Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Yalçın Doğan, Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde ODTÜ’de yaşanan olaylar sonrası açıklamalar yapan üniversitelerin tutumunu eleştirdi
İstanbul Üniversitesi’nin efsanevi rektörü Ord. Prof. Sıddık Sami Onar öğrencilerini kurtarmak için polis tarafından yerlerde sürüklenirken Türkiye’deki bütün üniversiteler tek bir ses oluyor. Hepsi birden eyleme katılan öğrencileri savunurken, Sıddık Sami Onar’ın yanında yer alıyor. Elli yıl önce.
Üniversiteyi polis bastığında, öğrencileri coptan geçirip, emniyete götürmek istediğinde, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü ve öğretim üyeleri bir bütün halinde öğrencilerin yanında yer alıyor, polisi ve siyasal iktidarı eleştiriyor. Türkiye’deki bütün üniversiteler bu eleştiriye destek veriyor. Kırk yıl önce.
Hatta, 12 Eylül askeri darbesinin ürünü olan YÖK kurulduktan sonra bile, üniversiteler uzun süre özgürlüklerini titizlikle koruyor, siyasal iktidarlarla aralarına mesafe koymaya özen gösteriyor. Otuz yıl önce, yirmi yıl önce.
Üniversitelerin “emrin olur Sayın Başbakanım” el pençe divan vaziyetinin tarihçesi on yıldan daha az.
Üniversitelere cımbızla seçilen rektörlerin, aldıkları oya göre değil, iktidara hangisi daha yakın olabilir, mantığına göre atanmaları işte bugünler için.
ODTÜ VE GÜL
ODTÜ’deki protesto eyleminde polisin orantısız güç kullanmasını ODTÜ Yönetimi eleştiriyor ve öğrencilerin protesto hakkını savunuyor. Yıllar sonra ilk kez, üniversiteye yakışan cesur bir çıkış. Orada kalmayacağı belli.
ODTÜ yönetimi ve öğretim üyeleri öğrencilerin protesto hakkını savunan bir bildiri yayınlayacak, emre amade YÖK bunun peşine düşmeyecek, soruşturma açmayacak, güldürme beni.
YÖK “akademik özgürlük” gibi büyük laflara yer verdiği açıklamasında ODTÜ ile ilgili harekata geçiyor. Öğrencilere ve ODTÜ öğretim üyelerine “ben size gösteririm” diyor. Bağlı bulundukları makamlar “onlara hadlerini bildirin” talimatını veriyor.
Oysa, son yıllarda üniversiteler öyle suskun ki, sonunda bu suskunluk, emre amade rektörleri atayan Cumhurbaşkanı Gül’ü bile rahatsız ediyor, geçenlerde “üniversitelerin suskunluğunu” dile getirmek zorunda hissediyor. Gül kendi seçiminden kendisi rahatsız oluyor.
AYIPTIR AYIP
YÖK’ten beklenir, tamam, asıl sürprizi başka üniversiteler yapıyor.
İTÜ, Hacettepe, İstanbul Üniversitesi, Galatasaray, Yıldız Teknik, Marmara, Mimar Sinan ile bazı Anadolu üniversitelerinin yer aldığı bir gurup ODTÜ’yü kınıyor. Emre amade vaziyeti sekmiyor.
Bunlar üniversite, bunlar özgür düşünmeyi, bunlar analitik düşünmeyi öğretecekler. Özgür insanlar yetiştirecekler öyle mi?
Üniversite tarihine bunlar nasıl geçeceklerini akıllarından geçiriyorlar mı? Bugün işleri tıkırında, yarın tarihin karşısına nasıl çıkacaklar?
Bir zamanlar, askeri vesayet döneminde çıkan bir söz vardı, durumdan vazife çıkarmak. Onu askerler yapardı.
Şimdi çeşitli sivil toplum kuruluşları, bazı sendikalar ve bazı üniversiteler durumdan vazife çıkartıyor ve iktidara selam duruyor.
Hele de, üniversiteler, yazık.
