Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Girne Koleji okul öncesi eğitim programını 4 ana tema üzerinde temellendirdiklerini belirten Girne Koleji CEO’su Dilek Cambazoğlu, temaların içeriğini ise Matematik, Okuryazarlık, Ana Dil, Yabancı Dil, Yaratıcı Sanatlar, Spor, Sosyal Bilimler ve Fen Bilimlerinden oluştuğunu söyledi. Cambazoğlu, okulöncesi eğitimde gerçekleştirdikleri uygulamaları artı eğitim’e anlattı.
Okul öncesi eğitimde nasıl bir eğitim modeli uyguluyorsunuz?
Okul öncesinde uyguladığımız eğitim modelinin dört ana başlığı bulunmaktadır; dünya kimliği, etkili iletişim, bütünsel tasarım ve yaratıcı bakış açısı. Bu kapsamda okul yaşamında önceliklerimiz öğrencilerimizin etkileşim becerilerini kazanmış, merak duygusu gelişmiş, araştıran-sorgulayan, düşünen, riski göze alan, iletişimi güçlü öğrenmenin mutluluğunu yaşayan, keşfederek öğrenen bir profille öğrenme sürecine aktif katılımlarını sağlamaktır.
Eğitim modelimizde aktif öğrenen olarak bizimle birlikte öğrenme yolculuğuna çıkan öğrencilerimize bakış açımız da bizi hedefimize taşıyor; bizim için her bir öğrencimiz kişilik özelliklerinde, potansiyel gelişim ve zekâ alanlarında kendini yansıtmalı, özgünlüğünü korumasına ve geliştirilmesine fırsat verilmeli, çocukluk dönemi boyunca çocuk olma haklarına saygı duyularak birey kimliği güçlendirilmelidir. Bu nedenle farklılıklarını geliştiren bir öğrenme, deneyim ve gelişim içeriği hazırlamaktayız.
Eğitim modelimizin çerçevesi ve öğrenen profilimizi tanımlama şeklimiz kapsamında tematik öğrenmeyi, içerikte merkez yaparak çok yönlü gelişim sağlıyoruz. Okul Öncesi eğitim programımızda 4 ana tema üzerinden ilerliyoruz; Sağlık ve Güvenlik, Yaşam ve Toplum, İletişim ve Teknoloji, ve Bilim, Sanat ve Kültür temalarıyla öğrencilerimizin dünya kimliğine yön veriyoruz. Temaların içeriği Matematik, Okuryazarlık, Ana Dil, Yabancı Dil, Yaratıcı Sanatlar, Spor, Sosyal Bilimler ve Fen Bilimlerinden oluşmaktadır.
Eğitim modelimizin beceri odağı ise oracy becerileridir; öğrencilerimiz hangi dil olursa olsun kendileriniz etkili bir şekilde sözel olarak ifade edebilsin ve aktif dinleme becerileriyle de etkileşim becerileriyle hayata dâhil olsun istiyoruz. Biz aynı zamanda iletişim becerileriyle katılım göstermesini sağlamak istiyoruz. Bunun için de tüm derslerimize Oracy becerilerini dahil ettik, öğrenme alanı ne olursa olsun Oracy yaklaşımıyla eğitim alan öğrencilerimizin geleceğin ihtiyaç duyduğu gerekliliklerle donanım kazanacağından eminiz.
Okul öncesinde oyun ile öğrenmenin önemi nedir ve nasıl uygulanmalıdır? Bu konuda uygulamalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Oyun, aktif öğrenmenin hem ön koşulu hem kalbi hem de tamamlayıcısıdır. Bu kapsamda oyun öğrenmeye katılım şeklimizdir. Ders tasarımlarımızın oyun temelli olması da oyunun anaokulu yaşamındaki öncelikli yerini yansıtmaktadır. Bu nedenle öğrencilerimizle temalara dair büyük sorular oluştururken, ölçme-değerlendirme araçlarımızda, bilgi paylaşımlarımızda, birbirimize selamlama şeklimizde, her şey de güçlü bir akademik performans için oyun bulunmakta.
Örneğin, Girne Kolejinde bütün öğrenciler güne Mutluluk Dansıyla başlar, sabah yapılan iletişim çemberlerinde her zaman diyaloglarını oyun ortamında kurarlar. Sınıf içlerinde yer verdiğimiz İlham İstasyonlarının temelinde de oyunun öğrenme keyfi, güven ve etkileşimle olan bütünlüğü bulunmaktadır. Ayrıca İlgi ve Yetenek Atölyelerimiz, proje çalışmalarımız, etkinlik takvimimizde bulunan dünya çocuk oyunları ve geleneksel oyunlar, aile katılımlı organizasyonlarımız hepsi oyunun çocukluk dönemindeki gücü dikkate alınarak tasarlanmaktadır.
OKUL ÖNCESİNDE 2 DİL ÖĞRETİLİYOR
Okul öncesinde yabancı dil eğitimi hangi yaşta başlamalı ve hangi yöntemler uygulanmalıdır?
Erken çocukluk dönemi beynimizin en hızlı geliştiği ve yabancı dilin en etkili öğrenildiği dönem. Yani hem ev yaşamı hem okul yaşamı çocukların bu gelişimsel döneminin ayrıcalığından faydalanılarak yabancı dil yeterliliğine iyi bir temel oluşturmak için mutlaka yapılandırılmalı. Yabancı dili erken yaşta öğrenme çocuğun zihinsel işlevlerini geliştirir, bilişsel ihtiyaçlarını karşılar, dünyanın dilsel ve kültürel çeşitliliğine olan ilgiyi uyandırır, diğer ulusların dillerine ve kültürlerine saygı duymak için mükemmel fırsatlar yaratır. Bu nedenle, okul öncesi yaş grubuna yönelik yabancı dil öğretiminde uygulanan yöntemlerde Bilişsel Gelişimi, Fiziksel Gelişimi, Yaratıcı Gelişimi ve Sosyo-Duygusal Gelişimi ilke edinerek yabancı dil programımızı yürütüyoruz.
Girne Koleji olarak ana dil ve İngilizce dilindeki yeterliliğin yanı sıra ikinci yabancı dil eğitimine de anaokulunda başlıyoruz.3 yaştan itibaren yoğun bir İngilizce eğitimi, 4 Yaştan itibaren de İngilizcenin yanında ikinci yabancı dil eğitimini de programa dahil ettik. Çünkü bizim için yabancı dil hakimiyeti, bizim için global yetkinlik göstergesidir. Öğretilen değil, iletişim deneyimi güçlü bir uluslararası içerik ve güncel metodolojiyle yeterliliğin sağlandığı yabancı dil eğitimi uyguluyoruz.
Half Day English Program ile Anaokulu Kademesindeki öğrencilerimiz her günün yarısını İngilizce dersleri ile geçirmektedir. Her gün en az üç dersi İngilizce atölyelerine katılım göstererek geçiren öğrencilerimiz, ayrıca dile maruz kalma oranını maksimumda sağladığımız bir etkileşim ortamında İngilizce iletişim deneyimi yaşamaktadır. Bunun çoğunluğu Core Program’den oluşmakta olup diğer saatler GCO (Girne Connects in Oracy) ve Language Arts(Dil Sanatları) olarak dağılım göstermektedir. Anaokulumuzda tüm öğrenme alanlarına Oracy yaklaşımını entegre ederek öğrencilerimizin akademik ve sosyal başarısına etkili iletimi ve yabancı dil becerisinde de özgüveni dahil etmekteyiz.
Okul öncesi çocukların eğitiminde en çok hangi sorunlarla karşılaşılıyor? Bu sorunların çözümünde nelere dikkat edilmeli?
Okul öncesi eğitimde çocukların gelişim dönemi özelliklerine bağlı olarak bazı problemlerle karşılaşabilirken bazen ön görülemeyen problemler de ortaya çıkabilmektedir. Okula uyum, ebeveynden ayrı kalmada güçlük, yeme problemi ve tuvalet eğitimi ile ilgili sorunlar ile karşı karşıya gelmek olasıdır. Bu dönem sorunlarının nasıl çözüldüğü çocuğun ilerideki yaşamını da etkileyeceğinden titizlikle çalışmak oldukça önemledir. Problemin çözümünde konsültasyon yapılarak aile, sınıf öğretmeni, okul psikolojik danışmanı ve gerekli durumlarda diğer okul personelleri ile iş birliği yapılmalıdır. Bu kapsamda da mutlu ve güvenli bir çocukluk dönemi için Sağlıklı Gelişim Rehberliği olarak tanımladığımız bir sistemle öğretmen, aile ve çocuk açısından yaşanabilecek zorlukları hem önleyici hem çözüm odaklı bir yaklaşımla aşıyoruz.
Çocukların akademik süreçlerinde yaşanan bir diğer zorluk da okul programlarının aktif – pasif dengesi, içerik soyutluğu ve öğrenen merkezliliğin öğretmen merkezliliğe dönüşmesidir. Bu kapsamda anaokulu planlarında her zaman öğrencinin ifadesini güçlendiren ve mutlaka oyunla öğrenmenin aktif katılımı güçlendirdiği ders tasarımları yapılmalıdır. Özellikle fen ve doğa etkinlikleri ile deneyler olmalı, sanat ve denge koordinasyon etkinliklerine yer verilmeli, güçlü bir okul kültürüyle değerler çocukların zihninde anlam bulmalıdır. Eğitim materyalleri ve kaynaklarındaki hassasiyetimiz, eğitimcilerimizin deneyimi ve Girne Amerikan Üniversitesinden aldığımız eğitimlerle öğreneni aktifleştiren pedagojik çözümlemelerle anaokulu çalışmalarımızı başarıyla yürütüyoruz.
ÇOCUKLARA SÖZ HAKKI VERİLMELİ
Okul öncesi eğitimde aileye düşen görev ve sorumluluklar neler? Okul öncesi seviyesinde çocukları olan ebeveynler, çocuklarıyla iletişim kurarken nelere dikkat etmeliler?
Çocukların iyi ve kaliteli bir eğitim hayatı geçirmesi tüm ebeveynlerin isteğidir. Çocuklarımız için İyi bir eğitimin temel noktası olan okul öncesi okul seçimi ile başlayan eğitim hayatı, sürecin aslında başlangıcıdır. Başarılı bir eğitim öğretim hayatı için çocuklarımızı her zaman destekliyor elimizden gelenin ebeveynler olarak en iyisini yapıyoruz.
Bugün aileler çocukları için en iyi okulu seçip tüm ekonomik gücünü de kullanarak en iyi eğitimi almasını sağlıyorlar. Ancak bunlar tek başına yeterli değildir. İyi ve başarılı bir eğitim hayatı önce ailede başlar. Ebeveynler olarak çocuklarımızın eğitim sürecinde aktif olarak rol almamız ve sadece iyi okul seçerek eğitimde başarılı olacağı düşüncesinden sıyırılıp, çocuklarımızı her ortamda destekleyen, sordukları sorulara sabırla cevap veren hayatı keşfetmesine olanak sağlayan ebeveynler olmalıyız. Okul öncesi seviyesinde çocuğu olan aileler çocuklarının yaşlarının küçük olmasından ötürü bazen söz hakkı vermemekte çocukları kendi isteklerine göre yönlendirmektedirler. Ancak unutulmamalıdır ki her çocuk çok özeldir ve her çocuğun sosyal gelişimi aile içerisinde ki yaşamları ile şekillenir. Çocuklarımıza önce istekleri göz önüne alınıp seçenek sunulup, karar verme mekanizmasının küçük yaşlardan itibaren yerleşmesi sağlanmalıdır.
Okul öncesi eğitiminde eğitici oyun ve araçlar ile teknolojiden nasıl yararlanılmalı?
Okul öncesi eğitiminde öğrenci gelişimine uygun teknolojik uygulamalar, eğitici oyunlar; çocukların bilişsel, sosyal, duygusal, fiziksel ve dil gelişim fırsatlarını destekleyecek ve öğrenmelerini sağlayacak teknolojik araçların, öğretmenleri veya ebeveynleri rehberliğinde bilinçli olarak kullanılması eğitimde destekleyicidir. Pandemi dolayısıyla teknoloji öğrencilerin ve eğitimin vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Bu araçlar çocukların günlük yaşamlarını derinden etkilemekte, çevreleriyle olan iletişimlerini, eğlence anlayışlarını ve öğrenmelerini şekillendirmektedirler. Covit-19 salgını ile başlayan hibrit eğitim modeli dolayısıyla teknoloji eğitimimizin vazgeçilmez bir parçasıdır. Ancak yerinde, kontrollü ve doğru teknoloji kullanımı çocuklarımızın gelişim ve öğrenmelerini destekleyici araç olarak kullanmalarını sağlamak gereklidir.
Covid 19 nedeniyle uzaktan eğitime geçilmesi sürecinde okul öncesi öğrencileriyle nasıl iletişim sağladınız? Bu konuda yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Covid 19 salgını nedeni ile yüzyüze eğitime ara verildi. Bizler de okul öncesi eğitiminde de online eğitime geçiş yaptık. Hafta içi hergün 30 dk derslerle öğrencilerimizin evlerine misafir olduk. Şarkılar, deneyler, etkinlikler, sanat etkinlikleri, dil eğitimi online olarak devam etti. Rehber öğretmenlerimiz her hafta öğrencilerimiz ile online olarak buluşmaya devam ettiler. Bu süreç hem öğrencilerimiz hemde velilerimiz açısından zor bir süreç oldu. Rehber öğretmenlerimiz tarafından velilerimize online eğitim de yol haritası hazırlandı ve ihtiyaç duydukları her an desteklerimizi sağladık. İletişim üzerine kurduğumuz zor günlerde karşışıklı anlayış ve güçlü iletişim bağlarımızla online eğitimi hem eğlenceli hemde eğitici bir süreç olarak yaşadık.
Rehber öğretmenlerimiz ve alanında uzman kişiler tarafından güncel yaşanan sorunlara ışık tutabilmek adına düzenli periyotlarla veli seminerleri, öğretmen ve yönetici akademileri eğitimleri düzenledik.
Haftalık olarak velilerimize gönderdiğimiz bültenlerimizle öğrencilerimizin kazanımlarını pekiştirmeye devam ettik. Sürekli takip ve kaliteli iletişim ile online süreçte ki başarımızı kanıtladık.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARINI SEÇERKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Okul öncesi eğitim, çocuğun tüm eğitim hayatı boyunca gelecek hayatını en çok etkileyeceği ve yönlendireceği eğitim dönemidir. Eğitimle, okulla, öğretmenle ve kavramlarla ilk karşılaştığı yer okul öncesi eğitim kurumudur. Annelerin çalışma hayatında aktif yer almasından dolayı artık çocuklar okul öncesi eğitim kurumuyla eskiye göre daha erken tanışıyor.
Bu anlamda okul seçiminde oldukça dikkatli olmalıyız. Okul seçerken aşağıdaki maddelerde belirtilen başlıklar mutlaka detaylıca araştırılmalıdır.
* Okulun uyguladığı anaokulu eğitim programı
* Okulun yabancı dil eğitim politikası
* Okulun rehberlik politikası
* Okulun sahip olduğu öğretmenlerin deneyimi ve alan uzmanı olup olmadığı
* Okulun temizlik ve hijyen bakımından yeterli olup olmadığı
* Okulun bulunduğu çevrenin güvenilirliği
* Okulun sağladığı fiziki imkanların çocukların, küçük kas-büyük kas, zihinsel, bilişsel ve sosyal gelişimine ait çalışmalara uygun olup olmadığı
* Okulun anne babaların eğitime destek verip vermediği
* Uzaktan eğitim ile ilgili çalışmalar için kullandığı digital platformlarının olup olmaması ve bunların ihtiyacı karşılayabilir nitelikte olup olmaması
* Okulun veli iletişimi için profesyonel destek aldığı platformların olup olmaması
* Okulun yemek, servis ve sağlık hizmetleri noktasında aldığı destek hizmetlerin kimler tarafından ve hangi profesyonellikte sağlandığı
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Girne Koleji okul öncesi eğitim programını 4 ana tema üzerinde temellendirdiklerini belirten Girne Koleji CEO’su Dilek Cambazoğlu, temaların içeriğini ise Matematik, Okuryazarlık, Ana Dil, Yabancı Dil, Yaratıcı Sanatlar, Spor, Sosyal Bilimler ve Fen Bilimlerinden oluştuğunu söyledi. Cambazoğlu, okulöncesi eğitimde gerçekleştirdikleri uygulamaları artı eğitim’e anlattı.
Okul öncesi eğitimde nasıl bir eğitim modeli uyguluyorsunuz?
