Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Bilim adamları ilk kez ses dalgalarını kullanarak beyin hücrelerini kontrol etmeyi başardı.
"Nature Communications" dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, araştırmacılar, laboratuvar ortamında ultrason dalgalarıyla minik bir kurtçuğun beynindeki bazı nöronları faaliyete geçirerek hayvanın farklı bir yöne hareket etmesini sağladı.
California'daki Salk Biyolojik Araştırmalar Enstitüsü'nden Stuart Ibsen, "Bu teknik, beynin derinliklerindeki belirli bir bölgeyi harekete geçirmek için büyük avantaj yaratacak. Tekniği, şimdi de farelerde deneyeceğiz ve bir memelinin beyninde işe yarayıp yaramadığını kontrol edeceğiz" dedi.
Deneylerde daha önce beyin haritası çıkarılan "Caenorhabditis elegans" cinsi kurtçuk kullanıldı. Yeryüzündeki canlılar arasında en basit sinir sistemlerinden birine sahip olan bu kurtçukların beyninde 302 nöron bulunuyor. Nöronların yüzeyindeki hücre zarı, ultrason dalgalarıyla geriliyor ve zardaki TRP-4 diye adlandırılan bir kanal harekete geçiyor. Araştırmacılar, kurtçuğun beynini kontrol etmek için diğer hücrelerdeki kanalları genetik değişime uğrattı. Kurtçuklar, alçak frekanslı ultrason dalgalarının etkisini artırmak için de minik kabarcıkların içine yerleştirildi.
Daha önce beyin hücrelerinin kontrol edilmesi için ışığın kullanıldığı bir teknik geliştirilmişti. Ancak ışığın dokulara nüfuz edememesi ve hızla dağılması nedeniyle yöntemin başarılı olması için fiber-optik implanta ihtiyaç duyulmuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
Bilim adamları ilk kez ses dalgalarını kullanarak beyin hücrelerini kontrol etmeyi başardı.
"Nature Communications" dergisinde yayımlanan çalışmaya göre, araştırmacılar, laboratuvar ortamında ultrason dalgalarıyla minik bir kurtçuğun beynindeki bazı nöronları faaliyete geçirerek hayvanın farklı bir yöne hareket etmesini sağladı.
California'daki Salk Biyolojik Araştırmalar Enstitüsü'nden Stuart Ibsen, "Bu teknik, beynin derinliklerindeki belirli bir bölgeyi harekete geçirmek için büyük avantaj yaratacak. Tekniği, şimdi de farelerde deneyeceğiz ve bir memelinin beyninde işe yarayıp yaramadığını kontrol edeceğiz" dedi.
Deneylerde daha önce beyin haritası çıkarılan "Caenorhabditis elegans" cinsi kurtçuk kullanıldı. Yeryüzündeki canlılar arasında en basit sinir sistemlerinden birine sahip olan bu kurtçukların beyninde 302 nöron bulunuyor. Nöronların yüzeyindeki hücre zarı, ultrason dalgalarıyla geriliyor ve zardaki TRP-4 diye adlandırılan bir kanal harekete geçiyor. Araştırmacılar, kurtçuğun beynini kontrol etmek için diğer hücrelerdeki kanalları genetik değişime uğrattı. Kurtçuklar, alçak frekanslı ultrason dalgalarının etkisini artırmak için de minik kabarcıkların içine yerleştirildi.
Daha önce beyin hücrelerinin kontrol edilmesi için ışığın kullanıldığı bir teknik geliştirilmişti. Ancak ışığın dokulara nüfuz edememesi ve hızla dağılması nedeniyle yöntemin başarılı olması için fiber-optik implanta ihtiyaç duyulmuştu.
Son Güncelleme: Perşembe, 17 Eylül 2015 12:05
Gösterim: 940
HSBC’nin “Eğitimin Değeri: Hayat İçin Öğrenim” raporuna göre, Türkiye’de aileler çocuklarının üniversite masraflarına yardımcı olmak adına para biriktirmeleri gerektiğini düşünseler de, pek çoğu bunu hayata geçiremiyor.
