Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Başbakan Yardımcısı Elvan, Yeni kimlik kartlarının dağıtımına 14 Mart'ta Kırıkkale'de başlanacağını bildirdi.

 

yeni_kimlik_karti_yeniElvan, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır ile Başbakanlık Merkez Bina'da, 64. Hükümet Eylem Planı'nda yer alan reformlara ilişkin ortak basın toplantısı düzenledi. Reform yapmanın meşakkatli olduğunu ve zaman zaman dirençle karşılaşılabildiğini anlatan Elvan, öte yandan dünyadaki gelişim ve değişime ayak uydurulması için reformlara ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Elvan, hükümet olarak söz verdikleri gibi reformları hayata geçirdiklerini ifade etti.

 

Eylem Planı kapsamında hayata geçirilen reformlar hakkında bilgi veren Elvan, elektronik kimlik kartı uygulamasına yönelik yasal düzenlemenin TBMM'den geçtiğini anımsattı. Bu uygulamayla güvenli bir sisteme geçiş yapıldığını dile getiren Elvan, "14 Mart'ta Kırıkkale'de yeni kimlik kartlarının dağıtımına başlayacağız. Bu kimlik kartları vize muafiyeti olan ülkelere yapılacak seyahatlerde pasaport yerine geçebilecek, pasaport yerine kullanılabilecek" diye konuştu.


> Yeni kimlik kartlarının dağıtılma tarihi belli oldu

Başbakan Yardımcısı Elvan, Yeni kimlik kartlarının dağıtımına 14 Mart'ta Kırıkkale'de başlanacağını bildirdi.

 

yeni_kimlik_karti_yeniElvan, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır ile Başbakanlık Merkez Bina'da, 64. Hükümet Eylem Planı'nda yer alan reformlara ilişkin ortak basın toplantısı düzenledi. Reform yapmanın meşakkatli olduğunu ve zaman zaman dirençle karşılaşılabildiğini anlatan Elvan, öte yandan dünyadaki gelişim ve değişime ayak uydurulması için reformlara ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Elvan, hükümet olarak söz verdikleri gibi reformları hayata geçirdiklerini ifade etti.

 

Eylem Planı kapsamında hayata geçirilen reformlar hakkında bilgi veren Elvan, elektronik kimlik kartı uygulamasına yönelik yasal düzenlemenin TBMM'den geçtiğini anımsattı. Bu uygulamayla güvenli bir sisteme geçiş yapıldığını dile getiren Elvan, "14 Mart'ta Kırıkkale'de yeni kimlik kartlarının dağıtımına başlayacağız. Bu kimlik kartları vize muafiyeti olan ülkelere yapılacak seyahatlerde pasaport yerine geçebilecek, pasaport yerine kullanılabilecek" diye konuştu.


Son Güncelleme: Cuma, 26 Şubat 2016 12:09

Gösterim: 1220

MEB, "Romanların Yoğun Olarak Yaşadığı Yerlerde Sosyal İçermenin Desteklenmesi Projesi" kapsamında, Roman ve dezavantajlı öğrencilerin eğitime devamlarının artırılması ve yeteneklerinin geliştirilmesi amacıyla çalışmalara başladı.

 

meb_roman_ogrenciMilli Eğitim Bakanlığı (MEB), "Romanların Yoğun Olarak Yaşadığı Yerlerde Sosyal İçermenin Desteklenmesi Projesi" ile Roman ve dezavantajlı öğrencilerin eğitime devamlarının artırılması ve yeteneklerinin geliştirilmesini hedefliyor. MEB yetkililerinden alınan bilgiye göre, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı koordinatörlüğünde, Sağlık Bakanlığı ve MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ile Temel Eğitim Genel Müdürlüğü ortaklığında, Avrupa Birliği'nin katılım öncesi mali yardımı ile yürütülen ve geçen yılın kasım ayında başlatılan "Romanların Yoğun Olarak Yaşadığı Yerlerde Sosyal İçermenin Desteklenmesi Projesi" kapsamındaki çalışmalara başlandı. Projenin hedef grubu, yoksulluk içinde yaşayan ya da yoksulluk riski ile karşı karşıya olan dezavantajlı öğrenciler ve Romanların yoğun olarak bulunduğu gecekondu bölgelerinde yaşayanlarla göçerler olarak belirlendi. Bu kapsamda, merkezi Ankara olan proje, Adana, Balıkesir, Hatay, Edirne, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Manisa, Mersin ve Tekirdağ illerinde uygulanacak. 

