Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Yusuf Tavukçuoğlu / Türkiye Özel Okullar Derneği Yüksek İstişare Kurulu BaşkanıTürk Milli Eğitim Sistemimizin önemli bir parçası olan özel okullarımız, geçmişte olduğu gibi yeni eğitim-öğretim yılında da kaliteden ödün vermeden gençlerimizin daha iyi yetişmeleri için her türlü yeniliği takip etmektedir. Özel okullar, ortaya koydukları yenilikçi eğitim programları ile öğrencilerinin çok daha iyi yetiştirebilmeyi amaçlamakta ve bu amaç doğrultusunda bütün eğitim birimlerinde gerekli görülen güncellemeleri yapmaktadır.
Doğru eğitimin doğru şartlarda gerçekleşebileceğine inanan bizler, bu düşünceden hareketle bütün çalışmalarımızda öğrencilerimizi merkeze almakta; onların gelişimlerine en olumlu katkıyı sunma konusunda özverili çalışmalar yapmaktayız.
Ancak sizlerin de bildiği üzere ülkemizde uygulanan eğitim-öğretim programlarında öğrencilerin her türlü akademik başarısını ölçecek, onların başarılı olacakları alanları ortaya çıkaracak ve yaşamdaki gerçek mutluluğu yakalamasını sağlayacak bir ölçme-değerlendirme sistemi bulunmamaktadır. Buna mukabil gençlerimizin kendi kararlarını verebilmelerinde ve okumak istedikleri okulu özgürce seçebilmeleri noktasında da birtakım sıkıntılar olduğu aşikardır.
Sık sık değişen mevzuatlar, öğretmen eğitimlerindeki eksiklikler, karşılıklı güven duygusunun tam olarak tahsis edilememesi ve birtakım amaçlar uğruna verilen tavizler, eğitim sistemimizin eksik yönleri olarak karşımıza çıkmakta ve bu sorunların ivedilikle çözüme kavuşturulması gerekmektedir. İşte bu bağlamda uzun yıllardır gençlerimize hizmet veren özel okullarımız, öğrencilerinin her alanda gelişimlerini sağlamak ve onlara yaşam becerilerini kazandırmak amacıyla gerçek bir mücadele vermektedir.
Özel okullar olarak bizler, vermekte olduğumuz eğitim mücadelesinin yanı sıra, öğrencilerimizin eğitim hayatlarına en doğru dokunuşları yapabilmek amacıyla dünya ile eşgüdümlü olarak birçok yeniliği ülkemize getirmekteyiz. Bununla birlikte Türkiye’deki okulların %95’lik kısmını oluşturan resmi okullarımızın da dünyadaki her türlü gelişmeleri yakından takip etmesi gerektiğine ve eğitim-öğretim programlarının yine ilgili kurumlarca güncellenmesi gerektiğine inanmaktayız. Teknolojiyi doğru kullanabilen, kendini en iyi şekilde ifade edebilme gücüne sahip ve ülkenin geleceğine olumlu katkılar sunabilecek nesiller yetiştirmek, hazırlanacak olan yeni eğitim-öğretim planlamalarının ana omurgasını oluşturmalıdır. Bizler, gerçek gelişmenin ancak bu yolla sağlanabileceğine inanmaktayız.
Sizlerin de bildiği gibi öğrencilerimizin eğitimlerindeki en önemli eksikliklerden biri de küçük yaşlardan itibaren onlara kazandırmak zorunda olduğumuz “perspektif” güçlerinin istenilen düzeyde olmamasıdır. Psikoloji biliminde yer alan “perspektifin gücü” yöntemi, içinde bulunduğumuz çağın en önemli eğitim-öğretim tekniklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Unutmamalıyız ki öğrencinin perspektifinin gelişmesi demek, bakış açısının gelişmesi demektir. Tıpkı ünlü İtalyan bilim adamı ve ressam Leonardo da Vinci’nin tüm dünyada hayranlık uyandıran ”Mona Lisa” tablosunda olduğu gibi, kimine göre karamsar ve ağlayan bir kadındır o, kimine göre ise gülümseyen mutlu bir çehredir.
Eğitim-öğretimi dört duvar arasından çıkarıp yaşamın bütün alanlarına yaymayı misyon edinen özel okullar olarak öncelikli hedefimiz, olaylara farklı açılardan bakabilen, ülkesine verimli hizmetler sunabilecek, kendini tanıyan, kendini ve içinde yaşadığı dünyayı sorgulayan, bilinçli ve vatansever gençler yetiştirmektir. Uluslararası sınavlarla (PISA, TIMSS, PRILS…) kendilerini dünyanın herhangi bir yerindeki bir öğrenciyle mukayese edebilmelerini sağlamak, doğru bir ölçme-değerlendirmeyle doğru meslekleri onlara sunabilmek, yaşamda karşılaşabilecekleri zorluklarla mücadele etme yollarını öğretmek, kısacası başarılı bir yaşamın anahtarını onlara verebilmek ise diğer önemli hedeflerimiz arasında yer almaktadır.