HSBC Grubu’nun aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 16 ülkeden, 5 bin 500 aile ile gerçekleştirdiği araştırma, ailelerin çocuklarının eğitim ve kariyer hayatlarına ilişkin planları hakkında çarpıcı bulgular ortaya koyuyor. Araştırmanın global verilerine göre; çocukları ana okulunda olan ailelerin %72’si çocuklarının üniversite masraflarını karşılamak için birikim yapmayı hedeflerken, çocukları üniversitede olan ailelerin sadece %53’ü eğitim masraflarını birikimlerinden karşılayabiliyor. Türkiye’de ise ailelerin yalnızca %25’i çocuklarının üniversite masraflarını karşılamada birikimlerinden faydalanıyor.
Mesleki eğitim Türkiye’de kariyer olarak kabul görmüyor
Lisans eğitimine erişim dünya genelinde artış gösterirken, ailelerin %79’u çocuklarının hedeflerini gerçekleştirmeleri için lisans ya da daha üst bir eğitimi bir gereklilik olarak görüyor. Türkiye’de ebeveynlerin %93’ü üniversite eğitiminin veya daha üst eğitimin zorunlu olduğuna inanırken, %64’ü de yüksek lisans veya üzerindeki bir eğitimin şart olduğunu düşünüyor.
Araştırmaya dahil edilen ülkelerin bir kısmında ise üniversite kadar mesleki eğitime de önem veriliyor. Kanada %38 ile mesleki eğitime en fazla önem veren ülke konumunda bulunurken, onu %33 ile Birleşik Krallık, %26 ile Avusturya ve Fransa gibi gelişmiş ülkeler izliyor. Türkiye’de ise bu oran sadece %1 düzeyinde bulunuyor.
Doktorluk favori, öğretmenlik ise talep görmeyen meslekler arasında
Ebeveynlerin onda dokuzunun aklında çocukları için belirlediği bir meslek olduğu görülüyor. Global ortalamada ebeveynler tarafından çocukları için en çok tercih edilen meslek olan doktorluğun Türkiye’den araştırmaya katılan ebeveynlerin de favorisi olduğu ortaya çıkıyor. Türkiye’de ailelerin çocuklarının meslek olarak seçmesini istediği ikinci alan mühendislik olurken, mühendisliği hukuk takip ediyor.
Rapor sonuçları, öğretmenliğin artık popüler mesleklerden biri olmadığını ortaya koyuyor. Global ortalamada ebeveynlerin sadece %5’i çocuklarının eğitim alanında çalışmasını isterken bu rakam Türkiye’de %7 olarak karşımıza çıkıyor.
Yurtdışı eğitimi için niyet var kaynak yok
Rapor, ailelerin %77’sinin iş piyasasında çocuklarına avantaj sağlaması açısından hem lisans hem de lisansüstü eğitim için yurtdışına göndermeyi düşündüğünü ortaya koyuyor. Çocuklarını lisans ya da yüksek lisans eğitimi için yurtdışına göndermeyi düşünen aileler sıralamasında Türkiye %83’lük oranla Hindistan’ın ardından ikinci sırada yer alıyor.
Aileler, her ne kadar çocuklarının yurtdışında eğitim görmeleri konusunda istekli olsa da, uluslararası üniversitelerin maliyeti karşılarına bir engel olarak çıkıyor. Türkiye, %59’luk oran ile ebeveynlerin uluslararası üniversitelerin maliyetini engel olarak gördüğü ülkeler arasında ilk sırada yer alırken, global ortalamada çocuklarının yurtdışında eğitim görmelerini istediklerini fakat oluşacak maliyetleri karşılayamayacaklarını belirten ebeveynlerin oranı ise %34 düzeyinde.
Üniversiteler paranın karşılığını veriyor mu?
