Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

2016’da üniversiteye giriş sistemi değişiyor. Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) kalkacak yerine temel eğitimden orta öğretime geçiş sınavı benzeri bir model gelecek. LYS'nin de formatı değişecek

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB, üniversiteye giriş sistemini de değiştirmek için kolları sıvadı. Sabah'tan Yaşar Özay'ın haberine göre, yeni çalışmada, Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) kalkacak. Yerine bu yıl ilk uygulaması yapılan temel eğitimden orta öğretime geçiş sınavı benzeri bir model gelecek. Lisans Yerleştirme Sınavı'nın (LYS) da formatı da değiştirilecek.

2 formül çalışması

TÜBİTAK, YÖK ve ÖSYM ile birlikte yürütülen çalışmanın 2016 yılında tamamlanması hedefleniyor. Üzerinde çalışılan ilk model, bu yıl SBS yerine ilk uygulaması yapılan temel eğitimden orta öğretime geçiş sınavı benzeri bir modeli öngörüyor. Lise son sınıf öğrencileri 2 ay aralıklarla 5 dersten sınava girecek ve öğrenci en yüksek notu aldığı sınavla üniversiteye başvurusunu yapabilecek. Üzerinde çalışılan diğer modelde öğrencinin lise birinci sınıftan dördüncü sınıfa kadar olan tüm sınavları esas alınacak. Merkezi sınavlara girecek lise öğrencilerinin ders durumları da ölçülecek ve çıkan puana göre üniversite tercihi yapılabilecek. Sınavlarda testin yanı sıra kısa açık uçlu soruların sorulması da gündemde.

Tek ders kursları devam edecek

Mili Eğitim Bakanlığı (MEB) Müsteşarı Yusuf Tekin, ek ders ihtiyacı bulunan öğrencilere yönelik okullarda ve halk eğitim merkezlerinde açılacak takviye kurslara ilişkin düzenlemenin hazır olduğunu bildirdi. Milli Eğitim müfredatına uygun olduğu takdirde tek bir derse yönelik kurslara itirazları olmadığına işaret eden Tekin, "Çocuğunuz matematiğe eğilimli, İngilizce'ye eğilimli buna yönelik kurs aldırabilirsiniz. Bizim derdimiz sadece bir sınava yönelik hazırlık mahiyetinde çocukları ısrarla test çözmeye zorlayan analitik düşünmesine engel olan farklı bir eğitim uygulayan yapıları ortadan kaldırmak" diye konuştu. Tekin "Mesela çocuğun fizik dersinden takviyeye ihtiyacı var. Bizim fizik öğretmenimiz takviye kursu açacak. Bunlar için öğretmenlere ek ders ücreti vereceğiz ama vatandaşlardan bunun için ücret almayacağız" açıklamasını yaptı. Dershanelerin 2015 Eylül ayına kadar faaliyetlerine mevcut şekliyle devam edeceğini belirten Tekin, sektör temsilcilerinin bu yöndeki talepleri doğrultusunda bu kararı aldıklarını söyledi. Tekin, 2015 Eylül ayına kadar dönüşüm için başvuran dershanelere arsa, kredi, vergi indirimi, okul kiralama gibi destekler vereceklerini vurguladı.

> 2016’da üniversiteye giriş sistemi değişiyor

2016’da üniversiteye giriş sistemi değişiyor. Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) kalkacak yerine temel eğitimden orta öğretime geçiş sınavı benzeri bir model gelecek. LYS'nin de formatı değişecek

Milli Eğitim Bakanlığı (MEB, üniversiteye giriş sistemini de değiştirmek için kolları sıvadı. Sabah'tan Yaşar Özay'ın haberine göre, yeni çalışmada, Yükseköğretime Geçiş Sınavı (YGS) kalkacak. Yerine bu yıl ilk uygulaması yapılan temel eğitimden orta öğretime geçiş sınavı benzeri bir model gelecek. Lisans Yerleştirme Sınavı'nın (LYS) da formatı da değiştirilecek.

2 formül çalışması

TÜBİTAK, YÖK ve ÖSYM ile birlikte yürütülen çalışmanın 2016 yılında tamamlanması hedefleniyor. Üzerinde çalışılan ilk model, bu yıl SBS yerine ilk uygulaması yapılan temel eğitimden orta öğretime geçiş sınavı benzeri bir modeli öngörüyor. Lise son sınıf öğrencileri 2 ay aralıklarla 5 dersten sınava girecek ve öğrenci en yüksek notu aldığı sınavla üniversiteye başvurusunu yapabilecek. Üzerinde çalışılan diğer modelde öğrencinin lise birinci sınıftan dördüncü sınıfa kadar olan tüm sınavları esas alınacak. Merkezi sınavlara girecek lise öğrencilerinin ders durumları da ölçülecek ve çıkan puana göre üniversite tercihi yapılabilecek. Sınavlarda testin yanı sıra kısa açık uçlu soruların sorulması da gündemde.

Tek ders kursları devam edecek

Mili Eğitim Bakanlığı (MEB) Müsteşarı Yusuf Tekin, ek ders ihtiyacı bulunan öğrencilere yönelik okullarda ve halk eğitim merkezlerinde açılacak takviye kurslara ilişkin düzenlemenin hazır olduğunu bildirdi. Milli Eğitim müfredatına uygun olduğu takdirde tek bir derse yönelik kurslara itirazları olmadığına işaret eden Tekin, "Çocuğunuz matematiğe eğilimli, İngilizce'ye eğilimli buna yönelik kurs aldırabilirsiniz. Bizim derdimiz sadece bir sınava yönelik hazırlık mahiyetinde çocukları ısrarla test çözmeye zorlayan analitik düşünmesine engel olan farklı bir eğitim uygulayan yapıları ortadan kaldırmak" diye konuştu. Tekin "Mesela çocuğun fizik dersinden takviyeye ihtiyacı var. Bizim fizik öğretmenimiz takviye kursu açacak. Bunlar için öğretmenlere ek ders ücreti vereceğiz ama vatandaşlardan bunun için ücret almayacağız" açıklamasını yaptı. Dershanelerin 2015 Eylül ayına kadar faaliyetlerine mevcut şekliyle devam edeceğini belirten Tekin, sektör temsilcilerinin bu yöndeki talepleri doğrultusunda bu kararı aldıklarını söyledi. Tekin, 2015 Eylül ayına kadar dönüşüm için başvuran dershanelere arsa, kredi, vergi indirimi, okul kiralama gibi destekler vereceklerini vurguladı.

