Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Üniversite sınavına giren 5900 öğrenci liseyi kazanacak! Şaka gibi ama gerçek...
Bunu kim söylerse söylesin inanmak mümkün değildi ama söyleyen Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) olunca iş değişiyor.
Bu bilgi, ÖSYM’nin, üniversite sınavına giren öğrencilerin tercihlerini yapmalarına yardımcı olmak üzere yayınladığı kontenjan kılavuzunun dipnotlarında yer alıyor.
Kılavuzda sınavsız geçişle öğrenci alacak bazı önlisans programlarının karşısında parantez içinde (Bk 309), (Bk 450) gibi notlar var. Bu notların ne olduğuna bakacak olursanız şöyle ifadelerle karşılaşıyorsunuz:
“Bu programa kayıt olan öğrencilerin önlisans eğitim-öğretimleri, Midyat EML’de gerçekleştirilecektir.”
“Bu programa kayıt olan öğrencilerin önlisans eğitim-öğretimleri, Batman TL’de gerçekleştirilecektir.”
Bu örneklere bakıp garabetin sadece Güneydoğu’da yaşandığını sanmayın. Türkiye’nin her yerinden örneklere rastlamak mümkün. İşte teşvik sınıflamasında İkinci Bölge’de yer alan güneyin en gelişmiş illerinden Adana’dan bir örnek:
“Bu programa kayıt olan öğrencilerin önlisans eğitim-öğretimleri Adana Kiremithane EML’de gerçekleştirilecektir.”
Bir örnek de teşvikte en gelişmiş illerin yer aldığı Birinci Bölge’nin demirbaşlarından Başkent Ankara’dan:
“Bu programa kayıt olan öğrencilerin önlisans eğitim-öğretimleri Ankara Balgat EML’de gerçekleştirilecektir.”
Bu dipnotların anlamı şu: Meslek liselerinden mezun olan ve sınavsız geçişle bir önlisans programına kayıt yaptırmak isteyen öğrenciler, bu programı seçerlerse, fiilen bir meslek lisesini kazanmış olacaklar! Zaten meslek lisesi mezunu bu öğrenciler, yükseköğrenim adı altında tekrar meslek lisesinde okuyacaklar. Bu okullar da gündüz meslek lisesi, gece yüksekokul olacak. Bu okullardaki derslerin büyük bölümüne de muhtemelen lise öğretmenleri girecek.
205 BİN İKİNCİ ÖĞRETİMDE
Bu durumda toplam 128 önlisans programı var ve bu programların toplam kontenjanı 5 bin 900 kişi. Sınavsız önlisans programlarının toplam kontenjan sayısı 167 bin 758. Buna göre her 62 sınavsız önlisans öğrencisinden birisi lisede okumaya devam edecek sildentadal.com.
Yükseköğrenimi geliştirmede evrensel kalite ölçüleri yerine her ile bir üniversite, her ilçeye bir yüksekokul yarışı geçince, üniversiteler de bir “yüksek lise” haline geliyor.
Üniversite öğrencisi sayısı bu yaklaşımla şişerken, üniversiteler evrensel ölçüleri yakalama güçlerini yitiriyorlar. Bu yıl yine kontenjanların yüzde 46’sını gece okulları ile açık öğrenim ve uzaktan eğitim programları oluşturdu. Bu yıl yüksek öğrenime girenlerin yüzde 21.9’u gece okuyacak.
Yüzde 21.7’si ise açıköğrenim ve uzaktan eğitim programlarına gireceklerinden üniversite havasını bile soluyamayacaklar. Açıköğretim programlarının büyük bölümünün kontenjanı açıklanmadığı için yerleştirme sonrasında bu grubun toplam içindeki payı daha da yükselecek.
Okulsuz üniversiteler
Bu yıl üniversiteyi kazanan 203.6 bin öğrenci açıköğretim veya uzaktan eğitim öğrencisi olacak ve üniversite iklimini yaşamadan diploma alacaklar.
(habertürk)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Üniversite sınavına giren 5900 öğrenci liseyi kazanacak! Şaka gibi ama gerçek...
Bunu kim söylerse söylesin inanmak mümkün değildi ama söyleyen Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi (ÖSYM) olunca iş değişiyor.
Bu bilgi, ÖSYM’nin, üniversite sınavına giren öğrencilerin tercihlerini yapmalarına yardımcı olmak üzere yayınladığı kontenjan kılavuzunun dipnotlarında yer alıyor.
Kılavuzda sınavsız geçişle öğrenci alacak bazı önlisans programlarının karşısında parantez içinde (Bk 309), (Bk 450) gibi notlar var. Bu notların ne olduğuna bakacak olursanız şöyle ifadelerle karşılaşıyorsunuz:
“Bu programa kayıt olan öğrencilerin önlisans eğitim-öğretimleri, Midyat EML’de gerçekleştirilecektir.”
“Bu programa kayıt olan öğrencilerin önlisans eğitim-öğretimleri, Batman TL’de gerçekleştirilecektir.”
