Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Zonguldak'ın Çaycuma ilçesinde yalnız başına yaşayan sınıf öğretmeni evinde ölü bulundu.
İlçeye bağlı Çayır köyündeki ilkokulda sınıf öğretmeni olarak görev yapan Burhan Özkan (57), okulların yarı yıl tatilinin ardından eğitim-öğretime açılmasına rağmen okula gelmedi.
Bunun üzerine Özkan'ın mesai arkadaşları, cep telefonundan kendisine ulaşamayınca durumu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne ve polis ekiplerine bildirdi.
İlçe merkezinde oturan Özkan'ın evinin kapısını çilingir yardımıyla açıp eve giren ekipler, Özkan'ın cesediyle karşılaştı.
Özkan'ın cesedi, sağlık ekipleri tarafından Çaycuma Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.
Özkan'ın ölüm nedeni, yapılacak otopsiden belli olacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Zonguldak'ın Çaycuma ilçesinde yalnız başına yaşayan sınıf öğretmeni evinde ölü bulundu.
İlçeye bağlı Çayır köyündeki ilkokulda sınıf öğretmeni olarak görev yapan Burhan Özkan (57), okulların yarı yıl tatilinin ardından eğitim-öğretime açılmasına rağmen okula gelmedi.
Bunun üzerine Özkan'ın mesai arkadaşları, cep telefonundan kendisine ulaşamayınca durumu İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü'ne ve polis ekiplerine bildirdi.
İlçe merkezinde oturan Özkan'ın evinin kapısını çilingir yardımıyla açıp eve giren ekipler, Özkan'ın cesediyle karşılaştı.
Özkan'ın cesedi, sağlık ekipleri tarafından Çaycuma Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.
Özkan'ın ölüm nedeni, yapılacak otopsiden belli olacak.
Son Güncelleme: Salı, 12 Şubat 2013 08:29
Gösterim: 1613
Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in “Engelliler öğretmenlik yapamaz” açıklaması başına iş açtı. Başbakan Erdoğan, bakanlık döneminde yaptığı bu açıklaması nedeniyle Dinçer hakkında inceleme başlattı.
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın Milli Eğitim Bakanlığı’nın eski Bakan Ömer Dinçer döneminde TBMM Dilekçe Komisyonu’na verdiği, “Öğretmenlik bedensel engeli bulunanlar tarafından icra edilebilecek mesleklerden değildir” yanıtına tepki gösterdiği ortaya çıktı.
Erdoğan’ın, Komisyon Başkanı Mehmet Daniş’i iki kez arayarak “Böyle bir yanıt var mı? Bu doğru mu?” diye sorduğu öğrenildi.
Karaman’dan İsmail Kılınçarslan, “engelli öğretmen alımı yapılması” isteğiyle Komisyona bir dilekçe yazdı. Kılınçarslan’ın talebini işleme koyan Komisyon, MEB’den görüş istedi. MEB’den alınan cevabi yazıda, şunlar kaydedildi:
“Geçmişteki uygulamalar öğretmenlik mesleğinin bedensel engeli bulunanlar tarafından icra edilebilecek mesleklerden olmadığını gösterdiği, bu nedenle, özürlü öğretmen istihdam edilmesi yerine, özürlü personel istihdamına ilişkin kontenjanın eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfı dışındaki diğer hizmet sınıflarında istihdam edilecek özürlülere ayrılması düşünülmüştür.”
Başbakan arayıp sordu, "doğru mu?"
Komisyon, MEB’den aldığı yanıt doğrultusunda dilekçe ile ilgili başka bir işlem yapılamayacağına kararını verdi. Haberin Hürriyet’ten yayınlanmasının ardından Başbakan Erdoğan’ın iki kez Komisyon Başkanı Daniş’i arayarak bilgi aldığı öğrenildi. Başbakan Erdoğan görüşmede Daniş’e, MEB’den gelen yazı için “Böyle bir yanıt var mı? Bu doğru mu?” diye sordu.
Bu görüşmelerin ardından Ak Parti Sosyal İşler Başkanlığı devreye girerek bir çalışma yaptı ve engellilerin öğretmen olarak atanmalarının önünde yasal bir engel bulunmadığı görüşünde birleşildi. Şubat başlarında MEB’in engelli öğretmen atayacağı yönünde açıklama yapıldı.