Son Güncelleme: Çarşamba, 05 Mart 2014 11:26

Gösterim: 4247

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Hisarcıklıoğlu, dershaneler kapanırsa 60 bin kişinin işsiz kalacağını belirtti

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) bünyesindeki 60 sektör, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve ekonomi yönetimine gün boyu sorunlarını anlattı. 254 sayfalık bir rapor haline getirilen sorunlar listesinde dershanelerin dönüşümü de yer aldı.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), konuyla ilgili hazırladığı raporda önemli uyarılarda bulundu: “Dönüşüm gönüllü olmalı. Aksi takdirde eğitim sistemi büyük zarar görecek. 3 binden fazla kurum kapanacak. 60 bin kişi işsiz kalacak ve bir milyar liralık yatırım heba olacak.”

Toplantıda şu görüşler öne çıktı;

Dershanelerin dönüşümünü öngören düzenlemelerle okul veya açık liseye dönüşüm, domino etkisi yapacak, yan kapasite ile çalışan özel okullar, kurslar, resmi okullar dahil eğitim sistemine zarar verecektir. 3 binden fazla kurum kapanacak, 1 milyarlık yatırım heba olacak, 60 binden fazla insan işsiz kalacak. Öğrenciler, denetim dışı özel ders almaya yönelecek kayıt dışılık artacak. Bu sorunların giderilmesi için dönüşüm gönüllü olmalı.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da güven ortamının oluşmasının zaman aldığını kaydederek, güven kaybının ise çok hızlı olduğunu söyledi. Babacan, “Eğer güven ortamı diyorsak hukuki güvenliği tam olarak sağlamamız gerekiyor. Yargı sisteminin hızlı, tutarlı, güvenilir çalışması.. Yargının bağımsızlığı kuşkusuz önemli, ama tarafsız olması da çok önemli” dedi. Türkiye’nin 1. sınıf bir demokrasiye sahip olması açısından fırsat eşitliği ve şeffaflığın önemine dikkati çeken Babacan, “Şeffaflık deyince, yolsuzlukla mücadele bunun ayrılmaz bir parçası. Hiçbir yolsuzluğun üzerinin örtülmemesi ve buna müsamaha gösterilmemesi gerekiyor. Bu, hükümet olarak son derece önem verdiğimiz, hiçbir taviz vermeden önümüzdeki dönemde de uygulayacağımız bir husus” ifadesini kullandı.

Kaynak Radikal

> Dershaneler kapanırsa 60 bin kişi işsiz kalacak

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Başkanı Hisarcıklıoğlu, dershaneler kapanırsa 60 bin kişinin işsiz kalacağını belirtti

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) bünyesindeki 60 sektör, Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve ekonomi yönetimine gün boyu sorunlarını anlattı. 254 sayfalık bir rapor haline getirilen sorunlar listesinde dershanelerin dönüşümü de yer aldı.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), konuyla ilgili hazırladığı raporda önemli uyarılarda bulundu: “Dönüşüm gönüllü olmalı. Aksi takdirde eğitim sistemi büyük zarar görecek. 3 binden fazla kurum kapanacak. 60 bin kişi işsiz kalacak ve bir milyar liralık yatırım heba olacak.”

Toplantıda şu görüşler öne çıktı;

Dershanelerin dönüşümünü öngören düzenlemelerle okul veya açık liseye dönüşüm, domino etkisi yapacak, yan kapasite ile çalışan özel okullar, kurslar, resmi okullar dahil eğitim sistemine zarar verecektir. 3 binden fazla kurum kapanacak, 1 milyarlık yatırım heba olacak, 60 binden fazla insan işsiz kalacak. Öğrenciler, denetim dışı özel ders almaya yönelecek kayıt dışılık artacak. Bu sorunların giderilmesi için dönüşüm gönüllü olmalı.

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da güven ortamının oluşmasının zaman aldığını kaydederek, güven kaybının ise çok hızlı olduğunu söyledi. Babacan, “Eğer güven ortamı diyorsak hukuki güvenliği tam olarak sağlamamız gerekiyor. Yargı sisteminin hızlı, tutarlı, güvenilir çalışması.. Yargının bağımsızlığı kuşkusuz önemli, ama tarafsız olması da çok önemli” dedi. Türkiye’nin 1. sınıf bir demokrasiye sahip olması açısından fırsat eşitliği ve şeffaflığın önemine dikkati çeken Babacan, “Şeffaflık deyince, yolsuzlukla mücadele bunun ayrılmaz bir parçası. Hiçbir yolsuzluğun üzerinin örtülmemesi ve buna müsamaha gösterilmemesi gerekiyor. Bu, hükümet olarak son derece önem verdiğimiz, hiçbir taviz vermeden önümüzdeki dönemde de uygulayacağımız bir husus” ifadesini kullandı.

Kaynak Radikal

Son Güncelleme: Çarşamba, 05 Mart 2014 12:59

Gösterim: 2225

Bahçelievler Necip Fazıl Kısakürek Lisesi'nde öğrencilere, öğretmenlerin Başbakan Erdoğan ve hükümet hakkında yorum yapıp yapmadığı sorulduğu iddia edildi

İstanbul ’da Bahçelievler Necip Fazıl Kısakürek Lisesi Okul Müdürü’nün, öğrencileri odasına çağırarak, öğretmenlerin Başbakan ve hükümet hakkında yorum yapıp yapmadığını sorduğu öne sürüldü. İddiaya göre, öğrencilere üç sorulu bir inceleme tutanağı dağıtıldı. Tepkiler üzerine müdür tutanakta imzası olmadığını söyledi.

Cumhuriyet gazetesinden Ali Açar’ın haberine göre Bahçelievler Necip Fazıl Kısakürek Lisesi Okul Müdürü Cemal Kılıç, okuldaki öğrencileri odasına çağırarak öğretmenlerin Başbakan ve hükümet hakkında konuşup konuşmadığını sordu.

İddiaya göre, Bahçelievler Necip Fazıl Kısakürek Lisesi’nde okul müdürü Cemal Kılıç, dün okuldaki öğrencileri odasına çağırarak “inceleme tutanağı” adı altında 3 soru içeren yazılı kâğıt verdi. “Ders müfredatının dışına çıkarak hükümet çalışmalarını, Başbakan’ın yaptığı çalışmalarını eleştiren, siyasi konuları açan, çeşitli şekillerde siyasi taraf olup propaganda yapan öğretmeniniz var mı? İsmini yazınız. Hangi konularda tartışma yaptığını belirtiniz” diye soran Kılıç, öğrencilerin soruları net ve anlaşılır şekilde cevaplamasını istedi. Müdürün tutanak adı altında kâğıt dağıtmasından rahatsız olan bazı veliler de duruma tepki gösterdi. Okulda görev yapan birçok öğretmen de, "sol görüşlü, aydın ve ilerici öğretmenlerin öğrenciler eliyle fişlenmek istendiğini" söyledi.