Okul öncesinde uyguladığımız eğitim modelinin dört ana başlığı bulunmaktadır; dünya kimliği, etkili iletişim, bütünsel tasarım ve yaratıcı bakış açısı. Bu kapsamda okul yaşamında önceliklerimiz öğrencilerimizin etkileşim becerilerini kazanmış, merak duygusu gelişmiş, araştıran-sorgulayan, düşünen, riski göze alan, iletişimi güçlü öğrenmenin mutluluğunu yaşayan, keşfederek öğrenen bir profille öğrenme sürecine aktif katılımlarını sağlamaktır.
Eğitim modelimizde aktif öğrenen olarak bizimle birlikte öğrenme yolculuğuna çıkan öğrencilerimize bakış açımız da bizi hedefimize taşıyor; bizim için her bir öğrencimiz kişilik özelliklerinde, potansiyel gelişim ve zekâ alanlarında kendini yansıtmalı, özgünlüğünü korumasına ve geliştirilmesine fırsat verilmeli, çocukluk dönemi boyunca çocuk olma haklarına saygı duyularak birey kimliği güçlendirilmelidir. Bu nedenle farklılıklarını geliştiren bir öğrenme, deneyim ve gelişim içeriği hazırlamaktayız.
Eğitim modelimizin çerçevesi ve öğrenen profilimizi tanımlama şeklimiz kapsamında tematik öğrenmeyi, içerikte merkez yaparak çok yönlü gelişim sağlıyoruz. Okul Öncesi eğitim programımızda 4 ana tema üzerinden ilerliyoruz; Sağlık ve Güvenlik, Yaşam ve Toplum, İletişim ve Teknoloji, ve Bilim, Sanat ve Kültür temalarıyla öğrencilerimizin dünya kimliğine yön veriyoruz. Temaların içeriği Matematik, Okuryazarlık, Ana Dil, Yabancı Dil, Yaratıcı Sanatlar, Spor, Sosyal Bilimler ve Fen Bilimlerinden oluşmaktadır.
Eğitim modelimizin beceri odağı ise oracy becerileridir; öğrencilerimiz hangi dil olursa olsun kendileriniz etkili bir şekilde sözel olarak ifade edebilsin ve aktif dinleme becerileriyle de etkileşim becerileriyle hayata dâhil olsun istiyoruz. Biz aynı zamanda iletişim becerileriyle katılım göstermesini sağlamak istiyoruz. Bunun için de tüm derslerimize Oracy becerilerini dahil ettik, öğrenme alanı ne olursa olsun Oracy yaklaşımıyla eğitim alan öğrencilerimizin geleceğin ihtiyaç duyduğu gerekliliklerle donanım kazanacağından eminiz.
Okul öncesinde oyun ile öğrenmenin önemi nedir ve nasıl uygulanmalıdır? Bu konuda uygulamalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Oyun, aktif öğrenmenin hem ön koşulu hem kalbi hem de tamamlayıcısıdır. Bu kapsamda oyun öğrenmeye katılım şeklimizdir. Ders tasarımlarımızın oyun temelli olması da oyunun anaokulu yaşamındaki öncelikli yerini yansıtmaktadır. Bu nedenle öğrencilerimizle temalara dair büyük sorular oluştururken, ölçme-değerlendirme araçlarımızda, bilgi paylaşımlarımızda, birbirimize selamlama şeklimizde, her şey de güçlü bir akademik performans için oyun bulunmakta.
Örneğin, Girne Kolejinde bütün öğrenciler güne Mutluluk Dansıyla başlar, sabah yapılan iletişim çemberlerinde her zaman diyaloglarını oyun ortamında kurarlar. Sınıf içlerinde yer verdiğimiz İlham İstasyonlarının temelinde de oyunun öğrenme keyfi, güven ve etkileşimle olan bütünlüğü bulunmaktadır. Ayrıca İlgi ve Yetenek Atölyelerimiz, proje çalışmalarımız, etkinlik takvimimizde bulunan dünya çocuk oyunları ve geleneksel oyunlar, aile katılımlı organizasyonlarımız hepsi oyunun çocukluk dönemindeki gücü dikkate alınarak tasarlanmaktadır.
OKUL ÖNCESİNDE 2 DİL ÖĞRETİLİYOR
Okul öncesinde yabancı dil eğitimi hangi yaşta başlamalı ve hangi yöntemler uygulanmalıdır?
Erken çocukluk dönemi beynimizin en hızlı geliştiği ve yabancı dilin en etkili öğrenildiği dönem. Yani hem ev yaşamı hem okul yaşamı çocukların bu gelişimsel döneminin ayrıcalığından faydalanılarak yabancı dil yeterliliğine iyi bir temel oluşturmak için mutlaka yapılandırılmalı. Yabancı dili erken yaşta öğrenme çocuğun zihinsel işlevlerini geliştirir, bilişsel ihtiyaçlarını karşılar, dünyanın dilsel ve kültürel çeşitliliğine olan ilgiyi uyandırır, diğer ulusların dillerine ve kültürlerine saygı duymak için mükemmel fırsatlar yaratır. Bu nedenle, okul öncesi yaş grubuna yönelik yabancı dil öğretiminde uygulanan yöntemlerde Bilişsel Gelişimi, Fiziksel Gelişimi, Yaratıcı Gelişimi ve Sosyo-Duygusal Gelişimi ilke edinerek yabancı dil programımızı yürütüyoruz.
Girne Koleji olarak ana dil ve İngilizce dilindeki yeterliliğin yanı sıra ikinci yabancı dil eğitimine de anaokulunda başlıyoruz.3 yaştan itibaren yoğun bir İngilizce eğitimi, 4 Yaştan itibaren de İngilizcenin yanında ikinci yabancı dil eğitimini de programa dahil ettik. Çünkü bizim için yabancı dil hakimiyeti, bizim için global yetkinlik göstergesidir. Öğretilen değil, iletişim deneyimi güçlü bir uluslararası içerik ve güncel metodolojiyle yeterliliğin sağlandığı yabancı dil eğitimi uyguluyoruz.
Half Day English Program ile Anaokulu Kademesindeki öğrencilerimiz her günün yarısını İngilizce dersleri ile geçirmektedir. Her gün en az üç dersi İngilizce atölyelerine katılım göstererek geçiren öğrencilerimiz, ayrıca dile maruz kalma oranını maksimumda sağladığımız bir etkileşim ortamında İngilizce iletişim deneyimi yaşamaktadır. Bunun çoğunluğu Core Program’den oluşmakta olup diğer saatler GCO (Girne Connects in Oracy) ve Language Arts(Dil Sanatları) olarak dağılım göstermektedir. Anaokulumuzda tüm öğrenme alanlarına Oracy yaklaşımını entegre ederek öğrencilerimizin akademik ve sosyal başarısına etkili iletimi ve yabancı dil becerisinde de özgüveni dahil etmekteyiz.
Okul öncesi çocukların eğitiminde en çok hangi sorunlarla karşılaşılıyor? Bu sorunların çözümünde nelere dikkat edilmeli?
Okul öncesi eğitimde çocukların gelişim dönemi özelliklerine bağlı olarak bazı problemlerle karşılaşabilirken bazen ön görülemeyen problemler de ortaya çıkabilmektedir. Okula uyum, ebeveynden ayrı kalmada güçlük, yeme problemi ve tuvalet eğitimi ile ilgili sorunlar ile karşı karşıya gelmek olasıdır. Bu dönem sorunlarının nasıl çözüldüğü çocuğun ilerideki yaşamını da etkileyeceğinden titizlikle çalışmak oldukça önemledir. Problemin çözümünde konsültasyon yapılarak aile, sınıf öğretmeni, okul psikolojik danışmanı ve gerekli durumlarda diğer okul personelleri ile iş birliği yapılmalıdır. Bu kapsamda da mutlu ve güvenli bir çocukluk dönemi için Sağlıklı Gelişim Rehberliği olarak tanımladığımız bir sistemle öğretmen, aile ve çocuk açısından yaşanabilecek zorlukları hem önleyici hem çözüm odaklı bir yaklaşımla aşıyoruz.
Çocukların akademik süreçlerinde yaşanan bir diğer zorluk da okul programlarının aktif – pasif dengesi, içerik soyutluğu ve öğrenen merkezliliğin öğretmen merkezliliğe dönüşmesidir. Bu kapsamda anaokulu planlarında her zaman öğrencinin ifadesini güçlendiren ve mutlaka oyunla öğrenmenin aktif katılımı güçlendirdiği ders tasarımları yapılmalıdır. Özellikle fen ve doğa etkinlikleri ile deneyler olmalı, sanat ve denge koordinasyon etkinliklerine yer verilmeli, güçlü bir okul kültürüyle değerler çocukların zihninde anlam bulmalıdır. Eğitim materyalleri ve kaynaklarındaki hassasiyetimiz, eğitimcilerimizin deneyimi ve Girne Amerikan Üniversitesinden aldığımız eğitimlerle öğreneni aktifleştiren pedagojik çözümlemelerle anaokulu çalışmalarımızı başarıyla yürütüyoruz.
ÇOCUKLARA SÖZ HAKKI VERİLMELİ
Okul öncesi eğitimde aileye düşen görev ve sorumluluklar neler? Okul öncesi seviyesinde çocukları olan ebeveynler, çocuklarıyla iletişim kurarken nelere dikkat etmeliler?
Çocukların iyi ve kaliteli bir eğitim hayatı geçirmesi tüm ebeveynlerin isteğidir. Çocuklarımız için İyi bir eğitimin temel noktası olan okul öncesi okul seçimi ile başlayan eğitim hayatı, sürecin aslında başlangıcıdır. Başarılı bir eğitim öğretim hayatı için çocuklarımızı her zaman destekliyor elimizden gelenin ebeveynler olarak en iyisini yapıyoruz.
Bugün aileler çocukları için en iyi okulu seçip tüm ekonomik gücünü de kullanarak en iyi eğitimi almasını sağlıyorlar. Ancak bunlar tek başına yeterli değildir. İyi ve başarılı bir eğitim hayatı önce ailede başlar. Ebeveynler olarak çocuklarımızın eğitim sürecinde aktif olarak rol almamız ve sadece iyi okul seçerek eğitimde başarılı olacağı düşüncesinden sıyırılıp, çocuklarımızı her ortamda destekleyen, sordukları sorulara sabırla cevap veren hayatı keşfetmesine olanak sağlayan ebeveynler olmalıyız. Okul öncesi seviyesinde çocuğu olan aileler çocuklarının yaşlarının küçük olmasından ötürü bazen söz hakkı vermemekte çocukları kendi isteklerine göre yönlendirmektedirler. Ancak unutulmamalıdır ki her çocuk çok özeldir ve her çocuğun sosyal gelişimi aile içerisinde ki yaşamları ile şekillenir. Çocuklarımıza önce istekleri göz önüne alınıp seçenek sunulup, karar verme mekanizmasının küçük yaşlardan itibaren yerleşmesi sağlanmalıdır.
Okul öncesi eğitiminde eğitici oyun ve araçlar ile teknolojiden nasıl yararlanılmalı?
Okul öncesi eğitiminde öğrenci gelişimine uygun teknolojik uygulamalar, eğitici oyunlar; çocukların bilişsel, sosyal, duygusal, fiziksel ve dil gelişim fırsatlarını destekleyecek ve öğrenmelerini sağlayacak teknolojik araçların, öğretmenleri veya ebeveynleri rehberliğinde bilinçli olarak kullanılması eğitimde destekleyicidir. Pandemi dolayısıyla teknoloji öğrencilerin ve eğitimin vazgeçilmez bir parçası olmuştur. Bu araçlar çocukların günlük yaşamlarını derinden etkilemekte, çevreleriyle olan iletişimlerini, eğlence anlayışlarını ve öğrenmelerini şekillendirmektedirler. Covit-19 salgını ile başlayan hibrit eğitim modeli dolayısıyla teknoloji eğitimimizin vazgeçilmez bir parçasıdır. Ancak yerinde, kontrollü ve doğru teknoloji kullanımı çocuklarımızın gelişim ve öğrenmelerini destekleyici araç olarak kullanmalarını sağlamak gereklidir.
Covid 19 nedeniyle uzaktan eğitime geçilmesi sürecinde okul öncesi öğrencileriyle nasıl iletişim sağladınız? Bu konuda yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Covid 19 salgını nedeni ile yüzyüze eğitime ara verildi. Bizler de okul öncesi eğitiminde de online eğitime geçiş yaptık. Hafta içi hergün 30 dk derslerle öğrencilerimizin evlerine misafir olduk. Şarkılar, deneyler, etkinlikler, sanat etkinlikleri, dil eğitimi online olarak devam etti. Rehber öğretmenlerimiz her hafta öğrencilerimiz ile online olarak buluşmaya devam ettiler. Bu süreç hem öğrencilerimiz hemde velilerimiz açısından zor bir süreç oldu. Rehber öğretmenlerimiz tarafından velilerimize online eğitim de yol haritası hazırlandı ve ihtiyaç duydukları her an desteklerimizi sağladık. İletişim üzerine kurduğumuz zor günlerde karşışıklı anlayış ve güçlü iletişim bağlarımızla online eğitimi hem eğlenceli hemde eğitici bir süreç olarak yaşadık.
Rehber öğretmenlerimiz ve alanında uzman kişiler tarafından güncel yaşanan sorunlara ışık tutabilmek adına düzenli periyotlarla veli seminerleri, öğretmen ve yönetici akademileri eğitimleri düzenledik.
Haftalık olarak velilerimize gönderdiğimiz bültenlerimizle öğrencilerimizin kazanımlarını pekiştirmeye devam ettik. Sürekli takip ve kaliteli iletişim ile online süreçte ki başarımızı kanıtladık.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARINI SEÇERKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Okul öncesi eğitim, çocuğun tüm eğitim hayatı boyunca gelecek hayatını en çok etkileyeceği ve yönlendireceği eğitim dönemidir. Eğitimle, okulla, öğretmenle ve kavramlarla ilk karşılaştığı yer okul öncesi eğitim kurumudur. Annelerin çalışma hayatında aktif yer almasından dolayı artık çocuklar okul öncesi eğitim kurumuyla eskiye göre daha erken tanışıyor.
Bu anlamda okul seçiminde oldukça dikkatli olmalıyız. Okul seçerken aşağıdaki maddelerde belirtilen başlıklar mutlaka detaylıca araştırılmalıdır.
* Okulun uyguladığı anaokulu eğitim programı
* Okulun yabancı dil eğitim politikası
* Okulun rehberlik politikası
* Okulun sahip olduğu öğretmenlerin deneyimi ve alan uzmanı olup olmadığı
* Okulun temizlik ve hijyen bakımından yeterli olup olmadığı
* Okulun bulunduğu çevrenin güvenilirliği
* Okulun sağladığı fiziki imkanların çocukların, küçük kas-büyük kas, zihinsel, bilişsel ve sosyal gelişimine ait çalışmalara uygun olup olmadığı
* Okulun anne babaların eğitime destek verip vermediği
* Uzaktan eğitim ile ilgili çalışmalar için kullandığı digital platformlarının olup olmaması ve bunların ihtiyacı karşılayabilir nitelikte olup olmaması
* Okulun veli iletişimi için profesyonel destek aldığı platformların olup olmaması
* Okulun yemek, servis ve sağlık hizmetleri noktasında aldığı destek hizmetlerin kimler tarafından ve hangi profesyonellikte sağlandığı
Son Güncelleme: Pazartesi, 26 Nisan 2021 14:38
Gösterim: 1047
İELEV Okulları okul öncesi eğitimde değerleri temel alarak öğrencinin gelişimini bütüncül bir bakış açısıyla çerçeveleyen, öğrenciyi aktif öğrenen kılan, 21. yüzyıl yaşam becerileri gelişimini hedefleyen, öğrencileri hayata hazırlayan bir program yürütüyor. İELEV Özel 125. Yıl Anaokulu Müdürü Çiğdem Yıldız ve İELEV Özel İlkokulu/ Ortaokulu Müdürü Özlem Katran Akarsu, okul öncesi eğitimde uyguladıkları programları ve gerçekleştirdikleri çalışmaları artı eğitim’e anlattılar.
Okul öncesi eğitimde nasıl bir eğitim modeli uyguluyorsunuz?
