Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Marmara Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sayar, yetişme döneminde akran zorbalığına maruz kalanların yetişkinliğinde bu travmanın izlerini taşıyabildiğini belirtti.

kemal sayarMarmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kemal Sayar, yetişme döneminde "akran zorbalığı"na maruz kalan çocukların yetişkinliğinde bu travmanın izlerini taşıyabildiğini belirterek, öğretmenlerin ve ailelerin çok dikkatli olması, okullarda "merhamet eğitimi" verilmesi gerektiğini söyledi.

Sayar, akran zorbalığının sadece eğitimin kalitesini düşürüp, okullarda huzuru bozmadığını, çocukların ve gençlerin ruhsal ve bedensel sağlığını bozarak, gelişimlerine engel olduğunu aktardı.

Çocukların günümüzde güçlü olanın haklı olduğu bir dünyaya doğduğuna işaret eden Sayar, şunları belirtti:

"Çocuklar bir başkasına boyun eğdirerek daha başarılı ve güçlü olduklarını hissetmeye başlıyor. Bu, içinde yaşadığımız kültürün bir neticesi olarak ortaya çıkıyor. Akran zorbalığında daha zayıf, daha farklı ve ezik olarak görülen çocuklara bir grup başka çocuğun ruhsal açıdan yıldırma taktiği uygulaması mümkün. Eziyet eder, kötü söz söyler, başka insanların önünde aşağılayabilirler. Bu tarz bir travmanın ömür boyu süren etkileri olabilir. Yetişme döneminde akran zorbalığına maruz kalmış insan, yetişkinliğinde bu travmanın izlerini taşıyabiliyor. Dolayısıyla okulların ve ailelerin çok dikkatli olması gerekiyor."

> Akran zorbalığına merhamet eğitimi

Marmara Üniversitesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Sayar, yetişme döneminde akran zorbalığına maruz kalanların yetişkinliğinde bu travmanın izlerini taşıyabildiğini belirtti.

kemal sayarMarmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kemal Sayar, yetişme döneminde "akran zorbalığı"na maruz kalan çocukların yetişkinliğinde bu travmanın izlerini taşıyabildiğini belirterek, öğretmenlerin ve ailelerin çok dikkatli olması, okullarda "merhamet eğitimi" verilmesi gerektiğini söyledi.

Sayar, akran zorbalığının sadece eğitimin kalitesini düşürüp, okullarda huzuru bozmadığını, çocukların ve gençlerin ruhsal ve bedensel sağlığını bozarak, gelişimlerine engel olduğunu aktardı.

Çocukların günümüzde güçlü olanın haklı olduğu bir dünyaya doğduğuna işaret eden Sayar, şunları belirtti:

"Çocuklar bir başkasına boyun eğdirerek daha başarılı ve güçlü olduklarını hissetmeye başlıyor. Bu, içinde yaşadığımız kültürün bir neticesi olarak ortaya çıkıyor. Akran zorbalığında daha zayıf, daha farklı ve ezik olarak görülen çocuklara bir grup başka çocuğun ruhsal açıdan yıldırma taktiği uygulaması mümkün. Eziyet eder, kötü söz söyler, başka insanların önünde aşağılayabilirler. Bu tarz bir travmanın ömür boyu süren etkileri olabilir. Yetişme döneminde akran zorbalığına maruz kalmış insan, yetişkinliğinde bu travmanın izlerini taşıyabiliyor. Dolayısıyla okulların ve ailelerin çok dikkatli olması gerekiyor."

Son Güncelleme: Salı, 10 Kasım 2015 14:26

Gösterim: 1897

Eğitim kademeleri arasındaki geçişte en büyük kırılmanın ilkokuldan ortaokula geçişte yaşandığına işaret eden Hatice Yılmaz, bu kırılmanın sebeplerine değinerek çocuğu 5. sınıfa başlayan anne babalara önerilerde bulundu.

ogrenciUzun bir tatil döneminin ardından kısa bir süre önce yeni eğitim öğretim yılı başladı. Öğrenciler okula ve derslere konsantre olmaya çalışırken 5. sınıflar için bu süreç daha da zor geçebilir.

Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi Hatice Yılmaz, 30 yıllık eğitim deneyimine dayanarak, eğitim kademeleri arasındaki geçişte en büyük kırılmanın ilkokuldan ortaokula geçişte yaşandığına işaret etti. ‘Bunca yıllık tecrübelerim bana gösterdi ki ilkokuldan ortaokula geçişte öğrenciler kırılma yaşayıp zorlanabiliyor’ dedi. Bu kırılmanın sebeplerine değinerek çocuğu 5. sınıfa başlayan anne babalara da önerilerde bulundu:

Öğrenme becerisinin iki temel etkeni en aktif şekilde ilkokulda uygulanır

İlkokula başlayan çocuk dört yıl boyunca tek öğretmenin yönlendirmesine, ilgisine alışır. İlkokul öğretmenlerinin büyük bir çoğunluğu, ana kucağından aldığı çocukların, okuma yazmayı öğrenmesine, yeteneklerini sergilemeye başlamasına ve gözünün önünde gelişip büyümesine şahitlik eder. Genellikle ilkokul yılları boyunca öğrencilerle öğretmenleri birbirlerine sevgi bağları ile bağlanır, bakışarak anlaşır. İlkokul öğretmeninin öğretimle ilgili görevi çocuklara okuma yazmayı öğretmek, okuma alışkanlığı kazandırmak, matematiksel işlem becerisi kazandırmaktır. Eğitimle ilgili görevleri ise çocuğun içinde bulunduğu toplumla ve arkadaşları ile doğru ilişkiler kurması, çevreye duyarlı olması, düzenli çalışma alışkanlığı edinmesi, sosyal, sportif alanlarda yaptığı çalışmalarla kendisini ifade etmesini sağlamaktır. Öğrenme becerisinin iki temel etkeni en aktif şekilde ilkokulda uygulanır. Birinci etken öğrenci ile öğretmen arasında kurulmuş olan sevgiye dayalı iletişimdir. İkinci etken ise öğretmenin bugün verdiği ödevin yarın kontrol edileceği bilinciyle öğrenci tarafından günü gününe yapılmasıdır.

Ortaokula geçişte başarı düşüşleri yaşanıyor

Ortaokula başlayan öğrenci için en büyük değişim sorumlu olduğu tek öğretmenden, kendisini tanımayan ve yeterince sorumluluk hissetmediği çoklu öğretmenli sisteme geçiştir. Çok öğretmenli sistemde öğrenci dersine yeni giren, tanımadığı öğretmenlerden öğrenmeye, onların isteklerini yerine getirmeye hevesli olmaz. Ortaokulların dersine giren branş öğretmeni ise okulda çok sayıda öğrencinin dersine girmek zorunda olduğundan öğrencilerini daha yakından tanımaya ve onların kişisel özelliklerini keşfetmeye zaman bulamaz. Dolayısıyla öğrencileri ile ilişkileri sınırlı olmak zorunda kalır, aralarında yeterli sevgi köprüsü kurulamaz. Çocuk herhangi bir nedenle ilişki kurduğu ve kendisini sevdiğini düşündüğü öğretmenin dersini çalışmaya istekli, ilişki kuramadığı öğretmenin dersine çalışmaya isteksiz davranır. Ayrıca öğretmenlerin verdiği ödevleri verildiği gün değil, gerekli olduğu gün yapan öğrenciler için öğrenme işlemi gerçekleşmez ve ilk başarı düşüşleri yaşanmaya başlar. MEB’in 2005-2008 yıllarında 4. 5. 6. 7. ve 8. sınıf öğrencileri için yaptığı öğrenci başarılarını belirleme sınavlarında da ortaokula geçişte yaşanan başarı düşüşleri net olarak görülmektedir. Sürekli çocuğunu başarılı görmeye alışmış veliler için çocuğunun başarısız olduğunu görmek velinin telaşlanmasına neden olur. Bu süreçte velinin gösterdiği tepki ya çocuğun çalışmalarını destekleyici olup başarılı olmasına ya da kendinden ümidi kesip başarısız olmasına neden olur.

Çocuğu 5. sınıfa başlayan anne ve babalara öneriler

- Ortaokula başlayan çocuğunuzdan ilk günden haftalık ders programı doğrultusunda günlük çalışma programı oluşturmasını isteyiniz. Program oluşturmakta güçlük çeken çocuğunuza siz de destek olunuz.

- Günlük çalışma programı oluşturulurken sırasıyla günü tekrarı, ödevler ve ertesi gün işlenecek derslere hazırlık için yeterli süreleri ayırınız. (Bu sıralama öğrenmenin pekişmesi için gerekli sıralamadır.)

- Öğrencinizin yaptığı programın bir örneğini de siz alarak onun çalışma programına uyup uymadığını denetleyin ve gerektiğinde uyarınız.

- Öğrencinizin çalışma alışkanlığı edinmesi için 21 gün kuralını uygulayınız. 21 gün süreyle aynı saatlerde aynı işi yapan insan o işte alışkanlık edinir ve düzenli olarak yapmaya başlar.

- Çocuğunuzun öğretmenleri ile düzenli aralıklarla görüşmeye özen gösteriniz ve onların önerilerini uygulayınız.

- Öğrenciniz her hangi bir sınavda başarısız olduğunda ona büyük bir kabahat işlemiş gibi davranmayınız, başarısızlığının nedenlerini sorgulamasını sağlayınız. Düzenli çalışmadığı için başarısız olmuşsa çalışması için gerekli denetiminizi artırınız. Çalıştığı halde başarısız olmuşsa ona nasıl yardımcı olabileceğinizi sorunuz.

