılanmıştı.

Olay sırasında Endüstri Mühendisliği 2. sınıf öğrenci olan Kırmızıgül hakkındaki karar dün İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından açıklandı. 33 yıl 9 ay olan hapis cezası indirim maddeleri uygulanarak 11 yıl 3 aya düşürüldü.

Bir üniversite öğrencisine “örgüt üyeliği”nden bu denli ağır ceza verildiği gün “özgürlükçü, sivil ve demokrat” bir Anayasa yapmak için çalışan TBMM Uzlaşma Komisyonu’nun ilk cümleleri yazıya döktüğü medyada yer alıyordu.

Türkiye bir yandan 12 Eylül Anayasası’ndan kurtulmaya, “temel hak ve özgürlükleri” çağdaş değerlere uyarlamaya çalışıyor ama uygulamada değişen bir şey yok!

Yüzlerce üniversite öğrencisi cezaevinde.

KCK davasından binlerce tutuklu var.

TBMM’nin 8 üyesi, serbest bırakılmak üzere yargıçların “takdir yetkisi”ni bekliyor.

Meclis Komisyonu Anayasa yazımına başlarken BDP’nin Anayasa Komisyonu üyesi Prof. Büşra Ersanlı Bakırköy Kadın Cezaevi’nde altı aydır tutuklu bulunuyor.

Ersanlı, Hasan Cemal’e mektubunda şöyle diyordu:

“2004-2006 yıllarında otosansürden iyice arınmış hissediyordum kendimi. Artık Türkiye’de ifade özgürlüğü, bilimsel özgürlük pek problemli değildi, en azından yakın çevremde, üniversitede.

2001’den itibaren dil ve politika, 2004’ten itibaren kadınların siyasete katılımı, 2007’den itibaren de Kürtlerin siyasete katılımı sorunları, yerellik, ademi merkeziyetçilik koşullarına ilgi duydum.

Özerkliğin demokratik olanı ile olmayanını merak edip araştırmaya başladım.

Ve tüm ilgili kavramlarıyla birlikte gözaltına alındım. Artık otosansürüm eskisi kadar bereketli çalışmıyor.

Türkiye mi çok demokratikleşti yoksa ben mi özgürleştim?”

Büşra Ersanlı BDP’nin “Siyaset Akademisi”nde ders veriyordu.

Hayatı boyunca şiddete karşı olmuştu.

Akademik çalışmalarında şimdilerde yaptığı özeleştiriye koşut, Kürt, Alevi, Ermeni kimliklerini kullanmaktan kaçınacak ölçüde Türkiyeli aydınlarda olan “yerleşik otosansür” Ersanlı’yı da kuşatmıştı.

“Türkiye mi demokratikleşti ben mi özgürleştim?” sözleri bu ikilemin ürünü.

Ersanlı bunu sorgularken şaşırmakta haklı.

Çünkü AKP, Kürt sorununa “demokratik açılım” iddiasıyla yola çıktığı 2009-2011 arasında toplumda “siyasi çözüm” konusunda bir umut yaratmıştı.

PKK bu süreci Haziran 2011 seçimleri sonunda Meclis’in toplanmasını ble beklemeden Silvan saldırısıyla bozarak iktidarın da rotasını değiştirdi. Bunun bedelini de KCK davasında aydınlar ödüyor.

“Poşu takan” öğrenciye “PKK’lı diye” 11 yıl hapis cezası veriliyor.

TBMM, Anayasada “ana dil” serbestisini getirmeye çalışırken Büşra Ersanlı cezaevinde tutuluyor.

Nasıl olacak?!

(Milliyet Yazarı Derya Sazak)

Son Güncelleme: Cumartesi, 12 May 2012 15:30

Gösterim: 2601

Okullarda dağıtılan sütlerden rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan binlerce öğrencilerin tekrar aynı sıkıntıyı yaşamamaları için Tarım Bakanlığı’nın yayımladığı genelgeye Eğitim-iş Sendikası tepki gösterdi.

okul sütü

Eğitim-iş Sendikasının haberi

Okullarda dağıtılan sütlerle ilgili skandalların ardı arkası kesilmiyor. Öğrencisine sağlıklı süt dağıtabilme becerisini dahi gösteremeyen Bakanlık, içine düştüğü bataklıktan akıllara durgunluk veren uygulamalarla sıyrılmaya çalışıyor.