Çiğdem Yıldız: 0-6 yaş grubuna yönelik dünya üzerinde kabul görmüş ve uygulanan pek çok farklı program ve yaklaşım mevcut. Okulların da MEB müfredatı çerçevesinde bu teorik ve pratik bilgilerden yararlanarak kendi okul öncesi eğitim programlarını olgunlaştırdığını görüyoruz. Önemli olan takip edilen bir ya da daha fazla programın hitap ettiği yaş grubunun kazanımlarını ve gelişim düzeylerini dikkate alarak yapılandırılmış olmasıdır. Anaokulumuzda,İELEV Akademi kapsamında öğretmenlerimizin uzmanlardan aldığı görüşler, eğitimler ve süpervizyonlar ile yıllar içerisinde olgunlaşmış, birden çok okul öncesi eğitim modelinden yararlanarak oluşturduğumuzeklektik bir program uyguluyoruz. Farklı öğrenme stillerine sahip her öğrenciye ulaşmak ve onları yakalamak için programımızı, öğrenci odaklı, yaş gruplarında birbirini tekrar etmeyen, oyun temelli, proje bazlı olarak yürütüyoruz.Her yaş grubuna uygun kazanımları hedefleyen programımız içerisinde çok zengin özel uygulamalarla fen, matematik, hayat bilgisi alanlarının alt yapısını oluştururken, okuma yazma için güçlü temeller atıyoruz.Bunları gerçekleştirirken çocukların potansiyelini açığa çıkaracak zengin çevresel uyaranlar kullanıyor, disiplinler arası bir yaklaşımla okul programımızı planlıyoruz.
OYUN ÖĞRETMENLER İÇİN ÖNEMLİ BİR YOL GÖSTERİCİDİR
Okul öncesinde oyun ile öğrenmenin önemi nedir ve nasıl uygulanmalıdır? Bu konuda uygulamalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Çiğdem Yıldız: Okul Öncesi dönmede oyun, çocuğun beden ve psikomotor gelişimi, sosyal ve duygusal gelişimi, zihin ve dil gelişimi açısından büyük önem taşır. Oyun çocukların kendilerini ifade etmelerinde önemli bir aracıdır. Kendi yaşantılarını, duygularını ifade edebilecekleri gerçek hayatın bir provasıdır. Çocuk işittiği, gördüğü ve duyduğunu değil yaşadığını ve denediğini öğrenir, içselleştirir. Oyun sırasında çocuk gerçek hayatta tanık olduğu şeyleri taklit eder. Ayrıca birebir yaşadığı bir durumu da tekrar canlandırır. Taklit ve tekrar canlandırma sayesinde edindiği bilgi ve tecrübeler pekişir; kalıcı olur. Aynı zamanda oyun, çocukların çevreleriyle baş etmede kullandıkları “kendine güvenin” oluştuğu son derece önemli ve ciddiye alınması gereken yaşantıdır.
Oyun çocuklar için önemli olduğu kadar, eğitimciler için de önemlidir. Öğrenme ortamlarının düzenlemesi ve öğrenme yöntemi olarak kullanılması ile oyun, öğretmenler için önemli bir yol göstericidir. Oyun yoluyla öğrenme çocuğun fikir üretmesine, araştırma, inceleme ve gözlem yapmasına, katılım göstermesine, denemeler oluşturmasına, süreci yönlendirmesine, problem çözmesine, paylaşmasına, iş birliği yapmasına, sorumluluk almasına, esnek ve yaratıcı olmasına imkân sunar.
Biz eğitimciler oyunu, çocukların kendi seçimlerini yapabilmeleri ve karar verebilmeleri için bir şans, duygularını ve düşüncelerini paylaşabilecekleri sosyal bir ortam, kendilerini rahatça ifade edebildikleri, değerli hissettikleri anlar ve çocukları derinlemesine tanımak için gözlem yapabilecekleri önemli bir zaman dilimi olarak görürüz. Bu sebeple yaş grupları ve içerik özelliklerine göre farklı oyun türleri olan alıştırma oyunları, kurallı grup oyunları, yapı-inşa, düş gücü oyunları (drama), açık hava oyunları, salon- sınıf oyunlarını okulumuzda uygularız. Düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz diğer uygulamamız ise akıl oyunlarıdır. Programımızın amacı eğlenerek sosyal becerileri, düşünme becerilerini geliştirmek, aileleri oyun ve oyuncak konusunda bilinçlendirmek ve sabrederek dürtü kontrolünü sağlamaktır. Uygulanan tüm oyunlar ile hedefimiz, beynin bütünsel gelişimini aktive etmektir. Yapılan araştırmalarda haftada 2 günden 20 saat boyunca “Oyun Tabanlı Öğrenme Programı’nı” uygulayan öğrencilerin çalışma sonunda IQ‘sunda %27 artış olduğu görülmüştür. Oyun, akademik konuların doğru algılanması ve kavranması için okul öncesinden başlayarak “Temel Düşünme Becerilerini” (sosyal beceri, problem çözme stratejileri, akademik beceri) güçlendirir. Sabretme, azmetme, özdenetim ve dürtü kontrolünü de geliştirir.
Okul öncesinde yabancı dil eğitimi hangi yaşta başlamalı ve hangi yöntemler uygulanmalıdır?
Özlem Katran Akarsu: Çocuklarda dil öğreniminin en hızlı olduğu ve algılarının en açık olduğu dönemin okul öncesi dönem olduğu yapılan birçok bilimsel çalışma ve araştırma ile belgelenmiştir. Okul öncesi çağda çocukların yabancı dili en iyi şekilde edinmelerini sağlamak amacıyla üstünde durulması gereken unsurların başında dilin doğal atmosferini yaşayabilecekleri ve dile bol bol maruz kalacakları ortamın oluşturulması gelir. Çocukların dile maruz kalarak dil edinimlerini sağlayacakları drama, rol yapma, eğlenceli oyunlar, hikayeler, şarkılar, masallar, bilmeceler, tekerlemelerin içinde olduğu, bol bol tekrara dayalı etkinliklerle tasarlanmış dersler ile dilin doğal ortamını sınıflara taşımak öğrenilen dilin keyifli ve etkili bir şekilde edinilmesini sağlayacaktır. Derslerde çocukların dikkatlerini çekecek görsel ve işitsel materyallerin kullanılması, dilin öğrenildiği ortamın buna göre dizayn edilmiş olması dil edinimini destekleyecektir. Ders işlenirken kullanılacak olan posterler, kavram kartları, renkli kitaplar, kuklalar, kostümler, eğlenceli şarkılar, filmler çocuğun öğrendiği dilden keyif almasını ve öğrenme hevesinin artmasını sağlayacaktır. “Dil bir iletişim aracıdır ve kullanılarak öğrenilir” ilkesinden hareketle çocukların öğrendikleri dili kullanabilecekleri bireysel ve grup çalışmalarına yer verilmesi, aktif olarak derse katılımlarının sağlanması öğrenilen dilin içselleştirilmesini ve kalıcılığını sağlayacaktır.
Covid-19 nedeniyle uzaktan eğitime geçilmesi sürecinde okul öncesi öğrencileriyle nasıl iletişim sağladınız? Bu konuda yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Özlem Katran Akarsu: Pandemi nedeni ile tüm kademelerde olduğu gibi okul öncesi eğitimde de ihtiyaçlarda değişim yaşanmaya başlandı. Bu değişime ayak uydurmak için okulların teknolojik alt yapılarını güçlendirmeleri ve öğrenim süreçlerinde değişik çalışmalara, yeni ders tasarımlarına yer verilmesi gereken bir sürece girildi. Bu süreçte öğretmenin de mesleki rolünde değişimler oluştu. Artık öğretmen fiziksel sınırları olan geleneksel okul anlayışından çıkarak sınırları olmayan okul anlayışı ile ekran üzerinden paylaşım yapan, iletişim kuran ve çalışmaları ile öğrencisine hitap edenbir öğretmene dönüştü.
Bu dönüşüm sürecine İELEV Okulları olarak öncelikle hizmet içi öğretmen eğitimlerimizi ihtiyaca yönelik destekleyerek başladık. Eğitim Teknolojileri ve Materyalleri Ofisimiz (ETMO) her hafta düzenli olarak web 2.0 araçlarının kullanımı, yeni ders tasarımları, öğrenciye ulaşacak farklı yöntemler kullanmaları ile ilgili öğretmenlerimize düzenli eğitimler gerçekleştirdi. Bu eğitimlerde öğretmenimizin uzaktan eğitim araçlarını etkin kullanma, teknoloji üzerinden doğru iletişim kurabilme, dijital içerik hazırlayabilme becerilerini destekledik.
Öğretmenlerimiz kendileri ile ilgili bu değişim sürecini yaşarken öğrenci ve velilerimizin de sürece uyum sağlamalarını desteklemek amacıyla çevrimiçi bağlantılarla sınıf ortamlarının düzeni, programların takibi, içeriklerin kullanımı hakkında velilerimiz ile düzenli bilgi paylaşımlarında bulundular. Dijital uygulamaları kullanma becerilerini geliştirmeleri için öğrencilerimizi düzenli eğitimlerle destekledik. Yeni birçok ders içeriği ve oyun hazırladık. Düşünme becerileri içeren sunular oluşturduk, sanal ortamda geziler planladık.
Yüz yüze eğitime geçtiğimiz pandemi döneminde de birçok yeni düzenleme gerçekleştirdik. Okul öncesi temelini oluşturan oyunla öğrenme, paylaşma, iş birliği gösterme, empati, sosyal ilişki ve iletişim kurma, problem çözme, duygularını ifade etme becerilerini geliştirmeye yönelik etkinlikleri sosyal mesafe kurallarına göre yeni düzenlemeler ve uygulamalarla planladık. Yeni normalde öğretmenlerimiz öğrencilerimizle gerek açık havada gerekse sınıflarda birçok çalışma yürüttüler.
Öğrencilerimizin ev ve okul arasındaki iletişim köprüsünün devamını sürdürmek için onların evden okula getirmek istedikleri ancak pandemi güvenliği nedeniylegetiremedikleri oyuncakları, evde yapmış oldukları faaliyetleri ve katılmış oldukları etkinlikleri içeren fotoğrafları veya hazırladıkları videoları içeren paylaşım zamanları planladık. Bilginin sahada ne işlerine yarayacağını görerek içselleştirdikleri rutin okul gezilerimizi sanal ortamda gerçekleştirdik. Velilerimizin çevrimiçi olarak katıldıkları canlı sunumlar, gösteriler ve etkinlikler organize ettik.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMU SEÇERKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Çiğdem Yıldız: Hem eğitimci hem de anne babalar olarak bizler için de en kıymetli varlık olan çocuklarımızın eğitimi, en temel sorumluluklarımızdan birisi olduğu için okul seçimi fazlasıyla titizlendiğimiz konulardan biridir. Anaokulunda öğrencilerin güçlü yönlerinin keşfedilmesi ve bu yönlere odaklanılması, güçlendirilmesi gereken yönlerin de tespit edilip bu yönlerde bireysel olarak çalışmalar yürütülmesi etkili bir programın temelini oluşturur. Bu da uzman bir ekip tarafından profesyonelce yürütülmelidir. Dolayısıyla okuldaki herkesin mutlu, işini severek yapan, alan mezunu, yenilikçi ve kendini geliştiren bireylerden oluşması önemlidir. Anne baba olarak seçeceğiniz okulun temel değerleri ve vizyonunun da beklentiniz ile uyumlu olması, size güven vermesi ve ikna etmesi önemlidir. Bu noktada okulun hedefleri ile çocuğunuzun yaşamdaki duruşuna ilişkin beklentiniz örtüşüyor mu bunu araştırmalısınız. Seçeceğiniz okulun köklü bir geçmişe sahip olması sağlam bir kurum kültürü olduğunu ve gelecek yıllara emin adımlarla ilerlediğini gösterir. Bu ayrıcalık okul yaşamı boyunca çocuğunuzu takip edecektir. Son olarak okulların tanıtım günlerine katılmak, web sayfalarını incelemek, sosyal medya hesaplarını takip edip, yaptıkları etkinlikleri incelemek, mümkünse okulu ziyaret etmek, mevcut velilerinden referans almak sizlere okul profili hakkında önemli ölçüde fikir verecektir ancak bence okul seçimi noktasında öncelikle yola kendi eğitim felsefenizi ve nasıl bir eğitim modeline sıcak baktığınızı belirleyerek çıkmalısınız.
OKUL ÖNCESİ ÇAĞINDA EBEVEYNLERE ÖNERİLER
Okul öncesi eğitimde aileye düşen görev ve sorumluluklar neler? Okul öncesi seviyesinde çocukları olan ebeveynler, çocuklarıyla iletişim kurarken nelere dikkat etmeliler?
Özlem Katran Akarsu: Okul öncesi dönemin ilk 3 yılı çocukların anne ve babayı model aldıkları bir dönemdir. Bu dönemde çocuk anne ve babası ile girdiği iletişim ve ilişki sürecinde kazandığı davranışları pekiştirerek kalıcılaştırmaya başlar. Bu süreç çocuğun kimliğini oluşturmasında büyük önem taşır. Bu yaş döneminde ebeveynlerin çocukla iletişime geçmeden önce fiziksel olarak yanlarına gitmeleri, göz teması kurmaları, bir şey söylemeye başlarken çocuğa ismi ile hitap etmeleri, ses tonlarının yumuşak olması, çocuğun yaşına uygun, anlaşılır ve kısa konuşmalar yapmaları, çocuğun davranışlarının olumlu sonuçlarını kendisiyle paylaşmaları ve çocuğa karşı olumlu tutum sergilemeleri gerekir.
Anne ve babaların yönergeleri zamanında ve net ifade etmeleri, tutarlı olmaları, çocuğun davranışları ve duygularına göre fikir değiştirmemeleri, çocuğun kendisini ifade edebilmesi için fırsatlar sunmaları karşılıklı iletişim için önem taşır.
Günümüz ebeveynleri iyi niyetle yaklaştıklarını düşünerek çocukları için her şeyi yapmaları gerektiğine inanır ve onların davranışlarından kendilerini sorumlu hissederler. Yemeğinden giyimine, ev ödevlerinden hobi ve arkadaş seçimlerine kadar, çocuk adına her şeye karar verme eğilimindedirler. Çünkü onlara göre çocukların davranışları kendi anne babalıklarının yeterliliğini yansıtır. Ancak bu şekilde çocuklarını yaşantılarının sonuçlardan korudukları için istemeden de olsa onların öz güvenleri ve bağımsızlıkları ile ilgili geleceğe yönelik istenmeyen sonuçlar oluşturabilirler. Ebeveynlerin bu süreçte çocuklarına bol bol sorumluluk vermeleri, yaptıkları hatalar üzerine yaptırım yöntemleri seçmeden, çocuğun davranışlarının sonucu ile ilgili süreç ve yaşanan durum hakkında küçük sohbet ortamları oluşturmaları, yapılan yanlışlar üzerinde kendi çözümlerini bulmaları ile ilgili onları teşvik etmeleri önemlidir. Bu konuşmalarda çocuklarının duygularını ifade etmesini desteklemek, sorgulayıcı yaklaşımda olmadan iletişimde olmak önemlidir.
Çocukların okula başladığı andan itibaren tüm okul yaşantısı boyunca ailelerin okul ile iş birliği içerisinde hareket etmeleri, okuldan gelen çocuk gelişimi ve eğitimi ile ilgili uzmanlığı ve tecrübesi olan eğitimciler tarafından yapılan yönlendirme ve önerileri dikkate almaları, güven duymaları, okul ile düzenli olarak iletişimde kalmaları hayat başarısı yüksek bir insan yetiştirmek için gereken önemli unsurlardır.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
İELEV Okulları okul öncesi eğitimde değerleri temel alarak öğrencinin gelişimini bütüncül bir bakış açısıyla çerçeveleyen, öğrenciyi aktif öğrenen kılan, 21. yüzyıl yaşam becerileri gelişimini hedefleyen, öğrencileri hayata hazırlayan bir program yürütüyor. İELEV Özel 125. Yıl Anaokulu Müdürü Çiğdem Yıldız ve İELEV Özel İlkokulu/ Ortaokulu Müdürü Özlem Katran Akarsu, okul öncesi eğitimde uyguladıkları programları ve gerçekleştirdikleri çalışmaları artı eğitim’e anlattılar.
Okul öncesi eğitimde nasıl bir eğitim modeli uyguluyorsunuz?
Çiğdem Yıldız: 0-6 yaş grubuna yönelik dünya üzerinde kabul görmüş ve uygulanan pek çok farklı program ve yaklaşım mevcut. Okulların da MEB müfredatı çerçevesinde bu teorik ve pratik bilgilerden yararlanarak kendi okul öncesi eğitim programlarını olgunlaştırdığını görüyoruz. Önemli olan takip edilen bir ya da daha fazla programın hitap ettiği yaş grubunun kazanımlarını ve gelişim düzeylerini dikkate alarak yapılandırılmış olmasıdır. Anaokulumuzda,İELEV Akademi kapsamında öğretmenlerimizin uzmanlardan aldığı görüşler, eğitimler ve süpervizyonlar ile yıllar içerisinde olgunlaşmış, birden çok okul öncesi eğitim modelinden yararlanarak oluşturduğumuzeklektik bir program uyguluyoruz. Farklı öğrenme stillerine sahip her öğrenciye ulaşmak ve onları yakalamak için programımızı, öğrenci odaklı, yaş gruplarında birbirini tekrar etmeyen, oyun temelli, proje bazlı olarak yürütüyoruz.Her yaş grubuna uygun kazanımları hedefleyen programımız içerisinde çok zengin özel uygulamalarla fen, matematik, hayat bilgisi alanlarının alt yapısını oluştururken, okuma yazma için güçlü temeller atıyoruz.Bunları gerçekleştirirken çocukların potansiyelini açığa çıkaracak zengin çevresel uyaranlar kullanıyor, disiplinler arası bir yaklaşımla okul programımızı planlıyoruz.