> İlkokuldan ortaokula geçişte başarı düşüşüne dikkat!

Eğitim kademeleri arasındaki geçişte en büyük kırılmanın ilkokuldan ortaokula geçişte yaşandığına işaret eden Hatice Yılmaz, bu kırılmanın sebeplerine değinerek çocuğu 5. sınıfa başlayan anne babalara önerilerde bulundu.

ogrenciUzun bir tatil döneminin ardından kısa bir süre önce yeni eğitim öğretim yılı başladı. Öğrenciler okula ve derslere konsantre olmaya çalışırken 5. sınıflar için bu süreç daha da zor geçebilir.

Oğuzkaan Koleji Yönetim Kurulu Üyesi Hatice Yılmaz, 30 yıllık eğitim deneyimine dayanarak, eğitim kademeleri arasındaki geçişte en büyük kırılmanın ilkokuldan ortaokula geçişte yaşandığına işaret etti. ‘Bunca yıllık tecrübelerim bana gösterdi ki ilkokuldan ortaokula geçişte öğrenciler kırılma yaşayıp zorlanabiliyor’ dedi. Bu kırılmanın sebeplerine değinerek çocuğu 5. sınıfa başlayan anne babalara da önerilerde bulundu:

Öğrenme becerisinin iki temel etkeni en aktif şekilde ilkokulda uygulanır

İlkokula başlayan çocuk dört yıl boyunca tek öğretmenin yönlendirmesine, ilgisine alışır. İlkokul öğretmenlerinin büyük bir çoğunluğu, ana kucağından aldığı çocukların, okuma yazmayı öğrenmesine, yeteneklerini sergilemeye başlamasına ve gözünün önünde gelişip büyümesine şahitlik eder. Genellikle ilkokul yılları boyunca öğrencilerle öğretmenleri birbirlerine sevgi bağları ile bağlanır, bakışarak anlaşır. İlkokul öğretmeninin öğretimle ilgili görevi çocuklara okuma yazmayı öğretmek, okuma alışkanlığı kazandırmak, matematiksel işlem becerisi kazandırmaktır. Eğitimle ilgili görevleri ise çocuğun içinde bulunduğu toplumla ve arkadaşları ile doğru ilişkiler kurması, çevreye duyarlı olması, düzenli çalışma alışkanlığı edinmesi, sosyal, sportif alanlarda yaptığı çalışmalarla kendisini ifade etmesini sağlamaktır. Öğrenme becerisinin iki temel etkeni en aktif şekilde ilkokulda uygulanır. Birinci etken öğrenci ile öğretmen arasında kurulmuş olan sevgiye dayalı iletişimdir. İkinci etken ise öğretmenin bugün verdiği ödevin yarın kontrol edileceği bilinciyle öğrenci tarafından günü gününe yapılmasıdır.

Ortaokula geçişte başarı düşüşleri yaşanıyor

Ortaokula başlayan öğrenci için en büyük değişim sorumlu olduğu tek öğretmenden, kendisini tanımayan ve yeterince sorumluluk hissetmediği çoklu öğretmenli sisteme geçiştir. Çok öğretmenli sistemde öğrenci dersine yeni giren, tanımadığı öğretmenlerden öğrenmeye, onların isteklerini yerine getirmeye hevesli olmaz. Ortaokulların dersine giren branş öğretmeni ise okulda çok sayıda öğrencinin dersine girmek zorunda olduğundan öğrencilerini daha yakından tanımaya ve onların kişisel özelliklerini keşfetmeye zaman bulamaz. Dolayısıyla öğrencileri ile ilişkileri sınırlı olmak zorunda kalır, aralarında yeterli sevgi köprüsü kurulamaz. Çocuk herhangi bir nedenle ilişki kurduğu ve kendisini sevdiğini düşündüğü öğretmenin dersini çalışmaya istekli, ilişki kuramadığı öğretmenin dersine çalışmaya isteksiz davranır. Ayrıca öğretmenlerin verdiği ödevleri verildiği gün değil, gerekli olduğu gün yapan öğrenciler için öğrenme işlemi gerçekleşmez ve ilk başarı düşüşleri yaşanmaya başlar. MEB’in 2005-2008 yıllarında 4. 5. 6. 7. ve 8. sınıf öğrencileri için yaptığı öğrenci başarılarını belirleme sınavlarında da ortaokula geçişte yaşanan başarı düşüşleri net olarak görülmektedir. Sürekli çocuğunu başarılı görmeye alışmış veliler için çocuğunun başarısız olduğunu görmek velinin telaşlanmasına neden olur. Bu süreçte velinin gösterdiği tepki ya çocuğun çalışmalarını destekleyici olup başarılı olmasına ya da kendinden ümidi kesip başarısız olmasına neden olur.