Semerkant’ı tavsiye eden öğretmene de soruşturma

Okul müdürü tarafından dağıtılan tutanağı sert bir şekilde eleştiren Eğitim Sen İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Barış Uluocak da öğretmenlerin öğrenciler eliyle fişlendiğini ve çocukların siyasete çekildiğini belirtti. Okul müdürünün siyasi iktidara şirin gözükmek için kendisine vazife çıkardığını anlatan Uluocak, “Öğretmenlere çeşitli yollarla soruşturma açmanın önünü açmak istiyorlar. Bu yapılan aleni bir fişlemedir. Çocukların eğitim-öğretim alanında muhbir gibi kullanılması, öğretmen-öğrenci ilişkisini de bozacaktır. Yolsuzluk krizini yönetme açısından okullarda neler yapıldığını tespit etmek için öğrencilerin ihbara zorlanması akıl almaz bir durum. Okul müdürünün bundan vazife çıkararak bu tutanağı dağıtması daha vahim” dedi.

Uluocak, Necip Fazıl Kısakürek Lisesi’nde daha önce de Amin Maalouf’un “Semerkant” isimli romanını tavsiye ettiği gerekçesiyle bir öğretmen hakkında ilçe milli eğitim müdürlüğü tarafından soruşturma başlatıldığını anımsattı.

> ‘Öğretmeniniz size Başbakan'ı kötülüyor mu?’

Bahçelievler Necip Fazıl Kısakürek Lisesi'nde öğrencilere, öğretmenlerin Başbakan Erdoğan ve hükümet hakkında yorum yapıp yapmadığı sorulduğu iddia edildi

İstanbul ’da Bahçelievler Necip Fazıl Kısakürek Lisesi Okul Müdürü’nün, öğrencileri odasına çağırarak, öğretmenlerin Başbakan ve hükümet hakkında yorum yapıp yapmadığını sorduğu öne sürüldü. İddiaya göre, öğrencilere üç sorulu bir inceleme tutanağı dağıtıldı. Tepkiler üzerine müdür tutanakta imzası olmadığını söyledi.

Cumhuriyet gazetesinden Ali Açar’ın haberine göre Bahçelievler Necip Fazıl Kısakürek Lisesi Okul Müdürü Cemal Kılıç, okuldaki öğrencileri odasına çağırarak öğretmenlerin Başbakan ve hükümet hakkında konuşup konuşmadığını sordu.

İddiaya göre, Bahçelievler Necip Fazıl Kısakürek Lisesi’nde okul müdürü Cemal Kılıç, dün okuldaki öğrencileri odasına çağırarak “inceleme tutanağı” adı altında 3 soru içeren yazılı kâğıt verdi. “Ders müfredatının dışına çıkarak hükümet çalışmalarını, Başbakan’ın yaptığı çalışmalarını eleştiren, siyasi konuları açan, çeşitli şekillerde siyasi taraf olup propaganda yapan öğretmeniniz var mı? İsmini yazınız. Hangi konularda tartışma yaptığını belirtiniz” diye soran Kılıç, öğrencilerin soruları net ve anlaşılır şekilde cevaplamasını istedi. Müdürün tutanak adı altında kâğıt dağıtmasından rahatsız olan bazı veliler de duruma tepki gösterdi. Okulda görev yapan birçok öğretmen de, "sol görüşlü, aydın ve ilerici öğretmenlerin öğrenciler eliyle fişlenmek istendiğini" söyledi.

Semerkant’ı tavsiye eden öğretmene de soruşturma

Okul müdürü tarafından dağıtılan tutanağı sert bir şekilde eleştiren Eğitim Sen İstanbul 1 No’lu Şube Başkanı Barış Uluocak da öğretmenlerin öğrenciler eliyle fişlendiğini ve çocukların siyasete çekildiğini belirtti. Okul müdürünün siyasi iktidara şirin gözükmek için kendisine vazife çıkardığını anlatan Uluocak, “Öğretmenlere çeşitli yollarla soruşturma açmanın önünü açmak istiyorlar. Bu yapılan aleni bir fişlemedir. Çocukların eğitim-öğretim alanında muhbir gibi kullanılması, öğretmen-öğrenci ilişkisini de bozacaktır. Yolsuzluk krizini yönetme açısından okullarda neler yapıldığını tespit etmek için öğrencilerin ihbara zorlanması akıl almaz bir durum. Okul müdürünün bundan vazife çıkararak bu tutanağı dağıtması daha vahim” dedi.

Uluocak, Necip Fazıl Kısakürek Lisesi’nde daha önce de Amin Maalouf’un “Semerkant” isimli romanını tavsiye ettiği gerekçesiyle bir öğretmen hakkında ilçe milli eğitim müdürlüğü tarafından soruşturma başlatıldığını anımsattı.

Son Güncelleme: Salı, 04 Mart 2014 13:51

Gösterim: 1407

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, "Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapan Kanun"a ilişkin, "Demokrasiyle yönetilen, hukukun egemen olduğu ülkelerde asla böyle bir şey yapılamaz" dedi.

ismail koncukKoncuk, Türk Eğitim-Sen Tokat Şubesi'nin bir restoranda düzenlediği Kamu-Sen İl İstişare Toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin her geçen gün demokrasiden, insan haklarından, hukukun üstünlüğü ilkesinden uzaklaşan bir ülke görüntüsü çizdiğini iddia etti.

Siyasi anlayışı, ideolojisi, dünyaya bakışı ne olursa olsun bütün insanların, "Türkiye nereye gidiyor?" sorusunu sorması gerektiğini savunan Koncuk, "Türkiye demokrasisi nereye gidiyor?" diye konuştu.

MEB yasa tasarısının kabul edildiğini anımsatan Koncuk, şunları kaydetti:

"Bir gecede yaklaşık 80 bin okul yöneticisinin, Milli Eğitim Bakanlığı teşkilat yöneticilerinin omuzlarındaki apoletler söküldü. Bir okul müdürü, idareci, kolay yetişmez, ömrünü vakfeder. Birileri geliyor, bir kanun çıkarıyor, 80 bin insana, 'Seni görevinden alaşağı ettim' diyor. Bu, okul müdürü olsun olmasın, bütün insanları ilgilendiren bir durumdur. Neden mi? Çünkü bir insan hakkı gasbı var. Demokrasiyle yönetilen, hukukun egemen olduğu ülkelerde asla böyle bir şey yapılamaz. Bu değerli arkadaşlarımızı ne Başbakan ne de sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül okul müdürü yaptı. O halde hangi hakla bu insanların apoletlerini söküyorsunuz?"

