Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Gebze’de inşaatı devam eden Bilişim Vadisi’nde incelemelerde bulunan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, “Burada istihdam edilecek nitelikli istihdam kaynağının sağlanması için Gebze Teknik Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi'yle eylül ayında bir eğitim programı başlatacağız. Türkiye'nin acil 70 bin bilişim uzmanına ihtiyacı var” diye konuştu.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, "Bilişim Vadisi'ndeki çalışmalar büyük bir hızla ilerliyor. Birinci ve ikinci etabın altyapı çalışmaları artık son noktaya geldi" dedi.
Gebze'de inşaatı devam eden Bilişim Vadisi'nde incelemelerde bulunan Işık, gazetecilere yaptığı açıklamada, Bilişim Vadisi'nin Türkiye'nin özellikle bilgi ve iletişim teknolojileri alanında dünyada "ben de varım" demesi açısından çok önemsedikleri bir proje olduğunu belirtti.
Bilişim Vadisi'ndeki çalışmaların büyük bir hızla ilerlediğini vurgulayan Işık, "Birinci ve ikinci etabın altyapı çalışmaları artık son noktaya geldi. Önümüzdeki 3 ay içinde birinci ve ikinci etapta altyapıyı tamamen bitirmeyi hedefliyoruz" diye konuştu.
Vadideki idari binalar ile kuluçka merkezi inşaatına da başladıklarının bilgisini veren Işık, şunları söyledi:
"Arzumuz 2016'nın sonuna doğru Bilişim Vadisi'nde hayatın resmen başlaması, birinci etabın devreye girmesi. Bunu başardığımız zaman ikinci, üçüncü, dördüncü etabı da tamamlayacağız ve burası sadece Türkiye'nin değil bizim gönül coğrafyamızın yani Balkanlar'ın, Kafkaslar'ın, Ortadoğu'nun, Kuzey Afrika'nın en önemli bilişim merkezi haline gelecek. Şu anda her şey programa uygun yürüyor. Burada istihdam edilecek nitelikli istihdam kaynağının sağlanması için Gebze Teknik Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi'yle eylül ayında bir eğitim programı başlatacağız. Türkiye'nin acil 70 bin bilişim uzmanına ihtiyacı var. Türkiye'nin her yerinde özellikle büyük şehirlerde bu projenin hayata geçmesi için yoğun bir gayret göstereceğiz."
Kocaeli'de Gebze Teknik Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye İş Kurumunu birlikte çalıştıracaklarını aktaran Bakan Işık, "İnşallah üniversite mezunu olup işsiz, bilişime yatkın olan gençlerimize çağrı yapıp onların bilişim alanında uzmanlaşması ve bu eğitimin sonunda uluslararası geçerliliği olan bir sertifika almaları için çalışmalarımızı eylül ayında başlatmış olacağız" dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Gebze’de inşaatı devam eden Bilişim Vadisi’nde incelemelerde bulunan Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, “Burada istihdam edilecek nitelikli istihdam kaynağının sağlanması için Gebze Teknik Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi'yle eylül ayında bir eğitim programı başlatacağız. Türkiye'nin acil 70 bin bilişim uzmanına ihtiyacı var” diye konuştu.
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, "Bilişim Vadisi'ndeki çalışmalar büyük bir hızla ilerliyor. Birinci ve ikinci etabın altyapı çalışmaları artık son noktaya geldi" dedi.
Gebze'de inşaatı devam eden Bilişim Vadisi'nde incelemelerde bulunan Işık, gazetecilere yaptığı açıklamada, Bilişim Vadisi'nin Türkiye'nin özellikle bilgi ve iletişim teknolojileri alanında dünyada "ben de varım" demesi açısından çok önemsedikleri bir proje olduğunu belirtti.
Bilişim Vadisi'ndeki çalışmaların büyük bir hızla ilerlediğini vurgulayan Işık, "Birinci ve ikinci etabın altyapı çalışmaları artık son noktaya geldi. Önümüzdeki 3 ay içinde birinci ve ikinci etapta altyapıyı tamamen bitirmeyi hedefliyoruz" diye konuştu.
Vadideki idari binalar ile kuluçka merkezi inşaatına da başladıklarının bilgisini veren Işık, şunları söyledi:
"Arzumuz 2016'nın sonuna doğru Bilişim Vadisi'nde hayatın resmen başlaması, birinci etabın devreye girmesi. Bunu başardığımız zaman ikinci, üçüncü, dördüncü etabı da tamamlayacağız ve burası sadece Türkiye'nin değil bizim gönül coğrafyamızın yani Balkanlar'ın, Kafkaslar'ın, Ortadoğu'nun, Kuzey Afrika'nın en önemli bilişim merkezi haline gelecek. Şu anda her şey programa uygun yürüyor. Burada istihdam edilecek nitelikli istihdam kaynağının sağlanması için Gebze Teknik Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi'yle eylül ayında bir eğitim programı başlatacağız. Türkiye'nin acil 70 bin bilişim uzmanına ihtiyacı var. Türkiye'nin her yerinde özellikle büyük şehirlerde bu projenin hayata geçmesi için yoğun bir gayret göstereceğiz."
Kocaeli'de Gebze Teknik Üniversitesi ve Kocaeli Üniversitesi, Kocaeli Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye İş Kurumunu birlikte çalıştıracaklarını aktaran Bakan Işık, "İnşallah üniversite mezunu olup işsiz, bilişime yatkın olan gençlerimize çağrı yapıp onların bilişim alanında uzmanlaşması ve bu eğitimin sonunda uluslararası geçerliliği olan bir sertifika almaları için çalışmalarımızı eylül ayında başlatmış olacağız" dedi.
Son Güncelleme: Cuma, 26 Haziran 2015 17:46
Gösterim: 1355
Şanlıurfa'dan Eskişehir'in Alpu ilçesine gelip çadırda kalan tarım işçilerinin çocukları, Göç Okulu Projesi kapsamında mera alanında kurulan Türkiye'deki ilk uygulama okulunda eğitim görecek.