Zorla Din Dersi
İlk ortaya atıldığında, din ve ahlak dersleri sözüm ona, seçmeli. Uygulamaya bakıldığında, seçmeli görünüyor.
Ancak, orada kalmıyor. Aradan kısa süre geçiyor, ÖSYM’den açıklama geliyor. “Üniversiteye giriş sınavlarında din ve ahlak derslerinden de sorular olacak”.
Bunun pratikteki anlamı açık. Madem, oradan da soru var, bu durumda seçmeli din dersi ister istemez zorunlu hale geliyor. ÖSYM sınavlarında bir, iki puanla üniversiteye girmek ya da açıkta kalmak mümkün olduğuna göre, o bir kaç puan için öğrenciler din ve ahlak derslerini de almak zorunda.
Sonuç tıpkı resmi açıklamalardaki gibi, “dindar ve muhafazakar gençlik yetiştirmek” projesinin ciddi bir adımı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Yalçın Doğan, Hürriyet Gazetesi’ndeki köşesinde ODTÜ’de yaşanan olaylar sonrası açıklamalar yapan üniversitelerin tutumunu eleştirdi
İstanbul Üniversitesi’nin efsanevi rektörü Ord. Prof. Sıddık Sami Onar öğrencilerini kurtarmak için polis tarafından yerlerde sürüklenirken Türkiye’deki bütün üniversiteler tek bir ses oluyor. Hepsi birden eyleme katılan öğrencileri savunurken, Sıddık Sami Onar’ın yanında yer alıyor. Elli yıl önce.
Üniversiteyi polis bastığında, öğrencileri coptan geçirip, emniyete götürmek istediğinde, İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü ve öğretim üyeleri bir bütün halinde öğrencilerin yanında yer alıyor, polisi ve siyasal iktidarı eleştiriyor. Türkiye’deki bütün üniversiteler bu eleştiriye destek veriyor. Kırk yıl önce.
Hatta, 12 Eylül askeri darbesinin ürünü olan YÖK kurulduktan sonra bile, üniversiteler uzun süre özgürlüklerini titizlikle koruyor, siyasal iktidarlarla aralarına mesafe koymaya özen gösteriyor. Otuz yıl önce, yirmi yıl önce.
Üniversitelerin “emrin olur Sayın Başbakanım” el pençe divan vaziyetinin tarihçesi on yıldan daha az.
Üniversitelere cımbızla seçilen rektörlerin, aldıkları oya göre değil, iktidara hangisi daha yakın olabilir, mantığına göre atanmaları işte bugünler için.
ODTÜ VE GÜL
ODTÜ’deki protesto eyleminde polisin orantısız güç kullanmasını ODTÜ Yönetimi eleştiriyor ve öğrencilerin protesto hakkını savunuyor. Yıllar sonra ilk kez, üniversiteye yakışan cesur bir çıkış. Orada kalmayacağı belli.
ODTÜ yönetimi ve öğretim üyeleri öğrencilerin protesto hakkını savunan bir bildiri yayınlayacak, emre amade YÖK bunun peşine düşmeyecek, soruşturma açmayacak, güldürme beni.
YÖK “akademik özgürlük” gibi büyük laflara yer verdiği açıklamasında ODTÜ ile ilgili harekata geçiyor. Öğrencilere ve ODTÜ öğretim üyelerine “ben size gösteririm” diyor. Bağlı bulundukları makamlar “onlara hadlerini bildirin” talimatını veriyor.
Oysa, son yıllarda üniversiteler öyle suskun ki, sonunda bu suskunluk, emre amade rektörleri atayan Cumhurbaşkanı Gül’ü bile rahatsız ediyor, geçenlerde “üniversitelerin suskunluğunu” dile getirmek zorunda hissediyor. Gül kendi seçiminden kendisi rahatsız oluyor.
AYIPTIR AYIP
YÖK’ten beklenir, tamam, asıl sürprizi başka üniversiteler yapıyor.