Çocuğu 5. sınıfa başlayan anne ve babalara öneriler

- Ortaokula başlayan çocuğunuzdan ilk günden haftalık ders programı doğrultusunda günlük çalışma programı oluşturmasını isteyiniz. Program oluşturmakta güçlük çeken çocuğunuza siz de destek olunuz.

- Günlük çalışma programı oluşturulurken sırasıyla günü tekrarı, ödevler ve ertesi gün işlenecek derslere hazırlık için yeterli süreleri ayırınız. (Bu sıralama öğrenmenin pekişmesi için gerekli sıralamadır.)

- Öğrencinizin yaptığı programın bir örneğini de siz alarak onun çalışma programına uyup uymadığını denetleyin ve gerektiğinde uyarınız.

- Öğrencinizin çalışma alışkanlığı edinmesi için 21 gün kuralını uygulayınız. 21 gün süreyle aynı saatlerde aynı işi yapan insan o işte alışkanlık edinir ve düzenli olarak yapmaya başlar.

- Çocuğunuzun öğretmenleri ile düzenli aralıklarla görüşmeye özen gösteriniz ve onların önerilerini uygulayınız.

- Öğrenciniz her hangi bir sınavda başarısız olduğunda ona büyük bir kabahat işlemiş gibi davranmayınız, başarısızlığının nedenlerini sorgulamasını sağlayınız. Düzenli çalışmadığı için başarısız olmuşsa çalışması için gerekli denetiminizi artırınız. Çalıştığı halde başarısız olmuşsa ona nasıl yardımcı olabileceğinizi sorunuz.

Son Güncelleme: Perşembe, 08 Ekim 2015 12:26

Gösterim: 1422

Uzmanlar velileri şimdiden uyarmaya başlıyor: Derslerdeki başarı sadece öğrenmeyle değil düzenli beslenmeyle geliyor! Özellikle ilk ve ortaokulda başarılı olmanın özellikle sabah kahvaltısı ve düzenli beslenmeden geçtiğini dile getiren uzmanlar, çocukların düzenli bir yemek sistemine sahip olmaları için velilerin çok ciddi çalışması gerektiğini belirtiyor.

Çocukların bu dönemde elde edeceği düzenli beslenme alışkanlığının kış aylarında yaşanabilecek olumsuzluklara karşı önemli bir etken olduğunu dile getiren uzmanlar bağışıklık sistemine de ayrı bir önem veriyor.

Bereket Yemek Genel Müdür Yardımcısı Yasin Var, gelişme çağındaki çocuklarda sabah kahvaltısının çok önemli olduğuna vurgu yaparak, çocukların okula giderken mutlaka kahvaltı yapması gerektiğini ve bu kahvaltının süt ve süt ürünleriyle desteklenmiş olması gerektiğini söyledi. Yasin Var, çocuklarda beslenmede hazır gıdaların ise gelişmeyi olumsuz yönde etkilediğini dile getirerek ailelerin; çocuklarının sabahları birkaç lokma yemesi için, kakaolu fındık ezmesi, kakaolu mısır gevreği gibi hızlı ve hazır gıdalar ile kahvaltı etmesine göz yumduğunu bunun da olumsuz bir davranış olduğunu söyledi.

Yasin Var, hazır gıdalar yerine bol tahıllı ekmek, peynir, zeytin, yumurta, salatalık ve şekersiz marmelat gibi vitamin yönünden zengin gıdalar ile beslenmenin çocukların bağışıklık sistemlerini güçlendireceğine vurgu yapıyor. Var, kahvaltı kadar önemli olan öğle yemeğinin de çocukların gelişmesinde önemli bir etkisi olduğunu belirterek bu yemeğin hazır yiyeceklerle geçiştirilmemesi gerektiğine de dikkat çekiyor. Okul kantinlerinde satılan ve birçoğunun sağlıklı veya sağlıksız olduğunun kesin olmadığı besinlerin zaten kalabalık sebebiyle önemli sıkıntı çeken okullarda astım ve alerjiye sebep olduğunu da belirten Var, çocukların öğle yemeklerinde hazır ve hızlı gıdaları tercih etmesinin öncelikle reflüye, ardından da astıma yol açtığına dikkat çekiyor.

Var, okullardaki öğle yemeklerinin; hamburger, patates, kola gibi hızlı ve hazır gıda ile yapılmasının çocukların gelişmesinde olumsuz etkisi olduğunu, okullarda gazlı içecekleri ve bu tip yiyecekleri yasakladığını ancak hala bunun önüne geçilemediğini dile getirerek, evden getirilecek olan yiyeceklerin daha sağlıklı olacağını söyledi.

Uzmanlar anne ve babaların sabahları çocuklarıyla birlikte kahvaltı sofrasına oturmasını ve ev halkının aynı anda kahvaltı yapmasının çocukların da alışkanlık kazanmasında önemli bir etken olduğunun altını çizerek birlikte kahvaltıya oturmayan çocukların zamanla bu alışkanlığı kazanamadığını belirtiyor. Uzmanlar, ailesiyle birlikte kahvaltı alışkanlığı kazanan çocukların okul döneminde de bu alışkanlıklarını devam ettirdiklerini ve başarılarını artırdıklarının gözlendiğini dile getiriyorlar.