Anadolu Üniversitesi (AÜ), Milli Eğitim Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler (BM) Nüfus Fonu işbirliğiyle gerçekleştirilen Göç Okulu Projesi kapsamında kurulan Türkiye'deki ilk uygulama okulunda Şanlıurfa'dan Eskişehir'in Alpu ilçesine gelip yaklaşık 2 bin 500 çadırda kalan geçici tarım işçilerine ve çocuklarına eğitim verilecek.
Alpu ilçesi yakınlarında bir mera alanında kurulan iki çadırdan oluşturulan yaklaşık 200 öğrencinin eğitim göreceği sınıflarda, çocukların eğitimlerinin yanı sıra yetişkinlere de mesleki eğitim konularında çeşitli bilgiler verilecek.
Göç Okulu Proje Koordinatörü ve BM Nüfus Fonu Medya ve Savunuculuk Uzmanı Handan Kaygusuz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, amaçlarının 1 yıl önce BM Nüfus Fonu ile AÜ'nün savunuculuk, farkındalık ve iletişim faaliyetleri ile başlattıkları bu projede mevsimlik tarım işçilerinin durumunu ortaya çıkarabilmek, görünmeyenleri ve duyulmayanları ifade edebilmek olduğunu söyledi.
Her yıl Şanlıurfa'dan Eskişehir'e gelen tarım işçilerinin bulunduğunu ifade eden Kaygusuz, şöyle konuştu:
"Alpu ilçesinde yaklaşık 2 bin 500 çadır bulunmakta ve her çadırın içinde 10 kişi yaşıyor. 25 bin kişi gibi büyük bir rakam var. Burada insanların sahip olduğu hiçbir şey yok. Eğitim, sağlık, sosyal yaşam, sahip olabilecekleri hiçbir alan yok. Su ve elektrik yok. Çocuklar eğitimlerine devam edemiyorlar çünkü yılın 8 ayı Eskişehir'de tarlalarda çalışıyorlar. Türkiye'de yaklaşık 5 milyon civarında geçici tarım işçisi bulunmakta. Bu işçiler yaşadıkları Şanlıurfa'dan ülkenin 48 ayrı kentine dağılıyorlar ve yaşamlarını idame ettirebilmek için tarlalarda çalışıyorlar. Bulundukları alanlar genellikle kentten çok uzak olan mera alanları. Bu sebeple sosyal bir hayatları yok. Aileleri ile birlikte tarlaya çalışmaya giden çocuklar 8 ay boyunca eğitimden mahrum kalıyorlar. Projenin amacı, hem bu çocukların eğitimlerinden geri kalmamaları hem de aile bireylerinin çeşitli konularda bilgilendirilmelerini sağlamak. Kurulan iki çadır sınıfta yaklaşık 200 öğrenci eğitim görecek."
Genç kızlar çocuk olmadan kadın oluyorlar
Kaygusuz, Göç Okulu Projesi'nde kadınlar için de yer olduğunu dile getirerek, geçici tarım işçisi kadınların günün 12-13 saati çalışmak zorunda kaldığını, çadırda, tarlada büyük bir sorumluluğun ve yükün altında ezildiklerini bildirdi.
Geçici tarım işçileri arasında çocuk gelinlerin de bulunduğunu belirten Kaygusuz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Geçici tarım işçisi kadınlar iki kat eziliyorlar. Tarlada çalışıyorlar, ev işlerini yürütüyorlar, çocuk bakımını yapıyorlar. 12-13 saat bir çalışma sistemi içerisinde adeta kendilerini tüketiyorlar. Buradaki genç kızlar çocuk olmadan kadın oluyorlar. O yüzden AÜ İletişim Fakültesi olarak bu çalışmayı başlattık. BM Nüfus Fonu çok büyük desteklerini sundu. Burada kadın doğum oranı çok yüksek, engelli çocukların doğumu oluyor. Bunun sebebi de akraba evliliklerinin olması. Bunlar için de bir çalışma yürütmemiz gerekiyor. Göç Okulu bu noktada mevsimlik tarım işçilerinin ailelerinin eğitimlerinin yanı sıra her konuda desteklenmeleri ve bilgilendirilmelerini sağlıyor. Bu insanlar dağların arkasında bulunuyor, aslında dokunulmayana dokunmak, onların seslerini ifade etmek, sorunlarını çözebilmek tabi ki toplum olarak bizim görevimiz. Yasaların eksik olması buradaki insanların haklarını buduyor."
Göç Okulu'nu iyi bir noktaya taşıyacağız
Kaygusuz, geçtiğimiz yıl kurulan TBMM Mevsimlik Tarım İşçilerinin Sorunlarını Araştırma Komisyonu'nun ciddi çalışmalar yürüttüğünü anımsattı.
Ailelerin sorunlarının belirlenmesi için büyük bir çalışma başlatıldığını kaydeden Kaygusuz, şunları söyledi:
"Başta Eskişehir'in Alpu ilçesi bunun en güzel örneğini oluşturacak. Çocukların eğitiminin verilmesi aynı zamanda 19-25 yaş arasındaki yetişkinlerin eğitimlerinin sağlanması, bunun yanı sıra ailelerin sağlık, eğitim, çevre düzenlemeleri konusunda, kamu kurum ve kuruluşları ile çalışmalar aralıksız sürüyor. Göç Okulu'nu iyi bir noktaya taşıyacağız. Burada meslek edindirme kursları açacağız. Buradaki insanlar kendi memleketlerine döndükleri zaman ne yazık ki ekonominin dışında kalıyorlar. 4 ay boyunca hiç bir iş yapamıyorlar. Bu zaman zarfında alacakları mesleki eğitimlerle üretim içerisine dahil olacaklar ve aile ekonomilerine katkı sağlayacaklar."
Kaygusuz, Eskişehir'de çalışan mevsimlik tarım işçilerinin ve ailelerinin güçlendirilmesi ile sağlık ve eğitim başta olmak üzere kamu hizmetlerine erişimlerinin artırılmasına yönelik eğitim, farkındalık, iletişim kurma faaliyetlerini kapsayan Göç Okulu Projesi'nin Milli Eğitim Bakanlığı'nın da dahil olduğu, 3 paydaş kurumun çalışmalarıyla 2 yıl süreceğini kaydetti.