Aydın Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü, sorunu aşma konusunda çareyi öğretmenleri kobay yapmakta bulmuştur. Aydın Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü okullara gönderdiği emirde aynen: “Sütler öğrencilere verilmeden önce öğretmenler tarafından kontrol edilerek, sütün görülebileceği bir bardağa konulması ve öğretmenler tarafından tadına, rengine ve kokusuna bakılarak kontrol edilmesi…. için gerekli hassasiyetin gösterilmesi…” şeklinde değerlendirme yapmıştır. Aydın Milli Eğitim Müdürlüğü yazılı emirle öğretmenleri resmi kobay ilan ederek öğretmenlerin beden bütünlüğüne ve meslek onuruna ağır saldırıda bulunmuştur. Emir uygulanırsa devlet eliyle okula sokulan süt bozuksa önce öğretmen zehirlenecektir. Öğretmenin süte karşı tıbbi yönden olumsuz hassasiyetinin olup olmadığı dikkate alınmayacak, öğretmen öğrenci sayısına eşit sayıdaki bardaktan sütü yudumlayacaktır.

MEB’in köle olarak gördüğü öğretmen meslekle ilgisi olmayan, beden bütünlüğüne haksız müdahale teşkil eden uygulamayla zorunlu kobay yapılmıştır. Her şey bir yana uygulama ile öğrencinin sütünün tadına bakarak devlet zoruyla kendini feda edecek olan öğretmenin sağlık sorunu varsa, aynı bardaktan içilen sütle bu sağlık sorunu öğrencilere de bulaşacaktır. Milyonlarca ailenin kaderini belirleyen Milli Eğitim Bakanlığı’nın Aydın İlinde bulduğu bu çözüm(!) sözün bittiği yerdir.

Bakanlık kobaylık uygulaması konusunda kararlı ise, bozuk sütün kobayları, -ağızlarını çocukların bardağına dokundurmamak şartıyla- sorunlu sütleri okullara sokan Bakan Dinçer ile Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı yetkilileri olmalıdır.

Bakan Dinçer’i halkımıza reva gördüğü sağlıksız süt dağıtımı rezilliğini bir an önce durdurmaya çağırıyoruz. Beceremiyorsanız dağıtmayın. İnsan sağlığı ile öğretmenin meslek onuruyla oynamayın. Milli Eğitim Bakanlığı’nı ve Aydın Valiliği’ni öğretmen ve öğrencilerin sağlığını hiçe sayan insanlık dışı uygulamayı derhal durdurmaya, öğretmenlerden ve halkımızdan özür dilemeye davet ediyoruz.

Sendika olarak konunun takipçisi olacak ve utanç verici uygulamayı yaşama geçiren kamu görevlileri hakkında gereken girişimleri yapacağız.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

(Eğitim-iş)

> ‘Öğretmenler kobay olamaz’

Okullarda dağıtılan sütlerden rahatsızlanarak hastaneye kaldırılan binlerce öğrencilerin tekrar aynı sıkıntıyı yaşamamaları için Tarım Bakanlığı’nın yayımladığı genelgeye Eğitim-iş Sendikası tepki gösterdi.

okul sütü

Eğitim-iş Sendikasının haberi

Okullarda dağıtılan sütlerle ilgili skandalların ardı arkası kesilmiyor. Öğrencisine sağlıklı süt dağıtabilme becerisini dahi gösteremeyen Bakanlık, içine düştüğü bataklıktan akıllara durgunluk veren uygulamalarla sıyrılmaya çalışıyor.

Aydın Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü, sorunu aşma konusunda çareyi öğretmenleri kobay yapmakta bulmuştur. Aydın Valiliği İl Milli Eğitim Müdürlüğü okullara gönderdiği emirde aynen: “Sütler öğrencilere verilmeden önce öğretmenler tarafından kontrol edilerek, sütün görülebileceği bir bardağa konulması ve öğretmenler tarafından tadına, rengine ve kokusuna bakılarak kontrol edilmesi…. için gerekli hassasiyetin gösterilmesi…” şeklinde değerlendirme yapmıştır. Aydın Milli Eğitim Müdürlüğü yazılı emirle öğretmenleri resmi kobay ilan ederek öğretmenlerin beden bütünlüğüne ve meslek onuruna ağır saldırıda bulunmuştur. Emir uygulanırsa devlet eliyle okula sokulan süt bozuksa önce öğretmen zehirlenecektir. Öğretmenin süte karşı tıbbi yönden olumsuz hassasiyetinin olup olmadığı dikkate alınmayacak, öğretmen öğrenci sayısına eşit sayıdaki bardaktan sütü yudumlayacaktır.