Türk Eğitim Sistemindeki tüm eksikliklere ve aksayan noktalara rağmen, Türkiye Özel Okullar Derneği, bünyesinde oluşturduğu bütün komisyonlarıyla öğrencilerinin en iyi eğitimi almaları için çalışmalarını sürdürmekte ve her yeni eğitim-öğretim yılında yeni hedeflerle yoluna devam etmektedir. Hiç şüphesiz bu yolda velilerimize de büyük iş düşmektedir. Her şeyden önce bütün velilerimiz, çocuklarını tanımaya çalışmalıdır. Çocuklarının sahip olduğu bütün özellikleri okudukları eğitim kurumlarıyla ve öğretmenleriyle de paylaşarak çocuklarının gelecekte daha başarılı, daha mutlu ve daha huzurlu olmalarına destek olmalıdırlar.
Değerli Dostlarım,
Eğitim-Öğretim ile ilgili saydığım birkaç eksikliğe rağmen umudumuzu daima korumalı ve kendimizi geliştirmeye devam etmeliyiz. Bütün aksayan yönleriyle bir yılı daha geride bırakırken yeni yılın çok daha verimli geçmesini umuyorum. Bildiğiniz gibi eğitimin temelinde sevgi yatar. Bu bağlamda Kerschen Steiner’in şu sözlerini sizlere hatırlatmak isterim:
“Bir insanı eğitimci yapan ne pedagojik bilgisi ne de gerçek bilimidir. Sadece ve sadece insanlara olan sonsuz sevgileridir.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Yusuf Tavukçuoğlu / Türkiye Özel Okullar Derneği Yüksek İstişare Kurulu BaşkanıTürk Milli Eğitim Sistemimizin önemli bir parçası olan özel okullarımız, geçmişte olduğu gibi yeni eğitim-öğretim yılında da kaliteden ödün vermeden gençlerimizin daha iyi yetişmeleri için her türlü yeniliği takip etmektedir. Özel okullar, ortaya koydukları yenilikçi eğitim programları ile öğrencilerinin çok daha iyi yetiştirebilmeyi amaçlamakta ve bu amaç doğrultusunda bütün eğitim birimlerinde gerekli görülen güncellemeleri yapmaktadır.
Doğru eğitimin doğru şartlarda gerçekleşebileceğine inanan bizler, bu düşünceden hareketle bütün çalışmalarımızda öğrencilerimizi merkeze almakta; onların gelişimlerine en olumlu katkıyı sunma konusunda özverili çalışmalar yapmaktayız.
Ancak sizlerin de bildiği üzere ülkemizde uygulanan eğitim-öğretim programlarında öğrencilerin her türlü akademik başarısını ölçecek, onların başarılı olacakları alanları ortaya çıkaracak ve yaşamdaki gerçek mutluluğu yakalamasını sağlayacak bir ölçme-değerlendirme sistemi bulunmamaktadır. Buna mukabil gençlerimizin kendi kararlarını verebilmelerinde ve okumak istedikleri okulu özgürce seçebilmeleri noktasında da birtakım sıkıntılar olduğu aşikardır.
Sık sık değişen mevzuatlar, öğretmen eğitimlerindeki eksiklikler, karşılıklı güven duygusunun tam olarak tahsis edilememesi ve birtakım amaçlar uğruna verilen tavizler, eğitim sistemimizin eksik yönleri olarak karşımıza çıkmakta ve bu sorunların ivedilikle çözüme kavuşturulması gerekmektedir. İşte bu bağlamda uzun yıllardır gençlerimize hizmet veren özel okullarımız, öğrencilerinin her alanda gelişimlerini sağlamak ve onlara yaşam becerilerini kazandırmak amacıyla gerçek bir mücadele vermektedir.
Özel okullar olarak bizler, vermekte olduğumuz eğitim mücadelesinin yanı sıra, öğrencilerimizin eğitim hayatlarına en doğru dokunuşları yapabilmek amacıyla dünya ile eşgüdümlü olarak birçok yeniliği ülkemize getirmekteyiz. Bununla birlikte Türkiye’deki okulların %95’lik kısmını oluşturan resmi okullarımızın da dünyadaki her türlü gelişmeleri yakından takip etmesi gerektiğine ve eğitim-öğretim programlarının yine ilgili kurumlarca güncellenmesi gerektiğine inanmaktayız. Teknolojiyi doğru kullanabilen, kendini en iyi şekilde ifade edebilme gücüne sahip ve ülkenin geleceğine olumlu katkılar sunabilecek nesiller yetiştirmek, hazırlanacak olan yeni eğitim-öğretim planlamalarının ana omurgasını oluşturmalıdır. Bizler, gerçek gelişmenin ancak bu yolla sağlanabileceğine inanmaktayız.