> Düzenli beslenme okulda başarı getiriyor

Uzmanlar velileri şimdiden uyarmaya başlıyor: Derslerdeki başarı sadece öğrenmeyle değil düzenli beslenmeyle geliyor! Özellikle ilk ve ortaokulda başarılı olmanın özellikle sabah kahvaltısı ve düzenli beslenmeden geçtiğini dile getiren uzmanlar, çocukların düzenli bir yemek sistemine sahip olmaları için velilerin çok ciddi çalışması gerektiğini belirtiyor.

Çocukların bu dönemde elde edeceği düzenli beslenme alışkanlığının kış aylarında yaşanabilecek olumsuzluklara karşı önemli bir etken olduğunu dile getiren uzmanlar bağışıklık sistemine de ayrı bir önem veriyor.

Bereket Yemek Genel Müdür Yardımcısı Yasin Var, gelişme çağındaki çocuklarda sabah kahvaltısının çok önemli olduğuna vurgu yaparak, çocukların okula giderken mutlaka kahvaltı yapması gerektiğini ve bu kahvaltının süt ve süt ürünleriyle desteklenmiş olması gerektiğini söyledi. Yasin Var, çocuklarda beslenmede hazır gıdaların ise gelişmeyi olumsuz yönde etkilediğini dile getirerek ailelerin; çocuklarının sabahları birkaç lokma yemesi için, kakaolu fındık ezmesi, kakaolu mısır gevreği gibi hızlı ve hazır gıdalar ile kahvaltı etmesine göz yumduğunu bunun da olumsuz bir davranış olduğunu söyledi.

Yasin Var, hazır gıdalar yerine bol tahıllı ekmek, peynir, zeytin, yumurta, salatalık ve şekersiz marmelat gibi vitamin yönünden zengin gıdalar ile beslenmenin çocukların bağışıklık sistemlerini güçlendireceğine vurgu yapıyor. Var, kahvaltı kadar önemli olan öğle yemeğinin de çocukların gelişmesinde önemli bir etkisi olduğunu belirterek bu yemeğin hazır yiyeceklerle geçiştirilmemesi gerektiğine de dikkat çekiyor. Okul kantinlerinde satılan ve birçoğunun sağlıklı veya sağlıksız olduğunun kesin olmadığı besinlerin zaten kalabalık sebebiyle önemli sıkıntı çeken okullarda astım ve alerjiye sebep olduğunu da belirten Var, çocukların öğle yemeklerinde hazır ve hızlı gıdaları tercih etmesinin öncelikle reflüye, ardından da astıma yol açtığına dikkat çekiyor.

Var, okullardaki öğle yemeklerinin; hamburger, patates, kola gibi hızlı ve hazır gıda ile yapılmasının çocukların gelişmesinde olumsuz etkisi olduğunu, okullarda gazlı içecekleri ve bu tip yiyecekleri yasakladığını ancak hala bunun önüne geçilemediğini dile getirerek, evden getirilecek olan yiyeceklerin daha sağlıklı olacağını söyledi.

Uzmanlar anne ve babaların sabahları çocuklarıyla birlikte kahvaltı sofrasına oturmasını ve ev halkının aynı anda kahvaltı yapmasının çocukların da alışkanlık kazanmasında önemli bir etken olduğunun altını çizerek birlikte kahvaltıya oturmayan çocukların zamanla bu alışkanlığı kazanamadığını belirtiyor. Uzmanlar, ailesiyle birlikte kahvaltı alışkanlığı kazanan çocukların okul döneminde de bu alışkanlıklarını devam ettirdiklerini ve başarılarını artırdıklarının gözlendiğini dile getiriyorlar.

Son Güncelleme: Pazartesi, 05 Ekim 2015 15:35

Gösterim: 1472

Bartın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Firdevs Güneş, kitap seçiminin çocuğun geleceğine yön verdiğini belirterek, çocukların, pasifleştiren kitapları sürekli tercih etmesi ve okumasının; düşünme, anlama, sorgulama, araştırma, keşfetme, işbirliği yapma, problem çözme, karar verme ve girişimcilik gibi becerilerinin gelişimine engel olacağını söyledi.

cocuk kitapGüneş, çocukluk yıllarında edinilen okuma becerisinin kazanılmasında eğitiminin büyük rolü olduğuna dikkati çekti.

Okumanın; çocukların okudukları bir yazıyı anlaması, bunlar üzerinde düşünmesi, eleştirmesi, günlük hayatla ilişkilendirmesi, bireysel ve sosyal değerlerini, dünya görüşünü geliştirmesi, olayları incelemesi ve değerlendirmesi açısından önemine işaret eden Güneş, bu amaçların gerçekleşmesi ve okuma becerilerinin geliştirilmesinde çocuk kitaplarının büyük rolü bulunduğunu belirtti.

