Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

“Yeni Okul olarak adlandırabileceğimiz hibrit eğitim modelini çağın gereği olarak teknolojiyle desteklemek ve bunu farklı eğitim felsefeleriyle harmanlamak en temel hedefimizdir” diyen Vatan Eğitim Kurumları Genel Müdür Yardımcısı Atilla Aktaş, pandemiyle oluşan yeni süreci ve kurumda gerçekleştirdikleri çalışmaları artı eğitim’e anlattı.

atilla_aktas_vatanEğitimde geçmişin anlayış ve uygulamalarıyla yeni dönemi yönetmek mümkün mü? Neler, nasıl değişiyor?

Günümüz dünyasının en belirgin özelliği, birçok alanda ve yerde görülen hızlı değişimlerdir. Bu hızlı değişim ve dönüşümlerle beraber günümüzde öğrencilere kazandırılması gereken bilgi ve becerilerin yoğunluğu ve çeşitliliği azımsanmayacak derecede artmıştır. Bilgi çağı olarak adlandırılan bu dönemde; bilgi hızla üretilmekte, yayılmakta ve çok hızlı bir şekilde değişip dönüşmektedir. Dolayısıyla bilgiyi sadece elinde tutup aktaran sistem üzerine temellenmiş bir eğitim sistemi gereksinip duyulan yeni çağdaş insan modelini yaratmada yetersiz kalmaktadır. Bu anlamda eğitimde yeni uygulamaların ve farklı modellerin uygulanması da kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ihtiyaçların ne kadar elzem olduğu Covid-19’un küresel salgın olarak ortaya çıkmasıyla beraber daha da belirginleşti. Dolayısıyla geçmişin anlayış ve uygulamalarının bazılarında yenilenmeye ve değişime ihtiyaç olduğu çok açık. Elbette eğitimde devam eden anlayış ve uygulamaların bazılarında ısrarcı olmak gerekir; ancak birçok alanda “yeni dönemi” eğitimdeki mevcut anlayış ve uygulamalarla yönetmek mümkün değildir. Bilgi çağı olarak adlandırdığımız bu dönemde özellikle teknolojik alanlarda meydana gelen hızlı değişimlerin hayatın her alanında etkisinin hissedildiğini biliyoruz. Ayrıca Z kuşağı olarak adlandırdığımız günümüz öğrencilerinin hayatı anlama tarzları, yaşayış biçimleri, beklenti ve hayallerin bir önceki kuşağa göre farklı olduğunu, yine onların kendilerini birçok alanda geliştirebilecek deneyim ve vizyona sahip olduklarını görmekteyiz.

TELAFİ PROGRAMIMIZ 2021-2022 BOYUNCA SÜRECEK

Pandemi ile birlikte uzaktan ve hibrit eğitimin ön plana çıkması Yeni Okul kavramını da gündeme getirdi? Sizce Yeni Okul hangi parametreler üzerine inşa edilecek? Bu anlamda kurumunuzdaki dönüşümler neler olacak ve nasıl hayata geçirilecek?

Yukarıda da belirttiğim üzere Covid-19’un aslında kaçınılmaz olanı (eğitimde değişim ihtiyaçlarını) daha da hızlandırdığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla öğrencilerimizi sadece geleneksel metotlarla yeni döneme hazırlama şansımız yok. Bu nedenle karma eğitim modeli olarak adlandırdığımız hibrit ve uzaktan eğitim modeline geçiş kaçınılmazdır. Karma öğrenme olarak da adlandırabileceğimiz bu modelde geleneksel eğitim uygulamalarının çevrimiçi eğitim materyalleriyle zenginleştirilmesi, farklı eğitim felsefelerinin geleneksel öğrenme ortamlarında birlikte kullanılması gerekmektedir.

Bizler; kurumlarımızda uyguladığımız yapılandırmacı eğitim modelini teknolojiyle zaten destekliyorduk ancak yaşanan bu süreçte yaptığımız bu uygulamaların aslında ne kadar da önemli olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Dolayısıyla “Yeni Okul” olarak adlandırabileceğimiz hibrit eğitim modelini çağın gereği olarak teknolojiyle desteklemek ve bunu farklı eğitim felsefeleriyle harmanlamak en temel hedefimizdir.

Öte yandan bu dönemde ilk önceliğimiz; öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin çalışan personelimizin ve velilerimizin yaşadıkları bilişsel, sosyal, psikolojik, duygusal ve ekonomik kayıplarını tamamlamaya yönelik ihtiyaç ve kazanım temelli çalışmalar yaparak bu kayıpları en aza indirmektir. Bu süreçte yaşanan eğitim kayıplarını sadece yazın telafi programları şeklinde değil 2021/2022 eğitim öğretim dönemi boyunca yapmayı planlamaktayız. Öğrencilerimizin bu dönemde yaşadıkları bu kayıpları tamamlamadan yeni döneme sağlıklı başlamaları mümkün değildir. Tabi bu durum sadece öğrenciler açısından değil aynı zamanda öğretmenlerimiz açısından da böyle. Dolayısıyla uygulayacağımız ihtiyaç ve kazanım temelli programlarla hem öğrencilerimizin hem de öğretmenlerimizin bu alanlarda yaşadıkları kayıpları ve duygu durumlarını tespit edip(bunu her bir öğrencimizin, konu eksikliklerini, öğrenme kayıplarını ortaya çıkaracak bilişsel haritalar ve gelişim karneleri oluşturarak yapmaktayız ) telafi programlarımızı buna göre müfredatla bütünleştirecek yeni bir program hazırlamaktayız. Ayrıca rehberlik birimlerimizle yeni bir anlayışla kurmuş olduğumuz; veli, öğrenci ve öğretmen akademileriyle de hem öğrencilerimize, hem öğretmenlerimize,  hem de velilerimize destek olacak çalışmalar yapmaktayız. Öğrencilerimizin bu süreçte bir yandan akademik kayıplarını gidermeye yönelik çalışmalar yapılırken öte yandan onların sosyal ve duygusal açıdan da destekleyecek farklı programları hayata geçirdik. 

Eğitimde MEB’in belirlediği müfredat üzerinden planlamalar yapılıyor. Bu anlayışın değişmesini bekliyor musunuz? Bu konuda önerileriniz nelerdir?

Milli Eğitim Bakanlığımız aslında son birkaç senedir bu konuda bazı değişimlerin olacağının sinyallerini vermişti. Özellikle 40 saatlik ders saati yerine 20 saatlik ders programı, geri kalan zamanda da atölye çalışmalarının yapılacağı yönünde adımlar atılmıştı. Fakat bunun uygulamaya geçmesi çok mümkün olmadı. Ancak yeni dönemde seyreltilmiş sınıf ortamlarında ders saatlerinin hatta sürelerinin kısaltılması ve benzeri düzenlemelerin yapılması bana göre kaçınılmazdır. Bu dönemde veli ve öğrenci akademileri kurularak öğrencilerimizin bu yeni karma eğitim modeline daha rahat ayak uydurmaları sağlanmalıdır. Öğrencilerimizin sadece akademik derslere yönelmelerinin önüne geçilerek onları sosyal duygusal yönden besleyecek ve yeteneklerini ortaya koyabilecekleri bir eğitim modelinin hayata geçirilmesi gerekmektedir. 

KARARLAR ORTAK AKIL İLE ALINIYOR

Eğitim yönetiminde yukarıdan aşağıya bir yönetim modelinin hakim olduğunu görüyoruz. Bu yönetim anlayışı günümüzün dinamiklerini karşılamaya yetiyor mu? Eğitim yönetiminde demokratik bir model nasıl inşa edilebilir? Bu anlamda Kurumunuzdaki yönetim modeli hakkında bilgi verebilir misiniz?

Aslında bu sorunun cevabı kolay ancak bir o kadar da karmaşık. Günümüz eğitim sistemlerinde okulları etkili yönetmek için sosyal, politik, ekonomik, teknolojik birçok faktörü göz önünde bulundurmak zorundayız. Yönetim süreçlerini ortaya koyarken somut gerçeklerden kopuk, eğitimin öznesi olan öğrencileri sürecin içine sadece pasif olarak almakla başarıya ulaşma şansımız yok. Böyle düşündüğümüzde yukarıdan aşağıya bir yönetim anlayışının çok da sağlıklı olmadığını görüyoruz. Aslolan bu konuda eğitimin tüm bileşenlerinin bir araya gelerek demokratik bir yönetim anlayışıyla ortak kararlar almasıdır.

Bizler kurumlarımızda yaptığımız çalıştaylarda eğitimin tüm kademelerinde uygulayacağımız programları öncelikli olarak öğrencilerimizin beklentilerini ve düşüncelerini akademik, sosyal, bilişsel ve duygusal açıdan destekleyecek şekilde planlamaya özen gösteririz. Eğitimle ilgili kararları alırken öğrencilerimizin, zümrelerimizin, bölüm başkanlarımızın, eğitim koordinatörlerimizin yaptıkları çalışmalar sonucunda ortaya çıkan ortak akıl sonucunda oluşturuyoruz. 

Yeni Okul’un değerler skalasında neler ön plana geçecek? Sürdürülebilir eğitimin belirleyici ilkeleri neler olmalı ve nasıl hayata geçirilmeli?

Yeni Okulun değerler skalasına baktığımızda; öğrencilerin yönetimde daha çok söz sahibi olduğu, düşüncelerini ve görüşlerini özgür bir ortamda ifade edebilmeleri çok önemli. Ayrıca öğrencilerimizin öz değerlendirme kapasitelerini güçlendirmek, onlara öğrenecekleri konuları seçmede daha fazla özgürlük vermek, kendilerini öğrenme konusunda özgür hissetmelerini sağlamak temel amaçlarımızdan olmalıdır. Bunun için de okul iklimini ön yargısız, tarafsızlığı koruyacak şekilde materyallerle donatmak ve bu alanları öğrencilerin öğrenme tarzlarının farklı olduğunu unutmadan düzenlememiz gerekir. Bunun sürdürülebilir olması için eğitim yöneticilerimizin ve öğretmenlerimizin demokratik yaşam biçimini özümsemiş, vizyon sahibi, yeniliklere açık ve kendini sürekli geliştiren ve toplumsal düzeyde meydana gelen değişimleri yakından takip eden bir yapıda olmaları gerekir. 

Beceri temelli eğitim yeni eğitim modelinin temellerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu çerçevede Yeni Okul’un beceri kriterleri neler olacak?

Yeni eğitim modelinin gerektirdiği yetkinliklere yada becerilere baktığımızda değişen dünya ve bilgi çağıyla birlikte öğrencilerden sadece akademik başarısı yüksek bireyler olarak değil, 21. yüzyıl becerileri olarak tanımlanan üst düzey becerilere sahip, okuduğunu anlama, eleştirel düşünme, karar verme, sorumluluk alma, problem çözme ve benzeri yetkinliklere sahip bireyler olmaları beklenmektedir. Bu nedenle eğitim yöneticilerinin öğrenme ortamlarını tasarlarken ve uygulayacakları programları oluştururken disiplinler arası bir yaklaşımla öğrencilerini araştıran, sorgulayan, bugün aldıkları eğitimle geleceği inşa eden bir eğitim felsefesiyle yetiştirmeleri gerekmektedir. 

“Öğrencilerimizin; teknolojik faktörlerle hızlı değişen dünyayı yakalamaları ve gelecekte söz sahibi olabilmeleri için; onların kendine güvenen, yönetimlerde inisiyatif alabilen, girişimci, yeniliğe açık ve dinamik öğrenciler olarak yetiştirebilen Yeni Okul modelini oluşturmamız gerekir.” 

“Uzun zamandır öğrencilerimizi mümkün olduğunca ezbere dayalı bilgi ile yüklenmiş bireyler olarak değil; kurumlarımızda sağladığımız teknoloji desteği ve öğrenci merkezli eğitim politikamızla öğrencilerimizin daha yaratıcı, yenilikçi, etkin iletişim kuran,  eleştirel düşünebilen ve teknolojiyi ihtiyaç duydukları bilgiye ulaşmak için etkin kullanabilen bireyler olarak yetişmelerini sağlıyoruz.”

 

 

 

 

 

 

 

Vatan’da yeni dönem ORTAK AKIL ile planlanıyor

 

 

“Yeni Okul olarak adlandırabileceğimiz hibrit eğitim modelini çağın gereği olarak teknolojiyle desteklemek ve bunu farklı eğitim felsefeleriyle harmanlamak en temel hedefimizdir” diyen Vatan Eğitim Kurumları Genel Müdür Yardımcısı Atilla Aktaş, pandemiyle oluşan yeni süreci ve kurumda gerçekleştirdikleri çalışmaları artı eğitim’e anlattı.

 

Eğitimde geçmişin anlayış ve uygulamalarıyla yeni dönemi yönetmek mümkün mü? Neler, nasıl değişiyor?

Günümüz dünyasının en belirgin özelliği, birçok alanda ve yerde görülen hızlı değişimlerdir. Bu hızlı değişim ve dönüşümlerle beraber günümüzde öğrencilere kazandırılması gereken bilgi ve becerilerin yoğunluğu ve çeşitliliği azımsanmayacak derecede artmıştır. Bilgi çağı olarak adlandırılan bu dönemde; bilgi hızla üretilmekte, yayılmakta ve çok hızlı bir şekilde değişip dönüşmektedir. Dolayısıyla bilgiyi sadece elinde tutup aktaran sistem üzerine temellenmiş bir eğitim sistemi gereksinip duyulan yeni çağdaş insan modelini yaratmada yetersiz kalmaktadır. Bu anlamda eğitimde yeni uygulamaların ve farklı modellerin uygulanması da kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ihtiyaçların ne kadar elzem olduğu Covid-19’un küresel salgın olarak ortaya çıkmasıyla beraber daha da belirginleşti. Dolayısıyla geçmişin anlayış ve uygulamalarının bazılarında yenilenmeye ve değişime ihtiyaç olduğu çok açık. Elbette eğitimde devam eden anlayış ve uygulamaların bazılarında ısrarcı olmak gerekir; ancak birçok alanda “yeni dönemi” eğitimdeki mevcut anlayış ve uygulamalarla yönetmek mümkün değildir. Bilgi çağı olarak adlandırdığımız bu dönemde özellikle teknolojik alanlarda meydana gelen hızlı değişimlerin hayatın her alanında etkisinin hissedildiğini biliyoruz. Ayrıca Z kuşağı olarak adlandırdığımız günümüz öğrencilerinin hayatı anlama tarzları, yaşayış biçimleri, beklenti ve hayallerin bir önceki kuşağa göre farklı olduğunu, yine onların kendilerini birçok alanda geliştirebilecek deneyim ve vizyona sahip olduklarını görmekteyiz.

 

TELAFİ PROGRAMIMIZ 2021-2022 BOYUNCA SÜRECEK
Pandemi ile birlikte uzaktan ve hibrit eğitimin ön plana çıkması Yeni Okul kavramını da gündeme getirdi? Sizce Yeni Okul hangi parametreler üzerine inşa edilecek? Bu anlamda kurumunuzdaki dönüşümler neler olacak ve nasıl hayata geçirilecek?

Yukarıda da belirttiğim üzere Covid-19’un aslında kaçınılmaz olanı (eğitimde değişim ihtiyaçlarını) daha da hızlandırdığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla öğrencilerimizi sadece geleneksel metotlarla yeni döneme hazırlama şansımız yok. Bu nedenle karma eğitim modeli olarak adlandırdığımız hibrit ve uzaktan eğitim modeline geçiş kaçınılmazdır. Karma öğrenme olarak da adlandırabileceğimiz bu modelde geleneksel eğitim uygulamalarının çevrimiçi eğitim materyalleriyle zenginleştirilmesi, farklı eğitim felsefelerinin geleneksel öğrenme ortamlarında birlikte kullanılması gerekmektedir.

