Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Sabah Gazetesi Yazarı Sait Gürsoy’un bugünkü yazısı.
Başbakan Erdoğan'ın, "okula odaklı bir eğitimle üniversiteye giriş sistemini değiştireceğiz, böylece dershanelere talep azalacak. Dershaneler de özel okula dönüşecek" sözlerinden sonra MEB ilginç bir çalışma başlattı. Valiliklere gönderilen yazıyla; özel okul olabilecek dershanelerin tespiti istendi. İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri de dershanelerden, bağımsız bina, bahçe, kütüphane, derslik, konferans salonu gibi özelliklerle özel okul standartlarına uygunluk taşıyıp, taşımadıklarını bildirmesini istedi.
Yaklaşık 700 dershanenin olduğu İstanbul'da 54'ünün özel okul standırdı taşıdığı saptandı. Bence, dershane binaları özel okula müsait değil. Yönergede, spor salonu, metrekareye düşen öğrenci sayısına göre bahçe gibi şartlar var. Ülkemizde 4 bin 800 civarında dershane mevcut. Bu standartlara binde 2'sinin dahi uyması zor. Eğer dershaneler özel okula çevrilmek isteniyorsa, MEB'in yeni bir okul türü alternatifi bulması gerekiyor. Bu akademik liselerde, beş gün okula gidilerek, bir gün de üniversiteye giriş hazırlığı yapılabilir. Ayrıca şu anki okul tip yönetmeliği esnetilerek, daha fazla dershanenin özel okul hizmeti vermesinin önü de açılabilir.
Devlet hizmet satın alabilir
Tabii ki dershaneler özel okula çevrilirken kurucularının da onayı alınmalı. 12 yıllık kademeli zorunlu eğitimle birlikte derslik açığı gündeme geldi. Bence, devlet hizmet satın alabilir. ABD'de ve Avrupa'da benzer çalışmalar yapılıyor. Örneğin, esneklik yapılarak bin dershane okul olmaya uygun bulunsa, 15 bin derslik ve 450 bin öğrenci yapar. Böylece devlet yüzlerce okul yapma maliyetinden kurtulur. Ya da devlet öğrenci ücretinin bir kısmını üstlenir, kalan kısmını aile karşılar.
Ancak, seçme sınavına dayalı bu sistemle, dershanelerin kapanacağını düşünmüyorum. Günümüzde genel lise öğrencilerinin yüzde 41'i, Anadolu lisesi öğrencilerinin yüzde 69'u, meslek lisesi öğrencilerinin yüzde 45'i, fen lisesi öğrencilerinin yüzde 66'sı, özel lise öğrencilerinin yüzde 74'ü dershaneye gidiyor.
Sayın Başbakan haklı. Lise ya da üniversitelere giriş için açılan dershaneler kapatılmalı. Bu konuda insanımızın israf edecek parası olmamalı. Eğitimin odağında okul olmalı. Okullar varken dershanelere bu kadar rağbet varsa, eğitim sistemimizin bir yerinde yanlış var demektir. Dolayısıyla dershanelere ihtiyaç duyan eğitim sistemini düzeltmek gerekiyor. Bu da uzun zaman ister. Bence seçme sınavı kalkmaz. Üniversiteler öğrencisini nasıl alacak? Eğer okullarımızın arasında kalite farkı varsa, en doğru seçim sınavdır. Kısacası, dershaneler neden değil, sonuçtur.
(Sait Gürsoy-sabah)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Sabah Gazetesi Yazarı Sait Gürsoy’un bugünkü yazısı.
Başbakan Erdoğan'ın, "okula odaklı bir eğitimle üniversiteye giriş sistemini değiştireceğiz, böylece dershanelere talep azalacak. Dershaneler de özel okula dönüşecek" sözlerinden sonra MEB ilginç bir çalışma başlattı. Valiliklere gönderilen yazıyla; özel okul olabilecek dershanelerin tespiti istendi. İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri de dershanelerden, bağımsız bina, bahçe, kütüphane, derslik, konferans salonu gibi özelliklerle özel okul standartlarına uygunluk taşıyıp, taşımadıklarını bildirmesini istedi.
Yaklaşık 700 dershanenin olduğu İstanbul'da 54'ünün özel okul standırdı taşıdığı saptandı. Bence, dershane binaları özel okula müsait değil. Yönergede, spor salonu, metrekareye düşen öğrenci sayısına göre bahçe gibi şartlar var. Ülkemizde 4 bin 800 civarında dershane mevcut. Bu standartlara binde 2'sinin dahi uyması zor. Eğer dershaneler özel okula çevrilmek isteniyorsa, MEB'in yeni bir okul türü alternatifi bulması gerekiyor. Bu akademik liselerde, beş gün okula gidilerek, bir gün de üniversiteye giriş hazırlığı yapılabilir. Ayrıca şu anki okul tip yönetmeliği esnetilerek, daha fazla dershanenin özel okul hizmeti vermesinin önü de açılabilir.