Proje ile Romanlara hizmet sunan kamu kurumlarının ve hizmet veren tarafların eğitim, sağlık, istihdam, sosyal koruma ve sosyal yardımlar alanında daha iyi hizmet sunmak üzere kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesi hedefleniyor. Projenin yürütüldüğü illerde toplam 20 "Sosyal Hizmet Koordinasyon Birimi" oluşturulacak. Birimlerin her biri için bir yerel sosyal hizmetler koordinatörü olmak üzere 20 yerel sosyal hizmet koordinatörü ve her bir grup için birer olmak üzere 20 Roman arabulucu istihdam edilecek.


Bakanlık yol haritasını belirledi
MEB uygulama süresi 2 yıl olan projede 12 pilot ildeki 44 okulda yürütülecek faaliyetlere ilişkin yol haritasını belirledi. Buna göre, ilköğretim çağındaki Roman öğrencilerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde, Roman ve dezavantajlı olan öğrencilerin eğitime devamlarının artırılması ve akademik başarılarının geliştirilmesi için 15 ayrı ders dışı öğretim programı hazırlanacak. Bu öğretim programlarının uygulanmasına yönelik eğitici eğitimleri yapılacak.

Proje çerçevesinde, fiziki mekan ve eğitim ortamı desteği için pilot illerdeki 44 okuldan portatif çelik yapılardan oluşan mobil eğitim ünitelerinin teslimi ve kurulumu çalışmalarında da tamamlanma aşamasına gelindi. Proje ile 2 yıl boyunca Roman çocukların akademik, sanat ve spor alanlarında desteklenmesi için ayrıca müfredat dışı öğretim programları oluşturulacak. Bu öğretim programlarının içeriği temel dil becerisi, matematik, resim, müzik, spor, el becerileri gibi alanlardan oluşacak.


> MEB'den roman öğrencilere özel proje

MEB, "Romanların Yoğun Olarak Yaşadığı Yerlerde Sosyal İçermenin Desteklenmesi Projesi" kapsamında, Roman ve dezavantajlı öğrencilerin eğitime devamlarının artırılması ve yeteneklerinin geliştirilmesi amacıyla çalışmalara başladı.

 

meb_roman_ogrenciMilli Eğitim Bakanlığı (MEB), "Romanların Yoğun Olarak Yaşadığı Yerlerde Sosyal İçermenin Desteklenmesi Projesi" ile Roman ve dezavantajlı öğrencilerin eğitime devamlarının artırılması ve yeteneklerinin geliştirilmesini hedefliyor. MEB yetkililerinden alınan bilgiye göre, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı koordinatörlüğünde, Sağlık Bakanlığı ve MEB Hayat Boyu Öğrenme Genel Müdürlüğü ile Temel Eğitim Genel Müdürlüğü ortaklığında, Avrupa Birliği'nin katılım öncesi mali yardımı ile yürütülen ve geçen yılın kasım ayında başlatılan "Romanların Yoğun Olarak Yaşadığı Yerlerde Sosyal İçermenin Desteklenmesi Projesi" kapsamındaki çalışmalara başlandı. Projenin hedef grubu, yoksulluk içinde yaşayan ya da yoksulluk riski ile karşı karşıya olan dezavantajlı öğrenciler ve Romanların yoğun olarak bulunduğu gecekondu bölgelerinde yaşayanlarla göçerler olarak belirlendi. Bu kapsamda, merkezi Ankara olan proje, Adana, Balıkesir, Hatay, Edirne, Eskişehir, İstanbul, İzmir, Kırklareli, Manisa, Mersin ve Tekirdağ illerinde uygulanacak. 

Proje ile Romanlara hizmet sunan kamu kurumlarının ve hizmet veren tarafların eğitim, sağlık, istihdam, sosyal koruma ve sosyal yardımlar alanında daha iyi hizmet sunmak üzere kurumsal kapasitelerinin geliştirilmesi hedefleniyor. Projenin yürütüldüğü illerde toplam 20 "Sosyal Hizmet Koordinasyon Birimi" oluşturulacak. Birimlerin her biri için bir yerel sosyal hizmetler koordinatörü olmak üzere 20 yerel sosyal hizmet koordinatörü ve her bir grup için birer olmak üzere 20 Roman arabulucu istihdam edilecek.


Bakanlık yol haritasını belirledi
MEB uygulama süresi 2 yıl olan projede 12 pilot ildeki 44 okulda yürütülecek faaliyetlere ilişkin yol haritasını belirledi. Buna göre, ilköğretim çağındaki Roman öğrencilerin yoğun olarak yaşadığı yerlerde, Roman ve dezavantajlı olan öğrencilerin eğitime devamlarının artırılması ve akademik başarılarının geliştirilmesi için 15 ayrı ders dışı öğretim programı hazırlanacak. Bu öğretim programlarının uygulanmasına yönelik eğitici eğitimleri yapılacak.