Ebeveynlerin büyük bir bölümü çocuklarının üniversite eğitimi alacağını düşünmesine karşın, üniversitenin yatırım anlamında iyi bir getiri sağlayıp sağlayamayacağı konusunda endişe duyuyor. Dünya genelindeki ailelerin %42’si üniversite eğitiminin paranın karşılığını vermekte yeterli olmadığını düşünürken, Türkiye’de bu oran %61. Bu görüşe sahip ebeveynlerin yarısından fazlası üniversite eğitiminin gerçek dünya ile uyumlu yetenekler kazandırmadığını düşünürken, %35’i öğrencilerin kariyer beklentilerini geliştirmelerinde yeterli olmadığını ifade ediyor.
Eğitim için birikim plandan öteye gitmiyor
Ebeveynler çocuklarının üniversite masraflarına yardımcı olmak adına para biriktirmeleri gerektiğini düşünseler de, pek çoğu bunu hayata geçirmiyor. Türkiye’de çocukları okul öncesi eğitim alan ebeveynlerin %54’ü yaptıkları birikimlerle çocuklarının üniversite masraflarını karşılayabileceklerini düşünürken, %22’si tamamen günlük kazançlarına güveniyor. Ancak, çocukları hâlihazırda üniversitede okuyan ebeveynlerin yalnızca %25’i birikimlerini kullanıyor ya da kullanmayı planlıyor, %46 ise tamamen günlük gelire güveniyor ya da güvenmeyi planlıyor. Çocuklarının üniversite eğitimi için birikim yapmaya başlamamış olan ebeveynlerin %43’ü günlük ödemeler sebebiyle geriye birikim yapmak için yeterli para kalmadığını söylerken, %26’sı bunu hiç düşünmediğini belirtiyor.
Üniversite masrafları için formül büyükanne ve büyükbaba
Birikim yapma ve günlük kazançla üniversite giderlerinin karşılanmasının zorluğu ebeveynleri üniversite masraflarını karşılamak için borç almaya yönlendiriyor. Türkiye’de çocukları okul öncesi eğitim alan ve çocuklarının üniversite eğitimi almasını planlayan ebeveynlerin %34’ü bankadan kredi almayı düşünürken, benzer bir oranla, çocukları üniversitede okuyan ebeveynlerin %36’sı kredi almış ya da almayı düşünüyor. Çocuklarının üniversite eğitimi için kredi almayı planlayan ya da halihazırda kredi almış olan ebeveynler çocukları üniversite eğitimini tamamladıktan sonra ortalama 4,2 yıl boyunca geri ödeme yapacaklarını düşünüyor.
Araştırmaya Türkiye’den katılan ailelerin %31’i çocuklarının üniversite masraflarını aile büyükleri ile paylaştıklarını ya da paylaşmayı umduklarını ifade ediyorlar. Türkiye bu konuda Çin’in ardından ikinci sırada yer alıyor.
Çocuğunuzun eğitimi için birikim yapmaya erken başlayın
Rapora göre, ailelerin %93’ü çocuklarının hedeflerine ulaşmaları için lisans derecesi veya daha yüksek bir eğitim almaları gerektiğini düşünüyor. Ancak, erken dönemde planlama ve birikim yapmaya başlanmaması, yüksek maliyetleri beraberinde getirebilecek durumlarda ebeveynlerin borçlanmasına neden olabiliyor. Ebeveynlerin ekstra maliyetler konusunda hazırlıklı olmasının önemine işaret edilen raporda, özellikle özel dersler veya okul süresinin öngörülenden uzun olması gibi ihtimallerin göz önünde bulundurulmasının masrafları karşılamada yardımcı olacağı vurgulanıyor. Erken dönemde birikim yapmaya başlanması söz konusu maliyetlerin karşılanmasının yanı sıra, borçlanma durumunda geri ödeme sürecinin hızlandırılmasına da katkı sağlıyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
HSBC’nin “Eğitimin Değeri: Hayat İçin Öğrenim” raporuna göre, Türkiye’de aileler çocuklarının üniversite masraflarına yardımcı olmak adına para biriktirmeleri gerektiğini düşünseler de, pek çoğu bunu hayata geçiremiyor.