Geçici tarım işçisi Mahmut Ova ise çadırlarda zor şartlar altında yaşam mücadelesi verdiklerini, çocukların eğitimleri için projenin çok önemli olduğunu, onlar için büyük bir şans olduğunu vurguladı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Şanlıurfa'dan Eskişehir'in Alpu ilçesine gelip çadırda kalan tarım işçilerinin çocukları, Göç Okulu Projesi kapsamında mera alanında kurulan Türkiye'deki ilk uygulama okulunda eğitim görecek.
Anadolu Üniversitesi (AÜ), Milli Eğitim Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler (BM) Nüfus Fonu işbirliğiyle gerçekleştirilen Göç Okulu Projesi kapsamında kurulan Türkiye'deki ilk uygulama okulunda Şanlıurfa'dan Eskişehir'in Alpu ilçesine gelip yaklaşık 2 bin 500 çadırda kalan geçici tarım işçilerine ve çocuklarına eğitim verilecek.
Alpu ilçesi yakınlarında bir mera alanında kurulan iki çadırdan oluşturulan yaklaşık 200 öğrencinin eğitim göreceği sınıflarda, çocukların eğitimlerinin yanı sıra yetişkinlere de mesleki eğitim konularında çeşitli bilgiler verilecek.
Göç Okulu Proje Koordinatörü ve BM Nüfus Fonu Medya ve Savunuculuk Uzmanı Handan Kaygusuz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, amaçlarının 1 yıl önce BM Nüfus Fonu ile AÜ'nün savunuculuk, farkındalık ve iletişim faaliyetleri ile başlattıkları bu projede mevsimlik tarım işçilerinin durumunu ortaya çıkarabilmek, görünmeyenleri ve duyulmayanları ifade edebilmek olduğunu söyledi.
Her yıl Şanlıurfa'dan Eskişehir'e gelen tarım işçilerinin bulunduğunu ifade eden Kaygusuz, şöyle konuştu:
"Alpu ilçesinde yaklaşık 2 bin 500 çadır bulunmakta ve her çadırın içinde 10 kişi yaşıyor. 25 bin kişi gibi büyük bir rakam var. Burada insanların sahip olduğu hiçbir şey yok. Eğitim, sağlık, sosyal yaşam, sahip olabilecekleri hiçbir alan yok. Su ve elektrik yok. Çocuklar eğitimlerine devam edemiyorlar çünkü yılın 8 ayı Eskişehir'de tarlalarda çalışıyorlar. Türkiye'de yaklaşık 5 milyon civarında geçici tarım işçisi bulunmakta. Bu işçiler yaşadıkları Şanlıurfa'dan ülkenin 48 ayrı kentine dağılıyorlar ve yaşamlarını idame ettirebilmek için tarlalarda çalışıyorlar. Bulundukları alanlar genellikle kentten çok uzak olan mera alanları. Bu sebeple sosyal bir hayatları yok. Aileleri ile birlikte tarlaya çalışmaya giden çocuklar 8 ay boyunca eğitimden mahrum kalıyorlar. Projenin amacı, hem bu çocukların eğitimlerinden geri kalmamaları hem de aile bireylerinin çeşitli konularda bilgilendirilmelerini sağlamak. Kurulan iki çadır sınıfta yaklaşık 200 öğrenci eğitim görecek."
Genç kızlar çocuk olmadan kadın oluyorlar
Kaygusuz, Göç Okulu Projesi'nde kadınlar için de yer olduğunu dile getirerek, geçici tarım işçisi kadınların günün 12-13 saati çalışmak zorunda kaldığını, çadırda, tarlada büyük bir sorumluluğun ve yükün altında ezildiklerini bildirdi.
Geçici tarım işçileri arasında çocuk gelinlerin de bulunduğunu belirten Kaygusuz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Geçici tarım işçisi kadınlar iki kat eziliyorlar. Tarlada çalışıyorlar, ev işlerini yürütüyorlar, çocuk bakımını yapıyorlar. 12-13 saat bir çalışma sistemi içerisinde adeta kendilerini tüketiyorlar. Buradaki genç kızlar çocuk olmadan kadın oluyorlar. O yüzden AÜ İletişim Fakültesi olarak bu çalışmayı başlattık. BM Nüfus Fonu çok büyük desteklerini sundu. Burada kadın doğum oranı çok yüksek, engelli çocukların doğumu oluyor. Bunun sebebi de akraba evliliklerinin olması. Bunlar için de bir çalışma yürütmemiz gerekiyor. Göç Okulu bu noktada mevsimlik tarım işçilerinin ailelerinin eğitimlerinin yanı sıra her konuda desteklenmeleri ve bilgilendirilmelerini sağlıyor. Bu insanlar dağların arkasında bulunuyor, aslında dokunulmayana dokunmak, onların seslerini ifade etmek, sorunlarını çözebilmek tabi ki toplum olarak bizim görevimiz. Yasaların eksik olması buradaki insanların haklarını buduyor."
Göç Okulu'nu iyi bir noktaya taşıyacağız
Kaygusuz, geçtiğimiz yıl kurulan TBMM Mevsimlik Tarım İşçilerinin Sorunlarını Araştırma Komisyonu'nun ciddi çalışmalar yürüttüğünü anımsattı.
Ailelerin sorunlarının belirlenmesi için büyük bir çalışma başlatıldığını kaydeden Kaygusuz, şunları söyledi:
"Başta Eskişehir'in Alpu ilçesi bunun en güzel örneğini oluşturacak. Çocukların eğitiminin verilmesi aynı zamanda 19-25 yaş arasındaki yetişkinlerin eğitimlerinin sağlanması, bunun yanı sıra ailelerin sağlık, eğitim, çevre düzenlemeleri konusunda, kamu kurum ve kuruluşları ile çalışmalar aralıksız sürüyor. Göç Okulu'nu iyi bir noktaya taşıyacağız. Burada meslek edindirme kursları açacağız. Buradaki insanlar kendi memleketlerine döndükleri zaman ne yazık ki ekonominin dışında kalıyorlar. 4 ay boyunca hiç bir iş yapamıyorlar. Bu zaman zarfında alacakları mesleki eğitimlerle üretim içerisine dahil olacaklar ve aile ekonomilerine katkı sağlayacaklar."