Bu örneklere bakıp garabetin sadece Güneydoğu’da yaşandığını sanmayın. Türkiye’nin her yerinden örneklere rastlamak mümkün. İşte teşvik sınıflamasında İkinci Bölge’de yer alan güneyin en gelişmiş illerinden Adana’dan bir örnek:
“Bu programa kayıt olan öğrencilerin önlisans eğitim-öğretimleri Adana Kiremithane EML’de gerçekleştirilecektir.”
Bir örnek de teşvikte en gelişmiş illerin yer aldığı Birinci Bölge’nin demirbaşlarından Başkent Ankara’dan:
“Bu programa kayıt olan öğrencilerin önlisans eğitim-öğretimleri Ankara Balgat EML’de gerçekleştirilecektir.”
Bu dipnotların anlamı şu: Meslek liselerinden mezun olan ve sınavsız geçişle bir önlisans programına kayıt yaptırmak isteyen öğrenciler, bu programı seçerlerse, fiilen bir meslek lisesini kazanmış olacaklar! Zaten meslek lisesi mezunu bu öğrenciler, yükseköğrenim adı altında tekrar meslek lisesinde okuyacaklar. Bu okullar da gündüz meslek lisesi, gece yüksekokul olacak. Bu okullardaki derslerin büyük bölümüne de muhtemelen lise öğretmenleri girecek.
205 BİN İKİNCİ ÖĞRETİMDE
Bu durumda toplam 128 önlisans programı var ve bu programların toplam kontenjanı 5 bin 900 kişi. Sınavsız önlisans programlarının toplam kontenjan sayısı 167 bin 758. Buna göre her 62 sınavsız önlisans öğrencisinden birisi lisede okumaya devam edecek sildentadal.com.
Yükseköğrenimi geliştirmede evrensel kalite ölçüleri yerine her ile bir üniversite, her ilçeye bir yüksekokul yarışı geçince, üniversiteler de bir “yüksek lise” haline geliyor.
Üniversite öğrencisi sayısı bu yaklaşımla şişerken, üniversiteler evrensel ölçüleri yakalama güçlerini yitiriyorlar. Bu yıl yine kontenjanların yüzde 46’sını gece okulları ile açık öğrenim ve uzaktan eğitim programları oluşturdu. Bu yıl yüksek öğrenime girenlerin yüzde 21.9’u gece okuyacak.
Yüzde 21.7’si ise açıköğrenim ve uzaktan eğitim programlarına gireceklerinden üniversite havasını bile soluyamayacaklar. Açıköğretim programlarının büyük bölümünün kontenjanı açıklanmadığı için yerleştirme sonrasında bu grubun toplam içindeki payı daha da yükselecek.
Okulsuz üniversiteler
Bu yıl üniversiteyi kazanan 203.6 bin öğrenci açıköğretim veya uzaktan eğitim öğrencisi olacak ve üniversite iklimini yaşamadan diploma alacaklar.
(habertürk)
Son Güncelleme: Cumartesi, 28 Temmuz 2012 16:34
Gösterim: 3145
Üniversitelerde 12 Eylül darbesiyle yasaklanan pankart asmak, bildiri dağıtmak, siyasi parti propagandası yapmak, şarkı söylemek, çalgı çalmak artık demokratik hak sayılacak.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'nde devrim niteliğinde değişikliklere hazırlanıyor. 1980 darbesi sonrasında üniversite öğrencilerini disiplin altına almak amacıyla çıkartılan ve halen yürürlükte olan YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği sil baştan değişecek. YÖK, 1985'te yayınlanan, Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'ni değiştirecek yeni bir taslak hazırladı. Kamuoyunda, üniversite yönetimleri tarafından "Parasız Eğitim İstiyoruz" pankartı astıkları ya da "Halepçe Katliamını Protesto" eden bildiri dağıttıkları için okuldan atılan öğrenci haberlerinin dayanağı olan Öğrenci Disiplin Yönetmeliği günün şartlarına göre, daha demokratik, özgür, öğrencilerin taleplerine göre değişecek.
Propagandaya vize
YÖK, üniversitelerde öğrencilerin okuldan atılmaya kadar giden cezalara çarptırıldıkları pankart, afiş asma, bildiri dağıtma gibi eylemleri yeni demokratik hak olarak görecek. En son Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'nde okuyan iki öğrenci, 16 Mart Beyazıt ve Halepçe katliamlarının yıl dönümü nedeniyle düzenlenecek etkinliğin bildirisini dağıttıkları için okuldan atılmıştı. Parasız eğitim istiyoruz pankartı asan öğrenciler de okuldan uzaklaştırıldığı gibi örgüt üyeliğinden hapis cezası almıştı. Yönetmelikte siyasi parti propagandası yapmak da okuldan atılma gerekçesi olarak görülüyordu. Yeni yönetmelikte, üniversitede siyasi parti propagandasının da suç olmayacağı öğrenildi. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi Mikail Boz 'ekşisözlük' isimli internet sitesinde dekanı Prof. Dr. Yusuf Devran'ı eleştirdiği için bir yıl okuldan uzaklaştırılmıştı. Olayın basına yansımasının ardından ceza 1 haftaya indirdi. Süleyman Demirel Üniversitesi'nde de harçlara yapılan zamları protesto eden 51 öğrenviye 15 gün okuldan uzaklaştırma cezası verilmişti. Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencisi Gizem Görnaz ise bir gazetede yazdığı yazıda rektörü eleştirmiş, mahkemenin verdiği ceza ertelense de okuldan yarım dönem uzaklaştırılmıştı.