HSBC Grubu’nun aralarında Türkiye’nin de yer aldığı 16 ülkeden, 5 bin 500 aile ile gerçekleştirdiği araştırma, ailelerin çocuklarının eğitim ve kariyer hayatlarına ilişkin planları hakkında çarpıcı bulgular ortaya koyuyor. Araştırmanın global verilerine göre; çocukları ana okulunda olan ailelerin %72’si çocuklarının üniversite masraflarını karşılamak için birikim yapmayı hedeflerken, çocukları üniversitede olan ailelerin sadece %53’ü eğitim masraflarını birikimlerinden karşılayabiliyor. Türkiye’de ise ailelerin yalnızca %25’i çocuklarının üniversite masraflarını karşılamada birikimlerinden faydalanıyor.
Mesleki eğitim Türkiye’de kariyer olarak kabul görmüyor
Lisans eğitimine erişim dünya genelinde artış gösterirken, ailelerin %79’u çocuklarının hedeflerini gerçekleştirmeleri için lisans ya da daha üst bir eğitimi bir gereklilik olarak görüyor. Türkiye’de ebeveynlerin %93’ü üniversite eğitiminin veya daha üst eğitimin zorunlu olduğuna inanırken, %64’ü de yüksek lisans veya üzerindeki bir eğitimin şart olduğunu düşünüyor.
Araştırmaya dahil edilen ülkelerin bir kısmında ise üniversite kadar mesleki eğitime de önem veriliyor. Kanada %38 ile mesleki eğitime en fazla önem veren ülke konumunda bulunurken, onu %33 ile Birleşik Krallık, %26 ile Avusturya ve Fransa gibi gelişmiş ülkeler izliyor. Türkiye’de ise bu oran sadece %1 düzeyinde bulunuyor.
Doktorluk favori, öğretmenlik ise talep görmeyen meslekler arasında
Ebeveynlerin onda dokuzunun aklında çocukları için belirlediği bir meslek olduğu görülüyor. Global ortalamada ebeveynler tarafından çocukları için en çok tercih edilen meslek olan doktorluğun Türkiye’den araştırmaya katılan ebeveynlerin de favorisi olduğu ortaya çıkıyor. Türkiye’de ailelerin çocuklarının meslek olarak seçmesini istediği ikinci alan mühendislik olurken, mühendisliği hukuk takip ediyor.
Rapor sonuçları, öğretmenliğin artık popüler mesleklerden biri olmadığını ortaya koyuyor. Global ortalamada ebeveynlerin sadece %5’i çocuklarının eğitim alanında çalışmasını isterken bu rakam Türkiye’de %7 olarak karşımıza çıkıyor.
Yurtdışı eğitimi için niyet var kaynak yok
Rapor, ailelerin %77’sinin iş piyasasında çocuklarına avantaj sağlaması açısından hem lisans hem de lisansüstü eğitim için yurtdışına göndermeyi düşündüğünü ortaya koyuyor. Çocuklarını lisans ya da yüksek lisans eğitimi için yurtdışına göndermeyi düşünen aileler sıralamasında Türkiye %83’lük oranla Hindistan’ın ardından ikinci sırada yer alıyor.
Aileler, her ne kadar çocuklarının yurtdışında eğitim görmeleri konusunda istekli olsa da, uluslararası üniversitelerin maliyeti karşılarına bir engel olarak çıkıyor. Türkiye, %59’luk oran ile ebeveynlerin uluslararası üniversitelerin maliyetini engel olarak gördüğü ülkeler arasında ilk sırada yer alırken, global ortalamada çocuklarının yurtdışında eğitim görmelerini istediklerini fakat oluşacak maliyetleri karşılayamayacaklarını belirten ebeveynlerin oranı ise %34 düzeyinde.
Üniversiteler paranın karşılığını veriyor mu?
