Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Okul Sütü Programı Ortak Bilim Kurulu, yapılan incelemelerin tamamlandığını ve ‘okul sütü’nde yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksinine rastlanmadığını belirtti.

okul sütü

Okul Sütü Programı Ortak Bilim Kurulu, Okul Sütü Programı kapsamında süt dağıtımı yapılan bütün illerden alınan örneklerin hiç birisinde hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksinine rastlanmadığını belirtti.

Sivas ili süt örneklerinde hastalık yapıcı olmayan mikroorganizmaların bulunması nedeniyle örnekler sterilite şartlarını sağlamadığından, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca bu firmaya ait ürünlerin dağıtımı durdurulduğu ve bu firma dağıtım zincirinden çıkarıldığı bildirilen açıklamada, hastaneye başvuran çocuklarla ilişkili olarak, mevcut verilerin gıda zehirlenmesini düşündürmediği, ancak okul sütü programının tüm aşamalarının dikkatlice ve titizlikle ileri incelemelerine devam edileceği vurgulandı.

Açıklamada, mevcut veriler ışığında, uygulamanın kesintiye uğratılmasını veya durdurulmasını gerektirecek bir durumun tespit edilmediği de ifade edildi.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından, 6-7 Mayıs tarihlerinde Bakanlık binasında yapılan toplantı sonucu, Okul Sütü Programı Ortak Bilim Kurulunun açıklaması kamuoyuna duyuruldu.

Açıklamada, okul çağı çocuklarına süt içme alışkanlığı kazandırılması amacıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı işbirliğinde Ulusal Süt Konseyi'nin desteği ile 2 Mayıs 2012 tarihinde okul sütü programı başlatıldığı, bu program kapsamında günde yaklaşık 7,2 milyon kutu süt dağıtımının planlandığı hatırlatıldı.

Söz konusu uygulamanın ilk günlerinde çeşitli nedenlerle rahatsızlanan bazı öğrenciler sağlık kuruluşlarına başvurduğu belirtilen açıklamada, sağlık ve gıda güvenilirliği yönünden programı ve gelişmeleri değerlendirmek, bir rapor hazırlamak ve kamuoyuyla paylaşmak üzere Sağlık ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı uzmanlardan oluşan iki ayrı kurul oluşturulduğu belirtildi.

Her iki bilim kurulunun müşterek çalışmasıyla varılan sonucun bildirildiği açıklamada, sütün, bileşiminde yer alan yüksek kalitede protein, yağ, laktoz, kalsiyum, fosfor, riboflavin gibi bileşenler ile üstün besleyici değere sahip olduğu, sütün bileşimine bakıldığında çeşitli yaş grupları için temel besin ögelerini içerdiği görüldüğü ifade edildi.

Her gün çocukların iki su bardağı süt veya eşdeğer süt ürünü tüketmeleri bilim çevrelerince tavsiye edildiği vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Türkiye'de kişi başına yıllık süt tüketimi yaklaşık 25 litre iken bu miktar diğer gelişmiş ülkelerde 80-100 litre arasındadır. Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan Türkiye'de Okul Çağı Çocuklarında Büyümenin İzlenmesi Projesi araştırma verilerine göre; 6-10 yaş grubunda süt içmediklerini ifade edenlerin oranı yüzde 11 olarak bulunmuştur. Çocukların ancak yüzde 30'u ise düzenli olarak süt içtiklerini ifade etmişlerdir. Gelişme çağındaki çocuk ve ergenlerin süt ihtiyaçlarının karşılanması dünyada birçok ülkede okul sütü uygulamaları ile sağlanmaktadır. Ülkemizde de okul sütü uygulamaları okul çağı çocuklarının büyüme ve gelişmelerine önemli katkıda bulunacaktır.

Program kapsamında ana sınıfı ve 1-5. sınıfa devam eden çocuklara UHT teknolojisiyle hazırlanmış tam yağlı süt dağıtılmasına başlanmıştır.

UHT süt; çiğ sütün en az 135 derecede 1 saniye süre veya en uygun zaman-sıcaklık kombinasyonunda yüksek sıcaklıkta kısa süre tutulması ve aseptik koşullarda ambalajlanması ile oda sıcaklığında depolandığında bile bozulmaya neden olabilecek tüm mikroorganizmaları ve sporlarını yok eden bir ısıl işlem ile elde edilen, raf ömrü uzun (3-4 ay) olan süttür.''

Hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksinine rastlanmadı

UHT teknolojisinde, yüksek kalitede çiğ süt kullanılmasının zorunlu olduğuna işaret edilen açıklamada, peyniraltı suyu veya peyniraltı suyu tozunun, sütün ısıl işleme olan dayanıklılığını azalttığından kesinlikle kullanılmadığı belirtildi.

Bu program kapsamında ihale şartnamesi gereği de yurt içinde üretilmiş çiğ süt kullanımı zorunlu olduğundan sütlerin üretiminde süt tozu kullanılmasına da izin verilmediğine dikkat çekilen açıklamada, programın başlamasını takiben sağlık kuruluşlarına değişik şikayetlerle başvuruların olması üzerine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından süt dağıtımı yapılan bütün illerden süt örnekleri alınarak ayrıntılı fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik analizlere tabi tutulduğu kaydedildi.

Açıklamada, bugüne kadar örneklerin hiç birisinde hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksinine (Stafilokok enterotoksini) rastlanmadığına dair verilerin mevcut olduğunu bildirildi.

Sivas'ta dağıtım yapan firmaya ait ürünlerin dağıtımı durduruldu

Fiziksel özellikleri uygun olmadığı bildirilen Sivas ili süt örnekleri hem Sağlık Bakanlığı hem de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı laboratuvarlarında incelendiği, hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksini ve diğer toksik maddeler yönünden hiçbir olumsuzluğa rastlanmadığı belirtilen açıklamada, ''Sivas ili süt örneklerinde hastalık yapıcı olmayan (saprofit) mikroorganizmaların bulunması nedeniyle örnekler sterilite şartlarını sağlamadığından, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca bu firmaya ait ürünlerin dağıtımı durdurulmuş ve bu firma dağıtım zincirinden çıkarılmıştır'' ifadesi kullanıldı.

‘Uygulamanın durdurulmasını gerektirecek bir durum yok’

Hastaneye başvuran çocuklarla ilişkili olarak da mevcut verilerin gıda zehirlenmesini düşündürmediği vurgulanan açıklamada, ancak Okul Sütü Programı'nın tüm aşamalarının dikkatlice ve titizlikle ileri incelemelerine devam edileceği bildirildi. Açıklamada, şöyle denildi:

''Sonuç olarak, Türkiye'de süt tüketiminin sınırlı olduğu göz önüne alındığında, Okul Sütü Programı sağlıklı nesillerin yetiştirilmesinde ve beslenme ile ilişkili muhtemel sağlık sorunlarının azaltılmasına katkı sağlayacaktır.

Mevcut veriler ışığında, uygulamanın kesintiye uğratılmasını veya durdurulmasını gerektirecek bir durum tespit edilmemiştir.''

> Bilim kurulu ‘Okul Sütü Raporu’nu yayımladı

Okul Sütü Programı Ortak Bilim Kurulu, yapılan incelemelerin tamamlandığını ve ‘okul sütü’nde yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksinine rastlanmadığını belirtti.

okul sütü

Okul Sütü Programı Ortak Bilim Kurulu, Okul Sütü Programı kapsamında süt dağıtımı yapılan bütün illerden alınan örneklerin hiç birisinde hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksinine rastlanmadığını belirtti.

Sivas ili süt örneklerinde hastalık yapıcı olmayan mikroorganizmaların bulunması nedeniyle örnekler sterilite şartlarını sağlamadığından, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca bu firmaya ait ürünlerin dağıtımı durdurulduğu ve bu firma dağıtım zincirinden çıkarıldığı bildirilen açıklamada, hastaneye başvuran çocuklarla ilişkili olarak, mevcut verilerin gıda zehirlenmesini düşündürmediği, ancak okul sütü programının tüm aşamalarının dikkatlice ve titizlikle ileri incelemelerine devam edileceği vurgulandı.

Açıklamada, mevcut veriler ışığında, uygulamanın kesintiye uğratılmasını veya durdurulmasını gerektirecek bir durumun tespit edilmediği de ifade edildi.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından, 6-7 Mayıs tarihlerinde Bakanlık binasında yapılan toplantı sonucu, Okul Sütü Programı Ortak Bilim Kurulunun açıklaması kamuoyuna duyuruldu.