İTÜ, Hacettepe, İstanbul Üniversitesi, Galatasaray, Yıldız Teknik, Marmara, Mimar Sinan ile bazı Anadolu üniversitelerinin yer aldığı bir gurup ODTÜ’yü kınıyor. Emre amade vaziyeti sekmiyor.
Bunlar üniversite, bunlar özgür düşünmeyi, bunlar analitik düşünmeyi öğretecekler. Özgür insanlar yetiştirecekler öyle mi?
Üniversite tarihine bunlar nasıl geçeceklerini akıllarından geçiriyorlar mı? Bugün işleri tıkırında, yarın tarihin karşısına nasıl çıkacaklar?
Bir zamanlar, askeri vesayet döneminde çıkan bir söz vardı, durumdan vazife çıkarmak. Onu askerler yapardı.
Şimdi çeşitli sivil toplum kuruluşları, bazı sendikalar ve bazı üniversiteler durumdan vazife çıkartıyor ve iktidara selam duruyor.
Hele de, üniversiteler, yazık.
Zorla Din Dersi
İlk ortaya atıldığında, din ve ahlak dersleri sözüm ona, seçmeli. Uygulamaya bakıldığında, seçmeli görünüyor.
Ancak, orada kalmıyor. Aradan kısa süre geçiyor, ÖSYM’den açıklama geliyor. “Üniversiteye giriş sınavlarında din ve ahlak derslerinden de sorular olacak”.
Bunun pratikteki anlamı açık. Madem, oradan da soru var, bu durumda seçmeli din dersi ister istemez zorunlu hale geliyor. ÖSYM sınavlarında bir, iki puanla üniversiteye girmek ya da açıkta kalmak mümkün olduğuna göre, o bir kaç puan için öğrenciler din ve ahlak derslerini de almak zorunda.
Sonuç tıpkı resmi açıklamalardaki gibi, “dindar ve muhafazakar gençlik yetiştirmek” projesinin ciddi bir adımı.
Son Güncelleme: Çarşamba, 26 Aralık 2012 09:30
Gösterim: 1726
Yine bir okulun önündeki çöp konteynerlerinde Atatürk portresi, İstiklal Marşı ve Gençliğe Hitabe panoları bulundu.
Muğla’nın Dalaman İlçesi’ndeki bir çöp konteynerinde bulunan Atatürk portresi, İstiklal Marşı ve Gençliğe Hitabe panoları bulundu. Öztaş Anadolu Lisesi’ne ait olduğu belirlenen panolarla ilgili adli ve idari soruşturma başlatıldı.Dalaman’da saat 17.30 sıralarında, Havalimanı Yolu üzerindeki çöp konteynerinde yoldan geçenler, 10 Atatürk portresi ile İstiklal Marşı ve Gençliğe Hitabe panosu buldu. Büyük şaşkınlık yaşayan vatandaşlar, durumu Dalaman İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bildirip, sorumlular hakkında şikayetçi oldu. Vatandaşlar, CHP Dalaman İlçe Teşkilatı’nı telefonla arayıp, konuyla ilgili bilgi verip, tepkilerini dile getirdi. CHP Dalaman İlçe Başkanı Erol Ertunç, CHP Dalaman Kadın Kolları Başkanı Ülkü Yeşiltuna ve bazı partililer olay yerine gelip, duyarlı vatandaşlarla birlikte çöpteki panoları çıkarıp, evlerine götürdü. Çöp konteynerine 20 metre mesafedeki Öztaş Anadolu Lisesi’ne ait olduğu sanılan panolarla ilgili polis adli soruşturma başlattı.
CHP Dalaman İlçe Teşkilatı Başkanı Erol Ertunç, okul müdür yardımcısıyla yaptıkları görüşmede, panoları temizlik çalışması sonrasında müstahdemin çöpe attığını öğrendiklerini belirterek, "Durumu öğrenir öğrenmez okul idaresi, duruma tepki gösterip, çöpteki panoların bir kısmını toplatmış. Ama, tamamını alamadan vatandaşlar görmüş" dedi.
