Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Eğitim sektöründe 25 yıldır faaliyet gösteren Marka ve Yönetim Danışmanı Elif Çağlayan, eğitimde markalaşmaya dikkat çekti. Çağlayan, “Her özel okul ‘özel’ değildir” dedi ve ekledi: “Bilgi çağında sürdürülebilir gelişme odaklı yaklaşımlar, eğitim ekosistemine değer katar. Markalaşma vizyonuyla yenilikçi ve global çözümleri hayata geçiren kurumlar, dünya becerileriyle öğrencilerini geleceğe hazırlayarak sektörün öncüsü olur.”
YENİLİK VE KALİTE
Türkiye’de özel okul sayısı her geçen gün artarken, velilerin beklentileri de yükseliyor. Böyle bir tabloda her özel okul “özel” midir? Eğitimde marka değeri inşa etmenin en önemli parametreleri nedir?
Eğitim; toplumların ekonomik, kültürel ve sosyal ilerlemesine katkıda bulunan çok önemli bir dinamiktir. Özellikle son yıllarda özel sektörün eğitimde artan rolü dikkat çekmektedir. Özel okullar, rekabetçi koşullar gereği eğitimde “kalite” kavramını ortaya çıkarmıştır. Kamuoyuyla paylaşılan veriler, özel sektördeki hızlı yükselişi gözler önüne seriyor. Resmî açıklamalara göre, Türkiye’de anaokulundan liseye kadar yaklaşık 14 bin özel okul bulunuyor. Bazı okullar sektörde iyi yerlere gelirken, bazılarının ise adı bile bilinmiyor ve bunlar yok olup gidiyor. Bu noktada “Her özel okul, marka okul mudur?” ya da “Her özel okul ‘özel’ midir?” sorusunu sormak zorundayız. Öğrencileri ve velileri markalarına çekmek isteyen özel okullar, rekabetçi piyasaya göre hareket etmeli. Sektörde farklılık gösteremeyen bir özel okul, ücret karşılığı eğitim sunan okul tanımının dışına çıkamaz. Rekabetin gerisinde kalmamanın en önemli anahtarı da “sürdürülebilir” yaklaşımlar ve dijital dönüşüm çağında yenilikçi çözümlerdir. Küreselleşen dünyada yenilikçi eğitim programları ve teknolojiler kullanmak rekabetçi pazarda fark yaratır. Bunun bir sonucu olarak gelen öğrenci başarıları, markaya bağlılığı ve güveni artırarak özel eğitim kurumunun modern ve öncü bir marka olarak algılanmasını sağlar. Bu bağlamda eğitimde marka değeri inşa etmenin en önemli parametrelerini, kalite, sürdürülebilirlik ve yenilikçi çözümler olarak özetlemek mümkün.
EĞİTİMDE DEĞİŞEN PARADİGMALAR
Eğitimde paradigma değişikliği konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu keskin dönüşüm öğrencilere neler kazandırıyor?
Bir eğitimci olarak meslekte 25 yılı geride bırakırken, okulculuğun her aşamasında hizmet veriyorum. Mesleğim gereği ülkemizin 7 bölgesini gezerken, eğitim liderleriyle de sık sık bir araya geliyorum. Her bölgenin eğitim dinamiğine hâkim bir eğitimci olarak geleneksel eğitim paradigmalarıyla hareket eden kurumların, sadece sınav odaklı bir yaklaşım sergileyerek konuya bütüncül bakamadıklarını görüyorum. Bilim ve teknoloji alanındaki hızlı değişimler, eğitim sektöründe değişimi zaruri kılmıştır. Yani bu dönüşüm, bir ihtiyaçtan doğmuştur. Bu nedenle kişiselleştirilmiş eğitim programları, yeni dünya becerilerinin kazandırılması ve değer eğitimi, uluslararası ölçekte ve bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalı. Artık eğitim teknolojileriyle bilgiyi zamandan bağımsız bir şekilde öğretiyoruz. Böyle bir tabloda okullardan beklentiler ve eğitim paradigmaları da dönüşüm yaşıyor. Ayrıca okul kavramı, öğrenme alanı ve biçimi de değişti. Okullar sadece bilgi aktaran değil, bilgiyi beceriye dönüştüren ve bilginin deneyimlendiği yerler haline gelmek zorunda. Okulların temel görevi evrensel düşünen, bilgiyi sorgulayan ve problem çözme becerileri kazanan bireyler yetiştirmektir. Kaynakların açık hale gelmesiyle sınırlar ortadan kalkmış, eğitime entegre edilen ve devam eden dijital dönüşümle global vatandaşlık, dijital okuryazarlık, teknoloji üretimi, iletişim, yaratıcılık, inovasyon, sürekli öğrenme ve üretme gibi beceriler öne çıkıyor. Çünkü sadece bilgi tabanlı eğitim iş dünyasında karşılık bulamıyor. Bilgiyi üretime çeviren, bilgiyi ürün için kullananlar iş dünyasında ve hayatta başarıyı yakalayabiliyor. Burada önem verdiğimiz konu bilgiyi nerede kullanacağını bilen, bilgiyi toplumun faydasına sunabilen nesiller yetiştirmekte. Eğitim profesyonelleri olarak yenilikçi programlar geliştirerek öğrencilerimizi hayat başarısı yüksek bireyler olarak mezun etmeliyiz. Sürdürülebilir eğitim paradigmalarıyla geleceğin insanını yetiştirmeliyiz.
DÜNYA BECERİLERİ
Dünya becerileri bireye neler kazandırıyor? Bunun için nasıl projeler geliştiriyorsunuz?
Küresel vatandaşlığın kapısını açan anahtar kelime dünya becerileridir. 21. Yüzyıl becerileri için STEM, robotik gibi yenilikçi derslerle çocuklarımızı desteklemeliyiz. Öğrencilerimizi bilinmeyen geleceğe hazırlamak ve onlara kendilerini dönüştürebilecek beceriler kazandırmak zorundayız. Eleştirel düşünme, iletişim becerileri, sabır, yaratıcılık, sorun çözme, bilgi okuryazarlığı, iş birliği, dijital okuryazarlık, küresel farkındalık ve sosyal sorumluluk gibi dünya becerileri “sürdürülebilir küresel başarı” getirir. Bu da teknolojiyle birlikte mesleklerin bile değişeceği öngörülen geleceğe öğrencileri hazırlar. “Her çocuk özeldir” prensibiyle projeler üretiyoruz. Dijital dönüşüme karşı çocuklarımızı beceri odaklı yetiştirerek geleceğin iş gücüne hazırlıyoruz. Bilim, sanat, spor, teknoloji gibi alanlarda yetenekleri görünür kılarak ülkemize bir değer katmayı amaçlıyoruz. Çalıştığımız her kurum için bu vizyonla hareket ediyoruz. Öğrencilerimize dünya becerileri kazandıran alanlar ve fırsatlar yaratıyoruz.
KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ ÇÖZÜMLER VE LİDERLİK STRATEJİLERİ
Eğitim kurumlarına sunduğunuz hizmetler nelerdir?