'Komik' cezalar
YÖK Başkanı Prof. Gökhan Çetinsaya, yönetmelikte 'çok komik' olarak adlandırılacak cezalar olduğunu ve bunların zaman zaman üniversite yönetimlerince uygulanmasından üzüntü duyduğunu belirterek, yeni yöntmeliğindaha demokratik, günün koşullarına uygun hazırlanacağını bildirmişti. Çetinsaya, Türkiye Öğrenci Konseyi'nin temsilcilerince iletilen öğrenci taleplerini de dikkate alarak, yeni yönetmeliği hazırlatıyor. Türkiye Öğrenci Konseyi Temsilcisi Nihat Buğra Ağoğlu, bildiri, afiş, pankart asmak, siyasi parti propagandası yapmak, şarkı söylemek, çalgı çalmak gibi eylemlerin suç olmaktan çıkarılmasını talep ettiklerini söyledi.
(sabah)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Üniversitelerde 12 Eylül darbesiyle yasaklanan pankart asmak, bildiri dağıtmak, siyasi parti propagandası yapmak, şarkı söylemek, çalgı çalmak artık demokratik hak sayılacak.
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'nde devrim niteliğinde değişikliklere hazırlanıyor. 1980 darbesi sonrasında üniversite öğrencilerini disiplin altına almak amacıyla çıkartılan ve halen yürürlükte olan YÖK Öğrenci Disiplin Yönetmeliği sil baştan değişecek. YÖK, 1985'te yayınlanan, Öğrenci Disiplin Yönetmeliği'ni değiştirecek yeni bir taslak hazırladı. Kamuoyunda, üniversite yönetimleri tarafından "Parasız Eğitim İstiyoruz" pankartı astıkları ya da "Halepçe Katliamını Protesto" eden bildiri dağıttıkları için okuldan atılan öğrenci haberlerinin dayanağı olan Öğrenci Disiplin Yönetmeliği günün şartlarına göre, daha demokratik, özgür, öğrencilerin taleplerine göre değişecek.
Propagandaya vize
YÖK, üniversitelerde öğrencilerin okuldan atılmaya kadar giden cezalara çarptırıldıkları pankart, afiş asma, bildiri dağıtma gibi eylemleri yeni demokratik hak olarak görecek. En son Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Mühendislik Fakültesi'nde okuyan iki öğrenci, 16 Mart Beyazıt ve Halepçe katliamlarının yıl dönümü nedeniyle düzenlenecek etkinliğin bildirisini dağıttıkları için okuldan atılmıştı. Parasız eğitim istiyoruz pankartı asan öğrenciler de okuldan uzaklaştırıldığı gibi örgüt üyeliğinden hapis cezası almıştı. Yönetmelikte siyasi parti propagandası yapmak da okuldan atılma gerekçesi olarak görülüyordu. Yeni yönetmelikte, üniversitede siyasi parti propagandasının da suç olmayacağı öğrenildi. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğrencisi Mikail Boz 'ekşisözlük' isimli internet sitesinde dekanı Prof. Dr. Yusuf Devran'ı eleştirdiği için bir yıl okuldan uzaklaştırılmıştı. Olayın basına yansımasının ardından ceza 1 haftaya indirdi. Süleyman Demirel Üniversitesi'nde de harçlara yapılan zamları protesto eden 51 öğrenviye 15 gün okuldan uzaklaştırma cezası verilmişti. Karadeniz Teknik Üniversitesi öğrencisi Gizem Görnaz ise bir gazetede yazdığı yazıda rektörü eleştirmiş, mahkemenin verdiği ceza ertelense de okuldan yarım dönem uzaklaştırılmıştı.
'Komik' cezalar
YÖK Başkanı Prof. Gökhan Çetinsaya, yönetmelikte 'çok komik' olarak adlandırılacak cezalar olduğunu ve bunların zaman zaman üniversite yönetimlerince uygulanmasından üzüntü duyduğunu belirterek, yeni yöntmeliğindaha demokratik, günün koşullarına uygun hazırlanacağını bildirmişti. Çetinsaya, Türkiye Öğrenci Konseyi'nin temsilcilerince iletilen öğrenci taleplerini de dikkate alarak, yeni yönetmeliği hazırlatıyor. Türkiye Öğrenci Konseyi Temsilcisi Nihat Buğra Ağoğlu, bildiri, afiş, pankart asmak, siyasi parti propagandası yapmak, şarkı söylemek, çalgı çalmak gibi eylemlerin suç olmaktan çıkarılmasını talep ettiklerini söyledi.
