Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Öğretmen açığına dikkat çeken Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı M. Hanefi Bostan, Milli Eğitim Bakanı'na çağrıda bulunarak, "Ağustos ayında en az 100 bin öğretmen ataması yapılmalıdır" dedi.
Atama bekleyen öğretmenlerin dramını kamuoyu yakından bilmektedir. Eğitim fakültelerinden mezun olan, buna rağmen yıllarca ataması yapılmayan öğretmenler Türkiye’nin kanayan bir yarasıdır.
Mezun olduktan sonra öğretmen olabilmek için KPSS’ye giren, öğrencilerine ders verecekleri günün hayalini yıllarca kuran, bu süreçte işsiz kalan, başka işler yapan ya da 3-5 kuruşa ücretli öğretmenlik yaparak geçimini sağlamaya çalışan öğretmenlerimizin bir kısmı yaşadıkları yükün ağırlığını daha fazla taşıyamamakta ve intihar etmektedir.
Son zamanlarda intihar eden öğretmenlerin sayısında ciddi bir artış vardır. Son intihar haberi bu kez Diyarbakır’dan gelmiştir. Öğretmenimizin intiharı yüreklere kor bir ateş gibi düşmüştür. İntihar eden öğretmen Mustafa Kaya’nın KPSS’ye hazırlandığı, sürekli ders çalıştığı ve aşırı stres nedeniyle bunalıma girdiği ifade edilmektedir.
Öğretmenlerimizi intihara sürükleyen nedenler iyi irdelenmelidir. Gencecik öğretmenlerimizin hayatının baharında intihar etmesi aynı zamanda Hükümetin büyük bir ayıbıdır. Bu ayıbı temizlemesi gerekenler, tam aksine 350 bin gencin umutlarını söndürmekten başka hiçbir şey yapmamaktadır. Herkesin gözü önünde yaşanan bu intiharlara sessiz kalmak, bu konuda önlem almamak cinayetle eş değerdir. Bu cinayetin failleri vicdanlarda mahkûm edilecektir.
Bu intiharlar nedeniyle ülkeyi yönetenler ve Milli Eğitim Bakanı rahat bir uyku uyuyabiliyor mu?
Kısıtlı imkânlarla okuyup, mezun olan ancak daha sonra işsizlik gerçeğiyle yüz yüze gelen, ailelerine karşı boyunları bükük kalan atama bekleyen öğretmenlerin dramı hiç mi vicdanınızı kanatmıyor? İntiharlar karşısında sessiz kalan, bu konuda Başbakan’ı ve Bakanlar Kurulu’nu harekete geçirmeyen Sayın Milli Eğitim Bakanı, merak ediyoruz kendisini ne zaman bu gençlerin ve ailelerinin yerine koyacak?
DEVLETİN ÖĞRETMENLERE HALA 28 BİN ATAMA BORCU VAR. BU BORCUN KAPATILMAMASI DEVLET CİDDİYETİYLE BAĞDAŞMAMAKTADIR.
Atama bekleyen öğretmenler bu ülkenin Milli Eğitim Bakanları tarafından sürekli aldatılmaktadır. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in göreve geldiğinde öğretmen atamaları sorununa eğileceğini, doğru bir öğretmen istihdam politikası oluşturacağını düşünmüştük. Düşüncelerimizde ne kadar yanıldığımızı artık çok iyi anlıyoruz. Maalesef Bakan Dinçer görevi süresince öğretmenleri aşağılamaktan, onları hor görmekten başka bir iş yapmamıştır.
Öğretmenlerin çalışma saatleri ile ilgili yaptığı gerçek dışı açıklamalarla insanların zihnini bulandıran Bakan Dinçer; öğretmenlerin hakkını bir gram savunmamış, eşit işe eşit ücret düzenlemesinde öğretmenler yok sayılırken sesini çıkarmamış, atama bekleyen öğretmenlere ‘başka iş bulsunlar’ şeklinde gülünç bir öneri getirmiş, öğretmenleri fazla tatil yapan kişiler olarak lanse etmiş, özür grubu atamalarının büyük kısmını yapmayarak adalet duygusuna sahip olmadığını ortaya koymuştur. Öte yandan Bakan Dincer göreve geldiği günden bugüne kadar; 2011 Ağustos ayında 11 bin 475, 2012 Şubat ayında da 15 bin 934 öğretmen ataması gerçekleştirmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen ihtiyacını 126 bin 706 olarak açıkladığı göz önüne alındığında; bu kadar az sayıda öğretmen ataması beklentileri hiçbir şekilde karşılamamıştır.
Üstelik eski Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun 55 bin atama sözünü unutmadık, unutmayacağız. Devletin öğretmenlere hala 28 bin atama borcu bulunmaktadır. DEVLETİN VERDİĞİ SÖZÜN ALTINDA KALMASI, BORCUNU ÖDEMEMESİ DEVLET CİDDİYETİYLE BAĞDAŞAN BİR DURUM DEĞİLDİR. TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ İNSANLARIMIZIN GÖZÜNDE SÖZÜNÜ TUTMAYACAK KADAR ACİZ DURUMA DÜŞÜRÜLMEMELİDİR. Bakan Dinçer’in bu konuda da bir çaba içerisinde olmaması Bakanlık görevini yerine getiremediğini de net olarak ortaya koymaktadır.