Proje çerçevesinde, fiziki mekan ve eğitim ortamı desteği için pilot illerdeki 44 okuldan portatif çelik yapılardan oluşan mobil eğitim ünitelerinin teslimi ve kurulumu çalışmalarında da tamamlanma aşamasına gelindi. Proje ile 2 yıl boyunca Roman çocukların akademik, sanat ve spor alanlarında desteklenmesi için ayrıca müfredat dışı öğretim programları oluşturulacak. Bu öğretim programlarının içeriği temel dil becerisi, matematik, resim, müzik, spor, el becerileri gibi alanlardan oluşacak.


Son Güncelleme: Perşembe, 25 Şubat 2016 13:55

Gösterim: 1905

Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Yelkenci, Danıştayın özel öğretim kurumlarına ilişkin kararının, yönetmelikteki ilgili maddenin yeniden düzenlemesi anlamına geldiğini ve kararın inceleneceğini söyledi.

 

yelkenciMilli Eğitim Bakanlığı (MEB) Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Ömer Faruk Yelkenci, Danıştayın özel öğretim kurumlarına dair genelgedeki "en fazla 3 bilim grubu"nda kurs açılabileceği yönündeki maddenin yürütmesini durdurmasına ilişkin, "Karar, yönetmelikteki ilgili maddeyi yeniden düzenlememiz anlamına geliyor" dedi.

 

Yelkenci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dershanelerin özel okula dönüşümünü içeren Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un yürürlüğe girdiği 14 Mart 2014'te, faal dershane sayısının 3 bin 535 olduğunu ifade ederek dönüşüm sürecinde bunların 2 bin 787'sinin başvuru yaptığını söyledi.

 

Başvuran dershanelerden bin 444'ünün temel lise, Anadolu lisesi, ortaokul, ilkokul ve okul öncesi eğitim kurumuna dönüştüğünü aktaran Yelkenci, Anayasa Mahkemesinin 12 Temmuz 2015'teki "okul dışı eğitim seçeneklerinin çoğaltılması" yönündeki kararının ardından özel öğretim kurslarını tanımladıklarını, program onaylarıyla beraber de özel öğretim kurslarının açılmaya başladığını anlattı.

 

"Dershaneler için bu sayfa, kapanmış oldu"

 

Dershaneden dönüşen ve ilk defa açılmak üzere müracaat eden 600 kurumun özel öğretim kurs programlarının onaylandığını, 255'inin de açılış işlemlerinin tamamlandığını dile getiren Yelkenci, ayrıca 750 temel liseye ait kurs programlarına da onay verildiğini belirtti. 

 

Anayasa Mahkemesinin kararın ardından 18 Eylül 2015'te yeni genelge yayımladıklarını hatırlatan Yelkenci, şöyle devam etti: 

"Genelgenin 1'inci maddesinde, Anayasa Mahkemesinin kararının ardından dershane tanımının kanunda bulunmadığını ve bu nedenle dershanelerin eğitim öğretim faaliyeti yapamayacağını anlattık. Bu süreçte mahkeme yolları denendi. Danıştaya da bu genelgenin yürütmenin durdurulmasıyla ilgili başvuruldu. Danıştay, genelgenin 1'inci maddesindeki 'dershanelerin dönüşmesine ilişkin düzenlemelerin yürütmesinin durdurulması' talebini reddetti. Böylece Danıştay, Bakanlığımızın 'dershanelerin eğitim-öğretim faaliyeti yapamayacağı, yaptığında ise bunun izinsiz eğitim-öğretim faaliyeti anlamına gelen' genelgenin 1'inci maddesini onamış oldu. Dolayısıyla artık dershaneler için bu sayfa, kapanmış oldu."

 

"Kamuoyu ve sektör, manipülatif söylemlere kulak asmasın"

Yelkenci, Danıştayın genelgenin "en fazla 3 bilim grubu"nda özel öğretim kursu açılabileceğine ilişkin maddesinin yürütmesini durdurma kararına ilişkin şunları söyledi: "Özellikle 3 bilim grubuyla yürütmeyi durdurma kararı, şu anlama gelmiyor. Kamuoyunda, kurumlarımız için bir zihin karışıklığı oluşturmasın, hassasiyetle bunu söylemek istiyorum. Şöyle bir algı oluşmasın. Karar, dershanelerde olduğu gibi istediğimiz kadar dersi verebileceğiz anlamına gelmiyor. Bu, yönetmelikte ilgili maddeyi yeniden düzenlememiz anlamına geliyor. Biz, gerekçeli kararı inceliyoruz. Bu karar doğrultusunda olmak üzere ayrıca sektörün ihtiyaçları doğrultusunda reel, uygulanabilir durumlar doğrultusunda yeni düzenleme yapacağız. Kesinlikle kamuoyu ve sektör, manipülatif söylemlere kulak asmasın, Bakanlığımızın yapacağı çalışmayı beklesinler."