> Kamu-Sen Başkanı Koncuk’tan MEB yasasına eleştiri

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, "Milli Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapan Kanun"a ilişkin, "Demokrasiyle yönetilen, hukukun egemen olduğu ülkelerde asla böyle bir şey yapılamaz" dedi.

ismail koncukKoncuk, Türk Eğitim-Sen Tokat Şubesi'nin bir restoranda düzenlediği Kamu-Sen İl İstişare Toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye'nin her geçen gün demokrasiden, insan haklarından, hukukun üstünlüğü ilkesinden uzaklaşan bir ülke görüntüsü çizdiğini iddia etti.

Siyasi anlayışı, ideolojisi, dünyaya bakışı ne olursa olsun bütün insanların, "Türkiye nereye gidiyor?" sorusunu sorması gerektiğini savunan Koncuk, "Türkiye demokrasisi nereye gidiyor?" diye konuştu.

MEB yasa tasarısının kabul edildiğini anımsatan Koncuk, şunları kaydetti:

"Bir gecede yaklaşık 80 bin okul yöneticisinin, Milli Eğitim Bakanlığı teşkilat yöneticilerinin omuzlarındaki apoletler söküldü. Bir okul müdürü, idareci, kolay yetişmez, ömrünü vakfeder. Birileri geliyor, bir kanun çıkarıyor, 80 bin insana, 'Seni görevinden alaşağı ettim' diyor. Bu, okul müdürü olsun olmasın, bütün insanları ilgilendiren bir durumdur. Neden mi? Çünkü bir insan hakkı gasbı var. Demokrasiyle yönetilen, hukukun egemen olduğu ülkelerde asla böyle bir şey yapılamaz. Bu değerli arkadaşlarımızı ne Başbakan ne de sayın Cumhurbaşkanı Abdullah Gül okul müdürü yaptı. O halde hangi hakla bu insanların apoletlerini söküyorsunuz?"

Son Güncelleme: Çarşamba, 05 Mart 2014 08:35

Gösterim: 1314

TÜSİAD “21. Yüzyıl Becerileri ve Eğitimin Niteliği” konusundaki çalışmaları kapsamında öğretmen eğitimi için öneri niteliğinde bir rapor hazırladı.

öğretmen kadınTÜSİAD “21. Yüzyıl Becerileri ve Eğitimin Niteliği” konusundaki çalışmaları kapsamında “eğitimcinin eğitimi” konusunda bir rapor hazırladı. Ülkenin kalkınması için 21. yüzyıl becerilerine sahip nesiller yetiştirmekte öğretmenlerin oynadığı kilit role dikkat çeken rapor, bilgi çağında yeni bir öğretmen yetiştirme modeline ihtiyaç olduğunu vurguluyor.

TÜSİAD Sosyal Politikalar Komisyonu bünyesinde faaliyet gösteren Eğitim Çalışma Grubu’nun “21. Yüzyıl Becerileri ve Eğitimin Niteliği” konulu çalışmaları kapsamında “eğitimcinin eğitimi” konusunu ele alan bir raporu düzenlediği bir toplantıyla kamuoyuna sundu. “Okulda Üniversite: Türkiye’de Öğretmen Eğitimini Yeniden Yapılandırmak İçin Bir Model Önerisi” adını taşıyan bu raporu, uzun yıllar Türkiye’de öğretmenlik yapmış ve öğretim üyesi olarak çalışmış, halen Rhode Island Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Mustafa Özcan hazırladı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Sosyal Politikalar Komisyonu Başkanı Memduh Boydak, “Çağımızda bilgiye hiç olmadığı kadar kolay ulaşabilmekteyiz. Bu durum mevcut bilgiyi yöneten, elde eden, internette olan farklı bir şekilde öğrencilerine sunan yeni bir öğretmen modeline ihtiyaç olduğunu gösterdi. Dolayısıyla yeni üretim modellerinde öğretmenlere yol gösteren, öğrenmeyi öğreten rolleri ön planda. Türkiye’de uygulanan öğretmen eğitimi modelinin de değişim ihtiyacı içerisinde olduğunu düşünerek bu konuya TÜSİAD olarak eğilmeyi arzu ettik” dedi.

PISA SONUÇLARI CİDDİ BİR UYARIDIR

Toplantıda konuşma yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, “Eğitim insan kaynağının niteliğini belirleyen ana unsurdur. TÜSİAD olarak eğitimi ülkemizin çok önemli bir meselesi olarak görüyoruz ve eğitim politikalarına iyimser nitelikle yaklaşımlar getirmeye, raporlar, seminerlerle de katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Türkiye’nin önüne koyduğu büyüme ve kalkınma vizyonuna paralel olarak eğitimin niteliğine, kapsamına ve öğretmen eğitimine yönelik bir reform süreci gereklidir. Unutmayalım ki bugün verdiğimiz eğitimin kalitesi yarın ekonomimizi, geleceği noktayı belirleyen temel unsur olarak karşımıza çıkacaktır” diye konuştu.

OECD tarafından hazırlanan 2013 PISA sonuçlarına göre Türkiye’nin 34 OECD ülkesi arasında 32. sırada yer almasının bizim için ciddi bir uyarı olduğunu vurgulayan Muharrem Yılmaz konuşmasını şöyle sürdürdü: “Burada asıl vurgulanması gereken nokta, bu sonuçların Türkiye’de eğitimin ilgili taraflarıyla analiz edilip eğitim politikalarını yeniden gözden geçirmemizin gereğidir. PISA birçok ülkede gençlerin zorunlu eğitim sürecinde yeterli beceri seviyesine ulaşamadığını gösterir. Beceri uyumsuzluğunu alt edebilmek için artık öğretmenler öğrencileri mevcutların yanı sıra henüz ortaya çıkmamış iş alanları, henüz icat edilmemiş teknolojiler içinde hazırlamak zorundalar. Günümüzde bilginin hızıyla uyumlu ve teknolojik gelişmeler gereğinin geniş bir beceri setiyle donanmasını gerektirmekte. Mevcut disiplinlere yönelik yetkinliklerin yanında analitik ve eleştirel düşünme, yaratıcılık, yenilikçilik, iletişim ve sorun çözme gibi becerileri eğitim sisteminin kazandırması gereken en önemli özellikler olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun yanında iyi bilen dünya vatandaşı olmak için gereken çevre, cinsiyet eşitliği, insan hakları, çok kültürlü ve demokrasi bilincinde erken yaşlardan itibaren kazandırılması ihtiyacı hepimizin bildiği gibi önümüzde durmaktadır.”