Tüm bunlar üst üste eklendiğinde Sayın Dinçer ÖĞRETMEN DÜŞMANI BAKAN görünümüne bürünmüştür. Bu koşullarda Bakan’ın atama bekleyen öğretmenler için kılını kıpırdattığını söylemek mümkün değildir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın hala öğretmenlere atama borcu bulunurken, atamalar bir lütuf gibi sunulurken, gıdım gıdım yapılan atamalarla öğretmenler oyalanırken; Türkiye eğitimde günden güne geri gitmektedir. Ücretli öğretmenler eliyle öğretmen açığını gidermeye çalışan bir anlayışının 2012 yılı Türkiye’sine hâkim olduğunu görmek gerçekten umut kırıcıdır.
Atama bekleyen öğretmenlerin sayısının tedbir alınmadığı takdirde kısa sürede yarım milyonu bulacağı gerçeğine ve Maliye Bakanlığı’nın öğretmen atamaları için az sayıda kadro ayırmasına rağmen, 4+4+4 sistemi hayata geçirilmiştir. Bu sistemi ihdas edenler; 2. kademe eğitiminin 3 yıldan 4 yıla çıkarılmasıyla, daha fazla öğretmen ihtiyacı oluşacağını hesap edememiştir. Türk Eğitim-Sen olarak açıklıyoruz: Bu sistemle birlikte ikinci kademe eğitimde 50-55 bin civarında branş öğretmeni ihtiyacı daha oluşacaktır. Bakanlık az sayıda kadroya atama yaparken, bu kadar çok öğretmen ihtiyacını nasıl giderecektir?
Gençlerimizin intihar etmesini engellemek için tedbir almayanların ve öğretmen açığını giderecek şekilde öğretmen ataması yapmayanların bu soruna bulduğu dâhiyane(!) çözüm parmak ısırtmaktadır. Çözüm şudur: Özel okullar devlet tarafından desteklenecek, öğrenci başına özel okullara 1500 TL yardım yapılacak, atama bekleyen öğretmenler bu şekilde özel okullarda iş bulacak. Eğitimin asli meselelerine böylesi akıl dışı çözümler üretenleri, öğretmen ataması gibi hayati öneme haiz bir konuyu bu şekilde malzeme yapanları şiddetle kınıyoruz.
Böyle saçma bir çözümün mimarlarına sesleniyorum: Sizler özel okulları destekleyip, öğrenci başına 1500 TL yardım yapacağınıza, kaynaklarınızı atama bekleyen öğretmenler için ayırın. Böylece hem devlet okullarındaki öğretmen açığı giderilir, hem de atama bekleyen öğretmenler istihdam edilir.
TÜRK EĞİTİM-SEN OLARAK AĞUSTOS AYINDA EN AZ 100 BİN ÖĞRETMEN ATAMASI YAPILMASINI İSTİYORUZ
Öğretmenler büyük bir hevesle Ağustos ayında yapılacak atamaları beklemektedir. Buradan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e çağrıda buluyoruz: Sayın Dinçer bir kere de öğretmenler için hayırlı bir iş yap. Atama bekleyen öğretmenlere kapılarını kapatma. TÜRK EĞİTİM-SEN OLARAK TALEBİMİZ, AĞUSTOS AYINDA EN AZ 100 BİN ATAMA YAPILMASIDIR. Bakan Dinçer bilmelidir ki; 10 bin, 20 bin atama, ne atama bekleyen öğretmenleri tatmin eder, ne de 130 bin öğretmen açığını giderir. Bu nedenle Bakan Dinçer, Sayın Başbakan’a olayın vahametini tüm gerçekliğiyle anlatmalı ve 100 bin öğretmen ataması yapılmasını mutlaka sağlamalıdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan
Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen
İstanbul İl Başkanı
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Öğretmen açığına dikkat çeken Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen İstanbul İl Başkanı M. Hanefi Bostan, Milli Eğitim Bakanı'na çağrıda bulunarak, "Ağustos ayında en az 100 bin öğretmen ataması yapılmalıdır" dedi.
Atama bekleyen öğretmenlerin dramını kamuoyu yakından bilmektedir. Eğitim fakültelerinden mezun olan, buna rağmen yıllarca ataması yapılmayan öğretmenler Türkiye’nin kanayan bir yarasıdır.
Mezun olduktan sonra öğretmen olabilmek için KPSS’ye giren, öğrencilerine ders verecekleri günün hayalini yıllarca kuran, bu süreçte işsiz kalan, başka işler yapan ya da 3-5 kuruşa ücretli öğretmenlik yaparak geçimini sağlamaya çalışan öğretmenlerimizin bir kısmı yaşadıkları yükün ağırlığını daha fazla taşıyamamakta ve intihar etmektedir.