Meslekte mottom Konfüçyüs’ün “Sevdiğin işi yaparsan, ömür boyu çalışmazsın” sözüdür. Çünkü severek yapılan iş başarıya götürüyor. Çalıştığımız kurumların marka hedeflerine ulaşmalarını sağlama ve markalara özel tasarladığımız yenilikçi programlarla eğitim ekosistemine değer kazandırma vizyonuyla ilerliyoruz. Bu nedenle dünyadaki eğitim disiplinlerini ve eğitim teknolojilerini yakından takip ediyor, bunları markasını büyütmek isteyen kurumlar için geliştirdiğimiz içeriklere entegre ediyoruz. Çözüm ortaklarımızla eğitim dünyasına yakından bakıyoruz. Eğitim sektöründe sürdürülebilir, yenilikçi, öğrenci odaklı, bilimsel, araştırmacı ve özgün projeler sunan bir markayız. Teknolojik platformlarla dijital çözümler ve hizmet içi eğitim hizmetleri de sunuyoruz. Türk eğitim sisteminde küresel insan yetiştirme idealiyle ilerliyoruz. Global eğilimler, yenilikçi eğitim programlarını zorunlu kılar. Bu da nitelikli okul anlamına gelir. Her öğrenci kendine özgü öğrenme stillerine sahip olduğundan kişiselleştirilmiş eğitim programları hazırlıyoruz. Geleceğin eğitimine hazırlamak üzere öğretmen eğitimlerine ağırlık veriyoruz. Sürdürülebilirlik üzerine projeler üretiyoruz. Öğrencilerimize; sanat, spor, bilim vs. gibi alanlarda potansiyellerini ortaya çıkaran profesyonel alanlar açıyoruz. Çalışma alanımız, okul öncesinden liseye kadar uzanıyor. Dijital dönüşüm ve 21. Yüzyıl becerilerinin kazandırılması için çalışmalarımızı bütüncül bir yaklaşımla ele alıyoruz.
SÜRDÜRÜLEBİLİR BAŞARI ÖNEMLİ
Sürdürülebilirlik kavramı, hayatımızın her alanında karşımıza çıkıyor. Peki tüm sektörlerin hedeflediği sürdürülebilirlik kavramını eğitim alanında nasıl ele alıyorsunuz?
Eğitimde markalaşma adımlarından biri de sürdürülebilir başarıdır. Eğitim alanında sürdürülebilirlik, çok yönlü bir yaklaşımdır. Bunu çevresel, sosyal, ekonomik ve pedagojik boyutlarıyla ele alıyoruz. Eğitim kurumları, sürdürülebilir dünya için örnek olmalı ve öğrencilere çevresel sorumluluk kazandırarak geleceği güvence altına almalı. Öğrencilere daha iyi bir gelecek için sürdürülebilir bir yaşam tarzı benimsetmek, toplumsal bir görevdir. Eğitimde çeşitlilik ve kapsayıcılık sosyal, kaynak yönetimi ekonomik, çağın ihtiyaçlarına göre güncellenen ve öğrencilere 21. Yüzyıl becerileri kazandıran öğretim yaklaşımları da pedagojik sürdürülebilirliğin temel taşlarıdır. Sürdürülebilir başarıyı hedefleyen bir özel eğitim kurumu, BM’nin 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefiyle uyumlu projelerle hem küresel sorumluluğunu yerine getirir hem de imajını güçlendirir.
YÖNETİM STRATEJİLERİ MARKAYA ÖZELDİR
Bir eğitim kurumunun yönetim stratejileri nasıl geliştirilir?
Kurumun yönetim ve organizasyon yapısı çok kapsamlı ve iç içe gelişen bir süreçtir. “Gömleğin bir düğmesi yanlış iliklenirse diğerleri de yanlış gider” sözünden hareketle eğitimin tüm paydaşlarıyla amaca uygun ve dijital çağla uyumlu şekilde hareket edilmelidir. Her kurum farklı olduğu için yönetim stratejileri de değişkenlik gösterir. Okulun misyonu ve vizyonuna uygun olarak etkili yönetim stratejileri geliştirilir. Risk analizi, okulun tüm paydaşlarıyla etkili iletişim, öğretmen ve idari personelin sürekli eğitimi, veri odaklı karar alma / uygulama, geri bildirimler, teknoloji tabanlı performans değerlendirme, yenilikçi çözümler, liderlik becerileri ve inovatif yaklaşımlar gibi unsurlar, yönetim stratejilerinin belirlenmesinde ve geliştirilmesinde önemli kriterlerdir.
GELECEK SENARYOLARI VE ÖĞRENEN ÖĞRETMEN
Eğitim teknolojilerinin hızlı gelişimi ve yapay zekanın da etkisiyle öğretmenlerin rolü tartışılıyor. Gelecek senaryolarını nasıl yönetiyorsunuz?
Eğitim kurumları, gelişen teknolojiye bağlı olarak değişen ihtiyaçlara cevap vermek ve geleceğin eğitimini şimdiden şekillendirmek zorunda. Bu ihtiyaçlar geleneksel okul kavramını değiştirdi. Dijital dönüşümle zaman ve mekândan bağımsız esnek öğrenme, öğrenmeyi pekiştirmeye yönelik oyunlaştırma, dijital öğrenci performans analizi, eğitim materyallerinin dijitalleşmesi gibi teknoloji tabanlı ve öğrenci odaklı yaklaşımlar benimsendi. Öğrencilere kişiselleştirilmiş ve esnek öğrenme deneyimi yaşatan eğitim teknolojileri, “sürekli öğrenen öğretmen” anlayışını zorunlu kılmıştır. Yapay zekâ uygulamaları, derin öğrenme kavramını ortaya çıkartırken, bu tabloda öğretmenin rolü kritik bir öneme sahip. Her meslekte insanı devre dışı bırakacağından endişe edilen yapay zekanın eğitime katacağı avantajlar çok fazla. Ancak sezme gücü hala insana ait. Bu nedenle yapay zekanın, eğitim yardımcısı olarak kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Öğretmenler de kendilerini geliştirerek geleceğe hazırlanmalılar. Bu nedenle sürekli “öğrenen öğretmen” yaklaşımını benimsiyor, öğretmen akademileriyle dünyadaki gelişmelere paralel içerikte eğitimler sunuyoruz. Eğitimcilerin teknolojik gelişime ayak uydurarak kendilerini güncellemeleri için “öğretmen eğitimleri” kırmızı çizgimizdir. Aksi halde geleneksel bakış açısıyla akademik süreci yöneten markalar, dijital dönüşüm sürecine direnemezler. Eğitim kurumları geleceğin öncü kurumlarıdır. Eğitimde sınırlar yoktur. Dünya becerilerine uyum sağlayamayan özel eğitim kurumları rekabet koşullarında geride kalacaktır.
DEĞER KATIN, FARK YARATIN
Eğitimde başarıyı yakalamak isteyen kurumlara neler tavsiye edersiniz?
Marka imajı ve yönetimi, markaların kaderini belirliyor. Vizyoner bakış açısıyla marka olmayı başarmış, sektörde fark yaratan, eğitimde dijital çağa uyum sağlayan markalar, geleceğe yön verirken, yeni bir şey söylemeyen “markalar” ise yok olup gidecektir. Bu nedenle markalaşma sürecini tamamlamak ve hedef kitlenin ihtiyaçlarına göre aksiyonlar almak hem markayı güçlendirir hem de gelecek için fark yaratır.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Spot
Eğitim sektöründe 25 yıldır faaliyet gösteren Marka ve Yönetim Danışmanı Elif Çağlayan, eğitimde markalaşmaya dikkat çekti. Çağlayan, “Her özel okul ‘özel’ değildir” dedi ve ekledi: “Bilgi çağında sürdürülebilir gelişme odaklı yaklaşımlar, eğitim ekosistemine değer katar. Markalaşma vizyonuyla yenilikçi ve global çözümleri hayata geçiren kurumlar, dünya becerileriyle öğrencilerini geleceğe hazırlayarak sektörün öncüsü olur.”