> MEB özel kurslarla ilgili kararı yeniden inceleyecek

Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Yelkenci, Danıştayın özel öğretim kurumlarına ilişkin kararının, yönetmelikteki ilgili maddenin yeniden düzenlemesi anlamına geldiğini ve kararın inceleneceğini söyledi.

 

yelkenciMilli Eğitim Bakanlığı (MEB) Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürü Ömer Faruk Yelkenci, Danıştayın özel öğretim kurumlarına dair genelgedeki "en fazla 3 bilim grubu"nda kurs açılabileceği yönündeki maddenin yürütmesini durdurmasına ilişkin, "Karar, yönetmelikteki ilgili maddeyi yeniden düzenlememiz anlamına geliyor" dedi.

 

Yelkenci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dershanelerin özel okula dönüşümünü içeren Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'un yürürlüğe girdiği 14 Mart 2014'te, faal dershane sayısının 3 bin 535 olduğunu ifade ederek dönüşüm sürecinde bunların 2 bin 787'sinin başvuru yaptığını söyledi.

 

Başvuran dershanelerden bin 444'ünün temel lise, Anadolu lisesi, ortaokul, ilkokul ve okul öncesi eğitim kurumuna dönüştüğünü aktaran Yelkenci, Anayasa Mahkemesinin 12 Temmuz 2015'teki "okul dışı eğitim seçeneklerinin çoğaltılması" yönündeki kararının ardından özel öğretim kurslarını tanımladıklarını, program onaylarıyla beraber de özel öğretim kurslarının açılmaya başladığını anlattı.

 

"Dershaneler için bu sayfa, kapanmış oldu"

 

Dershaneden dönüşen ve ilk defa açılmak üzere müracaat eden 600 kurumun özel öğretim kurs programlarının onaylandığını, 255'inin de açılış işlemlerinin tamamlandığını dile getiren Yelkenci, ayrıca 750 temel liseye ait kurs programlarına da onay verildiğini belirtti. 

 

Anayasa Mahkemesinin kararın ardından 18 Eylül 2015'te yeni genelge yayımladıklarını hatırlatan Yelkenci, şöyle devam etti: 

"Genelgenin 1'inci maddesinde, Anayasa Mahkemesinin kararının ardından dershane tanımının kanunda bulunmadığını ve bu nedenle dershanelerin eğitim öğretim faaliyeti yapamayacağını anlattık. Bu süreçte mahkeme yolları denendi. Danıştaya da bu genelgenin yürütmenin durdurulmasıyla ilgili başvuruldu. Danıştay, genelgenin 1'inci maddesindeki 'dershanelerin dönüşmesine ilişkin düzenlemelerin yürütmesinin durdurulması' talebini reddetti. Böylece Danıştay, Bakanlığımızın 'dershanelerin eğitim-öğretim faaliyeti yapamayacağı, yaptığında ise bunun izinsiz eğitim-öğretim faaliyeti anlamına gelen' genelgenin 1'inci maddesini onamış oldu. Dolayısıyla artık dershaneler için bu sayfa, kapanmış oldu."

 

"Kamuoyu ve sektör, manipülatif söylemlere kulak asmasın"

Yelkenci, Danıştayın genelgenin "en fazla 3 bilim grubu"nda özel öğretim kursu açılabileceğine ilişkin maddesinin yürütmesini durdurma kararına ilişkin şunları söyledi: "Özellikle 3 bilim grubuyla yürütmeyi durdurma kararı, şu anlama gelmiyor. Kamuoyunda, kurumlarımız için bir zihin karışıklığı oluşturmasın, hassasiyetle bunu söylemek istiyorum. Şöyle bir algı oluşmasın. Karar, dershanelerde olduğu gibi istediğimiz kadar dersi verebileceğiz anlamına gelmiyor. Bu, yönetmelikte ilgili maddeyi yeniden düzenlememiz anlamına geliyor. Biz, gerekçeli kararı inceliyoruz. Bu karar doğrultusunda olmak üzere ayrıca sektörün ihtiyaçları doğrultusunda reel, uygulanabilir durumlar doğrultusunda yeni düzenleme yapacağız. Kesinlikle kamuoyu ve sektör, manipülatif söylemlere kulak asmasın, Bakanlığımızın yapacağı çalışmayı beklesinler."