Güneş, her kitabın bu amaçları gerçekleştirecek nitelikte olmadığını vurgulayarak, "Bu nedenle çocuğun geleceğine ve geleceğin çocuklarına yön verecek kitapları seçerken, bazı ilkelere dikkat edilmeli. Bu ilkelerin başında ders programlarında öğrencilere kazandırılacak temel beceriler gelmekte" değerlendirmesinde bulundu.

Okuma ilgisi önemli bir faktör

Öğrencilerin okuması için seçilecek çocuk kitaplarının Türkçe'yi doğru, etkili ve güzel kullanma, eleştirel, yaratıcı düşünme, iletişim kurma, problem çözme, araştırma, bilgi teknolojilerini kullanma, girişimcilik, karar verme, kişisel ve sosyal değerlere önem verme becerileri geliştirecek özellikte olmasına dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Güneş, kitap seçiminde dikkate alınacak ikinci ilkenin ise okuma ilgisi olduğunu ifade etti.

Güneş, bir öğrencinin okuduğu kitaptan ne öğrenip öğrenmediğinin, zekasından çok okuma ilgisine bağlı bulunduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"İlgiye dönük bir kitap daha kolay anlaşılmakta ve daha kolay okunmakta. Buradan hareketle kitap seçerken öğrencilerin okuma ilgilerine ve niteliğine dikkat edilmeli. Bu süreçte öğrencileri heyecanlandıran kitaplar seçilerek, onların hem iyi okuyucu olmalarına hem de okuma ilgilerini geliştirmelerine katkı sağlanmalı. Ayrıca öğrencilerin kişilik ve beceri geliştirme, çevreyi ve dünyayı anlama ilgilerine yönelik kitaplar seçilmeli. İlk ve ortaokul düzeyinde görülen bu okuma ilgileri, çoğu zaman birbiri ile iç içedir. Aileler ve öğretmenler bu ilgileri doğru belirlemeli ve buna göre kitap seçmelidir."

Öğrenciyi pasifleştiren kitaplar

Okuma ilgisi kadar bunun niteliğinin de önemli olduğunu belirten Güneş, öğrencilerde görülen okuma ilgisinin niteliğinin hareket veya konu ağırlıklı, somut veya soyut, öğrenciyi aktifleştiren veya pasifleştiren türde olduğunu aktardı.

Aktifleştiren ilgilerin öğrenciyi harekete geçirerek ilgilendiği konularda araştırma yapma ve bilgi toplamaya yönlendirdiğine işaret eden Güneş, şunları kaydetti:

"Böyle durumlarda öğrenci büyük heyecan duymakta ve sürekli çaba göstermektedir. Pasifleştiren ilgiler ise öğrenciyi tutsak alan, kendinden geçiren, büyüleyen ve gerçek dünyadan uzaklaştıran ilgilerdir. Kitap seçimi çocuğun geleceğine yön vermede önemlidir. Bu anlamda çocukların, pasifleştiren kitapları sürekli tercih etmesi ve okuması düşünme, anlama, sorgulama, araştırma, keşfetme, işbirliği yapma, problem çözme, karar verme, girişimcilik gibi becerilerinin gelişimine engel olmaktadır. Bu kitapların sürekli okunması öğrencileri erken yaşlarda kolay para kazanma yolları, kısa sürede zengin olma, üretmeden, düşünmeden ve çabalamadan isteklerini elde etme anlayışına yöneltmektedir."

Güneş, öğrencilerin düşünme, anlama, sorgulama gibi zihinsel becerileri geliştirilerek söz konusu kitaplardan olumsuz etkilenmesinin önlenmesi için aileler ve öğretmenlerin kitap seçimine dikkat etmesi gerektiğini de ifade etti.

> Çocuklarda "pasifleştiren" kitaplara dikkat

Bartın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Firdevs Güneş, kitap seçiminin çocuğun geleceğine yön verdiğini belirterek, çocukların, pasifleştiren kitapları sürekli tercih etmesi ve okumasının; düşünme, anlama, sorgulama, araştırma, keşfetme, işbirliği yapma, problem çözme, karar verme ve girişimcilik gibi becerilerinin gelişimine engel olacağını söyledi.

cocuk kitapGüneş, çocukluk yıllarında edinilen okuma becerisinin kazanılmasında eğitiminin büyük rolü olduğuna dikkati çekti.

Okumanın; çocukların okudukları bir yazıyı anlaması, bunlar üzerinde düşünmesi, eleştirmesi, günlük hayatla ilişkilendirmesi, bireysel ve sosyal değerlerini, dünya görüşünü geliştirmesi, olayları incelemesi ve değerlendirmesi açısından önemine işaret eden Güneş, bu amaçların gerçekleşmesi ve okuma becerilerinin geliştirilmesinde çocuk kitaplarının büyük rolü bulunduğunu belirtti.