YENİLİK VE KALİTE
Türkiye’de özel okul sayısı her geçen gün artarken, velilerin beklentileri de yükseliyor. Böyle bir tabloda her özel okul “özel” midir? Eğitimde marka değeri inşa etmenin en önemli parametreleri nedir?
Eğitim; toplumların ekonomik, kültürel ve sosyal ilerlemesine katkıda bulunan çok önemli bir dinamiktir. Özellikle son yıllarda özel sektörün eğitimde artan rolü dikkat çekmektedir. Özel okullar, rekabetçi koşullar gereği eğitimde “kalite” kavramını ortaya çıkarmıştır. Kamuoyuyla paylaşılan veriler, özel sektördeki hızlı yükselişi gözler önüne seriyor. Resmî açıklamalara göre, Türkiye’de anaokulundan liseye kadar yaklaşık 14 bin özel okul bulunuyor. Bazı okullar sektörde iyi yerlere gelirken, bazılarının ise adı bile bilinmiyor ve bunlar yok olup gidiyor. Bu noktada “Her özel okul, marka okul mudur?” ya da “Her özel okul ‘özel’ midir?” sorusunu sormak zorundayız. Öğrencileri ve velileri markalarına çekmek isteyen özel okullar, rekabetçi piyasaya göre hareket etmeli. Sektörde farklılık gösteremeyen bir özel okul, ücret karşılığı eğitim sunan okul tanımının dışına çıkamaz. Rekabetin gerisinde kalmamanın en önemli anahtarı da “sürdürülebilir” yaklaşımlar ve dijital dönüşüm çağında yenilikçi çözümlerdir. Küreselleşen dünyada yenilikçi eğitim programları ve teknolojiler kullanmak rekabetçi pazarda fark yaratır. Bunun bir sonucu olarak gelen öğrenci başarıları, markaya bağlılığı ve güveni artırarak özel eğitim kurumunun modern ve öncü bir marka olarak algılanmasını sağlar. Bu bağlamda eğitimde marka değeri inşa etmenin en önemli parametrelerini, kalite, sürdürülebilirlik ve yenilikçi çözümler olarak özetlemek mümkün.
EĞİTİMDE DEĞİŞEN PARADİGMALAR
Eğitimde paradigma değişikliği konusunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu keskin dönüşüm öğrencilere neler kazandırıyor?
Bir eğitimci olarak meslekte 25 yılı geride bırakırken, okulculuğun her aşamasında hizmet veriyorum. Mesleğim gereği ülkemizin 7 bölgesini gezerken, eğitim liderleriyle de sık sık bir araya geliyorum. Her bölgenin eğitim dinamiğine hâkim bir eğitimci olarak geleneksel eğitim paradigmalarıyla hareket eden kurumların, sadece sınav odaklı bir yaklaşım sergileyerek konuya bütüncül bakamadıklarını görüyorum. Bilim ve teknoloji alanındaki hızlı değişimler, eğitim sektöründe değişimi zaruri kılmıştır. Yani bu dönüşüm, bir ihtiyaçtan doğmuştur. Bu nedenle kişiselleştirilmiş eğitim programları, yeni dünya becerilerinin kazandırılması ve değer eğitimi, uluslararası ölçekte ve bütüncül bir yaklaşımla ele alınmalı. Artık eğitim teknolojileriyle bilgiyi zamandan bağımsız bir şekilde öğretiyoruz. Böyle bir tabloda okullardan beklentiler ve eğitim paradigmaları da dönüşüm yaşıyor. Ayrıca okul kavramı, öğrenme alanı ve biçimi de değişti. Okullar sadece bilgi aktaran değil, bilgiyi beceriye dönüştüren ve bilginin deneyimlendiği yerler haline gelmek zorunda. Okulların temel görevi evrensel düşünen, bilgiyi sorgulayan ve problem çözme becerileri kazanan bireyler yetiştirmektir. Kaynakların açık hale gelmesiyle sınırlar ortadan kalkmış, eğitime entegre edilen ve devam eden dijital dönüşümle global vatandaşlık, dijital okuryazarlık, teknoloji üretimi, iletişim, yaratıcılık, inovasyon, sürekli öğrenme ve üretme gibi beceriler öne çıkıyor. Çünkü sadece bilgi tabanlı eğitim iş dünyasında karşılık bulamıyor. Bilgiyi üretime çeviren, bilgiyi ürün için kullananlar iş dünyasında ve hayatta başarıyı yakalayabiliyor. Burada önem verdiğimiz konu bilgiyi nerede kullanacağını bilen, bilgiyi toplumun faydasına sunabilen nesiller yetiştirmekte. Eğitim profesyonelleri olarak yenilikçi programlar geliştirerek öğrencilerimizi hayat başarısı yüksek bireyler olarak mezun etmeliyiz. Sürdürülebilir eğitim paradigmalarıyla geleceğin insanını yetiştirmeliyiz.
DÜNYA BECERİLERİ
Dünya becerileri bireye neler kazandırıyor? Bunun için nasıl projeler geliştiriyorsunuz?
Küresel vatandaşlığın kapısını açan anahtar kelime dünya becerileridir. 21. Yüzyıl becerileri için STEM, robotik gibi yenilikçi derslerle çocuklarımızı desteklemeliyiz. Öğrencilerimizi bilinmeyen geleceğe hazırlamak ve onlara kendilerini dönüştürebilecek beceriler kazandırmak zorundayız. Eleştirel düşünme, iletişim becerileri, sabır, yaratıcılık, sorun çözme, bilgi okuryazarlığı, iş birliği, dijital okuryazarlık, küresel farkındalık ve sosyal sorumluluk gibi dünya becerileri “sürdürülebilir küresel başarı” getirir. Bu da teknolojiyle birlikte mesleklerin bile değişeceği öngörülen geleceğe öğrencileri hazırlar. “Her çocuk özeldir” prensibiyle projeler üretiyoruz. Dijital dönüşüme karşı çocuklarımızı beceri odaklı yetiştirerek geleceğin iş gücüne hazırlıyoruz. Bilim, sanat, spor, teknoloji gibi alanlarda yetenekleri görünür kılarak ülkemize bir değer katmayı amaçlıyoruz. Çalıştığımız her kurum için bu vizyonla hareket ediyoruz. Öğrencilerimize dünya becerileri kazandıran alanlar ve fırsatlar yaratıyoruz.
KİŞİSELLEŞTİRİLMİŞ ÇÖZÜMLER VE LİDERLİK STRATEJİLERİ
Eğitim kurumlarına sunduğunuz hizmetler nelerdir?