OYUN ÖĞRETMENLER İÇİN ÖNEMLİ BİR YOL GÖSTERİCİDİR
Okul öncesinde oyun ile öğrenmenin önemi nedir ve nasıl uygulanmalıdır? Bu konuda uygulamalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Çiğdem Yıldız: Okul Öncesi dönmede oyun, çocuğun beden ve psikomotor gelişimi, sosyal ve duygusal gelişimi, zihin ve dil gelişimi açısından büyük önem taşır. Oyun çocukların kendilerini ifade etmelerinde önemli bir aracıdır. Kendi yaşantılarını, duygularını ifade edebilecekleri gerçek hayatın bir provasıdır. Çocuk işittiği, gördüğü ve duyduğunu değil yaşadığını ve denediğini öğrenir, içselleştirir. Oyun sırasında çocuk gerçek hayatta tanık olduğu şeyleri taklit eder. Ayrıca birebir yaşadığı bir durumu da tekrar canlandırır. Taklit ve tekrar canlandırma sayesinde edindiği bilgi ve tecrübeler pekişir; kalıcı olur. Aynı zamanda oyun, çocukların çevreleriyle baş etmede kullandıkları “kendine güvenin” oluştuğu son derece önemli ve ciddiye alınması gereken yaşantıdır.
Oyun çocuklar için önemli olduğu kadar, eğitimciler için de önemlidir. Öğrenme ortamlarının düzenlemesi ve öğrenme yöntemi olarak kullanılması ile oyun, öğretmenler için önemli bir yol göstericidir. Oyun yoluyla öğrenme çocuğun fikir üretmesine, araştırma, inceleme ve gözlem yapmasına, katılım göstermesine, denemeler oluşturmasına, süreci yönlendirmesine, problem çözmesine, paylaşmasına, iş birliği yapmasına, sorumluluk almasına, esnek ve yaratıcı olmasına imkân sunar.
Biz eğitimciler oyunu, çocukların kendi seçimlerini yapabilmeleri ve karar verebilmeleri için bir şans, duygularını ve düşüncelerini paylaşabilecekleri sosyal bir ortam, kendilerini rahatça ifade edebildikleri, değerli hissettikleri anlar ve çocukları derinlemesine tanımak için gözlem yapabilecekleri önemli bir zaman dilimi olarak görürüz. Bu sebeple yaş grupları ve içerik özelliklerine göre farklı oyun türleri olan alıştırma oyunları, kurallı grup oyunları, yapı-inşa, düş gücü oyunları (drama), açık hava oyunları, salon- sınıf oyunlarını okulumuzda uygularız. Düzenli olarak gerçekleştirdiğimiz diğer uygulamamız ise akıl oyunlarıdır. Programımızın amacı eğlenerek sosyal becerileri, düşünme becerilerini geliştirmek, aileleri oyun ve oyuncak konusunda bilinçlendirmek ve sabrederek dürtü kontrolünü sağlamaktır. Uygulanan tüm oyunlar ile hedefimiz, beynin bütünsel gelişimini aktive etmektir. Yapılan araştırmalarda haftada 2 günden 20 saat boyunca “Oyun Tabanlı Öğrenme Programı’nı” uygulayan öğrencilerin çalışma sonunda IQ‘sunda %27 artış olduğu görülmüştür. Oyun, akademik konuların doğru algılanması ve kavranması için okul öncesinden başlayarak “Temel Düşünme Becerilerini” (sosyal beceri, problem çözme stratejileri, akademik beceri) güçlendirir. Sabretme, azmetme, özdenetim ve dürtü kontrolünü de geliştirir.
Okul öncesinde yabancı dil eğitimi hangi yaşta başlamalı ve hangi yöntemler uygulanmalıdır?
Özlem Katran Akarsu: Çocuklarda dil öğreniminin en hızlı olduğu ve algılarının en açık olduğu dönemin okul öncesi dönem olduğu yapılan birçok bilimsel çalışma ve araştırma ile belgelenmiştir. Okul öncesi çağda çocukların yabancı dili en iyi şekilde edinmelerini sağlamak amacıyla üstünde durulması gereken unsurların başında dilin doğal atmosferini yaşayabilecekleri ve dile bol bol maruz kalacakları ortamın oluşturulması gelir. Çocukların dile maruz kalarak dil edinimlerini sağlayacakları drama, rol yapma, eğlenceli oyunlar, hikayeler, şarkılar, masallar, bilmeceler, tekerlemelerin içinde olduğu, bol bol tekrara dayalı etkinliklerle tasarlanmış dersler ile dilin doğal ortamını sınıflara taşımak öğrenilen dilin keyifli ve etkili bir şekilde edinilmesini sağlayacaktır. Derslerde çocukların dikkatlerini çekecek görsel ve işitsel materyallerin kullanılması, dilin öğrenildiği ortamın buna göre dizayn edilmiş olması dil edinimini destekleyecektir. Ders işlenirken kullanılacak olan posterler, kavram kartları, renkli kitaplar, kuklalar, kostümler, eğlenceli şarkılar, filmler çocuğun öğrendiği dilden keyif almasını ve öğrenme hevesinin artmasını sağlayacaktır. “Dil bir iletişim aracıdır ve kullanılarak öğrenilir” ilkesinden hareketle çocukların öğrendikleri dili kullanabilecekleri bireysel ve grup çalışmalarına yer verilmesi, aktif olarak derse katılımlarının sağlanması öğrenilen dilin içselleştirilmesini ve kalıcılığını sağlayacaktır.
Covid-19 nedeniyle uzaktan eğitime geçilmesi sürecinde okul öncesi öğrencileriyle nasıl iletişim sağladınız? Bu konuda yaptığınız çalışmalar hakkında bilgi verebilir misiniz?
Özlem Katran Akarsu: Pandemi nedeni ile tüm kademelerde olduğu gibi okul öncesi eğitimde de ihtiyaçlarda değişim yaşanmaya başlandı. Bu değişime ayak uydurmak için okulların teknolojik alt yapılarını güçlendirmeleri ve öğrenim süreçlerinde değişik çalışmalara, yeni ders tasarımlarına yer verilmesi gereken bir sürece girildi. Bu süreçte öğretmenin de mesleki rolünde değişimler oluştu. Artık öğretmen fiziksel sınırları olan geleneksel okul anlayışından çıkarak sınırları olmayan okul anlayışı ile ekran üzerinden paylaşım yapan, iletişim kuran ve çalışmaları ile öğrencisine hitap edenbir öğretmene dönüştü.
Bu dönüşüm sürecine İELEV Okulları olarak öncelikle hizmet içi öğretmen eğitimlerimizi ihtiyaca yönelik destekleyerek başladık. Eğitim Teknolojileri ve Materyalleri Ofisimiz (ETMO) her hafta düzenli olarak web 2.0 araçlarının kullanımı, yeni ders tasarımları, öğrenciye ulaşacak farklı yöntemler kullanmaları ile ilgili öğretmenlerimize düzenli eğitimler gerçekleştirdi. Bu eğitimlerde öğretmenimizin uzaktan eğitim araçlarını etkin kullanma, teknoloji üzerinden doğru iletişim kurabilme, dijital içerik hazırlayabilme becerilerini destekledik.
Öğretmenlerimiz kendileri ile ilgili bu değişim sürecini yaşarken öğrenci ve velilerimizin de sürece uyum sağlamalarını desteklemek amacıyla çevrimiçi bağlantılarla sınıf ortamlarının düzeni, programların takibi, içeriklerin kullanımı hakkında velilerimiz ile düzenli bilgi paylaşımlarında bulundular. Dijital uygulamaları kullanma becerilerini geliştirmeleri için öğrencilerimizi düzenli eğitimlerle destekledik. Yeni birçok ders içeriği ve oyun hazırladık. Düşünme becerileri içeren sunular oluşturduk, sanal ortamda geziler planladık.
Yüz yüze eğitime geçtiğimiz pandemi döneminde de birçok yeni düzenleme gerçekleştirdik. Okul öncesi temelini oluşturan oyunla öğrenme, paylaşma, iş birliği gösterme, empati, sosyal ilişki ve iletişim kurma, problem çözme, duygularını ifade etme becerilerini geliştirmeye yönelik etkinlikleri sosyal mesafe kurallarına göre yeni düzenlemeler ve uygulamalarla planladık. Yeni normalde öğretmenlerimiz öğrencilerimizle gerek açık havada gerekse sınıflarda birçok çalışma yürüttüler.
Öğrencilerimizin ev ve okul arasındaki iletişim köprüsünün devamını sürdürmek için onların evden okula getirmek istedikleri ancak pandemi güvenliği nedeniylegetiremedikleri oyuncakları, evde yapmış oldukları faaliyetleri ve katılmış oldukları etkinlikleri içeren fotoğrafları veya hazırladıkları videoları içeren paylaşım zamanları planladık. Bilginin sahada ne işlerine yarayacağını görerek içselleştirdikleri rutin okul gezilerimizi sanal ortamda gerçekleştirdik. Velilerimizin çevrimiçi olarak katıldıkları canlı sunumlar, gösteriler ve etkinlikler organize ettik.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMU SEÇERKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
Çiğdem Yıldız: Hem eğitimci hem de anne babalar olarak bizler için de en kıymetli varlık olan çocuklarımızın eğitimi, en temel sorumluluklarımızdan birisi olduğu için okul seçimi fazlasıyla titizlendiğimiz konulardan biridir. Anaokulunda öğrencilerin güçlü yönlerinin keşfedilmesi ve bu yönlere odaklanılması, güçlendirilmesi gereken yönlerin de tespit edilip bu yönlerde bireysel olarak çalışmalar yürütülmesi etkili bir programın temelini oluşturur. Bu da uzman bir ekip tarafından profesyonelce yürütülmelidir. Dolayısıyla okuldaki herkesin mutlu, işini severek yapan, alan mezunu, yenilikçi ve kendini geliştiren bireylerden oluşması önemlidir. Anne baba olarak seçeceğiniz okulun temel değerleri ve vizyonunun da beklentiniz ile uyumlu olması, size güven vermesi ve ikna etmesi önemlidir. Bu noktada okulun hedefleri ile çocuğunuzun yaşamdaki duruşuna ilişkin beklentiniz örtüşüyor mu bunu araştırmalısınız. Seçeceğiniz okulun köklü bir geçmişe sahip olması sağlam bir kurum kültürü olduğunu ve gelecek yıllara emin adımlarla ilerlediğini gösterir. Bu ayrıcalık okul yaşamı boyunca çocuğunuzu takip edecektir. Son olarak okulların tanıtım günlerine katılmak, web sayfalarını incelemek, sosyal medya hesaplarını takip edip, yaptıkları etkinlikleri incelemek, mümkünse okulu ziyaret etmek, mevcut velilerinden referans almak sizlere okul profili hakkında önemli ölçüde fikir verecektir ancak bence okul seçimi noktasında öncelikle yola kendi eğitim felsefenizi ve nasıl bir eğitim modeline sıcak baktığınızı belirleyerek çıkmalısınız.
OKUL ÖNCESİ ÇAĞINDA EBEVEYNLERE ÖNERİLER
Okul öncesi eğitimde aileye düşen görev ve sorumluluklar neler? Okul öncesi seviyesinde çocukları olan ebeveynler, çocuklarıyla iletişim kurarken nelere dikkat etmeliler?
Özlem Katran Akarsu: Okul öncesi dönemin ilk 3 yılı çocukların anne ve babayı model aldıkları bir dönemdir. Bu dönemde çocuk anne ve babası ile girdiği iletişim ve ilişki sürecinde kazandığı davranışları pekiştirerek kalıcılaştırmaya başlar. Bu süreç çocuğun kimliğini oluşturmasında büyük önem taşır. Bu yaş döneminde ebeveynlerin çocukla iletişime geçmeden önce fiziksel olarak yanlarına gitmeleri, göz teması kurmaları, bir şey söylemeye başlarken çocuğa ismi ile hitap etmeleri, ses tonlarının yumuşak olması, çocuğun yaşına uygun, anlaşılır ve kısa konuşmalar yapmaları, çocuğun davranışlarının olumlu sonuçlarını kendisiyle paylaşmaları ve çocuğa karşı olumlu tutum sergilemeleri gerekir.
Anne ve babaların yönergeleri zamanında ve net ifade etmeleri, tutarlı olmaları, çocuğun davranışları ve duygularına göre fikir değiştirmemeleri, çocuğun kendisini ifade edebilmesi için fırsatlar sunmaları karşılıklı iletişim için önem taşır.
Günümüz ebeveynleri iyi niyetle yaklaştıklarını düşünerek çocukları için her şeyi yapmaları gerektiğine inanır ve onların davranışlarından kendilerini sorumlu hissederler. Yemeğinden giyimine, ev ödevlerinden hobi ve arkadaş seçimlerine kadar, çocuk adına her şeye karar verme eğilimindedirler. Çünkü onlara göre çocukların davranışları kendi anne babalıklarının yeterliliğini yansıtır. Ancak bu şekilde çocuklarını yaşantılarının sonuçlardan korudukları için istemeden de olsa onların öz güvenleri ve bağımsızlıkları ile ilgili geleceğe yönelik istenmeyen sonuçlar oluşturabilirler. Ebeveynlerin bu süreçte çocuklarına bol bol sorumluluk vermeleri, yaptıkları hatalar üzerine yaptırım yöntemleri seçmeden, çocuğun davranışlarının sonucu ile ilgili süreç ve yaşanan durum hakkında küçük sohbet ortamları oluşturmaları, yapılan yanlışlar üzerinde kendi çözümlerini bulmaları ile ilgili onları teşvik etmeleri önemlidir. Bu konuşmalarda çocuklarının duygularını ifade etmesini desteklemek, sorgulayıcı yaklaşımda olmadan iletişimde olmak önemlidir.
Çocukların okula başladığı andan itibaren tüm okul yaşantısı boyunca ailelerin okul ile iş birliği içerisinde hareket etmeleri, okuldan gelen çocuk gelişimi ve eğitimi ile ilgili uzmanlığı ve tecrübesi olan eğitimciler tarafından yapılan yönlendirme ve önerileri dikkate almaları, güven duymaları, okul ile düzenli olarak iletişimde kalmaları hayat başarısı yüksek bir insan yetiştirmek için gereken önemli unsurlardır.
Son Güncelleme: Cumartesi, 24 Nisan 2021 11:06
Gösterim: 2186
Kadınların yaşadığı en büyük sorunu , 'Şiddet'. İkinci sırada ‘işsizlik', üçüncü sırada “eşitsizlik” dördüncü sırada ise ‘eğitimsizlik’ olarak sıralayan Vatan Eğitim Kurumları Basın Ekspres Kampüsü Anaokul - İlkokul Müdürü Nihal Can, "Kadınlar, ne yazık ki sadece "kadın" olmaktan kaynaklı, sosyal, siyasal ve ekonomik olarak, her dönem ve pek çok toplumda, en dezavantajlı kesimlerinden birini oluşturuyorlar." diye konuştu.
Nihal Hanım öncelikle eğitimde kadın yönetici olmanın avantaj ve dezavantajları hakkında düşüncelerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Eğitim bir milletin en temel ve vazgeçilmez unsuru olmakla birlikte dinamik özelliğiyle ön plana çıkmakta ve önemini korumaktadır. Gelişmiş ülkelerin yapısal olarak vazgeçilmez ögesi olan eğitim gelişmekte olan ülkelerin de üzerinde önemle durduğu bir konudur. 2000’li yıllardan sonra dünya daha süratli bir şekilde dönüşüm ve değişim süreci içine girmiştir. Bu değişimler ve dönüşümlerden en çok eğitim etkilenmekte ve bu değişim ve dönüşümü en fazla etkileyen de yine eğitimdir. Eğitim cinsiyet farklılığı gözetmeksizin her bireyin temel hakkı olarak kabul görmüş durumdadır. Bu anlamda dünya nüfusunun yaklaşık olarak %50’sini oluşturan kadınların eğitimi ve toplumsal hayata katılımı büyük önem arz etmektedir.