Güneş, her kitabın bu amaçları gerçekleştirecek nitelikte olmadığını vurgulayarak, "Bu nedenle çocuğun geleceğine ve geleceğin çocuklarına yön verecek kitapları seçerken, bazı ilkelere dikkat edilmeli. Bu ilkelerin başında ders programlarında öğrencilere kazandırılacak temel beceriler gelmekte" değerlendirmesinde bulundu.

Okuma ilgisi önemli bir faktör

Öğrencilerin okuması için seçilecek çocuk kitaplarının Türkçe'yi doğru, etkili ve güzel kullanma, eleştirel, yaratıcı düşünme, iletişim kurma, problem çözme, araştırma, bilgi teknolojilerini kullanma, girişimcilik, karar verme, kişisel ve sosyal değerlere önem verme becerileri geliştirecek özellikte olmasına dikkat edilmesi gerektiğini vurgulayan Güneş, kitap seçiminde dikkate alınacak ikinci ilkenin ise okuma ilgisi olduğunu ifade etti.

Güneş, bir öğrencinin okuduğu kitaptan ne öğrenip öğrenmediğinin, zekasından çok okuma ilgisine bağlı bulunduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"İlgiye dönük bir kitap daha kolay anlaşılmakta ve daha kolay okunmakta. Buradan hareketle kitap seçerken öğrencilerin okuma ilgilerine ve niteliğine dikkat edilmeli. Bu süreçte öğrencileri heyecanlandıran kitaplar seçilerek, onların hem iyi okuyucu olmalarına hem de okuma ilgilerini geliştirmelerine katkı sağlanmalı. Ayrıca öğrencilerin kişilik ve beceri geliştirme, çevreyi ve dünyayı anlama ilgilerine yönelik kitaplar seçilmeli. İlk ve ortaokul düzeyinde görülen bu okuma ilgileri, çoğu zaman birbiri ile iç içedir. Aileler ve öğretmenler bu ilgileri doğru belirlemeli ve buna göre kitap seçmelidir."

Öğrenciyi pasifleştiren kitaplar

Okuma ilgisi kadar bunun niteliğinin de önemli olduğunu belirten Güneş, öğrencilerde görülen okuma ilgisinin niteliğinin hareket veya konu ağırlıklı, somut veya soyut, öğrenciyi aktifleştiren veya pasifleştiren türde olduğunu aktardı.

Aktifleştiren ilgilerin öğrenciyi harekete geçirerek ilgilendiği konularda araştırma yapma ve bilgi toplamaya yönlendirdiğine işaret eden Güneş, şunları kaydetti:

"Böyle durumlarda öğrenci büyük heyecan duymakta ve sürekli çaba göstermektedir. Pasifleştiren ilgiler ise öğrenciyi tutsak alan, kendinden geçiren, büyüleyen ve gerçek dünyadan uzaklaştıran ilgilerdir. Kitap seçimi çocuğun geleceğine yön vermede önemlidir. Bu anlamda çocukların, pasifleştiren kitapları sürekli tercih etmesi ve okuması düşünme, anlama, sorgulama, araştırma, keşfetme, işbirliği yapma, problem çözme, karar verme, girişimcilik gibi becerilerinin gelişimine engel olmaktadır. Bu kitapların sürekli okunması öğrencileri erken yaşlarda kolay para kazanma yolları, kısa sürede zengin olma, üretmeden, düşünmeden ve çabalamadan isteklerini elde etme anlayışına yöneltmektedir."

Güneş, öğrencilerin düşünme, anlama, sorgulama gibi zihinsel becerileri geliştirilerek söz konusu kitaplardan olumsuz etkilenmesinin önlenmesi için aileler ve öğretmenlerin kitap seçimine dikkat etmesi gerektiğini de ifade etti.

Son Güncelleme: Çarşamba, 07 Ekim 2015 12:04

Gösterim: 1047

Liv Hospital Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk, okul çantalarının ağırlığının çocukların omurga sağlığına direkt etki ettiğini belirterek, özellikle 3 kilogramdan ağır okul çantasının, gelişmekte olan çocukların kemik yapısını bozabildiğini ifade etti.

ogrenci bel cantaÖztürk, yaptığı açıklamada, okulların açılmasıyla çocuklarda bel, boyun ve sırt rahatsızlıkları riskinin arttığını, bu rahatsızlıkların sadece yetişkinlerin değil, çocukların da sorunu olduğunu anlattı.