Kaygusuz, Eskişehir'de çalışan mevsimlik tarım işçilerinin ve ailelerinin güçlendirilmesi ile sağlık ve eğitim başta olmak üzere kamu hizmetlerine erişimlerinin artırılmasına yönelik eğitim, farkındalık, iletişim kurma faaliyetlerini kapsayan Göç Okulu Projesi'nin Milli Eğitim Bakanlığı'nın da dahil olduğu, 3 paydaş kurumun çalışmalarıyla 2 yıl süreceğini kaydetti.
Geçici tarım işçisi Mahmut Ova ise çadırlarda zor şartlar altında yaşam mücadelesi verdiklerini, çocukların eğitimleri için projenin çok önemli olduğunu, onlar için büyük bir şans olduğunu vurguladı.
Son Güncelleme: Cuma, 26 Haziran 2015 14:51
Gösterim: 1367
MEB'in hazırladığı Türk İşaret Dili Sözlüğü'nde, engelli bireylerin günlük konuşmalarında en sık kullandıkları 2 bin 607 sözcük bulunuyor.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), işitme engelli öğrenciler için Türk İşaret Dili Sözlüğü hazırladı.
Bakanlık, işitme engellilerin bir arada etkileşim içinde bulunduğu her durumda kendiliğinden, doğal olarak gelişen ve kültürel aktarım yoluyla nesilden nesile geçen işaret dilinde ortaklık sağlanması ve dile kaynaklık etmesi için çalışma başlattı.
Bu kapsamda, daha önceki çalışmalara ek olarak Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğünce Türk İşaret Dili Sözlüğü hazırlandı. Sözlükte, işitme engelli bireylerin, günlük konuşmalarında en sık kullandıkları 2 bin 607 sözcüğe yer verildi. Sözlükte, 2 bin 607 sözcükten her birinin işaretini temsil eden bir ya da birkaç görsel, elin ayrıntıları ve işaretin sözel anlatımıyla bulunuyor. Sözlükte ayrıca görseller ve çizimler yoluyla her bir işaretin şekli, konumu (hareket alanı) ve simetrisine ayrı ayrı yer veriliyor.
İşitme engelli bireylerin hem Türkçe'yi hem de bilmedikleri sözcüklerin işaretlerini öğrenmelerine; dilsel, bilişsel ve sosyal-duygusal yetersizliklerinin giderilmesine ve bu alanlarda gelişmelerine, yaşadıkları kültürü, sosyal ve doğal çevreyi tanımalarına katkı sağlamayı amaçlayan sözlük, 10 bin adet basıldı.
Sözlük sayesinde işiten bireyler de Türk işaret dilini standartlarına uygun öğrenebilecek. Böylelikle işaret dili öğrenen işitenlerin, engelli bireylerle kolaylıkla iletişim kurabilmeleri de mümkün olabilecek. Sözlüğün, işitme engelli bireyler arasındaki iletişimin gelişmesine, onların bilgi kaynaklarına kolaylıkla ulaşmalarına, kültür aktarımının kolaylaşmasına ve hızlanmasına da katkı sağlayacağı öngörülüyor.
Türk İşaret Dili Sözlüğü'nün, ülkede işitme engelli bireylerin farklı bölgelerde işaret dilinde var olan farklı kullanımların ortadan kaldırılarak, bu alanda ülke genelinde belirli bir standart oluşturulmasına da katkı sağlaması bekleniyor. Böylece, kimi kavram ve terimlerin sözcüklerine ait işaretlerin, bölgeden bölgeye ya da yöreden yöreye değişiklik göstermesinin de önüne geçilmiş olacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
MEB'in hazırladığı Türk İşaret Dili Sözlüğü'nde, engelli bireylerin günlük konuşmalarında en sık kullandıkları 2 bin 607 sözcük bulunuyor.
Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), işitme engelli öğrenciler için Türk İşaret Dili Sözlüğü hazırladı.
Bakanlık, işitme engellilerin bir arada etkileşim içinde bulunduğu her durumda kendiliğinden, doğal olarak gelişen ve kültürel aktarım yoluyla nesilden nesile geçen işaret dilinde ortaklık sağlanması ve dile kaynaklık etmesi için çalışma başlattı.
Bu kapsamda, daha önceki çalışmalara ek olarak Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğünce Türk İşaret Dili Sözlüğü hazırlandı. Sözlükte, işitme engelli bireylerin, günlük konuşmalarında en sık kullandıkları 2 bin 607 sözcüğe yer verildi. Sözlükte, 2 bin 607 sözcükten her birinin işaretini temsil eden bir ya da birkaç görsel, elin ayrıntıları ve işaretin sözel anlatımıyla bulunuyor. Sözlükte ayrıca görseller ve çizimler yoluyla her bir işaretin şekli, konumu (hareket alanı) ve simetrisine ayrı ayrı yer veriliyor.
İşitme engelli bireylerin hem Türkçe'yi hem de bilmedikleri sözcüklerin işaretlerini öğrenmelerine; dilsel, bilişsel ve sosyal-duygusal yetersizliklerinin giderilmesine ve bu alanlarda gelişmelerine, yaşadıkları kültürü, sosyal ve doğal çevreyi tanımalarına katkı sağlamayı amaçlayan sözlük, 10 bin adet basıldı.
Sözlük sayesinde işiten bireyler de Türk işaret dilini standartlarına uygun öğrenebilecek. Böylelikle işaret dili öğrenen işitenlerin, engelli bireylerle kolaylıkla iletişim kurabilmeleri de mümkün olabilecek. Sözlüğün, işitme engelli bireyler arasındaki iletişimin gelişmesine, onların bilgi kaynaklarına kolaylıkla ulaşmalarına, kültür aktarımının kolaylaşmasına ve hızlanmasına da katkı sağlayacağı öngörülüyor.