Meslekte mottom Konfüçyüs’ün “Sevdiğin işi yaparsan, ömür boyu çalışmazsın” sözüdür. Çünkü severek yapılan iş başarıya götürüyor. Çalıştığımız kurumların marka hedeflerine ulaşmalarını sağlama ve markalara özel tasarladığımız yenilikçi programlarla eğitim ekosistemine değer kazandırma vizyonuyla ilerliyoruz. Bu nedenle dünyadaki eğitim disiplinlerini ve eğitim teknolojilerini yakından takip ediyor, bunları markasını büyütmek isteyen kurumlar için geliştirdiğimiz içeriklere entegre ediyoruz. Çözüm ortaklarımızla eğitim dünyasına yakından bakıyoruz. Eğitim sektöründe sürdürülebilir, yenilikçi, öğrenci odaklı, bilimsel, araştırmacı ve özgün projeler sunan bir markayız. Teknolojik platformlarla dijital çözümler ve hizmet içi eğitim hizmetleri de sunuyoruz. Türk eğitim sisteminde küresel insan yetiştirme idealiyle ilerliyoruz. Global eğilimler, yenilikçi eğitim programlarını zorunlu kılar. Bu da nitelikli okul anlamına gelir. Her öğrenci kendine özgü öğrenme stillerine sahip olduğundan kişiselleştirilmiş eğitim programları hazırlıyoruz. Geleceğin eğitimine hazırlamak üzere öğretmen eğitimlerine ağırlık veriyoruz. Sürdürülebilirlik üzerine projeler üretiyoruz. Öğrencilerimize; sanat, spor, bilim vs. gibi alanlarda potansiyellerini ortaya çıkaran profesyonel alanlar açıyoruz. Çalışma alanımız, okul öncesinden liseye kadar uzanıyor. Dijital dönüşüm ve 21. Yüzyıl becerilerinin kazandırılması için çalışmalarımızı bütüncül bir yaklaşımla ele alıyoruz.
SÜRDÜRÜLEBİLİR BAŞARI ÖNEMLİ
Sürdürülebilirlik kavramı, hayatımızın her alanında karşımıza çıkıyor. Peki tüm sektörlerin hedeflediği sürdürülebilirlik kavramını eğitim alanında nasıl ele alıyorsunuz?
Eğitimde markalaşma adımlarından biri de sürdürülebilir başarıdır. Eğitim alanında sürdürülebilirlik, çok yönlü bir yaklaşımdır. Bunu çevresel, sosyal, ekonomik ve pedagojik boyutlarıyla ele alıyoruz. Eğitim kurumları, sürdürülebilir dünya için örnek olmalı ve öğrencilere çevresel sorumluluk kazandırarak geleceği güvence altına almalı. Öğrencilere daha iyi bir gelecek için sürdürülebilir bir yaşam tarzı benimsetmek, toplumsal bir görevdir. Eğitimde çeşitlilik ve kapsayıcılık sosyal, kaynak yönetimi ekonomik, çağın ihtiyaçlarına göre güncellenen ve öğrencilere 21. Yüzyıl becerileri kazandıran öğretim yaklaşımları da pedagojik sürdürülebilirliğin temel taşlarıdır. Sürdürülebilir başarıyı hedefleyen bir özel eğitim kurumu, BM’nin 17 Sürdürülebilir Kalkınma Hedefiyle uyumlu projelerle hem küresel sorumluluğunu yerine getirir hem de imajını güçlendirir.
YÖNETİM STRATEJİLERİ MARKAYA ÖZELDİR
Bir eğitim kurumunun yönetim stratejileri nasıl geliştirilir?
Kurumun yönetim ve organizasyon yapısı çok kapsamlı ve iç içe gelişen bir süreçtir. “Gömleğin bir düğmesi yanlış iliklenirse diğerleri de yanlış gider” sözünden hareketle eğitimin tüm paydaşlarıyla amaca uygun ve dijital çağla uyumlu şekilde hareket edilmelidir. Her kurum farklı olduğu için yönetim stratejileri de değişkenlik gösterir. Okulun misyonu ve vizyonuna uygun olarak etkili yönetim stratejileri geliştirilir. Risk analizi, okulun tüm paydaşlarıyla etkili iletişim, öğretmen ve idari personelin sürekli eğitimi, veri odaklı karar alma / uygulama, geri bildirimler, teknoloji tabanlı performans değerlendirme, yenilikçi çözümler, liderlik becerileri ve inovatif yaklaşımlar gibi unsurlar, yönetim stratejilerinin belirlenmesinde ve geliştirilmesinde önemli kriterlerdir.
GELECEK SENARYOLARI VE ÖĞRENEN ÖĞRETMEN
Eğitim teknolojilerinin hızlı gelişimi ve yapay zekanın da etkisiyle öğretmenlerin rolü tartışılıyor. Gelecek senaryolarını nasıl yönetiyorsunuz?
Eğitim kurumları, gelişen teknolojiye bağlı olarak değişen ihtiyaçlara cevap vermek ve geleceğin eğitimini şimdiden şekillendirmek zorunda. Bu ihtiyaçlar geleneksel okul kavramını değiştirdi. Dijital dönüşümle zaman ve mekândan bağımsız esnek öğrenme, öğrenmeyi pekiştirmeye yönelik oyunlaştırma, dijital öğrenci performans analizi, eğitim materyallerinin dijitalleşmesi gibi teknoloji tabanlı ve öğrenci odaklı yaklaşımlar benimsendi. Öğrencilere kişiselleştirilmiş ve esnek öğrenme deneyimi yaşatan eğitim teknolojileri, “sürekli öğrenen öğretmen” anlayışını zorunlu kılmıştır. Yapay zekâ uygulamaları, derin öğrenme kavramını ortaya çıkartırken, bu tabloda öğretmenin rolü kritik bir öneme sahip. Her meslekte insanı devre dışı bırakacağından endişe edilen yapay zekanın eğitime katacağı avantajlar çok fazla. Ancak sezme gücü hala insana ait. Bu nedenle yapay zekanın, eğitim yardımcısı olarak kullanılması gerektiğini düşünüyorum. Öğretmenler de kendilerini geliştirerek geleceğe hazırlanmalılar. Bu nedenle sürekli “öğrenen öğretmen” yaklaşımını benimsiyor, öğretmen akademileriyle dünyadaki gelişmelere paralel içerikte eğitimler sunuyoruz. Eğitimcilerin teknolojik gelişime ayak uydurarak kendilerini güncellemeleri için “öğretmen eğitimleri” kırmızı çizgimizdir. Aksi halde geleneksel bakış açısıyla akademik süreci yöneten markalar, dijital dönüşüm sürecine direnemezler. Eğitim kurumları geleceğin öncü kurumlarıdır. Eğitimde sınırlar yoktur. Dünya becerilerine uyum sağlayamayan özel eğitim kurumları rekabet koşullarında geride kalacaktır.
DEĞER KATIN, FARK YARATIN
Eğitimde başarıyı yakalamak isteyen kurumlara neler tavsiye edersiniz?
Marka imajı ve yönetimi, markaların kaderini belirliyor. Vizyoner bakış açısıyla marka olmayı başarmış, sektörde fark yaratan, eğitimde dijital çağa uyum sağlayan markalar, geleceğe yön verirken, yeni bir şey söylemeyen “markalar” ise yok olup gidecektir. Bu nedenle markalaşma sürecini tamamlamak ve hedef kitlenin ihtiyaçlarına göre aksiyonlar almak hem markayı güçlendirir hem de gelecek için fark yaratır.
Son Güncelleme: Pazartesi, 28 Nisan 2025 17:06
Gösterim: 423
Şükrü NURÇİN
BİL Eğitim Kurumları Franchise Müdürü
* BİL markasının eğitim sektöründe büyük bir marka değeri ve 30 yıllık köklü geçmişe dayanan bir başarı hikâyesi bulunmaktadır.
* Girişimcilik ve inovasyona dayalı eğitim modelimizi Türkiye’de ve dünyada daha fazla öğrencimize ulaştıracağız.
* 2025 yılında kolejlerimizin sayısını 50’ye, kurslarımızın sayısını 70’e çıkarmayı hedefliyoruz.
* BİL Koleji olarak franchise sürecimizi “kalite ve vizyon odaklı” bir yaklaşımla yönetiyoruz.
BİL Eğitim Kurumları açısından 2024 yılını değerlendirebilir misiniz? 2025 yılında kurumunuzun gelişimine yönelik hedefleriniz neler olacak?