Okul çağına gelen çocukların alışık olmadıkları yeni bir yaşam stiline geçmesiyle bel, sırt ve boyun ağrısı gibi şikayetlerin görülme riski bulunduğunu kaydeden Öztürk, şunları aktardı:

"Okul çantalarının ağırlığı, çocukların omurga sağlığına direkt etki ediyor. Özellikle 3 kilodan ağır okul çantası, gelişmekte olan çocukların kemik yapısını bozabiliyor. Çocukların omurga sağlığını düşünmek ve gerekli önlemleri alma görevi uzun dönemde velilere düşüyor. Çantaların ağırlığı, yanlış çanta seçimi, okul sıralarındaki yanlış duruş ve oturma pozisyonları gelişme çağındaki öğrencilerin omurga sağlığını olumsuz etkiliyor. Anne ve babaların çocukların boy ve ağırlığına uygun çantaları tercih etmesi gerekiyor."

Çocukların yüzde 70'inde bel ağrısı şikayeti görülüyor

Doç. Dr. Çağatay Öztürk, omurga sağlığının, beden dengesi için çok önemli olduğunu kaydederek, ağır sırt çantalarının çocukların gelişmekte olan eklemlerinde ve kaslarında zorlanmalara sebep olduğunu bildirdi.

Yanlış duruş ve kendi ağırlığının taşıyamayacağı yüklerin, çocuklarda kas gerginliği, sırt ağrısı, bozuk yürüyüş, skolyoz, kamburluk, bel ağrısı gibi olumsuzluklara neden olabileceğine dikkati çeken Öztürk, okul çağındaki çocukların yüzde 70'inde bel ağrısı şikayetinin görüldüğünü aktardı.

Genç yaşta bel ağrısı çekenlerin, ileriki yaşlarda da buna bağlı sağlık sorunları yaşama riskinin artığını belirten Öztürk, "Okul çağındaki çocuklara, bel ağrılarından korunmaları için gerekli tavsiyelerin verilmesi lazım. Sırt çantalarının doğru seçimi ve taşıyabilecekleri yük miktarının vücut ağırlıklarının yaklaşık yüzde 10 ile 20'si kadar olması gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.

> Okul çağındaki çocuklar bel ağrısı çekiyor

Liv Hospital Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Doç. Dr. Çağatay Öztürk, okul çantalarının ağırlığının çocukların omurga sağlığına direkt etki ettiğini belirterek, özellikle 3 kilogramdan ağır okul çantasının, gelişmekte olan çocukların kemik yapısını bozabildiğini ifade etti.

ogrenci bel cantaÖztürk, yaptığı açıklamada, okulların açılmasıyla çocuklarda bel, boyun ve sırt rahatsızlıkları riskinin arttığını, bu rahatsızlıkların sadece yetişkinlerin değil, çocukların da sorunu olduğunu anlattı.

Okul çağına gelen çocukların alışık olmadıkları yeni bir yaşam stiline geçmesiyle bel, sırt ve boyun ağrısı gibi şikayetlerin görülme riski bulunduğunu kaydeden Öztürk, şunları aktardı:

"Okul çantalarının ağırlığı, çocukların omurga sağlığına direkt etki ediyor. Özellikle 3 kilodan ağır okul çantası, gelişmekte olan çocukların kemik yapısını bozabiliyor. Çocukların omurga sağlığını düşünmek ve gerekli önlemleri alma görevi uzun dönemde velilere düşüyor. Çantaların ağırlığı, yanlış çanta seçimi, okul sıralarındaki yanlış duruş ve oturma pozisyonları gelişme çağındaki öğrencilerin omurga sağlığını olumsuz etkiliyor. Anne ve babaların çocukların boy ve ağırlığına uygun çantaları tercih etmesi gerekiyor."

Çocukların yüzde 70'inde bel ağrısı şikayeti görülüyor

Doç. Dr. Çağatay Öztürk, omurga sağlığının, beden dengesi için çok önemli olduğunu kaydederek, ağır sırt çantalarının çocukların gelişmekte olan eklemlerinde ve kaslarında zorlanmalara sebep olduğunu bildirdi.

Yanlış duruş ve kendi ağırlığının taşıyamayacağı yüklerin, çocuklarda kas gerginliği, sırt ağrısı, bozuk yürüyüş, skolyoz, kamburluk, bel ağrısı gibi olumsuzluklara neden olabileceğine dikkati çeken Öztürk, okul çağındaki çocukların yüzde 70'inde bel ağrısı şikayetinin görüldüğünü aktardı.

Genç yaşta bel ağrısı çekenlerin, ileriki yaşlarda da buna bağlı sağlık sorunları yaşama riskinin artığını belirten Öztürk, "Okul çağındaki çocuklara, bel ağrılarından korunmaları için gerekli tavsiyelerin verilmesi lazım. Sırt çantalarının doğru seçimi ve taşıyabilecekleri yük miktarının vücut ağırlıklarının yaklaşık yüzde 10 ile 20'si kadar olması gerekiyor" değerlendirmesinde bulundu.

Son Güncelleme: Pazartesi, 05 Ekim 2015 12:06

Gösterim: 962


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.