Açıklamada, okul çağı çocuklarına süt içme alışkanlığı kazandırılması amacıyla Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığı işbirliğinde Ulusal Süt Konseyi'nin desteği ile 2 Mayıs 2012 tarihinde okul sütü programı başlatıldığı, bu program kapsamında günde yaklaşık 7,2 milyon kutu süt dağıtımının planlandığı hatırlatıldı.

Söz konusu uygulamanın ilk günlerinde çeşitli nedenlerle rahatsızlanan bazı öğrenciler sağlık kuruluşlarına başvurduğu belirtilen açıklamada, sağlık ve gıda güvenilirliği yönünden programı ve gelişmeleri değerlendirmek, bir rapor hazırlamak ve kamuoyuyla paylaşmak üzere Sağlık ile Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı uzmanlardan oluşan iki ayrı kurul oluşturulduğu belirtildi.

Her iki bilim kurulunun müşterek çalışmasıyla varılan sonucun bildirildiği açıklamada, sütün, bileşiminde yer alan yüksek kalitede protein, yağ, laktoz, kalsiyum, fosfor, riboflavin gibi bileşenler ile üstün besleyici değere sahip olduğu, sütün bileşimine bakıldığında çeşitli yaş grupları için temel besin ögelerini içerdiği görüldüğü ifade edildi.

Her gün çocukların iki su bardağı süt veya eşdeğer süt ürünü tüketmeleri bilim çevrelerince tavsiye edildiği vurgulanan açıklamada, şunlar kaydedildi:

''Türkiye'de kişi başına yıllık süt tüketimi yaklaşık 25 litre iken bu miktar diğer gelişmiş ülkelerde 80-100 litre arasındadır. Sağlık Bakanlığı tarafından yapılan Türkiye'de Okul Çağı Çocuklarında Büyümenin İzlenmesi Projesi araştırma verilerine göre; 6-10 yaş grubunda süt içmediklerini ifade edenlerin oranı yüzde 11 olarak bulunmuştur. Çocukların ancak yüzde 30'u ise düzenli olarak süt içtiklerini ifade etmişlerdir. Gelişme çağındaki çocuk ve ergenlerin süt ihtiyaçlarının karşılanması dünyada birçok ülkede okul sütü uygulamaları ile sağlanmaktadır. Ülkemizde de okul sütü uygulamaları okul çağı çocuklarının büyüme ve gelişmelerine önemli katkıda bulunacaktır.

Program kapsamında ana sınıfı ve 1-5. sınıfa devam eden çocuklara UHT teknolojisiyle hazırlanmış tam yağlı süt dağıtılmasına başlanmıştır.

UHT süt; çiğ sütün en az 135 derecede 1 saniye süre veya en uygun zaman-sıcaklık kombinasyonunda yüksek sıcaklıkta kısa süre tutulması ve aseptik koşullarda ambalajlanması ile oda sıcaklığında depolandığında bile bozulmaya neden olabilecek tüm mikroorganizmaları ve sporlarını yok eden bir ısıl işlem ile elde edilen, raf ömrü uzun (3-4 ay) olan süttür.''

Hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksinine rastlanmadı

UHT teknolojisinde, yüksek kalitede çiğ süt kullanılmasının zorunlu olduğuna işaret edilen açıklamada, peyniraltı suyu veya peyniraltı suyu tozunun, sütün ısıl işleme olan dayanıklılığını azalttığından kesinlikle kullanılmadığı belirtildi.

Bu program kapsamında ihale şartnamesi gereği de yurt içinde üretilmiş çiğ süt kullanımı zorunlu olduğundan sütlerin üretiminde süt tozu kullanılmasına da izin verilmediğine dikkat çekilen açıklamada, programın başlamasını takiben sağlık kuruluşlarına değişik şikayetlerle başvuruların olması üzerine Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından süt dağıtımı yapılan bütün illerden süt örnekleri alınarak ayrıntılı fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik analizlere tabi tutulduğu kaydedildi.

Açıklamada, bugüne kadar örneklerin hiç birisinde hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksinine (Stafilokok enterotoksini) rastlanmadığına dair verilerin mevcut olduğunu bildirildi.