MEB’in köle olarak gördüğü öğretmen meslekle ilgisi olmayan, beden bütünlüğüne haksız müdahale teşkil eden uygulamayla zorunlu kobay yapılmıştır. Her şey bir yana uygulama ile öğrencinin sütünün tadına bakarak devlet zoruyla kendini feda edecek olan öğretmenin sağlık sorunu varsa, aynı bardaktan içilen sütle bu sağlık sorunu öğrencilere de bulaşacaktır. Milyonlarca ailenin kaderini belirleyen Milli Eğitim Bakanlığı’nın Aydın İlinde bulduğu bu çözüm(!) sözün bittiği yerdir.

Bakanlık kobaylık uygulaması konusunda kararlı ise, bozuk sütün kobayları, -ağızlarını çocukların bardağına dokundurmamak şartıyla- sorunlu sütleri okullara sokan Bakan Dinçer ile Bakanlık merkez ve taşra teşkilatı yetkilileri olmalıdır.

Bakan Dinçer’i halkımıza reva gördüğü sağlıksız süt dağıtımı rezilliğini bir an önce durdurmaya çağırıyoruz. Beceremiyorsanız dağıtmayın. İnsan sağlığı ile öğretmenin meslek onuruyla oynamayın. Milli Eğitim Bakanlığı’nı ve Aydın Valiliği’ni öğretmen ve öğrencilerin sağlığını hiçe sayan insanlık dışı uygulamayı derhal durdurmaya, öğretmenlerden ve halkımızdan özür dilemeye davet ediyoruz.

Sendika olarak konunun takipçisi olacak ve utanç verici uygulamayı yaşama geçiren kamu görevlileri hakkında gereken girişimleri yapacağız.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

(Eğitim-iş)

Son Güncelleme: Cuma, 11 May 2012 20:14

Gösterim: 2258

Türkiye Müfettişler Derneği Başkanı Doğan Ceylan, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)'nın, öğretmenlerin, il içi ve il dışı atamalarına ilişkin duyurusunu 15 Mayıs tarihine kadar yapması gerektiğini hatırlattı.

Türkiye Müfettişler Derneği Başkanı Doğan Ceylan, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)'nın, öğretmenlerin, il içi ve il dışı atamalarına ilişkin duyurusunu 15 Mayıs tarihine kadar yapması gerektiğini hatırlattı. Ceylan, 200 bin öğretmeni ilgilendiren bu atamaların gecikmesi durumunda, 4+4+4 zorunlu eğitimde kaos yaşanabileceği uyarısında bulundu.

Doğan Ceylan, yaptığı açıklamada, öğretmenlerin il içi ve il dışı atamalarına ilişkin duyurunun 15 Mayıs’ta yapılması gerektiğini belirterek, şu bilgileri verdi: “MEB Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin 25. Maddesi'ne bakmak gerekir. Bu maddede 'Yer değiştirmelerine ilişkin duyuru, Personel Genel Müdürlüğü'nce il içi yer değiştirmeler için en geç ilgili yılın 15 Mayıs, il dışı yer değiştirmeler için en geç 25 Mayıs tarihine kadar Bakanlığın internet sayfasında yapılır.” hükmü yer almaktadır. Yine aynı maddede yer değiştirme işleminin, duyuru tarihinden itibaren en geç 10 iş günü içinde başlatılacağı belirtilmektedir. Yani öğretmenlerin il içi atamalarının en geç 25 Mayıs tarihine kadar bitirilmesi zorunlu. Bu durumda, bakanlığın en geç 5 gün içinde il içi, 15 gün içinde il dışı yer değiştirme duyurusunu yapması gerekiyor. Bakanlık, bu haliyle duyuruya çıkarsa büyük sorun yaşanacağı kesindir.”

Zorunlu eğitime ilişkin 6287 Sayılı Kanun, ilköğretim okullarının bu yıl 'ilkokul ortaokul' diye ayrılması gerektiğini açıklayan Ceylan, “Bakanlık bu çalışmayı henüz yapmadı. Bu da yer değiştirme işlemlerinde engel olacak. Çünkü öğretmenlerin yer değişikliği talebinde bulunurken, okulların türlerine göre istekte bulunmaları gerekiyor. Ortaokula dönüştürülecek ilköğretim okullarında bu yıl birinci sınıfa kayıt yapılmayacak. Bu durumda okullarda sınıf öğretmeni fazlalığı oluşacak. Bir sınıf öğretmeninin ortaokula dönüşecek bir okula yer değişikliği talebinde bulunması anlamsız çünkü orada zaten sınıf öğretmeni fazlalığı olacak.” dedi.