Ebeveynlerin büyük bir bölümü çocuklarının üniversite eğitimi alacağını düşünmesine karşın, üniversitenin yatırım anlamında iyi bir getiri sağlayıp sağlayamayacağı konusunda endişe duyuyor. Dünya genelindeki ailelerin %42’si üniversite eğitiminin paranın karşılığını vermekte yeterli olmadığını düşünürken, Türkiye’de bu oran %61. Bu görüşe sahip ebeveynlerin yarısından fazlası üniversite eğitiminin gerçek dünya ile uyumlu yetenekler kazandırmadığını düşünürken, %35’i öğrencilerin kariyer beklentilerini geliştirmelerinde yeterli olmadığını ifade ediyor.
Eğitim için birikim plandan öteye gitmiyor
Ebeveynler çocuklarının üniversite masraflarına yardımcı olmak adına para biriktirmeleri gerektiğini düşünseler de, pek çoğu bunu hayata geçirmiyor. Türkiye’de çocukları okul öncesi eğitim alan ebeveynlerin %54’ü yaptıkları birikimlerle çocuklarının üniversite masraflarını karşılayabileceklerini düşünürken, %22’si tamamen günlük kazançlarına güveniyor. Ancak, çocukları hâlihazırda üniversitede okuyan ebeveynlerin yalnızca %25’i birikimlerini kullanıyor ya da kullanmayı planlıyor, %46 ise tamamen günlük gelire güveniyor ya da güvenmeyi planlıyor. Çocuklarının üniversite eğitimi için birikim yapmaya başlamamış olan ebeveynlerin %43’ü günlük ödemeler sebebiyle geriye birikim yapmak için yeterli para kalmadığını söylerken, %26’sı bunu hiç düşünmediğini belirtiyor.
Üniversite masrafları için formül büyükanne ve büyükbaba
Birikim yapma ve günlük kazançla üniversite giderlerinin karşılanmasının zorluğu ebeveynleri üniversite masraflarını karşılamak için borç almaya yönlendiriyor. Türkiye’de çocukları okul öncesi eğitim alan ve çocuklarının üniversite eğitimi almasını planlayan ebeveynlerin %34’ü bankadan kredi almayı düşünürken, benzer bir oranla, çocukları üniversitede okuyan ebeveynlerin %36’sı kredi almış ya da almayı düşünüyor. Çocuklarının üniversite eğitimi için kredi almayı planlayan ya da halihazırda kredi almış olan ebeveynler çocukları üniversite eğitimini tamamladıktan sonra ortalama 4,2 yıl boyunca geri ödeme yapacaklarını düşünüyor.
Araştırmaya Türkiye’den katılan ailelerin %31’i çocuklarının üniversite masraflarını aile büyükleri ile paylaştıklarını ya da paylaşmayı umduklarını ifade ediyorlar. Türkiye bu konuda Çin’in ardından ikinci sırada yer alıyor.
Çocuğunuzun eğitimi için birikim yapmaya erken başlayın
Rapora göre, ailelerin %93’ü çocuklarının hedeflerine ulaşmaları için lisans derecesi veya daha yüksek bir eğitim almaları gerektiğini düşünüyor. Ancak, erken dönemde planlama ve birikim yapmaya başlanmaması, yüksek maliyetleri beraberinde getirebilecek durumlarda ebeveynlerin borçlanmasına neden olabiliyor. Ebeveynlerin ekstra maliyetler konusunda hazırlıklı olmasının önemine işaret edilen raporda, özellikle özel dersler veya okul süresinin öngörülenden uzun olması gibi ihtimallerin göz önünde bulundurulmasının masrafları karşılamada yardımcı olacağı vurgulanıyor. Erken dönemde birikim yapmaya başlanması söz konusu maliyetlerin karşılanmasının yanı sıra, borçlanma durumunda geri ödeme sürecinin hızlandırılmasına da katkı sağlıyor.