Devlet hizmet satın alabilir
Tabii ki dershaneler özel okula çevrilirken kurucularının da onayı alınmalı. 12 yıllık kademeli zorunlu eğitimle birlikte derslik açığı gündeme geldi. Bence, devlet hizmet satın alabilir. ABD'de ve Avrupa'da benzer çalışmalar yapılıyor. Örneğin, esneklik yapılarak bin dershane okul olmaya uygun bulunsa, 15 bin derslik ve 450 bin öğrenci yapar. Böylece devlet yüzlerce okul yapma maliyetinden kurtulur. Ya da devlet öğrenci ücretinin bir kısmını üstlenir, kalan kısmını aile karşılar.
Ancak, seçme sınavına dayalı bu sistemle, dershanelerin kapanacağını düşünmüyorum. Günümüzde genel lise öğrencilerinin yüzde 41'i, Anadolu lisesi öğrencilerinin yüzde 69'u, meslek lisesi öğrencilerinin yüzde 45'i, fen lisesi öğrencilerinin yüzde 66'sı, özel lise öğrencilerinin yüzde 74'ü dershaneye gidiyor.
Sayın Başbakan haklı. Lise ya da üniversitelere giriş için açılan dershaneler kapatılmalı. Bu konuda insanımızın israf edecek parası olmamalı. Eğitimin odağında okul olmalı. Okullar varken dershanelere bu kadar rağbet varsa, eğitim sistemimizin bir yerinde yanlış var demektir. Dolayısıyla dershanelere ihtiyaç duyan eğitim sistemini düzeltmek gerekiyor. Bu da uzun zaman ister. Bence seçme sınavı kalkmaz. Üniversiteler öğrencisini nasıl alacak? Eğer okullarımızın arasında kalite farkı varsa, en doğru seçim sınavdır. Kısacası, dershaneler neden değil, sonuçtur.
(Sait Gürsoy-sabah)
Son Güncelleme: Çarşamba, 02 May 2012 09:45
Gösterim: 2692
Hürriyet Yazarı Taha Akyol’un bugünkü yazısı.
Orta Afrika Cumhuriyeti dünyanın en yoksul ülkelerinden biri. Başkent Bagui’de bile düzenli elektrik yok! Gece yarısı havaalanına indik. Yol berbat. Sarsıla sarsıla sabaha karşı otele geldik. Odalarımız 11. katta fakat asansör çalışmıyor!
“Okulun misafirhanesine gidelim” diyorlar, “Uluslararası Orta Afrika Türk Okulu”na gidiyoruz. Fethullah Gülen’in teşvikiyle kurulan okullardan biri...
Arif Nihat ve Mehmet Âkif
Okul Müdürü Yaşar Sağınç, Vanlı... Sordum, Kürt’üm dedi. Eşi Ayda ise Kırgız! Kırgızistan’da öğretmenlik yaparken evlenmişler. Kızları Zeynep 11, oğulları Yusuf 6 yaşında.
Türkiye ve Kırgız Türkçelerinden başka Rusça ve İngilizce bilen, okulda Fransızca öğrenen Zeynep bize Arif Nihat Asya’nın Bayrak şiiri ile Mehmet Âkif’in Bülbül şiirini okuyor.
Aruz vezniyle şiir okuyan Zeynep’in en çok sevdiği ders matematik! İki defa sınıf atlamış.
Ayda Hanım’la biraz ‘Turan’ sohbeti yapıyoruz, “kızınız bir dâhi, şimdiden Harvard’a aday” diyorum, heyecanla “inşallah” diye cevap veriyor. Sevimli siyah öğrenciler folklor gösterisi yapıyor, Türkçe ve mahalli dillerde şarkılar söylüyorlar. Hepsini kutlayarak öptüm...
Turuncu tişörtlü Yusuf, yanında ablası Zeynep, fotoğrafın sağında annesi Ayda ve babası Yaşar Sağınç, okul önünde Afrikalı öğrencilerle.
Irk ve din ayırmadan
Ülkenin yüzde 10’u Müslüman, kalanı Hıristiyan. Öğrencilerin yüzde 25’i Müslüman kalanı Hıristiyan. Siyah ve beyaz, Hıristiyan ve Müslüman bütün çocuklar kardeşçe okuyorlar, eğleniyorlar. Okul 6 yıl önce 45 öğrenci ile başlamış, şimdi 750 öğrencisi var. Öğretmenlerin yarısı Türk, yarısı yerli... Cumhurbaşkanı Frances Bozzi, üç okul daha açmaları için arsa vereceğini söylemiş...
Manisa Sağlık Eğitim Derneği’nden gelen gönüllü doktorlar, hastaları tedavi etmiş, ameliyat yapmışlar. Anadolu’dan gönderilen kurban paralarıyla belki ömründe et görmemiş siyah Afrikalılara kurban eti dağıtılıyor. Hükümetler de halk da memnun. Gördüğüm bütün okullar böyle.
Gabon’a geçiyoruz. Hıristiyan ülkenin Müslüman Cumhurbaşkanı Ali Bongo Ondimba’nın torunları bu okullarda okuyor. Fransız okullarından Türk okullarına geçmek isteyen çok öğrenci var, sınavla seçerek alıyorlar. Gabon’un başkenti Liberville’deki okulların müdürü Yaşar Yılmaz ve arkadaşları her yıl bugünlerde ülke çapında “Matematik Olimpiyatları” düzenliyorlar, bütün Gabon’dan bine yakın öğrenci katılıyor. Sınavda dereceye girmek, öğrencilere büyük prestij sağlıyor.