(sabah)
Son Güncelleme: Cumartesi, 28 Temmuz 2012 10:27
Gösterim: 2057
Henüz taslak aşamasında olan çalışmaya göre özel müteşebbislerin açacağı üniversite için vakıf kurma şartı kaldırılacak.
YÖK, Yükseköğretim Kanunu'nda değişikliğe gidiyor
Düzenlemenin sınavsız üniversitenin yolunu açacağı belirtiliyor. Yıllardır tartışma konusu olan Yükseköğretim Kanunu değişiyor. Yükseköğretim Kurulu (YÖK ) söz konusu kanunun değişmesi için bir çalışma başlattı.
Henüz taslak aşamasında olan çalışma, üniversitelerin yapısının değişmesini öngörüyor. Düzenlemeyle Anayasa'da belirtilen "Kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, devletin gözetim ve denetimine tâbi yükseköğretim kurumları kurulabilir" ibaresi kaldırılarak özel teşebbüslerin açacağı üniversite için vakıf kurma zorunluluğu kaldırılacak.
YÖK Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akif Aydın, çalışmanın detaylarını anlattı.
Türkiye'de orta gelirli ailelerin çocuklarını bir vakıf üniversitesinde okutacak maddi imkana sahip olmadığını kaydeden Prof. Aydın, "Herkesin üniversite okuyabilmesi için YÖK yeni bir proje üzerinde çalışıyor" dedi.
DAHA DİKKATLİ OLACAKLAR
Devlet üniversiteleri sayısının artmasıyla vakıf üniversitelerinin yakın gelecekte öğrenci bulmakta sıkıntı çekeceğini belirten Aydın, "Çünkü bazı vakıf üniversiteleri yeterli bir mali yapıya sahip değil. Hatta bir kısmı gerçek anlamda vakıf bile sayılmıyor" diye konuştu. Aydın, "Üniversite lerin yapısını içeren taslak son şeklini almadı ama genel kanı devlet, vakıf ve özel üniversiteler diye 3 ayrı üniversite türü olması yönünde. Bundan sonra üniversiteler öğrenci bulmakta daha dikkatli davranacaklar" ifadelerini kullandı.
GİRİŞLER KOLAYLAŞACAK
Bugün merkezi sınav sistemiyle her öğrencinin istediği fakültede okuyabilmesine rağmen istediği şehirde istediği üniversitede öğrenim göremediğini belirten Aydın, "Böylece herkesin maddi durumuna göre yeterli sayıda üniversite bulunmuş olacak. Adayların üniversiteye girişleri kolaylaşacak. Amaç sınavsız üniversiteye doğru ilerlemek" dedi. Yeni yasama dönemine kadar tamamlanacak taslağın, kanun değişikliği olarak Meclis'e sunulması planlanıyor. Uygulamanın hayata geçmesi için Anayasa değişikliği gerekiyor.
Türleri daha da artabilir
Vakıf Üniversiteleri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Rıfat Sarıcaoğlu, üzerinde çalışılan taslağın birkaç farklı üniversite türünü kapsadığına dikkat çekerek, "Devlet, vakıf ve özele ek olarak uluslararası üniversite de olabilir. Yani yabancı bir ülkenin üniversitesinin Türkiye'ye gelip şube açması gibi. Ayrıcabelirli alanlarda yoğunlaşan bir de tematik üniversiteler düşünülebilir.Uzunvadeli düşünüldüğünde bu sistemde sınav olacak ama her üniversite şartlarını kendisi koyacak" dedi.
MERKEZİ SINAV OLSUN
Sarıcaoğlu, mevcut durumda sistemin işlemediğe işaret etti. "Bu yıl çıkan tablo çok net ortada. Bunun için öncelikli olarak yapılması gerekenyeni üniversite açılmasını durdurmak" diyen Sarıcaoğlu, mevcut sistemde kontenjan fazlası sorununun ön plana çıktığını kaydederek şöyle dedi: "Dolayısıyla yeni üniversitelerisisteme soksanız bile devlet vevakıf üniversitelerine öğrenci gelmeyecek. Bizim önerimiz;ücretsiz olanlara merkezi sınav olması. Diğert araftan vakıf üniversiteleri öğrencilerini kendi seçmeli. Öğrenci de üniversitenin kalitesine göre tercihini yapmalı.
(bugün)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Henüz taslak aşamasında olan çalışmaya göre özel müteşebbislerin açacağı üniversite için vakıf kurma şartı kaldırılacak.
YÖK, Yükseköğretim Kanunu'nda değişikliğe gidiyor
Düzenlemenin sınavsız üniversitenin yolunu açacağı belirtiliyor. Yıllardır tartışma konusu olan Yükseköğretim Kanunu değişiyor. Yükseköğretim Kurulu (YÖK ) söz konusu kanunun değişmesi için bir çalışma başlattı.