Sivas'ta dağıtım yapan firmaya ait ürünlerin dağıtımı durduruldu

Fiziksel özellikleri uygun olmadığı bildirilen Sivas ili süt örnekleri hem Sağlık Bakanlığı hem de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı laboratuvarlarında incelendiği, hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksini ve diğer toksik maddeler yönünden hiçbir olumsuzluğa rastlanmadığı belirtilen açıklamada, ''Sivas ili süt örneklerinde hastalık yapıcı olmayan (saprofit) mikroorganizmaların bulunması nedeniyle örnekler sterilite şartlarını sağlamadığından, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca bu firmaya ait ürünlerin dağıtımı durdurulmuş ve bu firma dağıtım zincirinden çıkarılmıştır'' ifadesi kullanıldı.

‘Uygulamanın durdurulmasını gerektirecek bir durum yok’

Hastaneye başvuran çocuklarla ilişkili olarak da mevcut verilerin gıda zehirlenmesini düşündürmediği vurgulanan açıklamada, ancak Okul Sütü Programı'nın tüm aşamalarının dikkatlice ve titizlikle ileri incelemelerine devam edileceği bildirildi. Açıklamada, şöyle denildi:

''Sonuç olarak, Türkiye'de süt tüketiminin sınırlı olduğu göz önüne alındığında, Okul Sütü Programı sağlıklı nesillerin yetiştirilmesinde ve beslenme ile ilişkili muhtemel sağlık sorunlarının azaltılmasına katkı sağlayacaktır.

Mevcut veriler ışığında, uygulamanın kesintiye uğratılmasını veya durdurulmasını gerektirecek bir durum tespit edilmemiştir.''

Son Güncelleme: Salı, 08 May 2012 12:09

Gösterim: 2409

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, yaptığı açıklamada ‘okul sütü’nün temiz çıktığını duyurdu.

okul sütü temiz çıktı

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, okul sütü programı kapsamında süt dağıtımı yapılan bütün illerden süt örneklerinin alınarak ayrıntılı fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik analizlere tabi tutulduğunu, bugüne kadar örneklerin hiç birisinde hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksinine (Stafilokok enterotoksini) rastlanmadığına dair verilerin mevcut bulunduğunu açıkladı.

Bakanlık, ''Fiziksel özellikleri uygun olmadığı bildirilen Sivas ili süt örnekleri hem Sağlık Bakanlığı hem de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı laboratuvarlarında incelenmiş, hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksini ve diğer toksik maddeler yönünden hiçbir olumsuzluğa rastlanmamıştır.

Sivas ili süt örneklerinde hastalık yapıcı olmayan (saprofit) mikroorganizmaların bulunması nedeniyle örnekler sterilite şartlarını sağlamadığından; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca bu firmaya ait ürünlerin dağıtımı durdurulmuş ve bu firma dağıtım zincirinden çıkarılmıştır'' açıklamasında bulundu.

Bakanlık, okul sütü programının tüm aşamalarının dikkatlice ve titizlikle ileri incelemelerine devam edileceğini belirterek, mevcut veriler ışığında, uygulamanın kesintiye uğratılmasını veya durdurulmasını gerektirecek bir durumun tespit edilmediğini bildirdi.

> Okul sütü temiz çıktı

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, yaptığı açıklamada ‘okul sütü’nün temiz çıktığını duyurdu.

okul sütü temiz çıktı

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, okul sütü programı kapsamında süt dağıtımı yapılan bütün illerden süt örneklerinin alınarak ayrıntılı fiziksel, kimyasal ve mikrobiyolojik analizlere tabi tutulduğunu, bugüne kadar örneklerin hiç birisinde hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksinine (Stafilokok enterotoksini) rastlanmadığına dair verilerin mevcut bulunduğunu açıkladı.

Bakanlık, ''Fiziksel özellikleri uygun olmadığı bildirilen Sivas ili süt örnekleri hem Sağlık Bakanlığı hem de Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı laboratuvarlarında incelenmiş, hastalık yapıcı mikroorganizma ya da bakteri toksini ve diğer toksik maddeler yönünden hiçbir olumsuzluğa rastlanmamıştır.

Sivas ili süt örneklerinde hastalık yapıcı olmayan (saprofit) mikroorganizmaların bulunması nedeniyle örnekler sterilite şartlarını sağlamadığından; Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca bu firmaya ait ürünlerin dağıtımı durdurulmuş ve bu firma dağıtım zincirinden çıkarılmıştır'' açıklamasında bulundu.