Son zamanlarda intihar eden öğretmenlerin sayısında ciddi bir artış vardır. Son intihar haberi bu kez Diyarbakır’dan gelmiştir. Öğretmenimizin intiharı yüreklere kor bir ateş gibi düşmüştür. İntihar eden öğretmen Mustafa Kaya’nın KPSS’ye hazırlandığı, sürekli ders çalıştığı ve aşırı stres nedeniyle bunalıma girdiği ifade edilmektedir.
Öğretmenlerimizi intihara sürükleyen nedenler iyi irdelenmelidir. Gencecik öğretmenlerimizin hayatının baharında intihar etmesi aynı zamanda Hükümetin büyük bir ayıbıdır. Bu ayıbı temizlemesi gerekenler, tam aksine 350 bin gencin umutlarını söndürmekten başka hiçbir şey yapmamaktadır. Herkesin gözü önünde yaşanan bu intiharlara sessiz kalmak, bu konuda önlem almamak cinayetle eş değerdir. Bu cinayetin failleri vicdanlarda mahkûm edilecektir.
Bu intiharlar nedeniyle ülkeyi yönetenler ve Milli Eğitim Bakanı rahat bir uyku uyuyabiliyor mu?
Kısıtlı imkânlarla okuyup, mezun olan ancak daha sonra işsizlik gerçeğiyle yüz yüze gelen, ailelerine karşı boyunları bükük kalan atama bekleyen öğretmenlerin dramı hiç mi vicdanınızı kanatmıyor? İntiharlar karşısında sessiz kalan, bu konuda Başbakan’ı ve Bakanlar Kurulu’nu harekete geçirmeyen Sayın Milli Eğitim Bakanı, merak ediyoruz kendisini ne zaman bu gençlerin ve ailelerinin yerine koyacak?
DEVLETİN ÖĞRETMENLERE HALA 28 BİN ATAMA BORCU VAR. BU BORCUN KAPATILMAMASI DEVLET CİDDİYETİYLE BAĞDAŞMAMAKTADIR.
Atama bekleyen öğretmenler bu ülkenin Milli Eğitim Bakanları tarafından sürekli aldatılmaktadır. Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’in göreve geldiğinde öğretmen atamaları sorununa eğileceğini, doğru bir öğretmen istihdam politikası oluşturacağını düşünmüştük. Düşüncelerimizde ne kadar yanıldığımızı artık çok iyi anlıyoruz. Maalesef Bakan Dinçer görevi süresince öğretmenleri aşağılamaktan, onları hor görmekten başka bir iş yapmamıştır.
Öğretmenlerin çalışma saatleri ile ilgili yaptığı gerçek dışı açıklamalarla insanların zihnini bulandıran Bakan Dinçer; öğretmenlerin hakkını bir gram savunmamış, eşit işe eşit ücret düzenlemesinde öğretmenler yok sayılırken sesini çıkarmamış, atama bekleyen öğretmenlere ‘başka iş bulsunlar’ şeklinde gülünç bir öneri getirmiş, öğretmenleri fazla tatil yapan kişiler olarak lanse etmiş, özür grubu atamalarının büyük kısmını yapmayarak adalet duygusuna sahip olmadığını ortaya koymuştur. Öte yandan Bakan Dincer göreve geldiği günden bugüne kadar; 2011 Ağustos ayında 11 bin 475, 2012 Şubat ayında da 15 bin 934 öğretmen ataması gerçekleştirmiştir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın öğretmen ihtiyacını 126 bin 706 olarak açıkladığı göz önüne alındığında; bu kadar az sayıda öğretmen ataması beklentileri hiçbir şekilde karşılamamıştır.
Üstelik eski Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu’nun 55 bin atama sözünü unutmadık, unutmayacağız. Devletin öğretmenlere hala 28 bin atama borcu bulunmaktadır. DEVLETİN VERDİĞİ SÖZÜN ALTINDA KALMASI, BORCUNU ÖDEMEMESİ DEVLET CİDDİYETİYLE BAĞDAŞAN BİR DURUM DEĞİLDİR. TÜRKİYE CUMHURİYETİ DEVLETİ İNSANLARIMIZIN GÖZÜNDE SÖZÜNÜ TUTMAYACAK KADAR ACİZ DURUMA DÜŞÜRÜLMEMELİDİR. Bakan Dinçer’in bu konuda da bir çaba içerisinde olmaması Bakanlık görevini yerine getiremediğini de net olarak ortaya koymaktadır.
Tüm bunlar üst üste eklendiğinde Sayın Dinçer ÖĞRETMEN DÜŞMANI BAKAN görünümüne bürünmüştür. Bu koşullarda Bakan’ın atama bekleyen öğretmenler için kılını kıpırdattığını söylemek mümkün değildir. Milli Eğitim Bakanlığı’nın hala öğretmenlere atama borcu bulunurken, atamalar bir lütuf gibi sunulurken, gıdım gıdım yapılan atamalarla öğretmenler oyalanırken; Türkiye eğitimde günden güne geri gitmektedir. Ücretli öğretmenler eliyle öğretmen açığını gidermeye çalışan bir anlayışının 2012 yılı Türkiye’sine hâkim olduğunu görmek gerçekten umut kırıcıdır.