Engelliler öğretmenlik yapamaz
Telefonla ulaştığımız dilekçenin sahibi engelli Fransızca öğretmeni Kılınçarslan, Hürriyet’e şunları kaydetti:
“Eski Bakan Ömer Dinçer ‘engelliden öğretmen olmaz’ dedi. Nabi Avcı’nın gelmesi bizim için şans oldu. Hemen bir düzenleme yapıldı. Madem olamıyor ben beş sene üniversiteyi nasıl okudum ve diplomayı alabildim? Niçin öğretmen diploması verildi? Dilekçeme verilen yanıt üzerine dava açmayı planlıyordum, tam o sırada Bakan değişikliği gerçekleşti ve bundan vazgeçtim. Dilekçem etkili oldu ve böyle bir düzenleme yapılacağı için teşekkür ediyorum.”
(hürriyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Eski Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in “Engelliler öğretmenlik yapamaz” açıklaması başına iş açtı. Başbakan Erdoğan, bakanlık döneminde yaptığı bu açıklaması nedeniyle Dinçer hakkında inceleme başlattı.
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ın Milli Eğitim Bakanlığı’nın eski Bakan Ömer Dinçer döneminde TBMM Dilekçe Komisyonu’na verdiği, “Öğretmenlik bedensel engeli bulunanlar tarafından icra edilebilecek mesleklerden değildir” yanıtına tepki gösterdiği ortaya çıktı.
Erdoğan’ın, Komisyon Başkanı Mehmet Daniş’i iki kez arayarak “Böyle bir yanıt var mı? Bu doğru mu?” diye sorduğu öğrenildi.
Karaman’dan İsmail Kılınçarslan, “engelli öğretmen alımı yapılması” isteğiyle Komisyona bir dilekçe yazdı. Kılınçarslan’ın talebini işleme koyan Komisyon, MEB’den görüş istedi. MEB’den alınan cevabi yazıda, şunlar kaydedildi:
“Geçmişteki uygulamalar öğretmenlik mesleğinin bedensel engeli bulunanlar tarafından icra edilebilecek mesleklerden olmadığını gösterdiği, bu nedenle, özürlü öğretmen istihdam edilmesi yerine, özürlü personel istihdamına ilişkin kontenjanın eğitim ve öğretim hizmetleri sınıfı dışındaki diğer hizmet sınıflarında istihdam edilecek özürlülere ayrılması düşünülmüştür.”
Başbakan arayıp sordu, "doğru mu?"
Komisyon, MEB’den aldığı yanıt doğrultusunda dilekçe ile ilgili başka bir işlem yapılamayacağına kararını verdi. Haberin Hürriyet’ten yayınlanmasının ardından Başbakan Erdoğan’ın iki kez Komisyon Başkanı Daniş’i arayarak bilgi aldığı öğrenildi. Başbakan Erdoğan görüşmede Daniş’e, MEB’den gelen yazı için “Böyle bir yanıt var mı? Bu doğru mu?” diye sordu.
Bu görüşmelerin ardından Ak Parti Sosyal İşler Başkanlığı devreye girerek bir çalışma yaptı ve engellilerin öğretmen olarak atanmalarının önünde yasal bir engel bulunmadığı görüşünde birleşildi. Şubat başlarında MEB’in engelli öğretmen atayacağı yönünde açıklama yapıldı.
Engelliler öğretmenlik yapamaz
Telefonla ulaştığımız dilekçenin sahibi engelli Fransızca öğretmeni Kılınçarslan, Hürriyet’e şunları kaydetti:
“Eski Bakan Ömer Dinçer ‘engelliden öğretmen olmaz’ dedi. Nabi Avcı’nın gelmesi bizim için şans oldu. Hemen bir düzenleme yapıldı. Madem olamıyor ben beş sene üniversiteyi nasıl okudum ve diplomayı alabildim? Niçin öğretmen diploması verildi? Dilekçeme verilen yanıt üzerine dava açmayı planlıyordum, tam o sırada Bakan değişikliği gerçekleşti ve bundan vazgeçtim. Dilekçem etkili oldu ve böyle bir düzenleme yapılacağı için teşekkür ediyorum.”