Dalaman İlçe Milli Eğitim Müdürü Metin Engin de konuyla ilgili idari soruşturma başlattıklarını belirterek, "Çöpe atılan Atatürk portreleri ile İstiklal Marşı ve Gençliğe Hitabe panoları miadını doldurmuş. Bu nedenle kullanılmayıp, imha edilmesi gerekiyordu. Ancak, imhanın çöpe atılarak yapılmaması gerekiyordu. Bu konuda hizmetlilerin bilinçsizliği söz konusu olduğundan bu konuda hassasiyet göstermeyen ilgililer hakkında gereken neyse yapılacak" dedi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Yine bir okulun önündeki çöp konteynerlerinde Atatürk portresi, İstiklal Marşı ve Gençliğe Hitabe panoları bulundu.
Muğla’nın Dalaman İlçesi’ndeki bir çöp konteynerinde bulunan Atatürk portresi, İstiklal Marşı ve Gençliğe Hitabe panoları bulundu. Öztaş Anadolu Lisesi’ne ait olduğu belirlenen panolarla ilgili adli ve idari soruşturma başlatıldı.Dalaman’da saat 17.30 sıralarında, Havalimanı Yolu üzerindeki çöp konteynerinde yoldan geçenler, 10 Atatürk portresi ile İstiklal Marşı ve Gençliğe Hitabe panosu buldu. Büyük şaşkınlık yaşayan vatandaşlar, durumu Dalaman İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne bildirip, sorumlular hakkında şikayetçi oldu. Vatandaşlar, CHP Dalaman İlçe Teşkilatı’nı telefonla arayıp, konuyla ilgili bilgi verip, tepkilerini dile getirdi. CHP Dalaman İlçe Başkanı Erol Ertunç, CHP Dalaman Kadın Kolları Başkanı Ülkü Yeşiltuna ve bazı partililer olay yerine gelip, duyarlı vatandaşlarla birlikte çöpteki panoları çıkarıp, evlerine götürdü. Çöp konteynerine 20 metre mesafedeki Öztaş Anadolu Lisesi’ne ait olduğu sanılan panolarla ilgili polis adli soruşturma başlattı.
CHP Dalaman İlçe Teşkilatı Başkanı Erol Ertunç, okul müdür yardımcısıyla yaptıkları görüşmede, panoları temizlik çalışması sonrasında müstahdemin çöpe attığını öğrendiklerini belirterek, "Durumu öğrenir öğrenmez okul idaresi, duruma tepki gösterip, çöpteki panoların bir kısmını toplatmış. Ama, tamamını alamadan vatandaşlar görmüş" dedi.
Dalaman İlçe Milli Eğitim Müdürü Metin Engin de konuyla ilgili idari soruşturma başlattıklarını belirterek, "Çöpe atılan Atatürk portreleri ile İstiklal Marşı ve Gençliğe Hitabe panoları miadını doldurmuş. Bu nedenle kullanılmayıp, imha edilmesi gerekiyordu. Ancak, imhanın çöpe atılarak yapılmaması gerekiyordu. Bu konuda hizmetlilerin bilinçsizliği söz konusu olduğundan bu konuda hassasiyet göstermeyen ilgililer hakkında gereken neyse yapılacak" dedi.