Bakanlık, okul sütü programının tüm aşamalarının dikkatlice ve titizlikle ileri incelemelerine devam edileceğini belirterek, mevcut veriler ışığında, uygulamanın kesintiye uğratılmasını veya durdurulmasını gerektirecek bir durumun tespit edilmediğini bildirdi.

Son Güncelleme: Salı, 08 May 2012 10:50

Gösterim: 2216

Sakarya Üniversitesi, kalifiye eleman yetiştirilemediği için iş dünyasının eleştirilerine maruz kalan meslek yüksekokullarıyla ilgili örnek bir uygulamayı hayata geçirdi. Mezun olabilmek için gerekli olan 30 günlük staj şartını 5,5 aya çıkardı. İşletmeler, eylülde başlayacak çalışma için şimdiden öğrenci talebinde bulunmaya başladı.

işsizlik

Sakarya Üniversitesi (SAÜ), meslek yüksekokulu öğrencilerine mezun olabilmeleri için işletmelerde kesintisiz 5,5 ay çalışma şartı getirdi. Daha önce 30 gün staj yapmak için işletme bulamayan öğrencilere şimdi büyük talep var. SAÜ Meslek Yüksekokulları Koordinatörü Doç. Dr. Mehmet Sarıbıyık, uygulamanın eylül ayında başlayacak olmasına rağmen birçok işletmenin kendilerini arayarak çalıştırmak için öğrenci istediklerini belirtiyor.

Meslek yüksekokullarında (MYO) düzenlemeye giden üniversite, 3+1 modelini geliştirdi. 13 okulda devreye giren projede 4 dönem üzerinden verilen eğitimlerin, 3 dönemi okulda teorik ve pratik, bir dönemi ise tamamen işletmelerde uygulamalı eğitim olarak planlandı. Yeni model, öğrencileri başarılı olmaya da zorluyor. Not ortalamasını 1,8'e çıkarmayan öğrenci, işletmelere gönderilmeyecek ve mezun olamayacak. İşletmelere gönderilen öğrencilerin sigortasını okul yapacak. Öğrenciler stajla birlikte toplam 5,5 ay kesintisiz işletmede çalışacak. Bu şekilde hem uygulamalı eğitim alacak hem de bütçesine katkıda bulunacak.

Öğrencilerin yetersiz olan uygulama becerilerini artırmak için yollar aradıklarını belirten Sakarya MYO Müdürü Doç. Dr. Mehmet Sarıbıyık, 3+1 modelinin çıkış noktasını şu sözlerle anlattı: "Önümüzde iki seçenek vardı. İlki okullarda makine teçhizatları kurmak. İkincisi öğrenciyi o makinelerin bulunduğu yerde çalıştırmak. Her okula bu makineleri almak, çalıştırmak ve 5-10 senede yeni teknolojiye göre yenilemek mümkün değildi. Zaten buna da üniversitelerin gücü yetmez. Bu sebeple 'işletmelerin imkânlarını kullanalım' dedim. Hem çocuk yetişsin hem de sanayici nitelikli iş gücü kazansın." Bu düşünceyle 100'ün üstünde işletmeyle görüşerek bölümlerdeki programları günün şartlarına uyarladıklarını ifade eden Sarıbıyık, sanayi, sağlık, hizmet, turizm, gıda ve tarım sektörüne nitelikli iş gücü yetiştirmek için Türkiye'de ilk defa uygulanan 3+1 modelini geliştirdiklerini kaydetti.

Mezuna iş, işletmeye kalifiye eleman formülü

Sakarya Üniversitesi'nin 3+1 modeli önümüzdeki eylül döneminde başlayacak. Ancak şimdiden birçok işletme, üniversiteyi arayarak öğrenci isteğini dile getirmiş. Yeni sistemden hem öğrenci hem de işletmelerin memnun kalacağını belirten Sakarya MYO Müdürü Doç. Dr. Mehmet Sarıbıyık, "İşveren kalifiye eleman, mezun öğrenci de iş arama derdinden kurtulacak. İşletmeler daha şimdiden 'bize eleman verin' diye arıyorlar. Öğrenci, çalıştığı işletmede ihtiyaç olursa belki okul bittikten sonra da çalışmaya devam edecek, iş bulma endişesi yaşamayacak. Ayrıca sezonluk istihdam açıklarını da bu şekilde kapatacaklar." dedi.