Son Güncelleme: Çarşamba, 15 Temmuz 2015 14:50
Gösterim: 2210
Dünya genelinde obez ya da fazla kilolu çocuk sayısının 2025 yılında 70 milyona ulaşabileceği belirtildi. DSÖ verilerine göre, kilolu ya da obez çocuk, en fazla gelişmekte olan ülkelerde bulunuyor.
BM Dünya Sağlık Örgütünce (DSÖ), obez çocuk sayısında artış olduğu belirtilerek 2025 yılında dünya genelinde 70 milyon obez ya da fazla kilolu çocuk olabileceği bildirildi.
DSÖ Direktörü Margaret Chan, Hong Kong'ta düzenlenen Çocuklukta Obeziteyi sonlandırma Komisyonu'nun toplantısında, ülkelerin çocuklukta obeziteyi acil sağlık tehlikesi olarak kabul etmesi ve hükümetlerin bununla mücadeleye liderlik yapması gerektiğini söyledi.
Sağlıksız gıda ve içeceklerin pazarlamasının sınırlandırılması gereğine işaret eden Chan, çocuklukta obezitenin yaşam tarzından değil çevresel etkiler ve hükümetlerin politikalarından kaynaklandığını vurguladı.
Gıda endüstrisinin halk sağlığı politikalarının oluşturulmasında yer almasının sakıncalarını da anlatan Chan, bu politikaların endüstrinin etkisinden arındırılması gerektiğini belirtti.
Chan, çocuklukta obezitenin nedenlerine de değinerek, "En büyük zarar, aşırı şekerli içecekler, fazla işlenmiş, yoğun enerjili ve besin değeri düşük gıdaların pazarlanmasından geliyor. Bu ürünler genellikle en ucuz ve yaygın mamuller olarak özellikle yoksul toplumlarda fazlaca tüketiliyor" ifadelerini kullandı.
Toplantıda DSÖ'nün çocuklukta obezite rakamları da açıklandı. Buna göre, 1990'da 32 milyon olan fazla kilolu ya da obez çocuk sayısının 2013'te 42 milyona ulaştığı, mevcut eğilimin sürmesi halinde bu rakamın 2025 yılında dünya genelinde 70 milyona yükseleceği belirtildi.
DSÖ verilerine göre, kilolu ya da obez çocuk, en fazla gelişmekte olan ülkelerde bulunuyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
Dünya genelinde obez ya da fazla kilolu çocuk sayısının 2025 yılında 70 milyona ulaşabileceği belirtildi. DSÖ verilerine göre, kilolu ya da obez çocuk, en fazla gelişmekte olan ülkelerde bulunuyor.
BM Dünya Sağlık Örgütünce (DSÖ), obez çocuk sayısında artış olduğu belirtilerek 2025 yılında dünya genelinde 70 milyon obez ya da fazla kilolu çocuk olabileceği bildirildi.
DSÖ Direktörü Margaret Chan, Hong Kong'ta düzenlenen Çocuklukta Obeziteyi sonlandırma Komisyonu'nun toplantısında, ülkelerin çocuklukta obeziteyi acil sağlık tehlikesi olarak kabul etmesi ve hükümetlerin bununla mücadeleye liderlik yapması gerektiğini söyledi.
Sağlıksız gıda ve içeceklerin pazarlamasının sınırlandırılması gereğine işaret eden Chan, çocuklukta obezitenin yaşam tarzından değil çevresel etkiler ve hükümetlerin politikalarından kaynaklandığını vurguladı.
Gıda endüstrisinin halk sağlığı politikalarının oluşturulmasında yer almasının sakıncalarını da anlatan Chan, bu politikaların endüstrinin etkisinden arındırılması gerektiğini belirtti.
Chan, çocuklukta obezitenin nedenlerine de değinerek, "En büyük zarar, aşırı şekerli içecekler, fazla işlenmiş, yoğun enerjili ve besin değeri düşük gıdaların pazarlanmasından geliyor. Bu ürünler genellikle en ucuz ve yaygın mamuller olarak özellikle yoksul toplumlarda fazlaca tüketiliyor" ifadelerini kullandı.