Son Güncelleme: Çarşamba, 26 Aralık 2012 09:04
Gösterim: 1323
ODTÜ Mezunlar Derneği'nden üniversite kampusünde yaşanan ve son günlere damga vuran olaylar hakkında yeni bir açıklama geldi. İşte yazılı olarak yapılan o açıklama: ODTÜ'nün bileşenleri olarak, öğrenciler, öğretim elemanları, personel ve mezunlar aşağıdaki açıklamayı kamuoyu ile paylaşmaktadır:
ODTÜ'de 18 Aralık'ta meydana gelen olaylar, geliştirilmesinde çok sayıda ODTÜ mezununun da katkı koyduğu Göktürk-2 uydusunun fırlatılması için düzenlenen törenin engellenmesi nedeniyle başlamamıştır. Öğrenciler yeni YÖK yasa taslağı ve Suriye'ye yapılmak istenen olası müdahale konularında endişelerini en üst düzeydeki yöneticilere iletmek istemişlerdir. Ancak, öğrenciler bu amaçla daha yeni yürüyüşe başlamışken polis tarafından şiddet kullanarak engellenmiştir. İçinde lojmanlar, kreş, ilköğretim okulu ve lisenin de bulunduğu, derslik ve laboratuvarlarıyla 20.000 kişilik ODTÜ kampus alanı gaz ve ses bombaları ile savaş alanına dönmüş, ofisler, derslikler, laboratuvarlar ve kütüphane durulamaz, eğitim yapılamaz hale gelmiş, ders ve araştırmaların yapıldığı bölüm binalarında yaşam hakkı tehdit edilmiştir.
1. Toplumda şiddet karşılıklı olarak insani ihtiyaçların karşılanmaması ile ortaya çıkmaktadır. Öğrencilerimiz değer yargıları ile uyumlu yaşamak, düşüncelerini özgürce ifade edebilmek istemektedir. Üniversitemiz rektörlüğü şiddet içermeyen, başkasının özgürlüğünü kısıtlamayan, eğitim ve araştırma faaliyetlerimizi engellemeyen ve çevreye zarar vermeyen protestoları üniversite özgürlük ortamının olmazsa olmaz parçası olarak gördüğünü ifade etmiştir.
2. Demokrasi, başta toplumdaki azınlıklar olmak üzere herkesin varoluş hakkının, dilinin, kültürünün, yaşayış biçiminin, düşüncelerinin ve söz hakkının saygıyla karşılanması anlamına gelir. Özellikle iktidarların kendilerine karşı dile getirilen her türlü düşünceye saygı göstermesi, demokrasinin özünü oluşturmaktadır.
3. Şiddet demokrasinin özünü oluşturan öğelerin baskılanmasına yönelik bir siyasi araç olarak kim tarafından uygulanırsa uygulansın, asla kabul edilemez. Toplumsal muhalefeti önleme amacıyla şiddet kullanılması ne yazık ki ülkemizde fazlasıyla yaygınlaşmış bulunmaktadır. Bunun demokrasiyle bağdaşır yanı yoktur. Şiddet asla uygulanmamalı, canlılara ve doğayı olumsuz etkileyecek araçlar hiç bir şekilde kullanılmamalıdır.
5. ODTÜ'nün çeşitli çevrelerce hedef tahtasına oturtulmasını demokratik kültür ve zihniyetle bağdaştıramadığımızı ve tehlikeli bir kutuplaşmaya zemin hazırladığı için endişe verici bulduğumuzu belirtmek isteriz."
4. Bu temel ilkelerimizi tüm kamuoyuyla paylaşırken, ülkemizin dünya çapında bilimsel ve teknolojik gelişmelere imza atan, nitelikli eğitim,araştırma ve toplumsal sorumluluk anlayışıyla en fazla örnek gösterilen kurumlarından olan Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin mensupları olmaktan gurur duyduğumuzu da bir kez daha belirtiyoruz. Bundan sonra da ODTÜ bileşenleri üniversite özerkliğine sahip çıkmaya devam edecektir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
ODTÜ Mezunlar Derneği'nden üniversite kampusünde yaşanan ve son günlere damga vuran olaylar hakkında yeni bir açıklama geldi. İşte yazılı olarak yapılan o açıklama: ODTÜ'nün bileşenleri olarak, öğrenciler, öğretim elemanları, personel ve mezunlar aşağıdaki açıklamayı kamuoyu ile paylaşmaktadır:
ODTÜ'de 18 Aralık'ta meydana gelen olaylar, geliştirilmesinde çok sayıda ODTÜ mezununun da katkı koyduğu Göktürk-2 uydusunun fırlatılması için düzenlenen törenin engellenmesi nedeniyle başlamamıştır. Öğrenciler yeni YÖK yasa taslağı ve Suriye'ye yapılmak istenen olası müdahale konularında endişelerini en üst düzeydeki yöneticilere iletmek istemişlerdir. Ancak, öğrenciler bu amaçla daha yeni yürüyüşe başlamışken polis tarafından şiddet kullanarak engellenmiştir. İçinde lojmanlar, kreş, ilköğretim okulu ve lisenin de bulunduğu, derslik ve laboratuvarlarıyla 20.000 kişilik ODTÜ kampus alanı gaz ve ses bombaları ile savaş alanına dönmüş, ofisler, derslikler, laboratuvarlar ve kütüphane durulamaz, eğitim yapılamaz hale gelmiş, ders ve araştırmaların yapıldığı bölüm binalarında yaşam hakkı tehdit edilmiştir.