Çağımızda Batılı Misyonerler bu kadar başarılı mı, bilmiyorum.
Liberville’de Türk Okulu’nda Matematik Olimpiyatları’nın yapıldığı sınıflardan biri.
Derviş ve misyon
Bu geziye Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Şerif Ali Tekalan’ın nazik davetiyle katıldım. Öğretmenlerle sohbetlerimizde Ömer Lütfi Barkan’ın Kolonizatör Türk Dervişleri’ni ve ömrünü Kongo’da misyoner hastanelerinde insanları tedaviye adayan Dr. Albert Schweitzer’i anlattım. Şerif Ali Bey, benden Dr. Schweitzer’in kitaplarının ismini aldı, “Temin edelim, arkadaşlara dağıtalım” dedi. Bu okullardaki idealist öğretmenler büyük bir fedakârlık ve misyon duygusuyla “Hizmet” yapıyorlar.
Uğrayıp geçtiğimiz Kameron’un başkenti Doula’da müdürlüğünü Enes Karaaslan’ın yaptığı Türk Koleji’nin önünde Prof. Şerif Ali Tekalan’la.
Prof. Tekalan’ın verdiği bilgiye göre 140 kadar ülkede “Türk okulları”, ayrıca 30 kadar ülkede “Türk Kültür Merkezleri” var. Bunlar ülkelerin kanunlarına göre kurulmuş, vergi ödeyen şirketlerce finanse ediliyor. Eğitim paralı, yoksullara kontenjan veriliyor. İlk kuruluştaki arsa ve bina alımları ise Anadolu Kaplanları’nın “sponsor” olmalarıyla sağlanıyor. “Hepsinin vergi ve muhasebe kayıtları var, denetime açık.”
Misyon ruhuna sahip bir dindarlıkla modern eğitim ve ticari girişimcilik iç içe! Bunun anlamı nedir? Yarın yazacağım.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Hürriyet Yazarı Taha Akyol’un bugünkü yazısı.
Orta Afrika Cumhuriyeti dünyanın en yoksul ülkelerinden biri. Başkent Bagui’de bile düzenli elektrik yok! Gece yarısı havaalanına indik. Yol berbat. Sarsıla sarsıla sabaha karşı otele geldik. Odalarımız 11. katta fakat asansör çalışmıyor!
“Okulun misafirhanesine gidelim” diyorlar, “Uluslararası Orta Afrika Türk Okulu”na gidiyoruz. Fethullah Gülen’in teşvikiyle kurulan okullardan biri...
Arif Nihat ve Mehmet Âkif
Okul Müdürü Yaşar Sağınç, Vanlı... Sordum, Kürt’üm dedi. Eşi Ayda ise Kırgız! Kırgızistan’da öğretmenlik yaparken evlenmişler. Kızları Zeynep 11, oğulları Yusuf 6 yaşında.
Türkiye ve Kırgız Türkçelerinden başka Rusça ve İngilizce bilen, okulda Fransızca öğrenen Zeynep bize Arif Nihat Asya’nın Bayrak şiiri ile Mehmet Âkif’in Bülbül şiirini okuyor.
Aruz vezniyle şiir okuyan Zeynep’in en çok sevdiği ders matematik! İki defa sınıf atlamış.
Ayda Hanım’la biraz ‘Turan’ sohbeti yapıyoruz, “kızınız bir dâhi, şimdiden Harvard’a aday” diyorum, heyecanla “inşallah” diye cevap veriyor. Sevimli siyah öğrenciler folklor gösterisi yapıyor, Türkçe ve mahalli dillerde şarkılar söylüyorlar. Hepsini kutlayarak öptüm...
Turuncu tişörtlü Yusuf, yanında ablası Zeynep, fotoğrafın sağında annesi Ayda ve babası Yaşar Sağınç, okul önünde Afrikalı öğrencilerle.
Irk ve din ayırmadan
Ülkenin yüzde 10’u Müslüman, kalanı Hıristiyan. Öğrencilerin yüzde 25’i Müslüman kalanı Hıristiyan. Siyah ve beyaz, Hıristiyan ve Müslüman bütün çocuklar kardeşçe okuyorlar, eğleniyorlar. Okul 6 yıl önce 45 öğrenci ile başlamış, şimdi 750 öğrencisi var. Öğretmenlerin yarısı Türk, yarısı yerli... Cumhurbaşkanı Frances Bozzi, üç okul daha açmaları için arsa vereceğini söylemiş...
Manisa Sağlık Eğitim Derneği’nden gelen gönüllü doktorlar, hastaları tedavi etmiş, ameliyat yapmışlar. Anadolu’dan gönderilen kurban paralarıyla belki ömründe et görmemiş siyah Afrikalılara kurban eti dağıtılıyor. Hükümetler de halk da memnun. Gördüğüm bütün okullar böyle.
Gabon’a geçiyoruz. Hıristiyan ülkenin Müslüman Cumhurbaşkanı Ali Bongo Ondimba’nın torunları bu okullarda okuyor. Fransız okullarından Türk okullarına geçmek isteyen çok öğrenci var, sınavla seçerek alıyorlar. Gabon’un başkenti Liberville’deki okulların müdürü Yaşar Yılmaz ve arkadaşları her yıl bugünlerde ülke çapında “Matematik Olimpiyatları” düzenliyorlar, bütün Gabon’dan bine yakın öğrenci katılıyor. Sınavda dereceye girmek, öğrencilere büyük prestij sağlıyor.