BİL Eğitim Kurumlarında 2024 yılı oldukça verimli geçti. Akademik başarılarımız, uyguladığımız yenilikçi eğitim modelleri ve öğrenci odaklı projelerimizle hem ulusal hem de uluslararası arenada adımızı duyurduk. Özellikle LGS ve YKS gibi sınavlarda Türkiye genelinde elde ettiğimiz başarılar, eğitimde doğru bir strateji izlediğimizi gösteriyor.
İstanbul Aydın Üniversitesi akademisyenleri ve Strateji Geliştirme Kurulu onaylı çalışmalarımızla 2024 yılında, öğrencilerimizin akademik başarısını sadece sınav sonuçlarıyla değil, onların sosyal, kültürel ve girişimcilik becerileriyle de ölçtük. Bilimsel ölçme-değerlendirme yöntemlerimizle öğrenci gelişimlerini yakından takip ettik ve veli memnuniyetini her geçen gün artırdık. Aynı zamanda girişimcilik ve inovasyona dayalı eğitim modelimizi Türkiye’de ve dünyada daha fazla öğrencimize ulaştırmak istiyoruz. Eğitimde fark yaratmanın, ancak yenilikçi bir bakış açısıyla mümkün olduğunu biliyoruz. Bu yüzden dijitalleşme ve teknolojiye yatırım yapmayı sürdüreceğiz. Kodlama, yapay zekâ ve yaratıcı düşünce odaklı programlarımızla öğrencilerimize geleceğin dünyasına hazır bir altyapı sunuyoruz.
2025 yılı için hedefimiz, bu başarıları sürdürülebilir hale getirmek. Öğrencilerimize çok yönlü bir eğitim sunmaya devam ederken, franchise yapımızı daha da büyütmek istiyoruz. Yeni kampüsler açarak eğitimde erişilebilirliği artırmak ve daha fazla öğrenciye ulaşmak bizim için büyük bir öncelik olacak. Bunun yanında, öğrencilerimizin dünya vatandaşı olmasını sağlayacak yurtdışı eğitim fırsatlarını genişletmek ve girişimcilik odaklı projelerimizi yaygınlaştırmak da planlarımız arasında yer alıyor.
HEDEF 50 KOLEJ 70 KURS
Eğitim sektöründe büyüme modeli olarak franchise sistemi öne çıkıyor. Markanızın bu konuda politikası hakkında bilgi verebilir misiniz? Franchise modelinizin temel unsurları nelerdir? Franchise modelinizde nasıl bir büyüklüğe ulaştınız? Franchise yatırımcılarınıza sunduğunuz avantajlar nelerdir?
Franchise sistemi, eğitim sektöründe büyüme ve sürdürülebilirlik açısından oldukça etkili bir model. Biz, BİL Koleji olarak franchise sürecimizi “kalite ve vizyon odaklı” bir yaklaşımla yönetiyoruz. Bu modelin temel unsurları arasında, güçlü bir akademik altyapı, yenilikçi eğitim programları ve merkezden desteklenen sürekli gelişim süreçleri yer alıyor.
Franchise modelimizde yatırımcılarımıza birçok avantaj sunuyoruz. Öncelikle, İstanbul Aydın Üniversitesi akademisyenlerinden oluşan Bilim Kurulu ve Stratejik Danışma Kurulu onaylı içerikler, proje ve etkinliklerle ulusal ve uluslararası başarılarıyla tanınan bir markanın güvencesini sağlıyoruz. Eğitim ve operasyonel süreçlerde genel merkezin sunduğu danışmanlık hizmetleri, yatırımcıların doğru bir başlangıç yapmasını ve sürdürülebilir bir başarı elde etmesini mümkün kılıyor. Ayrıca, öğretmen eğitimlerinden dijital altyapı desteğine kadar birçok konuda sürekli destek sağlıyoruz.
Bugün Türkiye genelinde geniş bir franchise ağına sahibiz ve her geçen yıl yeni kampüslerle büyüyoruz.
Eğitimde öncü bir marka olarak, yerel dinamiklere uygun çözümler üretip franchise yatırımcılarımızın bölgesel rekabette öne çıkmalarına yardımcı oluyoruz. Güçlü vizyonumuzla kurduğumuz sistemimiz, özel okullara sağladığı avantajlarla dikkat çekmektedir. BİL Eğitim Kurumları bu avantajları her yıl arttırarak eğitim yatırımcılarına, değişen konjonktüre uygun imkânlar ve hizmetler sunmaktadır. BİL markasının eğitim sektöründe büyük bir marka değeri ve 30 yıllık köklü geçmişe dayanan bir başarı hikâyesi bulunmaktadır. Yatırımlarımızı sadece eğitime yaptığımız için bu konudaki deneyim ve tecrübelerimizi güçlü genel merkezimiz aracılığıyla eğitim yatırımcılarımızla paylaşıyoruz. İstanbul Aydın Üniversitesi ve Kıbrıs İlim Üniversitesi güçlü iş birliğinin büyük ölçüde güven verdiği eğitim yatırımcılarımızla BİL markasının eğitimde yenilikçi yaklaşımlarının uygulama alanlarını genişletiyoruz. Özellikle eğitim sektörüne yatırımın büyük risk taşıdığı ve eğitimde değişime ayak uyduramayan markaların kaybolduğu bu zamanda büyüme ivmesi gösteren bir kurum olarak gelişen eğitim trendlerini uygulayarak franchise sistemimizi sağlıyoruz. 2025 yılında kolejlerimizin sayısını 50’ye kurslarımızın sayısını 70’e çıkarmayı hedefliyoruz.
2025 yılı kayıt takviminiz ve bursluluk sınavlarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
2025 yılı kayıt takvimimiz, öğrencilerimizin ihtiyaçlarına ve eğitim takvimine uygun şekilde düzenlendi. Bursluluk sınavlarımız kolej ve kurslarımızda 11- 12 Ocak 2025 tarihlerinde yapıldı. Yoğun bir katılımla gerçekleşen sınavlarımızda hem öğrencilerimizin yeteneklerini değerlendirme hem de başarılı öğrencilere fırsat sunma amacı taşıyoruz. Bursluluk sınavlarımızda akademik başarıyı önceliklendirmekle birlikte, öğrencilerimizin yaratıcı düşünce, problem çözme ve sosyal becerilerini de göz önünde bulunduruyoruz. Böylece, öğrencilerimize çok yönlü bir eğitim fırsatı sunarken, ailelerin eğitim bütçesine de katkıda bulunuyoruz. Amacımız, 2025 yılında daha fazla öğrenciye kaliteli bir eğitim imkânı sunmak ve Türkiye genelindeki kampüslerimizde BİL Koleji farkını hissettirmek. Kayıt süreçlerimiz ocak ayı itibariyle başladı. Velilerimizin ve öğrencilerimizin yoğun ilgisi, hedeflerimize olan inancımızı güçlendiriyor. Eğitimde yenilikçi ve öncü bir marka olmanın getirdiği sorumlulukla, tüm süreçlerimizi titizlikle yönetmeye devam edeceğiz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Spot
Şükrü NURÇİN
BİL Eğitim Kurumları Franchise Müdürü
* BİL markasının eğitim sektöründe büyük bir marka değeri ve 30 yıllık köklü geçmişe dayanan bir başarı hikâyesi bulunmaktadır.
* Girişimcilik ve inovasyona dayalı eğitim modelimizi Türkiye’de ve dünyada daha fazla öğrencimize ulaştıracağız.