Türk İşaret Dili Sözlüğü'nün, ülkede işitme engelli bireylerin farklı bölgelerde işaret dilinde var olan farklı kullanımların ortadan kaldırılarak, bu alanda ülke genelinde belirli bir standart oluşturulmasına da katkı sağlaması bekleniyor. Böylece, kimi kavram ve terimlerin sözcüklerine ait işaretlerin, bölgeden bölgeye ya da yöreden yöreye değişiklik göstermesinin de önüne geçilmiş olacak.
Son Güncelleme: Cuma, 26 Haziran 2015 15:01
Gösterim: 1309
61 yıl sonra afla döndüğü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden bu yıl mezun olup diplomasını alan Fatma Mihriban Aktarı, “Mutluluktan uyuyamıyorum. Çocuklardan, hocalarımdan ayrılacağım için uyuyamıyorum. Onların hepsiyle abla kardeş gibi olduk. Eksiklerimizi birlikte tamamladık, sevinçlerimizi beraber kutladık" diye konuştu.
Üsküdar'da yaşayan 84 yaşındaki Fatma Mihriban Aktarı, 61 yıl sonra afla döndüğü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü'nden mezun oldu.
Üniversitenin Fındıklı'daki yerleşkesinde yapılan mezuniyet töreninde sahneye çağrılan ilk öğrenci olan Aktarı, mezuniyet belgesini fakültenin dekanı Mahmut Bozkurt'tan aldı. Aktarı, arkadaşlarıyla beraber törende kep de fırlattı.
1931'de Edremit'te doğan, ilkokulu burada, ortaokulu ise ailesinin işlerinin bozulması nedeniyle İstanbul'da bitiren Aktarı, Cumhuriyet Kız Lisesi'nden, 1945'te Çapa Öğretmen Okulu'na geçiş yaptı, okulun enstitüye dönüşmesiyle de öğretmen diplomasıyla mezun oldu.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü'ne girmek isteyen ancak mezun fazlalığı gerekçesiyle Fransızca Bölümü'ne kayıt yaptırmak zorunda kalan Aktarı, okula başlayacağı gün babasını kaybedince okulu bıraktı ve çalışmak için 17 yaşında öğretmen olarak Erzincan'ın Refahiye İlçesi'ne atandı. Burada bir yıl öğretmenlik yapan, yaz tatilinde istifa ederek İstanbul'a dönen Fatma Mihriban Aktarı, İstanbul'da babasının çalıştığı şirketin matbaasında işe başladı. Matbaadaki müdürlerden birinin tavsiyesiyle hayali olan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'ne 1951'de başvuru yapan Aktarı, resim bölümüne kabul edildi ve hem çalışıp hem de okumaya devam etti.
Aktarı, okula devam mecburiyeti şartının konması, iş yoğunluğu ve maddi sorunlar nedeniyle okulu tekrar bırakmak zorunda kalınca, eşinin şeker fabrikasında işe girmesiyle yeniden öğretmenliğe dönerek Anadolu'nun bir çok ilinde çalıştı. İstanbul'da da 20 yıl öğretmenlik yapıp, 2 erkek çocuk dünyaya getiren Aktarı, aynı dönemde Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi'ni de bitirdi ve 1988'de emekli oldu.
Bu okula gelmek için kaç sene bekledin?
Emekli olduktan sonra, 2011'de öğrenci affıyla ilgili bir haberle tekrar okumaya karar veren Aktarı, oğlunun Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi'nde doçent olan bir arkadaşının yardımıyla arşivden dosyasını buldurdu ve 61 yıl sonra 2011'de okuluna başladı.
Fatma Mihriban Aktarı, mezuniyet töreninde okula başlamasından bu yana 4 senenin çok hızlı geçtiğini söyledi.
Okula başladığı ilk günlerde uyum sorunu yaşadığını belirten Aktarı, şunları kaydetti:
"Okuldan eve döndüğümde çantamı fırlattım attım. 'Artık okula gitmeyeceğim' dedim. Eşim kızdı. Ben 'Gitmeyeceğim, o çocuklarla okuyamam' dedim. Eşim razı olmadı ve 1 ay daha devam etmemi istedi. Ben okula döndüm ama çocuklarla uyum sağlayamıyordum. Geçen 61 senede yeteneğim sıfıra inmiş. Bir hocamın yanına gidip 6. günde okula devam edemeyeceğimi söyledim. 'Sen bu okula gelmek için kaç sene bekledin' diye sordu? '61 sene bekledin, 6 günde bırakacaksan bu olamaz, aklından çıkar" dedi. Öğrenci arkadaşlar ilk başta herkes kendi başına çalışırdı. Birlikleri beraberlikleri yoktu. Herkes yalnız yaşayan bir atölyeydi. Sonra o atölyeden ateş parçası gibi bir atölye çıkardık."
Daha sonra sınıf arkadaşlarıyla ilişkisinin düzeldiğini belirten Aktarı, "Daha ilerlemeye başladım. Çok çalışıyordum. Başucumda kültür dersleri kitabı, elimde kağıt kalem vardı. Evde yemek dışında başka bir iş yapmıyordum. Bunun dışında bütün günüm resimle geçiyordu. Okula gelmek için 3 vasıta değiştiriyordum. 2. sınıfta tekrar okulu bırakmak istedim, ön lisans diplomasıyla mezun olayım diye. Yine bırakmadılar. 'Siz bu okulda o kadar katkı yaptınız, sizi bırakmayız' dediler. 4 yıl geçti, nasıl geçti bilmiyorum" diye konuştu.
Günde iki kap yemek pişirmekle, evi temizlemekle kadın olunmaz
Mezun olacağı için çok heyecanlandığını anlatan Aktarı, bu nedenle 4 gündür uyuyamadığını belirtti.