Son Güncelleme: Çarşamba, 24 Şubat 2016 15:54

Gösterim: 1548

Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, İstanbul Sanayi Odası’nın "Küresel Rekabet ve Bilgi Çağında Kaliteli Eğitim Sistemi ve Mesleki Eğitimin Sanayimizin ve Ekonomimizin Geleceği Açısından Önemi" gündemli meclis toplantısına katıldı.
nabi_avciKaliteli eğitim sisteminin ekonomi ve sanayinin geleceği açısından öneminin ele alındığı toplantıda konuşan Bakan Avcı, Türkiye'nin bir yandan yeni sanayi, bilgi devrimi ve bilgi toplumunun gerektirdiği icatların meydan okumalarıyla karşı karşıya olduğunu belirterek, "Bir yandan da Türkiye, aynı zamanda farklı bir meydan okumayla da bugün mücadele etmek durumunda. Terör biçiminde tecessüm eden bu meydan okumanın aslında sadece bölgesel dinamiklerden kaynaklanmadığını ve bütün dünyada cereyan eden yeni oluşumların, arayışların ve meydan okumaların bir parçasını oluşturduğunu biliyorsunuz" dedi.

İSO Vakfı'na ve üyelerine, bugüne kadar eğitime yaptığı desteklerden dolayı teşekkür eden Bakan Avcı, özellikle 9 Ekim 2105'te imzalanan İstanbul Modeli Protokolü ile eğitim alanındaki iş birliklerinin Türkiye'nin diğer illeri ve kurumlarına da örnek olacak bir biçim kazandığını dile getirerek, "Bu model çalışmayla inşallah Türkiye, 21. yüzyıl becerileriyle donanmış gençlerin yetişmesine katkıda bulunacak diye ümit ediyorum" ifadesini kullandı.

Bakan Avcı, şöyle devam etti: "Türkiye bir yandan yeni sanayi, bilgi devrimi ve bilgi toplumunun gerektirdiği icatların meydan okumalarıyla karşı karşıya ama bir yandan da Türkiye, aynı zamanda farklı bir meydan okumayla da bugün mücadele etmek durumunda. Terör biçiminde tecessüm eden bu meydan okumanın aslında sadece bölgesel dinamiklerden kaynaklanmadığını ve bütün dünyada cereyan eden yeni oluşumların, arayışların ve meydan okumaların bir parçasını oluşturduğunu biliyorsunuz. Bugün burada yaptığımız toplantı, işte bu farklı türlerden meydan okumalara bizim millet olarak ve aynı zamanda sanayiciler, eğitimciler olarak nasıl cevap vereceğimizin örneklerinden biridir. Bu küresel rekabet ortamında eğitimle ilgili konuşmak demek, aynı zamanda bu küresel meydan okumalara biz Türkiye olarak nasıl hazırlanıyoruz, ne tür cevaplar geliştiriyoruz bunu konuşmak demek."

"Fatih Projesi, teknolojiyle eğitim arasında anlamlı köprüler kurmayı üstlenmiş bir proje"
Dünyanın çok hızlı değiştiğini, özellikle enformasyon ve bilişim teknolojilerindeki değişimin hızının başka sektörlerle mukayese edilemeyecek kadar artmış vaziyette olduğunu anlatan Bakan Avcı, "Ama bir yandan eğitim gibi geçmişin kazanımlarını bugüne taşımak gibi fonksiyonu da olan bir alanda, ister istemez belli bir stabiliteyi ve kararlılığı da korumak zorunda olan bir sektörle, bu kadar hızlı değişen teknolojileri uyumlu biçimde, bir arada değerlendirmek zorundayız" dedi.

Bakan Avcı, bakanlıklarının bu alanda önemli bir birikime sahip olduğuna dikkati çekerek, özellikle son 15 yılda kendisinden önce görev yapan bakanlara bu sürece yaptıkları katkılar için teşekkür etti.
Bu konuda pek çok örnek olduğunu ama Fatih Projesi'ni paylaşmak istediğini aktaran Bakan Avcı, "Fatih Projesi, bu sözünü ettiğim teknolojik gelişmelerle eğitim arasında anlamlı köprüleri kurmayı üstlenmiş olan birimlerimizin geliştirdiği bir proje" değerlendirmesini yaptı.

Bakan Avcı, Eğitim Bilişim Ağı'nın da (EBA) örgün orta öğretim düzeyinde dünyanın en büyük yardımcı eğitim destek portalı olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunlar yeterli mi? Tabii ki yeterli değil. Öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin katkılarıyla daha da çok geliştireceğiz, geliştiriyoruz. Okullar artık sadece bilgi aktaran kurumlar değil. Evet, geçmişte okul bilginin kazanılabileceği biricik kaynaktı ama artık öyle değil. Bugün artık çocuklarımız, ana sınıflarından başlayarak okula, okulda verilmesi gerektiği zannedilen bilgilerin pek çoğunu edinmiş olarak geliyor. Biz Fatih Projesi uygulamalarında, sınıflarımıza yerleştirdiğimiz etkileşimli tahtalarla ve çocuklarımıza verdiğimiz tablet bilgisayarlarla bunun farkına vardık. Bu teknolojinin eğitim sistemine girmesiyle birlikte, sadece eğitimin mimarisi, sınıf içi düzenlemeyle, iktidar, otorite anlayışı da değişti. Öğretmenlerimizin sınıf içindeki iktidarları, otoriteleri ciddi tehdit altında. Çünkü çocuklarımız bu etkileşimli tahtaları, bilgisayarları hepimizden daha hızlı öğreniyorlar, hepimize öğretecek kadar önde koşuyorlar. Dolayısıyla eskiden sahip olduğu bilgi birikimiyle sınıfın tek otoritesi olan öğretmen, artık öğrencileriyle farklı bir iletişim içerisine girmek zorunda. Bu nedenle de öğretmenlerimizi de çok hızlı bir hizmet içi eğitimden geçiriyoruz."