Bir kadının hayatın insan eliyle kurgulanmış hiçbir alanında avantajlı olduğunu sanmıyorum. Benim bulunduğum sektörde de durum farklı değil.
Toplumsal hayat, dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de erkek eliyle şekilleniyor. Bu da ister istemez, rekabetin doğasına erkek lehine bir anlayışın ve önyargının oluşmasına hizmet ediyor. Bunun birçok nedeni var ama basit bir örnekle bu 'haksız' rekabet ortamını açıklamaya çalışayım. Yöneticilik, ister istemez apaçık rekabetin ve zaman zaman mücadelelerin yaşandığı bir alan. Öte yandan uzun saatler mesai gerektiren bir pozisyon. Ancak kadının günlük hayatı, işinden ibaret değil ki! O hem evini çekip çeviren hem anne olan, bu vasfını ve sorumluluğunu ömür boyu sürdürmek zorunda olan birisi. Erkek yönetici, istisnalar dışında işinden evine döner, işin dışındaki hayatı annesi ya da eşi tarafından çoktan dizayn edilmiştir. Oysa kadının işi kadar önemli olan bir diğer uğraşı da işinden evine döndüğünde başlar. O ev denilen küçük fabrikada sayısız iş ve emek üretilir. Bu emeğin çok büyük bir bölümünden erkeğin haberi bile olmaz. Çalışan kadın bu işleri üretedursun, erkek çoktan aktif dinlenmeye geçmiştir. O geç gelecektir, arkadaşıyla buluşacaktır, yemeği o gün dışarıda yiyecektir. Ancak aynı saatlerde çalışan kadın, eviyle, çocuğuyla ilgilenmek, onların ihtiyaçlarını karşılamak durumundadır. Yıllar boyunca sosyal düzen böyle devam ediyorsa kadın yöneticinin ne gibi bir avantajı olabilir ki!
Öte yandan hep yakınılan bir şeydir ve genellikle doğrudur da: Kadınlar daha az ücret alır... Kariyer yükselişinde daha büyük engellerle karşılaşır. İş ortamında hakkını savunma noktasında daha kırılgan davranışlar sergilerler. Ama yine de istisnai durum için bir parantez açmalıyım. Çok nadiren de olsa bütün bunların böyle ilerlemediği aileler, evler ve işyerleri de vardır.
EĞİTİM KADINLARIN DOĞASINA DAHA UYGUN
Siz eğitim sektörünü neden tercih ettiniz?
Bu soruya kendi adıma cevap versem de eğitim sektöründe sayısız kadın öğretmen ve yöneticinin hislerine tercüman olurum diye düşünüyorum. Kadının bir anne ya da anne adayı olarak çocuklarla kurduğu dolaysız ilişki, eğitim sektöründeki varlık nedenini de açıklamaktadır. Kadınlar, eğiticiliği, öğretmenliği daha çok seviyorlar. Çünkü bu onların doğasına, şefkatli ve sabırlı yapısına daha uygun bir iş. Belki bir önceki soruya bir farklı cevap da olabilir bu durum. Kadınların çocuklarla kurduğu dolaysız, görece daha sevgi dolu ilişki, onların eğitim sektöründeki tek avantajı gibi görülebilir.
İş yaşamında ne türden zorluklar yaşadınız? Bu engelleri nasıl aştınız?
Uzun yıllardır aynı kurumda çalışıyorum. Bunun nedenlerinden biri de bana bir kadın yönetici olarak anlayışlı davranılması ve zaman zaman destek olunmasıdır. Ama her kurumda böyle olmadığını, kadın yöneticilerin iş hayatı dışındaki süreçleri yönetirken çok ciddi sorunlar yaşadığını, aile düzenlerinin bozulduğunu, çocuklarına ve ailenin diğer fertlerine 'yeterince' zaman ayıramadıklarını, bütün bunlar yüzünden birçok sıkıntı yaşayıp, suçlandıklarını ya da suçluluk duyduklarını biliyorum.
TEKNOLOJİ ÇALIŞAN KADINLARIN ÖNÜNÜ AÇTI
Teknolojinin yarattığı imkanlar kadınların iş yaşamını nasıl etkiliyor?
Sanırım teknoloji, kadının toplumsal hayattaki varlığına önemli katkıda bulundu. Özellikle dijital teknoloji, iş ve üretim ortamını ofislere ve konforlu ortamlara taşıdı. Bu da kadınların o ortamlarda daha rahat meslek edinip çalışabilmesi, daha kolay iş talep edebilmesi anlamına geliyor. Bu anlamda teknoloji, çalışan kadınların önünü açtı diyebiliriz.
YÖNETİCİLİK STRESLİ BİR GÖREV
Diğer sektörlerle karşılaştırıldığında eğitim sektöründe yönetici olmanın zor ve kolay yanları neler?
Dışarıdan bakıldığında yönetici olmak daha az stresli bir iştir. Yöneticiler toplantı yaparlar, plan yaparlar, koordine ederler, yol gösterirler, karar alırlar. Üstelik yöneticilerin sahip oldukları ayrıcalıklar her çalışanı cezbeder.
Ama gerçekte durum dışarıdan göründüğü gibi değildir. Hangi kademede olursa olsun yöneticilik aynı anda birçok rolü üstlenmeyi gerektiren son derece stresli bir görevdir. Bir yönetici ne kadar sorumluluk alıp yükselirse, stresi de o kadar artar.
Eğitimden söz ettiğimizde ise çocuk ve gençlerin hayata hazırlanmasından söz ediyoruz. Kadın bunu zaten anne olarak yapıyor ve bu konuda tecrübeli. Öte yandan belki bu yatkınlık eğitim sektöründe kadını bir yönetici ve eğitmen olarak bir adım önde yapıyor. Öte yandan eğitim çok uzun vadeli ve müthiş sabır isteyen bir iş. Ben yine hayatın odağındaki kadının erkeğe nazaran daha sabırlı olduğunu, sabrın da eğitim sektöründe çok insani bir vasıf olduğunu biliyorum kıymetli bir şey olduğunu biliyorum.
KADINLAR 4 DUVARDAN KURTULMALI!
Türkiye'de kadınların öncelikli sorunları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu bağlamda neler yapılmalı?
Kadınlarının en büyük sorunu, 'Şiddet'. İkinci sırada ‘işsizlik', üçüncü sırada “eşitsizlik” dördüncü sırada ise ‘eğitimsizlik’ geliyor.
Bugün, altı buçuk milyarı aşan dünya nüfusunun yarısı kadındır. Kadınlar, ne yazık ki sadece "kadın" olmaktan kaynaklı, sosyal, siyasal ve ekonomik olarak, her dönem ve pek çok toplumda, en dezavantajlı kesimlerinden birini oluşturuyorlar. Bu "dezavantajlılık" hali, "süreğen" olmasına karşın, kamuoyunun dikkatini ancak 8 Mart"larda kimi başlıklara çekmek mümkün olabiliyor.
Toplumun bir kesiminde çalışan kadına dair bir önyargı var. Nedir o ön yargı? Kadının varlık nedenini evin dört duvarları içinde hapsetmek. Bunu el birliğiyle çözersek kadınlar diğer sorunların üstesinden kolayca gelecektir.
“Kadının iş hayatındaki rolünün ve payının artması her şeyden önce ideolojik, siyasi ve sosyal tercihlerle ve kabullerle ilgilidir. Ülkemizde hala kızlarını okutup bir meslek sahibi yapmak istemeyen, annesini, eşini, kız kardeşini eve hapsetmek isteyen kesimler vardır ve bu kesimler öyle marjinal bir orandan ibaret değildir. Bu direnç kırılmadığı sürece sadece eğitim sektöründe değil, toplumsal hayatın hiçbir alanında kadınlar layığıyla yer alamazlar.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Kadınların yaşadığı en büyük sorunu , 'Şiddet'. İkinci sırada ‘işsizlik', üçüncü sırada “eşitsizlik” dördüncü sırada ise ‘eğitimsizlik’ olarak sıralayan Vatan Eğitim Kurumları Basın Ekspres Kampüsü Anaokul - İlkokul Müdürü Nihal Can, "Kadınlar, ne yazık ki sadece "kadın" olmaktan kaynaklı, sosyal, siyasal ve ekonomik olarak, her dönem ve pek çok toplumda, en dezavantajlı kesimlerinden birini oluşturuyorlar." diye konuştu.
Nihal Hanım öncelikle eğitimde kadın yönetici olmanın avantaj ve dezavantajları hakkında düşüncelerinizi bizimle paylaşabilir misiniz?
Eğitim bir milletin en temel ve vazgeçilmez unsuru olmakla birlikte dinamik özelliğiyle ön plana çıkmakta ve önemini korumaktadır. Gelişmiş ülkelerin yapısal olarak vazgeçilmez ögesi olan eğitim gelişmekte olan ülkelerin de üzerinde önemle durduğu bir konudur. 2000’li yıllardan sonra dünya daha süratli bir şekilde dönüşüm ve değişim süreci içine girmiştir. Bu değişimler ve dönüşümlerden en çok eğitim etkilenmekte ve bu değişim ve dönüşümü en fazla etkileyen de yine eğitimdir. Eğitim cinsiyet farklılığı gözetmeksizin her bireyin temel hakkı olarak kabul görmüş durumdadır. Bu anlamda dünya nüfusunun yaklaşık olarak %50’sini oluşturan kadınların eğitimi ve toplumsal hayata katılımı büyük önem arz etmektedir.
Bir kadının hayatın insan eliyle kurgulanmış hiçbir alanında avantajlı olduğunu sanmıyorum. Benim bulunduğum sektörde de durum farklı değil.
Toplumsal hayat, dünyanın her yerinde olduğu gibi ülkemizde de erkek eliyle şekilleniyor. Bu da ister istemez, rekabetin doğasına erkek lehine bir anlayışın ve önyargının oluşmasına hizmet ediyor. Bunun birçok nedeni var ama basit bir örnekle bu 'haksız' rekabet ortamını açıklamaya çalışayım. Yöneticilik, ister istemez apaçık rekabetin ve zaman zaman mücadelelerin yaşandığı bir alan. Öte yandan uzun saatler mesai gerektiren bir pozisyon. Ancak kadının günlük hayatı, işinden ibaret değil ki! O hem evini çekip çeviren hem anne olan, bu vasfını ve sorumluluğunu ömür boyu sürdürmek zorunda olan birisi. Erkek yönetici, istisnalar dışında işinden evine döner, işin dışındaki hayatı annesi ya da eşi tarafından çoktan dizayn edilmiştir. Oysa kadının işi kadar önemli olan bir diğer uğraşı da işinden evine döndüğünde başlar. O ev denilen küçük fabrikada sayısız iş ve emek üretilir. Bu emeğin çok büyük bir bölümünden erkeğin haberi bile olmaz. Çalışan kadın bu işleri üretedursun, erkek çoktan aktif dinlenmeye geçmiştir. O geç gelecektir, arkadaşıyla buluşacaktır, yemeği o gün dışarıda yiyecektir. Ancak aynı saatlerde çalışan kadın, eviyle, çocuğuyla ilgilenmek, onların ihtiyaçlarını karşılamak durumundadır. Yıllar boyunca sosyal düzen böyle devam ediyorsa kadın yöneticinin ne gibi bir avantajı olabilir ki!
Öte yandan hep yakınılan bir şeydir ve genellikle doğrudur da: Kadınlar daha az ücret alır... Kariyer yükselişinde daha büyük engellerle karşılaşır. İş ortamında hakkını savunma noktasında daha kırılgan davranışlar sergilerler. Ama yine de istisnai durum için bir parantez açmalıyım. Çok nadiren de olsa bütün bunların böyle ilerlemediği aileler, evler ve işyerleri de vardır.
EĞİTİM KADINLARIN DOĞASINA DAHA UYGUN
Siz eğitim sektörünü neden tercih ettiniz?
Bu soruya kendi adıma cevap versem de eğitim sektöründe sayısız kadın öğretmen ve yöneticinin hislerine tercüman olurum diye düşünüyorum. Kadının bir anne ya da anne adayı olarak çocuklarla kurduğu dolaysız ilişki, eğitim sektöründeki varlık nedenini de açıklamaktadır. Kadınlar, eğiticiliği, öğretmenliği daha çok seviyorlar. Çünkü bu onların doğasına, şefkatli ve sabırlı yapısına daha uygun bir iş. Belki bir önceki soruya bir farklı cevap da olabilir bu durum. Kadınların çocuklarla kurduğu dolaysız, görece daha sevgi dolu ilişki, onların eğitim sektöründeki tek avantajı gibi görülebilir.
İş yaşamında ne türden zorluklar yaşadınız? Bu engelleri nasıl aştınız?
Uzun yıllardır aynı kurumda çalışıyorum. Bunun nedenlerinden biri de bana bir kadın yönetici olarak anlayışlı davranılması ve zaman zaman destek olunmasıdır. Ama her kurumda böyle olmadığını, kadın yöneticilerin iş hayatı dışındaki süreçleri yönetirken çok ciddi sorunlar yaşadığını, aile düzenlerinin bozulduğunu, çocuklarına ve ailenin diğer fertlerine 'yeterince' zaman ayıramadıklarını, bütün bunlar yüzünden birçok sıkıntı yaşayıp, suçlandıklarını ya da suçluluk duyduklarını biliyorum.
TEKNOLOJİ ÇALIŞAN KADINLARIN ÖNÜNÜ AÇTI
Teknolojinin yarattığı imkanlar kadınların iş yaşamını nasıl etkiliyor?
Sanırım teknoloji, kadının toplumsal hayattaki varlığına önemli katkıda bulundu. Özellikle dijital teknoloji, iş ve üretim ortamını ofislere ve konforlu ortamlara taşıdı. Bu da kadınların o ortamlarda daha rahat meslek edinip çalışabilmesi, daha kolay iş talep edebilmesi anlamına geliyor. Bu anlamda teknoloji, çalışan kadınların önünü açtı diyebiliriz.
YÖNETİCİLİK STRESLİ BİR GÖREV
Diğer sektörlerle karşılaştırıldığında eğitim sektöründe yönetici olmanın zor ve kolay yanları neler?
Dışarıdan bakıldığında yönetici olmak daha az stresli bir iştir. Yöneticiler toplantı yaparlar, plan yaparlar, koordine ederler, yol gösterirler, karar alırlar. Üstelik yöneticilerin sahip oldukları ayrıcalıklar her çalışanı cezbeder.
Ama gerçekte durum dışarıdan göründüğü gibi değildir. Hangi kademede olursa olsun yöneticilik aynı anda birçok rolü üstlenmeyi gerektiren son derece stresli bir görevdir. Bir yönetici ne kadar sorumluluk alıp yükselirse, stresi de o kadar artar.
Eğitimden söz ettiğimizde ise çocuk ve gençlerin hayata hazırlanmasından söz ediyoruz. Kadın bunu zaten anne olarak yapıyor ve bu konuda tecrübeli. Öte yandan belki bu yatkınlık eğitim sektöründe kadını bir yönetici ve eğitmen olarak bir adım önde yapıyor. Öte yandan eğitim çok uzun vadeli ve müthiş sabır isteyen bir iş. Ben yine hayatın odağındaki kadının erkeğe nazaran daha sabırlı olduğunu, sabrın da eğitim sektöründe çok insani bir vasıf olduğunu biliyorum kıymetli bir şey olduğunu biliyorum.
KADINLAR 4 DUVARDAN KURTULMALI!
Türkiye'de kadınların öncelikli sorunları hakkında ne düşünüyorsunuz? Bu bağlamda neler yapılmalı?
Kadınlarının en büyük sorunu, 'Şiddet'. İkinci sırada ‘işsizlik', üçüncü sırada “eşitsizlik” dördüncü sırada ise ‘eğitimsizlik’ geliyor.
Bugün, altı buçuk milyarı aşan dünya nüfusunun yarısı kadındır. Kadınlar, ne yazık ki sadece "kadın" olmaktan kaynaklı, sosyal, siyasal ve ekonomik olarak, her dönem ve pek çok toplumda, en dezavantajlı kesimlerinden birini oluşturuyorlar. Bu "dezavantajlılık" hali, "süreğen" olmasına karşın, kamuoyunun dikkatini ancak 8 Mart"larda kimi başlıklara çekmek mümkün olabiliyor.
Toplumun bir kesiminde çalışan kadına dair bir önyargı var. Nedir o ön yargı? Kadının varlık nedenini evin dört duvarları içinde hapsetmek. Bunu el birliğiyle çözersek kadınlar diğer sorunların üstesinden kolayca gelecektir.