Toplantıda DSÖ'nün çocuklukta obezite rakamları da açıklandı. Buna göre, 1990'da 32 milyon olan fazla kilolu ya da obez çocuk sayısının 2013'te 42 milyona ulaştığı, mevcut eğilimin sürmesi halinde bu rakamın 2025 yılında dünya genelinde 70 milyona yükseleceği belirtildi.
DSÖ verilerine göre, kilolu ya da obez çocuk, en fazla gelişmekte olan ülkelerde bulunuyor.
Son Güncelleme: Salı, 23 Haziran 2015 12:29
Gösterim: 1071
İngiltere’de 9 ve 10 yaşlarındaki öğrencilerle yapılan bir araştırmaya göre; felsefe dersi diğer derslerdeki başarının da anahtarı…
İlkokul çocukları arasında İngiltere'de yapılan bir araştırma haftalık felsefe dersinin öğrencilerin matematik ve okuma-yazma yeteneklerine katkı sunabileceğini ortaya koydu.
BBC Türkçe’de yer alan habere göre; araştırma kapsamında İngiltere'de bulunan 48 okuldan 9 ve 10 yaşlarında 3 bin öğrenci birer saatlik sorgulama, mantık ve argüman geliştirme dersine katıldı. Eğitim Vakfı Fonu'nun yaptığı çalışmada öğrencilerin okuma ve matematik seviyelerinde bir yıl içinde ortalama olarak iki ay süresince iyileşme gözlendi.
Çocuklar için Felsefe (P4C) isimli programda dezavantajlı gruplardan gelen öğrencilerin yazma yeteneklerinde de iyileşme gözlendi. Program Fonu yoksul çocuklar için ayrılan paranın en yararlı şekilde nasıl kullanılması gerektiğine dair yaptığı çalışmanın bir parçası.
Araştırmaya katılan dezavantajlı çocukların - yoksulluk yardımından faydalanan çocukların - okuma yeteneklerinde dört ay içinde, matematik yeteneklerinde üç ay içinde ve yazma yeteneklerinde iki ay içinde iyileşme gözlendi.
Tipik bir felsefe sınıfında çocuklarla yapılan uygulama şöyle: Öğretmen ve öğrenciler bir daire etrafında otururlar ve ilgilerini çekebilecek bir video klip izlerler ya da bir haber okurlar. Sonrasında sessizce konu üzerine düşünürler.
Arkasından sınıf küçük gruplara ya da çiftlere ayrılarak konu hakkında soruları tartışırlar. Sonra tüm sınıf tartışma için bir araya gelir.
Tartışılan konular arasında örneğin sağlıklı bir kalbin, kendi sağlığına dikkat etmemiş bir hastaya nakledilmesi doğru mudur gibi başlıklar bulunuyor.
Araştırma ekibinin başındaki isim olan Profesör Stephen Gorard, felsefe dersinin "Özellikle yüksek dezavantajlı gruplardan gelen çocuklar için işe yaradığını" söylüyor. Gorard, "Bu bizim için dezavantajlarla baş etmek konusunda oldukça cesaret verici" diyor.
Araştırmaya göre öğrenci başına 30 sterlin harcanarak verilecek felsefe dersleriyle okullar dezavantajlı öğrenciler için ayrılan parayı verimli şekilde kullanabilir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
İngiltere’de 9 ve 10 yaşlarındaki öğrencilerle yapılan bir araştırmaya göre; felsefe dersi diğer derslerdeki başarının da anahtarı…
İlkokul çocukları arasında İngiltere'de yapılan bir araştırma haftalık felsefe dersinin öğrencilerin matematik ve okuma-yazma yeteneklerine katkı sunabileceğini ortaya koydu.
BBC Türkçe’de yer alan habere göre; araştırma kapsamında İngiltere'de bulunan 48 okuldan 9 ve 10 yaşlarında 3 bin öğrenci birer saatlik sorgulama, mantık ve argüman geliştirme dersine katıldı. Eğitim Vakfı Fonu'nun yaptığı çalışmada öğrencilerin okuma ve matematik seviyelerinde bir yıl içinde ortalama olarak iki ay süresince iyileşme gözlendi.