(hürriyet)
Son Güncelleme: Salı, 12 Şubat 2013 08:25
Gösterim: 2521
Okul Sütü Programı kapsamında dağıtılan sütlerin, açıldıktan sonra hemen içirilmesi gerektiği bildirildi.
Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Obezite, Diyabet ve Metabolik Hastalıklar Daire Başkanı Dr. Nazan Yardım, AA muhabirine yaptığı açıklamada, laktoz intoleransının süt şekerini parçalayan laktaz enziminin vücutta olmaması ya da az olması olduğunu belirtti.
Bunun kalıtsal olabildiğini, 2 yaşından sonra enzimin azalması sonucu ortaya çıkabildiğini veya bazı hastalıklarla birlikte görüldüğünü ifade eden Yardım, çocuklar büyüdükçe bu enzimin azaldığını dile getirerek, ''Bebeklikte bu enzimin aktivitesi çok ancak 2 yaşından sonra çocukların anne sütüne ihtiyacı azaldığı için bu enzimin de aktivitesi azalıyor'' dedi.
Enzimin ırklara göre de farklı düzeyde bulunduğuna dikkati çeken Yardım, laktoz intoleransının Avrupa'da yüzde 20'nin üzerinde, Uzakdoğu ve Asya'da ise yüzde 90 oranlarında görüldüğü belirtti.
Yardım, çocukların sağlıklı olması, gelişmesi için beslenmenin çok önemli olduğunu vurgulayarak, ''Süt, birçok mineral, vitamin ve protein açısından sağlıklı bir beslenme aracı. Uzmanlar tarafından zaten çocukların günde 2 bardak süt içmeleri önerilir. Dolayısıyla bizler de çocukların beslenmesine katkı sağlanması için bu süt programında, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı ile ortak hareket ediyoruz ve bu programın da herkes tarafından desteklenmesini bekliyoruz'' diye konuştu.
Kişi başına süt tüketiminin Türkiye'de 23 ila 26 litre civarında olduğununu anlatan Yardım, bu oranın İngiltere'de 80 litrenin üzerinde, Avustralya'da 100 litrenin üzerinde bulunduğunu aktardı.
Türkiye'de 2010'da yapılan besin tüketim araştırmasının yayınlanmamış ön sonuçlarına göre ise süt ve yoğurdun birlikte tüketimi kişi başına günlük 106 gram civarında olduğunu kaydeden Yardım, çok temel olan bir besininin ülke olarak çok tüketilmediğini ifade etti.
Yardım, çocukların kemik ve beyin gelişimi için proteinlerin temel olduğunu, proteinin sütte yüksek oranlarda bulunduğunu, bu nedenle bu programı çok önemsediklerini söyledi.
Geçen yıl dağıtılan sütlerden zehirlenmenin yaşanmadığına dikkati çeken Nazan Yardım, böyle bir durumda, zaten bunun kamuoyuna açıklanacağını, geçen yılki vakalarda görülen durumun sütün tolere edilememesi olduğunu vurguladı.
Hem Milli Eğitim Bakanlığı hem Sağlık Bakanlığı hem de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın bu konuda çalışma yaptığına dikkati çeken Yardım, yapılan analizler sonucunda herhangi bir soruna rastlanılmadığını söyledi.
Şikayetler üzerine yapılan incelemelerde vakaların laktoz intoleransına işaret ettiğini ifade eden Yardım, ''İntolerans belirtileri genellikle 30 dakika ile 2 saat sonra başlıyor. Bulantı, karın ağrısı, bazen ishal, gaz şikayeti olabilir. Süt içtikten sonra yetişkinlerde derler 'bana süt dokunuyor' diye aslında 'dokunuyor' ifadesi tam bu dediğimiz rahatsızlıkların o kişide ortaya çıkmasıdır'' diye konuştu.
Süt içmeye devam ettikçe, enzim aktivitesi de artıyor
Araştırmaların laktoz intoleransı olan kişilerde bile 1 bardak sütün tolere edilebileceğini ortaya koyduğunu belirten Yardım, ''Süt içmeye devam ettiğinizde enzim aktivitesi de artıyor. Enzim, sütü içtiğinizde bağırsaklardan emilimini kolaylaştırır. Dolayısıyla bu şikayetler olmuyor'' şeklinde konuştu.