“Kadının iş hayatındaki rolünün ve payının artması her şeyden önce ideolojik, siyasi ve sosyal tercihlerle ve kabullerle ilgilidir. Ülkemizde hala kızlarını okutup bir meslek sahibi yapmak istemeyen, annesini, eşini, kız kardeşini eve hapsetmek isteyen kesimler vardır ve bu kesimler öyle marjinal bir orandan ibaret değildir. Bu direnç kırılmadığı sürece sadece eğitim sektöründe değil, toplumsal hayatın hiçbir alanında kadınlar layığıyla yer alamazlar.”
Son Güncelleme: Cuma, 19 Mart 2021 12:03
Gösterim: 1907
Okul öncesi öğrencilerini yeni normale hızla adapte olabilmeleri için farklı projeleri hayata geçirdiklerini beliren İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Okullar Koordinatörü Biriz Kutoğlu, “Anaokulu ve 1. sınıf öğrencilerimizde farkındalık oluşturmak adına özel bir proje hazırladık. Bilingual - Çift Dilli Eğitim Sistemimize uygun olarak hazırlanan projemiz “Clean Team”, özel görevlere sahip 4 ayrı kahramanın hikayelerinden oluşuyor.” diye konuştu.
Covid-19 nedeniyle okul öncesi eğitimde neler değişti? Ne tür uygulamalar yaptınız?
Anaokulu öğrencilerimiz Eylül ayından bu yana kampüslerde yüz yüze eğitim görüyor. Bu sürecin başlangıcından itibaren, yeni normale hazırlık aşamalarımızda pek çok farklı proje hayata geçirdik. Amacımız, öğrencilerimizin bu sürece yani yeni normale kolay adapte olmalarını sağlamaktı. Anaokulu ve 1. sınıf öğrencilerimizde farkındalık oluşturmak adına özel bir proje hazırladık. Bilingual - Çift Dilli Eğitim Sistemimize uygun olarak hazırlanan projemiz “Clean Team”, özel görevlere sahip 4 ayrı kahramanın hikayelerinden oluşuyordu. Sosyal mesafe ve hijyen kurallarını öğrencilerimizin günlük okul yaşamına dahil ettik. “Mr.Safety”, “Miss Mask”, “Miss Wash” ve “Mr. Space”I “gün içinde okulun her yerinde görmek mümkün. Bu çizgi karakterimizin her birinin ayrı görevleri var. Öğrencilerimiz, “Clean Team”i hikayeler ve etkinlikler aracılığı ile tanıdılar.
Oyun, çocuklar için bir iletişim aracı. Eğitim sistemi gelişmiş ülkelere baktığımızda, “daha çok etkinlik ve daha çok oyun” mantığıyla hareket ettiklerini görüyoruz. Öğrencilerimiz için yeni normal düzende, oyun her zamanki gibi çok önemli. Bu dönemdeki fark oyunların temastan uzak hale gelmesi. Çocukların hem eğleneceği hem de okul yaşamına uyum sağlayacağı eğlenceli, temassız oyunlar hem sınıf içinde hem de açık alanlarda okul müfredatımız gereği oynanıyor.
Yüz yüze eğitime başlayan anaokulu ve 1.sınıf öğrencilerini her sabah bahçede öğretmenleri ve okul hemşiremiz karşılıyor. Ateş ölçümünün ardından, tüm öğrencilerimize gün boyu takacakları siperlikli şapkaları veriliyor.
Derse giren her öğretmen, alınan sağlık ve güvenlik önlemlerini öğrencilerle paylaşarak, okuldaki yeni yaşama dikkat çekti. Yüz yüze eğitim dönemi için Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın ön gördüğü tüm tedbirleri aldık.
Kampüs İçi Dolaşım
Okullarımızdaki sınıflar, bahçe, yemek salonu, tuvaletler, yönetici, ve öğretmen odaları arasındaki dolaşım seyreltilmiş biçimde düzenlendi. Sınıflarda öğrencilerimiz, sosyal mesafe kurallarına uygun ve tek kişilik masalarda eğitim alıyor. Her sınıfta dezenfektan bulunuyor. Tüm sınıflarda pencereler ders süresince açık. Sınıflar her dinlenme arasında dezenfekte ediliyor.
Temizlik Hizmetleri
Okulumuz, düzenli olarak gümüş iyon teknolojisi ile dezenfekte edilir. Koridorlar ve sınıflar düzenli olarak havalandırılır. Okulun kullanılan tüm alanlarındaki kapı kolları, prizler, yazı tahtaları, masalar ve sandalyeler, sınıflar, tuvaletler detaylı olarak günlük kullanım sırasında da silinerek steril hale getirilir.
Yemek Salonları
Öğrencilerimize, yemek salonlarımızda tek kullanımlık ambalajlar içinde servis yapılır. Yemek salonlarındaki masalar her bir öğrencimiz için şeffaf cam plastik separatörlerle bölündü. Öğrencilerimiz, bu sayede güvenli bir şekilde yemek yiyebiliyor. Yemek hizmetlerinde görevli personel maske, siperlik ve eldivenle öğrencilerimize hizmet veriyor.
Pandemi4 Modeli
Öğrencilerimiz, kampüsün her bölümünde 4 kişilik gruplara ayrılır.
Her öğrenci kendi grubundaki diğer 3 öğrenciyle teneffüslerde bahçede, kafeteryada ve yemek salonunda aynı grup içinde zaman geçirir.
Dinleme Aralarında El Yıkama Seansları
Her dinlenme arasında öğrencilerimiz, öğretmenleri eşliğinde ve hemşire gözetiminde su ve sabunla 30 saniyelik el yıkama seanslarına dahil oluyor. Gün içinde yapılan kahvaltılar ve öğle yemeğinden önce ve sonra öğrencilerimiz bu seanslara düzenli olarak katılıyor.
Okul öncesi eğitimde nasıl bir eğitim modeli uyguluyorsunuz?
Okul öncesi eğitimde çağdaş öğrenme tekniklerini kullanarak, yaşayarak öğrenme becerilerini geliştiren ve sonraki eğitim sürecine hazırlayan bir eğitim programı sunuyoruz. Yeni yüzyılın değişen gereksinimleri doğrultusunda, öğrencilere ulusal ve uluslararası ortamlarda gerekli olacak çağdaş bilgi, beceri ve davranışları kazandıran bir eğitim metoduyla öğrencilerimizi hayata hazırlıyoruz. Okul öncesi eğitim; en temel, en hassas ve üzerinde önemle durulması gereken eğitim aşamasıdır. Yaşam boyunca “kim olacağımız”, “nasıl davranacağımız” gibi olguların şekillendiği anaokulu eğitimini temelleri Kültür Koleji ve Kültür2000 Kolejinde çocuğun kişilik gelişimi üzerinde inşa edilmiştir. “karakter eğitimi” bu doğrultuda planlanmıştır. Anaokulunda kişiliğini şekillenen çocuklar sağlıklı büyümesine eşlik eden akademik donanımla mutlu, kendine güvenen birey olarak hayata atılmaya hazırlanır. İstanbul Kültür Eğitim Kurumlarında, okul öncesi eğitimde amaçlanan çocuğun kişilik gelişimidir. Süreç içinde zihinsel, sosyal, duygusal gelişime yönelik faaliyetler değerlendirilir.
Kültür Koleji, Kültür2000 Koleji Alkent ve Bahçeşehir Anaokullarında; görsel sanatlar, müzik, beden eğitimi, drama, satranç, modern dans, bale, İngilizce, İspanyolca, kodlama, keşif ve eğitim gezileri gibi etkinlikler düzenlenerek, öğrencilerin zihinsel, duygusal gelişiminin yanında fiziksel, bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimleri spor ve sanat faaliyetleri ile destekleniyor. Okul öncesi eğitim programımız, İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi Temel Eğitim Bölümü akademisyenlerinin desteği ile hazırlanmaktadır. Eğitim programı içeriği, öğrencilerin yaşamsal deneyimler yaşamalarına olanak sağlayan, bilimsel ve özgün bir eğitim programıdır. Hazırlanış aşamasında eklektik bir model oluşturulmuş, dünyadan başarılı örnekler kurumun temel eğitim yaklaşımlarına entegre edilmiştir. Programda, ilk deneyimlerin sadece akademik başarıya değil, yaşam başarısına odaklı olması gereğinden yola çıkılarak çocuğun bütünsel gelişimi hedeflenmiştir.
Okul öncesi eğitiminde eğitici oyun ve araçlar ile teknolojiden nasıl yararlanılmalı?
Günümüzde, eğitimde teknolojiden yararlanmak kaçınılmaz hale geldi. Teknolojik gelişmeler eğitimi etkileyerek, ayrılmaz bir parçası haline getirdi. okul öncesi çağı, teknolojinin de doğru kullanılmasını gerektirmektedir. Çocuklar teknolojiyle tanıştırılmalı, ancak doğru kullanılmasına önem verilmelidir. Okul öncesi eğitimde kullanılan teknoloji, çocukların gelişim özelliklerine uygun olmalı. Diğer önemli yan da uygulanan eğitim programlarıyla bütünleştirilmesi. Z Kuşağı için çağın sorunu ne yazık ki dijital bağımlılık. Kültür Koleji ve Kültür2000 Koleji Anaokullarında çocuklar “Dengeli Tablet Zamanı” ile günde 20 dakika tablet üzerinden kavram ve değerler eğitimini pekiştiriyor. 20 dakika ile sınırlı tablet programı çocuklara, teknolojiyi dengeli kullanma bilinci de aşılıyor. Geleceğin iletişim ve üretim teknolojisine hayat veren “kodlama” da “Kültür” anaokullarında başlı başına bir ders olarak işleniyor. Miniklerde ”kodlama” ve “algoritmik düşünme” dersleri ile dijital okur-yazarlık geliştiriliyor.
Okul öncesinde oyun ile öğrenmenin önemi nedir ve nasıl uygulanmalıdır? Bu konuda uygulamalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Oyun; çocuklara yaparak, yaşayarak öğrenme ortamları sunan, sosyal, duygusal, zihinsel ve fiziksel yönden gelişimini sağlayan, deneyim kazandıran, nesneleri kullanma, bedenini kontrol etme becerisi kazandırıp, hayal güçlerini geliştiren etkinliklerdir. Çocukluk yaşamının her döneminde oyun, en önemli uğraşlardan biridir. Oyun bir çocuk için hiçbir zaman boş zaman etkinliği değildir. Çocuk, oyuna sadece mutlu olmak veya oyalanmak için gereksinim duymaz. Oyun kişilik rollerinin provasının yapıldığı, yaşamın tecrübe edildiği bir etkinlik olarak görülmelidir. Anaokulu çocuğa, kendi hakkını korurken, paylaşmayı ve başkalarının özgürlüğünü zedelememeyi öğrenir. Çocukların karmaşık olayları, durumları, soyut kavramları anlamalarında en önemli araç olan oyunlar, onların yaratıcı düşünme ve duyusal alan becerilerinin gelişiminde de önemli bir etkiye sahiptir. Diğer yandan bir çocuk ancak oyun yoluyla kendini geliştirme imkânı bulur ve ilk deneyimlerini kazanır. Oyun, çocuğun uzmanlık alanıdır, bir problemi çözmesi için fırsattır. Oyunu, çocuğun kendini keşfetme ve geliştirme süreci ve eylemi olarak görürüz. Bu noktada en temel, en hassas ve üzerinde önemle durulması gereken eğitim aşamasıdır. Yaşam boyunca “kim olacağımız”, “nasıl davranacağımız” gibi olguların şekillendiği anaokulu eğitimini temelleri Kültür Koleji ve Kültür2000 Kolejinde çocuğun kişilik gelişimi üzerinde inşa edilmiştir. “Karakter eğitimi” bu doğrultuda planlanmıştır. Anaokulunda kişiliğini şekillenen çocuklar sağlıklı büyümesine eşlik eden akademik donanımla mutlu, kendine güvenen birey olarak hayata atılmaya hazırlanır.
ÇİFT DİLLİ - BILINGUAL EĞİTİM SİSTEMİ
Okul öncesinde yabancı dil eğitimi hangi yaşta başlamalı ve hangi yöntemler uygulanmalıdır?
Kültür Koleji ve Kültür2000 Koleji Anaokullarında, öğrencilerin İngilizce kullanma becerilerini en üst düzeye çıkarmayı amaçlayan yoğun bir İngilizce programı uygulanır. Öğrenciler, İngilizceyi profesyonel Türk ve yabancı eğitimciler liderliğinde, Bilingual Education System - Çift Dilli Eğitim Sistemi olarak adlandırılan eğitim sistemi ile öğrenmektedirler. Bu sistemde müfredat sınıf öğretmenleriyle eşgüdümlü olarak belirlenen temalar etrafında diğer dersler (disiplinler) ile işbirliği içinde yürütülür. Bilingual Education System - Çift Dilli Eğitim Sistemi ile öğrenciler;
• Kavramları hem ana dillerinde hem de İngilizce olarak öğrenirler.
• Öğrenme sürecini bütünsel olarak algılarlar.
• İngilizceyi yaparak, yaşayarak, duyarak, taklit ederek eğlenirken öğrenirler.
Kültür Koleji ve Kültür2000 Koleji Anaokulları Çift Dilli-Bilingual Eğitim Sistemi kapsamında 4 ve 5 yaş öğrencileri, yarım gün İngilizce yarım gün Türkçe eğitim görür. İngilizce, Türkçe kavramlar günlük yaşam akışı içinde bütünsel algılanır. Dersler Türk ve Uluslararası öğretmenlerle ilerler. İngilizce anlama ve konuşma temeli; müzik, beden eğitimi, görsel sanatlar ve kodlama gibi derslerde, eğlenceli etkinliklerle oluşturulur. Çocuklar şarkılar ve oyunlarla yaparak, yaşayarak ve taklit ederek, iki farklı düşünme becerisi geliştirir. Çoklu zeka kuramına göre her çocuğun ilgi ve yeteneklerine göre öğrenme ortamı farklılaştırılır. İngilizceyi içselleştiren çocuk öğrendiği ifadeleri günlük yaşamında kullanır.
Okul öncesi eğitimde aileye düşen görev ve sorumluluklar neler? Okul öncesi seviyesinde çocukları olan ebeveynler, çocuklarıyla iletişim kurarken nelere dikkat etmeliler?
Okul öncesi eğitim; çocukların zihinsel, bedensel, duygusal ve en önemlisi sosyal gelişimlerini sağlayan, onlara iyi alışkanlıklar ve davranışlar kazandıran, yeteneklerini tanımalarına ve onların gelişmesine yardımcı olan sistemli bir ortam içerisindeki eğitim dönemidir. Çocukların ilk 3 yaşta en etkili rol modeli anne ve babalarıdır. Onlarla girdiği etkileşim sonunda kazandığı davranış kalıplarını pekiştirerek kalıcılaştırması, etkileşim alanlarını genişletmesi için anaokulları en önemli paylaşım alanıdır. Çocuklar için akran iletişimi ve otorite iliskişi cok önemlidir ve bunun temelleri de okul öncesi dönemde atılır. Anaokuluna uyum sürecinde bir takım zorluklar yaşanabilir. Bu noktada yapılması gereken, ebeveynlerin kararlı ve tutarlı davranması, okul ile işbirliği içinde çocuğun okula uyumunu sağlamak için çaba sarf etmeleridir. 0-6 yaş grubu çocuklarla iletişim kurarken elbette bir yetişkinden beklenen iletişim becerilerini beklememek gerekir. Çocuklarla sağlıklı iletişim kurabilmenin ilk şartı dinlemektir. Anlamak için dinlemek gerekir. İyi şeyler söyleyebilmek için de iyi dinlemiş olmamız gerekir. Çocuğu anlamanın en iyi yolu, onun duygularını algılayarak hissedebilmek ve olayları onun gözleriyle onun durduğu yerden görebilmek, yani empati kurabilmektir. Çocukların da birey olduğu ve birey olarak farklı düşüncelere, duygulara sahip olabilecekleri unutmamak gerekiyor.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARINI SEÇERKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
* Okulu gezip, görüp öğretmenlerle tanıştıktan sonra cevaplamanız gereken en önemli soru şu: İçinize sindi mi? Mekan çok göz alıcı olabilir, önemi yok. Çocuğunuzun ihtiyacı olan, öncelikli olarak sevgi ve şefkatle sarmalanmaktır. Okulun her köşesinden, etrafta gördüğünüz miniklerden mutlu muydu? Yöneticilerin, öğretmenlerin, okulda görev yapan tüm personelin sevgisini ve şefkatini hissedebildiniz mi?
* “Benim çocuğumla ilgilenecek olan insanlar kimler? Eğitime nasıl bakıyorlar? ve en önemlisi onların eğitim anlayışı benim beklentilerimle örtüşüyor mu?” Bu soruları mutlaka yanıtlamaya çalışın.