Hem öğrenciler, hem işletmeler memnun

Sakarya MYO İnşaat Bölümü öğrencisi Nuray Çelik ve İbrahim Şişman, yeni modelde uygulamalı eğitime uzun bir zaman ayrıldığını belirterek, bunun mesleki tecrübe kazanmaları açısından avantaj sağladığını söylüyor. Makine bölümü öğrencisi Mehmet Yetkin de yeni teknolojik cihazların kullanımını öğrenecekleri için kolay iş bulabileceklerini ifade ediyor. İşletmelerin en büyük sıkıntısının yetişmiş eleman olduğunu belirten Sakarya Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Mahmut Kösemusul ise yeni modeli, sektöre kalifiye çalışan yetiştireceği için desteklediklerini dile getiriyor. Projeyi 'kazan-kazan' formülüyle açıklayan Otokar İnsan Kaynakları Yöneticisi Elif Bostancı da projenin faydalarını şöyle özetliyor: "Öğrenci, bir dönem boyunca tam olarak işe konsantre olarak becerilerini geliştirecek. İşletme de gelecekteki insan gücüne yatırım yapmış olacak."

(zaman)

> İşsizliğe yeni formül bulundu

Sakarya Üniversitesi, kalifiye eleman yetiştirilemediği için iş dünyasının eleştirilerine maruz kalan meslek yüksekokullarıyla ilgili örnek bir uygulamayı hayata geçirdi. Mezun olabilmek için gerekli olan 30 günlük staj şartını 5,5 aya çıkardı. İşletmeler, eylülde başlayacak çalışma için şimdiden öğrenci talebinde bulunmaya başladı.

işsizlik

Sakarya Üniversitesi (SAÜ), meslek yüksekokulu öğrencilerine mezun olabilmeleri için işletmelerde kesintisiz 5,5 ay çalışma şartı getirdi. Daha önce 30 gün staj yapmak için işletme bulamayan öğrencilere şimdi büyük talep var. SAÜ Meslek Yüksekokulları Koordinatörü Doç. Dr. Mehmet Sarıbıyık, uygulamanın eylül ayında başlayacak olmasına rağmen birçok işletmenin kendilerini arayarak çalıştırmak için öğrenci istediklerini belirtiyor.

Meslek yüksekokullarında (MYO) düzenlemeye giden üniversite, 3+1 modelini geliştirdi. 13 okulda devreye giren projede 4 dönem üzerinden verilen eğitimlerin, 3 dönemi okulda teorik ve pratik, bir dönemi ise tamamen işletmelerde uygulamalı eğitim olarak planlandı. Yeni model, öğrencileri başarılı olmaya da zorluyor. Not ortalamasını 1,8'e çıkarmayan öğrenci, işletmelere gönderilmeyecek ve mezun olamayacak. İşletmelere gönderilen öğrencilerin sigortasını okul yapacak. Öğrenciler stajla birlikte toplam 5,5 ay kesintisiz işletmede çalışacak. Bu şekilde hem uygulamalı eğitim alacak hem de bütçesine katkıda bulunacak.

Öğrencilerin yetersiz olan uygulama becerilerini artırmak için yollar aradıklarını belirten Sakarya MYO Müdürü Doç. Dr. Mehmet Sarıbıyık, 3+1 modelinin çıkış noktasını şu sözlerle anlattı: "Önümüzde iki seçenek vardı. İlki okullarda makine teçhizatları kurmak. İkincisi öğrenciyi o makinelerin bulunduğu yerde çalıştırmak. Her okula bu makineleri almak, çalıştırmak ve 5-10 senede yeni teknolojiye göre yenilemek mümkün değildi. Zaten buna da üniversitelerin gücü yetmez. Bu sebeple 'işletmelerin imkânlarını kullanalım' dedim. Hem çocuk yetişsin hem de sanayici nitelikli iş gücü kazansın." Bu düşünceyle 100'ün üstünde işletmeyle görüşerek bölümlerdeki programları günün şartlarına uyarladıklarını ifade eden Sarıbıyık, sanayi, sağlık, hizmet, turizm, gıda ve tarım sektörüne nitelikli iş gücü yetiştirmek için Türkiye'de ilk defa uygulanan 3+1 modelini geliştirdiklerini kaydetti.