Çağımızda Batılı Misyonerler bu kadar başarılı mı, bilmiyorum.
Liberville’de Türk Okulu’nda Matematik Olimpiyatları’nın yapıldığı sınıflardan biri.
Derviş ve misyon
Bu geziye Fatih Üniversitesi Rektörü Prof. Şerif Ali Tekalan’ın nazik davetiyle katıldım. Öğretmenlerle sohbetlerimizde Ömer Lütfi Barkan’ın Kolonizatör Türk Dervişleri’ni ve ömrünü Kongo’da misyoner hastanelerinde insanları tedaviye adayan Dr. Albert Schweitzer’i anlattım. Şerif Ali Bey, benden Dr. Schweitzer’in kitaplarının ismini aldı, “Temin edelim, arkadaşlara dağıtalım” dedi. Bu okullardaki idealist öğretmenler büyük bir fedakârlık ve misyon duygusuyla “Hizmet” yapıyorlar.
Uğrayıp geçtiğimiz Kameron’un başkenti Doula’da müdürlüğünü Enes Karaaslan’ın yaptığı Türk Koleji’nin önünde Prof. Şerif Ali Tekalan’la.
Prof. Tekalan’ın verdiği bilgiye göre 140 kadar ülkede “Türk okulları”, ayrıca 30 kadar ülkede “Türk Kültür Merkezleri” var. Bunlar ülkelerin kanunlarına göre kurulmuş, vergi ödeyen şirketlerce finanse ediliyor. Eğitim paralı, yoksullara kontenjan veriliyor. İlk kuruluştaki arsa ve bina alımları ise Anadolu Kaplanları’nın “sponsor” olmalarıyla sağlanıyor. “Hepsinin vergi ve muhasebe kayıtları var, denetime açık.”
Misyon ruhuna sahip bir dindarlıkla modern eğitim ve ticari girişimcilik iç içe! Bunun anlamı nedir? Yarın yazacağım.
Son Güncelleme: Çarşamba, 02 May 2012 09:17
Gösterim: 2139
Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği sil baştan değişiyor. Yeni yönetmelikle başarılı öğrencilere prim uygulaması geliyor.
Bakanlık sivil toplum kuruluşlarından, sendikalardan taslakla ilgili öneriler almaya devam ediyor. Taslakta başarılı öğrencinin 3 yılda liseyi bitirmesi, ders saatinin 45 dakikadan 40 dakikaya indirilmesi, devamsızlık süresinin artması öngörülüyor. Bakanlık, eğitimcilerden Ortaöğretim Kurumları Yönetmelik taslağını bu hafta sonuna kadar inceleyip, görüşlerini bildirmelerini istedi. Bu yönetmelik, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkartılmasıyla ortaöğretimin uyarlanmasını, değişik türdeki lise yönetmeliklerinin tek yönetmelikte birleştirilmesini sağlıyor. Taslağa göre ortaöğretimde yapılacak önemli değişiklikler şöyle:
- Başarılı öğrencilere liseyi 3 yılda bitirme hakkı verilerek erken mezun olma imkanı getiriliyor.
- Sınıf mevcutları fen liseleri ile sosyal bilimler liselerinde daha önce en fazla 26 olabilirken 30'a çıkarılıyor.
- Ders saatleri 45 dakikadan 40'a düşürülüyor.
- Özürsüz devamsızlıktan kalma süresi önce 20 gün iken, bir ders yılının dörte birine yani 45 güne çıkarılıyor.
- Puanla değerlendirme sisteminde değişiklik yapılıyor. Şu anda puan olarak 0-24 'Etkisiz' 25-44 'Geçmez' iken yeni şekliyle 0-44 'geçmez' oluyor.
- Ders yılı sonunda bir dersten başarılı olma kriterleri değişiyor. Mevcut haliyle birinci dönem notu etkisiz (0-24) ise ikinci dönem notu orta olunca geçilirken artık geçilemiyor. Birinci dönem 35, ikinci dönem 45 not almak veya birinci dönem notu 35'den az ise ikinci dönem en az 70 almak gerekiyor.
- Başarısız dersi olanların ortalamayla sınıf geçmesi bazı liselerde kolaylaştırılıyor. Başarısız dersi olanlardan 'Yılsonu Başarı Puanı'(YBP) Fen liseleri ve Sosyal Bilimler liselerinde 3.50; Anadolu türü liseler ile önünde yabancı dil hazırlık sınıfı bulunan liselerde 3.00; genel liseler, Güzel Sanatlar ve Spor liseleri ile mesleki ve teknik liselerde 2.50 olan öğrenciler ortalama ile sınıflarını geçerken yeni durumda ayrım yapılmaksızın bütün liselerde YBP'si 50 olanlar başarısız dersi olsa dahi sınıf geçebiliyor.