"Mesleki ve teknik eğitime ayırdığımız bütçe 8 milyar 700 milyon lira"
Bakan Avcı, dünyanın artık farklı bir yere doğru gittiğini, artık duvarsız okullara, online eğitime gidildiğini ve buna uygun düzenlemeleri de telaş içinde yetiştirmeye çalıştıklarını belirterek, eskinin olumlu taraflarını muhafaza etmeye gayret ederken, bir yandan da özellikle teknolojideki gelişmelerle baş edebilecek veya onları da kazanımları arasına katabilecek şekilde düzenlemeler yaptıklarının altını çizdi.

Bu alanda en önemli süreçlerden birinin de mesleki ve teknik eğitim olduğunu vurgulayan Bakan Avcı, protokolle İstanbul'dan başlamak üzere ülkedeki bütün mesleki ve teknik eğitimin ekonomik ve insan kaynaklarına dayalı ihtiyaçlarının giderilmesi ve nitelikli iş gücü ihtiyacının verimli şekilde karşılanmasının sağlanacağını anlattı.

Bakan Avcı, Bakanlıklarının 2002'de toplam bütçesinin 7,5 milyar lira olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Bugün mesleki ve teknik eğitime ayırdığımız bütçe 8 milyar 700 milyon lira. Yani 2002 yılındaki Milli Eğitim Bakanlığının bütçesinin tamamından daha fazlasını bugün mesleki ve teknik eğitime veriyoruz. Son iki yıldır yaptığımız öğretmen atamalarında da birinci önceliğimiz mesleki ve teknik alanında. Türkiye bu alanda gerçekten çok büyük adımlar attı. Özellikle bu alanda Türkiye'nin sessiz bir devrim yaşadığını biz söylemiyoruz başkaları söylüyor. Yeterli buluyor muyuz? Hayır, yeterli bulmuyoruz. Onun için zaten buradayız, onun için birlikteyiz, daha fazla ne yapabiliriz, birlikte ne yapabiliriz? Bunları konuşmak için buradayız. Özellikle mesleki ve teknik eğitimde bu iş birliğimizin bize yeni ufuklar kazandıracağının farkındayız."

Bugün itibarıyla organize sanayi bölgelerinde 34'ü resmi, 23'ü özel olmak üzere 57 mesleki ve teknik lisede öğrencilere bölüm başına, 3 bin 500 lira ile 6 bin 500 lira arasında değişen destek verdiklerine işaret eden Bakan Avcı, "İnşallah bu desteğimizi, organize sanayi bölgeleri dışında açılacak okullarımıza da vereceğiz. Buna bir de stajyer öğrencilere yapılacak ödemelerle ilgili düzenlemeyi eklediğimiz zaman, mesleki ve teknik eğitimin cazibesini biraz daha artırmış olabileceğimizi ümit ediyoruz" şeklinde konuştu.

> Mesleki eğitime yaklaşık 9 milyar TL bütçe

Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı, İstanbul Sanayi Odası’nın "Küresel Rekabet ve Bilgi Çağında Kaliteli Eğitim Sistemi ve Mesleki Eğitimin Sanayimizin ve Ekonomimizin Geleceği Açısından Önemi" gündemli meclis toplantısına katıldı.
nabi_avciKaliteli eğitim sisteminin ekonomi ve sanayinin geleceği açısından öneminin ele alındığı toplantıda konuşan Bakan Avcı, Türkiye'nin bir yandan yeni sanayi, bilgi devrimi ve bilgi toplumunun gerektirdiği icatların meydan okumalarıyla karşı karşıya olduğunu belirterek, "Bir yandan da Türkiye, aynı zamanda farklı bir meydan okumayla da bugün mücadele etmek durumunda. Terör biçiminde tecessüm eden bu meydan okumanın aslında sadece bölgesel dinamiklerden kaynaklanmadığını ve bütün dünyada cereyan eden yeni oluşumların, arayışların ve meydan okumaların bir parçasını oluşturduğunu biliyorsunuz" dedi.