Bizler; kurumlarımızda uyguladığımız yapılandırmacı eğitim modelini teknolojiyle zaten destekliyorduk ancak yaşanan bu süreçte yaptığımız bu uygulamaların aslında ne kadar da önemli olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Dolayısıyla “Yeni Okul” olarak adlandırabileceğimiz hibrit eğitim modelini çağın gereği olarak teknolojiyle desteklemek ve bunu farklı eğitim felsefeleriyle harmanlamak en temel hedefimizdir.

Öte yandan bu dönemde ilk önceliğimiz; öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin çalışan personelimizin ve velilerimizin yaşadıkları bilişsel, sosyal, psikolojik, duygusal ve ekonomik kayıplarını tamamlamaya yönelik ihtiyaç ve kazanım temelli çalışmalar yaparak bu kayıpları en aza indirmektir. Bu süreçte yaşanan eğitim kayıplarını sadece yazın telafi programları şeklinde değil 2021/2022 eğitim öğretim dönemi boyunca yapmayı planlamaktayız. Öğrencilerimizin bu dönemde yaşadıkları bu kayıpları tamamlamadan yeni döneme sağlıklı başlamaları mümkün değildir. Tabi bu durum sadece öğrenciler açısından değil aynı zamanda öğretmenlerimiz açısından da böyle. Dolayısıyla uygulayacağımız ihtiyaç ve kazanım temelli programlarla hem öğrencilerimizin hem de öğretmenlerimizin bu alanlarda yaşadıkları kayıpları ve duygu durumlarını tespit edip(bunu her bir öğrencimizin, konu eksikliklerini, öğrenme kayıplarını ortaya çıkaracak bilişsel haritalar ve gelişim karneleri oluşturarak yapmaktayız ) telafi programlarımızı buna göre müfredatla bütünleştirecek yeni bir program hazırlamaktayız. Ayrıca rehberlik birimlerimizle yeni bir anlayışla kurmuş olduğumuz; veli, öğrenci ve öğretmen akademileriyle de hem öğrencilerimize, hem öğretmenlerimize,  hem de velilerimize destek olacak çalışmalar yapmaktayız. Öğrencilerimizin bu süreçte bir yandan akademik kayıplarını gidermeye yönelik çalışmalar yapılırken öte yandan onların sosyal ve duygusal açıdan da destekleyecek farklı programları hayata geçirdik.

 

Eğitimde MEB’in belirlediği müfredat üzerinden planlamalar yapılıyor. Bu anlayışın değişmesini bekliyor musunuz? Bu konuda önerileriniz nelerdir?

Milli Eğitim Bakanlığımız aslında son birkaç senedir bu konuda bazı değişimlerin olacağının sinyallerini vermişti. Özellikle 40 saatlik ders saati yerine 20 saatlik ders programı, geri kalan zamanda da atölye çalışmalarının yapılacağı yönünde adımlar atılmıştı. Fakat bunun uygulamaya geçmesi çok mümkün olmadı. Ancak yeni dönemde seyreltilmiş sınıf ortamlarında ders saatlerinin hatta sürelerinin kısaltılması ve benzeri düzenlemelerin yapılması bana göre kaçınılmazdır. Bu dönemde veli ve öğrenci akademileri kurularak öğrencilerimizin bu yeni karma eğitim modeline daha rahat ayak uydurmaları sağlanmalıdır. Öğrencilerimizin sadece akademik derslere yönelmelerinin önüne geçilerek onları sosyal duygusal yönden besleyecek ve yeteneklerini ortaya koyabilecekleri bir eğitim modelinin hayata geçirilmesi gerekmektedir.

 

KARARLAR ORTAK AKIL İLE ALINIYOR

Eğitim yönetiminde yukarıdan aşağıya bir yönetim modelinin hakim olduğunu görüyoruz. Bu yönetim anlayışı günümüzün dinamiklerini karşılamaya yetiyor mu? Eğitim yönetiminde demokratik bir model nasıl inşa edilebilir? Bu anlamda Kurumunuzdaki yönetim modeli hakkında bilgi verebilir misiniz?

Aslında bu sorunun cevabı kolay ancak bir o kadar da karmaşık. Günümüz eğitim sistemlerinde okulları etkili yönetmek için sosyal, politik, ekonomik, teknolojik birçok faktörü göz önünde bulundurmak zorundayız. Yönetim süreçlerini ortaya koyarken somut gerçeklerden kopuk, eğitimin öznesi olan öğrencileri sürecin içine sadece pasif olarak almakla başarıya ulaşma şansımız yok. Böyle düşündüğümüzde yukarıdan aşağıya bir yönetim anlayışının çok da sağlıklı olmadığını görüyoruz. Aslolan bu konuda eğitimin tüm bileşenlerinin bir araya gelerek demokratik bir yönetim anlayışıyla ortak kararlar almasıdır.

Bizler kurumlarımızda yaptığımız çalıştaylarda eğitimin tüm kademelerinde uygulayacağımız programları öncelikli olarak öğrencilerimizin beklentilerini ve düşüncelerini akademik, sosyal, bilişsel ve duygusal açıdan destekleyecek şekilde planlamaya özen gösteririz. Eğitimle ilgili kararları alırken öğrencilerimizin, zümrelerimizin, bölüm başkanlarımızın, eğitim koordinatörlerimizin yaptıkları çalışmalar sonucunda ortaya çıkan ortak akıl sonucunda oluşturuyoruz.

 

Yeni Okul’un değerler skalasında neler ön plana geçecek? Sürdürülebilir eğitimin belirleyici ilkeleri neler olmalı ve nasıl hayata geçirilmeli?

Yeni Okulun değerler skalasına baktığımızda; öğrencilerin yönetimde daha çok söz sahibi olduğu, düşüncelerini ve görüşlerini özgür bir ortamda ifade edebilmeleri çok önemli. Ayrıca öğrencilerimizin öz değerlendirme kapasitelerini güçlendirmek, onlara öğrenecekleri konuları seçmede daha fazla özgürlük vermek, kendilerini öğrenme konusunda özgür hissetmelerini sağlamak temel amaçlarımızdan olmalıdır. Bunun için de okul iklimini ön yargısız, tarafsızlığı koruyacak şekilde materyallerle donatmak ve bu alanları öğrencilerin öğrenme tarzlarının farklı olduğunu unutmadan düzenlememiz gerekir. Bunun sürdürülebilir olması için eğitim yöneticilerimizin ve öğretmenlerimizin demokratik yaşam biçimini özümsemiş, vizyon sahibi, yeniliklere açık ve kendini sürekli geliştiren ve toplumsal düzeyde meydana gelen değişimleri yakından takip eden bir yapıda olmaları gerekir.

 

Beceri temelli eğitim yeni eğitim modelinin temellerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu çerçevede Yeni Okul’un beceri kriterleri neler olacak?

Yeni eğitim modelinin gerektirdiği yetkinliklere yada becerilere baktığımızda değişen dünya ve bilgi çağıyla birlikte öğrencilerden sadece akademik başarısı yüksek bireyler olarak değil, 21. yüzyıl becerileri olarak tanımlanan üst düzey becerilere sahip, okuduğunu anlama, eleştirel düşünme, karar verme, sorumluluk alma, problem çözme ve benzeri yetkinliklere sahip bireyler olmaları beklenmektedir. Bu nedenle eğitim yöneticilerinin öğrenme ortamlarını tasarlarken ve uygulayacakları programları oluştururken disiplinler arası bir yaklaşımla öğrencilerini araştıran, sorgulayan, bugün aldıkları eğitimle geleceği inşa eden bir eğitim felsefesiyle yetiştirmeleri gerekmektedir.

 

 

“Öğrencilerimizin; teknolojik faktörlerle hızlı değişen dünyayı yakalamaları ve gelecekte söz sahibi olabilmeleri için; onların kendine güvenen, yönetimlerde inisiyatif alabilen, girişimci, yeniliğe açık ve dinamik öğrenciler olarak yetiştirebilen Yeni Okul modelini oluşturmamız gerekir.”

 

“Uzun zamandır öğrencilerimizi mümkün olduğunca ezbere dayalı bilgi ile yüklenmiş bireyler olarak değil; kurumlarımızda sağladığımız teknoloji desteği ve öğrenci merkezli eğitim politikamızla öğrencilerimizin daha yaratıcı, yenilikçi, etkin iletişim kuran,  eleştirel düşünebilen ve teknolojiyi ihtiyaç duydukları bilgiye ulaşmak için etkin kullanabilen bireyler olarak yetişmelerini sağlıyoruz.”

 

 

 

> Vatan’da yeni dönem ORTAK AKIL ile planlanıyor

“Yeni Okul olarak adlandırabileceğimiz hibrit eğitim modelini çağın gereği olarak teknolojiyle desteklemek ve bunu farklı eğitim felsefeleriyle harmanlamak en temel hedefimizdir” diyen Vatan Eğitim Kurumları Genel Müdür Yardımcısı Atilla Aktaş, pandemiyle oluşan yeni süreci ve kurumda gerçekleştirdikleri çalışmaları artı eğitim’e anlattı.

atilla_aktas_vatanEğitimde geçmişin anlayış ve uygulamalarıyla yeni dönemi yönetmek mümkün mü? Neler, nasıl değişiyor?

Günümüz dünyasının en belirgin özelliği, birçok alanda ve yerde görülen hızlı değişimlerdir. Bu hızlı değişim ve dönüşümlerle beraber günümüzde öğrencilere kazandırılması gereken bilgi ve becerilerin yoğunluğu ve çeşitliliği azımsanmayacak derecede artmıştır. Bilgi çağı olarak adlandırılan bu dönemde; bilgi hızla üretilmekte, yayılmakta ve çok hızlı bir şekilde değişip dönüşmektedir. Dolayısıyla bilgiyi sadece elinde tutup aktaran sistem üzerine temellenmiş bir eğitim sistemi gereksinip duyulan yeni çağdaş insan modelini yaratmada yetersiz kalmaktadır. Bu anlamda eğitimde yeni uygulamaların ve farklı modellerin uygulanması da kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ihtiyaçların ne kadar elzem olduğu Covid-19’un küresel salgın olarak ortaya çıkmasıyla beraber daha da belirginleşti. Dolayısıyla geçmişin anlayış ve uygulamalarının bazılarında yenilenmeye ve değişime ihtiyaç olduğu çok açık. Elbette eğitimde devam eden anlayış ve uygulamaların bazılarında ısrarcı olmak gerekir; ancak birçok alanda “yeni dönemi” eğitimdeki mevcut anlayış ve uygulamalarla yönetmek mümkün değildir. Bilgi çağı olarak adlandırdığımız bu dönemde özellikle teknolojik alanlarda meydana gelen hızlı değişimlerin hayatın her alanında etkisinin hissedildiğini biliyoruz. Ayrıca Z kuşağı olarak adlandırdığımız günümüz öğrencilerinin hayatı anlama tarzları, yaşayış biçimleri, beklenti ve hayallerin bir önceki kuşağa göre farklı olduğunu, yine onların kendilerini birçok alanda geliştirebilecek deneyim ve vizyona sahip olduklarını görmekteyiz.

TELAFİ PROGRAMIMIZ 2021-2022 BOYUNCA SÜRECEK

Pandemi ile birlikte uzaktan ve hibrit eğitimin ön plana çıkması Yeni Okul kavramını da gündeme getirdi? Sizce Yeni Okul hangi parametreler üzerine inşa edilecek? Bu anlamda kurumunuzdaki dönüşümler neler olacak ve nasıl hayata geçirilecek?

Yukarıda da belirttiğim üzere Covid-19’un aslında kaçınılmaz olanı (eğitimde değişim ihtiyaçlarını) daha da hızlandırdığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla öğrencilerimizi sadece geleneksel metotlarla yeni döneme hazırlama şansımız yok. Bu nedenle karma eğitim modeli olarak adlandırdığımız hibrit ve uzaktan eğitim modeline geçiş kaçınılmazdır. Karma öğrenme olarak da adlandırabileceğimiz bu modelde geleneksel eğitim uygulamalarının çevrimiçi eğitim materyalleriyle zenginleştirilmesi, farklı eğitim felsefelerinin geleneksel öğrenme ortamlarında birlikte kullanılması gerekmektedir.

Bizler; kurumlarımızda uyguladığımız yapılandırmacı eğitim modelini teknolojiyle zaten destekliyorduk ancak yaşanan bu süreçte yaptığımız bu uygulamaların aslında ne kadar da önemli olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Dolayısıyla “Yeni Okul” olarak adlandırabileceğimiz hibrit eğitim modelini çağın gereği olarak teknolojiyle desteklemek ve bunu farklı eğitim felsefeleriyle harmanlamak en temel hedefimizdir.

Öte yandan bu dönemde ilk önceliğimiz; öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin çalışan personelimizin ve velilerimizin yaşadıkları bilişsel, sosyal, psikolojik, duygusal ve ekonomik kayıplarını tamamlamaya yönelik ihtiyaç ve kazanım temelli çalışmalar yaparak bu kayıpları en aza indirmektir. Bu süreçte yaşanan eğitim kayıplarını sadece yazın telafi programları şeklinde değil 2021/2022 eğitim öğretim dönemi boyunca yapmayı planlamaktayız. Öğrencilerimizin bu dönemde yaşadıkları bu kayıpları tamamlamadan yeni döneme sağlıklı başlamaları mümkün değildir. Tabi bu durum sadece öğrenciler açısından değil aynı zamanda öğretmenlerimiz açısından da böyle. Dolayısıyla uygulayacağımız ihtiyaç ve kazanım temelli programlarla hem öğrencilerimizin hem de öğretmenlerimizin bu alanlarda yaşadıkları kayıpları ve duygu durumlarını tespit edip(bunu her bir öğrencimizin, konu eksikliklerini, öğrenme kayıplarını ortaya çıkaracak bilişsel haritalar ve gelişim karneleri oluşturarak yapmaktayız ) telafi programlarımızı buna göre müfredatla bütünleştirecek yeni bir program hazırlamaktayız. Ayrıca rehberlik birimlerimizle yeni bir anlayışla kurmuş olduğumuz; veli, öğrenci ve öğretmen akademileriyle de hem öğrencilerimize, hem öğretmenlerimize,  hem de velilerimize destek olacak çalışmalar yapmaktayız. Öğrencilerimizin bu süreçte bir yandan akademik kayıplarını gidermeye yönelik çalışmalar yapılırken öte yandan onların sosyal ve duygusal açıdan da destekleyecek farklı programları hayata geçirdik. 

Eğitimde MEB’in belirlediği müfredat üzerinden planlamalar yapılıyor. Bu anlayışın değişmesini bekliyor musunuz? Bu konuda önerileriniz nelerdir?