Sizlerin de bildiği gibi öğrencilerimizin eğitimlerindeki en önemli eksikliklerden biri de küçük yaşlardan itibaren onlara kazandırmak zorunda olduğumuz “perspektif” güçlerinin istenilen düzeyde olmamasıdır. Psikoloji biliminde yer alan “perspektifin gücü” yöntemi, içinde bulunduğumuz çağın en önemli eğitim-öğretim tekniklerinden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Unutmamalıyız ki öğrencinin perspektifinin gelişmesi demek, bakış açısının gelişmesi demektir. Tıpkı ünlü İtalyan bilim adamı ve ressam Leonardo da Vinci’nin tüm dünyada hayranlık uyandıran ”Mona Lisa” tablosunda olduğu gibi, kimine göre karamsar ve ağlayan bir kadındır o, kimine göre ise gülümseyen mutlu bir çehredir.
Eğitim-öğretimi dört duvar arasından çıkarıp yaşamın bütün alanlarına yaymayı misyon edinen özel okullar olarak öncelikli hedefimiz, olaylara farklı açılardan bakabilen, ülkesine verimli hizmetler sunabilecek, kendini tanıyan, kendini ve içinde yaşadığı dünyayı sorgulayan, bilinçli ve vatansever gençler yetiştirmektir. Uluslararası sınavlarla (PISA, TIMSS, PRILS…) kendilerini dünyanın herhangi bir yerindeki bir öğrenciyle mukayese edebilmelerini sağlamak, doğru bir ölçme-değerlendirmeyle doğru meslekleri onlara sunabilmek, yaşamda karşılaşabilecekleri zorluklarla mücadele etme yollarını öğretmek, kısacası başarılı bir yaşamın anahtarını onlara verebilmek ise diğer önemli hedeflerimiz arasında yer almaktadır.
Türk Eğitim Sistemindeki tüm eksikliklere ve aksayan noktalara rağmen, Türkiye Özel Okullar Derneği, bünyesinde oluşturduğu bütün komisyonlarıyla öğrencilerinin en iyi eğitimi almaları için çalışmalarını sürdürmekte ve her yeni eğitim-öğretim yılında yeni hedeflerle yoluna devam etmektedir. Hiç şüphesiz bu yolda velilerimize de büyük iş düşmektedir. Her şeyden önce bütün velilerimiz, çocuklarını tanımaya çalışmalıdır. Çocuklarının sahip olduğu bütün özellikleri okudukları eğitim kurumlarıyla ve öğretmenleriyle de paylaşarak çocuklarının gelecekte daha başarılı, daha mutlu ve daha huzurlu olmalarına destek olmalıdırlar.
Değerli Dostlarım,
Eğitim-Öğretim ile ilgili saydığım birkaç eksikliğe rağmen umudumuzu daima korumalı ve kendimizi geliştirmeye devam etmeliyiz. Bütün aksayan yönleriyle bir yılı daha geride bırakırken yeni yılın çok daha verimli geçmesini umuyorum. Bildiğiniz gibi eğitimin temelinde sevgi yatar. Bu bağlamda Kerschen Steiner’in şu sözlerini sizlere hatırlatmak isterim:
“Bir insanı eğitimci yapan ne pedagojik bilgisi ne de gerçek bilimidir. Sadece ve sadece insanlara olan sonsuz sevgileridir.”
Son Güncelleme: Pazartesi, 15 Ocak 2018 12:24
Gösterim: 1765
Bekir Okan / Okan Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı ve TOBB Yükseköğretim Meclis BaşkanıEğitimin genel sorunlarına baktığımızda ülkemizde nüfusun yüzde 50’den fazlasının 25 yaşın altında olması bu alanda özellikle Avrupa’yla karşılaştığımızda çok ciddi bir yükümüz olduğunu gösteriyor. Bu gençler bizim en büyük şansımız ve itici gücümüz, ancak bu gençliğe eğitim için kaynak yaratmak önümüzdeki en büyük problemlerden biri. Eğitim düzeyimiz bu alanda tüm iyi niyetli çabalara rağmen istenenden geride. Hala kız çocuklarının eğitimi konusunda temel problemlerimiz var.