Atama bekleyen öğretmenlerin sayısının tedbir alınmadığı takdirde kısa sürede yarım milyonu bulacağı gerçeğine ve Maliye Bakanlığı’nın öğretmen atamaları için az sayıda kadro ayırmasına rağmen, 4+4+4 sistemi hayata geçirilmiştir. Bu sistemi ihdas edenler; 2. kademe eğitiminin 3 yıldan 4 yıla çıkarılmasıyla, daha fazla öğretmen ihtiyacı oluşacağını hesap edememiştir. Türk Eğitim-Sen olarak açıklıyoruz: Bu sistemle birlikte ikinci kademe eğitimde 50-55 bin civarında branş öğretmeni ihtiyacı daha oluşacaktır. Bakanlık az sayıda kadroya atama yaparken, bu kadar çok öğretmen ihtiyacını nasıl giderecektir?
Gençlerimizin intihar etmesini engellemek için tedbir almayanların ve öğretmen açığını giderecek şekilde öğretmen ataması yapmayanların bu soruna bulduğu dâhiyane(!) çözüm parmak ısırtmaktadır. Çözüm şudur: Özel okullar devlet tarafından desteklenecek, öğrenci başına özel okullara 1500 TL yardım yapılacak, atama bekleyen öğretmenler bu şekilde özel okullarda iş bulacak. Eğitimin asli meselelerine böylesi akıl dışı çözümler üretenleri, öğretmen ataması gibi hayati öneme haiz bir konuyu bu şekilde malzeme yapanları şiddetle kınıyoruz.
Böyle saçma bir çözümün mimarlarına sesleniyorum: Sizler özel okulları destekleyip, öğrenci başına 1500 TL yardım yapacağınıza, kaynaklarınızı atama bekleyen öğretmenler için ayırın. Böylece hem devlet okullarındaki öğretmen açığı giderilir, hem de atama bekleyen öğretmenler istihdam edilir.
TÜRK EĞİTİM-SEN OLARAK AĞUSTOS AYINDA EN AZ 100 BİN ÖĞRETMEN ATAMASI YAPILMASINI İSTİYORUZ
Öğretmenler büyük bir hevesle Ağustos ayında yapılacak atamaları beklemektedir. Buradan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e çağrıda buluyoruz: Sayın Dinçer bir kere de öğretmenler için hayırlı bir iş yap. Atama bekleyen öğretmenlere kapılarını kapatma. TÜRK EĞİTİM-SEN OLARAK TALEBİMİZ, AĞUSTOS AYINDA EN AZ 100 BİN ATAMA YAPILMASIDIR. Bakan Dinçer bilmelidir ki; 10 bin, 20 bin atama, ne atama bekleyen öğretmenleri tatmin eder, ne de 130 bin öğretmen açığını giderir. Bu nedenle Bakan Dinçer, Sayın Başbakan’a olayın vahametini tüm gerçekliğiyle anlatmalı ve 100 bin öğretmen ataması yapılmasını mutlaka sağlamalıdır.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Yrd. Doç. Dr. M. Hanefi Bostan
Türkiye Kamu Sen ve Türk Eğitim Sen
İstanbul İl Başkanı
Son Güncelleme: Cumartesi, 07 Nisan 2012 20:21
Gösterim: 1881
İstanbul Ticaret Odası’nda eğitimcilerle bir araya gelen Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer önemli açıklamalar yaptı.Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer burada yaptığı konuşmada seçimlik derslerden Kur'an ve Peygamberin hayatı derslerinin kanuna konulmasının önemli olduğunu, diğer seçimlik derslerin ise teferruat olduğunu ve değişebileceğini söyledi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
İstanbul Ticaret Odası’nda eğitimcilerle bir araya gelen Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer önemli açıklamalar yaptı.Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer burada yaptığı konuşmada seçimlik derslerden Kur'an ve Peygamberin hayatı derslerinin kanuna konulmasının önemli olduğunu, diğer seçimlik derslerin ise teferruat olduğunu ve değişebileceğini söyledi.
Son Güncelleme: Cumartesi, 07 Nisan 2012 17:15
Gösterim: 1523
Milli Eğitim Bakanı Dinçer, okula başlama yaşında alt limitin henüz belirlenmediğini ifade etti.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, İstanbul Ticaret Odası'nın (İTO) ilköğretim 5'inci sınıf öğrencileri için hazırladığı ''Ticaretin Efsanesi'' adlı kitabın tanıtım toplantısında soruları cevapladı.
Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran kanunla okula başlama yaşının zihinlerde karışıklık yarattığına ilişkin bir soruya karşılık Dinçer, kanunun 60 ile 72 ay arasındaki çocukların okula başlayabilmeleri için yetki verdiğini söyledi.