1. Toplumda şiddet karşılıklı olarak insani ihtiyaçların karşılanmaması ile ortaya çıkmaktadır. Öğrencilerimiz değer yargıları ile uyumlu yaşamak, düşüncelerini özgürce ifade edebilmek istemektedir. Üniversitemiz rektörlüğü şiddet içermeyen, başkasının özgürlüğünü kısıtlamayan, eğitim ve araştırma faaliyetlerimizi engellemeyen ve çevreye zarar vermeyen protestoları üniversite özgürlük ortamının olmazsa olmaz parçası olarak gördüğünü ifade etmiştir.
2. Demokrasi, başta toplumdaki azınlıklar olmak üzere herkesin varoluş hakkının, dilinin, kültürünün, yaşayış biçiminin, düşüncelerinin ve söz hakkının saygıyla karşılanması anlamına gelir. Özellikle iktidarların kendilerine karşı dile getirilen her türlü düşünceye saygı göstermesi, demokrasinin özünü oluşturmaktadır.
3. Şiddet demokrasinin özünü oluşturan öğelerin baskılanmasına yönelik bir siyasi araç olarak kim tarafından uygulanırsa uygulansın, asla kabul edilemez. Toplumsal muhalefeti önleme amacıyla şiddet kullanılması ne yazık ki ülkemizde fazlasıyla yaygınlaşmış bulunmaktadır. Bunun demokrasiyle bağdaşır yanı yoktur. Şiddet asla uygulanmamalı, canlılara ve doğayı olumsuz etkileyecek araçlar hiç bir şekilde kullanılmamalıdır.
5. ODTÜ'nün çeşitli çevrelerce hedef tahtasına oturtulmasını demokratik kültür ve zihniyetle bağdaştıramadığımızı ve tehlikeli bir kutuplaşmaya zemin hazırladığı için endişe verici bulduğumuzu belirtmek isteriz."
4. Bu temel ilkelerimizi tüm kamuoyuyla paylaşırken, ülkemizin dünya çapında bilimsel ve teknolojik gelişmelere imza atan, nitelikli eğitim,araştırma ve toplumsal sorumluluk anlayışıyla en fazla örnek gösterilen kurumlarından olan Orta Doğu Teknik Üniversitesi'nin mensupları olmaktan gurur duyduğumuzu da bir kez daha belirtiyoruz. Bundan sonra da ODTÜ bileşenleri üniversite özerkliğine sahip çıkmaya devam edecektir.
Son Güncelleme: Çarşamba, 26 Aralık 2012 09:42
Gösterim: 1440
Başbakan Erdoğan, ODTÜ'deki olaylarla ilgili, "Eleştiri gücünü şiddetten alıyorsa onu sahiplenen kim olursa olsun, ben bir başbakan olarak onun karşısına dikilirim" dedi.
Erdoğan, Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde yaşanan olaylara ilişkin tepkileri ise şöyle değerlendirdi:
"Eleştiri hiçbir zaman gücünü şiddetten almamalıdır. Eğer bir eleştiri gücünü şiddetten alıyorsa onu sahiplenen kim olursa olsun ben bir başbakan olarak onun karşısına dikilirim. Bu ister rektör olsun, ister akademisyen olsun.