Ülkemizde her yıl 2 milyonun üzerinde genç insan üniversiteye yerleşebilmek için sınavlara giriyor. 2017 YGS verilerine baktığımızda şaşırtıcı sonuçlarla karşılaşıyoruz. Sınava giren öğrencilerin yaklaşık 390 bini halen bir üniversitede okuyor, 173 bini bir yükseköğrenim programını bitirmiş, 32 binden fazlası ise bir yükseköğrenim programını yarıda bırakmış. Bu veriler bize üniversitede bir programa yerleşmenin gençlerin üniversite seçimlerini sonlandıramadığını ve doğru tercih yapamadığını gösteriyor. Sayılar bu konuda bir şeylerin yapılması gerekliliğini söylüyor.
2018’de eğitim sistemimiz için yeni modeller oluşturmalıyız. Örneğin İngilizce öğretimi konusunda uzun yıllardır ilerleme kaydedemiyoruz. Biz, İngilizce problemini tam anlamıyla çözebilmek adına isteyen öğrencilerimizin hazırlık eğitimini Miami’de kurduğumuz “Okan International University” de almalarını sağladık. Öğrencilerimiz hiçbir ek ücret ödemeden İngilizce hazırlığı Miami Okan International University’de okuyabiliyor. Sadece İngilizce de yetmiyor mutlak ikinci bir yabancı dil bilmek gerekiyor. Bu alanda Rusça, Çince, Arapça üzerinde duruyoruz, hatta bunu Okan Koleji’ndeki öğrenciler için de hayata geçirdik.
Bunların yanı sıra eğitimde uzgörü yaklaşımının önemine inanıyoruz. Bugün üniversiteye giren öğrenci aktif olarak 5 ila 7 yıl içerisinde iş yaşamı içerisinde kendini konumlandırabiliyor. Etkili noktalar gelmesi ise 8-12 yıl gibi bir zaman alıyor. Bu nedenle öğrencilerimizi en az 10 yıl sonrasının öngörülerine ve yetkinliklerine göre yetiştirmeliyiz. Bu nedenle Okan Üniversitesi olarak her sene UZGÖRÜ çalıştayları yapıyor ve üniversitemizi ve öğrencilerimizi geleceğe hazırlamak için gerekli stratejileri sorguluyoruz.
Devletin, vakıf üniversitelerinde okuyan öğrencilere de mali destek vermesi önemlidir. Özel okullarda 2 yıldır bir kısım öğrenciye uygulanmakta olan eğitim-öğretim desteği bütün öğrencilere verilmeli ve bu destek resmi okullarda öğrenci başına düşen eğitim harcamasından az olmamalıdır.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Bekir Okan / Okan Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı ve TOBB Yükseköğretim Meclis BaşkanıEğitimin genel sorunlarına baktığımızda ülkemizde nüfusun yüzde 50’den fazlasının 25 yaşın altında olması bu alanda özellikle Avrupa’yla karşılaştığımızda çok ciddi bir yükümüz olduğunu gösteriyor. Bu gençler bizim en büyük şansımız ve itici gücümüz, ancak bu gençliğe eğitim için kaynak yaratmak önümüzdeki en büyük problemlerden biri. Eğitim düzeyimiz bu alanda tüm iyi niyetli çabalara rağmen istenenden geride. Hala kız çocuklarının eğitimi konusunda temel problemlerimiz var.
Ülkemizde her yıl 2 milyonun üzerinde genç insan üniversiteye yerleşebilmek için sınavlara giriyor. 2017 YGS verilerine baktığımızda şaşırtıcı sonuçlarla karşılaşıyoruz. Sınava giren öğrencilerin yaklaşık 390 bini halen bir üniversitede okuyor, 173 bini bir yükseköğrenim programını bitirmiş, 32 binden fazlası ise bir yükseköğrenim programını yarıda bırakmış. Bu veriler bize üniversitede bir programa yerleşmenin gençlerin üniversite seçimlerini sonlandıramadığını ve doğru tercih yapamadığını gösteriyor. Sayılar bu konuda bir şeylerin yapılması gerekliliğini söylüyor.
2018’de eğitim sistemimiz için yeni modeller oluşturmalıyız. Örneğin İngilizce öğretimi konusunda uzun yıllardır ilerleme kaydedemiyoruz. Biz, İngilizce problemini tam anlamıyla çözebilmek adına isteyen öğrencilerimizin hazırlık eğitimini Miami’de kurduğumuz “Okan International University” de almalarını sağladık. Öğrencilerimiz hiçbir ek ücret ödemeden İngilizce hazırlığı Miami Okan International University’de okuyabiliyor. Sadece İngilizce de yetmiyor mutlak ikinci bir yabancı dil bilmek gerekiyor. Bu alanda Rusça, Çince, Arapça üzerinde duruyoruz, hatta bunu Okan Koleji’ndeki öğrenciler için de hayata geçirdik.