Dinçer, zaten 72 ay ile 84 ay arasındaki çocukların da bu yıl okula başlayacaklarını ifade ederek, şunları kaydetti: ''O açıdan hiç tereddüte gerek yok. Biz okul kayıt zamanı gelmeden önce hangi aydan itibaren çocuklarımızın kaydını yapacağımızı kamuoyu ile paylaşacağız. Dolayısıyla yaş ve ayla ilgili tartışmalar konusunda şimdiden birtakım tereddütler yaşamaya gerek yok. Biz tüm dünyadaki uygulamalara, şu anda Türkiye'deki derslik sayısına, öğretmenimizin özelliklerine, çocuklarımızın durumuna ve müfredat programıyla ilgili yapacağımız değişikliklere bakarak, hepsiyle uyumlu bir açıklamayı önümüzdeki dönemlerde yapacağız. Biz bu yaşla ilgili geçiş sürecini sağlarken mümkün olduğu kadar sorun çıkarmadan, çocuklarımızı ve ailelerimizi tedirgin etmeden, sağlıklı ve problemsiz bir geçişi sağlayacak türden çalışma yapacağız. Herkes emin olmalı ki tüm ailelerin çocuklarını kendi çocuklarımız gibi görüp, şimdiye kadar nasıl yürütüyorsak aynı şekilde yürütmeye devam edeceğiz.''
Bakan Dinçer, yüzde 100 okullaşma amacıyla şimdiye kadar 60-72 ay arasındaki çocukları okul öncesine aldıklarını anlatarak, şunları kaydetti:
''Ancak 36 ile 72 ay arasındaki çocuklarımızı da kabul ediyorduk veli getirdiği takdirde. Şimdi yine 36 ile 60 ay arasındaki çocuklarımızı kabul edeceğiz ama 48 ile 60 ay arasındaki çocuklarımız için de yüzde 100 okullaşmaları için yoğun çaba sarf edeceğiz. Bu açıdan velilerimiz yine şunu bilmeliler, biz hazırlayacağımız yönetmelikle birlikte 72 ayı üst limit olarak belirleyeceğiz ama hangi ayın alt limit olacağını yönetmelikle ilan ettikten sonra alt limit olarak belirlenen aydan çocukları okula alacağız. Zorunlu olarak alacağız. Onun dışındakileri velilerin tercihine bırakacağız. O alt limitin ne olacağını henüz kamuoyuna açık bir şekilde söylemedik, çünkü bununla ilgili henüz kararımız yok.''
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Dinçer, okula başlama yaşında alt limitin henüz belirlenmediğini ifade etti.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, İstanbul Ticaret Odası'nın (İTO) ilköğretim 5'inci sınıf öğrencileri için hazırladığı ''Ticaretin Efsanesi'' adlı kitabın tanıtım toplantısında soruları cevapladı.
Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran kanunla okula başlama yaşının zihinlerde karışıklık yarattığına ilişkin bir soruya karşılık Dinçer, kanunun 60 ile 72 ay arasındaki çocukların okula başlayabilmeleri için yetki verdiğini söyledi.
Dinçer, zaten 72 ay ile 84 ay arasındaki çocukların da bu yıl okula başlayacaklarını ifade ederek, şunları kaydetti: ''O açıdan hiç tereddüte gerek yok. Biz okul kayıt zamanı gelmeden önce hangi aydan itibaren çocuklarımızın kaydını yapacağımızı kamuoyu ile paylaşacağız. Dolayısıyla yaş ve ayla ilgili tartışmalar konusunda şimdiden birtakım tereddütler yaşamaya gerek yok. Biz tüm dünyadaki uygulamalara, şu anda Türkiye'deki derslik sayısına, öğretmenimizin özelliklerine, çocuklarımızın durumuna ve müfredat programıyla ilgili yapacağımız değişikliklere bakarak, hepsiyle uyumlu bir açıklamayı önümüzdeki dönemlerde yapacağız. Biz bu yaşla ilgili geçiş sürecini sağlarken mümkün olduğu kadar sorun çıkarmadan, çocuklarımızı ve ailelerimizi tedirgin etmeden, sağlıklı ve problemsiz bir geçişi sağlayacak türden çalışma yapacağız. Herkes emin olmalı ki tüm ailelerin çocuklarını kendi çocuklarımız gibi görüp, şimdiye kadar nasıl yürütüyorsak aynı şekilde yürütmeye devam edeceğiz.''
Bakan Dinçer, yüzde 100 okullaşma amacıyla şimdiye kadar 60-72 ay arasındaki çocukları okul öncesine aldıklarını anlatarak, şunları kaydetti:
''Ancak 36 ile 72 ay arasındaki çocuklarımızı da kabul ediyorduk veli getirdiği takdirde. Şimdi yine 36 ile 60 ay arasındaki çocuklarımızı kabul edeceğiz ama 48 ile 60 ay arasındaki çocuklarımız için de yüzde 100 okullaşmaları için yoğun çaba sarf edeceğiz. Bu açıdan velilerimiz yine şunu bilmeliler, biz hazırlayacağımız yönetmelikle birlikte 72 ayı üst limit olarak belirleyeceğiz ama hangi ayın alt limit olacağını yönetmelikle ilan ettikten sonra alt limit olarak belirlenen aydan çocukları okula alacağız. Zorunlu olarak alacağız. Onun dışındakileri velilerin tercihine bırakacağız. O alt limitin ne olacağını henüz kamuoyuna açık bir şekilde söylemedik, çünkü bununla ilgili henüz kararımız yok.''