İNSANLARI YETİŞTİRECEK OLAN ÖĞRETMENLERDİR

“Eğitim bizim ticaretimizden de önemlidir, sanayimizden de önemlidir, yatırımların geliştirilmesi de, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasının da lokomotifidir eğitim” diyen TÜSİAD Eğitim Çalışma Grubu Başkanı Enver Yücel, TÜSİAD'ın Türkiye'nin eğitim sorumluluğunu üstlenen bir sivil toplum örgütü olduğunu dile getirdi.

Tüm dünyada eğitim konusunun tartışıldığını dile getiren Yücel, eğitim kadrosunun nitelikli personellerden seçilmesi ve mesleki eğitim sürecine dikkat edilmesi gerektiğine değinerek, “Biz Türkiye'de sanayi devriminde yapılan eğitimi düzeltmeye kalkışırsak yanlış yapmış oluruz. Biz Türkiye'de eğitimi 21. yüzyıla yakışan neyse onu yapmalıyız. Orada sıçrama yapmamız lazım. Dünyada iyi öğretmen yetiştirme sorununu halletmeyen hiçbir ülke eğitimde başarılı olamamıştır. Biz hangi sistemleri, hangi teknolojileri getirirsek getirelim bunu yapacak olan, insanları yetiştirecek olan okuldaki öğretmenimizdir” ifadelerini kullandı.

EĞİTİM KADROLARINA ÖNEM VERİLMESİ GEREK

TÜSİAD adına “Okulda Üniversite: Türkiye'de Eğitimi Yeniden Yapılandırmak İçin Bir Model Önerisi” projesini hazırlayan Rhode Island Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Özcan ise eğitimcilerin dikkatli seçilmesi gerektiğini belirtti. Gelecek nesilleri yetiştiren öğretmenlerin küreselleşmeyi iyi anlayan, teknoloji kullanımına önem veren ve öğrenmeye aç olan kimselerden seçilmesi gerektiğini belirten Özcan, “Uzun yıllardır öğretmenlik yapıp da hala e-mail adresi olmayan öğretmenler var, hala bilgisayar kullanmayı bilmeyen öğretmenler var. Geleceği okuyabilen çocuklar, öğrenciler yetiştirmek için önce onları eğiten kadroyu yetiştirmeliyiz” diye konuştu.

“Okulda Üniversite” modeliyle hem okul hem de mesleğin icra edileceği iş yerinin bir arada kullanıldığı bir modelin öngörüldüğünü aktaran Özcan, “Benim önerdiğim öğretmen yetiştirme modelinin 4 versiyonu var. 4 yıllık lisans eğitimini 4 değil 2+2 olarak öneriyoruz. İlk 2 yıl genel kültür ve genel yetenek eğitimi, sonraki 2 yıl da öğretmen adaylarımızın başarılı ve bilgi düzeyi yüksek öğretmenlerin yanına vererek alanda gelişim ve tecrübe sağlamasını hedefliyoruz” dedi. Eğitim sisteminin yüzyılın şartlarına uygun hale gelmesi için eğitim kadrolarının eğitim sistemine fazla önem verilmesi gerektiğini kaydeden Özcan, öğretmenliğin itibarlı bir meslek olduğunu, bu mesleği icra edenlerin toplumun en önemli fertlerinden olduğunu dile getirdi.

“OKULDA ÜNİVERSİTE”NİN 4 MODELİ

Her türlü meslek eğitimi gibi eğitimcinin eğitimi de bilime olduğu kadar deneyime de dayalı olmalıdır. “Okulda Üniversite” öğretmen eğitimi için uygulama yoğun geleneksel çırak-kalfa-usta modeliyle, bilime dayalı modern örgün eğitimi birleştiren ve teoriyle uygulamayı kaynaştıran bir model olarak tasarlanmıştır. Öğretmen eğitimini, bilgi üretiminin merkezi olan üniversiteler ile öğretmenlik mesleğinin icra edildiği okullar işbirliği yaparak vermelidir.

Okulda üniversite modeli uygulandığında eğitim fakültesi öğretim üyelerinin, öğretmen eğitimi için işbirliği yapılan okullarda ofisleri olacak, okullardaki deneyimli öğretmenlerden öğretim görevlisi olarak yararlanılacaktır. Eğitim fakültesi meslek dersleri, işbirliği yapılan okullarda verilecektir.

Okulda üniversite modelinin, süresi farklı öğretmen eğitimi programlarında nasıl uygulanacağını gösteren aşağıdaki dört model geliştirilmiştir.

1- Lisans Düzeyinde Okulda Üniversite: Okulda Üniversite dört yıllık, lisans düzeyinde bir öğretmen eğitimi programında uygulandığı zaman, öğretmen adaylarının eğitimlerinin ilk iki yılı üniversite- merkezli, son iki yılı da okul-merkezli olacaktır. Öğrenciler üçüncü sınıfa geçtiklerinde Okulda Üniversite’ye dönüştürülen uygulama okullarına Öğretmen Yardımcısı olarak yerleştirilecek ve iki farklı okulda olmak üzere iki dönem Öğretmen Yardımcılığı yapacaktır. Eğitim dersleri uygulama okullarında akşam saatlerinde yapılacak. Son sınıfa geçtiklerinde ise Aday Öğretmen olarak yine iki farklı okulda yapılacak ve iki dönem sürecek Öğretmenlik Uygulamasına başlayacaklardır. Yardımcılık ve Aday Öğretmenlik süresince adaylara hem uygulama öğretmenleri hem de öğretim üyeleri rehberlik edecekler.

2- Lisans Sonrası Okulda Üniversite: Okulda Üniversite Modeli’nin üniversite mezunlarına öğretmen eğitimi (veya formasyon) vermek için uygulanması halinde, Okulda Üniversite’nin bütün modellerinde olduğu gibi okul-merkezli eğitim en az iki yıl olacaktır. Bu öğrenciler ilk yıl uygulama okullarında Öğretmen Yardımcısı olarak çalışacak ve programdaki dersleri alacaklardır. Dersler, adayların “yardımcı” olarak çalıştıkları okulda öğretim bittikten sonra başlayacaktır. Adaylar ikinci yıl, Aday Öğretmen olarak öğretmenlik uygulaması yapmak üzere yine uygulama okullarına yerleştirilecektir. Öğretmenlik uygulaması da iki dönem sürecek ve iki ayrı okulda, iki farklı öğretmenin sınıfında yapılacaktır. Adaylara, uygulama öğretmenleri ve öğretim üyeleri rehberlik edecektir.