Şimdi bir öğrenci üniversitenin kampüsünü bir terör alanına çeviriyorsa, orayı terörize ediyorsa ve sadece o üniversitenin mensupları değil, farklı üniversitelerden de oraya gelenlerle birlikte böyle bir eylemi gerçekleştiriyorlarsa hiç kimse kalkıp bunları samimi havada bir protesto, bu şekilde bir eylem olarak değerlendiremez. Yani bunu söyleyen profesörler veya doçentler veya şu, bu. Bana göre o mesleği bıraksınlar onlar aynen onlara katılmak suretiyle şiddetten gücünü alan kişiler olarak meydanlara düşsünler"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Tunus Başbakanı Hammadi el-Cibali, Başbakanlık Merkez Bina'da gerçekleştirdikleri baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenleyerek, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Başbakan Erdoğan, katıldığı bir televizyon programında ofisinde dinleme cihazı bulunduğu yönündeki ifadelerinin anımsatılması üzerine, "Mevcut programdaki böcek konusunu isterseniz devam ettirmeyelim, çünkü ikiden şu an üçe çıkmış. Herhalde artarak da devam edecek..Hatırlarsanız o programda bir şey söyledim derin devletle. Bunu tamamen sildik, bitirdik, yok ettik böyle bir iddianın içerisinde olmam mümkün değil. Çünkü, dünya da hiçbir ülkenin, devletin derin devleti kendi bünyesinde bitirdiğine, temizlediğine bir siyasetçi olarak ben inanmıyorum"
Türk halkı Tunus'un yanında
Konuşmasında Türk halkının, Tunus'un demokrasi mücadelesinde yanında yer almaya devam edeceğini de belirten Başbakan Erdoğan, "Tunus'un başarısını Türkiye'nin başarısı olarak görüyoruz" dedi.
Tunus Başbakanı Cibali de Türkiye ile Tunus arasındaki ilişkilerde daha önce benzeri görülmemiş bir iyileşme olduğunu ifade ederek, ''Sadece Türkiye-Tunus değil, Türk-Arap ilişkilerini de geliştirmek için çalışmalıyız" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, daha sonra Cibali onuruna Başbakanlık Resim Konutu'nda yemek verdi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Başbakan Erdoğan, ODTÜ'deki olaylarla ilgili, "Eleştiri gücünü şiddetten alıyorsa onu sahiplenen kim olursa olsun, ben bir başbakan olarak onun karşısına dikilirim" dedi.
Erdoğan, Ortadoğu Teknik Üniversitesi'nde yaşanan olaylara ilişkin tepkileri ise şöyle değerlendirdi:
"Eleştiri hiçbir zaman gücünü şiddetten almamalıdır. Eğer bir eleştiri gücünü şiddetten alıyorsa onu sahiplenen kim olursa olsun ben bir başbakan olarak onun karşısına dikilirim. Bu ister rektör olsun, ister akademisyen olsun.