Süt dağıtımı başlamadan önce öğretmenlerin öncelikle ailelere izin formlarını doldurtmaları gerektiğini ifade eden Yardım, süt kutularının açılmadan mutlaka incelemesi gerektiğini söyledi. Kutuların bozulmamış ve hava almamış olmasına, ambalajlarda bombaj, şişme veya herhangi bir ezikliğin bulunmamasına dikkat edilmesini isteyen Yardım, ''Öğretmenlerin, sütleri mutlaka bir ders boyunca içirmelerini istiyoruz. Ne çok daha hızlı ne çok daha yavaş, bir ders boyunca bitirmelerini istiyoruz. Eğer mümkünse süt yanında bir şey yenilebilir. Yani süt sabah açıldı, çocuk sınıfta bıraktı, sonra gitti geldi, içti olmayacak'' dedi.
Herhangi bir şikayet olduğunda, şikayetlerin önemine göre çocukların sağlık kuruluşları veya aile hekimlerine yönlendirebileceklerini söyledi.
Öğretmenler de veliler de daha bilinçli
Dr. Yardım, üç bakanlığın da daha önceki uygulamalardan daha tecrübeli olduğunu belirterek, velilerin rahat olmasını istedi.
Yardım Şöyle devam etti:
''Şu anda sütten zehirlenme riski yok. Çünkü zehirlenme dediğiniz şey patojen bir mikrobun süte bulaşması. Şu anda sütler son derece güvenli, steril, marketlerdeki sütler gibi üretiliyor. Böyle bir ihtimal yok. Marketlerdeki UHT yöntemiyle uzun ömürlü süt ne ise aynı şekilde üretiliyor. Bu daha özel üretim içinde süt tozu yok mesela. Dolayısıyla sütler güvenli. Ama laktoz intoleransı yüzde 20'nin üzerinde görülüyor. Yani 100 kişiden 20'sinde sütün dokunması durumunu zaten bekliyorsunuz. Dolayısıyla böyle bir durum olduğunda ailelerin panik yapmasına gerek yok. Ama çocukların süt içmesine ara verilebilir. 17 milyon öğrencinin 6 milyonuna bu program yapılıyor. 6 milyon çocuktan elbette sütün dediğimiz sıkıntılı durumu olabilir. Bunu zehirlenmeye bağlamak doğru değil. Vatandaşlar çok rahat olsun akıllarına şöyle bir şey gelmesin 'tarihi geçmiş sütler mi' hayır bunlar özel üretim sütlerdir. 'Mutlaka mikrobik bir şey var ama bu basınla paylaşılmıyor, vatandaşlarımıza söylenmiyor, bazı şeyler gizleniyor', hiç böyle bir şey yok, her Bakanlık gerçekten bu konuda son derece açık davranıyor. Vatandaşların sağlığını gerçekten önemsiyoruz. Akıllarına herhangi bir soru işaretinin gelmesine gerek yok. Marketlerden aldıkları süt ne kadar güvenli ise bu sütler de o kadar güvenli.''
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Okul Sütü Programı kapsamında dağıtılan sütlerin, açıldıktan sonra hemen içirilmesi gerektiği bildirildi.
Sağlık Bakanlığı Türkiye Halk Sağlığı Kurumu Obezite, Diyabet ve Metabolik Hastalıklar Daire Başkanı Dr. Nazan Yardım, AA muhabirine yaptığı açıklamada, laktoz intoleransının süt şekerini parçalayan laktaz enziminin vücutta olmaması ya da az olması olduğunu belirtti.
Bunun kalıtsal olabildiğini, 2 yaşından sonra enzimin azalması sonucu ortaya çıkabildiğini veya bazı hastalıklarla birlikte görüldüğünü ifade eden Yardım, çocuklar büyüdükçe bu enzimin azaldığını dile getirerek, ''Bebeklikte bu enzimin aktivitesi çok ancak 2 yaşından sonra çocukların anne sütüne ihtiyacı azaldığı için bu enzimin de aktivitesi azalıyor'' dedi.