- Sorumlu geçmede ders sayısı arttırılıyor. Şu anda sınıfını geçemeyen öğrencilerden, alt sınıflar da dahil toplam 5 dersten fazla başarısız olanlar sınıf tekrarı yaparken bu sınır 6 derse çıkarılıyor. Öğrenci okuduğu sınıfta 4, alttan kalan 2 ders olmak üzere toplam 6 dersten başarısız olsa dahi sınıfını sorumlu geçebiliyor. Yani öğrenci ancak toplam 7 dersten başarısız olursa sınıf tekrarı yapıyor. Daha önce 9. Sınıfta 3, 10 ve 11. Sınıfta 2 dersi başarısız olanlar sınıf geçebilirken yeni düzenlemede bu ayrım kaldırılarak 4'e çıkarılıyor.
Amaç çocuğu okula bağlamak
Ercan Türk (Ortaöğretim Genel Müdürü): Örgün eğitimde çocuğun eğitim alması esastır. Öğrenimi böyle tamamlamasını istiyoruz. Okulda müfredatı esas alan öğretimin çocuklar için faydalı olduğuna inanıyoruz. Amaç, çocuğu okula bağlamak. Müfredat esaslı, okulda öğrendiği dersinde yaptığı projelerle, ders ve diğer takviye mahiyetindeki kurslara ihtiyaç duymadan dersi izleyip, takip ederse, öğretmenini dinlerse başarabilir. Taslağı ilgili kurumlara gönderdik. Oradan gelen eleştirilere göre düzenleme yaparız. Tüm prosedürlerimiz çocuklarımızın sınıfta kalmaması için hazırlanıyor. Kalırsa da sistem dışına itilmeyecek, Açıköğretim marifetiyle eğitime devam edecek.
İlişiği kesmek yanlış
Doğan Ceylan (Müfettişler Derneği Başkanı): Taslağın genelinde önemli bir eksiklik var. Birçok maddede devamsızlık veya başarısızlık nedeniyle öğrencilerin okulla ilişiğinin kesileceği belirtiliyor. Oysa zorunlu eğitim 12 yıla çıkarıldı. Bu öğrencilerin, zorunlu eğitimlerini tamamlamaları gerekiyor. Eskiden olduğu gibi tasdikname vererek okuldan ilişiğini kesmek yanlış. Hiç olmazsa bu durumdaki öğrencilerin nakillerinin Açık Öğretim Lisesi'ne yapılacağına ilişkin bir maddenin yönetmeliğe konulması gerekli.
(hürriyeteğitim)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanlığı Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği sil baştan değişiyor. Yeni yönetmelikle başarılı öğrencilere prim uygulaması geliyor.
Bakanlık sivil toplum kuruluşlarından, sendikalardan taslakla ilgili öneriler almaya devam ediyor. Taslakta başarılı öğrencinin 3 yılda liseyi bitirmesi, ders saatinin 45 dakikadan 40 dakikaya indirilmesi, devamsızlık süresinin artması öngörülüyor. Bakanlık, eğitimcilerden Ortaöğretim Kurumları Yönetmelik taslağını bu hafta sonuna kadar inceleyip, görüşlerini bildirmelerini istedi. Bu yönetmelik, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkartılmasıyla ortaöğretimin uyarlanmasını, değişik türdeki lise yönetmeliklerinin tek yönetmelikte birleştirilmesini sağlıyor. Taslağa göre ortaöğretimde yapılacak önemli değişiklikler şöyle:
- Başarılı öğrencilere liseyi 3 yılda bitirme hakkı verilerek erken mezun olma imkanı getiriliyor.
- Sınıf mevcutları fen liseleri ile sosyal bilimler liselerinde daha önce en fazla 26 olabilirken 30'a çıkarılıyor.
- Ders saatleri 45 dakikadan 40'a düşürülüyor.
- Özürsüz devamsızlıktan kalma süresi önce 20 gün iken, bir ders yılının dörte birine yani 45 güne çıkarılıyor.
- Puanla değerlendirme sisteminde değişiklik yapılıyor. Şu anda puan olarak 0-24 'Etkisiz' 25-44 'Geçmez' iken yeni şekliyle 0-44 'geçmez' oluyor.
- Ders yılı sonunda bir dersten başarılı olma kriterleri değişiyor. Mevcut haliyle birinci dönem notu etkisiz (0-24) ise ikinci dönem notu orta olunca geçilirken artık geçilemiyor. Birinci dönem 35, ikinci dönem 45 not almak veya birinci dönem notu 35'den az ise ikinci dönem en az 70 almak gerekiyor.
- Başarısız dersi olanların ortalamayla sınıf geçmesi bazı liselerde kolaylaştırılıyor. Başarısız dersi olanlardan 'Yılsonu Başarı Puanı'(YBP) Fen liseleri ve Sosyal Bilimler liselerinde 3.50; Anadolu türü liseler ile önünde yabancı dil hazırlık sınıfı bulunan liselerde 3.00; genel liseler, Güzel Sanatlar ve Spor liseleri ile mesleki ve teknik liselerde 2.50 olan öğrenciler ortalama ile sınıflarını geçerken yeni durumda ayrım yapılmaksızın bütün liselerde YBP'si 50 olanlar başarısız dersi olsa dahi sınıf geçebiliyor.