3- Alanda Yüksek Lisans Düzeyinde Okulda Üniversite: Alanda yüksek lisans yapmayı gerektiren Okulda Üniversite Modeli öğretmen eğitimi için en ideal formu oluşturmaktadır. Bu model uygulandığında öğretmen adayları dört yıllık bir lisans eğitimi alacak, öğretmenlik yapacağı bilim dalında yüksek lisans yapacak ve iki yıllık uygulaması olan bir öğretmen eğitimi görecektir. Lisans, yüksek lisans ve meslek eğitimi dersleri aynı programın içinde harmanlanacak, teori ve uygulama eş zamanlı olarak öğrenilecek, öğretmen adayları lisans ve yüksek lisans mezuniyet tezleriyle kendi alanlarında bilimsel uzmanlık kazanırken, toplam iki yıl süren Öğretmen Yardımcılığı ve Aday Öğretmenlik deneyimi ile öğretmenlik mesleğinde ustalaşacaktır.

4- Alanda Yüksek Lisans Sonrası Okulda Üniversite: Alanda Yüksek Lisans Sonrası Okulda Üniversite Modeli (post-master model) uygulandığı zaman programa sadece öğretmenlik yapılacak bir alanda yüksek lisansını tamamlamış öğrenciler alınacaktır. Adaylar, yukarıda anlatılan modellerde olduğu gibi en az iki yıl süren okul-merkezli ve deneyime dayalı öğretmenlik meslek eğitimi alacaktır.

RAPORDA YER ALAN SONUÇLAR

-              Her türlü meslek eğitimi gibi eğitimcinin eğitiminin de bilime olduğu kadar, deneyime de dayalı olması gerektiğine dikkat çekilen raporda, öğretmen eğitimini üniversiteler ile öğretmenlik mesleğinin icra edildiği okulların işbirliği yaparak vermesi gerektiği kaydedildi.

-              Okulda Üniversite Modeli uygulandığında eğitim fakültesi öğretim üyelerinin, öğretmen eğitimi için işbirliği yapılan okullarda ofisleri olması gerektiği ve okullardaki deneyimli öğretmenlerden öğretim görevlisi olarak yararlanılması önerisi yer alıyor.

-              Öğretmen eğitiminin yüksek lisans düzeyinde olması için yasal düzenleme yapılmalıdır. Türkiye eğer öğretmen eğitiminde bir fark yaratmak istiyorsa alanda yüksek lisans düzeyinde öğretmen eğitimi veren modelleri tercih etmelidir. Bu anlayışla raporun içinde sunulan dört modelden Türkiye için ‘Alanda Yüksek Lisans Modeli’ ve ‘Alanda Yüksek Lisans Sonrası Modeli’ önerilmektedir.

-              Eğitim fakülteleri doktora programı olan üniversitelerde açılmalı ve öğretmen eğitiminde uzmanlaşmalıdır. ‘Okulda Üniversite’ye dönüştürülecek uygulama okulları öğretmenlik uygulaması alanında uzmanlaşmalıdır. Öğretmen eğitimi vermek amacıyla üniversite-okul ortaklığını kurumsallaştırmak için ‘Okulda Üniversite Modeli’ benimsenmelidir.

-              Eğitimde yüksek lisans veren programlar yeniden yapılandırılmalıdır. Mevcut öğretmenlere üniversiteler ve uzman kuruluşlarla işbirliği yapılarak hizmet-içi mesleki eğitim sağlanmalıdır.

-              Öğretmen eğitimi programının tamamında, yaparak ve yaşayarak öğrenmeyi sağlayan yöntemler uygulanmalıdır. Öğretmen eğitimcisi olacak akademisyen ve öğretmenlerin niteliklerini tanımlayan ‘öğretmen eğitimcisi yeterlilikleri’ hazırlanmalıdır.

-              Eğitim fakültelerine öğrenci seçme kriterleri değiştirilmeli ve öğretmenliğe ilgi ve yeteneği olan öğrenciler seçilmelidir.

-              Öğretmenlerin özlük hakları iyileştirilmeli, öğretmenlik cazip bir meslek haline dönüştürülmelidir.

> TÜSİAD’dan öğretmen eğitimi için 4 model önerisi

TÜSİAD “21. Yüzyıl Becerileri ve Eğitimin Niteliği” konusundaki çalışmaları kapsamında öğretmen eğitimi için öneri niteliğinde bir rapor hazırladı.

öğretmen kadınTÜSİAD “21. Yüzyıl Becerileri ve Eğitimin Niteliği” konusundaki çalışmaları kapsamında “eğitimcinin eğitimi” konusunda bir rapor hazırladı. Ülkenin kalkınması için 21. yüzyıl becerilerine sahip nesiller yetiştirmekte öğretmenlerin oynadığı kilit role dikkat çeken rapor, bilgi çağında yeni bir öğretmen yetiştirme modeline ihtiyaç olduğunu vurguluyor.

TÜSİAD Sosyal Politikalar Komisyonu bünyesinde faaliyet gösteren Eğitim Çalışma Grubu’nun “21. Yüzyıl Becerileri ve Eğitimin Niteliği” konulu çalışmaları kapsamında “eğitimcinin eğitimi” konusunu ele alan bir raporu düzenlediği bir toplantıyla kamuoyuna sundu. “Okulda Üniversite: Türkiye’de Öğretmen Eğitimini Yeniden Yapılandırmak İçin Bir Model Önerisi” adını taşıyan bu raporu, uzun yıllar Türkiye’de öğretmenlik yapmış ve öğretim üyesi olarak çalışmış, halen Rhode Island Üniversitesi’nde görev yapan Prof. Dr. Mustafa Özcan hazırladı.

Toplantının açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı, Sosyal Politikalar Komisyonu Başkanı Memduh Boydak, “Çağımızda bilgiye hiç olmadığı kadar kolay ulaşabilmekteyiz. Bu durum mevcut bilgiyi yöneten, elde eden, internette olan farklı bir şekilde öğrencilerine sunan yeni bir öğretmen modeline ihtiyaç olduğunu gösterdi. Dolayısıyla yeni üretim modellerinde öğretmenlere yol gösteren, öğrenmeyi öğreten rolleri ön planda. Türkiye’de uygulanan öğretmen eğitimi modelinin de değişim ihtiyacı içerisinde olduğunu düşünerek bu konuya TÜSİAD olarak eğilmeyi arzu ettik” dedi.