Enzimin ırklara göre de farklı düzeyde bulunduğuna dikkati çeken Yardım, laktoz intoleransının Avrupa'da yüzde 20'nin üzerinde, Uzakdoğu ve Asya'da ise yüzde 90 oranlarında görüldüğü belirtti.
Yardım, çocukların sağlıklı olması, gelişmesi için beslenmenin çok önemli olduğunu vurgulayarak, ''Süt, birçok mineral, vitamin ve protein açısından sağlıklı bir beslenme aracı. Uzmanlar tarafından zaten çocukların günde 2 bardak süt içmeleri önerilir. Dolayısıyla bizler de çocukların beslenmesine katkı sağlanması için bu süt programında, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı ile ortak hareket ediyoruz ve bu programın da herkes tarafından desteklenmesini bekliyoruz'' diye konuştu.
Kişi başına süt tüketiminin Türkiye'de 23 ila 26 litre civarında olduğununu anlatan Yardım, bu oranın İngiltere'de 80 litrenin üzerinde, Avustralya'da 100 litrenin üzerinde bulunduğunu aktardı.
Türkiye'de 2010'da yapılan besin tüketim araştırmasının yayınlanmamış ön sonuçlarına göre ise süt ve yoğurdun birlikte tüketimi kişi başına günlük 106 gram civarında olduğunu kaydeden Yardım, çok temel olan bir besininin ülke olarak çok tüketilmediğini ifade etti.
Yardım, çocukların kemik ve beyin gelişimi için proteinlerin temel olduğunu, proteinin sütte yüksek oranlarda bulunduğunu, bu nedenle bu programı çok önemsediklerini söyledi.
Geçen yıl dağıtılan sütlerden zehirlenmenin yaşanmadığına dikkati çeken Nazan Yardım, böyle bir durumda, zaten bunun kamuoyuna açıklanacağını, geçen yılki vakalarda görülen durumun sütün tolere edilememesi olduğunu vurguladı.
Hem Milli Eğitim Bakanlığı hem Sağlık Bakanlığı hem de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı'nın bu konuda çalışma yaptığına dikkati çeken Yardım, yapılan analizler sonucunda herhangi bir soruna rastlanılmadığını söyledi.
Şikayetler üzerine yapılan incelemelerde vakaların laktoz intoleransına işaret ettiğini ifade eden Yardım, ''İntolerans belirtileri genellikle 30 dakika ile 2 saat sonra başlıyor. Bulantı, karın ağrısı, bazen ishal, gaz şikayeti olabilir. Süt içtikten sonra yetişkinlerde derler 'bana süt dokunuyor' diye aslında 'dokunuyor' ifadesi tam bu dediğimiz rahatsızlıkların o kişide ortaya çıkmasıdır'' diye konuştu.
Süt içmeye devam ettikçe, enzim aktivitesi de artıyor
Araştırmaların laktoz intoleransı olan kişilerde bile 1 bardak sütün tolere edilebileceğini ortaya koyduğunu belirten Yardım, ''Süt içmeye devam ettiğinizde enzim aktivitesi de artıyor. Enzim, sütü içtiğinizde bağırsaklardan emilimini kolaylaştırır. Dolayısıyla bu şikayetler olmuyor'' şeklinde konuştu.
Süt dağıtımı başlamadan önce öğretmenlerin öncelikle ailelere izin formlarını doldurtmaları gerektiğini ifade eden Yardım, süt kutularının açılmadan mutlaka incelemesi gerektiğini söyledi. Kutuların bozulmamış ve hava almamış olmasına, ambalajlarda bombaj, şişme veya herhangi bir ezikliğin bulunmamasına dikkat edilmesini isteyen Yardım, ''Öğretmenlerin, sütleri mutlaka bir ders boyunca içirmelerini istiyoruz. Ne çok daha hızlı ne çok daha yavaş, bir ders boyunca bitirmelerini istiyoruz. Eğer mümkünse süt yanında bir şey yenilebilir. Yani süt sabah açıldı, çocuk sınıfta bıraktı, sonra gitti geldi, içti olmayacak'' dedi.
Herhangi bir şikayet olduğunda, şikayetlerin önemine göre çocukların sağlık kuruluşları veya aile hekimlerine yönlendirebileceklerini söyledi.