Milli Eğitim Bakanlığımız aslında son birkaç senedir bu konuda bazı değişimlerin olacağının sinyallerini vermişti. Özellikle 40 saatlik ders saati yerine 20 saatlik ders programı, geri kalan zamanda da atölye çalışmalarının yapılacağı yönünde adımlar atılmıştı. Fakat bunun uygulamaya geçmesi çok mümkün olmadı. Ancak yeni dönemde seyreltilmiş sınıf ortamlarında ders saatlerinin hatta sürelerinin kısaltılması ve benzeri düzenlemelerin yapılması bana göre kaçınılmazdır. Bu dönemde veli ve öğrenci akademileri kurularak öğrencilerimizin bu yeni karma eğitim modeline daha rahat ayak uydurmaları sağlanmalıdır. Öğrencilerimizin sadece akademik derslere yönelmelerinin önüne geçilerek onları sosyal duygusal yönden besleyecek ve yeteneklerini ortaya koyabilecekleri bir eğitim modelinin hayata geçirilmesi gerekmektedir. 

KARARLAR ORTAK AKIL İLE ALINIYOR

Eğitim yönetiminde yukarıdan aşağıya bir yönetim modelinin hakim olduğunu görüyoruz. Bu yönetim anlayışı günümüzün dinamiklerini karşılamaya yetiyor mu? Eğitim yönetiminde demokratik bir model nasıl inşa edilebilir? Bu anlamda Kurumunuzdaki yönetim modeli hakkında bilgi verebilir misiniz?

Aslında bu sorunun cevabı kolay ancak bir o kadar da karmaşık. Günümüz eğitim sistemlerinde okulları etkili yönetmek için sosyal, politik, ekonomik, teknolojik birçok faktörü göz önünde bulundurmak zorundayız. Yönetim süreçlerini ortaya koyarken somut gerçeklerden kopuk, eğitimin öznesi olan öğrencileri sürecin içine sadece pasif olarak almakla başarıya ulaşma şansımız yok. Böyle düşündüğümüzde yukarıdan aşağıya bir yönetim anlayışının çok da sağlıklı olmadığını görüyoruz. Aslolan bu konuda eğitimin tüm bileşenlerinin bir araya gelerek demokratik bir yönetim anlayışıyla ortak kararlar almasıdır.

Bizler kurumlarımızda yaptığımız çalıştaylarda eğitimin tüm kademelerinde uygulayacağımız programları öncelikli olarak öğrencilerimizin beklentilerini ve düşüncelerini akademik, sosyal, bilişsel ve duygusal açıdan destekleyecek şekilde planlamaya özen gösteririz. Eğitimle ilgili kararları alırken öğrencilerimizin, zümrelerimizin, bölüm başkanlarımızın, eğitim koordinatörlerimizin yaptıkları çalışmalar sonucunda ortaya çıkan ortak akıl sonucunda oluşturuyoruz. 

Yeni Okul’un değerler skalasında neler ön plana geçecek? Sürdürülebilir eğitimin belirleyici ilkeleri neler olmalı ve nasıl hayata geçirilmeli?

Yeni Okulun değerler skalasına baktığımızda; öğrencilerin yönetimde daha çok söz sahibi olduğu, düşüncelerini ve görüşlerini özgür bir ortamda ifade edebilmeleri çok önemli. Ayrıca öğrencilerimizin öz değerlendirme kapasitelerini güçlendirmek, onlara öğrenecekleri konuları seçmede daha fazla özgürlük vermek, kendilerini öğrenme konusunda özgür hissetmelerini sağlamak temel amaçlarımızdan olmalıdır. Bunun için de okul iklimini ön yargısız, tarafsızlığı koruyacak şekilde materyallerle donatmak ve bu alanları öğrencilerin öğrenme tarzlarının farklı olduğunu unutmadan düzenlememiz gerekir. Bunun sürdürülebilir olması için eğitim yöneticilerimizin ve öğretmenlerimizin demokratik yaşam biçimini özümsemiş, vizyon sahibi, yeniliklere açık ve kendini sürekli geliştiren ve toplumsal düzeyde meydana gelen değişimleri yakından takip eden bir yapıda olmaları gerekir. 

Beceri temelli eğitim yeni eğitim modelinin temellerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu çerçevede Yeni Okul’un beceri kriterleri neler olacak?

Yeni eğitim modelinin gerektirdiği yetkinliklere yada becerilere baktığımızda değişen dünya ve bilgi çağıyla birlikte öğrencilerden sadece akademik başarısı yüksek bireyler olarak değil, 21. yüzyıl becerileri olarak tanımlanan üst düzey becerilere sahip, okuduğunu anlama, eleştirel düşünme, karar verme, sorumluluk alma, problem çözme ve benzeri yetkinliklere sahip bireyler olmaları beklenmektedir. Bu nedenle eğitim yöneticilerinin öğrenme ortamlarını tasarlarken ve uygulayacakları programları oluştururken disiplinler arası bir yaklaşımla öğrencilerini araştıran, sorgulayan, bugün aldıkları eğitimle geleceği inşa eden bir eğitim felsefesiyle yetiştirmeleri gerekmektedir. 

“Öğrencilerimizin; teknolojik faktörlerle hızlı değişen dünyayı yakalamaları ve gelecekte söz sahibi olabilmeleri için; onların kendine güvenen, yönetimlerde inisiyatif alabilen, girişimci, yeniliğe açık ve dinamik öğrenciler olarak yetiştirebilen Yeni Okul modelini oluşturmamız gerekir.” 

“Uzun zamandır öğrencilerimizi mümkün olduğunca ezbere dayalı bilgi ile yüklenmiş bireyler olarak değil; kurumlarımızda sağladığımız teknoloji desteği ve öğrenci merkezli eğitim politikamızla öğrencilerimizin daha yaratıcı, yenilikçi, etkin iletişim kuran,  eleştirel düşünebilen ve teknolojiyi ihtiyaç duydukları bilgiye ulaşmak için etkin kullanabilen bireyler olarak yetişmelerini sağlıyoruz.”

 

 

 

 

 

 

 

Vatan’da yeni dönem ORTAK AKIL ile planlanıyor

 

 

“Yeni Okul olarak adlandırabileceğimiz hibrit eğitim modelini çağın gereği olarak teknolojiyle desteklemek ve bunu farklı eğitim felsefeleriyle harmanlamak en temel hedefimizdir” diyen Vatan Eğitim Kurumları Genel Müdür Yardımcısı Atilla Aktaş, pandemiyle oluşan yeni süreci ve kurumda gerçekleştirdikleri çalışmaları artı eğitim’e anlattı.

 

Eğitimde geçmişin anlayış ve uygulamalarıyla yeni dönemi yönetmek mümkün mü? Neler, nasıl değişiyor?

Günümüz dünyasının en belirgin özelliği, birçok alanda ve yerde görülen hızlı değişimlerdir. Bu hızlı değişim ve dönüşümlerle beraber günümüzde öğrencilere kazandırılması gereken bilgi ve becerilerin yoğunluğu ve çeşitliliği azımsanmayacak derecede artmıştır. Bilgi çağı olarak adlandırılan bu dönemde; bilgi hızla üretilmekte, yayılmakta ve çok hızlı bir şekilde değişip dönüşmektedir. Dolayısıyla bilgiyi sadece elinde tutup aktaran sistem üzerine temellenmiş bir eğitim sistemi gereksinip duyulan yeni çağdaş insan modelini yaratmada yetersiz kalmaktadır. Bu anlamda eğitimde yeni uygulamaların ve farklı modellerin uygulanması da kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaktadır. Bu ihtiyaçların ne kadar elzem olduğu Covid-19’un küresel salgın olarak ortaya çıkmasıyla beraber daha da belirginleşti. Dolayısıyla geçmişin anlayış ve uygulamalarının bazılarında yenilenmeye ve değişime ihtiyaç olduğu çok açık. Elbette eğitimde devam eden anlayış ve uygulamaların bazılarında ısrarcı olmak gerekir; ancak birçok alanda “yeni dönemi” eğitimdeki mevcut anlayış ve uygulamalarla yönetmek mümkün değildir. Bilgi çağı olarak adlandırdığımız bu dönemde özellikle teknolojik alanlarda meydana gelen hızlı değişimlerin hayatın her alanında etkisinin hissedildiğini biliyoruz. Ayrıca Z kuşağı olarak adlandırdığımız günümüz öğrencilerinin hayatı anlama tarzları, yaşayış biçimleri, beklenti ve hayallerin bir önceki kuşağa göre farklı olduğunu, yine onların kendilerini birçok alanda geliştirebilecek deneyim ve vizyona sahip olduklarını görmekteyiz.

 

TELAFİ PROGRAMIMIZ 2021-2022 BOYUNCA SÜRECEK
Pandemi ile birlikte uzaktan ve hibrit eğitimin ön plana çıkması Yeni Okul kavramını da gündeme getirdi? Sizce Yeni Okul hangi parametreler üzerine inşa edilecek? Bu anlamda kurumunuzdaki dönüşümler neler olacak ve nasıl hayata geçirilecek?

Yukarıda da belirttiğim üzere Covid-19’un aslında kaçınılmaz olanı (eğitimde değişim ihtiyaçlarını) daha da hızlandırdığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla öğrencilerimizi sadece geleneksel metotlarla yeni döneme hazırlama şansımız yok. Bu nedenle karma eğitim modeli olarak adlandırdığımız hibrit ve uzaktan eğitim modeline geçiş kaçınılmazdır. Karma öğrenme olarak da adlandırabileceğimiz bu modelde geleneksel eğitim uygulamalarının çevrimiçi eğitim materyalleriyle zenginleştirilmesi, farklı eğitim felsefelerinin geleneksel öğrenme ortamlarında birlikte kullanılması gerekmektedir.

Bizler; kurumlarımızda uyguladığımız yapılandırmacı eğitim modelini teknolojiyle zaten destekliyorduk ancak yaşanan bu süreçte yaptığımız bu uygulamaların aslında ne kadar da önemli olduğunu bir kez daha görmüş olduk. Dolayısıyla “Yeni Okul” olarak adlandırabileceğimiz hibrit eğitim modelini çağın gereği olarak teknolojiyle desteklemek ve bunu farklı eğitim felsefeleriyle harmanlamak en temel hedefimizdir.

Öte yandan bu dönemde ilk önceliğimiz; öğrencilerimizin, öğretmenlerimizin çalışan personelimizin ve velilerimizin yaşadıkları bilişsel, sosyal, psikolojik, duygusal ve ekonomik kayıplarını tamamlamaya yönelik ihtiyaç ve kazanım temelli çalışmalar yaparak bu kayıpları en aza indirmektir. Bu süreçte yaşanan eğitim kayıplarını sadece yazın telafi programları şeklinde değil 2021/2022 eğitim öğretim dönemi boyunca yapmayı planlamaktayız. Öğrencilerimizin bu dönemde yaşadıkları bu kayıpları tamamlamadan yeni döneme sağlıklı başlamaları mümkün değildir. Tabi bu durum sadece öğrenciler açısından değil aynı zamanda öğretmenlerimiz açısından da böyle. Dolayısıyla uygulayacağımız ihtiyaç ve kazanım temelli programlarla hem öğrencilerimizin hem de öğretmenlerimizin bu alanlarda yaşadıkları kayıpları ve duygu durumlarını tespit edip(bunu her bir öğrencimizin, konu eksikliklerini, öğrenme kayıplarını ortaya çıkaracak bilişsel haritalar ve gelişim karneleri oluşturarak yapmaktayız ) telafi programlarımızı buna göre müfredatla bütünleştirecek yeni bir program hazırlamaktayız. Ayrıca rehberlik birimlerimizle yeni bir anlayışla kurmuş olduğumuz; veli, öğrenci ve öğretmen akademileriyle de hem öğrencilerimize, hem öğretmenlerimize,  hem de velilerimize destek olacak çalışmalar yapmaktayız. Öğrencilerimizin bu süreçte bir yandan akademik kayıplarını gidermeye yönelik çalışmalar yapılırken öte yandan onların sosyal ve duygusal açıdan da destekleyecek farklı programları hayata geçirdik.

 

Eğitimde MEB’in belirlediği müfredat üzerinden planlamalar yapılıyor. Bu anlayışın değişmesini bekliyor musunuz? Bu konuda önerileriniz nelerdir?

Milli Eğitim Bakanlığımız aslında son birkaç senedir bu konuda bazı değişimlerin olacağının sinyallerini vermişti. Özellikle 40 saatlik ders saati yerine 20 saatlik ders programı, geri kalan zamanda da atölye çalışmalarının yapılacağı yönünde adımlar atılmıştı. Fakat bunun uygulamaya geçmesi çok mümkün olmadı. Ancak yeni dönemde seyreltilmiş sınıf ortamlarında ders saatlerinin hatta sürelerinin kısaltılması ve benzeri düzenlemelerin yapılması bana göre kaçınılmazdır. Bu dönemde veli ve öğrenci akademileri kurularak öğrencilerimizin bu yeni karma eğitim modeline daha rahat ayak uydurmaları sağlanmalıdır. Öğrencilerimizin sadece akademik derslere yönelmelerinin önüne geçilerek onları sosyal duygusal yönden besleyecek ve yeteneklerini ortaya koyabilecekleri bir eğitim modelinin hayata geçirilmesi gerekmektedir.

 

KARARLAR ORTAK AKIL İLE ALINIYOR

Eğitim yönetiminde yukarıdan aşağıya bir yönetim modelinin hakim olduğunu görüyoruz. Bu yönetim anlayışı günümüzün dinamiklerini karşılamaya yetiyor mu? Eğitim yönetiminde demokratik bir model nasıl inşa edilebilir? Bu anlamda Kurumunuzdaki yönetim modeli hakkında bilgi verebilir misiniz?

Aslında bu sorunun cevabı kolay ancak bir o kadar da karmaşık. Günümüz eğitim sistemlerinde okulları etkili yönetmek için sosyal, politik, ekonomik, teknolojik birçok faktörü göz önünde bulundurmak zorundayız. Yönetim süreçlerini ortaya koyarken somut gerçeklerden kopuk, eğitimin öznesi olan öğrencileri sürecin içine sadece pasif olarak almakla başarıya ulaşma şansımız yok. Böyle düşündüğümüzde yukarıdan aşağıya bir yönetim anlayışının çok da sağlıklı olmadığını görüyoruz. Aslolan bu konuda eğitimin tüm bileşenlerinin bir araya gelerek demokratik bir yönetim anlayışıyla ortak kararlar almasıdır.

Bizler kurumlarımızda yaptığımız çalıştaylarda eğitimin tüm kademelerinde uygulayacağımız programları öncelikli olarak öğrencilerimizin beklentilerini ve düşüncelerini akademik, sosyal, bilişsel ve duygusal açıdan destekleyecek şekilde planlamaya özen gösteririz. Eğitimle ilgili kararları alırken öğrencilerimizin, zümrelerimizin, bölüm başkanlarımızın, eğitim koordinatörlerimizin yaptıkları çalışmalar sonucunda ortaya çıkan ortak akıl sonucunda oluşturuyoruz.

 

Yeni Okul’un değerler skalasında neler ön plana geçecek? Sürdürülebilir eğitimin belirleyici ilkeleri neler olmalı ve nasıl hayata geçirilmeli?

Yeni Okulun değerler skalasına baktığımızda; öğrencilerin yönetimde daha çok söz sahibi olduğu, düşüncelerini ve görüşlerini özgür bir ortamda ifade edebilmeleri çok önemli. Ayrıca öğrencilerimizin öz değerlendirme kapasitelerini güçlendirmek, onlara öğrenecekleri konuları seçmede daha fazla özgürlük vermek, kendilerini öğrenme konusunda özgür hissetmelerini sağlamak temel amaçlarımızdan olmalıdır. Bunun için de okul iklimini ön yargısız, tarafsızlığı koruyacak şekilde materyallerle donatmak ve bu alanları öğrencilerin öğrenme tarzlarının farklı olduğunu unutmadan düzenlememiz gerekir. Bunun sürdürülebilir olması için eğitim yöneticilerimizin ve öğretmenlerimizin demokratik yaşam biçimini özümsemiş, vizyon sahibi, yeniliklere açık ve kendini sürekli geliştiren ve toplumsal düzeyde meydana gelen değişimleri yakından takip eden bir yapıda olmaları gerekir.