- Sorumlu geçmede ders sayısı arttırılıyor. Şu anda sınıfını geçemeyen öğrencilerden, alt sınıflar da dahil toplam 5 dersten fazla başarısız olanlar sınıf tekrarı yaparken bu sınır 6 derse çıkarılıyor. Öğrenci okuduğu sınıfta 4, alttan kalan 2 ders olmak üzere toplam 6 dersten başarısız olsa dahi sınıfını sorumlu geçebiliyor. Yani öğrenci ancak toplam 7 dersten başarısız olursa sınıf tekrarı yapıyor. Daha önce 9. Sınıfta 3, 10 ve 11. Sınıfta 2 dersi başarısız olanlar sınıf geçebilirken yeni düzenlemede bu ayrım kaldırılarak 4'e çıkarılıyor.
Amaç çocuğu okula bağlamak
Ercan Türk (Ortaöğretim Genel Müdürü): Örgün eğitimde çocuğun eğitim alması esastır. Öğrenimi böyle tamamlamasını istiyoruz. Okulda müfredatı esas alan öğretimin çocuklar için faydalı olduğuna inanıyoruz. Amaç, çocuğu okula bağlamak. Müfredat esaslı, okulda öğrendiği dersinde yaptığı projelerle, ders ve diğer takviye mahiyetindeki kurslara ihtiyaç duymadan dersi izleyip, takip ederse, öğretmenini dinlerse başarabilir. Taslağı ilgili kurumlara gönderdik. Oradan gelen eleştirilere göre düzenleme yaparız. Tüm prosedürlerimiz çocuklarımızın sınıfta kalmaması için hazırlanıyor. Kalırsa da sistem dışına itilmeyecek, Açıköğretim marifetiyle eğitime devam edecek.
İlişiği kesmek yanlış
Doğan Ceylan (Müfettişler Derneği Başkanı): Taslağın genelinde önemli bir eksiklik var. Birçok maddede devamsızlık veya başarısızlık nedeniyle öğrencilerin okulla ilişiğinin kesileceği belirtiliyor. Oysa zorunlu eğitim 12 yıla çıkarıldı. Bu öğrencilerin, zorunlu eğitimlerini tamamlamaları gerekiyor. Eskiden olduğu gibi tasdikname vererek okuldan ilişiğini kesmek yanlış. Hiç olmazsa bu durumdaki öğrencilerin nakillerinin Açık Öğretim Lisesi'ne yapılacağına ilişkin bir maddenin yönetmeliğe konulması gerekli.
(hürriyeteğitim)
Son Güncelleme: Çarşamba, 02 May 2012 11:50
Gösterim: 5834
Milliyet Yazarı Mehmet Tezkan’ın bugünkü yazısı.
Okula başlama yaşını beşe çektik.. Durun onlar anne kuzusu, okul yaşında değiller itirazını hayata bir yıl erken atılacaklar daha ne istiyorsunuz sesleriyle susturduk!..
Böylece ortaokula başlama yaşı da dokuza indi..
Liseye gitme yaşı 13 oldu..
17’de iş tamam.. Kesintili zorunlu eğitim bitiyor.. Diploma alınıyor..
Haa.. Bu arada son dört yılı evde de geçirebilirsin.. Okula gitmene gerek yok..
Ara sıra televizyona takıl yeter!..
Peki okula gitmek isteyenler ne yapacak?
Ne anlamda ne yapacak!..
Evlenemeyecekler mi?
Liseye gittikleri için 17 yaşına kadar beklesinler mi? Mağdur mu olsunlar!..
* * *
Milli Eğitim Bakanlığı bu sorunu da çözdü.. Yönetmelikle lisede evli olma yasağını kaldırıyor..
Evlilere liseye gitme hakkı tanıyor..
Eğitim adına önemli bir adım!..
Onlar daha çocuk demeyin; bu sayede evlilik hayatına da bir iki yıl önce başlayacaklar; daha ne istiyorsunuz ki!..
15 yaşına gelen evlenmek için liseden mezun olmayı beklemeyecek..
***
Bence burada kalmamalı..
Madem hayatı hep öne çekiyoruz, madem liseliye evlilik izni çıktı, çocuk yapma izni de verilmeli!..
Haliyle, çocuk yapma yaşını da öne çekmeliyiz..
15 yaşında evlenen liseyi bitirene kadar nasıl bekleyecek?
Beklemeye niyet etse bile ya kaçak maçak olursa!..
Sonra Milli Eğitim Bakanlığı ‘evlen ama çocuk yapma’ diyemez, insan haklarına aykırı olur!..
Bu kürtajı teşvik anlamına gelir ki iyi olmaz!..
Peki ne yapmalı?
Bakanlık bu meseleyi de çözmeli.. Lise yönetmeliğine iki satır daha eklerse iş hallolur..
Doğum izni sorunu çözer!..
Kız çocuklarını üç ay izin kurtarır.. O dönemi TV’den izlerler.. Ha bir de süt izni lazım tabii..
Aman unutmasınlar!..
Taksim Meydanı nelere tanık oldu
Dün şu gerçeği gördük..
Türkiye’de sivil toplum var.. Öyle eften püften değil, güçlü damar.. Her fırsatta dayak atılsa da, siyasal iktidarlar tarafından sevilmese de, günah keçisi yapılsa da..
Kimi zaman darbe yanlısı...
Kimi zaman terör örgütü gibi gösterilse de..
Muhalif bir güç olarak varlar.. Meydandalar..