Öğretmenler de veliler de daha bilinçli
Dr. Yardım, üç bakanlığın da daha önceki uygulamalardan daha tecrübeli olduğunu belirterek, velilerin rahat olmasını istedi.
Yardım Şöyle devam etti:
''Şu anda sütten zehirlenme riski yok. Çünkü zehirlenme dediğiniz şey patojen bir mikrobun süte bulaşması. Şu anda sütler son derece güvenli, steril, marketlerdeki sütler gibi üretiliyor. Böyle bir ihtimal yok. Marketlerdeki UHT yöntemiyle uzun ömürlü süt ne ise aynı şekilde üretiliyor. Bu daha özel üretim içinde süt tozu yok mesela. Dolayısıyla sütler güvenli. Ama laktoz intoleransı yüzde 20'nin üzerinde görülüyor. Yani 100 kişiden 20'sinde sütün dokunması durumunu zaten bekliyorsunuz. Dolayısıyla böyle bir durum olduğunda ailelerin panik yapmasına gerek yok. Ama çocukların süt içmesine ara verilebilir. 17 milyon öğrencinin 6 milyonuna bu program yapılıyor. 6 milyon çocuktan elbette sütün dediğimiz sıkıntılı durumu olabilir. Bunu zehirlenmeye bağlamak doğru değil. Vatandaşlar çok rahat olsun akıllarına şöyle bir şey gelmesin 'tarihi geçmiş sütler mi' hayır bunlar özel üretim sütlerdir. 'Mutlaka mikrobik bir şey var ama bu basınla paylaşılmıyor, vatandaşlarımıza söylenmiyor, bazı şeyler gizleniyor', hiç böyle bir şey yok, her Bakanlık gerçekten bu konuda son derece açık davranıyor. Vatandaşların sağlığını gerçekten önemsiyoruz. Akıllarına herhangi bir soru işaretinin gelmesine gerek yok. Marketlerden aldıkları süt ne kadar güvenli ise bu sütler de o kadar güvenli.''
Son Güncelleme: Pazartesi, 11 Şubat 2013 12:39
Gösterim: 1712
Ağrı Valisi Mehmet Tekinarslan, bir okuldaki süt dağıtımı töreninde öğrencilere "Başbakanımızı seven süt içsin" diyerek seslendi
Ağrı’da okullarda süt dağıtım törenine katılan Vali Mehmet Tekinarslan, öğrencilere Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın kim olduklarını sordu, ardından "Başbakanımızı seven süt içsin" diyerek kampanyayı başlattı.
Milli Eğitim, Sağlık, Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlıkları tarafından ortaklaşa yürütülen ’Okul sütü programı Türkiye genelindeki 30 bin 885 okulda başlaması nedeniyle merkez Şeref Saraçoğlu İlköğretim Okulu’nda tören düzenlendi. Ağrı’da 48 gün 74 bin 989 öğrenciye süt dağıtılacağının açıklanmasının ardından Vali Mehmet Tekinarslan, öğrencilerle sohbet etti.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın kim olduklarını soran ve doğru yanıt alan Vali Tekinarslan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Ağrı’yı ve halkını sevdiğini anlattı. Öğrencilerin süt içmelerini teşvik etmek için de Vali Tekinarslan, "Başbakanımız süt içen çocukları çok seviyor ve mutlu oluyor. Başbakanımızı seven sütünü içsin" diye konuştu.
İlköğretim Okulundaki törende Vali Yardımcısı Ercan Ateş, Milli Eğitim Müdürü Fatih Başak ve daire müdürleri hazır bulundu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Ağrı Valisi Mehmet Tekinarslan, bir okuldaki süt dağıtımı töreninde öğrencilere "Başbakanımızı seven süt içsin" diyerek seslendi
Ağrı’da okullarda süt dağıtım törenine katılan Vali Mehmet Tekinarslan, öğrencilere Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın kim olduklarını sordu, ardından "Başbakanımızı seven süt içsin" diyerek kampanyayı başlattı.
Milli Eğitim, Sağlık, Tarım Gıda ve Hayvancılık Bakanlıkları tarafından ortaklaşa yürütülen ’Okul sütü programı Türkiye genelindeki 30 bin 885 okulda başlaması nedeniyle merkez Şeref Saraçoğlu İlköğretim Okulu’nda tören düzenlendi. Ağrı’da 48 gün 74 bin 989 öğrenciye süt dağıtılacağının açıklanmasının ardından Vali Mehmet Tekinarslan, öğrencilerle sohbet etti.
Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın kim olduklarını soran ve doğru yanıt alan Vali Tekinarslan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Ağrı’yı ve halkını sevdiğini anlattı. Öğrencilerin süt içmelerini teşvik etmek için de Vali Tekinarslan, "Başbakanımız süt içen çocukları çok seviyor ve mutlu oluyor. Başbakanımızı seven sütünü içsin" diye konuştu.
İlköğretim Okulundaki törende Vali Yardımcısı Ercan Ateş, Milli Eğitim Müdürü Fatih Başak ve daire müdürleri hazır bulundu.
Son Güncelleme: Pazartesi, 11 Şubat 2013 15:01
Gösterim: 1358
Milli Eğitim Bakanlığı ve üniversiteler arasında yapılan protokollerle lise öğrencileri ve öğretmenlerin üniversitelerin imkanlarından yararlanmasını öngören projeyle üniversiteler kapılarını liselilere açacak
Üniversiteler, kapasitelerinin tam olarak değerlendirilmesi ve toplumla içli dışlı olmaları için Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bünyesindeki öğretmen ve öğrencilere açılıyor. Projeye göre üniversite adayı öğrenci programı ile son sınıf öğrencilerinin üniversitelerde derse girmesi mümkün olacak.
Öğretmen ve öğrenciler üniversite kütüphanelerinden ücretsiz yararlanabilecek. Akademik kadrolar, öğretmenlerin zümre toplantılarına katılacak ve destek verecek. Sosyal tesisleri liseli öğrencilere açılacak olan üniversite bünyesindeki öğrenci toplulukları ile okullarda yer alan öğrenci kulüpleri ortak etkinlikler düzenleyecek. Öğretmenler üniversitedeki yüksek lisans veya doktora programlarından öncelikli ve etkin olarak yararlandırılacak.
Bu proje ile üniversitelerin kapasitelerinin tam olarak değerlendirilmesi ve üniversitelerin toplumla içli dışlı olması hedefleniyor. Proje kapsamında il milli eğitim müdürlükleri ile üniversiteler arasında protokoller yapılıyor. Son olarak Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü ile Gazi, Ankara ve Yıldırım Beyazıt üniversiteleri arasında protokol imzalandı. Uygulama daha önce de Hacettepe ve Kırıkkale üniversitelerinde hayata geçirildi. Benzer çalışmalar, 81 ildeki üniversitelerle o kentlerin milli eğitim müdürlükleri arasında önümüzdeki günlerde yapılacak.
Türkiye’deki üniversite sayısında son yıllarda önemli bir artış yaşandı. Halen 62’si vakıf, 104’ü devlet olmak üzere 166 üniversite faaliyet gösteriyor. Hemen hemen tüm illerde devlet üniversitesi mevcut. Hızla sayısı artan üniversiteler önemli bir fiziki altyapıyı ve akademik kapasiteyi barındırıyor. Milli Eğitim de bu kapasiteden istifade edebilmek için harekete geçti. MEB, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve üniversiteler arasında yapılan protokol kapsamında artık üniversiteler ile okullar iç içe olacak. Bakanlık bu proje ile okullarda eğitimin niteliğini geliştirmek, öğrencilerin öğrenme başarılarını artırmak ve lise öğrencilerinin ileri düzeyde öğrenim görmesini amaçlıyor.
Hayata geçirilen proje kapsamında lise öğrencileri, öğretmenleri ve okul yöneticileri üniversite kütüphanesinden ve sosyal faaliyetlerinden yararlanacak. Lise öğretmenleri çalışmalarını üniversitede yapabilecek. Üniversite öğrencisi ve lise öğrencisi birlikte ortak projeler geliştirebilecek. Üniversite öğrencileri, okulları bilimsel araştırmalar için bir laboratuvar olarak kullanabilecek. Akademisyenler ile öğretmenler ortak işbirliği içerisinde bilimsel araştırmalar yapabilecek. Üniversitenin diş hekimliği bölümünde okuyan öğrenciler ücretsiz olarak öğrencileri diş taramasından geçirecek. Böylece hem üniversite öğrencileri staj yapma imkânına sahip olacak hem de lise ve ortaokul öğrencilerinde diş sağlığı bilinci oluşturulacak. Ayrıca üniversitenin eğitim fakültesi öğrencileri de uygulamalı eğitim için okullardan daha fazla yararlanabilecek.