 

Beceri temelli eğitim yeni eğitim modelinin temellerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu çerçevede Yeni Okul’un beceri kriterleri neler olacak?

Yeni eğitim modelinin gerektirdiği yetkinliklere yada becerilere baktığımızda değişen dünya ve bilgi çağıyla birlikte öğrencilerden sadece akademik başarısı yüksek bireyler olarak değil, 21. yüzyıl becerileri olarak tanımlanan üst düzey becerilere sahip, okuduğunu anlama, eleştirel düşünme, karar verme, sorumluluk alma, problem çözme ve benzeri yetkinliklere sahip bireyler olmaları beklenmektedir. Bu nedenle eğitim yöneticilerinin öğrenme ortamlarını tasarlarken ve uygulayacakları programları oluştururken disiplinler arası bir yaklaşımla öğrencilerini araştıran, sorgulayan, bugün aldıkları eğitimle geleceği inşa eden bir eğitim felsefesiyle yetiştirmeleri gerekmektedir.

 

 

“Öğrencilerimizin; teknolojik faktörlerle hızlı değişen dünyayı yakalamaları ve gelecekte söz sahibi olabilmeleri için; onların kendine güvenen, yönetimlerde inisiyatif alabilen, girişimci, yeniliğe açık ve dinamik öğrenciler olarak yetiştirebilen Yeni Okul modelini oluşturmamız gerekir.”

 

“Uzun zamandır öğrencilerimizi mümkün olduğunca ezbere dayalı bilgi ile yüklenmiş bireyler olarak değil; kurumlarımızda sağladığımız teknoloji desteği ve öğrenci merkezli eğitim politikamızla öğrencilerimizin daha yaratıcı, yenilikçi, etkin iletişim kuran,  eleştirel düşünebilen ve teknolojiyi ihtiyaç duydukları bilgiye ulaşmak için etkin kullanabilen bireyler olarak yetişmelerini sağlıyoruz.”

 

 

 

Son Güncelleme: Perşembe, 29 Temmuz 2021 13:48

Gösterim: 704

Kurum olarak eğitim çerçevesini Dünya Kimliği, Etkili İletişim, Bütünsel Tasarım ve Yaratıcı Bakış Açısı olarak belirlediklerini vurgulayan Girne Koleji CEO’su Dilek Cambazoğlu, Yeni Okul kavramını , bu kapsamda Girne Koleji’nin kurgusunu ve yeni döneme ilişkin düşüncelerini artı eğitim’e anlattı.

dilek_cambazoglu_28Eğitimde geçmişin anlayış ve uygulamalarıyla yeni dönemi yönetmek mümkün mü? Neler, nasıl değişiyor?

Tüm dünyayı etkileyen Pandemi sürecinden sonra eğitimde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, tabi ki temel programlamalar ana eksende kalacak ama mutlaka geliştirilecek ve günümüz koşullarına göre yeniden yapılandırılacak.

Zamandan ve mekandan bağımsız öğrenme biçimlerine uygun müfredat çalışmaları yapılandırılarak sisteme dahil edilecek. Eskiden sadece gezi etkinliği olarak düşünülen çalışmalar artık derslerle entegre edilerek ister online/ister yüz yüze disiplinler arası çalışmalar haline dönüşecek. Bizler Girne Koleji olarak bu bağlamda Müze’de Eğitim başlığını yanımıza aldık.

Öğrencilerin sosyal-duygusal becerilerini geliştirme noktasında PDR bölümü ile yapılan çalışmalar arttırılacak. Pandemi sürecinde sıkılıkla karşımıza çıkan bu kavramla ilgili öğrenci-öğretmen-yönetici ve veli ayağında “iyi olma hali’’ temelli etkinlikler arttırılacak.

Aslında hep bildiğimiz ama pandemi ile birlikte yoğun bir şekilde hayatımızın içine giren hijyen eğitimi ile ilgili çalışmalar periyodik aralıklarla yapılmaya devam edecek ve konunun unutulmaması adına sitem içinde hep kalacak. Okul alanları yeni normale göre düzenlenip planlanacak. Online çalışmalar artık kalıcı olarak okulların sistemine entegre olacak. Toplantıların ve hafta içi kursların/etütlerin bir kısmı online olarak yapılmaya devam edecek. Uygulamalı dersler planlanırken yeni normale ve ihtiyaçlara göre yeniden değerlendirilip hayata geçirilecek.

OKULLARIN DEĞİŞMESİ KAÇINILMAZ

 

Pandemi ile birlikte uzaktan ve hibrit eğitimin ön plana çıkması Yeni Okul kavramını da gündeme getirdi? Sizce Yeni Okul hangi parametreler üzerine inşa edilecek? Bu anlamda kurumunuzdaki dönüşümler neler olacak ve nasıl hayata geçirilecek?

Eğitimin maksadı nedir? Çocukları hayata hazırlamak. Hayat çok hızlı bir şekilde değişiyor. Çok eskiye gitmeye gerek yok, 20 yıl öncesine bakın örneğin internet dahi yoktu. Teknolojik olarak her şeyin çok hızlı değiştiği bu dünyada okulların da değişmesi kaçınılmaz.

Reform diye bir kavram var ve Eğitimde Reformu da konuşmak gerekir.

Bizim eğitimciler olarak görevimiz önümüzdeki süreci bugünü ve yarını değiştirebilecek üretebilen bireyler yetiştirmek bu nedenle; Yüz yüze, hibrit yada online fark etmez okul iklimi; günün koşullarına uygun ve geleceğe hazırlayan bir eğitimin gerçekleşeceği nitelikte olmalı.

Bugün okula başlayan öğrencileri mezun olduklarında 2030’lu ve 2040’li yıllara yetişecekler ve o dönemde mesleklerini icra edecekler ve şu anda biz o dönemin mesleklerini bilmiyoruz.

Yapay zekanın bu denli aktif konuşulduğu dönemde Eğitimde Reform zaten başlamıştı Covid-19 salgını, yaşamın her alanında etkisini gösterirken okullarda bu dönüşümü hızlandırdı.

Dünyanın hemen hemen her yerinde eğitim kurumlarını 21. Yüzyılın paradigmaları doğrultusunda yeni bir eğitim tasarımına doğru harekete geçirdi.

İçinde bulunduğumuz durum eğitimin çok kanallı bir yaklaşım ile planlanmasını ve gerçekleştirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Bu kapsamda; bilimsel yaklaşımlardan ödün vermeksizin her türlü değişime ve zorlu şartlara uyarlanabilecek, esnek ve iletişime dayalı bir yapıya imkan sağlayan yaklaşımlara öncelik vermiştir.

Bu öncelikler doğrultusunda, tüm akademik süreçlerin, üst düzey öğrenme deneyimlerini gerçekleştirmek amacı ile yüz yüze ve çevrim içi öğrenme araç ve stratejilerini bir arada kullanmak olarak tanımlanabilecek harmanlanmış öğrenme (blended learning) yaklaşımı ile planlanması ve uygulanması stratejik planlarımızda yerini almıştır.

Biz artık zaman ve mekandan bağımsız eğitim ortamları oluşturulmalı diye düşünüyoruz.

Hele ki teknolojinin bize birçok fırsat sunduğu bu dönemde Yeni Dünya Düzeninde, öğrencinin her bilgiyi tam öğrendiği ve sınıfın ortalama hızında değil kendi hızında, özgürce öğrendiği, fırsat eşitliği sağlayan bir modelle, teknoloji destekli ama insan odaklı yeni nesil bir öğrenme anlayışı yapılandırılmalı diye düşünüyorum.

Beceri temelli eğitim yeni eğitim modelinin temellerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu çerçevede Yeni Okul’un beceri kriterleri neler olacak?

Biz Girne Koleji olarak Yeni Dünya İnsanının Başarı Yolculuğuna Odaklandık… Bizim kurum olarak eğitim çerçevemizi Dünya Kimliği, Etkili İletişim, Bütünsel Tasarım ve Yaratıcı Bakış Açısı Oluşturuyor.

Bu çerçeve doğrultusunda; Dünyada değişen öğrenme ekosisteminde, yeni nesil öğrenme kültürünü oluştururken kullanılacak ve öğrencilerin kazanması gereken bir takım beceriler var. Bunlara 21. YY becerileri de diyoruz.

Teknoloji Okuryazarlığı; Çocuklarımızın, çağımızda ve gelecekte ihtiyaç duyulacak teknolojileri en iyi şekilde kullanacak, hayatlarını kolaylaştıracak biçimde onlardan faydalanacak ve teknoloji üretebilecek bireyler haline gelmeleri. Teknoloji üretebilecek kelimesini özellikle vurgulamak istiyorum. Biz Girne Koleji olarak Anaokulu itibari ile robotik kodlama derslerine, ders programımızda yer veriyoruz.

Araştırma-Sorgulama; Üst düzey düşünme becerilerinin tamamının süreçlerinde yer alan araştırma ve sorgulama yetkinlikleri çocuklarımıza okullarımızın tüm kademelerinde kazandırılır ve geliştirilir. Soran, sorgulayan, araştıran çocuklar yetiştirmek için “Araştırma-Sorgulama” temel bir yetkinlik olarak ekosistemimiz içerisinde yer almalıdır.

Öğrenciler İçin Öz Düzenleme Becerisi; Öğrencilerin öz-düzenleme becerilerini geliştirerek kendi öğrenme süreçlerini yürütebilmeleri oldukça önemlidir.

İnovasyon ve Yaratıcılık; Çocuklarımızın hayatlarının her alanında yeniliği arayan, inovatif düşünme becerilerine sahip, farklı ve özgün eserler ortaya koyabilen bireyler olarak yetişmeleri geleceğin dünyasında yer alabilmeleri için temel bir özellik olacaktır.

Değişim Yönetimi; Şüphesiz en kritik becerilerden biridir. Özellikle pandemi sürecinde çalışanların ve liderlerin değişime açık olmaları ve değişimi yönetmede usta olmaları gerekmektedir. Bu nedenle, hızla adapte olabilen, birden fazla şapka giyebilen ve değişime açık olan kişiler daha başarılı olacaktır.

Akademik Başarı ve Yabancı Dil; Çocuklarımızın okuduğunu anlama, fen okuryazarlığı ve matematik okuryazarlığı gibi temel alanlarda başarılı bireyler olarak yetişmeleri için gerekli temel ve ileri seviye dersleri sunuyoruz.

Bu amaçla ders başarısını ve sınav başarısını bütüncül-gerçekçi bir biçimde ele alıyor, öğrencilerimizin ulusal veya uluslararası merkezi sınavlarda başarılı olmalarını sağlıyoruz.

Çocuklarımızı aynı zamanda en az iki yabancı dilde, bu dilin uluslararası olarak tanınmış yeterliklerine sahip bireyler olarak yetişmelerini sağlamak.

Akademik başarı ile sosyal başarı arasındaki denge Yeni Okul’un kurgusunu nasıl etkileyecek?

Hayatımız boyunca birçok sınavla karşılaşacağız ama bu demek değil ki hayat sınavlardan ibaret. Hayat bizim seçimlerimizden, aldığımız kararlardan, attığımız adımlardan, duygularımızdan, düşüncelerimizden, sevdiklerimizden, sevmediklerimizden ve daha birçok sürprizden oluşuyor. Bu yüzden akademik başarı ve sosyal başarı birlikte değer kazanıp eşgüdümlü olarak ilerlemelidir. Sosyal başarı; iletişim becerilerinde başarılı olma, sosyal faaliyetlerde etkin olarak rol alabilme, fiziki ve sosyal çevresi ile ilişkilerinde dengeyi koruyarak kendini ifade edebilmek demektir. Bulunduğu ortamın doğal ve sağlıklı bir üyesi olmak demektir. Bir gruba ait olabilmek, oraya uyum sağlayabilmek ve kendini gerçekleştirebilmek demektir.
Eğitim sistemimizde sınavlar gelecek planlarımızın bir kısmında etkili olsa da sosyal başarı hayat boyu bizimle devam etmektedir. Bu yüzden okul aynı zamanda öğrencisine sosyal başarı da kazandırmalıdır. Ne işe yarar bu sosyal başarı? Bakıldığında sosyal başarının doğrudan sınav kazanmada etkisi yok gibi görünse de öğrencilerin özgüvenini artırarak ders başarılarını olumlu yönde etkilediği ve öğrencileri sorumluluk almada daha aktif bireyler haline getirdiği söylenebilir. Bu da sınav süreci için önemli bir özelliktir.  Akademik başarı gibi sosyal başarı da okul-aile-öğrenci işbirliği ile doğru sonuca ulaşır.
Öğrencinin bir ortama girdiğinde görünmeyen olmak yerine kendini ifade edebilen, kendi gücünün farkında olan bir birey olmasını, okulda, iş hayatında veya özel hayatında farklı insanlarla bir arada uyum içerisinde zaman geçirebilmesini,kişiliğini sağlam temellere oturtmasını, başarıya ulaşmak için engelleri fırsata çevirmesini istiyoruz.
 

YENİ MÜFREDAT NASIL OLMALI?

Eğitimde MEB’in belirlediği müfredat üzerinden planlamalar yapılıyor. Bu anlayışın değişmesini bekliyor musunuz? Bu konuda önerileriniz nelerdir?

Pandemi sürecinde yaşanılanlar müfredat üzerinde yeni planlama ve uygulamaları zorunlu kılmıştır. Bu nokta Milli Eğitim Bakanlığımızın çeşitli çalışmalar yürüttüğünü duyuyor ve takip ediyoruz. Bu süreçte bizim önerilerimizi maddeler halinde paylaşmak isterim.

  • Müfredat günümüz gerçekliklerine göre, önceki sınıf düzeyinin kritik kazanımlarını da kapsayacak şekilde tasarlanmalı, sadeleştirilecek başlıklar var ise sadeleştirilmeli ve ders saatleri yeniden gözden geçirilmeli,
  • Sosyal -Duygusal becerileri dikkate alan çalışma ve etkinliklere daha fazla zaman ayrılmalı,
  • Öğrenme kayıpları ve eksikliklerini tespit etmeye yönelik geçerli, güvenilir ve aynı zamanda süreç odaklı bir ölçme değerlendirme yaklaşımı benimsenmeli,
  • Yeni öğretim çalışmaları planlanırken salgında önemi bir kez daha anlaşılan yaşam becerilerine de yer verilmeli,
  • Uygulamalı dersler, öğrencinin bütüncül gelişimini de destekleyecek biçimde yeni bir anlayışla düzenlenmeli,
  • İlkokul 1. ve 2. sınıfı uzaktan eğitim yoluyla tamamlayan, ortaokul veya lise kademesine geçiş yapan öğrenciler, lisede alan seçecek öğrenciler, 8. ve 12.sınıf öğrencilere özellikle odaklanacak çalışmalara yer verilmeli,
  • Yeni koşullara uygun bir rehberlik anlayışı geliştirilmeli,
  • Öğretmenlerin iyi olma hallerinin sağlanmasına yönelik çalışmalar devam etmeli,
  • Gelecekte yaşanabilecek olası doğal afet ve salgın gibi durumlarda eğitim öğretimin sürdürülmesi ve öğrenme kayıplarının azaltılması için önceden hazırlanmış eğitimde acil durum eylem planı oluşturulmalı. 