* 2025 yılında kolejlerimizin sayısını 50’ye, kurslarımızın sayısını 70’e çıkarmayı hedefliyoruz.
* BİL Koleji olarak franchise sürecimizi “kalite ve vizyon odaklı” bir yaklaşımla yönetiyoruz.
BİL Eğitim Kurumları açısından 2024 yılını değerlendirebilir misiniz? 2025 yılında kurumunuzun gelişimine yönelik hedefleriniz neler olacak?
BİL Eğitim Kurumlarında 2024 yılı oldukça verimli geçti. Akademik başarılarımız, uyguladığımız yenilikçi eğitim modelleri ve öğrenci odaklı projelerimizle hem ulusal hem de uluslararası arenada adımızı duyurduk. Özellikle LGS ve YKS gibi sınavlarda Türkiye genelinde elde ettiğimiz başarılar, eğitimde doğru bir strateji izlediğimizi gösteriyor.
İstanbul Aydın Üniversitesi akademisyenleri ve Strateji Geliştirme Kurulu onaylı çalışmalarımızla 2024 yılında, öğrencilerimizin akademik başarısını sadece sınav sonuçlarıyla değil, onların sosyal, kültürel ve girişimcilik becerileriyle de ölçtük. Bilimsel ölçme-değerlendirme yöntemlerimizle öğrenci gelişimlerini yakından takip ettik ve veli memnuniyetini her geçen gün artırdık. Aynı zamanda girişimcilik ve inovasyona dayalı eğitim modelimizi Türkiye’de ve dünyada daha fazla öğrencimize ulaştırmak istiyoruz. Eğitimde fark yaratmanın, ancak yenilikçi bir bakış açısıyla mümkün olduğunu biliyoruz. Bu yüzden dijitalleşme ve teknolojiye yatırım yapmayı sürdüreceğiz. Kodlama, yapay zekâ ve yaratıcı düşünce odaklı programlarımızla öğrencilerimize geleceğin dünyasına hazır bir altyapı sunuyoruz.
2025 yılı için hedefimiz, bu başarıları sürdürülebilir hale getirmek. Öğrencilerimize çok yönlü bir eğitim sunmaya devam ederken, franchise yapımızı daha da büyütmek istiyoruz. Yeni kampüsler açarak eğitimde erişilebilirliği artırmak ve daha fazla öğrenciye ulaşmak bizim için büyük bir öncelik olacak. Bunun yanında, öğrencilerimizin dünya vatandaşı olmasını sağlayacak yurtdışı eğitim fırsatlarını genişletmek ve girişimcilik odaklı projelerimizi yaygınlaştırmak da planlarımız arasında yer alıyor.
HEDEF 50 KOLEJ 70 KURS
Eğitim sektöründe büyüme modeli olarak franchise sistemi öne çıkıyor. Markanızın bu konuda politikası hakkında bilgi verebilir misiniz? Franchise modelinizin temel unsurları nelerdir? Franchise modelinizde nasıl bir büyüklüğe ulaştınız? Franchise yatırımcılarınıza sunduğunuz avantajlar nelerdir?
Franchise sistemi, eğitim sektöründe büyüme ve sürdürülebilirlik açısından oldukça etkili bir model. Biz, BİL Koleji olarak franchise sürecimizi “kalite ve vizyon odaklı” bir yaklaşımla yönetiyoruz. Bu modelin temel unsurları arasında, güçlü bir akademik altyapı, yenilikçi eğitim programları ve merkezden desteklenen sürekli gelişim süreçleri yer alıyor.
Franchise modelimizde yatırımcılarımıza birçok avantaj sunuyoruz. Öncelikle, İstanbul Aydın Üniversitesi akademisyenlerinden oluşan Bilim Kurulu ve Stratejik Danışma Kurulu onaylı içerikler, proje ve etkinliklerle ulusal ve uluslararası başarılarıyla tanınan bir markanın güvencesini sağlıyoruz. Eğitim ve operasyonel süreçlerde genel merkezin sunduğu danışmanlık hizmetleri, yatırımcıların doğru bir başlangıç yapmasını ve sürdürülebilir bir başarı elde etmesini mümkün kılıyor. Ayrıca, öğretmen eğitimlerinden dijital altyapı desteğine kadar birçok konuda sürekli destek sağlıyoruz.
Bugün Türkiye genelinde geniş bir franchise ağına sahibiz ve her geçen yıl yeni kampüslerle büyüyoruz.
Eğitimde öncü bir marka olarak, yerel dinamiklere uygun çözümler üretip franchise yatırımcılarımızın bölgesel rekabette öne çıkmalarına yardımcı oluyoruz. Güçlü vizyonumuzla kurduğumuz sistemimiz, özel okullara sağladığı avantajlarla dikkat çekmektedir. BİL Eğitim Kurumları bu avantajları her yıl arttırarak eğitim yatırımcılarına, değişen konjonktüre uygun imkânlar ve hizmetler sunmaktadır. BİL markasının eğitim sektöründe büyük bir marka değeri ve 30 yıllık köklü geçmişe dayanan bir başarı hikâyesi bulunmaktadır. Yatırımlarımızı sadece eğitime yaptığımız için bu konudaki deneyim ve tecrübelerimizi güçlü genel merkezimiz aracılığıyla eğitim yatırımcılarımızla paylaşıyoruz. İstanbul Aydın Üniversitesi ve Kıbrıs İlim Üniversitesi güçlü iş birliğinin büyük ölçüde güven verdiği eğitim yatırımcılarımızla BİL markasının eğitimde yenilikçi yaklaşımlarının uygulama alanlarını genişletiyoruz. Özellikle eğitim sektörüne yatırımın büyük risk taşıdığı ve eğitimde değişime ayak uyduramayan markaların kaybolduğu bu zamanda büyüme ivmesi gösteren bir kurum olarak gelişen eğitim trendlerini uygulayarak franchise sistemimizi sağlıyoruz. 2025 yılında kolejlerimizin sayısını 50’ye kurslarımızın sayısını 70’e çıkarmayı hedefliyoruz.
2025 yılı kayıt takviminiz ve bursluluk sınavlarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
2025 yılı kayıt takvimimiz, öğrencilerimizin ihtiyaçlarına ve eğitim takvimine uygun şekilde düzenlendi. Bursluluk sınavlarımız kolej ve kurslarımızda 11- 12 Ocak 2025 tarihlerinde yapıldı. Yoğun bir katılımla gerçekleşen sınavlarımızda hem öğrencilerimizin yeteneklerini değerlendirme hem de başarılı öğrencilere fırsat sunma amacı taşıyoruz. Bursluluk sınavlarımızda akademik başarıyı önceliklendirmekle birlikte, öğrencilerimizin yaratıcı düşünce, problem çözme ve sosyal becerilerini de göz önünde bulunduruyoruz. Böylece, öğrencilerimize çok yönlü bir eğitim fırsatı sunarken, ailelerin eğitim bütçesine de katkıda bulunuyoruz. Amacımız, 2025 yılında daha fazla öğrenciye kaliteli bir eğitim imkânı sunmak ve Türkiye genelindeki kampüslerimizde BİL Koleji farkını hissettirmek. Kayıt süreçlerimiz ocak ayı itibariyle başladı. Velilerimizin ve öğrencilerimizin yoğun ilgisi, hedeflerimize olan inancımızı güçlendiriyor. Eğitimde yenilikçi ve öncü bir marka olmanın getirdiği sorumlulukla, tüm süreçlerimizi titizlikle yönetmeye devam edeceğiz.