Çocuklar için Felsefe (P4C) isimli programda dezavantajlı gruplardan gelen öğrencilerin yazma yeteneklerinde de iyileşme gözlendi. Program Fonu yoksul çocuklar için ayrılan paranın en yararlı şekilde nasıl kullanılması gerektiğine dair yaptığı çalışmanın bir parçası.
Araştırmaya katılan dezavantajlı çocukların - yoksulluk yardımından faydalanan çocukların - okuma yeteneklerinde dört ay içinde, matematik yeteneklerinde üç ay içinde ve yazma yeteneklerinde iki ay içinde iyileşme gözlendi.
Tipik bir felsefe sınıfında çocuklarla yapılan uygulama şöyle: Öğretmen ve öğrenciler bir daire etrafında otururlar ve ilgilerini çekebilecek bir video klip izlerler ya da bir haber okurlar. Sonrasında sessizce konu üzerine düşünürler.
Arkasından sınıf küçük gruplara ya da çiftlere ayrılarak konu hakkında soruları tartışırlar. Sonra tüm sınıf tartışma için bir araya gelir.
Tartışılan konular arasında örneğin sağlıklı bir kalbin, kendi sağlığına dikkat etmemiş bir hastaya nakledilmesi doğru mudur gibi başlıklar bulunuyor.
Araştırma ekibinin başındaki isim olan Profesör Stephen Gorard, felsefe dersinin "Özellikle yüksek dezavantajlı gruplardan gelen çocuklar için işe yaradığını" söylüyor. Gorard, "Bu bizim için dezavantajlarla baş etmek konusunda oldukça cesaret verici" diyor.
Araştırmaya göre öğrenci başına 30 sterlin harcanarak verilecek felsefe dersleriyle okullar dezavantajlı öğrenciler için ayrılan parayı verimli şekilde kullanabilir.
Son Güncelleme: Pazartesi, 13 Temmuz 2015 14:23
Gösterim: 2150
Yabancı Hükümet Bursları kapsamında Yunanistan burs başvuruları başladı.
İkili anlaşmalar çerçevesince yabancı hükümetler tarafından Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına araştırma, lisans, yüksek lisans, doktora ve dil kursu alanlarında verilen Yabancı Hükümet Bursları kapsamında Yunanistan burs başvuruları 23 Şubat-31 Mart tarihleri arasında alınacak. Milli Eğitim Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan duyuruya göre, Yunanistan bursu, 3 Araştırma , 3 Yunanca Yaz Dil Bursu alanlarında verilecek. Adaylar başvurular sonucunda 2 Nisan 2015 tarihinde mülakata çağrılacak.
Burs başvuruları internet yoluyla ve belirtilen süreler içerisinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın internet sitesi üzerinden yapılacak
Üst Kategori: ROOT Kategori: Bunları Biliyor musunuz
Yabancı Hükümet Bursları kapsamında Yunanistan burs başvuruları başladı.
İkili anlaşmalar çerçevesince yabancı hükümetler tarafından Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına araştırma, lisans, yüksek lisans, doktora ve dil kursu alanlarında verilen Yabancı Hükümet Bursları kapsamında Yunanistan burs başvuruları 23 Şubat-31 Mart tarihleri arasında alınacak. Milli Eğitim Bakanlığı’nın internet sitesinde yer alan duyuruya göre, Yunanistan bursu, 3 Araştırma , 3 Yunanca Yaz Dil Bursu alanlarında verilecek. Adaylar başvurular sonucunda 2 Nisan 2015 tarihinde mülakata çağrılacak.
Burs başvuruları internet yoluyla ve belirtilen süreler içerisinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın internet sitesi üzerinden yapılacak
Son Güncelleme: Perşembe, 26 Şubat 2015 09:35
Gösterim: 1708