Son Güncelleme: Cumartesi, 07 Nisan 2012 16:33
Gösterim: 2453
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Kur'an-ı Kerim dersi tartışmaları ile ilgili olarak, "Ben sadece o meseleyi anlatırken yüksek sesle düşündüğümü ifade ettim, bir karardan bahsetmedim. Kur'an-ı Kerim derslerini, din derslerini okulumuzda işlemeye başladığımızda mahalle baskısını ima edecek veya bu tür sonuçları doğuracak veya çocuklarımızı birbirinden ayrıştıracak bir uygulama yapmamaya özen göstereceğiz" dedi.Bakan Dinçer, Kur'an-ı Kerim dersleriyle ilgili açıklamalarının hatırlatılması üzerine ise, "Lütfen herhangi bir şeyi söylerken o söylediğim ifadenin bir önceki cümlesine veya bir sonraki cümlesine bakınız. Ben sadece o meseleyi anlatırken yüksek sesle düşündüğümü ifade ettim, bir karardan bahsetmedim. Şunu söyleyeyim, artık meseleyi öyle ele alıyorsunuz ki ben hakikaten bir şey söylemeye çekinmeye başladım size. Sırf kamuoyunun ilgisini çekebilmek için bazen atılan başlıklar bizim söylediklerimizden çok farklı anlam içermeye başlıyor. Şunu söylemeliyim, ben okullarımızda Kur'an-ı Kerim dersi veya alınacak din dersleriyle ilgili olarak çocukların birbirinden ayrışmasını sağlayacak ve mahalle baskısı gibi türden birtakım sorunları çağrıştıracak bir uygulamadan imtina edeceğimi söyledim ve tekrar bunu söylüyorum. Başka bir şey söylemiyorum size. Çünkü ben cuma günü meselesini ifade ettiğimde bu cuma günü 'mesela' diye açıkladığım bir tarzı vardı ama ertesi gün o mesela kısmı yoktu açıklamalarda. Şu an tekrar söylüyorum, biz Kur'an-ı Kerim derslerini, din derslerini okulumuzda işlemeye başladığımızda mahalle baskısını ima edecek veya bu tür sonuçları doğuracak veya çocuklarımızı birbirinden ayrıştıracak bir uygulama yapmamaya özen göstereceğiz. Benim söylediğim şey bu, bunun dışında herhangi bir şey söylemiyorum."
İstanbul Ticaret Odası'nın (İTO) ilköğretim 5'inci sınıf öğrencileri için hazırladığı "Ticaretin Efsanesi" adlı kitabın tanıtım toplantısı İTO'da gerçekleştirildi. Toplantıda basın mensuplarını sorularını yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, okula başlama yaşıyla ilgili tartışmaların hatırlatılması üzerine, kanunun 60 ile 72 ay arasındaki çocukların okula başlayabilmeleri için yetki verdiğini söyledi.
Velilerin herhangi bir tereddüt yaşamasası gerektiğini söyleyen Dinçer, "Biz okul kayıt zamanı gelmeden önce hangi aydan itibaren çocuklarımızın kaydını yapacağımızı kamuoyu ile paylaşacağız. Dolayısıyla yaş ve ayla ilgili tartışmalar konusunda şimdiden birtakım tereddütler yaşamaya gerek yok. Biz tüm dünyadaki uygulamalara, şu anda Türkiye'deki derslik sayısına, öğretmenimizin özelliklerine, çocuklarımızın durumuna ve müfredat programıyla ilgili yapacağımız değişikliklere bakarak, hepsiyle uyumlu bir açıklamayı önümüzdeki dönemlerde yapacağız. Biz bu yaşla ilgili geçiş sürecini sağlarken mümkün olduğu kadar sorun çıkarmadan, çocuklarımızı ve ailelerimizi tedirgin etmeden, sağlıklı ve problemsiz bir geçişi sağlayacak türden çalışma yapacağız. Herkes emin olmalı ki tüm ailelerin çocuklarını kendi çocuklarımız gibi görüp, şimdiye kadar nasıl yürütüyorsak aynı şekilde yürütmeye devam edeceğiz."