Aktarı, "Oturma odasında sabaha karşı biraz uykuya dalıyorum hepsi o kadar. Mutluluktan uyuyamıyorum. Çocuklardan, hocalarımdan ayrılacağım için uyuyamıyorum. Onların hepsiyle abla kardeş gibi olduk. Eksiklerimizi birlikte tamamladık, sevinçlerimizi beraber kutladık, üzüntülerimizi birlikte paylaştık. Bu durumda insan ayrılırken korkunç bir strese giriyor. Bir de bitirmiş olmanın verdiği bir sevinç var. Bir de çok atak biri olduğum içim ne yapsam ne etsem diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Fotoğrafçılık ve Geleneksel Türk Sanatları Bölümü'nde misafir öğrenci olarak ders almayı planladığını anlatan Aktarı, gençlere ve kadınlara şu tavsiyelerde bulundu:
"Çalışacaklar, çok çalışacaklar. Gezsinler, eğlensinler ama her şeyi de zamanında yapsınlar. Metotlu ve disiplinli olsunlar, başladıkları işi bitirsinler. İnsanlara saygı duysunlar ve değer versinler. Kadınların en büyük kusuru, çalışma olayını rayına oturtamamaları. Günde iki kap yemek pişirmekle, evi temizlemekle kadın olunmaz. Okuma imkanları yoksa yardım için o kadar yer var ki, bir çok bakım evi, çocuk yuvası var. Evde oturacaklarına, buralara gidip bir bebeğin yüzünü okşasınlar, bir yaşlıyı yedirsinler."
65 senenin 61 senesi bu okula hasretle bitti
Mihriban Aktarı'nın eşi Şahap Aktarı ise eşinin çok istediği okuldan mezun olmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi.
Eşiyle 65 yıldır birlikte olduklarını kaydeden Şahap Aktarı, "Bu 65 senenin 61 senesi bu okula hasretle bitti. Çok şükür o hasretine kavuştu ben de rahat ettim. Aile reisi olarak çok mutluyum. Her daim karşılıklı büyük fedakarlıklar içinde olduk. Mutlu bir aileyiz. Birbirimizi seviyoruz, çocuklarımız, torunlarımız var" diye konuştu.
Babaannem benden daha çalışkan bir öğrencidir
Fatma Mihriban Aktarı'nın torunu Elgiz Aktarı da babaannesiyle gurur duyduğunu ifade ederek, "Umarım bütün herkes bundan feyiz alarak onun gibi hayallerinin peşinden koşar. Babaannem benden daha çalışkan bir öğrencidir. Her daim okulunu aksatmadan, ödevlerini zamanında yetiştirir. Buradan çok iyi bir şekilde mezun oldu. Çok çalışkan bir öğrencidir" dedi.
Mihriban Aktarı'nın oğlu, gelini ve akrabalarının da katıldığı törende, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yalçın Karayağız, Aktarı'ya plaket sundu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
61 yıl sonra afla döndüğü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nden bu yıl mezun olup diplomasını alan Fatma Mihriban Aktarı, “Mutluluktan uyuyamıyorum. Çocuklardan, hocalarımdan ayrılacağım için uyuyamıyorum. Onların hepsiyle abla kardeş gibi olduk. Eksiklerimizi birlikte tamamladık, sevinçlerimizi beraber kutladık" diye konuştu.
Üsküdar'da yaşayan 84 yaşındaki Fatma Mihriban Aktarı, 61 yıl sonra afla döndüğü Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü'nden mezun oldu.
Üniversitenin Fındıklı'daki yerleşkesinde yapılan mezuniyet töreninde sahneye çağrılan ilk öğrenci olan Aktarı, mezuniyet belgesini fakültenin dekanı Mahmut Bozkurt'tan aldı. Aktarı, arkadaşlarıyla beraber törende kep de fırlattı.
1931'de Edremit'te doğan, ilkokulu burada, ortaokulu ise ailesinin işlerinin bozulması nedeniyle İstanbul'da bitiren Aktarı, Cumhuriyet Kız Lisesi'nden, 1945'te Çapa Öğretmen Okulu'na geçiş yaptı, okulun enstitüye dönüşmesiyle de öğretmen diplomasıyla mezun oldu.
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Resim Bölümü'ne girmek isteyen ancak mezun fazlalığı gerekçesiyle Fransızca Bölümü'ne kayıt yaptırmak zorunda kalan Aktarı, okula başlayacağı gün babasını kaybedince okulu bıraktı ve çalışmak için 17 yaşında öğretmen olarak Erzincan'ın Refahiye İlçesi'ne atandı. Burada bir yıl öğretmenlik yapan, yaz tatilinde istifa ederek İstanbul'a dönen Fatma Mihriban Aktarı, İstanbul'da babasının çalıştığı şirketin matbaasında işe başladı. Matbaadaki müdürlerden birinin tavsiyesiyle hayali olan Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi'ne 1951'de başvuru yapan Aktarı, resim bölümüne kabul edildi ve hem çalışıp hem de okumaya devam etti.
Aktarı, okula devam mecburiyeti şartının konması, iş yoğunluğu ve maddi sorunlar nedeniyle okulu tekrar bırakmak zorunda kalınca, eşinin şeker fabrikasında işe girmesiyle yeniden öğretmenliğe dönerek Anadolu'nun bir çok ilinde çalıştı. İstanbul'da da 20 yıl öğretmenlik yapıp, 2 erkek çocuk dünyaya getiren Aktarı, aynı dönemde Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi'ni de bitirdi ve 1988'de emekli oldu.
Bu okula gelmek için kaç sene bekledin?
Emekli olduktan sonra, 2011'de öğrenci affıyla ilgili bir haberle tekrar okumaya karar veren Aktarı, oğlunun Mimar Sinan Güzel Sanatlar Fakültesi'nde doçent olan bir arkadaşının yardımıyla arşivden dosyasını buldurdu ve 61 yıl sonra 2011'de okuluna başladı.
Fatma Mihriban Aktarı, mezuniyet töreninde okula başlamasından bu yana 4 senenin çok hızlı geçtiğini söyledi.