Girne Koleji olarak biz kurumlarımızda, ders tasarımlarını oluştururken içeriği doğru eğitim teknolojisi ile bütünleştiriyoruz.

  • Yapay zeka tabanlı online eğitim platformları,
  • Oyunlaştırılmış eğitim araçları,
  • Dijital Okuryazarlık dersleri,
  • Robotik-kodlama dersleri,
  • Bilim ve teknoloji dersleri
    gibi dersler ile sadece sınıf ortamında değil ev ortamında da senkron ve asenkron yaklaşımla teknolojiyi içerikle bütünleştiriyoruz.

 

> Girne Koleji YENİ DÜNYA İNSANININ başarı yolculuğuna odaklandı

Kurum olarak eğitim çerçevesini Dünya Kimliği, Etkili İletişim, Bütünsel Tasarım ve Yaratıcı Bakış Açısı olarak belirlediklerini vurgulayan Girne Koleji CEO’su Dilek Cambazoğlu, Yeni Okul kavramını , bu kapsamda Girne Koleji’nin kurgusunu ve yeni döneme ilişkin düşüncelerini artı eğitim’e anlattı.

dilek_cambazoglu_28Eğitimde geçmişin anlayış ve uygulamalarıyla yeni dönemi yönetmek mümkün mü? Neler, nasıl değişiyor?

Tüm dünyayı etkileyen Pandemi sürecinden sonra eğitimde hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, tabi ki temel programlamalar ana eksende kalacak ama mutlaka geliştirilecek ve günümüz koşullarına göre yeniden yapılandırılacak.

Zamandan ve mekandan bağımsız öğrenme biçimlerine uygun müfredat çalışmaları yapılandırılarak sisteme dahil edilecek. Eskiden sadece gezi etkinliği olarak düşünülen çalışmalar artık derslerle entegre edilerek ister online/ister yüz yüze disiplinler arası çalışmalar haline dönüşecek. Bizler Girne Koleji olarak bu bağlamda Müze’de Eğitim başlığını yanımıza aldık.

Öğrencilerin sosyal-duygusal becerilerini geliştirme noktasında PDR bölümü ile yapılan çalışmalar arttırılacak. Pandemi sürecinde sıkılıkla karşımıza çıkan bu kavramla ilgili öğrenci-öğretmen-yönetici ve veli ayağında “iyi olma hali’’ temelli etkinlikler arttırılacak.

Aslında hep bildiğimiz ama pandemi ile birlikte yoğun bir şekilde hayatımızın içine giren hijyen eğitimi ile ilgili çalışmalar periyodik aralıklarla yapılmaya devam edecek ve konunun unutulmaması adına sitem içinde hep kalacak. Okul alanları yeni normale göre düzenlenip planlanacak. Online çalışmalar artık kalıcı olarak okulların sistemine entegre olacak. Toplantıların ve hafta içi kursların/etütlerin bir kısmı online olarak yapılmaya devam edecek. Uygulamalı dersler planlanırken yeni normale ve ihtiyaçlara göre yeniden değerlendirilip hayata geçirilecek.

OKULLARIN DEĞİŞMESİ KAÇINILMAZ

 

Pandemi ile birlikte uzaktan ve hibrit eğitimin ön plana çıkması Yeni Okul kavramını da gündeme getirdi? Sizce Yeni Okul hangi parametreler üzerine inşa edilecek? Bu anlamda kurumunuzdaki dönüşümler neler olacak ve nasıl hayata geçirilecek?

Eğitimin maksadı nedir? Çocukları hayata hazırlamak. Hayat çok hızlı bir şekilde değişiyor. Çok eskiye gitmeye gerek yok, 20 yıl öncesine bakın örneğin internet dahi yoktu. Teknolojik olarak her şeyin çok hızlı değiştiği bu dünyada okulların da değişmesi kaçınılmaz.

Reform diye bir kavram var ve Eğitimde Reformu da konuşmak gerekir.

Bizim eğitimciler olarak görevimiz önümüzdeki süreci bugünü ve yarını değiştirebilecek üretebilen bireyler yetiştirmek bu nedenle; Yüz yüze, hibrit yada online fark etmez okul iklimi; günün koşullarına uygun ve geleceğe hazırlayan bir eğitimin gerçekleşeceği nitelikte olmalı.

Bugün okula başlayan öğrencileri mezun olduklarında 2030’lu ve 2040’li yıllara yetişecekler ve o dönemde mesleklerini icra edecekler ve şu anda biz o dönemin mesleklerini bilmiyoruz.

Yapay zekanın bu denli aktif konuşulduğu dönemde Eğitimde Reform zaten başlamıştı Covid-19 salgını, yaşamın her alanında etkisini gösterirken okullarda bu dönüşümü hızlandırdı.

Dünyanın hemen hemen her yerinde eğitim kurumlarını 21. Yüzyılın paradigmaları doğrultusunda yeni bir eğitim tasarımına doğru harekete geçirdi.

İçinde bulunduğumuz durum eğitimin çok kanallı bir yaklaşım ile planlanmasını ve gerçekleştirilmesini zorunlu kılmaktadır.

Bu kapsamda; bilimsel yaklaşımlardan ödün vermeksizin her türlü değişime ve zorlu şartlara uyarlanabilecek, esnek ve iletişime dayalı bir yapıya imkan sağlayan yaklaşımlara öncelik vermiştir.

Bu öncelikler doğrultusunda, tüm akademik süreçlerin, üst düzey öğrenme deneyimlerini gerçekleştirmek amacı ile yüz yüze ve çevrim içi öğrenme araç ve stratejilerini bir arada kullanmak olarak tanımlanabilecek harmanlanmış öğrenme (blended learning) yaklaşımı ile planlanması ve uygulanması stratejik planlarımızda yerini almıştır.

Biz artık zaman ve mekandan bağımsız eğitim ortamları oluşturulmalı diye düşünüyoruz.

Hele ki teknolojinin bize birçok fırsat sunduğu bu dönemde Yeni Dünya Düzeninde, öğrencinin her bilgiyi tam öğrendiği ve sınıfın ortalama hızında değil kendi hızında, özgürce öğrendiği, fırsat eşitliği sağlayan bir modelle, teknoloji destekli ama insan odaklı yeni nesil bir öğrenme anlayışı yapılandırılmalı diye düşünüyorum.

Beceri temelli eğitim yeni eğitim modelinin temellerinden biri olarak karşımıza çıkıyor. Bu çerçevede Yeni Okul’un beceri kriterleri neler olacak?

Biz Girne Koleji olarak Yeni Dünya İnsanının Başarı Yolculuğuna Odaklandık… Bizim kurum olarak eğitim çerçevemizi Dünya Kimliği, Etkili İletişim, Bütünsel Tasarım ve Yaratıcı Bakış Açısı Oluşturuyor.

Bu çerçeve doğrultusunda; Dünyada değişen öğrenme ekosisteminde, yeni nesil öğrenme kültürünü oluştururken kullanılacak ve öğrencilerin kazanması gereken bir takım beceriler var. Bunlara 21. YY becerileri de diyoruz.

Teknoloji Okuryazarlığı; Çocuklarımızın, çağımızda ve gelecekte ihtiyaç duyulacak teknolojileri en iyi şekilde kullanacak, hayatlarını kolaylaştıracak biçimde onlardan faydalanacak ve teknoloji üretebilecek bireyler haline gelmeleri. Teknoloji üretebilecek kelimesini özellikle vurgulamak istiyorum. Biz Girne Koleji olarak Anaokulu itibari ile robotik kodlama derslerine, ders programımızda yer veriyoruz.

Araştırma-Sorgulama; Üst düzey düşünme becerilerinin tamamının süreçlerinde yer alan araştırma ve sorgulama yetkinlikleri çocuklarımıza okullarımızın tüm kademelerinde kazandırılır ve geliştirilir. Soran, sorgulayan, araştıran çocuklar yetiştirmek için “Araştırma-Sorgulama” temel bir yetkinlik olarak ekosistemimiz içerisinde yer almalıdır.

Öğrenciler İçin Öz Düzenleme Becerisi; Öğrencilerin öz-düzenleme becerilerini geliştirerek kendi öğrenme süreçlerini yürütebilmeleri oldukça önemlidir.

İnovasyon ve Yaratıcılık; Çocuklarımızın hayatlarının her alanında yeniliği arayan, inovatif düşünme becerilerine sahip, farklı ve özgün eserler ortaya koyabilen bireyler olarak yetişmeleri geleceğin dünyasında yer alabilmeleri için temel bir özellik olacaktır.

Değişim Yönetimi; Şüphesiz en kritik becerilerden biridir. Özellikle pandemi sürecinde çalışanların ve liderlerin değişime açık olmaları ve değişimi yönetmede usta olmaları gerekmektedir. Bu nedenle, hızla adapte olabilen, birden fazla şapka giyebilen ve değişime açık olan kişiler daha başarılı olacaktır.

Akademik Başarı ve Yabancı Dil; Çocuklarımızın okuduğunu anlama, fen okuryazarlığı ve matematik okuryazarlığı gibi temel alanlarda başarılı bireyler olarak yetişmeleri için gerekli temel ve ileri seviye dersleri sunuyoruz.

Bu amaçla ders başarısını ve sınav başarısını bütüncül-gerçekçi bir biçimde ele alıyor, öğrencilerimizin ulusal veya uluslararası merkezi sınavlarda başarılı olmalarını sağlıyoruz.

Çocuklarımızı aynı zamanda en az iki yabancı dilde, bu dilin uluslararası olarak tanınmış yeterliklerine sahip bireyler olarak yetişmelerini sağlamak.

Akademik başarı ile sosyal başarı arasındaki denge Yeni Okul’un kurgusunu nasıl etkileyecek?

Hayatımız boyunca birçok sınavla karşılaşacağız ama bu demek değil ki hayat sınavlardan ibaret. Hayat bizim seçimlerimizden, aldığımız kararlardan, attığımız adımlardan, duygularımızdan, düşüncelerimizden, sevdiklerimizden, sevmediklerimizden ve daha birçok sürprizden oluşuyor. Bu yüzden akademik başarı ve sosyal başarı birlikte değer kazanıp eşgüdümlü olarak ilerlemelidir. Sosyal başarı; iletişim becerilerinde başarılı olma, sosyal faaliyetlerde etkin olarak rol alabilme, fiziki ve sosyal çevresi ile ilişkilerinde dengeyi koruyarak kendini ifade edebilmek demektir. Bulunduğu ortamın doğal ve sağlıklı bir üyesi olmak demektir. Bir gruba ait olabilmek, oraya uyum sağlayabilmek ve kendini gerçekleştirebilmek demektir.
Eğitim sistemimizde sınavlar gelecek planlarımızın bir kısmında etkili olsa da sosyal başarı hayat boyu bizimle devam etmektedir. Bu yüzden okul aynı zamanda öğrencisine sosyal başarı da kazandırmalıdır. Ne işe yarar bu sosyal başarı? Bakıldığında sosyal başarının doğrudan sınav kazanmada etkisi yok gibi görünse de öğrencilerin özgüvenini artırarak ders başarılarını olumlu yönde etkilediği ve öğrencileri sorumluluk almada daha aktif bireyler haline getirdiği söylenebilir. Bu da sınav süreci için önemli bir özelliktir.  Akademik başarı gibi sosyal başarı da okul-aile-öğrenci işbirliği ile doğru sonuca ulaşır.
Öğrencinin bir ortama girdiğinde görünmeyen olmak yerine kendini ifade edebilen, kendi gücünün farkında olan bir birey olmasını, okulda, iş hayatında veya özel hayatında farklı insanlarla bir arada uyum içerisinde zaman geçirebilmesini,kişiliğini sağlam temellere oturtmasını, başarıya ulaşmak için engelleri fırsata çevirmesini istiyoruz.
 

YENİ MÜFREDAT NASIL OLMALI?

Eğitimde MEB’in belirlediği müfredat üzerinden planlamalar yapılıyor. Bu anlayışın değişmesini bekliyor musunuz? Bu konuda önerileriniz nelerdir?

Pandemi sürecinde yaşanılanlar müfredat üzerinde yeni planlama ve uygulamaları zorunlu kılmıştır. Bu nokta Milli Eğitim Bakanlığımızın çeşitli çalışmalar yürüttüğünü duyuyor ve takip ediyoruz. Bu süreçte bizim önerilerimizi maddeler halinde paylaşmak isterim.

  • Müfredat günümüz gerçekliklerine göre, önceki sınıf düzeyinin kritik kazanımlarını da kapsayacak şekilde tasarlanmalı, sadeleştirilecek başlıklar var ise sadeleştirilmeli ve ders saatleri yeniden gözden geçirilmeli,
  • Sosyal -Duygusal becerileri dikkate alan çalışma ve etkinliklere daha fazla zaman ayrılmalı,
  • Öğrenme kayıpları ve eksikliklerini tespit etmeye yönelik geçerli, güvenilir ve aynı zamanda süreç odaklı bir ölçme değerlendirme yaklaşımı benimsenmeli,
  • Yeni öğretim çalışmaları planlanırken salgında önemi bir kez daha anlaşılan yaşam becerilerine de yer verilmeli,
  • Uygulamalı dersler, öğrencinin bütüncül gelişimini de destekleyecek biçimde yeni bir anlayışla düzenlenmeli,
  • İlkokul 1. ve 2. sınıfı uzaktan eğitim yoluyla tamamlayan, ortaokul veya lise kademesine geçiş yapan öğrenciler, lisede alan seçecek öğrenciler, 8. ve 12.sınıf öğrencilere özellikle odaklanacak çalışmalara yer verilmeli,
  • Yeni koşullara uygun bir rehberlik anlayışı geliştirilmeli,
  • Öğretmenlerin iyi olma hallerinin sağlanmasına yönelik çalışmalar devam etmeli,
  • Gelecekte yaşanabilecek olası doğal afet ve salgın gibi durumlarda eğitim öğretimin sürdürülmesi ve öğrenme kayıplarının azaltılması için önceden hazırlanmış eğitimde acil durum eylem planı oluşturulmalı. 


Girne Koleji olarak biz kurumlarımızda, ders tasarımlarını oluştururken içeriği doğru eğitim teknolojisi ile bütünleştiriyoruz.

  • Yapay zeka tabanlı online eğitim platformları,
  • Oyunlaştırılmış eğitim araçları,
  • Dijital Okuryazarlık dersleri,
  • Robotik-kodlama dersleri,
  • Bilim ve teknoloji dersleri
    gibi dersler ile sadece sınıf ortamında değil ev ortamında da senkron ve asenkron yaklaşımla teknolojiyi içerikle bütünleştiriyoruz.