Henüz taslak aşamasında olan çalışma, üniversitelerin yapısının değişmesini öngörüyor. Düzenlemeyle Anayasa'da belirtilen "Kazanç amacına yönelik olmamak şartı ile vakıflar tarafından, devletin gözetim ve denetimine tâbi yükseköğretim kurumları kurulabilir" ibaresi kaldırılarak özel teşebbüslerin açacağı üniversite için vakıf kurma zorunluluğu kaldırılacak.
YÖK Üyesi Prof. Dr. Mehmet Akif Aydın, çalışmanın detaylarını anlattı.
Türkiye'de orta gelirli ailelerin çocuklarını bir vakıf üniversitesinde okutacak maddi imkana sahip olmadığını kaydeden Prof. Aydın, "Herkesin üniversite okuyabilmesi için YÖK yeni bir proje üzerinde çalışıyor" dedi.
DAHA DİKKATLİ OLACAKLAR
Devlet üniversiteleri sayısının artmasıyla vakıf üniversitelerinin yakın gelecekte öğrenci bulmakta sıkıntı çekeceğini belirten Aydın, "Çünkü bazı vakıf üniversiteleri yeterli bir mali yapıya sahip değil. Hatta bir kısmı gerçek anlamda vakıf bile sayılmıyor" diye konuştu. Aydın, "Üniversite lerin yapısını içeren taslak son şeklini almadı ama genel kanı devlet, vakıf ve özel üniversiteler diye 3 ayrı üniversite türü olması yönünde. Bundan sonra üniversiteler öğrenci bulmakta daha dikkatli davranacaklar" ifadelerini kullandı.
GİRİŞLER KOLAYLAŞACAK
Bugün merkezi sınav sistemiyle her öğrencinin istediği fakültede okuyabilmesine rağmen istediği şehirde istediği üniversitede öğrenim göremediğini belirten Aydın, "Böylece herkesin maddi durumuna göre yeterli sayıda üniversite bulunmuş olacak. Adayların üniversiteye girişleri kolaylaşacak. Amaç sınavsız üniversiteye doğru ilerlemek" dedi. Yeni yasama dönemine kadar tamamlanacak taslağın, kanun değişikliği olarak Meclis'e sunulması planlanıyor. Uygulamanın hayata geçmesi için Anayasa değişikliği gerekiyor.
Türleri daha da artabilir
Vakıf Üniversiteleri Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Rıfat Sarıcaoğlu, üzerinde çalışılan taslağın birkaç farklı üniversite türünü kapsadığına dikkat çekerek, "Devlet, vakıf ve özele ek olarak uluslararası üniversite de olabilir. Yani yabancı bir ülkenin üniversitesinin Türkiye'ye gelip şube açması gibi. Ayrıcabelirli alanlarda yoğunlaşan bir de tematik üniversiteler düşünülebilir.Uzunvadeli düşünüldüğünde bu sistemde sınav olacak ama her üniversite şartlarını kendisi koyacak" dedi.
MERKEZİ SINAV OLSUN
Sarıcaoğlu, mevcut durumda sistemin işlemediğe işaret etti. "Bu yıl çıkan tablo çok net ortada. Bunun için öncelikli olarak yapılması gerekenyeni üniversite açılmasını durdurmak" diyen Sarıcaoğlu, mevcut sistemde kontenjan fazlası sorununun ön plana çıktığını kaydederek şöyle dedi: "Dolayısıyla yeni üniversitelerisisteme soksanız bile devlet vevakıf üniversitelerine öğrenci gelmeyecek. Bizim önerimiz;ücretsiz olanlara merkezi sınav olması. Diğert araftan vakıf üniversiteleri öğrencilerini kendi seçmeli. Öğrenci de üniversitenin kalitesine göre tercihini yapmalı.
(bugün)
Son Güncelleme: Cuma, 27 Temmuz 2012 14:22
Gösterim: 2142
Üniversite sınavı sonrası adaylar için tercih dönemi başladı. Ancak bu yıl ortaöğretim başarı puanının 0,15'ten, 0,12'ye düşürülmesi birçok öğrencinin barajın altında kalmasına yol açtı.
Bu sebeple kontenjanların dolmayacağından endişe ediliyor. Özellikle vakıf üniversiteleri kontenjanların boş kalmaması için 180 taban puanın düşürülmesini istiyor. Tercih yapabilecek aday sayısının yetersizliği devlet üniversitelerinin yanı sıra KKTC üniversitelerini de olumsuz etkileyecek. Vakıf Üniversiteleri Birliği Başkanı Rifat Sarıcaoğlu, boş kalacak kontenjanların 200 bini bulacağını belirtiyor. FEM Dershaneleri rehberlik uzmanı Faruk Ardıç da bu problemden dolayı eğitimin sekteye uğrayabileceği uyarısını yapıyor: "Bir-iki soruyla barajı geçemeyen öğrenciler var. Baraj puanı aşağı çekilmeli."