Son Güncelleme: Çarşamba, 26 Şubat 2025 11:59
Gösterim: 607
Oscar ödüllü Amerikalı oyuncu Robert De Niro’ya, Bates Üniversitesi tarafından fahri doktorluk unvanı verildi.
De Niro, Bates Üniversitesi'nin diploma töreni sırasında ''güzel sanatlar'' dalında kendisine verilen fahri doktorluk unvanını aldıktan sonra yaptığı konuşmada, eğitimini tamamlamamasına rağmen iyi işler çıkardığını söyledi.
Ünlü oyuncu, 15 dakika süren konuşması sırasında kendisini dinleyen 5 binden fazla kişi ve 463 mezunu adeta gülmekten kırıp geçirdi.
Robert De Niro, mezunlara, ''Eğer bir aktörseniz, daima karakterinize sadık kalın, eğer bir aktör değilseniz bir karakter sahibi olun ve daima kendinize sadık kalın'' tavsiyesinde bulundu.
Bates Üniversitesi, De Niro'nun yanı sıra PBS televizyonunun kıdemli muhabiri Gwen Ifill'e ve Princeton Üniversitesi'nden moleküler biyolog Bonnie Bassler'a da fahri doktorluk unvanları verdi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Spot
Oscar ödüllü Amerikalı oyuncu Robert De Niro’ya, Bates Üniversitesi tarafından fahri doktorluk unvanı verildi.
De Niro, Bates Üniversitesi'nin diploma töreni sırasında ''güzel sanatlar'' dalında kendisine verilen fahri doktorluk unvanını aldıktan sonra yaptığı konuşmada, eğitimini tamamlamamasına rağmen iyi işler çıkardığını söyledi.
Ünlü oyuncu, 15 dakika süren konuşması sırasında kendisini dinleyen 5 binden fazla kişi ve 463 mezunu adeta gülmekten kırıp geçirdi.
Robert De Niro, mezunlara, ''Eğer bir aktörseniz, daima karakterinize sadık kalın, eğer bir aktör değilseniz bir karakter sahibi olun ve daima kendinize sadık kalın'' tavsiyesinde bulundu.
Bates Üniversitesi, De Niro'nun yanı sıra PBS televizyonunun kıdemli muhabiri Gwen Ifill'e ve Princeton Üniversitesi'nden moleküler biyolog Bonnie Bassler'a da fahri doktorluk unvanları verdi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 28 May 2012 16:00
Gösterim: 1883
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, video konferansla hitap ettiği eğitim yöneticilerine binlerce öğretmeni yakından ilgilendiren radikal kararlarını açıkladı.
Dinçer, kurada çıkan şehre gitmeyen öğretmenleri uyardı: “Geçici görevlendirme bitiyor. Herkes atandığı yere razı olacak” dedi.
Yeni eğitim sistemi 4+4+4 ile birlikte birçok değişikliği hayata geçiren Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, video konferansla hitap ettiği eğitim yöneticilerine binlerce öğretmeni yakından ilgilendiren radikal kararlarını açıkladı. Buna göre, 15 Hazirandan itibaren tüm Türkiye'deki öğretmenlerin geçici görevlendirmelerine son verilecek. Ayrıca öğretmenlerin görev yaptıkları illerin dışında başka illerde yüksek lisans ve doktora yapmasına da izin verilmeyecek.
HERKES ATANDIĞI YERE RAZI OLACAK
Atamalarla ilgili bilgi veren Dinçer, “En tepedeki insandan en aşağıdaki insana kadar herkesin eşit seviyede muamele gördüğü bir MEB vaat ediyorum. Herkes atandığı yere razı olacak. Eğer yönetmelik yanlış ise değiştiririz. Kanun eksik ise tamamlarız” dedi. Öğretmenleri yüksek lisans ve doktora yapmaya da teşvik eden Dinçer, “Ama hiç kimsenin de yüksek lisans yapağım diye kendi anne babasının veya eşinin bulunduğu ile gitmesine izin vermeyeceğim” diye konuştu.
TORPİL BULUP GİDİYORLAR
Kararından dönmeyeceğini vurgulayan Bakan Dinçer, noktayı şöyle koydu: “Bakanlığın önünde öğretmen olmak için gösteri yapan insanların öğretmen olduktan sonra kendi tercihleriyle gittikleri okullarda göreve başlar başlamaz başka illere bir torpil bulup gittiklerinde sizler neler hissediyorsunuz bilmiyorum ama ben onun orda görev yapması gerektiğine inanıyorum.”
MÜDÜRE ROTASYON YOK
Okul müdürlerinin merakla beklediği rotasyon (yer değiştirme) konusuna da değinen Dinçer, “Özellikle son dönemde okul yöneticilerinin rotasyon dedikodusuyla huzursuz olduğunu görüyorum. Bu dönemde biz rotasyon yapmayacağız. Rahat olmanızı ve işinize sahip çıkmanızı istiyorum” diyerek konuya açıklık getirdi.
MİNİKLERLE LEGO OYNADI
Ankara Yenimahalle'de bulunan Mehmet Akif İnan İlköğretim Okulu'nun resmî açılış törenine katılan Bakan Dinçer, sınıfları gezerek anaokulu öğrencilerin oyunlarını izledi.
Ağustos'ta 10 bin yeni öğretmen
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, “Hükümetimizin kadro vermesi halinde Ağustos ayında ciddi manada bir öğretmen ataması yapacağız” dedi. Başkent'te Mehmet Akif İnan İlköğretim Okulu'nun açılış töreninde konuşan Bakan Dinçer, şu müjdeleri verdi: “Önümüzdeki 3-4 yıllık süre içerisinde Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen ihtiyacı bütünüyle karşılanacak. Derslik başına 30 öğrenciye ulaşmak için yaklaşık 160 bin dersliğe ihtiyacımız vardı. Bu ihtiyacımız 173 bine çıktı. Her yıl 40 bin öğretmen ataması var. İlaveten yılda 8-10 bin öğretmene ihtiyacımız olacak. 66 ayla çocuklarımızı hayata daha erken başlatmış olacağız. Gelecek sene birinci sınıfların eğitim saatlerini mümkün olduğu kadar boşaltacağız, azaltacağız. Çocuklarımıza oyun oynatacağız.”
(Türkiye)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Spot
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, video konferansla hitap ettiği eğitim yöneticilerine binlerce öğretmeni yakından ilgilendiren radikal kararlarını açıkladı.
Dinçer, kurada çıkan şehre gitmeyen öğretmenleri uyardı: “Geçici görevlendirme bitiyor. Herkes atandığı yere razı olacak” dedi.
Yeni eğitim sistemi 4+4+4 ile birlikte birçok değişikliği hayata geçiren Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, video konferansla hitap ettiği eğitim yöneticilerine binlerce öğretmeni yakından ilgilendiren radikal kararlarını açıkladı. Buna göre, 15 Hazirandan itibaren tüm Türkiye'deki öğretmenlerin geçici görevlendirmelerine son verilecek. Ayrıca öğretmenlerin görev yaptıkları illerin dışında başka illerde yüksek lisans ve doktora yapmasına da izin verilmeyecek.
HERKES ATANDIĞI YERE RAZI OLACAK
Atamalarla ilgili bilgi veren Dinçer, “En tepedeki insandan en aşağıdaki insana kadar herkesin eşit seviyede muamele gördüğü bir MEB vaat ediyorum. Herkes atandığı yere razı olacak. Eğer yönetmelik yanlış ise değiştiririz. Kanun eksik ise tamamlarız” dedi. Öğretmenleri yüksek lisans ve doktora yapmaya da teşvik eden Dinçer, “Ama hiç kimsenin de yüksek lisans yapağım diye kendi anne babasının veya eşinin bulunduğu ile gitmesine izin vermeyeceğim” diye konuştu.