Şimdi bir öğrenci üniversitenin kampüsünü bir terör alanına çeviriyorsa, orayı terörize ediyorsa ve sadece o üniversitenin mensupları değil, farklı üniversitelerden de oraya gelenlerle birlikte böyle bir eylemi gerçekleştiriyorlarsa hiç kimse kalkıp bunları samimi havada bir protesto, bu şekilde bir eylem olarak değerlendiremez. Yani bunu söyleyen profesörler veya doçentler veya şu, bu. Bana göre o mesleği bıraksınlar onlar aynen onlara katılmak suretiyle şiddetten gücünü alan kişiler olarak meydanlara düşsünler"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Tunus Başbakanı Hammadi el-Cibali, Başbakanlık Merkez Bina'da gerçekleştirdikleri baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından ortak basın toplantısı düzenleyerek, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Başbakan Erdoğan, katıldığı bir televizyon programında ofisinde dinleme cihazı bulunduğu yönündeki ifadelerinin anımsatılması üzerine, "Mevcut programdaki böcek konusunu isterseniz devam ettirmeyelim, çünkü ikiden şu an üçe çıkmış. Herhalde artarak da devam edecek..Hatırlarsanız o programda bir şey söyledim derin devletle. Bunu tamamen sildik, bitirdik, yok ettik böyle bir iddianın içerisinde olmam mümkün değil. Çünkü, dünya da hiçbir ülkenin, devletin derin devleti kendi bünyesinde bitirdiğine, temizlediğine bir siyasetçi olarak ben inanmıyorum"
Türk halkı Tunus'un yanında
Konuşmasında Türk halkının, Tunus'un demokrasi mücadelesinde yanında yer almaya devam edeceğini de belirten Başbakan Erdoğan, "Tunus'un başarısını Türkiye'nin başarısı olarak görüyoruz" dedi.
Tunus Başbakanı Cibali de Türkiye ile Tunus arasındaki ilişkilerde daha önce benzeri görülmemiş bir iyileşme olduğunu ifade ederek, ''Sadece Türkiye-Tunus değil, Türk-Arap ilişkilerini de geliştirmek için çalışmalıyız" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, daha sonra Cibali onuruna Başbakanlık Resim Konutu'nda yemek verdi.
Son Güncelleme: Çarşamba, 26 Aralık 2012 09:44
Gösterim: 1271
Uşak’ta iki gün önce nişanlısı E.Ç. ile tartışan Sedat Yeşilkuşak isimli genç, görüşmek için gittiği nişanlısının okulunda av tüfeği intihar etti.
Murat Arıtürk Mesleki Eğitim Merkezi öğrencisi E.Ç. (17) ile nişanlı olan Sedat Yeşilkuşak (23), iki gün önce henüz belirlenemeyen bir nedenle nişanlısıyla tartıştı. Bugün öğle saatlerinde nişanlısının okuluna gelen Yeşilkuşak, cep telefonu ile görüştüğü E.Ç’yi konuşmak için bahçeye inmeye davet etti.Nişanlısından olumsuz cevap alınca sinirlenen Yeşilkuşak, henüz nasıl içeriri soktuğu belirlemeneyen av tüfeği ile okulun ikinci katına çıktı. İkinci kattaki resim sınıfına giren Yeşilkuşak, av tüfeği ile başına bir el ateş etti. Olay yerinde hayatını kaybedeb gencin cecesi, otopsi için morga kaldırıldı. Polis, olayla ilgili olarak gördü tanığı öğretmen ve öğrencilerin ifadesine başvurdu. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Uşak’ta iki gün önce nişanlısı E.Ç. ile tartışan Sedat Yeşilkuşak isimli genç, görüşmek için gittiği nişanlısının okulunda av tüfeği intihar etti.
Murat Arıtürk Mesleki Eğitim Merkezi öğrencisi E.Ç. (17) ile nişanlı olan Sedat Yeşilkuşak (23), iki gün önce henüz belirlenemeyen bir nedenle nişanlısıyla tartıştı. Bugün öğle saatlerinde nişanlısının okuluna gelen Yeşilkuşak, cep telefonu ile görüştüğü E.Ç’yi konuşmak için bahçeye inmeye davet etti.Nişanlısından olumsuz cevap alınca sinirlenen Yeşilkuşak, henüz nasıl içeriri soktuğu belirlemeneyen av tüfeği ile okulun ikinci katına çıktı. İkinci kattaki resim sınıfına giren Yeşilkuşak, av tüfeği ile başına bir el ateş etti. Olay yerinde hayatını kaybedeb gencin cecesi, otopsi için morga kaldırıldı. Polis, olayla ilgili olarak gördü tanığı öğretmen ve öğrencilerin ifadesine başvurdu. Olayla ilgili soruşturma devam ediyor.
Son Güncelleme: Çarşamba, 26 Aralık 2012 08:57
Gösterim: 1249