Bunların yanı sıra eğitimde uzgörü yaklaşımının önemine inanıyoruz. Bugün üniversiteye giren öğrenci aktif olarak 5 ila 7 yıl içerisinde iş yaşamı içerisinde kendini konumlandırabiliyor. Etkili noktalar gelmesi ise 8-12 yıl gibi bir zaman alıyor. Bu nedenle öğrencilerimizi en az 10 yıl sonrasının öngörülerine ve yetkinliklerine göre yetiştirmeliyiz. Bu nedenle Okan Üniversitesi olarak her sene UZGÖRÜ çalıştayları yapıyor ve üniversitemizi ve öğrencilerimizi geleceğe hazırlamak için gerekli stratejileri sorguluyoruz.
Devletin, vakıf üniversitelerinde okuyan öğrencilere de mali destek vermesi önemlidir. Özel okullarda 2 yıldır bir kısım öğrenciye uygulanmakta olan eğitim-öğretim desteği bütün öğrencilere verilmeli ve bu destek resmi okullarda öğrenci başına düşen eğitim harcamasından az olmamalıdır.
Son Güncelleme: Pazartesi, 15 Ocak 2018 12:22
Gösterim: 1825
Marmara Üniversitesi Sultanahmet Rektörlük Binası’nda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eğitim bakanlarına ilk talimatının dershanalerin kapatılması olduğunu söyledi.Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dershaneler gibi fırsatçı bir eğitim mekanizması doğmuştu. Dershaneleri ele geçiren FETÖ en zeki öğrencileri devşirebileceği bir imkan bulmuştu. Eğitim Bakanlarına ilk talimatım hep dershaneleri kapatın olmuştur. Buna rağmen allem edilmiş kallem edilmiş bin bir hile ile dersanelerin devamı sağlanmıştır. En son olarak Nabi Avcı hocamız döneminde bu meseleyi, kökten çözme imkanımız oldu.” diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Marmara Üniversitesi Sultanahmet Rektörlük Binası’nda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eğitim bakanlarına ilk talimatının dershanalerin kapatılması olduğunu söyledi.Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dershaneler gibi fırsatçı bir eğitim mekanizması doğmuştu. Dershaneleri ele geçiren FETÖ en zeki öğrencileri devşirebileceği bir imkan bulmuştu. Eğitim Bakanlarına ilk talimatım hep dershaneleri kapatın olmuştur. Buna rağmen allem edilmiş kallem edilmiş bin bir hile ile dersanelerin devamı sağlanmıştır. En son olarak Nabi Avcı hocamız döneminde bu meseleyi, kökten çözme imkanımız oldu.” diye konuştu.
Son Güncelleme: Cuma, 12 Ocak 2018 16:21
Gösterim: 1182
Marmara Üniversitesi Sultanahmet Rektörlük Binası’nda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yardımcı doçentliğin kaldırılacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu: Yardımcı doçentlikle ilgili çeşitli şikayetler vardı biliyorsunuz. Dinlediğimde ben de tatmin olmazdım. Bunun bir aldatmaca olduğunu da bilirdim. Yardımcı doçentliğin sadece bir siyasi karar olduğunu bilirdim. Biz bu ara öyle bir adım atalım ki bu ara unvanı ortadan kaldırıp doktoradan doğrudan doçentliğe geçişi sağlayalım dedik. YÖK başkanımıza bu talimatı verdik. İnşallah büyük ihtimalle haftaya parlamentoya gönderilecek ve böylece bu sorunu çözeceğiz. Artık yardımcı doçentlik olmayacak inşallah.
Açık konuşuyorum Türkiye’de imkan, para, kaynak sorunu yoktur. Bunların hepsine de artık sahibiz. Çünkü israf ekonomisini bir kenara koyan verim ekonomisini uygulamaya sokan bir iktidar var. Ben rektörümüz Emin Bey’le üniversite yıllarında çileler çektik. Rektörümüz üniversiteye benden daha fazla giderdi ben o kadar sık gidemezdim.
Sahsımın mezuniyetinden bir sene sonra bugünkü adını alan Marmara Üniversitemiz, 84 binin üzerindeki öğrenci ve 3277 öğretim üyesi ile ülkemizin önde gelen yüksek öğretim kurumları arasında mümtaz bir yere sahiptir. Maltepe’deki yer bittiği zaman Marmara Denizi’ne nazır, bütün birimleri üzerine toplayan bir üniversite olması bakımından efradını cami ayarını mani bir külliye meydana gelmiş olacaktır.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Marmara Üniversitesi Sultanahmet Rektörlük Binası’nda bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yardımcı doçentliğin kaldırılacağını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle konuştu: Yardımcı doçentlikle ilgili çeşitli şikayetler vardı biliyorsunuz. Dinlediğimde ben de tatmin olmazdım. Bunun bir aldatmaca olduğunu da bilirdim. Yardımcı doçentliğin sadece bir siyasi karar olduğunu bilirdim. Biz bu ara öyle bir adım atalım ki bu ara unvanı ortadan kaldırıp doktoradan doğrudan doçentliğe geçişi sağlayalım dedik. YÖK başkanımıza bu talimatı verdik. İnşallah büyük ihtimalle haftaya parlamentoya gönderilecek ve böylece bu sorunu çözeceğiz. Artık yardımcı doçentlik olmayacak inşallah.