Bakanlığın, okul dönüşümünü 5 gün içinde bitirmek zorunda olduğunu da hatırlatan Doğan Ceylan, şayet okul dönüşümünü yapmadan duyuruya çıkılırsa, önümüzdeki öğretim yılında işler içinden çıkılmaz hal alacağına işaret etti. Ceylan, norm fazlası öğretmeni olan okullara daha fazla öğretmen atanmış olacağını belirterek, “Bu öğretmenler boşta mı oturacak? Bir yanda 120 bin öğretmen açığı varken diğer yandan birçok okulda norm fazlası öğretmenler bulunacak.” diye konuştu. Doğan Ceylan, ilkokula dönüşecek ilköğretim okullarında branş öğretmenleri için bu yıl için böyle sorun yaşanmayacağını, çünkü okullarındaki 6, 7, 8’inci sınıf öğrencilerinin yine aynı okula devam edeceklerini anlattı. Ceylan, ancak benzer sorunları, 2013-2014 öğretim yılından itibaren onların da yaşayacağına dikkat çekti.

Eğitimin içinde olduklarını ve sorunları yakından bildiklerini anlatan Ceylan, bakanlığa çağrıda bulunarak, şu uyarılarda bulundu: “Bakanlık elini çabuk tutmalı ve bazı işlemleri ivedilikle yerine getirmelidir. İlkokul-ortaokul dönüşümünü bu hafta mutlaka bitirmesi şart. Okullarda önümüzdeki yıl itibariyle kaçar şube açılacak, kaç öğretmene ihtiyaç olacak tespit edilmeli, 15 Mayıs öncesinde bunun duyurusu yapılması gerekiyor. Bulunduğu okulun ortaokula dönüşmesi nedeniyle norm fazlası konumuna düşecek sınıf öğretmenleri bilgilendirilmeli ve onlara il içi yer değiştirme hakkı verilmesi önemlidir. İl içi veya il dışı yer değiştirmelerde branş öğretmenleri durumlarına göre ortaokullara, sınıf öğretmenleri ise ilkokullara tayin istemelidir. Zorunlu eğitim uygulamasının kaosa dönüşmemesi için Müfettişler Derneği olarak bakanlığa bu hususlarda uyarıda bulunuyoruz.”

(enson haber)

> MEB 15 Mayıs’a kadar ATAMA duyurusunu yapmalı

Türkiye Müfettişler Derneği Başkanı Doğan Ceylan, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)'nın, öğretmenlerin, il içi ve il dışı atamalarına ilişkin duyurusunu 15 Mayıs tarihine kadar yapması gerektiğini hatırlattı.

Türkiye Müfettişler Derneği Başkanı Doğan Ceylan, Milli Eğitim Bakanlığı (MEB)'nın, öğretmenlerin, il içi ve il dışı atamalarına ilişkin duyurusunu 15 Mayıs tarihine kadar yapması gerektiğini hatırlattı. Ceylan, 200 bin öğretmeni ilgilendiren bu atamaların gecikmesi durumunda, 4+4+4 zorunlu eğitimde kaos yaşanabileceği uyarısında bulundu.

Doğan Ceylan, yaptığı açıklamada, öğretmenlerin il içi ve il dışı atamalarına ilişkin duyurunun 15 Mayıs’ta yapılması gerektiğini belirterek, şu bilgileri verdi: “MEB Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliği'nin 25. Maddesi'ne bakmak gerekir. Bu maddede 'Yer değiştirmelerine ilişkin duyuru, Personel Genel Müdürlüğü'nce il içi yer değiştirmeler için en geç ilgili yılın 15 Mayıs, il dışı yer değiştirmeler için en geç 25 Mayıs tarihine kadar Bakanlığın internet sayfasında yapılır.” hükmü yer almaktadır. Yine aynı maddede yer değiştirme işleminin, duyuru tarihinden itibaren en geç 10 iş günü içinde başlatılacağı belirtilmektedir. Yani öğretmenlerin il içi atamalarının en geç 25 Mayıs tarihine kadar bitirilmesi zorunlu. Bu durumda, bakanlığın en geç 5 gün içinde il içi, 15 gün içinde il dışı yer değiştirme duyurusunu yapması gerekiyor. Bakanlık, bu haliyle duyuruya çıkarsa büyük sorun yaşanacağı kesindir.”