Üniversitelerde diğer senelere göre çok fazla açık olmasının sınavın daha zor olmasına bağlayan Ardıç, kaliteyi düşürmemeye özen göstererek, özellikle vakıf üniversitelerindeki boş kontenjanların doldurulması gerektiğine dikkat çekiyor. Vakıf ve devlet üniversitelerinin kontenjanları artırılırken barajı aşabilecek öğrenci sayısının azalmasının tartışılması gerektiğini kaydeden Ardıç, "Baraj puanının yüksek olması eğitimin kalitesini düşürmeme adına gerekli bir hamle. Üniversiteye yetenekli öğrenci girsin anlayışıyla yapılıyor. Ancak Türkiye'de 60 tane vakıf üniversitesi var. Bu binlerce dolar yatırım demek. Aynı şekilde eğitim görmek isteyen ve 1-2 iki soruyla barajı geçemeyen öğrenciler var. Orta bir noktada buluşturmak lazım." ifadesini kullanıyor.
Uzmanlar ek yerleştirmelerde baraj puanın düşürülmesini ortak bir çözüm yolu olarak sunuyor. Fakat ilk başta yapılmayıp ek yerleştirmelerde baraj puanının düşürülmesini işleyiş açısından sorun oluşturabileceği uyarısında da bulunuyor. Körfez Yayınları Genel Müdürü Halit Dağcı da, normal şartlar altında baraj puanının düşürülmemesinin eğitim kalitesi ve üniversiteler açısından bakıldığı zaman mantıklı olduğunu ancak milyonlarca yatırım yapılıp açılan üniversitelerin zor durumda kalacağını söylüyor. Aktif Eğitim-Sen Genel Başkanı Osman Bahçe ise, "Hem üniversitelerin kontenjan kayıpları hem de ailelerin katlanacağı maliyetler dikkate alındığında büyük bir maddi kayıp ortaya çıkacaktır." görüşünü dile getiriyor. Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Ahmet Özer, "Mevcut kontenjanları değerlendirdiğimizde tüm adayların yerleşebileceği kontenjanın olduğunu görüyoruz. Ama boş kalırsa bunun anlamı olmaz." ifadelerini kullanıyor.
Konuyla ilgili farklı düşünen Türkiye Eğitim Derneği Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu ise boş kontenjanları doldurmak adına üniversitelerin eğitim kalitesini düşürmenin önemli bir risk olduğu uyarısında bulunuyor. LYS'nin bir sıralama sınavı olduğunu ve belirli bir kalite kotasına sahip olması gerektiğini belirten Pehlivanoğlu, baraj puanının dernek olarak tartışılmasını istediklerini ancak sırf üniversitelerin kontenjanlarının dolması için düşürülmesine karşı çıktıklarını dile getiriyor.
(zaman)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Üniversite sınavı sonrası adaylar için tercih dönemi başladı. Ancak bu yıl ortaöğretim başarı puanının 0,15'ten, 0,12'ye düşürülmesi birçok öğrencinin barajın altında kalmasına yol açtı.
Bu sebeple kontenjanların dolmayacağından endişe ediliyor. Özellikle vakıf üniversiteleri kontenjanların boş kalmaması için 180 taban puanın düşürülmesini istiyor. Tercih yapabilecek aday sayısının yetersizliği devlet üniversitelerinin yanı sıra KKTC üniversitelerini de olumsuz etkileyecek. Vakıf Üniversiteleri Birliği Başkanı Rifat Sarıcaoğlu, boş kalacak kontenjanların 200 bini bulacağını belirtiyor. FEM Dershaneleri rehberlik uzmanı Faruk Ardıç da bu problemden dolayı eğitimin sekteye uğrayabileceği uyarısını yapıyor: "Bir-iki soruyla barajı geçemeyen öğrenciler var. Baraj puanı aşağı çekilmeli."
Üniversitelerde diğer senelere göre çok fazla açık olmasının sınavın daha zor olmasına bağlayan Ardıç, kaliteyi düşürmemeye özen göstererek, özellikle vakıf üniversitelerindeki boş kontenjanların doldurulması gerektiğine dikkat çekiyor. Vakıf ve devlet üniversitelerinin kontenjanları artırılırken barajı aşabilecek öğrenci sayısının azalmasının tartışılması gerektiğini kaydeden Ardıç, "Baraj puanının yüksek olması eğitimin kalitesini düşürmeme adına gerekli bir hamle. Üniversiteye yetenekli öğrenci girsin anlayışıyla yapılıyor. Ancak Türkiye'de 60 tane vakıf üniversitesi var. Bu binlerce dolar yatırım demek. Aynı şekilde eğitim görmek isteyen ve 1-2 iki soruyla barajı geçemeyen öğrenciler var. Orta bir noktada buluşturmak lazım." ifadesini kullanıyor.