PISA SONUÇLARI CİDDİ BİR UYARIDIR

Toplantıda konuşma yapan TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, “Eğitim insan kaynağının niteliğini belirleyen ana unsurdur. TÜSİAD olarak eğitimi ülkemizin çok önemli bir meselesi olarak görüyoruz ve eğitim politikalarına iyimser nitelikle yaklaşımlar getirmeye, raporlar, seminerlerle de katkıda bulunmaya çalışıyoruz. Türkiye’nin önüne koyduğu büyüme ve kalkınma vizyonuna paralel olarak eğitimin niteliğine, kapsamına ve öğretmen eğitimine yönelik bir reform süreci gereklidir. Unutmayalım ki bugün verdiğimiz eğitimin kalitesi yarın ekonomimizi, geleceği noktayı belirleyen temel unsur olarak karşımıza çıkacaktır” diye konuştu.

OECD tarafından hazırlanan 2013 PISA sonuçlarına göre Türkiye’nin 34 OECD ülkesi arasında 32. sırada yer almasının bizim için ciddi bir uyarı olduğunu vurgulayan Muharrem Yılmaz konuşmasını şöyle sürdürdü: “Burada asıl vurgulanması gereken nokta, bu sonuçların Türkiye’de eğitimin ilgili taraflarıyla analiz edilip eğitim politikalarını yeniden gözden geçirmemizin gereğidir. PISA birçok ülkede gençlerin zorunlu eğitim sürecinde yeterli beceri seviyesine ulaşamadığını gösterir. Beceri uyumsuzluğunu alt edebilmek için artık öğretmenler öğrencileri mevcutların yanı sıra henüz ortaya çıkmamış iş alanları, henüz icat edilmemiş teknolojiler içinde hazırlamak zorundalar. Günümüzde bilginin hızıyla uyumlu ve teknolojik gelişmeler gereğinin geniş bir beceri setiyle donanmasını gerektirmekte. Mevcut disiplinlere yönelik yetkinliklerin yanında analitik ve eleştirel düşünme, yaratıcılık, yenilikçilik, iletişim ve sorun çözme gibi becerileri eğitim sisteminin kazandırması gereken en önemli özellikler olarak ortaya çıkmaktadır. Bunun yanında iyi bilen dünya vatandaşı olmak için gereken çevre, cinsiyet eşitliği, insan hakları, çok kültürlü ve demokrasi bilincinde erken yaşlardan itibaren kazandırılması ihtiyacı hepimizin bildiği gibi önümüzde durmaktadır.”

İNSANLARI YETİŞTİRECEK OLAN ÖĞRETMENLERDİR

“Eğitim bizim ticaretimizden de önemlidir, sanayimizden de önemlidir, yatırımların geliştirilmesi de, sürdürülebilir kalkınmanın sağlanmasının da lokomotifidir eğitim” diyen TÜSİAD Eğitim Çalışma Grubu Başkanı Enver Yücel, TÜSİAD'ın Türkiye'nin eğitim sorumluluğunu üstlenen bir sivil toplum örgütü olduğunu dile getirdi.

Tüm dünyada eğitim konusunun tartışıldığını dile getiren Yücel, eğitim kadrosunun nitelikli personellerden seçilmesi ve mesleki eğitim sürecine dikkat edilmesi gerektiğine değinerek, “Biz Türkiye'de sanayi devriminde yapılan eğitimi düzeltmeye kalkışırsak yanlış yapmış oluruz. Biz Türkiye'de eğitimi 21. yüzyıla yakışan neyse onu yapmalıyız. Orada sıçrama yapmamız lazım. Dünyada iyi öğretmen yetiştirme sorununu halletmeyen hiçbir ülke eğitimde başarılı olamamıştır. Biz hangi sistemleri, hangi teknolojileri getirirsek getirelim bunu yapacak olan, insanları yetiştirecek olan okuldaki öğretmenimizdir” ifadelerini kullandı.

EĞİTİM KADROLARINA ÖNEM VERİLMESİ GEREK

TÜSİAD adına “Okulda Üniversite: Türkiye'de Eğitimi Yeniden Yapılandırmak İçin Bir Model Önerisi” projesini hazırlayan Rhode Island Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mustafa Özcan ise eğitimcilerin dikkatli seçilmesi gerektiğini belirtti. Gelecek nesilleri yetiştiren öğretmenlerin küreselleşmeyi iyi anlayan, teknoloji kullanımına önem veren ve öğrenmeye aç olan kimselerden seçilmesi gerektiğini belirten Özcan, “Uzun yıllardır öğretmenlik yapıp da hala e-mail adresi olmayan öğretmenler var, hala bilgisayar kullanmayı bilmeyen öğretmenler var. Geleceği okuyabilen çocuklar, öğrenciler yetiştirmek için önce onları eğiten kadroyu yetiştirmeliyiz” diye konuştu.

“Okulda Üniversite” modeliyle hem okul hem de mesleğin icra edileceği iş yerinin bir arada kullanıldığı bir modelin öngörüldüğünü aktaran Özcan, “Benim önerdiğim öğretmen yetiştirme modelinin 4 versiyonu var. 4 yıllık lisans eğitimini 4 değil 2+2 olarak öneriyoruz. İlk 2 yıl genel kültür ve genel yetenek eğitimi, sonraki 2 yıl da öğretmen adaylarımızın başarılı ve bilgi düzeyi yüksek öğretmenlerin yanına vererek alanda gelişim ve tecrübe sağlamasını hedefliyoruz” dedi. Eğitim sisteminin yüzyılın şartlarına uygun hale gelmesi için eğitim kadrolarının eğitim sistemine fazla önem verilmesi gerektiğini kaydeden Özcan, öğretmenliğin itibarlı bir meslek olduğunu, bu mesleği icra edenlerin toplumun en önemli fertlerinden olduğunu dile getirdi.

“OKULDA ÜNİVERSİTE”NİN 4 MODELİ

Her türlü meslek eğitimi gibi eğitimcinin eğitimi de bilime olduğu kadar deneyime de dayalı olmalıdır. “Okulda Üniversite” öğretmen eğitimi için uygulama yoğun geleneksel çırak-kalfa-usta modeliyle, bilime dayalı modern örgün eğitimi birleştiren ve teoriyle uygulamayı kaynaştıran bir model olarak tasarlanmıştır. Öğretmen eğitimini, bilgi üretiminin merkezi olan üniversiteler ile öğretmenlik mesleğinin icra edildiği okullar işbirliği yaparak vermelidir.