İSO Vakfı'na ve üyelerine, bugüne kadar eğitime yaptığı desteklerden dolayı teşekkür eden Bakan Avcı, özellikle 9 Ekim 2105'te imzalanan İstanbul Modeli Protokolü ile eğitim alanındaki iş birliklerinin Türkiye'nin diğer illeri ve kurumlarına da örnek olacak bir biçim kazandığını dile getirerek, "Bu model çalışmayla inşallah Türkiye, 21. yüzyıl becerileriyle donanmış gençlerin yetişmesine katkıda bulunacak diye ümit ediyorum" ifadesini kullandı.

Bakan Avcı, şöyle devam etti: "Türkiye bir yandan yeni sanayi, bilgi devrimi ve bilgi toplumunun gerektirdiği icatların meydan okumalarıyla karşı karşıya ama bir yandan da Türkiye, aynı zamanda farklı bir meydan okumayla da bugün mücadele etmek durumunda. Terör biçiminde tecessüm eden bu meydan okumanın aslında sadece bölgesel dinamiklerden kaynaklanmadığını ve bütün dünyada cereyan eden yeni oluşumların, arayışların ve meydan okumaların bir parçasını oluşturduğunu biliyorsunuz. Bugün burada yaptığımız toplantı, işte bu farklı türlerden meydan okumalara bizim millet olarak ve aynı zamanda sanayiciler, eğitimciler olarak nasıl cevap vereceğimizin örneklerinden biridir. Bu küresel rekabet ortamında eğitimle ilgili konuşmak demek, aynı zamanda bu küresel meydan okumalara biz Türkiye olarak nasıl hazırlanıyoruz, ne tür cevaplar geliştiriyoruz bunu konuşmak demek."

"Fatih Projesi, teknolojiyle eğitim arasında anlamlı köprüler kurmayı üstlenmiş bir proje"
Dünyanın çok hızlı değiştiğini, özellikle enformasyon ve bilişim teknolojilerindeki değişimin hızının başka sektörlerle mukayese edilemeyecek kadar artmış vaziyette olduğunu anlatan Bakan Avcı, "Ama bir yandan eğitim gibi geçmişin kazanımlarını bugüne taşımak gibi fonksiyonu da olan bir alanda, ister istemez belli bir stabiliteyi ve kararlılığı da korumak zorunda olan bir sektörle, bu kadar hızlı değişen teknolojileri uyumlu biçimde, bir arada değerlendirmek zorundayız" dedi.

Bakan Avcı, bakanlıklarının bu alanda önemli bir birikime sahip olduğuna dikkati çekerek, özellikle son 15 yılda kendisinden önce görev yapan bakanlara bu sürece yaptıkları katkılar için teşekkür etti.
Bu konuda pek çok örnek olduğunu ama Fatih Projesi'ni paylaşmak istediğini aktaran Bakan Avcı, "Fatih Projesi, bu sözünü ettiğim teknolojik gelişmelerle eğitim arasında anlamlı köprüleri kurmayı üstlenmiş olan birimlerimizin geliştirdiği bir proje" değerlendirmesini yaptı.

Bakan Avcı, Eğitim Bilişim Ağı'nın da (EBA) örgün orta öğretim düzeyinde dünyanın en büyük yardımcı eğitim destek portalı olduğunu vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunlar yeterli mi? Tabii ki yeterli değil. Öğretmenlerimizin ve öğrencilerimizin katkılarıyla daha da çok geliştireceğiz, geliştiriyoruz. Okullar artık sadece bilgi aktaran kurumlar değil. Evet, geçmişte okul bilginin kazanılabileceği biricik kaynaktı ama artık öyle değil. Bugün artık çocuklarımız, ana sınıflarından başlayarak okula, okulda verilmesi gerektiği zannedilen bilgilerin pek çoğunu edinmiş olarak geliyor. Biz Fatih Projesi uygulamalarında, sınıflarımıza yerleştirdiğimiz etkileşimli tahtalarla ve çocuklarımıza verdiğimiz tablet bilgisayarlarla bunun farkına vardık. Bu teknolojinin eğitim sistemine girmesiyle birlikte, sadece eğitimin mimarisi, sınıf içi düzenlemeyle, iktidar, otorite anlayışı da değişti. Öğretmenlerimizin sınıf içindeki iktidarları, otoriteleri ciddi tehdit altında. Çünkü çocuklarımız bu etkileşimli tahtaları, bilgisayarları hepimizden daha hızlı öğreniyorlar, hepimize öğretecek kadar önde koşuyorlar. Dolayısıyla eskiden sahip olduğu bilgi birikimiyle sınıfın tek otoritesi olan öğretmen, artık öğrencileriyle farklı bir iletişim içerisine girmek zorunda. Bu nedenle de öğretmenlerimizi de çok hızlı bir hizmet içi eğitimden geçiriyoruz."