Uzmanlar ek yerleştirmelerde baraj puanın düşürülmesini ortak bir çözüm yolu olarak sunuyor. Fakat ilk başta yapılmayıp ek yerleştirmelerde baraj puanının düşürülmesini işleyiş açısından sorun oluşturabileceği uyarısında da bulunuyor. Körfez Yayınları Genel Müdürü Halit Dağcı da, normal şartlar altında baraj puanının düşürülmemesinin eğitim kalitesi ve üniversiteler açısından bakıldığı zaman mantıklı olduğunu ancak milyonlarca yatırım yapılıp açılan üniversitelerin zor durumda kalacağını söylüyor. Aktif Eğitim-Sen Genel Başkanı Osman Bahçe ise, "Hem üniversitelerin kontenjan kayıpları hem de ailelerin katlanacağı maliyetler dikkate alındığında büyük bir maddi kayıp ortaya çıkacaktır." görüşünü dile getiriyor. Eğitim-Bir-Sen Genel Sekreteri Ahmet Özer, "Mevcut kontenjanları değerlendirdiğimizde tüm adayların yerleşebileceği kontenjanın olduğunu görüyoruz. Ama boş kalırsa bunun anlamı olmaz." ifadelerini kullanıyor.
Konuyla ilgili farklı düşünen Türkiye Eğitim Derneği Genel Başkanı Selçuk Pehlivanoğlu ise boş kontenjanları doldurmak adına üniversitelerin eğitim kalitesini düşürmenin önemli bir risk olduğu uyarısında bulunuyor. LYS'nin bir sıralama sınavı olduğunu ve belirli bir kalite kotasına sahip olması gerektiğini belirten Pehlivanoğlu, baraj puanının dernek olarak tartışılmasını istediklerini ancak sırf üniversitelerin kontenjanlarının dolması için düşürülmesine karşı çıktıklarını dile getiriyor.
(zaman)
Son Güncelleme: Cumartesi, 28 Temmuz 2012 09:13
Gösterim: 2128
İstanbul Üniversitesi (İÜ) İşletme Fakültesi, The Association to Advance Collegiate Schools of Business (AACSB) (ABD) tarafından akredite edildi. Böylece, Türkiye’deki devlet üniversiteleri arasında AACSB akreditasyonu alan ilk işletme fakültesi oldu.
İÜ İşletme Fakültesi, AACSB’nin akreditasyon için öngördüğü bütün standartları yerine getirerek akreditasyon sürecini tamamladı ve dünyanın elit işletme fakülteleri arasında yerini aldı. Bu akreditasyon, İÜ İşletme Fakültesi’nin lisans, yüksek lisans, doktora programları ile birlikte İşletme İktisadı Enstitüsü’nün MBA, Executive MBA ve MS programlarını kapsıyor.
Nisan 2012 itibariyle tüm dünyada 648 kurum AACSB akreditasyonu almış durumda. Bu kurumların çok önemli bir bölümü ise ABD’de yer alıyor. İÜ İşletme Fakültesi’nin akredite olmasının ardından akreditasyon logosu öğrenci transkriplerinde yer almaya başlayacak. İÜ İşletme Fakültesi’ne yeni ufuklar açacak olan akredistasyon, İÜ İşletme Fakültesi öğrencileri ve öğretim üyelerine önemli ayrıcalıklar getirecek. Fakültenin diğer akredite olmuş üniversitelerle yapacağı işbirliklerini ve öğretim üyelerinin yurt dışındaki üniversitelerde ders verme olanağını arttıracak. Mezunlarının bu üniversitelerin yüksek lisans ve öğrenci değişim programlarına kabul edilmesini kolaylaştıracak.
İÜ İşletme Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erdal Tekarslan, çok zor ve uzun bir süreç sonunda AACSB akreditasyonu alabildiklerini belirterek şunları söyledi:
“AACSB bu konuda dünyada business school’ları akredite eden en önemli kuruluş. Burada akredite olmak çok önemli. Harvard, Yale gibi üniversitelerle eşdeğer bir kurum olarak kabul edildik. Öğrencilerimize ve öğretim üyelerimize çok büyük avantajlar sağlayacak. Mezunlarımız yüksek lisans ve doktora yapmak istediğinde bizden aldıkları bütün dersler direk kabul edilecek. AACSB tarafından akredite edilmemiş okulların öğrencilerinin önüne geçmiş olacaklar, bizim öğrencilerimize öncelik verilecek. Öğretim üyelerimiz bu okullarda ders verebilecekler. AACSB tarafından akredite edilmiş üniversitelerle anlaşma yapabileceğiz, ama akredite olmamış üniversitelerle anlaşma yapamayacağız. En önemlisi biz parça olarak değil, bütün işletme fakültesi olarak akredite edilmiş bulunuyoruz. Şimdi bundan sonraki süreç daha zor aslında, çünkü 5 senede bir akreditasyonlar yenileniyor. Biz yine rapor göndermeye devam edeceğiz.”
Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da en iyi ikinci fakülte
İÜ İşletme Fakültesi, başka bir değerleme kuruluşu olan Eduniversal tarafından 7 yıldır Doğu Akdeniz ve Ortadoğu bölgesinde en iyi ikinci fakülte olarak seçiliyor. Eduniversal’in değerlendirmesine göre, ‘Top Business Schools’ kategorisinde dünyada 32’nci sırada olan İÜ İşletme Fakültesi, Türkiye’nin de en iyi işletme fakültesi konumunda.