Zorunlu eğitime ilişkin 6287 Sayılı Kanun, ilköğretim okullarının bu yıl 'ilkokul ortaokul' diye ayrılması gerektiğini açıklayan Ceylan, “Bakanlık bu çalışmayı henüz yapmadı. Bu da yer değiştirme işlemlerinde engel olacak. Çünkü öğretmenlerin yer değişikliği talebinde bulunurken, okulların türlerine göre istekte bulunmaları gerekiyor. Ortaokula dönüştürülecek ilköğretim okullarında bu yıl birinci sınıfa kayıt yapılmayacak. Bu durumda okullarda sınıf öğretmeni fazlalığı oluşacak. Bir sınıf öğretmeninin ortaokula dönüşecek bir okula yer değişikliği talebinde bulunması anlamsız çünkü orada zaten sınıf öğretmeni fazlalığı olacak.” dedi.

Bakanlığın, okul dönüşümünü 5 gün içinde bitirmek zorunda olduğunu da hatırlatan Doğan Ceylan, şayet okul dönüşümünü yapmadan duyuruya çıkılırsa, önümüzdeki öğretim yılında işler içinden çıkılmaz hal alacağına işaret etti. Ceylan, norm fazlası öğretmeni olan okullara daha fazla öğretmen atanmış olacağını belirterek, “Bu öğretmenler boşta mı oturacak? Bir yanda 120 bin öğretmen açığı varken diğer yandan birçok okulda norm fazlası öğretmenler bulunacak.” diye konuştu. Doğan Ceylan, ilkokula dönüşecek ilköğretim okullarında branş öğretmenleri için bu yıl için böyle sorun yaşanmayacağını, çünkü okullarındaki 6, 7, 8’inci sınıf öğrencilerinin yine aynı okula devam edeceklerini anlattı. Ceylan, ancak benzer sorunları, 2013-2014 öğretim yılından itibaren onların da yaşayacağına dikkat çekti.

Eğitimin içinde olduklarını ve sorunları yakından bildiklerini anlatan Ceylan, bakanlığa çağrıda bulunarak, şu uyarılarda bulundu: “Bakanlık elini çabuk tutmalı ve bazı işlemleri ivedilikle yerine getirmelidir. İlkokul-ortaokul dönüşümünü bu hafta mutlaka bitirmesi şart. Okullarda önümüzdeki yıl itibariyle kaçar şube açılacak, kaç öğretmene ihtiyaç olacak tespit edilmeli, 15 Mayıs öncesinde bunun duyurusu yapılması gerekiyor. Bulunduğu okulun ortaokula dönüşmesi nedeniyle norm fazlası konumuna düşecek sınıf öğretmenleri bilgilendirilmeli ve onlara il içi yer değiştirme hakkı verilmesi önemlidir. İl içi veya il dışı yer değiştirmelerde branş öğretmenleri durumlarına göre ortaokullara, sınıf öğretmenleri ise ilkokullara tayin istemelidir. Zorunlu eğitim uygulamasının kaosa dönüşmemesi için Müfettişler Derneği olarak bakanlığa bu hususlarda uyarıda bulunuyoruz.”

(enson haber)

Son Güncelleme: Cuma, 11 May 2012 20:50

Gösterim: 2446

Başbakan Erdoğan okullarda süt dağıtımı uygulamasının devam edeceğini belirtti.

başbakan erdoğanAK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, okullarda dağıtılan sütlerle ilgili tartışmalara ilişkin, ''Bugüne kadar örneklerin hiçbirisine hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksinine rastlanmamıştır. Hastaneye başvuran çocuklarla ilgili olarak mevcut deliller, gıda zehirlenmesini düşündürmemektedir. Mevcut deliller ışığında uygulamanın kesintiye uğratılmasını veya durdurulmasını gerektirecek bir durum tespit edilmemiştir'' dedi.

> Başbakan Erdoğan: Süt dağıtımı sürecek

Başbakan Erdoğan okullarda süt dağıtımı uygulamasının devam edeceğini belirtti.

başbakan erdoğanAK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, okullarda dağıtılan sütlerle ilgili tartışmalara ilişkin, ''Bugüne kadar örneklerin hiçbirisine hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksinine rastlanmamıştır. Hastaneye başvuran çocuklarla ilgili olarak mevcut deliller, gıda zehirlenmesini düşündürmemektedir. Mevcut deliller ışığında uygulamanın kesintiye uğratılmasını veya durdurulmasını gerektirecek bir durum tespit edilmemiştir'' dedi.

Son Güncelleme: Cuma, 11 May 2012 19:54

Gösterim: 1611


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.