Sendika kıyafetiyle oradalar, dernek görüntüsüyle oradalar, öğrenci birliği kimliğiyle oradalar, futbol kulübü formasıyla oradalar..
Bi şekilde oradalar..
Dün de oradaydılar, Taksim’deydiler..
1977’den sonraki en büyük kutlamaya imza attılar..
***
Dün şu gerçeği de gördük..
1 Mayıs demek Taksim demek.. Demek ki bundan o meydanın adı yılda bir gün 1 Mayıs meydanı olacak..
***
Peki başka ne gördük..
Geçen yıl açılan dev pankartta ‘1977’nin katilleri yakalansın’ yazıyordu.. Bu yıl; ‘1977’nin katilleri yargılansın’ yazılmış..
Demek ki katil belli!..
Devlet de biliyor galiba.. Asker biliyor galiba.. Genelkurmay, katliamı soran mahkemeye ‘devlet sırrı okuyun hemen geri verin’ kaydıyla MİT’in raporunu mevcutlu yolladığına göre!..
Öyle veya böyle..
Dün Taksim’e gelen kime sorsanız devletin işi derdi.. Dediler de zaten!..
Genel kanı bu..
***
Daha başka ne gördük..
İşçi sınıfının örgütlü gücünü kaybettiğini gördük.. 35 yılda küçüle küçüle minnacık kaldıklarına tanık olduk..
Rakam vereyim..
1980’de nüfus 44 milyon, işçi sayısı 5 milyon.. O yıl, DİSK 500 bin, Türk-iş 1 milyon 500 bin işçi için toplu sözleşmeye imza atıyor..
Günümüze gelelim..
Nüfus 75 milyona ulaştı, 13 milyon işçiden söz ediliyor.. Ama.. DİSK 200 bin, Türk-iş 300 bin, Hak-iş 150 bin işçinin toplu sözleşmesine imza attı..
Gerisi..
Sen sağ ben selamet..
***
Başka..
Geçen yıl da gelmişlerdi ama sayıları azdı.. Araya karıştılar.. Bu yıl sayıları fazlaydı, damga vurarak meydana çıktılar.. 1 Mayıslarda artık biz de varız dediler..
Onlara anti-emperyalist Müslüman gençler deniyor..
Gelerek, özeleştiri yaparak solcu gençlerden 40 yılın, 45 yılın özrünü dilediler..
Hoştu, anlamlıydı..
***
Başka, başka..
Meydanda hem Türkçe vardı hem Kürtçe vardı.. Ama en çok barış isteği vardı..
(Mehmet Tezkan-milliyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milliyet Yazarı Mehmet Tezkan’ın bugünkü yazısı.
Okula başlama yaşını beşe çektik.. Durun onlar anne kuzusu, okul yaşında değiller itirazını hayata bir yıl erken atılacaklar daha ne istiyorsunuz sesleriyle susturduk!..
Böylece ortaokula başlama yaşı da dokuza indi..
Liseye gitme yaşı 13 oldu..
17’de iş tamam.. Kesintili zorunlu eğitim bitiyor.. Diploma alınıyor..
Haa.. Bu arada son dört yılı evde de geçirebilirsin.. Okula gitmene gerek yok..
Ara sıra televizyona takıl yeter!..
Peki okula gitmek isteyenler ne yapacak?
Ne anlamda ne yapacak!..
Evlenemeyecekler mi?
Liseye gittikleri için 17 yaşına kadar beklesinler mi? Mağdur mu olsunlar!..
* * *
Milli Eğitim Bakanlığı bu sorunu da çözdü.. Yönetmelikle lisede evli olma yasağını kaldırıyor..
Evlilere liseye gitme hakkı tanıyor..
Eğitim adına önemli bir adım!..
Onlar daha çocuk demeyin; bu sayede evlilik hayatına da bir iki yıl önce başlayacaklar; daha ne istiyorsunuz ki!..
15 yaşına gelen evlenmek için liseden mezun olmayı beklemeyecek..
***
Bence burada kalmamalı..
Madem hayatı hep öne çekiyoruz, madem liseliye evlilik izni çıktı, çocuk yapma izni de verilmeli!..
Haliyle, çocuk yapma yaşını da öne çekmeliyiz..
15 yaşında evlenen liseyi bitirene kadar nasıl bekleyecek?
Beklemeye niyet etse bile ya kaçak maçak olursa!..
Sonra Milli Eğitim Bakanlığı ‘evlen ama çocuk yapma’ diyemez, insan haklarına aykırı olur!..
Bu kürtajı teşvik anlamına gelir ki iyi olmaz!..
Peki ne yapmalı?
Bakanlık bu meseleyi de çözmeli.. Lise yönetmeliğine iki satır daha eklerse iş hallolur..
Doğum izni sorunu çözer!..
Kız çocuklarını üç ay izin kurtarır.. O dönemi TV’den izlerler.. Ha bir de süt izni lazım tabii..
Aman unutmasınlar!..
Taksim Meydanı nelere tanık oldu
Dün şu gerçeği gördük..
Türkiye’de sivil toplum var.. Öyle eften püften değil, güçlü damar.. Her fırsatta dayak atılsa da, siyasal iktidarlar tarafından sevilmese de, günah keçisi yapılsa da..
Kimi zaman darbe yanlısı...