* Bir kurum kimliği çok önemlidir. Köklü bir okul olmasına özen gösterin.
* Anaokulunda karşılaşacağı öğretmen, onun ilk öğretmeni, ilk rol modeli olacak, ona okulu ve öğrenmeyi ya gerçekten sevdirecek ya da sevdiremeyecektir. O halde o öğretmenin kimliği, eğitimi ve deneyimi anaokulu seçiminde önem vermeniz gereken diğer bir noktadır diyebiliriz.
* Okulun akademik programını inceleyin. Teknoloji kullanımı özellikle bu dönemde oldukça önemli… Z kuşağına uygun bir eğitim modeli olması gerekir.
* “Çocukların sosyal-duygusal alanda hızla geliştikleri bu dönemde öğretim kadar eğitime de önem veriyorlar mı?” “Programlarında yaş gruplarına, bale, dans, müzik, spor gibi branş çalışmalarına yer veriyorlar mı?” sorularına sizin güveninizi kazanacak cevaplar arayın.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Okul öncesi öğrencilerini yeni normale hızla adapte olabilmeleri için farklı projeleri hayata geçirdiklerini beliren İstanbul Kültür Eğitim Kurumları Okullar Koordinatörü Biriz Kutoğlu, “Anaokulu ve 1. sınıf öğrencilerimizde farkındalık oluşturmak adına özel bir proje hazırladık. Bilingual - Çift Dilli Eğitim Sistemimize uygun olarak hazırlanan projemiz “Clean Team”, özel görevlere sahip 4 ayrı kahramanın hikayelerinden oluşuyor.” diye konuştu.
Covid-19 nedeniyle okul öncesi eğitimde neler değişti? Ne tür uygulamalar yaptınız?
Anaokulu öğrencilerimiz Eylül ayından bu yana kampüslerde yüz yüze eğitim görüyor. Bu sürecin başlangıcından itibaren, yeni normale hazırlık aşamalarımızda pek çok farklı proje hayata geçirdik. Amacımız, öğrencilerimizin bu sürece yani yeni normale kolay adapte olmalarını sağlamaktı. Anaokulu ve 1. sınıf öğrencilerimizde farkındalık oluşturmak adına özel bir proje hazırladık. Bilingual - Çift Dilli Eğitim Sistemimize uygun olarak hazırlanan projemiz “Clean Team”, özel görevlere sahip 4 ayrı kahramanın hikayelerinden oluşuyordu. Sosyal mesafe ve hijyen kurallarını öğrencilerimizin günlük okul yaşamına dahil ettik. “Mr.Safety”, “Miss Mask”, “Miss Wash” ve “Mr. Space”I “gün içinde okulun her yerinde görmek mümkün. Bu çizgi karakterimizin her birinin ayrı görevleri var. Öğrencilerimiz, “Clean Team”i hikayeler ve etkinlikler aracılığı ile tanıdılar.
Oyun, çocuklar için bir iletişim aracı. Eğitim sistemi gelişmiş ülkelere baktığımızda, “daha çok etkinlik ve daha çok oyun” mantığıyla hareket ettiklerini görüyoruz. Öğrencilerimiz için yeni normal düzende, oyun her zamanki gibi çok önemli. Bu dönemdeki fark oyunların temastan uzak hale gelmesi. Çocukların hem eğleneceği hem de okul yaşamına uyum sağlayacağı eğlenceli, temassız oyunlar hem sınıf içinde hem de açık alanlarda okul müfredatımız gereği oynanıyor.
Yüz yüze eğitime başlayan anaokulu ve 1.sınıf öğrencilerini her sabah bahçede öğretmenleri ve okul hemşiremiz karşılıyor. Ateş ölçümünün ardından, tüm öğrencilerimize gün boyu takacakları siperlikli şapkaları veriliyor.
Derse giren her öğretmen, alınan sağlık ve güvenlik önlemlerini öğrencilerle paylaşarak, okuldaki yeni yaşama dikkat çekti. Yüz yüze eğitim dönemi için Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı’nın ön gördüğü tüm tedbirleri aldık.
Kampüs İçi Dolaşım
Okullarımızdaki sınıflar, bahçe, yemek salonu, tuvaletler, yönetici, ve öğretmen odaları arasındaki dolaşım seyreltilmiş biçimde düzenlendi. Sınıflarda öğrencilerimiz, sosyal mesafe kurallarına uygun ve tek kişilik masalarda eğitim alıyor. Her sınıfta dezenfektan bulunuyor. Tüm sınıflarda pencereler ders süresince açık. Sınıflar her dinlenme arasında dezenfekte ediliyor.
Temizlik Hizmetleri
Okulumuz, düzenli olarak gümüş iyon teknolojisi ile dezenfekte edilir. Koridorlar ve sınıflar düzenli olarak havalandırılır. Okulun kullanılan tüm alanlarındaki kapı kolları, prizler, yazı tahtaları, masalar ve sandalyeler, sınıflar, tuvaletler detaylı olarak günlük kullanım sırasında da silinerek steril hale getirilir.
Yemek Salonları
Öğrencilerimize, yemek salonlarımızda tek kullanımlık ambalajlar içinde servis yapılır. Yemek salonlarındaki masalar her bir öğrencimiz için şeffaf cam plastik separatörlerle bölündü. Öğrencilerimiz, bu sayede güvenli bir şekilde yemek yiyebiliyor. Yemek hizmetlerinde görevli personel maske, siperlik ve eldivenle öğrencilerimize hizmet veriyor.
Pandemi4 Modeli
Öğrencilerimiz, kampüsün her bölümünde 4 kişilik gruplara ayrılır.
Her öğrenci kendi grubundaki diğer 3 öğrenciyle teneffüslerde bahçede, kafeteryada ve yemek salonunda aynı grup içinde zaman geçirir.
Dinleme Aralarında El Yıkama Seansları
Her dinlenme arasında öğrencilerimiz, öğretmenleri eşliğinde ve hemşire gözetiminde su ve sabunla 30 saniyelik el yıkama seanslarına dahil oluyor. Gün içinde yapılan kahvaltılar ve öğle yemeğinden önce ve sonra öğrencilerimiz bu seanslara düzenli olarak katılıyor.
Okul öncesi eğitimde nasıl bir eğitim modeli uyguluyorsunuz?
Okul öncesi eğitimde çağdaş öğrenme tekniklerini kullanarak, yaşayarak öğrenme becerilerini geliştiren ve sonraki eğitim sürecine hazırlayan bir eğitim programı sunuyoruz. Yeni yüzyılın değişen gereksinimleri doğrultusunda, öğrencilere ulusal ve uluslararası ortamlarda gerekli olacak çağdaş bilgi, beceri ve davranışları kazandıran bir eğitim metoduyla öğrencilerimizi hayata hazırlıyoruz. Okul öncesi eğitim; en temel, en hassas ve üzerinde önemle durulması gereken eğitim aşamasıdır. Yaşam boyunca “kim olacağımız”, “nasıl davranacağımız” gibi olguların şekillendiği anaokulu eğitimini temelleri Kültür Koleji ve Kültür2000 Kolejinde çocuğun kişilik gelişimi üzerinde inşa edilmiştir. “karakter eğitimi” bu doğrultuda planlanmıştır. Anaokulunda kişiliğini şekillenen çocuklar sağlıklı büyümesine eşlik eden akademik donanımla mutlu, kendine güvenen birey olarak hayata atılmaya hazırlanır. İstanbul Kültür Eğitim Kurumlarında, okul öncesi eğitimde amaçlanan çocuğun kişilik gelişimidir. Süreç içinde zihinsel, sosyal, duygusal gelişime yönelik faaliyetler değerlendirilir.
Kültür Koleji, Kültür2000 Koleji Alkent ve Bahçeşehir Anaokullarında; görsel sanatlar, müzik, beden eğitimi, drama, satranç, modern dans, bale, İngilizce, İspanyolca, kodlama, keşif ve eğitim gezileri gibi etkinlikler düzenlenerek, öğrencilerin zihinsel, duygusal gelişiminin yanında fiziksel, bilişsel, sosyal ve duygusal gelişimleri spor ve sanat faaliyetleri ile destekleniyor. Okul öncesi eğitim programımız, İstanbul Kültür Üniversitesi Eğitim Fakültesi Temel Eğitim Bölümü akademisyenlerinin desteği ile hazırlanmaktadır. Eğitim programı içeriği, öğrencilerin yaşamsal deneyimler yaşamalarına olanak sağlayan, bilimsel ve özgün bir eğitim programıdır. Hazırlanış aşamasında eklektik bir model oluşturulmuş, dünyadan başarılı örnekler kurumun temel eğitim yaklaşımlarına entegre edilmiştir. Programda, ilk deneyimlerin sadece akademik başarıya değil, yaşam başarısına odaklı olması gereğinden yola çıkılarak çocuğun bütünsel gelişimi hedeflenmiştir.
Okul öncesi eğitiminde eğitici oyun ve araçlar ile teknolojiden nasıl yararlanılmalı?
Günümüzde, eğitimde teknolojiden yararlanmak kaçınılmaz hale geldi. Teknolojik gelişmeler eğitimi etkileyerek, ayrılmaz bir parçası haline getirdi. okul öncesi çağı, teknolojinin de doğru kullanılmasını gerektirmektedir. Çocuklar teknolojiyle tanıştırılmalı, ancak doğru kullanılmasına önem verilmelidir. Okul öncesi eğitimde kullanılan teknoloji, çocukların gelişim özelliklerine uygun olmalı. Diğer önemli yan da uygulanan eğitim programlarıyla bütünleştirilmesi. Z Kuşağı için çağın sorunu ne yazık ki dijital bağımlılık. Kültür Koleji ve Kültür2000 Koleji Anaokullarında çocuklar “Dengeli Tablet Zamanı” ile günde 20 dakika tablet üzerinden kavram ve değerler eğitimini pekiştiriyor. 20 dakika ile sınırlı tablet programı çocuklara, teknolojiyi dengeli kullanma bilinci de aşılıyor. Geleceğin iletişim ve üretim teknolojisine hayat veren “kodlama” da “Kültür” anaokullarında başlı başına bir ders olarak işleniyor. Miniklerde ”kodlama” ve “algoritmik düşünme” dersleri ile dijital okur-yazarlık geliştiriliyor.
Okul öncesinde oyun ile öğrenmenin önemi nedir ve nasıl uygulanmalıdır? Bu konuda uygulamalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Oyun; çocuklara yaparak, yaşayarak öğrenme ortamları sunan, sosyal, duygusal, zihinsel ve fiziksel yönden gelişimini sağlayan, deneyim kazandıran, nesneleri kullanma, bedenini kontrol etme becerisi kazandırıp, hayal güçlerini geliştiren etkinliklerdir. Çocukluk yaşamının her döneminde oyun, en önemli uğraşlardan biridir. Oyun bir çocuk için hiçbir zaman boş zaman etkinliği değildir. Çocuk, oyuna sadece mutlu olmak veya oyalanmak için gereksinim duymaz. Oyun kişilik rollerinin provasının yapıldığı, yaşamın tecrübe edildiği bir etkinlik olarak görülmelidir. Anaokulu çocuğa, kendi hakkını korurken, paylaşmayı ve başkalarının özgürlüğünü zedelememeyi öğrenir. Çocukların karmaşık olayları, durumları, soyut kavramları anlamalarında en önemli araç olan oyunlar, onların yaratıcı düşünme ve duyusal alan becerilerinin gelişiminde de önemli bir etkiye sahiptir. Diğer yandan bir çocuk ancak oyun yoluyla kendini geliştirme imkânı bulur ve ilk deneyimlerini kazanır. Oyun, çocuğun uzmanlık alanıdır, bir problemi çözmesi için fırsattır. Oyunu, çocuğun kendini keşfetme ve geliştirme süreci ve eylemi olarak görürüz. Bu noktada en temel, en hassas ve üzerinde önemle durulması gereken eğitim aşamasıdır. Yaşam boyunca “kim olacağımız”, “nasıl davranacağımız” gibi olguların şekillendiği anaokulu eğitimini temelleri Kültür Koleji ve Kültür2000 Kolejinde çocuğun kişilik gelişimi üzerinde inşa edilmiştir. “Karakter eğitimi” bu doğrultuda planlanmıştır. Anaokulunda kişiliğini şekillenen çocuklar sağlıklı büyümesine eşlik eden akademik donanımla mutlu, kendine güvenen birey olarak hayata atılmaya hazırlanır.
ÇİFT DİLLİ - BILINGUAL EĞİTİM SİSTEMİ
Okul öncesinde yabancı dil eğitimi hangi yaşta başlamalı ve hangi yöntemler uygulanmalıdır?
Kültür Koleji ve Kültür2000 Koleji Anaokullarında, öğrencilerin İngilizce kullanma becerilerini en üst düzeye çıkarmayı amaçlayan yoğun bir İngilizce programı uygulanır. Öğrenciler, İngilizceyi profesyonel Türk ve yabancı eğitimciler liderliğinde, Bilingual Education System - Çift Dilli Eğitim Sistemi olarak adlandırılan eğitim sistemi ile öğrenmektedirler. Bu sistemde müfredat sınıf öğretmenleriyle eşgüdümlü olarak belirlenen temalar etrafında diğer dersler (disiplinler) ile işbirliği içinde yürütülür. Bilingual Education System - Çift Dilli Eğitim Sistemi ile öğrenciler;
• Kavramları hem ana dillerinde hem de İngilizce olarak öğrenirler.
• Öğrenme sürecini bütünsel olarak algılarlar.
• İngilizceyi yaparak, yaşayarak, duyarak, taklit ederek eğlenirken öğrenirler.
Kültür Koleji ve Kültür2000 Koleji Anaokulları Çift Dilli-Bilingual Eğitim Sistemi kapsamında 4 ve 5 yaş öğrencileri, yarım gün İngilizce yarım gün Türkçe eğitim görür. İngilizce, Türkçe kavramlar günlük yaşam akışı içinde bütünsel algılanır. Dersler Türk ve Uluslararası öğretmenlerle ilerler. İngilizce anlama ve konuşma temeli; müzik, beden eğitimi, görsel sanatlar ve kodlama gibi derslerde, eğlenceli etkinliklerle oluşturulur. Çocuklar şarkılar ve oyunlarla yaparak, yaşayarak ve taklit ederek, iki farklı düşünme becerisi geliştirir. Çoklu zeka kuramına göre her çocuğun ilgi ve yeteneklerine göre öğrenme ortamı farklılaştırılır. İngilizceyi içselleştiren çocuk öğrendiği ifadeleri günlük yaşamında kullanır.
Okul öncesi eğitimde aileye düşen görev ve sorumluluklar neler? Okul öncesi seviyesinde çocukları olan ebeveynler, çocuklarıyla iletişim kurarken nelere dikkat etmeliler?
Okul öncesi eğitim; çocukların zihinsel, bedensel, duygusal ve en önemlisi sosyal gelişimlerini sağlayan, onlara iyi alışkanlıklar ve davranışlar kazandıran, yeteneklerini tanımalarına ve onların gelişmesine yardımcı olan sistemli bir ortam içerisindeki eğitim dönemidir. Çocukların ilk 3 yaşta en etkili rol modeli anne ve babalarıdır. Onlarla girdiği etkileşim sonunda kazandığı davranış kalıplarını pekiştirerek kalıcılaştırması, etkileşim alanlarını genişletmesi için anaokulları en önemli paylaşım alanıdır. Çocuklar için akran iletişimi ve otorite iliskişi cok önemlidir ve bunun temelleri de okul öncesi dönemde atılır. Anaokuluna uyum sürecinde bir takım zorluklar yaşanabilir. Bu noktada yapılması gereken, ebeveynlerin kararlı ve tutarlı davranması, okul ile işbirliği içinde çocuğun okula uyumunu sağlamak için çaba sarf etmeleridir. 0-6 yaş grubu çocuklarla iletişim kurarken elbette bir yetişkinden beklenen iletişim becerilerini beklememek gerekir. Çocuklarla sağlıklı iletişim kurabilmenin ilk şartı dinlemektir. Anlamak için dinlemek gerekir. İyi şeyler söyleyebilmek için de iyi dinlemiş olmamız gerekir. Çocuğu anlamanın en iyi yolu, onun duygularını algılayarak hissedebilmek ve olayları onun gözleriyle onun durduğu yerden görebilmek, yani empati kurabilmektir. Çocukların da birey olduğu ve birey olarak farklı düşüncelere, duygulara sahip olabilecekleri unutmamak gerekiyor.
OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARINI SEÇERKEN NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
* Okulu gezip, görüp öğretmenlerle tanıştıktan sonra cevaplamanız gereken en önemli soru şu: İçinize sindi mi? Mekan çok göz alıcı olabilir, önemi yok. Çocuğunuzun ihtiyacı olan, öncelikli olarak sevgi ve şefkatle sarmalanmaktır. Okulun her köşesinden, etrafta gördüğünüz miniklerden mutlu muydu? Yöneticilerin, öğretmenlerin, okulda görev yapan tüm personelin sevgisini ve şefkatini hissedebildiniz mi?
* “Benim çocuğumla ilgilenecek olan insanlar kimler? Eğitime nasıl bakıyorlar? ve en önemlisi onların eğitim anlayışı benim beklentilerimle örtüşüyor mu?” Bu soruları mutlaka yanıtlamaya çalışın.
* Bir kurum kimliği çok önemlidir. Köklü bir okul olmasına özen gösterin.
* Anaokulunda karşılaşacağı öğretmen, onun ilk öğretmeni, ilk rol modeli olacak, ona okulu ve öğrenmeyi ya gerçekten sevdirecek ya da sevdiremeyecektir. O halde o öğretmenin kimliği, eğitimi ve deneyimi anaokulu seçiminde önem vermeniz gereken diğer bir noktadır diyebiliriz.
* Okulun akademik programını inceleyin. Teknoloji kullanımı özellikle bu dönemde oldukça önemli… Z kuşağına uygun bir eğitim modeli olması gerekir.
* “Çocukların sosyal-duygusal alanda hızla geliştikleri bu dönemde öğretim kadar eğitime de önem veriyorlar mı?” “Programlarında yaş gruplarına, bale, dans, müzik, spor gibi branş çalışmalarına yer veriyorlar mı?” sorularına sizin güveninizi kazanacak cevaplar arayın.
Son Güncelleme: Salı, 20 Nisan 2021 11:20
Gösterim: 894
Eğitimde çalışan kadın oranının yüksek olmasına rağmen kadın yönetici sayısının henüz beklenilen düzeye ulaşmadığını belirten TED Genel Müdürü Sevinç Atabay, "Kadınlar yönetici olduklarında sorumluluklarının artmasından, aile hayatına yeterince zaman ayıramamaktan endişe ediyorlar. Oysa ki disiplinli ve planlı bir çalışmayla her ikisine de yetmek, verimli olmak mümkün. Öncelikle kadınlarda bu algıyı kırmak gerekiyor." diye konuştu.
Sevinç Hanım, eğitimde kadın yönetici olmanın avantaj ve dezavantajları neler?
Eğitim alanı, özellikle öğretmenlik ülkemizde ve dünyada daha çok kadınların tercih ettiği meslek gruplarının başında geliyor. Bu yüzden kadınların ağırlıklı olduğu iş ortamlarında çalışmaktan mennuniyet duysam da diğer sektörlerde bu dağılımı görememek düşündürücü. Gerek eğitim alanında gerekse diğer iş kollarında çalışanların cinsiyet dağılımında dengeyi sağlamayı başardığımızda, bunun toplumsal refah ve gelişim düzeyimizi kat ve kat artıracağına inanıyorum.
ÖĞRETMENLER TOPLUMUN ENTELEKTÜELİ OLMALIDIR
Eğitim sektörünü seçmenizde neler etkili oldu? Kariyer yolculuğunuzu bu alanda yapmanızı etkileyen belirleyici unsurlar hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Öğrenmeyi seviyorum, öğrendikçe gelişmenin değerini anlıyorum. “Öğrenmeyi öğretmek” yoktur, “öğrenmeyi öğrenme” vardır, diyorum hep. Yaşamım boyunca bu felsefeyi benimsedim ve anlatmaya çalıştım. Eğitim yöneticisi olarak öğrenme bilincini anlamak konusunda öğretmenlere yol gösterici olmayı seçtim. Öğretmenler toplumun entelektüel ve sürekli öğrenen bireyleri olmalıdır. Merak öğrenmenin başıdır. Merak uyandırmak, insanda öğrenme hevesini ateşler. Merak eden insan araştırır, keşfeder, öğrenir. Öğretmenlerimize de sık sık tekrarladığım bir tavsiyem var: “Mesleğinizi genç tutun, siz de genç kalın, hep öğrenin.”
HEP "ÖĞRENCİ" KALDIM
Bir kadın olarak iş yaşamınızda hangi zorluklarla karşılaştınız? Bu zorlukları aşmak için nasıl bir yol izlediniz?
Kariyer basamaklarımda elbette engeller, zorluklar oldu. Aslında engeller olmasa ve her şey yolunda gitse insanın bu kadar gelişmesi ve deneyim kazanmasının pek mümkün olmayacağını düşünüyorum. Engelleri aşmak için gerçekleştirdiğimiz zihinsel faaliyet ve hep öğrenme bizi geliştiriyor. Mesleğimde var olmayı çok çalışarak, çok okuyarak, her gün bir öncekinin üstüne yeni bilgiler katarak, yani hep “öğrenci” kalarak sağladığıma inanıyorum.
Eğitim sektöründe kadın yönetici sayısının artması için neler önerirsiniz?
Eğitim sektöründe kadınların yoğunluğundan bahsettik, ancak kadın yönetici oranı henüz beklediğimiz düzeyde değil. Bunun sebebinin yine kadınlar olduğunu düşünüyorum. Çünkü yönetici olduklarında sorumluluklarının artmasından, aile hayatına yeterince zaman ayıramamaktan endişe ediyorlar. Oysa ki disiplinli ve planlı bir çalışmayla her ikisine de yetmek, verimli olmak mümkün. Öncelikle kadınlarda bu algıyı kırmak gerekiyor düşüncesindeyim.
PANDEMİ İLE HIZLI BİR ÖĞRENME YAŞADIK
Teknolojinin yarattığı imkanlar kadınların iş yaşamını nasıl etkiliyor?
Teknolojinin yarattığı olanaklardan kadınlar da erkekler de eşit oranda yararlanabilir, teknolojiye erişim olanağınız ve teknik becerileri kazanmanızla ilgili bir durum. Pandemi nedeniyle hepimiz, hızlı bir öğrenme yaşadık. Eskiden bize karmaşık gelen konuları, biraz da şartların etkisiyle öğrenmek zorunda kaldık. Özellikle eğitim alanında artık hepimiz çevrim içi toplantılar yapmayı, dijital içerik geliştirmeyi öğrendik, hatta bu konuda oldukça yaratıcı çözümler bile geliştirebiliyoruz.
Diğer sektörlerle karşılaştırıldığında eğitim sektöründe yönetici olmanın zor ve kolay yanları neler?
Eğitim yöneticisi olmanın diğer sektörlerden ayrılan yanı işinizi yaparken nesilleri ve geleceği etkiliyor olmanız. Başta öğrencilerin sonra onları yetiştiren ebeveynlerin ve öğretmenlerin kendilerini güvende ve mutlu hissettiği bir ortam yaratmak çok önemli. Biz eğitimciler olarak öğrenciyi birey olarak görüp onun akademik, sosyal, duygusal ve entelektüel boyutta gelişimine, ileride hangi mesleği yapmak istiyorsa o doğrultuda birer bilim insanı, sanatçı, sporcu olmaları konusunda yolunu açmaya çalışıyoruz. Zor veya kolay diye nitelemeyelim ama odağımız çocuk ve onun özüne dokunmadan, özen ve dikkatle kendi potansiyelini keşfetmesi, fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden sağlıklı, hayatla baş edebilecek donanımda yetişmesini sağlamak gerçekten büyük bir sorumluluk.
21. YÜZYILIN TÜRKİYE'SİNDE TELEVİZYON DİZİLERİNDE HALA EZİLMİŞ KADIN FİGÜRLERİ GÖRÜYORUZ
Türkiye'de kadınların öncelikli sorunları hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu kapsamda neler yapılması gerekiyor?
İstatistikler bize Türkiye’de kadının öncelikli sorununun istihdam ve tabi ki şiddet olduğunu gösteriyor, neden çünkü yaşam hakkı olmadan diğer hakların bir işlevi kalmıyor. Şiddetin kapsamı aslında oldukça geniş, yalnızca fiziksel şiddetten bahsedemeyiz. Örneğin, 21. yüzyılda biz halen Türk televizyonlarında oynayan dizilere baktığımızda kendi ayakları üzerinde duramayan, erkeğin himayesinde gösterilen, şiddete uğrayan, ezilmiş, özgürlüğünden söz dahi edilemeyen kadın figürleri görüyoruz. Dolayısıyla bunu kadın sorunu olarak değil, daha geniş çapta toplumsal boyutta ele almak gerekiyor. Yasal düzenlemeler getirmek tek başına hiçbir zaman yeterli olmuyor. Önce kadının kendisine, sonra genele toplumsal cinsiyet eşitliğini doğru anlatmak ve bu bilincin toplumsal olarak benimsenmesini sağlamak gerekiyor.
"Endüstri 4.0’dan sonra şimdi dünya Toplum 5.0’ı konuşuyor. İlk lansmanı 2017 yılında Almanya’da yapıldı. Nedir Toplum 5.0? Toplumsal entegrasyonu sağlamak, teknolojiyi toplum çıkarlarına kullanmak ve refah seviyesini “insan temelli” artırmak. Toplum 5.0’ın en önemli odağı artık kadınlar... Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşabilmenin temeli de kadınlar."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Eğitimde çalışan kadın oranının yüksek olmasına rağmen kadın yönetici sayısının henüz beklenilen düzeye ulaşmadığını belirten TED Genel Müdürü Sevinç Atabay, "Kadınlar yönetici olduklarında sorumluluklarının artmasından, aile hayatına yeterince zaman ayıramamaktan endişe ediyorlar. Oysa ki disiplinli ve planlı bir çalışmayla her ikisine de yetmek, verimli olmak mümkün. Öncelikle kadınlarda bu algıyı kırmak gerekiyor." diye konuştu.
Sevinç Hanım, eğitimde kadın yönetici olmanın avantaj ve dezavantajları neler?
Eğitim alanı, özellikle öğretmenlik ülkemizde ve dünyada daha çok kadınların tercih ettiği meslek gruplarının başında geliyor. Bu yüzden kadınların ağırlıklı olduğu iş ortamlarında çalışmaktan mennuniyet duysam da diğer sektörlerde bu dağılımı görememek düşündürücü. Gerek eğitim alanında gerekse diğer iş kollarında çalışanların cinsiyet dağılımında dengeyi sağlamayı başardığımızda, bunun toplumsal refah ve gelişim düzeyimizi kat ve kat artıracağına inanıyorum.
ÖĞRETMENLER TOPLUMUN ENTELEKTÜELİ OLMALIDIR
Eğitim sektörünü seçmenizde neler etkili oldu? Kariyer yolculuğunuzu bu alanda yapmanızı etkileyen belirleyici unsurlar hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Öğrenmeyi seviyorum, öğrendikçe gelişmenin değerini anlıyorum. “Öğrenmeyi öğretmek” yoktur, “öğrenmeyi öğrenme” vardır, diyorum hep. Yaşamım boyunca bu felsefeyi benimsedim ve anlatmaya çalıştım. Eğitim yöneticisi olarak öğrenme bilincini anlamak konusunda öğretmenlere yol gösterici olmayı seçtim. Öğretmenler toplumun entelektüel ve sürekli öğrenen bireyleri olmalıdır. Merak öğrenmenin başıdır. Merak uyandırmak, insanda öğrenme hevesini ateşler. Merak eden insan araştırır, keşfeder, öğrenir. Öğretmenlerimize de sık sık tekrarladığım bir tavsiyem var: “Mesleğinizi genç tutun, siz de genç kalın, hep öğrenin.”
HEP "ÖĞRENCİ" KALDIM
Bir kadın olarak iş yaşamınızda hangi zorluklarla karşılaştınız? Bu zorlukları aşmak için nasıl bir yol izlediniz?
Kariyer basamaklarımda elbette engeller, zorluklar oldu. Aslında engeller olmasa ve her şey yolunda gitse insanın bu kadar gelişmesi ve deneyim kazanmasının pek mümkün olmayacağını düşünüyorum. Engelleri aşmak için gerçekleştirdiğimiz zihinsel faaliyet ve hep öğrenme bizi geliştiriyor. Mesleğimde var olmayı çok çalışarak, çok okuyarak, her gün bir öncekinin üstüne yeni bilgiler katarak, yani hep “öğrenci” kalarak sağladığıma inanıyorum.
Eğitim sektöründe kadın yönetici sayısının artması için neler önerirsiniz?
Eğitim sektöründe kadınların yoğunluğundan bahsettik, ancak kadın yönetici oranı henüz beklediğimiz düzeyde değil. Bunun sebebinin yine kadınlar olduğunu düşünüyorum. Çünkü yönetici olduklarında sorumluluklarının artmasından, aile hayatına yeterince zaman ayıramamaktan endişe ediyorlar. Oysa ki disiplinli ve planlı bir çalışmayla her ikisine de yetmek, verimli olmak mümkün. Öncelikle kadınlarda bu algıyı kırmak gerekiyor düşüncesindeyim.
PANDEMİ İLE HIZLI BİR ÖĞRENME YAŞADIK
Teknolojinin yarattığı imkanlar kadınların iş yaşamını nasıl etkiliyor?
Teknolojinin yarattığı olanaklardan kadınlar da erkekler de eşit oranda yararlanabilir, teknolojiye erişim olanağınız ve teknik becerileri kazanmanızla ilgili bir durum. Pandemi nedeniyle hepimiz, hızlı bir öğrenme yaşadık. Eskiden bize karmaşık gelen konuları, biraz da şartların etkisiyle öğrenmek zorunda kaldık. Özellikle eğitim alanında artık hepimiz çevrim içi toplantılar yapmayı, dijital içerik geliştirmeyi öğrendik, hatta bu konuda oldukça yaratıcı çözümler bile geliştirebiliyoruz.
Diğer sektörlerle karşılaştırıldığında eğitim sektöründe yönetici olmanın zor ve kolay yanları neler?
Eğitim yöneticisi olmanın diğer sektörlerden ayrılan yanı işinizi yaparken nesilleri ve geleceği etkiliyor olmanız. Başta öğrencilerin sonra onları yetiştiren ebeveynlerin ve öğretmenlerin kendilerini güvende ve mutlu hissettiği bir ortam yaratmak çok önemli. Biz eğitimciler olarak öğrenciyi birey olarak görüp onun akademik, sosyal, duygusal ve entelektüel boyutta gelişimine, ileride hangi mesleği yapmak istiyorsa o doğrultuda birer bilim insanı, sanatçı, sporcu olmaları konusunda yolunu açmaya çalışıyoruz. Zor veya kolay diye nitelemeyelim ama odağımız çocuk ve onun özüne dokunmadan, özen ve dikkatle kendi potansiyelini keşfetmesi, fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal yönden sağlıklı, hayatla baş edebilecek donanımda yetişmesini sağlamak gerçekten büyük bir sorumluluk.
21. YÜZYILIN TÜRKİYE'SİNDE TELEVİZYON DİZİLERİNDE HALA EZİLMİŞ KADIN FİGÜRLERİ GÖRÜYORUZ
Türkiye'de kadınların öncelikli sorunları hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu kapsamda neler yapılması gerekiyor?
İstatistikler bize Türkiye’de kadının öncelikli sorununun istihdam ve tabi ki şiddet olduğunu gösteriyor, neden çünkü yaşam hakkı olmadan diğer hakların bir işlevi kalmıyor. Şiddetin kapsamı aslında oldukça geniş, yalnızca fiziksel şiddetten bahsedemeyiz. Örneğin, 21. yüzyılda biz halen Türk televizyonlarında oynayan dizilere baktığımızda kendi ayakları üzerinde duramayan, erkeğin himayesinde gösterilen, şiddete uğrayan, ezilmiş, özgürlüğünden söz dahi edilemeyen kadın figürleri görüyoruz. Dolayısıyla bunu kadın sorunu olarak değil, daha geniş çapta toplumsal boyutta ele almak gerekiyor. Yasal düzenlemeler getirmek tek başına hiçbir zaman yeterli olmuyor. Önce kadının kendisine, sonra genele toplumsal cinsiyet eşitliğini doğru anlatmak ve bu bilincin toplumsal olarak benimsenmesini sağlamak gerekiyor.
"Endüstri 4.0’dan sonra şimdi dünya Toplum 5.0’ı konuşuyor. İlk lansmanı 2017 yılında Almanya’da yapıldı. Nedir Toplum 5.0? Toplumsal entegrasyonu sağlamak, teknolojiyi toplum çıkarlarına kullanmak ve refah seviyesini “insan temelli” artırmak. Toplum 5.0’ın en önemli odağı artık kadınlar... Sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşabilmenin temeli de kadınlar."
Son Güncelleme: Cumartesi, 13 Mart 2021 16:54
Gösterim: 2609