 

Son Güncelleme: Çarşamba, 28 Temmuz 2021 13:49

Gösterim: 838

Okulların yüz yüze eğitime kapalı olduğu süreçte öğrenmenin yanı sıra bilişsel, sosyal ve duygusal kayıpların yaşandığını belirten Girne Koleji CEO’su Dilek Cambazoğlu, yeni eğitim – öğretim dönemi için bir yol haritası çizilmesi gerektiğini söyledi. Cambazoğlu, yeni yol haritasının detaylarını artı eğitim’e anlattı.

dilek_cambazoglu_gkPandemi sonrasına nasıl hazırlanıyorsunuz? Yeni dönem hazırlıklarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
COVID-19’un küresel salgın olarak ilan edildiği günden bugüne bir yıldan uzun bir süre geçti. Eğitim öğretim süreçleri açısından bakıldığında bu süre Türkiye’de yaklaşık üç eğitim öğretim dönemine denk geliyor. Bugüne kadar eğitim öğretimin sürekliliği ve okulların güvenle açılabilmesi için neler yapılması gerektiği üzerinde durulsa da, eğitim sistemleri artık okuldan uzakta kalınan sürelerde öğrencilerin yaşadıkları kayıpların telafisine yönelik eylemlerin acil müdahale gerektirdiği görüşünde birleşiyor.
Okulların kapalı kaldığı süre uzadıkça öğrencilerin bilişsel, sosyal ve duygusal kayıpları sistemin telafi süreçlerini yönetme kapasitesini giderek aşıyor ve bu durumun bir kuşakta kalıcı sosyal, duygusal ve ekonomik kayıplar oluşturmasından endişe ediliyor. Dolayısıyla bu kayıplar telafi edilmeden eğitim öğretime kaldığımız yerden devam etmemiz mümkün gözükmüyor.
Bundan dolayı yeni döneme hazırlanırken planlamalarımızı aşağıdaki başlıklar üzerine yoğunlaştırıyoruz

* Öğrenci ve öğretmenlerin sosyal ve duygusal iyi olma halleri,
* Öğretmen ve öğrencilerin hatta velilerin teknolojik yetkinliğini artıracak eğitimler,
* Her bir öğrencinin öğrenme kayıpları ve eksikliklerini tespit etmeye kaynaklık edecek geçerli, güvenilir ve aynı zamanda süreç odaklı bir ölçme değerlendirme yaklaşımı,
* Telafi programının okullarımızın ihtiyaçlarına göre uyarlanması,
* Yeni öğretim programı çalışmaları kapsamında mevcut öğretim programları çerçeve program anlayışıyla yeniden uyarlanması, salgında önemi anlaşılan yaşam becerilerine de yer verilmesi,
* Uzaktan öğrenme sürecinde çoğunlukla kapsam dışı bırakılan uygulamalı derslerin öğrencininbütüncül gelişimini de destekleyecek biçimde yeni bir anlayışla düzenlenmesi,
* Uzaktan eğitim sürecinden olumsuz anlamda en çok etkilenen öğrenci grupları için odaklı telafi programları uygulanmalıdır.
* Salgınla birlikte değişen rehberlik ve psikolojik danışma ihtiyacını karşılamak üzere yeni koşullara uygun bir rehberlik anlayışı geliştirmesi,
* Etüt ve hafta sonu kurs çalışmalarında online eğitim süreçlerinin tasarlanması.

MÜFREDAT YENİLİKLERİ YAPILMALI
Akademik eğitimden sosyal ve kültürel aktivitelere gelecek dönem için hedefleriniz neler?
Özel okullar olarak bizlerin gelecek dönem için hedeflerimiz öncelikle öğrencilerde oluşan öğrenme kayıplarının telafisini sağlayarak akademik olarak eksiklerini kapatmak ve sosyal-duygusal olarak iyi olma hallerini geliştirecek çalışmalara öncelik vermek olmalıdır.
Online eğitim sürecinde her ne kadar gerekli planlamalar yapılsa da beceri gerektiren uygulamalı dersler ile ilgili tam da istenilen düzeyde çalışmalar yürütülemedi. Yeni dönemde bu derslerle ilgili program çalışmaları ve müfredat yenilikleri hayata geçirilmeli.
Pandemi sürecinde mecburen çok fazla teknolojiye maruz kalan öğrencilerin bundan sonraki süreçte teknoloji ile geçirdikleri zaman sürelerinde planlı bir takiple seyreltme sağlanmalı ve ihtiyaç halinde belirlenen süreler çerçevesinde faydalanmaları sağlanmalı ki oluşan dijital yorgunlukları daha fazla artmasın.
Pandemi sürecinin en önemli kazanımlarından biri de öğretmen ve öğrencilerin teknolojik yetkinliklerinin artması oldu. Bu süreç yeni dönemde de geliştirilerek devam ettirilmeli. Derslerin zenginleştirilmesi adına öğrenci ve öğretmenlere verilecek eğitimler yıllık olarak takvimlendirilmeli. Aynı zamanda online eğitim döneminin deneyimleri düzenli olarak okul toplantılarında gündemler yapılmalı, pandemi döneminin sunduğu online sosyal ve kültürel zenginleşmeyi sağlayan Müzede Eğitim gibi çalışmalara yer verilmelidir. Online dönemin yarattığı fırsatlar akademik ve kültürel zenginleşmenin tamamlayıcısı olarak devam etmelidir.

Yüz yüze eğitimle birlikte okullarda neler değişecek?
Yüz yüze eğitimle birlikte okullarda pandemi tedbirleri kapsamında sınıf mevcutlarından tutun da kapalı alanlarda bulunan kişi sayılarına kadar birçok başlıkta düzenleme olacak. Kalabalıkların oluşmaması adına teneffüs saatlerinde ve okuldaki kademelerin okula başlama saatlerinde Bakanlığın açıklamalarına göre revizeler yapılacaktır. Özellikle okula uyum, rehberlik görüşmeleri, oryantasyon ve ölçme değerlendirme bu dönemin en fazla gündem olacak başlıkları olacaktır.
Okullarda rutin olarak yapılan toplantılar zamandan faydalanmak ve pandemi sürecinde riski azaltmak adına çoğunlukla online olarak yürütülmeye devam edecek; zaman ve mekandan bağımsız uygulamalar okulun kapsama alanını genişletecektir. Hafta sonu kursları ve hafta içi etütleri için de online çözümlemelere yer verilecek, etkileşim sürekliliği hibrit olarak devam edecektir.

Okul ikliminden uzak kalan öğrencilerin okula uyumu için nasıl bir strateji ortaya konulacak?
COVID-19 salgını ile bireysel ve toplumsal günlük yaşam biçimleri değişikliğe uğrarken, özellikle uzun süre okuldan uzakta kalan çocuklar, COVID- 19'un getirdiği değişiklikleri anlamak, özümsemek ve uyum sağlamak için daha fazla zorlukla başa çıkmak zorunda kalmıştır. Bu süreçte okul çağındaki çocuklar için eğitim öğretim süreçlerinin sekteye uğraması daha çok öğrenme kayıpları ve eksiklikleri üzerinden konuşulsa da salgının çocuklar ve gençlerin sosyal ve duygusal iyi olma hali üzerinde de derin etkileri olması kaçınılmazdır.
Öğrenciler hayatları boyunca yaz tatilinden dönmek, ortaokuldan liseye geçmek gibi birçok geçiş yaşarlar. Bu geçiş zamanlarını nasıl yaşadıkları, öğrencilerin gelişimsel ihtiyaçlarının ne kadar karşılandığı ile ilgilidir. Bu nedenle geçiş sürecinde öğrencilerin gelişimsel düzeylerini dikkate almak oldukça önemlidir. Okula dönüş zamanının da bir geçiş dönemi olacağını düşünerek okul rehberlik birimini de sürece dahil ederek yaş gruplarına göre farklı yaklaşımlar sergilemenin önemli olacağını belirtmek isterim. Bu yaklaşımlar;

* Okul öncesi dönem: Küçük yaş çocuklar için duygularını keşfedecekleri, konuşacakları, tartışacakları ve duygularını düzenlemeyi öğrenecekleri basit yöntemler faydalı olacaktır.

* İlkokul dönemi: Öğrencilerin ilişki yönetimi ve çatışma çözme becerilerini desteklenmeli. Bunu yaparken yeni sınıflarında veya uzaktan öğrenme ortamlarında kullanabilecekleri ortak anlaşmalar ve düzenlemeler geliştirilmeli.

* Ortaokul dönemi: Ergenler için yeniden bağ kurma, geçmiş okul yılını tamamlama, örneğin geçmiş yıldaki arkadaş ve öğretmenlerine mektup yazma, son dönemde yaşananların kendilerini ve bakış açılarını nasıl etkilediği üzerine konuşulmalı.

* Lise dönemi: Bu yaş grubu öğrenciler için deneyimlerini yazı, çizim, resim, kayıt ile ifade etmelerine alan açmak önemlidir. Pandemi sürecinde neler öğrendiklerini, kendilerine dair neler keşfettiklerini anlatma, günlük yazma, sanat, müzik ve diğer yaratıcı alanlar ile ifade etmelerini sağlanmalı.

HİBRİT ÖĞRETMENLİK GÜÇLENECEK
Uzaktan eğitim sürecinde öğrenci ve öğretmenlerde oluşan dijital yorgunluk konusunda yapılması gerekenler hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Bu süreçte eğitim mecburen teknoloji ile çok fazla içli dışlı olmayı gerektirdiği için yaşanılan dijital yorgunluğun azalması adına yapılacak çalışmalarda zorunluluk olmadığı için teknoloji kullanımı azaltılmalı. Öğrencilerin yapacağı teknoloji çalışmalarında görevlendirmeler grup çalışmaları şeklinde verilmeli; online eğitimin pasif öğrenme rolünden aktif öğrenme etkisine olan katkısı sistematize edilerek teknoloji dengesi oluşturulmalıdır. Teknolojiden tamamen uzakta bir yaklaşımdan ziyade teknoloji ile birlikte öğrenme deneyimi kapsamının genişletilmesi teknoloji ile yeni bir bağın kurulmasını da sağlayacaktır.
Bu dönem öğretmenlerin dijital yorgunluktan ziyade deneme yanılma yeniden tasarlama gibi çok farklı deneyimler sağladı. Aslında biz eğitimcilerin temel argümanı yorgunluk değil, belirsiz ve sağlık kaygısının olduğu bir dönemde hızlı öğrenme, hızlı çözüm, yoğun iletişim gibi birçok başlığın sorumluluğu zaten 7/24 olan mesleğimizde yeni sorumluluklar ve yeni beceriler eklemesi oldu. Eminim hibrit öğretmenlik deneyimi pandemi bittiğinde hepimizin motivasyonunu daha da güçlü kıldığı bir sürece dönüşecek.

Yüz yüze eğitim sürecine öğretmenlerin uyumu ile ilgili nasıl bir yol izlenecek?
Bu dönemde okul yöneticilerinin; tüm öğrencilerin ve eğitimcilerin sosyal - duygusal ihtiyaçlarını, okula aidiyet duygularını ve kendilerini güvende, korunaklı hissedecekleri destekleyici öğrenme ortamlarını oluşturmak için öğretmenleri, okulpersonelini, aileleri ve öğrencileri ortak paydalarda bir araya getirmesi gerekmektedir.
Bunun için okullar açılmadan önce ebeveynler, öğrenciler ve okul personelini kapsayan bir ihtiyaç analizi yapmak; yeni döneme hazırlanırken okullara bir yol haritası çizebilir.
Bu yol haritasının başlıkları kısaca şöyle özetleyebiliriz;

* Uzaktan öğrenme sürecinde araya giren uzaklaşma hissini gidermek için fiziksel olarak olmasa da duygusal olarak daha yakın ilişkiler kurmaya çalışılmalı,
* Rehberlik biriminden destek alınarak uyum atölye çalışmaları uygulanmalı,
* Pandemi koşullarına uygun olarak okul dışı etkinlikler planlanmalı,
* Uygulamalı dersler bölümleri ile iş birliği içerisinde okul içi etkinlikler planlanmalı.

EĞİTİM YÖNETİMİNDE VERİMLİ BİR SÜREÇ BAŞLAYACAK
Yüz yüze eğitim sürecinde dijital eğitim uygulamalarına ne kadar ve nasıl yer verilecek?
Yüz yüze eğitime geçildikten sonra da dijital eğitim hayatımızın içerisinde yer alacak. Okullar tam gün açılsa da ders uygulamalarının belli bir kısmının dijital eğitim araçları ile yürütülmesine devam edilecek. Pandemi döneminde öğrenciler teknolojiye çok fazla maruz kaldıkları için teknolojik araçların kullanılmasında dengeli bir dağılıma gidilecektir ve en az 3 yıl yüz yüze yoğunluğu daha fazla olacaktır.
Yabancı dil derslerindeki speaking uygulamaları gelişmiş online platformlar ile devam edecektir. Öğrenme eksikliklerine dayalı olarak yapılacak olan bireysel kazanım destekleme çalışmaları online olarak da sürdürülecektir.
Özellikle ders anlatımından ziyade etkileşimli proje çalışmaları, veli toplantıları, öğrenci danışmanlık görüşmeleri gibi zamandan ve mekânla sınırlı çalışmalar hibrit modelle esneklik kazanarak eğitim yönetiminde verimli bir süreç başlatacaktır.

ÖĞRENME KAYIPLARININ TELAFİSİ İÇİN NELER YAPILMALI?
Öğrencilerin okudukları sınıf seviyesine ilişkin olarak yaşadıkları öğrenme kayıplarının tespiti için öncelikle öğrencilere okudukları seviye ile ilgili bir hazır bulunuşluk sınavı yapılarak gerçekte oldukları durum tespit edilerek çalışmalara başlanılmalıdır. Bu sınavlar sadece test sorularından oluşmamalıdır. Sınav hazır bulunuşluk ölçümlemesinin argumanlarından yalnızca biri olmalıdır.
Bu sınavlarda belirlenen eksikliklere göre bir yol haritası çıkarılarak yapılacak çalışmalar takvimlendirilmeli ve her takvimlendirmenin sonunda hedeflenen yer ile ilgili geçerli ve güvenilir süreç odaklı ölçme değerlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Bu kapsamda geribildirim ve iyileştirme basamakları merkezimizde olmalıdır.
Süreçte öğrencilerimizin sadece öğrenme kayıpları olmadı; uzaktan eğitim yapılması sebebiyle bazı becerilerinin gelişmesinde de eksiklikler yaşandı; bu becerilerinde gelişmesi ve olması gereken seviyeye gelmesi için gerekli çalışmalar multi-disipliner bir anlayışla 2021-2022 dönemi yönetilmelidir.