Kimi zaman terör örgütü gibi gösterilse de..
Muhalif bir güç olarak varlar.. Meydandalar..
Sendika kıyafetiyle oradalar, dernek görüntüsüyle oradalar, öğrenci birliği kimliğiyle oradalar, futbol kulübü formasıyla oradalar..
Bi şekilde oradalar..
Dün de oradaydılar, Taksim’deydiler..
1977’den sonraki en büyük kutlamaya imza attılar..
***
Dün şu gerçeği de gördük..
1 Mayıs demek Taksim demek.. Demek ki bundan o meydanın adı yılda bir gün 1 Mayıs meydanı olacak..
***
Peki başka ne gördük..
Geçen yıl açılan dev pankartta ‘1977’nin katilleri yakalansın’ yazıyordu.. Bu yıl; ‘1977’nin katilleri yargılansın’ yazılmış..
Demek ki katil belli!..
Devlet de biliyor galiba.. Asker biliyor galiba.. Genelkurmay, katliamı soran mahkemeye ‘devlet sırrı okuyun hemen geri verin’ kaydıyla MİT’in raporunu mevcutlu yolladığına göre!..
Öyle veya böyle..
Dün Taksim’e gelen kime sorsanız devletin işi derdi.. Dediler de zaten!..
Genel kanı bu..
***
Daha başka ne gördük..
İşçi sınıfının örgütlü gücünü kaybettiğini gördük.. 35 yılda küçüle küçüle minnacık kaldıklarına tanık olduk..
Rakam vereyim..
1980’de nüfus 44 milyon, işçi sayısı 5 milyon.. O yıl, DİSK 500 bin, Türk-iş 1 milyon 500 bin işçi için toplu sözleşmeye imza atıyor..
Günümüze gelelim..
Nüfus 75 milyona ulaştı, 13 milyon işçiden söz ediliyor.. Ama.. DİSK 200 bin, Türk-iş 300 bin, Hak-iş 150 bin işçinin toplu sözleşmesine imza attı..
Gerisi..
Sen sağ ben selamet..
***
Başka..
Geçen yıl da gelmişlerdi ama sayıları azdı.. Araya karıştılar.. Bu yıl sayıları fazlaydı, damga vurarak meydana çıktılar.. 1 Mayıslarda artık biz de varız dediler..
Onlara anti-emperyalist Müslüman gençler deniyor..
Gelerek, özeleştiri yaparak solcu gençlerden 40 yılın, 45 yılın özrünü dilediler..
Hoştu, anlamlıydı..
***
Başka, başka..
Meydanda hem Türkçe vardı hem Kürtçe vardı.. Ama en çok barış isteği vardı..
(Mehmet Tezkan-milliyet)
Son Güncelleme: Çarşamba, 02 May 2012 09:21
Gösterim: 2318
ABD’de ancak Hoolywood filmlerinde rastlanan bir olay gerçekleşti. ABD’nin Tacoma şehrinde yaşayan Jason Padgett 10 yıl önce bir barın önünde saldırıya uğradı ve komaya girdi uyandığında kafasına aldığı darbeler sonucu bir matematik dahisi olmuştu.
ABD’nin Tacoma şehrinde yaşayan Jason Padgett 10 yıl önce bir barın önünde saldırıya uğradı. Deri ceketini almak isteyen saldırganlardan öldüresiye dayak yiyen Padgett komaya girdi.
Padgett yaşam savaşını kazanmakla kalmayıp uyandığında beyninin farklı bir yerini kullanabildiğini fark etti. O artık bir matematik dahisiydi.
41 yaşındaki Padgett aklında beliren formülleri görselleştirebiliyor ve şemalara dökebiliyor.
Padgett’in beyninin nasıl çalıştığını anlamak için bir dizi test gerçekleştiren Psikoloji Profesörü Berit Brogaard Padgett’in kafasına aldığı darbelerden sonra beyninde normal insanların çalıştıramadığı iki bölümü çalıştırmaya başlamıştı.
(ntvmsnbc)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
ABD’de ancak Hoolywood filmlerinde rastlanan bir olay gerçekleşti. ABD’nin Tacoma şehrinde yaşayan Jason Padgett 10 yıl önce bir barın önünde saldırıya uğradı ve komaya girdi uyandığında kafasına aldığı darbeler sonucu bir matematik dahisi olmuştu.
ABD’nin Tacoma şehrinde yaşayan Jason Padgett 10 yıl önce bir barın önünde saldırıya uğradı. Deri ceketini almak isteyen saldırganlardan öldüresiye dayak yiyen Padgett komaya girdi.
Padgett yaşam savaşını kazanmakla kalmayıp uyandığında beyninin farklı bir yerini kullanabildiğini fark etti. O artık bir matematik dahisiydi.
41 yaşındaki Padgett aklında beliren formülleri görselleştirebiliyor ve şemalara dökebiliyor.
Padgett’in beyninin nasıl çalıştığını anlamak için bir dizi test gerçekleştiren Psikoloji Profesörü Berit Brogaard Padgett’in kafasına aldığı darbelerden sonra beyninde normal insanların çalıştıramadığı iki bölümü çalıştırmaya başlamıştı.
(ntvmsnbc)
Son Güncelleme: Salı, 01 May 2012 18:15
Gösterim: 1681