TORPİL BULUP GİDİYORLAR
Kararından dönmeyeceğini vurgulayan Bakan Dinçer, noktayı şöyle koydu: “Bakanlığın önünde öğretmen olmak için gösteri yapan insanların öğretmen olduktan sonra kendi tercihleriyle gittikleri okullarda göreve başlar başlamaz başka illere bir torpil bulup gittiklerinde sizler neler hissediyorsunuz bilmiyorum ama ben onun orda görev yapması gerektiğine inanıyorum.”
MÜDÜRE ROTASYON YOK
Okul müdürlerinin merakla beklediği rotasyon (yer değiştirme) konusuna da değinen Dinçer, “Özellikle son dönemde okul yöneticilerinin rotasyon dedikodusuyla huzursuz olduğunu görüyorum. Bu dönemde biz rotasyon yapmayacağız. Rahat olmanızı ve işinize sahip çıkmanızı istiyorum” diyerek konuya açıklık getirdi.
MİNİKLERLE LEGO OYNADI
Ankara Yenimahalle'de bulunan Mehmet Akif İnan İlköğretim Okulu'nun resmî açılış törenine katılan Bakan Dinçer, sınıfları gezerek anaokulu öğrencilerin oyunlarını izledi.
Ağustos'ta 10 bin yeni öğretmen
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, “Hükümetimizin kadro vermesi halinde Ağustos ayında ciddi manada bir öğretmen ataması yapacağız” dedi. Başkent'te Mehmet Akif İnan İlköğretim Okulu'nun açılış töreninde konuşan Bakan Dinçer, şu müjdeleri verdi: “Önümüzdeki 3-4 yıllık süre içerisinde Milli Eğitim Bakanlığı'nın öğretmen ihtiyacı bütünüyle karşılanacak. Derslik başına 30 öğrenciye ulaşmak için yaklaşık 160 bin dersliğe ihtiyacımız vardı. Bu ihtiyacımız 173 bine çıktı. Her yıl 40 bin öğretmen ataması var. İlaveten yılda 8-10 bin öğretmene ihtiyacımız olacak. 66 ayla çocuklarımızı hayata daha erken başlatmış olacağız. Gelecek sene birinci sınıfların eğitim saatlerini mümkün olduğu kadar boşaltacağız, azaltacağız. Çocuklarımıza oyun oynatacağız.”
(Türkiye)
Son Güncelleme: Cuma, 01 Haziran 2012 10:52
Gösterim: 2262
ABD'li bir sivil toplum kuruluşu bilgi alma hakkını kullanarak hükümetin sanal dünyada vatandaşları izlemek için kullandığı kilit sözcükleri ortaya çıkardı.
ABD'nin bütün dünyada interneti takip ettiği, şüphelileri bu yolla bulmaya çalıştığı ortaya çıkmıştı. Şimdi "ulusal güvenlik" gerekçesiyle yapılan bu takipte filtre olarak kullanılan anahtar sözcükler açıklandı. Ülkede bilgi alma hakkı çerçevesinde yapılan bir başvuruyla 11 Eylül saldırılarının ardından kurulan ABD İç Güvenlik Bakanlığı sosyal paylaşım ve sosyal medya sitelerinde takip ettikleri kelimelerin listesini açıkladı. Listede "domuz" ve "bulut" gibi sözcükler var.
Sıradan kelimeler
Aslında bilgi alma hakkı çerçevesinde Elektronik Mahremiyet Bilgi Merkezi adlı gözlemci grubun yaptığı başvuruda, hükümetin kendisine karşıt yayın yapan basın-yayın kuruluşlarını takip edip etmediği öğrenilmek istenmişti. İç Güvenlik Bakanlığı ise internette yürüttükleri izleme faaliyetinin amacının sadece terörist faaliyet, uyuşturucu kaçakçılığı, yasadışı göç dalgaları ve doğal afet tehditlerini takip etmek olduğunu belirtti. Bakanlık, bu amaçla izlemeye aldığı "anahtar kelimeleri" de yayınladı. Fakat listede neredeyse sıradan, herhangi bir insanın gündelik bir arama için kullanabileceği kelimelerin bulunması tepki çekti.
'güncelleme gerekli'
Listenin yayınlanmasının ardından grup, Bakanlık'ın, Terörle Mücadele ve İstihbarat Alt Komitesi'ne gönderdiği mektupla bu kelimelerin "geniş, anlaşılmaz ve belirsiz" olduğunu belirtti. Bakanlık'tan bir yetkili de haber sitesi Huffington Post'a doğal ve insan kaynaklı tehditlere karşı hazırlanan kitapçığın farkındalığın devamlılığını sağlayabilmek için hazırlandığını söyledi. Fakat Bakanlık, kullanılan dilin belirsiz olduğu ve güncellemeye ihtiyaç duyduğunu kabul etti. İşte tartışma yaratan o kelimeler.
(milliyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Spot
ABD'li bir sivil toplum kuruluşu bilgi alma hakkını kullanarak hükümetin sanal dünyada vatandaşları izlemek için kullandığı kilit sözcükleri ortaya çıkardı.
ABD'nin bütün dünyada interneti takip ettiği, şüphelileri bu yolla bulmaya çalıştığı ortaya çıkmıştı. Şimdi "ulusal güvenlik" gerekçesiyle yapılan bu takipte filtre olarak kullanılan anahtar sözcükler açıklandı. Ülkede bilgi alma hakkı çerçevesinde yapılan bir başvuruyla 11 Eylül saldırılarının ardından kurulan ABD İç Güvenlik Bakanlığı sosyal paylaşım ve sosyal medya sitelerinde takip ettikleri kelimelerin listesini açıkladı. Listede "domuz" ve "bulut" gibi sözcükler var.
Sıradan kelimeler
Aslında bilgi alma hakkı çerçevesinde Elektronik Mahremiyet Bilgi Merkezi adlı gözlemci grubun yaptığı başvuruda, hükümetin kendisine karşıt yayın yapan basın-yayın kuruluşlarını takip edip etmediği öğrenilmek istenmişti. İç Güvenlik Bakanlığı ise internette yürüttükleri izleme faaliyetinin amacının sadece terörist faaliyet, uyuşturucu kaçakçılığı, yasadışı göç dalgaları ve doğal afet tehditlerini takip etmek olduğunu belirtti. Bakanlık, bu amaçla izlemeye aldığı "anahtar kelimeleri" de yayınladı. Fakat listede neredeyse sıradan, herhangi bir insanın gündelik bir arama için kullanabileceği kelimelerin bulunması tepki çekti.
'güncelleme gerekli'
Listenin yayınlanmasının ardından grup, Bakanlık'ın, Terörle Mücadele ve İstihbarat Alt Komitesi'ne gönderdiği mektupla bu kelimelerin "geniş, anlaşılmaz ve belirsiz" olduğunu belirtti. Bakanlık'tan bir yetkili de haber sitesi Huffington Post'a doğal ve insan kaynaklı tehditlere karşı hazırlanan kitapçığın farkındalığın devamlılığını sağlayabilmek için hazırlandığını söyledi. Fakat Bakanlık, kullanılan dilin belirsiz olduğu ve güncellemeye ihtiyaç duyduğunu kabul etti. İşte tartışma yaratan o kelimeler.
(milliyet)
Son Güncelleme: Pazartesi, 28 May 2012 08:20
Gösterim: 2100