Okulda üniversite modeli uygulandığında eğitim fakültesi öğretim üyelerinin, öğretmen eğitimi için işbirliği yapılan okullarda ofisleri olacak, okullardaki deneyimli öğretmenlerden öğretim görevlisi olarak yararlanılacaktır. Eğitim fakültesi meslek dersleri, işbirliği yapılan okullarda verilecektir.

Okulda üniversite modelinin, süresi farklı öğretmen eğitimi programlarında nasıl uygulanacağını gösteren aşağıdaki dört model geliştirilmiştir.

1- Lisans Düzeyinde Okulda Üniversite: Okulda Üniversite dört yıllık, lisans düzeyinde bir öğretmen eğitimi programında uygulandığı zaman, öğretmen adaylarının eğitimlerinin ilk iki yılı üniversite- merkezli, son iki yılı da okul-merkezli olacaktır. Öğrenciler üçüncü sınıfa geçtiklerinde Okulda Üniversite’ye dönüştürülen uygulama okullarına Öğretmen Yardımcısı olarak yerleştirilecek ve iki farklı okulda olmak üzere iki dönem Öğretmen Yardımcılığı yapacaktır. Eğitim dersleri uygulama okullarında akşam saatlerinde yapılacak. Son sınıfa geçtiklerinde ise Aday Öğretmen olarak yine iki farklı okulda yapılacak ve iki dönem sürecek Öğretmenlik Uygulamasına başlayacaklardır. Yardımcılık ve Aday Öğretmenlik süresince adaylara hem uygulama öğretmenleri hem de öğretim üyeleri rehberlik edecekler.

2- Lisans Sonrası Okulda Üniversite: Okulda Üniversite Modeli’nin üniversite mezunlarına öğretmen eğitimi (veya formasyon) vermek için uygulanması halinde, Okulda Üniversite’nin bütün modellerinde olduğu gibi okul-merkezli eğitim en az iki yıl olacaktır. Bu öğrenciler ilk yıl uygulama okullarında Öğretmen Yardımcısı olarak çalışacak ve programdaki dersleri alacaklardır. Dersler, adayların “yardımcı” olarak çalıştıkları okulda öğretim bittikten sonra başlayacaktır. Adaylar ikinci yıl, Aday Öğretmen olarak öğretmenlik uygulaması yapmak üzere yine uygulama okullarına yerleştirilecektir. Öğretmenlik uygulaması da iki dönem sürecek ve iki ayrı okulda, iki farklı öğretmenin sınıfında yapılacaktır. Adaylara, uygulama öğretmenleri ve öğretim üyeleri rehberlik edecektir.

3- Alanda Yüksek Lisans Düzeyinde Okulda Üniversite: Alanda yüksek lisans yapmayı gerektiren Okulda Üniversite Modeli öğretmen eğitimi için en ideal formu oluşturmaktadır. Bu model uygulandığında öğretmen adayları dört yıllık bir lisans eğitimi alacak, öğretmenlik yapacağı bilim dalında yüksek lisans yapacak ve iki yıllık uygulaması olan bir öğretmen eğitimi görecektir. Lisans, yüksek lisans ve meslek eğitimi dersleri aynı programın içinde harmanlanacak, teori ve uygulama eş zamanlı olarak öğrenilecek, öğretmen adayları lisans ve yüksek lisans mezuniyet tezleriyle kendi alanlarında bilimsel uzmanlık kazanırken, toplam iki yıl süren Öğretmen Yardımcılığı ve Aday Öğretmenlik deneyimi ile öğretmenlik mesleğinde ustalaşacaktır.

4- Alanda Yüksek Lisans Sonrası Okulda Üniversite: Alanda Yüksek Lisans Sonrası Okulda Üniversite Modeli (post-master model) uygulandığı zaman programa sadece öğretmenlik yapılacak bir alanda yüksek lisansını tamamlamış öğrenciler alınacaktır. Adaylar, yukarıda anlatılan modellerde olduğu gibi en az iki yıl süren okul-merkezli ve deneyime dayalı öğretmenlik meslek eğitimi alacaktır.

RAPORDA YER ALAN SONUÇLAR

-              Her türlü meslek eğitimi gibi eğitimcinin eğitiminin de bilime olduğu kadar, deneyime de dayalı olması gerektiğine dikkat çekilen raporda, öğretmen eğitimini üniversiteler ile öğretmenlik mesleğinin icra edildiği okulların işbirliği yaparak vermesi gerektiği kaydedildi.

-              Okulda Üniversite Modeli uygulandığında eğitim fakültesi öğretim üyelerinin, öğretmen eğitimi için işbirliği yapılan okullarda ofisleri olması gerektiği ve okullardaki deneyimli öğretmenlerden öğretim görevlisi olarak yararlanılması önerisi yer alıyor.

-              Öğretmen eğitiminin yüksek lisans düzeyinde olması için yasal düzenleme yapılmalıdır. Türkiye eğer öğretmen eğitiminde bir fark yaratmak istiyorsa alanda yüksek lisans düzeyinde öğretmen eğitimi veren modelleri tercih etmelidir. Bu anlayışla raporun içinde sunulan dört modelden Türkiye için ‘Alanda Yüksek Lisans Modeli’ ve ‘Alanda Yüksek Lisans Sonrası Modeli’ önerilmektedir.

-              Eğitim fakülteleri doktora programı olan üniversitelerde açılmalı ve öğretmen eğitiminde uzmanlaşmalıdır. ‘Okulda Üniversite’ye dönüştürülecek uygulama okulları öğretmenlik uygulaması alanında uzmanlaşmalıdır. Öğretmen eğitimi vermek amacıyla üniversite-okul ortaklığını kurumsallaştırmak için ‘Okulda Üniversite Modeli’ benimsenmelidir.

-              Eğitimde yüksek lisans veren programlar yeniden yapılandırılmalıdır. Mevcut öğretmenlere üniversiteler ve uzman kuruluşlarla işbirliği yapılarak hizmet-içi mesleki eğitim sağlanmalıdır.

-              Öğretmen eğitimi programının tamamında, yaparak ve yaşayarak öğrenmeyi sağlayan yöntemler uygulanmalıdır. Öğretmen eğitimcisi olacak akademisyen ve öğretmenlerin niteliklerini tanımlayan ‘öğretmen eğitimcisi yeterlilikleri’ hazırlanmalıdır.

-              Eğitim fakültelerine öğrenci seçme kriterleri değiştirilmeli ve öğretmenliğe ilgi ve yeteneği olan öğrenciler seçilmelidir.

-              Öğretmenlerin özlük hakları iyileştirilmeli, öğretmenlik cazip bir meslek haline dönüştürülmelidir.

Son Güncelleme: Salı, 04 Mart 2014 08:46

Gösterim: 3395


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.