*Kaynak:TEDMEM Eğitim Raporu  ve Sosyal Duygusal Öğrenme Akademisin Covid-19 raporu

> Yeni döneme yeni bir yol haritası ile başlanmalı

Okulların yüz yüze eğitime kapalı olduğu süreçte öğrenmenin yanı sıra bilişsel, sosyal ve duygusal kayıpların yaşandığını belirten Girne Koleji CEO’su Dilek Cambazoğlu, yeni eğitim – öğretim dönemi için bir yol haritası çizilmesi gerektiğini söyledi. Cambazoğlu, yeni yol haritasının detaylarını artı eğitim’e anlattı.

dilek_cambazoglu_gkPandemi sonrasına nasıl hazırlanıyorsunuz? Yeni dönem hazırlıklarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
COVID-19’un küresel salgın olarak ilan edildiği günden bugüne bir yıldan uzun bir süre geçti. Eğitim öğretim süreçleri açısından bakıldığında bu süre Türkiye’de yaklaşık üç eğitim öğretim dönemine denk geliyor. Bugüne kadar eğitim öğretimin sürekliliği ve okulların güvenle açılabilmesi için neler yapılması gerektiği üzerinde durulsa da, eğitim sistemleri artık okuldan uzakta kalınan sürelerde öğrencilerin yaşadıkları kayıpların telafisine yönelik eylemlerin acil müdahale gerektirdiği görüşünde birleşiyor.
Okulların kapalı kaldığı süre uzadıkça öğrencilerin bilişsel, sosyal ve duygusal kayıpları sistemin telafi süreçlerini yönetme kapasitesini giderek aşıyor ve bu durumun bir kuşakta kalıcı sosyal, duygusal ve ekonomik kayıplar oluşturmasından endişe ediliyor. Dolayısıyla bu kayıplar telafi edilmeden eğitim öğretime kaldığımız yerden devam etmemiz mümkün gözükmüyor.
Bundan dolayı yeni döneme hazırlanırken planlamalarımızı aşağıdaki başlıklar üzerine yoğunlaştırıyoruz

* Öğrenci ve öğretmenlerin sosyal ve duygusal iyi olma halleri,
* Öğretmen ve öğrencilerin hatta velilerin teknolojik yetkinliğini artıracak eğitimler,
* Her bir öğrencinin öğrenme kayıpları ve eksikliklerini tespit etmeye kaynaklık edecek geçerli, güvenilir ve aynı zamanda süreç odaklı bir ölçme değerlendirme yaklaşımı,
* Telafi programının okullarımızın ihtiyaçlarına göre uyarlanması,
* Yeni öğretim programı çalışmaları kapsamında mevcut öğretim programları çerçeve program anlayışıyla yeniden uyarlanması, salgında önemi anlaşılan yaşam becerilerine de yer verilmesi,
* Uzaktan öğrenme sürecinde çoğunlukla kapsam dışı bırakılan uygulamalı derslerin öğrencininbütüncül gelişimini de destekleyecek biçimde yeni bir anlayışla düzenlenmesi,
* Uzaktan eğitim sürecinden olumsuz anlamda en çok etkilenen öğrenci grupları için odaklı telafi programları uygulanmalıdır.
* Salgınla birlikte değişen rehberlik ve psikolojik danışma ihtiyacını karşılamak üzere yeni koşullara uygun bir rehberlik anlayışı geliştirmesi,
* Etüt ve hafta sonu kurs çalışmalarında online eğitim süreçlerinin tasarlanması.

MÜFREDAT YENİLİKLERİ YAPILMALI
Akademik eğitimden sosyal ve kültürel aktivitelere gelecek dönem için hedefleriniz neler?
Özel okullar olarak bizlerin gelecek dönem için hedeflerimiz öncelikle öğrencilerde oluşan öğrenme kayıplarının telafisini sağlayarak akademik olarak eksiklerini kapatmak ve sosyal-duygusal olarak iyi olma hallerini geliştirecek çalışmalara öncelik vermek olmalıdır.
Online eğitim sürecinde her ne kadar gerekli planlamalar yapılsa da beceri gerektiren uygulamalı dersler ile ilgili tam da istenilen düzeyde çalışmalar yürütülemedi. Yeni dönemde bu derslerle ilgili program çalışmaları ve müfredat yenilikleri hayata geçirilmeli.
Pandemi sürecinde mecburen çok fazla teknolojiye maruz kalan öğrencilerin bundan sonraki süreçte teknoloji ile geçirdikleri zaman sürelerinde planlı bir takiple seyreltme sağlanmalı ve ihtiyaç halinde belirlenen süreler çerçevesinde faydalanmaları sağlanmalı ki oluşan dijital yorgunlukları daha fazla artmasın.
Pandemi sürecinin en önemli kazanımlarından biri de öğretmen ve öğrencilerin teknolojik yetkinliklerinin artması oldu. Bu süreç yeni dönemde de geliştirilerek devam ettirilmeli. Derslerin zenginleştirilmesi adına öğrenci ve öğretmenlere verilecek eğitimler yıllık olarak takvimlendirilmeli. Aynı zamanda online eğitim döneminin deneyimleri düzenli olarak okul toplantılarında gündemler yapılmalı, pandemi döneminin sunduğu online sosyal ve kültürel zenginleşmeyi sağlayan Müzede Eğitim gibi çalışmalara yer verilmelidir. Online dönemin yarattığı fırsatlar akademik ve kültürel zenginleşmenin tamamlayıcısı olarak devam etmelidir.

Yüz yüze eğitimle birlikte okullarda neler değişecek?
Yüz yüze eğitimle birlikte okullarda pandemi tedbirleri kapsamında sınıf mevcutlarından tutun da kapalı alanlarda bulunan kişi sayılarına kadar birçok başlıkta düzenleme olacak. Kalabalıkların oluşmaması adına teneffüs saatlerinde ve okuldaki kademelerin okula başlama saatlerinde Bakanlığın açıklamalarına göre revizeler yapılacaktır. Özellikle okula uyum, rehberlik görüşmeleri, oryantasyon ve ölçme değerlendirme bu dönemin en fazla gündem olacak başlıkları olacaktır.
Okullarda rutin olarak yapılan toplantılar zamandan faydalanmak ve pandemi sürecinde riski azaltmak adına çoğunlukla online olarak yürütülmeye devam edecek; zaman ve mekandan bağımsız uygulamalar okulun kapsama alanını genişletecektir. Hafta sonu kursları ve hafta içi etütleri için de online çözümlemelere yer verilecek, etkileşim sürekliliği hibrit olarak devam edecektir.

Okul ikliminden uzak kalan öğrencilerin okula uyumu için nasıl bir strateji ortaya konulacak?
COVID-19 salgını ile bireysel ve toplumsal günlük yaşam biçimleri değişikliğe uğrarken, özellikle uzun süre okuldan uzakta kalan çocuklar, COVID- 19'un getirdiği değişiklikleri anlamak, özümsemek ve uyum sağlamak için daha fazla zorlukla başa çıkmak zorunda kalmıştır. Bu süreçte okul çağındaki çocuklar için eğitim öğretim süreçlerinin sekteye uğraması daha çok öğrenme kayıpları ve eksiklikleri üzerinden konuşulsa da salgının çocuklar ve gençlerin sosyal ve duygusal iyi olma hali üzerinde de derin etkileri olması kaçınılmazdır.
Öğrenciler hayatları boyunca yaz tatilinden dönmek, ortaokuldan liseye geçmek gibi birçok geçiş yaşarlar. Bu geçiş zamanlarını nasıl yaşadıkları, öğrencilerin gelişimsel ihtiyaçlarının ne kadar karşılandığı ile ilgilidir. Bu nedenle geçiş sürecinde öğrencilerin gelişimsel düzeylerini dikkate almak oldukça önemlidir. Okula dönüş zamanının da bir geçiş dönemi olacağını düşünerek okul rehberlik birimini de sürece dahil ederek yaş gruplarına göre farklı yaklaşımlar sergilemenin önemli olacağını belirtmek isterim. Bu yaklaşımlar;

* Okul öncesi dönem: Küçük yaş çocuklar için duygularını keşfedecekleri, konuşacakları, tartışacakları ve duygularını düzenlemeyi öğrenecekleri basit yöntemler faydalı olacaktır.

* İlkokul dönemi: Öğrencilerin ilişki yönetimi ve çatışma çözme becerilerini desteklenmeli. Bunu yaparken yeni sınıflarında veya uzaktan öğrenme ortamlarında kullanabilecekleri ortak anlaşmalar ve düzenlemeler geliştirilmeli.

* Ortaokul dönemi: Ergenler için yeniden bağ kurma, geçmiş okul yılını tamamlama, örneğin geçmiş yıldaki arkadaş ve öğretmenlerine mektup yazma, son dönemde yaşananların kendilerini ve bakış açılarını nasıl etkilediği üzerine konuşulmalı.

* Lise dönemi: Bu yaş grubu öğrenciler için deneyimlerini yazı, çizim, resim, kayıt ile ifade etmelerine alan açmak önemlidir. Pandemi sürecinde neler öğrendiklerini, kendilerine dair neler keşfettiklerini anlatma, günlük yazma, sanat, müzik ve diğer yaratıcı alanlar ile ifade etmelerini sağlanmalı.

HİBRİT ÖĞRETMENLİK GÜÇLENECEK
Uzaktan eğitim sürecinde öğrenci ve öğretmenlerde oluşan dijital yorgunluk konusunda yapılması gerekenler hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Bu süreçte eğitim mecburen teknoloji ile çok fazla içli dışlı olmayı gerektirdiği için yaşanılan dijital yorgunluğun azalması adına yapılacak çalışmalarda zorunluluk olmadığı için teknoloji kullanımı azaltılmalı. Öğrencilerin yapacağı teknoloji çalışmalarında görevlendirmeler grup çalışmaları şeklinde verilmeli; online eğitimin pasif öğrenme rolünden aktif öğrenme etkisine olan katkısı sistematize edilerek teknoloji dengesi oluşturulmalıdır. Teknolojiden tamamen uzakta bir yaklaşımdan ziyade teknoloji ile birlikte öğrenme deneyimi kapsamının genişletilmesi teknoloji ile yeni bir bağın kurulmasını da sağlayacaktır.
Bu dönem öğretmenlerin dijital yorgunluktan ziyade deneme yanılma yeniden tasarlama gibi çok farklı deneyimler sağladı. Aslında biz eğitimcilerin temel argümanı yorgunluk değil, belirsiz ve sağlık kaygısının olduğu bir dönemde hızlı öğrenme, hızlı çözüm, yoğun iletişim gibi birçok başlığın sorumluluğu zaten 7/24 olan mesleğimizde yeni sorumluluklar ve yeni beceriler eklemesi oldu. Eminim hibrit öğretmenlik deneyimi pandemi bittiğinde hepimizin motivasyonunu daha da güçlü kıldığı bir sürece dönüşecek.

Yüz yüze eğitim sürecine öğretmenlerin uyumu ile ilgili nasıl bir yol izlenecek?
Bu dönemde okul yöneticilerinin; tüm öğrencilerin ve eğitimcilerin sosyal - duygusal ihtiyaçlarını, okula aidiyet duygularını ve kendilerini güvende, korunaklı hissedecekleri destekleyici öğrenme ortamlarını oluşturmak için öğretmenleri, okulpersonelini, aileleri ve öğrencileri ortak paydalarda bir araya getirmesi gerekmektedir.
Bunun için okullar açılmadan önce ebeveynler, öğrenciler ve okul personelini kapsayan bir ihtiyaç analizi yapmak; yeni döneme hazırlanırken okullara bir yol haritası çizebilir.
Bu yol haritasının başlıkları kısaca şöyle özetleyebiliriz;

* Uzaktan öğrenme sürecinde araya giren uzaklaşma hissini gidermek için fiziksel olarak olmasa da duygusal olarak daha yakın ilişkiler kurmaya çalışılmalı,
* Rehberlik biriminden destek alınarak uyum atölye çalışmaları uygulanmalı,
* Pandemi koşullarına uygun olarak okul dışı etkinlikler planlanmalı,
* Uygulamalı dersler bölümleri ile iş birliği içerisinde okul içi etkinlikler planlanmalı.

EĞİTİM YÖNETİMİNDE VERİMLİ BİR SÜREÇ BAŞLAYACAK
Yüz yüze eğitim sürecinde dijital eğitim uygulamalarına ne kadar ve nasıl yer verilecek?
Yüz yüze eğitime geçildikten sonra da dijital eğitim hayatımızın içerisinde yer alacak. Okullar tam gün açılsa da ders uygulamalarının belli bir kısmının dijital eğitim araçları ile yürütülmesine devam edilecek. Pandemi döneminde öğrenciler teknolojiye çok fazla maruz kaldıkları için teknolojik araçların kullanılmasında dengeli bir dağılıma gidilecektir ve en az 3 yıl yüz yüze yoğunluğu daha fazla olacaktır.
Yabancı dil derslerindeki speaking uygulamaları gelişmiş online platformlar ile devam edecektir. Öğrenme eksikliklerine dayalı olarak yapılacak olan bireysel kazanım destekleme çalışmaları online olarak da sürdürülecektir.
Özellikle ders anlatımından ziyade etkileşimli proje çalışmaları, veli toplantıları, öğrenci danışmanlık görüşmeleri gibi zamandan ve mekânla sınırlı çalışmalar hibrit modelle esneklik kazanarak eğitim yönetiminde verimli bir süreç başlatacaktır.

ÖĞRENME KAYIPLARININ TELAFİSİ İÇİN NELER YAPILMALI?
Öğrencilerin okudukları sınıf seviyesine ilişkin olarak yaşadıkları öğrenme kayıplarının tespiti için öncelikle öğrencilere okudukları seviye ile ilgili bir hazır bulunuşluk sınavı yapılarak gerçekte oldukları durum tespit edilerek çalışmalara başlanılmalıdır. Bu sınavlar sadece test sorularından oluşmamalıdır. Sınav hazır bulunuşluk ölçümlemesinin argumanlarından yalnızca biri olmalıdır.
Bu sınavlarda belirlenen eksikliklere göre bir yol haritası çıkarılarak yapılacak çalışmalar takvimlendirilmeli ve her takvimlendirmenin sonunda hedeflenen yer ile ilgili geçerli ve güvenilir süreç odaklı ölçme değerlendirme çalışmaları yapılmalıdır. Bu kapsamda geribildirim ve iyileştirme basamakları merkezimizde olmalıdır.
Süreçte öğrencilerimizin sadece öğrenme kayıpları olmadı; uzaktan eğitim yapılması sebebiyle bazı becerilerinin gelişmesinde de eksiklikler yaşandı; bu becerilerinde gelişmesi ve olması gereken seviyeye gelmesi için gerekli çalışmalar multi-disipliner bir anlayışla 2021-2022 dönemi yönetilmelidir.

*Kaynak:TEDMEM Eğitim Raporu  ve Sosyal Duygusal Öğrenme Akademisin Covid-19 raporu

Son Güncelleme: Salı, 22 Haziran 2021 13:28

Gösterim: 742

İlkokuldan lise son sınıfa kadar eğitim hayatlarını sürdüren Sınav Koleji öğrencileri, “DünyaVatandaşı” olma yolunda bir adım daha atarak Oxford Uluslararası Müfredatı (OIC - Oxford International Curriculum) ile Sınav’ın Uluslararası vizyonuna güç katmaya devam ediyor.

metin_ozer_oxfordYabancı dil öğretimini daha etkin hale getirmek , öğrencilerine tüm dünyada geçerliliği olan ÇİFT DİPLOMA hakkı vermek amacıyla Oxford Uluslararası Müfredatını (OIC - Oxford International Curriculum) tercih ettiklerini belirten Sınav Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Metin Özer, uluslararası öğretim programları arasından; güçlü akademik geçmişi, etkin öğretim teknikleri ve ulusal programa uyumlu özellikleri nedeniyle bu işbirliğine gittiklerini söyledi.

Anaokulu, İlkokul 1, 2 ve 3. sınıflarda yıllardır başarıyla uyguladıkları “Side to Side” programının da aynı şekilde devam edeceğini belirten Özer, şu bilgileri Verdi: “OXFORD İngilizce program okullarımızda 4. Sınıftan itibaren başlayacaktır. 2021-2022 Eğitim & Öğretim yılında Oxford Uluslararası Müfredatının uygulanmasına (Oxford International Curriculum) 5, 6, 7 ve 8. sınıflarımızda 37 kampüsümüze başlanacaktır. Okullarımızda 2021-2022 Eğitim Öğretim yılında zorunlu başlayacak olan Oxford Uluslararası Müfredatı İngilizce dersinin yanında seçmeli (Global Skills Projects (KüreselBeceriler) ve Wellbeing (İyiOlmaHali- Farkındalık) derslerin kazanımları da İngilizce’ye entegre edilerek işlenecektir. Öğrencilerimiz her öğretim yılının sonunda sınava girecek ve uluslararası geçerliliği olan sertifikalarını alacaklardır.”