Dinçer, okul öncesi eğitimin bu vesilleyle tartışılmasına da anlam veremediğini ifade ederek şunları söyledi:
"Okul öncesi eğitime dair biz bir karar vermedik ki bugüne kadar. Okul öncesi eğitim olacak ve yine tıpkı bundan önce olduğu gibi okul öncesi eğitim için de çocuklarımızı eğitime alabilmek amacıyla yüzde 100 okullaştırmak için çaba sarf edeceğiz. Şimdiye kadar 60 72 ay çocuklarımızı okul öncesine alıyorduk şimdi sizler de biliyorsunuz ki 36 ile 72 ay arasındaki çocuklarımızı da kabul ediyorduk veli getirdiği takdirde. Şimdi yine 36 ile 60 ay arasındaki çocuklarımızı kabul edeceğiz ama 48 ile 60 ay arasındaki çocuklarımız için de yüzde 100 okullaşmaları için yoğun çaba sarf edeceğiz. Bu açıdan velilerimiz yine şunu bilmeliler, biz hazırlayacağımız yönetmelikle birlikte 72 ayı üst limit olarak belirleyeceğiz ama hangi ayın alt limit olacağını yönetmelikle ilan ettikten sonra alt limit olarak belirlenen aydan çocukları okula alacağız. Zorunlu olarak alacağız. Onun dışındakileri velilerin tercihine bırakacağız. O alt limitin ne olacağını henüz kamuoyuna açık bir şekilde söylemedik, çünkü bununla ilgili henüz kararımız yok."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Kur'an-ı Kerim dersi tartışmaları ile ilgili olarak, "Ben sadece o meseleyi anlatırken yüksek sesle düşündüğümü ifade ettim, bir karardan bahsetmedim. Kur'an-ı Kerim derslerini, din derslerini okulumuzda işlemeye başladığımızda mahalle baskısını ima edecek veya bu tür sonuçları doğuracak veya çocuklarımızı birbirinden ayrıştıracak bir uygulama yapmamaya özen göstereceğiz" dedi.Bakan Dinçer, Kur'an-ı Kerim dersleriyle ilgili açıklamalarının hatırlatılması üzerine ise, "Lütfen herhangi bir şeyi söylerken o söylediğim ifadenin bir önceki cümlesine veya bir sonraki cümlesine bakınız. Ben sadece o meseleyi anlatırken yüksek sesle düşündüğümü ifade ettim, bir karardan bahsetmedim. Şunu söyleyeyim, artık meseleyi öyle ele alıyorsunuz ki ben hakikaten bir şey söylemeye çekinmeye başladım size. Sırf kamuoyunun ilgisini çekebilmek için bazen atılan başlıklar bizim söylediklerimizden çok farklı anlam içermeye başlıyor. Şunu söylemeliyim, ben okullarımızda Kur'an-ı Kerim dersi veya alınacak din dersleriyle ilgili olarak çocukların birbirinden ayrışmasını sağlayacak ve mahalle baskısı gibi türden birtakım sorunları çağrıştıracak bir uygulamadan imtina edeceğimi söyledim ve tekrar bunu söylüyorum. Başka bir şey söylemiyorum size. Çünkü ben cuma günü meselesini ifade ettiğimde bu cuma günü 'mesela' diye açıkladığım bir tarzı vardı ama ertesi gün o mesela kısmı yoktu açıklamalarda. Şu an tekrar söylüyorum, biz Kur'an-ı Kerim derslerini, din derslerini okulumuzda işlemeye başladığımızda mahalle baskısını ima edecek veya bu tür sonuçları doğuracak veya çocuklarımızı birbirinden ayrıştıracak bir uygulama yapmamaya özen göstereceğiz. Benim söylediğim şey bu, bunun dışında herhangi bir şey söylemiyorum."
İstanbul Ticaret Odası'nın (İTO) ilköğretim 5'inci sınıf öğrencileri için hazırladığı "Ticaretin Efsanesi" adlı kitabın tanıtım toplantısı İTO'da gerçekleştirildi. Toplantıda basın mensuplarını sorularını yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, okula başlama yaşıyla ilgili tartışmaların hatırlatılması üzerine, kanunun 60 ile 72 ay arasındaki çocukların okula başlayabilmeleri için yetki verdiğini söyledi.
Velilerin herhangi bir tereddüt yaşamasası gerektiğini söyleyen Dinçer, "Biz okul kayıt zamanı gelmeden önce hangi aydan itibaren çocuklarımızın kaydını yapacağımızı kamuoyu ile paylaşacağız. Dolayısıyla yaş ve ayla ilgili tartışmalar konusunda şimdiden birtakım tereddütler yaşamaya gerek yok. Biz tüm dünyadaki uygulamalara, şu anda Türkiye'deki derslik sayısına, öğretmenimizin özelliklerine, çocuklarımızın durumuna ve müfredat programıyla ilgili yapacağımız değişikliklere bakarak, hepsiyle uyumlu bir açıklamayı önümüzdeki dönemlerde yapacağız. Biz bu yaşla ilgili geçiş sürecini sağlarken mümkün olduğu kadar sorun çıkarmadan, çocuklarımızı ve ailelerimizi tedirgin etmeden, sağlıklı ve problemsiz bir geçişi sağlayacak türden çalışma yapacağız. Herkes emin olmalı ki tüm ailelerin çocuklarını kendi çocuklarımız gibi görüp, şimdiye kadar nasıl yürütüyorsak aynı şekilde yürütmeye devam edeceğiz."