Açık konuşuyorum Türkiye’de imkan, para, kaynak sorunu yoktur. Bunların hepsine de artık sahibiz. Çünkü israf ekonomisini bir kenara koyan verim ekonomisini uygulamaya sokan bir iktidar var. Ben rektörümüz Emin Bey’le üniversite yıllarında çileler çektik. Rektörümüz üniversiteye benden daha fazla giderdi ben o kadar sık gidemezdim.
Sahsımın mezuniyetinden bir sene sonra bugünkü adını alan Marmara Üniversitemiz, 84 binin üzerindeki öğrenci ve 3277 öğretim üyesi ile ülkemizin önde gelen yüksek öğretim kurumları arasında mümtaz bir yere sahiptir. Maltepe’deki yer bittiği zaman Marmara Denizi’ne nazır, bütün birimleri üzerine toplayan bir üniversite olması bakımından efradını cami ayarını mani bir külliye meydana gelmiş olacaktır.
Son Güncelleme: Cuma, 12 Ocak 2018 16:35
Gösterim: 1365
Selçuk Pehlivanoğlu / Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı 2017-2018 eğitim öğretim yılı, eğitim sistemiyle ilgili temel alanlarda birçok değişiklik ve düzenlemenin gerçekleştirilmesiyle oldukça yoğun bir gündem oluşturdu.
Türk Eğitim Derneği olarak eğitim sistemimizde her bir unsurun bütüncül bir kurguda güçlendirilmesine ve bütün çocuklarımızın nitelikli bir eğitime erişimlerinin sağlanmasına katkı sağlamak amacıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sivil toplum kuruluşu olmanın bir gereği olarak ülkemizin eğitime ilişkin mevcut durumunu iyileştirmek adına her türlü çalışma ve desteği bir görev kabul ediyor ve bu konuda büyük bir sorumluluk hissediyoruz. 2017 yılını geride bırakırken, izleme değerlendirme çalışmalarımızın odağına aldığımız ve eğitim sistemi içinde önemli bir yer tutan üç gelişmeyi eğitimin tüm paydaşlarının dikkatine sunmak istiyoruz.
Günümüzde eğitim sisteminin niteliği ve etkililiği ele alınırken odaklanılan başlıca faktörlerden biri öğretmendir. 2017 yılında gerçekleşen en önemli düzenlemelerden biri de Öğretmen Strateji Belgesinin yayımlanması olmuştur. 6 yıllık bir hazırlık sürecinin ardından kamuoyuyla paylaşılan Öğretmen Strateji Belgesinin güçlü yönlerinden biri sorun alanlarını tanımlama konusundaki netliğidir. Ancak, sistem içinde yer alan 1 milyona yakın öğretmeni ve öğretim niteliğinin gelişimini desteklemeyi amaçlayan Öğretmen Strateji Belgesinin uygulamada karşılık bulabilmesi için pek çok sorunun doğru sorulması ve cevaplarının da veriye dayalı olarak oluşturulması gerekmektedir. Eğitim reformlarında öğretmenlerle ilgili düzenlemelere öncelik veren eğitim sistemlerinin hızla yol aldığı bilinen bir gerçektir. Ülke olarak öğretmenlerle ilgili atılacak her adımı bütün ciddiyetiyle ele almalı ve öğretmenler için yapılan düzenlemeleri öncelikle öğretmenlerin sahiplenmesini sağlamalıyız.