2021-2022 Eğitim – Öğretim yılında kolej ve liselerde Oxford AQA IGCSE program uygulanacağını belirten Özer, “IGCSE ESL; anadili İngilizce olmayan öğrencilere göretasarlanmıştır ve öğrencilerin kelime dağarcığı ve cümle yapılarını kullanarak açık, tutarlı iletişim kurma becerilerini geliştirmeyi amaçlamaktadır. Öğretme ve öğrenmeye yeni yaklaşımlar sunan Oxford Uluslararası Müfredatı; Oxford Üniversitesi Yayınevi tarafından, İngilizcenin yaygın ve ikinci dil olarak kullanıldığı ülkeler düşünülerek geliştirilmiş, uluslararası ölçütlere ve esneklik özelliğine sahip tek programdır.” diye konuştu.
Oxford International Curriculum!un öğrencilerie ve okul katkılarını ise şöyle sıraladı;
• 21. Yüzyıl becerilerini içeren, entelektüel araştırma ve sorgulamayı teşvik edip bireysel ve kültürel değerlerle ilgili farkındalığı artırması ile yaratıcı ve eleştirel düşünme becerisi kazandırarak öğrencileri sonraki akademik süreçlere hazırlar,
• Yurt dışında eğitim almak isteyen öğrencilerimize disiplinlerarası çalışma vebağlantı kurma becerileri kazandırır ve öğrencileri uluslararası yetkinlik – yeterlilik sınavlarına hazırlık olanağı sunar,
• Öğretmenlerimizin yüz yüze ve online eğitimlerle profesyonel gelişimlerini sağlayarak Oxford Üniversitesi Yayınevi uzmanları tarafından denetler ve başarılı öğretmenlere “Uluslararası geçerliliği olan sertifikalar” verir.

> Sınav, Oxford International Müfredatı ile sınırları aşıyor

İlkokuldan lise son sınıfa kadar eğitim hayatlarını sürdüren Sınav Koleji öğrencileri, “DünyaVatandaşı” olma yolunda bir adım daha atarak Oxford Uluslararası Müfredatı (OIC - Oxford International Curriculum) ile Sınav’ın Uluslararası vizyonuna güç katmaya devam ediyor.

metin_ozer_oxfordYabancı dil öğretimini daha etkin hale getirmek , öğrencilerine tüm dünyada geçerliliği olan ÇİFT DİPLOMA hakkı vermek amacıyla Oxford Uluslararası Müfredatını (OIC - Oxford International Curriculum) tercih ettiklerini belirten Sınav Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Metin Özer, uluslararası öğretim programları arasından; güçlü akademik geçmişi, etkin öğretim teknikleri ve ulusal programa uyumlu özellikleri nedeniyle bu işbirliğine gittiklerini söyledi.

Anaokulu, İlkokul 1, 2 ve 3. sınıflarda yıllardır başarıyla uyguladıkları “Side to Side” programının da aynı şekilde devam edeceğini belirten Özer, şu bilgileri Verdi: “OXFORD İngilizce program okullarımızda 4. Sınıftan itibaren başlayacaktır. 2021-2022 Eğitim & Öğretim yılında Oxford Uluslararası Müfredatının uygulanmasına (Oxford International Curriculum) 5, 6, 7 ve 8. sınıflarımızda 37 kampüsümüze başlanacaktır. Okullarımızda 2021-2022 Eğitim Öğretim yılında zorunlu başlayacak olan Oxford Uluslararası Müfredatı İngilizce dersinin yanında seçmeli (Global Skills Projects (KüreselBeceriler) ve Wellbeing (İyiOlmaHali- Farkındalık) derslerin kazanımları da İngilizce’ye entegre edilerek işlenecektir. Öğrencilerimiz her öğretim yılının sonunda sınava girecek ve uluslararası geçerliliği olan sertifikalarını alacaklardır.”

2021-2022 Eğitim – Öğretim yılında kolej ve liselerde Oxford AQA IGCSE program uygulanacağını belirten Özer, “IGCSE ESL; anadili İngilizce olmayan öğrencilere göretasarlanmıştır ve öğrencilerin kelime dağarcığı ve cümle yapılarını kullanarak açık, tutarlı iletişim kurma becerilerini geliştirmeyi amaçlamaktadır. Öğretme ve öğrenmeye yeni yaklaşımlar sunan Oxford Uluslararası Müfredatı; Oxford Üniversitesi Yayınevi tarafından, İngilizcenin yaygın ve ikinci dil olarak kullanıldığı ülkeler düşünülerek geliştirilmiş, uluslararası ölçütlere ve esneklik özelliğine sahip tek programdır.” diye konuştu.
Oxford International Curriculum!un öğrencilerie ve okul katkılarını ise şöyle sıraladı;
• 21. Yüzyıl becerilerini içeren, entelektüel araştırma ve sorgulamayı teşvik edip bireysel ve kültürel değerlerle ilgili farkındalığı artırması ile yaratıcı ve eleştirel düşünme becerisi kazandırarak öğrencileri sonraki akademik süreçlere hazırlar,
• Yurt dışında eğitim almak isteyen öğrencilerimize disiplinlerarası çalışma vebağlantı kurma becerileri kazandırır ve öğrencileri uluslararası yetkinlik – yeterlilik sınavlarına hazırlık olanağı sunar,
• Öğretmenlerimizin yüz yüze ve online eğitimlerle profesyonel gelişimlerini sağlayarak Oxford Üniversitesi Yayınevi uzmanları tarafından denetler ve başarılı öğretmenlere “Uluslararası geçerliliği olan sertifikalar” verir.

Son Güncelleme: Pazartesi, 05 Temmuz 2021 12:47

Gösterim: 1030

Anaokulundan lise son sınıfa kadar yoğun bir İngilizce programı yürüttüklerini belirten Vatan Eğitim Kurumları Yabancı Diller Koordinatörü Dilek Düzenli, “Hedefimiz öğrencilerimizin yaş düzeylerine göre dilin dört becerisini (okuma, dinleme, yazma, konuşma) etkin şekilde kullanabilmeleri, yazılı ve sözlü olarak kendilerini ana dillerinde olduğu gibi ifade edebilmelerini sağlamaktır.” diye konuştu.               
dilek_duzenli_vatanKurum olarak yabancı dil eğitimi ile ilgili genel yaklaşımınızdan bahsedebilir misiniz?
Vatan Eğitim Kurumları olarak yabancı dil eğitimi ile ilgili olarak misyonumuz, dört dil becerisini (Okuma – Konuşma – Dinleme ve Yazma) etkin bir şekilde kullanarak, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri yabancı dillerdeki yayınlardan takip edebilen, farklı uluslardan insanlarla rahatça iletişim kurabilen ve uluslararası yarışmalar, sınavlar ve etkinliklere katılıp yetkinlik kazanabilen, yabancı dilde ortak ve bağımsız araştırma ve geliştirme faaliyetleri yürütebilen bireyler yetiştirmektir.   

Yabancı dil öğreniminde öğretmen politikanız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Yabancı Dil Planlama ve Uygulamalarında öğretmen politikalarımızı şöyle sıralayabilirim;
* Okulumuzda hedef dil olan yabancı dilin öğrenilmesi için gerekli olan ve ilgi alanları öğrencilere sağlamak,
* Kurumumuzda hedef yabancı dilin öğrenilmesi ve geliştirilmesinin sürdürülebilir olması için düzenli olarak yapılan toplantılarla elde edilen veriler incelemek ve uygulamaya yönelik kararlar almak,
* Teknolojik gelişmeleri takip ederek, öğrenciler için tema ve konular seçerken diğer ülkelerdeki öğrencilerle ve çevre il etkileşimlerinde de kullanabilecekleri farklı disiplinlerden yararlanmak,
* Öğrencilerin yaratıcılıklarını ve edindikleri bilgileri kullanarak kendilerini ifade eden ürünler oluşturmaları konusunda teşvik etmek ve kendilerini dil alanında her aşamada gerçekleştirmelerini sağlamalarına rehberlik etmek,
* Öğrencilerimizin uluslararası yarışmalar, sınavlar ve etkinliklere katılıp yetkinlik kazanmaları için onlara rehberlik etmektir

İKİNCİ YABANCI DİL ALMANCA
Öğrencilerinize hangi yabancı dilleri öğrenme fırsatı sunuyorsunuz?
Vatan Okullarında anaokulundan lise son sınıfa kadar yoğun bir İngilizce programı yürütülür. Hedefimiz öğrencilerimizin yaş düzeylerine göre dilin dört becerisini (okuma, dinleme, yazma, konuşma) etkin şekilde kullanabilmeleri, yazılı ve sözlü olarak kendilerini ana dillerinde olduğu gibi ifade edebilmelerini sağlamaktır.
Yabancı dillerin hakim olduğu bir öğrenme ortamının bulunduğu Vatan Okullarında ikinci yabancı dil olarak Almanca okutulmaktadır.  Öğrencilerimizin Almancayı belli seviyede öğrenmeleri sağlanmaktadır. 

Kurum olarak yabancı dil eğitiminde hedeflerimiz nelerdir? 

* Öğrencilerimize yabancı dilleri yaşayarak öğretmek,
* Öğrencilerimizin ortaokul ve üniversiteye giriş yabancı dil sınavında başarılı olmalarını sağlamak,
* Öğrencilerimizi uluslararası yarışmalar, sınavlar, etkinliklere hazırlamak ve başarılı olmalarını sağlamak,
Öğrencilerimizi Yabancı dillerde kendilerini gerçekleştirebilmeleri ve öğrendikleri yabancı dilleri kullanarak yıl içi ve yıl sonu etkinlikleri yapmalarını sağlamak,
* Yurt dışında eğitim görmek isteyen öğrencilerimizin ilgili sınavlara hazırlanmalarına yardımcı olmaktır. 

Yabancı dil öğreniminde teknolojiden nasıl yararlanıyorsunuz?

Yabancı dil eğitimi ve teknoloji alanında gelişim söz konusu olduğunda, hem çağdaş yaklaşım, metotlar ve teknikler hem de teknolojik araç gereç kullanımı bilgi ve iletişim teknolojilerinin öğretim teknikleri ile bir bütün olarak kullanılması gerektiği düşünülmelidir. Vatan Okulları olarak, teknolojiyi destekleyen disiplinler arası çalışmaları uluslararası projeler ve araştırmalar ile öğrencilerimizin teknoloji çağının gereklerine göre yetişmelerine uygun ortamlar sağlamayı hedefliyoruz.

 

> Vatan’da yabancı dil hedefi 4 yetkinliği kazandırmak

Anaokulundan lise son sınıfa kadar yoğun bir İngilizce programı yürüttüklerini belirten Vatan Eğitim Kurumları Yabancı Diller Koordinatörü Dilek Düzenli, “Hedefimiz öğrencilerimizin yaş düzeylerine göre dilin dört becerisini (okuma, dinleme, yazma, konuşma) etkin şekilde kullanabilmeleri, yazılı ve sözlü olarak kendilerini ana dillerinde olduğu gibi ifade edebilmelerini sağlamaktır.” diye konuştu.               
dilek_duzenli_vatanKurum olarak yabancı dil eğitimi ile ilgili genel yaklaşımınızdan bahsedebilir misiniz?
Vatan Eğitim Kurumları olarak yabancı dil eğitimi ile ilgili olarak misyonumuz, dört dil becerisini (Okuma – Konuşma – Dinleme ve Yazma) etkin bir şekilde kullanarak, bilimsel ve teknolojik gelişmeleri yabancı dillerdeki yayınlardan takip edebilen, farklı uluslardan insanlarla rahatça iletişim kurabilen ve uluslararası yarışmalar, sınavlar ve etkinliklere katılıp yetkinlik kazanabilen, yabancı dilde ortak ve bağımsız araştırma ve geliştirme faaliyetleri yürütebilen bireyler yetiştirmektir.   

Yabancı dil öğreniminde öğretmen politikanız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Yabancı Dil Planlama ve Uygulamalarında öğretmen politikalarımızı şöyle sıralayabilirim;
* Okulumuzda hedef dil olan yabancı dilin öğrenilmesi için gerekli olan ve ilgi alanları öğrencilere sağlamak,
* Kurumumuzda hedef yabancı dilin öğrenilmesi ve geliştirilmesinin sürdürülebilir olması için düzenli olarak yapılan toplantılarla elde edilen veriler incelemek ve uygulamaya yönelik kararlar almak,
* Teknolojik gelişmeleri takip ederek, öğrenciler için tema ve konular seçerken diğer ülkelerdeki öğrencilerle ve çevre il etkileşimlerinde de kullanabilecekleri farklı disiplinlerden yararlanmak,
* Öğrencilerin yaratıcılıklarını ve edindikleri bilgileri kullanarak kendilerini ifade eden ürünler oluşturmaları konusunda teşvik etmek ve kendilerini dil alanında her aşamada gerçekleştirmelerini sağlamalarına rehberlik etmek,
* Öğrencilerimizin uluslararası yarışmalar, sınavlar ve etkinliklere katılıp yetkinlik kazanmaları için onlara rehberlik etmektir

İKİNCİ YABANCI DİL ALMANCA
Öğrencilerinize hangi yabancı dilleri öğrenme fırsatı sunuyorsunuz?
Vatan Okullarında anaokulundan lise son sınıfa kadar yoğun bir İngilizce programı yürütülür. Hedefimiz öğrencilerimizin yaş düzeylerine göre dilin dört becerisini (okuma, dinleme, yazma, konuşma) etkin şekilde kullanabilmeleri, yazılı ve sözlü olarak kendilerini ana dillerinde olduğu gibi ifade edebilmelerini sağlamaktır.
Yabancı dillerin hakim olduğu bir öğrenme ortamının bulunduğu Vatan Okullarında ikinci yabancı dil olarak Almanca okutulmaktadır.  Öğrencilerimizin Almancayı belli seviyede öğrenmeleri sağlanmaktadır. 

Kurum olarak yabancı dil eğitiminde hedeflerimiz nelerdir? 

* Öğrencilerimize yabancı dilleri yaşayarak öğretmek,
* Öğrencilerimizin ortaokul ve üniversiteye giriş yabancı dil sınavında başarılı olmalarını sağlamak,
* Öğrencilerimizi uluslararası yarışmalar, sınavlar, etkinliklere hazırlamak ve başarılı olmalarını sağlamak,
Öğrencilerimizi Yabancı dillerde kendilerini gerçekleştirebilmeleri ve öğrendikleri yabancı dilleri kullanarak yıl içi ve yıl sonu etkinlikleri yapmalarını sağlamak,
* Yurt dışında eğitim görmek isteyen öğrencilerimizin ilgili sınavlara hazırlanmalarına yardımcı olmaktır. 

Yabancı dil öğreniminde teknolojiden nasıl yararlanıyorsunuz?

Yabancı dil eğitimi ve teknoloji alanında gelişim söz konusu olduğunda, hem çağdaş yaklaşım, metotlar ve teknikler hem de teknolojik araç gereç kullanımı bilgi ve iletişim teknolojilerinin öğretim teknikleri ile bir bütün olarak kullanılması gerektiği düşünülmelidir. Vatan Okulları olarak, teknolojiyi destekleyen disiplinler arası çalışmaları uluslararası projeler ve araştırmalar ile öğrencilerimizin teknoloji çağının gereklerine göre yetişmelerine uygun ortamlar sağlamayı hedefliyoruz.

 

Son Güncelleme: Pazartesi, 31 May 2021 17:06

Gösterim: 876


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.