Okula başladığı ilk günlerde uyum sorunu yaşadığını belirten Aktarı, şunları kaydetti:
"Okuldan eve döndüğümde çantamı fırlattım attım. 'Artık okula gitmeyeceğim' dedim. Eşim kızdı. Ben 'Gitmeyeceğim, o çocuklarla okuyamam' dedim. Eşim razı olmadı ve 1 ay daha devam etmemi istedi. Ben okula döndüm ama çocuklarla uyum sağlayamıyordum. Geçen 61 senede yeteneğim sıfıra inmiş. Bir hocamın yanına gidip 6. günde okula devam edemeyeceğimi söyledim. 'Sen bu okula gelmek için kaç sene bekledin' diye sordu? '61 sene bekledin, 6 günde bırakacaksan bu olamaz, aklından çıkar" dedi. Öğrenci arkadaşlar ilk başta herkes kendi başına çalışırdı. Birlikleri beraberlikleri yoktu. Herkes yalnız yaşayan bir atölyeydi. Sonra o atölyeden ateş parçası gibi bir atölye çıkardık."
Daha sonra sınıf arkadaşlarıyla ilişkisinin düzeldiğini belirten Aktarı, "Daha ilerlemeye başladım. Çok çalışıyordum. Başucumda kültür dersleri kitabı, elimde kağıt kalem vardı. Evde yemek dışında başka bir iş yapmıyordum. Bunun dışında bütün günüm resimle geçiyordu. Okula gelmek için 3 vasıta değiştiriyordum. 2. sınıfta tekrar okulu bırakmak istedim, ön lisans diplomasıyla mezun olayım diye. Yine bırakmadılar. 'Siz bu okulda o kadar katkı yaptınız, sizi bırakmayız' dediler. 4 yıl geçti, nasıl geçti bilmiyorum" diye konuştu.
Günde iki kap yemek pişirmekle, evi temizlemekle kadın olunmaz
Mezun olacağı için çok heyecanlandığını anlatan Aktarı, bu nedenle 4 gündür uyuyamadığını belirtti.
Aktarı, "Oturma odasında sabaha karşı biraz uykuya dalıyorum hepsi o kadar. Mutluluktan uyuyamıyorum. Çocuklardan, hocalarımdan ayrılacağım için uyuyamıyorum. Onların hepsiyle abla kardeş gibi olduk. Eksiklerimizi birlikte tamamladık, sevinçlerimizi beraber kutladık, üzüntülerimizi birlikte paylaştık. Bu durumda insan ayrılırken korkunç bir strese giriyor. Bir de bitirmiş olmanın verdiği bir sevinç var. Bir de çok atak biri olduğum içim ne yapsam ne etsem diye düşünüyorum" ifadelerini kullandı.
Fotoğrafçılık ve Geleneksel Türk Sanatları Bölümü'nde misafir öğrenci olarak ders almayı planladığını anlatan Aktarı, gençlere ve kadınlara şu tavsiyelerde bulundu:
"Çalışacaklar, çok çalışacaklar. Gezsinler, eğlensinler ama her şeyi de zamanında yapsınlar. Metotlu ve disiplinli olsunlar, başladıkları işi bitirsinler. İnsanlara saygı duysunlar ve değer versinler. Kadınların en büyük kusuru, çalışma olayını rayına oturtamamaları. Günde iki kap yemek pişirmekle, evi temizlemekle kadın olunmaz. Okuma imkanları yoksa yardım için o kadar yer var ki, bir çok bakım evi, çocuk yuvası var. Evde oturacaklarına, buralara gidip bir bebeğin yüzünü okşasınlar, bir yaşlıyı yedirsinler."
65 senenin 61 senesi bu okula hasretle bitti
Mihriban Aktarı'nın eşi Şahap Aktarı ise eşinin çok istediği okuldan mezun olmasından duyduğu mutluluğu dile getirdi.
Eşiyle 65 yıldır birlikte olduklarını kaydeden Şahap Aktarı, "Bu 65 senenin 61 senesi bu okula hasretle bitti. Çok şükür o hasretine kavuştu ben de rahat ettim. Aile reisi olarak çok mutluyum. Her daim karşılıklı büyük fedakarlıklar içinde olduk. Mutlu bir aileyiz. Birbirimizi seviyoruz, çocuklarımız, torunlarımız var" diye konuştu.
Babaannem benden daha çalışkan bir öğrencidir
Fatma Mihriban Aktarı'nın torunu Elgiz Aktarı da babaannesiyle gurur duyduğunu ifade ederek, "Umarım bütün herkes bundan feyiz alarak onun gibi hayallerinin peşinden koşar. Babaannem benden daha çalışkan bir öğrencidir. Her daim okulunu aksatmadan, ödevlerini zamanında yetiştirir. Buradan çok iyi bir şekilde mezun oldu. Çok çalışkan bir öğrencidir" dedi.
Mihriban Aktarı'nın oğlu, gelini ve akrabalarının da katıldığı törende, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yalçın Karayağız, Aktarı'ya plaket sundu.
Son Güncelleme: Cuma, 26 Haziran 2015 14:32
Gösterim: 1762
24 Haziran’da açıklanacağı duyurulan TEOG Yerlestirmeye Esas Puanları (YEP), bir sınav sorusunun mahkemelik olduğu gerekçesiyle açıklanmadı. Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, sonuçların açıklanmasını beklerken, bugün Resmi Gazete’den duyurulan hesaplama yöntemi değişikliğinin öğrenci ve velileri tedirgin edeceğini söyledi.
24 Haziran’da açıklanacağı duyurulan TEOG Yerlestirmeye Esas Puanları (YEP), bir sınav sorusunun mahkemelik olduğu gerekçesiyle açıklanmadı. YEP’in açıklanmasını beklerken, bugün Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik değişikliğini fark ettiklerini belirten Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, “Yılsonu başarı puanı hesaplama yöntemiyle ilgili 22 Mayıs’ta zaten yeni bir değişiklik olmuştu. Aradan bir ay geçmişken ve tam da YEP’in açıklanmasını beklerken, bugün Resmi Gazete’den duyurulan hesaplama yöntemi değişikliği öğrenci ve velileri terdirgin edecektir” diyerek bugün duyurulan yılsonu başarı puanı hesaplama yönteminin yönetmelik değişikliği ile yılsonu başarı puanının nasıl hesaplanacağını ve eski hesaplama yöntemi ile arasındaki farkı degerlendirdi.