Türkiye’nin ilk işletme fakültesi
1968 yılında Türkiye’nin ilk işletme fakültesi olarak kurulan İÜ İşletme Fakültesi, Avrupa’da işletme alanında ilk lisansüstü eğitimleri başlatan İşletme İktisadı Enstitüsü’nü de bünyesinde barındırıyor. İÜ İşletme Fakültesi’nde birçok alanda lisans, yüksek lisans, MBA ve doktora seviyelerinde eğitimler uluslararası standartlarda veriliyor. İÜ İşletme Fakültesi öğretim üyeleri geniş akademik ve sektör tecrübesinin yanı sıra ürettikleri prestijli yayınlar ile öğrenci ve iş dünyasını aydınlatmaya devam ediyor.
(hürriyeteğitim)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
İstanbul Üniversitesi (İÜ) İşletme Fakültesi, The Association to Advance Collegiate Schools of Business (AACSB) (ABD) tarafından akredite edildi. Böylece, Türkiye’deki devlet üniversiteleri arasında AACSB akreditasyonu alan ilk işletme fakültesi oldu.
İÜ İşletme Fakültesi, AACSB’nin akreditasyon için öngördüğü bütün standartları yerine getirerek akreditasyon sürecini tamamladı ve dünyanın elit işletme fakülteleri arasında yerini aldı. Bu akreditasyon, İÜ İşletme Fakültesi’nin lisans, yüksek lisans, doktora programları ile birlikte İşletme İktisadı Enstitüsü’nün MBA, Executive MBA ve MS programlarını kapsıyor.
Nisan 2012 itibariyle tüm dünyada 648 kurum AACSB akreditasyonu almış durumda. Bu kurumların çok önemli bir bölümü ise ABD’de yer alıyor. İÜ İşletme Fakültesi’nin akredite olmasının ardından akreditasyon logosu öğrenci transkriplerinde yer almaya başlayacak. İÜ İşletme Fakültesi’ne yeni ufuklar açacak olan akredistasyon, İÜ İşletme Fakültesi öğrencileri ve öğretim üyelerine önemli ayrıcalıklar getirecek. Fakültenin diğer akredite olmuş üniversitelerle yapacağı işbirliklerini ve öğretim üyelerinin yurt dışındaki üniversitelerde ders verme olanağını arttıracak. Mezunlarının bu üniversitelerin yüksek lisans ve öğrenci değişim programlarına kabul edilmesini kolaylaştıracak.
İÜ İşletme Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Erdal Tekarslan, çok zor ve uzun bir süreç sonunda AACSB akreditasyonu alabildiklerini belirterek şunları söyledi:
“AACSB bu konuda dünyada business school’ları akredite eden en önemli kuruluş. Burada akredite olmak çok önemli. Harvard, Yale gibi üniversitelerle eşdeğer bir kurum olarak kabul edildik. Öğrencilerimize ve öğretim üyelerimize çok büyük avantajlar sağlayacak. Mezunlarımız yüksek lisans ve doktora yapmak istediğinde bizden aldıkları bütün dersler direk kabul edilecek. AACSB tarafından akredite edilmemiş okulların öğrencilerinin önüne geçmiş olacaklar, bizim öğrencilerimize öncelik verilecek. Öğretim üyelerimiz bu okullarda ders verebilecekler. AACSB tarafından akredite edilmiş üniversitelerle anlaşma yapabileceğiz, ama akredite olmamış üniversitelerle anlaşma yapamayacağız. En önemlisi biz parça olarak değil, bütün işletme fakültesi olarak akredite edilmiş bulunuyoruz. Şimdi bundan sonraki süreç daha zor aslında, çünkü 5 senede bir akreditasyonlar yenileniyor. Biz yine rapor göndermeye devam edeceğiz.”
Doğu Akdeniz ve Ortadoğu’da en iyi ikinci fakülte
İÜ İşletme Fakültesi, başka bir değerleme kuruluşu olan Eduniversal tarafından 7 yıldır Doğu Akdeniz ve Ortadoğu bölgesinde en iyi ikinci fakülte olarak seçiliyor. Eduniversal’in değerlendirmesine göre, ‘Top Business Schools’ kategorisinde dünyada 32’nci sırada olan İÜ İşletme Fakültesi, Türkiye’nin de en iyi işletme fakültesi konumunda.
Türkiye’nin ilk işletme fakültesi
1968 yılında Türkiye’nin ilk işletme fakültesi olarak kurulan İÜ İşletme Fakültesi, Avrupa’da işletme alanında ilk lisansüstü eğitimleri başlatan İşletme İktisadı Enstitüsü’nü de bünyesinde barındırıyor. İÜ İşletme Fakültesi’nde birçok alanda lisans, yüksek lisans, MBA ve doktora seviyelerinde eğitimler uluslararası standartlarda veriliyor. İÜ İşletme Fakültesi öğretim üyeleri geniş akademik ve sektör tecrübesinin yanı sıra ürettikleri prestijli yayınlar ile öğrenci ve iş dünyasını aydınlatmaya devam ediyor.
(hürriyeteğitim)
Son Güncelleme: Cuma, 27 Temmuz 2012 11:41
Gösterim: 4397