(zaman)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanlığı ve üniversiteler arasında yapılan protokollerle lise öğrencileri ve öğretmenlerin üniversitelerin imkanlarından yararlanmasını öngören projeyle üniversiteler kapılarını liselilere açacak
Üniversiteler, kapasitelerinin tam olarak değerlendirilmesi ve toplumla içli dışlı olmaları için Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) bünyesindeki öğretmen ve öğrencilere açılıyor. Projeye göre üniversite adayı öğrenci programı ile son sınıf öğrencilerinin üniversitelerde derse girmesi mümkün olacak.
Öğretmen ve öğrenciler üniversite kütüphanelerinden ücretsiz yararlanabilecek. Akademik kadrolar, öğretmenlerin zümre toplantılarına katılacak ve destek verecek. Sosyal tesisleri liseli öğrencilere açılacak olan üniversite bünyesindeki öğrenci toplulukları ile okullarda yer alan öğrenci kulüpleri ortak etkinlikler düzenleyecek. Öğretmenler üniversitedeki yüksek lisans veya doktora programlarından öncelikli ve etkin olarak yararlandırılacak.
Bu proje ile üniversitelerin kapasitelerinin tam olarak değerlendirilmesi ve üniversitelerin toplumla içli dışlı olması hedefleniyor. Proje kapsamında il milli eğitim müdürlükleri ile üniversiteler arasında protokoller yapılıyor. Son olarak Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü ile Gazi, Ankara ve Yıldırım Beyazıt üniversiteleri arasında protokol imzalandı. Uygulama daha önce de Hacettepe ve Kırıkkale üniversitelerinde hayata geçirildi. Benzer çalışmalar, 81 ildeki üniversitelerle o kentlerin milli eğitim müdürlükleri arasında önümüzdeki günlerde yapılacak.
Türkiye’deki üniversite sayısında son yıllarda önemli bir artış yaşandı. Halen 62’si vakıf, 104’ü devlet olmak üzere 166 üniversite faaliyet gösteriyor. Hemen hemen tüm illerde devlet üniversitesi mevcut. Hızla sayısı artan üniversiteler önemli bir fiziki altyapıyı ve akademik kapasiteyi barındırıyor. Milli Eğitim de bu kapasiteden istifade edebilmek için harekete geçti. MEB, Yükseköğretim Kurulu (YÖK) ve üniversiteler arasında yapılan protokol kapsamında artık üniversiteler ile okullar iç içe olacak. Bakanlık bu proje ile okullarda eğitimin niteliğini geliştirmek, öğrencilerin öğrenme başarılarını artırmak ve lise öğrencilerinin ileri düzeyde öğrenim görmesini amaçlıyor.
Hayata geçirilen proje kapsamında lise öğrencileri, öğretmenleri ve okul yöneticileri üniversite kütüphanesinden ve sosyal faaliyetlerinden yararlanacak. Lise öğretmenleri çalışmalarını üniversitede yapabilecek. Üniversite öğrencisi ve lise öğrencisi birlikte ortak projeler geliştirebilecek. Üniversite öğrencileri, okulları bilimsel araştırmalar için bir laboratuvar olarak kullanabilecek. Akademisyenler ile öğretmenler ortak işbirliği içerisinde bilimsel araştırmalar yapabilecek. Üniversitenin diş hekimliği bölümünde okuyan öğrenciler ücretsiz olarak öğrencileri diş taramasından geçirecek. Böylece hem üniversite öğrencileri staj yapma imkânına sahip olacak hem de lise ve ortaokul öğrencilerinde diş sağlığı bilinci oluşturulacak. Ayrıca üniversitenin eğitim fakültesi öğrencileri de uygulamalı eğitim için okullardan daha fazla yararlanabilecek.
(zaman)
Son Güncelleme: Pazartesi, 11 Şubat 2013 09:44
Gösterim: 2876