Dinçer, okul öncesi eğitimin bu vesilleyle tartışılmasına da anlam veremediğini ifade ederek şunları söyledi:
"Okul öncesi eğitime dair biz bir karar vermedik ki bugüne kadar. Okul öncesi eğitim olacak ve yine tıpkı bundan önce olduğu gibi okul öncesi eğitim için de çocuklarımızı eğitime alabilmek amacıyla yüzde 100 okullaştırmak için çaba sarf edeceğiz. Şimdiye kadar 60 72 ay çocuklarımızı okul öncesine alıyorduk şimdi sizler de biliyorsunuz ki 36 ile 72 ay arasındaki çocuklarımızı da kabul ediyorduk veli getirdiği takdirde. Şimdi yine 36 ile 60 ay arasındaki çocuklarımızı kabul edeceğiz ama 48 ile 60 ay arasındaki çocuklarımız için de yüzde 100 okullaşmaları için yoğun çaba sarf edeceğiz. Bu açıdan velilerimiz yine şunu bilmeliler, biz hazırlayacağımız yönetmelikle birlikte 72 ayı üst limit olarak belirleyeceğiz ama hangi ayın alt limit olacağını yönetmelikle ilan ettikten sonra alt limit olarak belirlenen aydan çocukları okula alacağız. Zorunlu olarak alacağız. Onun dışındakileri velilerin tercihine bırakacağız. O alt limitin ne olacağını henüz kamuoyuna açık bir şekilde söylemedik, çünkü bununla ilgili henüz kararımız yok."
Son Güncelleme: Cumartesi, 07 Nisan 2012 16:44
Gösterim: 1670
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Sayın Cumhurbaşkanı, 8 yıllık kesintisiz eğitimden ne tür bir zarar gördü bu halk? Bunun yanıtını önce öğrenmek zorunda" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kılıçdaroğlu, Yenimahalle Belediyesi'ni ziyaret ederek, Belediye Başkanı Fethi Yaşar ve belediye meclis üyeleriyle kahvaltı yaptı.
Kılıçdaroğlu, Yenimahalle Belediyesi'nden ayrılırken, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.
Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran yasanın Köşke gönderildiğinin hatırlatılarak, ''Cumhurbaşkanı'na bir çağrınız var mı'' diye sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Bu ülkeyi yöneten herkesin sorumluluğu var. Bulundukları mevkiye göre bu sorumluluklar ağırlaşarak devam eder. Sayın Cumhurbaşkanı da eğitimi yasası ile ilgili eğitim fakültesi dekanlarını, eğitimle ilgili sivil toplum örgütlerinin yöneticilerini, eğitimcileri çağırıp görüş alabilir. Eğitim sisteminin parçalanmaya tahammülü yoktur. Eğer sistem parçalanırsa eğitimi parçalamış oluruz. O açıdan Sayın Cumhurbaşkanı, 8 yıllık kesintisiz eğitimden ne tür bir zarar gördü bu halk? Ne tür zarar gördü öğrencilerimiz ki 4+4+4'e geçiyoruz. Bunun yanıtını önce öğrenmek zorundadır ve olaya böyle bakmak durumundadır.''
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Sayın Cumhurbaşkanı, 8 yıllık kesintisiz eğitimden ne tür bir zarar gördü bu halk? Bunun yanıtını önce öğrenmek zorunda" dedi.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Kılıçdaroğlu, Yenimahalle Belediyesi'ni ziyaret ederek, Belediye Başkanı Fethi Yaşar ve belediye meclis üyeleriyle kahvaltı yaptı.
Kılıçdaroğlu, Yenimahalle Belediyesi'nden ayrılırken, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevapladı.
Zorunlu eğitimi 12 yıla çıkaran yasanın Köşke gönderildiğinin hatırlatılarak, ''Cumhurbaşkanı'na bir çağrınız var mı'' diye sorulması üzerine Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Bu ülkeyi yöneten herkesin sorumluluğu var. Bulundukları mevkiye göre bu sorumluluklar ağırlaşarak devam eder. Sayın Cumhurbaşkanı da eğitimi yasası ile ilgili eğitim fakültesi dekanlarını, eğitimle ilgili sivil toplum örgütlerinin yöneticilerini, eğitimcileri çağırıp görüş alabilir. Eğitim sisteminin parçalanmaya tahammülü yoktur. Eğer sistem parçalanırsa eğitimi parçalamış oluruz. O açıdan Sayın Cumhurbaşkanı, 8 yıllık kesintisiz eğitimden ne tür bir zarar gördü bu halk? Ne tür zarar gördü öğrencilerimiz ki 4+4+4'e geçiyoruz. Bunun yanıtını önce öğrenmek zorundadır ve olaya böyle bakmak durumundadır.''
Son Güncelleme: Cumartesi, 07 Nisan 2012 15:03
Gösterim: 1651