Öğrencilere çağın gerektirdiği bilgi ve becerileri kazandırmanın sağlanmasında en önemli faktörlerden biri de veriler; değişen bireysel, toplumsal ve ekonomik ihtiyaçlar; bilim ve teknolojide meydana gelen gelişmelerle uyumlu olarak geliştirilmiş öğretim programlarıdır. 2017 yılı, öğretim programlarının gözden geçirildiği ve yenilendiği bir yıl olmuştur. Ne yazık ki, öğretim programlarına ilişkin yapılan değerlendirmelerin ve sunulan önerilerin pek çoğunun siyasi/ideolojik düzlemden sıyrılamamış olması, üzücü bir ülke gerçeği olarak karşımızda durmaktadır. Türk Eğitim Derneği olarak eğitimle ilgili tüm tartışmaların siyasetin dışında tutulması gerektiğine olan inancımızla 2017 yılı öğretim programı yenileme çalışmalarında en üst düzeyde katkı sağlayabilmek adına okullarımızda görev yapmakta olan yaklaşık 2800 öğretmen ve pek çok uzmandan alınan görüşler doğrultusunda hazırlanan ayrıntılı bir değerlendirme raporunu Milli Eğitim Bakanlığına sunduk. Öğretim programlarının toplumun ortak ihtiyaçlarını, değerlerini ve beklentilerini kapsayan bir uzlaşma metni ve toplumsal sözleşme niteliğinde olması gerektiği yaklaşımıyla hareket edilmesini oldukça önemli görüyoruz.
Türkiye'deki eğitim sisteminin temel sorun alanlarından biri olarak görülen geçiş sınavları 2017 yılında gerçekleştirilen değişiklikler ile daha da derinleşen bir sorun alanına dönüşmüş durumdadır. Öyle ki geçiş sistemlerinde kısa süreli aralıklarla büyük yapısal değişikliklere gidilmiş ve süreç işleyiş itibariyle sistematik ve bütüncül bir kurgudan uzak bir görüntü çizmiştir. Kademeler arası geçişin iki önemli basamağı olan temel eğitimden ortaöğretime geçiş ve ortaöğretimden yükseköğretime geçiş sistemleri birbirine yakın tarihlerde değiştirilmiş, değişiklikler üzerinden de kısa süre içinde birçok güncellemeye gidilmiştir. Bu kritik süreçte, Türk Eğitim Derneğinin düşünce kuruluşu TEDMEM tarafından yayımlanan “Ortaöğretime Geçişi Değil Ortaöğretimi Yeniden Düşünmek” isimli rapor ortaöğretime geçişle ilgili birçok kritik noktayı gündeme getirerek süreçte tartışmaları doğru odağa çekmek adına önemli bir kaynak olmuştur. Ülkemizde kademeler arası geçişte belirli seçme-eleme yöntem ve tekniklerini dikte eden yapılar verili kabul edilmektedir. Bu kabul ise eğitimin niteliğini ve eğitim öğretim süreçlerini sınava odaklı hale getiren, sürekli olarak sınav odaklı değişikliklerle sınırlı kalan bir kısır döngü oluşturmaktadır. Açıktır ki sistem değişikliklerinde sınav odaklı bir kurgunun benimsendiği ve sorunların çözümüne ölçme değerlendirme sistemini değiştirmekle başlandığı sürece bu döngüden çıkmak mümkün görünmemektedir.
Eğitim sistemimizi daha iyi bir noktaya taşımayı ve hiçbir çocuğu kaybetmeden geleceğe umutla taşımayı hem ulusal hem de uluslararası varlığımızı güçlendirmenin en temel dayanağı olarak görüyoruz. Bu bakışla Türk Eğitim Derneği olarak sürdürdüğümüz çalışmaları aynı özveri ve gayretle devam ettirmeyi borç biliriz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Selçuk Pehlivanoğlu / Türk Eğitim Derneği Genel Başkanı 2017-2018 eğitim öğretim yılı, eğitim sistemiyle ilgili temel alanlarda birçok değişiklik ve düzenlemenin gerçekleştirilmesiyle oldukça yoğun bir gündem oluşturdu.
Türk Eğitim Derneği olarak eğitim sistemimizde her bir unsurun bütüncül bir kurguda güçlendirilmesine ve bütün çocuklarımızın nitelikli bir eğitime erişimlerinin sağlanmasına katkı sağlamak amacıyla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Sivil toplum kuruluşu olmanın bir gereği olarak ülkemizin eğitime ilişkin mevcut durumunu iyileştirmek adına her türlü çalışma ve desteği bir görev kabul ediyor ve bu konuda büyük bir sorumluluk hissediyoruz. 2017 yılını geride bırakırken, izleme değerlendirme çalışmalarımızın odağına aldığımız ve eğitim sistemi içinde önemli bir yer tutan üç gelişmeyi eğitimin tüm paydaşlarının dikkatine sunmak istiyoruz.