"Mesleki ve teknik eğitime ayırdığımız bütçe 8 milyar 700 milyon lira"
Bakan Avcı, dünyanın artık farklı bir yere doğru gittiğini, artık duvarsız okullara, online eğitime gidildiğini ve buna uygun düzenlemeleri de telaş içinde yetiştirmeye çalıştıklarını belirterek, eskinin olumlu taraflarını muhafaza etmeye gayret ederken, bir yandan da özellikle teknolojideki gelişmelerle baş edebilecek veya onları da kazanımları arasına katabilecek şekilde düzenlemeler yaptıklarının altını çizdi.

Bu alanda en önemli süreçlerden birinin de mesleki ve teknik eğitim olduğunu vurgulayan Bakan Avcı, protokolle İstanbul'dan başlamak üzere ülkedeki bütün mesleki ve teknik eğitimin ekonomik ve insan kaynaklarına dayalı ihtiyaçlarının giderilmesi ve nitelikli iş gücü ihtiyacının verimli şekilde karşılanmasının sağlanacağını anlattı.

Bakan Avcı, Bakanlıklarının 2002'de toplam bütçesinin 7,5 milyar lira olduğunu belirterek, şöyle devam etti: "Bugün mesleki ve teknik eğitime ayırdığımız bütçe 8 milyar 700 milyon lira. Yani 2002 yılındaki Milli Eğitim Bakanlığının bütçesinin tamamından daha fazlasını bugün mesleki ve teknik eğitime veriyoruz. Son iki yıldır yaptığımız öğretmen atamalarında da birinci önceliğimiz mesleki ve teknik alanında. Türkiye bu alanda gerçekten çok büyük adımlar attı. Özellikle bu alanda Türkiye'nin sessiz bir devrim yaşadığını biz söylemiyoruz başkaları söylüyor. Yeterli buluyor muyuz? Hayır, yeterli bulmuyoruz. Onun için zaten buradayız, onun için birlikteyiz, daha fazla ne yapabiliriz, birlikte ne yapabiliriz? Bunları konuşmak için buradayız. Özellikle mesleki ve teknik eğitimde bu iş birliğimizin bize yeni ufuklar kazandıracağının farkındayız."

Bugün itibarıyla organize sanayi bölgelerinde 34'ü resmi, 23'ü özel olmak üzere 57 mesleki ve teknik lisede öğrencilere bölüm başına, 3 bin 500 lira ile 6 bin 500 lira arasında değişen destek verdiklerine işaret eden Bakan Avcı, "İnşallah bu desteğimizi, organize sanayi bölgeleri dışında açılacak okullarımıza da vereceğiz. Buna bir de stajyer öğrencilere yapılacak ödemelerle ilgili düzenlemeyi eklediğimiz zaman, mesleki ve teknik eğitimin cazibesini biraz daha artırmış olabileceğimizi ümit ediyoruz" şeklinde konuştu.

Son Güncelleme: Perşembe, 25 Şubat 2016 11:32

Gösterim: 1629

Mersin Üniversitesi'nde açtıkları stantta terör örgütü propagandası yaptıkları ileri sürülen 8 kız öğrenci gözaltına alındı.

 

mersin_universite_gozaltiAlınan bilgiye göre, MEÜ Çiftlikköy Yerleşkesi'nde bir grup açtıkları stant çevresine, etkisiz hale getirilen bazı teröristlerin fotoğraflarını astı. Polis ekiplerinin uyarılarına rağmen fotoğrafları kaldırmayan gruptaki 8 kız öğrenci, "Terör örgütü propagandası" yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alındı. Mersin Devlet Hastanesinde sağlık kontrolünden geçirilen zanlılar, sorgulanmak üzere Mersin Emniyet Müdürlüğüne götürüldü.


> Mersin Üniversitesi'nde 8 öğrenci gözaltında

Mersin Üniversitesi'nde açtıkları stantta terör örgütü propagandası yaptıkları ileri sürülen 8 kız öğrenci gözaltına alındı.

 

mersin_universite_gozaltiAlınan bilgiye göre, MEÜ Çiftlikköy Yerleşkesi'nde bir grup açtıkları stant çevresine, etkisiz hale getirilen bazı teröristlerin fotoğraflarını astı. Polis ekiplerinin uyarılarına rağmen fotoğrafları kaldırmayan gruptaki 8 kız öğrenci, "Terör örgütü propagandası" yaptıkları gerekçesiyle gözaltına alındı. Mersin Devlet Hastanesinde sağlık kontrolünden geçirilen zanlılar, sorgulanmak üzere Mersin Emniyet Müdürlüğüne götürüldü.


Son Güncelleme: Çarşamba, 24 Şubat 2016 14:18

Gösterim: 993


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.