22 Mayıs’ta yayınlanan yeni MEB Ortaöğretim Kurumlarına Geçiş Yönergesi ile 2014 Ocak tarih ve 2676 Ek 2 sayılı Tebliğler Dergisi’nde yayınlanan yönerge yürürlükten kaldırılmış, TEOG sınavlarına giren öğrencilerin YEP (Yerleştirmeye Esas Puanlarının) hesaplanmasında etkili olan YBP (Yıl Sonu Başarı Puanı) hesaplama yöntemi de degiştirilmişti.
Geçen ay yapılan yönetmelik değişikliğini eskisiyle karşılaştırıp örneklerle açıklamıştık. Değişiklik öncesi YBP'si 78.2292 olan bir öğrencinin değişiklikten sonra, yeni yöntemle hesaplanan YBP'si 81.4204 olmuştu. Genel olarak ögrencilerin lehine olan bu değişiklik eğitimciler tarafından da yararlı bulunmuştu.
25 Haziran 2015 Tarihli ve 29397 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde değişiklik yapılmasına dair Yönetmelik ile YBP hesaplama yöntemi yeniden değiştirildi. Yönetmelik değişikliginin 9. maddesinde "Yıl sonu başarı puanı derslerin ağırlıklı toplamının haftalık toplam ders saati sayısına bölümüdür" denilerek YBP hesaplamada, 22 Mayıs 2015 tarihli MEB ortaöğretim kurumlarına geçiş yönergesi öncesi duruma dönülmüş oldu.
Buna göre yukarıdaki örnekte söz konusu edilen öğrencinin YBP'si 81.4204 yerine 78.2292 olarak hesaplanacaktır. YBP'nin, YEP hesaplanmasındaki katkısı nedeniyle öğrencilerin yerleştirmeye esas puanlarında değisiklik olabilecektir.
MEB'in bu değişiklik nedeniyle öğrencilerin mağdur olmasını önleyecek tedbirleri alması ve kamuoyuyla paylaşması öğrenci ve velilerin kafalarındaki soru işaretlerini gidermesi gerekmektedir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
24 Haziran’da açıklanacağı duyurulan TEOG Yerlestirmeye Esas Puanları (YEP), bir sınav sorusunun mahkemelik olduğu gerekçesiyle açıklanmadı. Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, sonuçların açıklanmasını beklerken, bugün Resmi Gazete’den duyurulan hesaplama yöntemi değişikliğinin öğrenci ve velileri tedirgin edeceğini söyledi.
24 Haziran’da açıklanacağı duyurulan TEOG Yerlestirmeye Esas Puanları (YEP), bir sınav sorusunun mahkemelik olduğu gerekçesiyle açıklanmadı. YEP’in açıklanmasını beklerken, bugün Resmi Gazete’de yayınlanan yönetmelik değişikliğini fark ettiklerini belirten Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi ve Eğitim Uzmanı Hatice Yılmaz, “Yılsonu başarı puanı hesaplama yöntemiyle ilgili 22 Mayıs’ta zaten yeni bir değişiklik olmuştu. Aradan bir ay geçmişken ve tam da YEP’in açıklanmasını beklerken, bugün Resmi Gazete’den duyurulan hesaplama yöntemi değişikliği öğrenci ve velileri terdirgin edecektir” diyerek bugün duyurulan yılsonu başarı puanı hesaplama yönteminin yönetmelik değişikliği ile yılsonu başarı puanının nasıl hesaplanacağını ve eski hesaplama yöntemi ile arasındaki farkı degerlendirdi.
22 Mayıs’ta yayınlanan yeni MEB Ortaöğretim Kurumlarına Geçiş Yönergesi ile 2014 Ocak tarih ve 2676 Ek 2 sayılı Tebliğler Dergisi’nde yayınlanan yönerge yürürlükten kaldırılmış, TEOG sınavlarına giren öğrencilerin YEP (Yerleştirmeye Esas Puanlarının) hesaplanmasında etkili olan YBP (Yıl Sonu Başarı Puanı) hesaplama yöntemi de degiştirilmişti.
Geçen ay yapılan yönetmelik değişikliğini eskisiyle karşılaştırıp örneklerle açıklamıştık. Değişiklik öncesi YBP'si 78.2292 olan bir öğrencinin değişiklikten sonra, yeni yöntemle hesaplanan YBP'si 81.4204 olmuştu. Genel olarak ögrencilerin lehine olan bu değişiklik eğitimciler tarafından da yararlı bulunmuştu.
25 Haziran 2015 Tarihli ve 29397 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği’nde değişiklik yapılmasına dair Yönetmelik ile YBP hesaplama yöntemi yeniden değiştirildi. Yönetmelik değişikliginin 9. maddesinde "Yıl sonu başarı puanı derslerin ağırlıklı toplamının haftalık toplam ders saati sayısına bölümüdür" denilerek YBP hesaplamada, 22 Mayıs 2015 tarihli MEB ortaöğretim kurumlarına geçiş yönergesi öncesi duruma dönülmüş oldu.
Buna göre yukarıdaki örnekte söz konusu edilen öğrencinin YBP'si 81.4204 yerine 78.2292 olarak hesaplanacaktır. YBP'nin, YEP hesaplanmasındaki katkısı nedeniyle öğrencilerin yerleştirmeye esas puanlarında değisiklik olabilecektir.
MEB'in bu değişiklik nedeniyle öğrencilerin mağdur olmasını önleyecek tedbirleri alması ve kamuoyuyla paylaşması öğrenci ve velilerin kafalarındaki soru işaretlerini gidermesi gerekmektedir.
Son Güncelleme: Perşembe, 25 Haziran 2015 17:18
Gösterim: 2210