Günümüzde eğitim sisteminin niteliği ve etkililiği ele alınırken odaklanılan başlıca faktörlerden biri öğretmendir. 2017 yılında gerçekleşen en önemli düzenlemelerden biri de Öğretmen Strateji Belgesinin yayımlanması olmuştur. 6 yıllık bir hazırlık sürecinin ardından kamuoyuyla paylaşılan Öğretmen Strateji Belgesinin güçlü yönlerinden biri sorun alanlarını tanımlama konusundaki netliğidir. Ancak, sistem içinde yer alan 1 milyona yakın öğretmeni ve öğretim niteliğinin gelişimini desteklemeyi amaçlayan Öğretmen Strateji Belgesinin uygulamada karşılık bulabilmesi için pek çok sorunun doğru sorulması ve cevaplarının da veriye dayalı olarak oluşturulması gerekmektedir. Eğitim reformlarında öğretmenlerle ilgili düzenlemelere öncelik veren eğitim sistemlerinin hızla yol aldığı bilinen bir gerçektir. Ülke olarak öğretmenlerle ilgili atılacak her adımı bütün ciddiyetiyle ele almalı ve öğretmenler için yapılan düzenlemeleri öncelikle öğretmenlerin sahiplenmesini sağlamalıyız.
Öğrencilere çağın gerektirdiği bilgi ve becerileri kazandırmanın sağlanmasında en önemli faktörlerden biri de veriler; değişen bireysel, toplumsal ve ekonomik ihtiyaçlar; bilim ve teknolojide meydana gelen gelişmelerle uyumlu olarak geliştirilmiş öğretim programlarıdır. 2017 yılı, öğretim programlarının gözden geçirildiği ve yenilendiği bir yıl olmuştur. Ne yazık ki, öğretim programlarına ilişkin yapılan değerlendirmelerin ve sunulan önerilerin pek çoğunun siyasi/ideolojik düzlemden sıyrılamamış olması, üzücü bir ülke gerçeği olarak karşımızda durmaktadır. Türk Eğitim Derneği olarak eğitimle ilgili tüm tartışmaların siyasetin dışında tutulması gerektiğine olan inancımızla 2017 yılı öğretim programı yenileme çalışmalarında en üst düzeyde katkı sağlayabilmek adına okullarımızda görev yapmakta olan yaklaşık 2800 öğretmen ve pek çok uzmandan alınan görüşler doğrultusunda hazırlanan ayrıntılı bir değerlendirme raporunu Milli Eğitim Bakanlığına sunduk. Öğretim programlarının toplumun ortak ihtiyaçlarını, değerlerini ve beklentilerini kapsayan bir uzlaşma metni ve toplumsal sözleşme niteliğinde olması gerektiği yaklaşımıyla hareket edilmesini oldukça önemli görüyoruz.
Türkiye'deki eğitim sisteminin temel sorun alanlarından biri olarak görülen geçiş sınavları 2017 yılında gerçekleştirilen değişiklikler ile daha da derinleşen bir sorun alanına dönüşmüş durumdadır. Öyle ki geçiş sistemlerinde kısa süreli aralıklarla büyük yapısal değişikliklere gidilmiş ve süreç işleyiş itibariyle sistematik ve bütüncül bir kurgudan uzak bir görüntü çizmiştir. Kademeler arası geçişin iki önemli basamağı olan temel eğitimden ortaöğretime geçiş ve ortaöğretimden yükseköğretime geçiş sistemleri birbirine yakın tarihlerde değiştirilmiş, değişiklikler üzerinden de kısa süre içinde birçok güncellemeye gidilmiştir. Bu kritik süreçte, Türk Eğitim Derneğinin düşünce kuruluşu TEDMEM tarafından yayımlanan “Ortaöğretime Geçişi Değil Ortaöğretimi Yeniden Düşünmek” isimli rapor ortaöğretime geçişle ilgili birçok kritik noktayı gündeme getirerek süreçte tartışmaları doğru odağa çekmek adına önemli bir kaynak olmuştur. Ülkemizde kademeler arası geçişte belirli seçme-eleme yöntem ve tekniklerini dikte eden yapılar verili kabul edilmektedir. Bu kabul ise eğitimin niteliğini ve eğitim öğretim süreçlerini sınava odaklı hale getiren, sürekli olarak sınav odaklı değişikliklerle sınırlı kalan bir kısır döngü oluşturmaktadır. Açıktır ki sistem değişikliklerinde sınav odaklı bir kurgunun benimsendiği ve sorunların çözümüne ölçme değerlendirme sistemini değiştirmekle başlandığı sürece bu döngüden çıkmak mümkün görünmemektedir.
Eğitim sistemimizi daha iyi bir noktaya taşımayı ve hiçbir çocuğu kaybetmeden geleceğe umutla taşımayı hem ulusal hem de uluslararası varlığımızı güçlendirmenin en temel dayanağı olarak görüyoruz. Bu bakışla Türk Eğitim Derneği olarak sürdürdüğümüz çalışmaları aynı özveri ve gayretle devam ettirmeyi borç biliriz.
Son Güncelleme: Cuma, 12 Ocak 2018 12:59
Gösterim: 1256