Mezuna iş, işletmeye kalifiye eleman formülü

Sakarya Üniversitesi'nin 3+1 modeli önümüzdeki eylül döneminde başlayacak. Ancak şimdiden birçok işletme, üniversiteyi arayarak öğrenci isteğini dile getirmiş. Yeni sistemden hem öğrenci hem de işletmelerin memnun kalacağını belirten Sakarya MYO Müdürü Doç. Dr. Mehmet Sarıbıyık, "İşveren kalifiye eleman, mezun öğrenci de iş arama derdinden kurtulacak. İşletmeler daha şimdiden 'bize eleman verin' diye arıyorlar. Öğrenci, çalıştığı işletmede ihtiyaç olursa belki okul bittikten sonra da çalışmaya devam edecek, iş bulma endişesi yaşamayacak. Ayrıca sezonluk istihdam açıklarını da bu şekilde kapatacaklar." dedi.

Hem öğrenciler, hem işletmeler memnun

Sakarya MYO İnşaat Bölümü öğrencisi Nuray Çelik ve İbrahim Şişman, yeni modelde uygulamalı eğitime uzun bir zaman ayrıldığını belirterek, bunun mesleki tecrübe kazanmaları açısından avantaj sağladığını söylüyor. Makine bölümü öğrencisi Mehmet Yetkin de yeni teknolojik cihazların kullanımını öğrenecekleri için kolay iş bulabileceklerini ifade ediyor. İşletmelerin en büyük sıkıntısının yetişmiş eleman olduğunu belirten Sakarya Sanayi ve Ticaret Odası Başkanı Mahmut Kösemusul ise yeni modeli, sektöre kalifiye çalışan yetiştireceği için desteklediklerini dile getiriyor. Projeyi 'kazan-kazan' formülüyle açıklayan Otokar İnsan Kaynakları Yöneticisi Elif Bostancı da projenin faydalarını şöyle özetliyor: "Öğrenci, bir dönem boyunca tam olarak işe konsantre olarak becerilerini geliştirecek. İşletme de gelecekteki insan gücüne yatırım yapmış olacak."

(zaman)

Son Güncelleme: Salı, 08 May 2012 09:33

Gösterim: 1647

Anadolu Üniversitesi'nde bir aydır süren kantin boykotunda satışlar durunca kantinci öğrencilerle masaya oturdu, fiyatlar düştü. 9 Nisan da başlayan boykotta öğrenciler yiyecek-içecek getirip dayanışma masaları kurmuştu.

kantin boykotu işe yaradıAnadolu Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi’nde 9 Nisan’da başlayıp tüm üniversiteye yayılan kantin boykotu öğrencilerin zaferiyle sonuçlandı. Öğrencilerden toplantı isteyen kantin işletmecileri, fiyatları öğrencilerin istediği düzeye indirmeyi kabul etti. Tost fiyatları 2.25 liradan 1.50 liraya, çay 65 kuruştan 50 kuruşa indirildi. Bunun üzerine öğrenciler kantin denetleme komisyonları kurarak boykota bir haftalığına ara verdi.

‘Zorunda mıyız?’

Anadolu Üniversitesi öğrencileri, ürünlerini sağlıksız ve pahalı buldukları kantini boykot kararı aldı. 9 Nisan’da, “Pahalı ve sağlıksız beslenmek zorunda mıyız?” sloganıyla Mimarlık Mühendislik Fakültesi’nde başlayan boykot, önce İletişim ve Edebiyat Fakültesi’ne sıçradı. Ardından da tüm üniversiteye yayıldı. Pek çok akademisyenin de desteğini alan öğrenciler işe kantinleri kendilerine uygun şekilde dizayn etmekle başladı. Her gün evden getirilen yiyeceklerle dayanışma masaları kuruldu. Gün sonlarında yapılan temizliklerle kantinler ertesi güne hazır hale getirildi. Kantinlerde kendi çıkardıkları gazete ve dergilerin stantlarını açan öğrenciler, duvarlara da fotoğrafları yapıştırdı.

1000 imzalı talep dilekçesi

Öğrenciler, anket yapıp kantinlerle ilgili en çok şikâyet edilen noktaları belirleyerek taleplerini netleştirdi. Her hafta sorunlar ve çözümleri tartışıldı. Yiyeceklerdeki kalitenin arttırılması, fiyatların düşmesi, temizliğe önem verilmesi, eğitim öğretim amacı taşımayan reklamların kaldırılması olarak belirlenen talepler, 1000’i aşkın imzayla üniversite yönetimine iletildi. Bir aydır yoğun bir katılımla süren boykot nedeniyle kantinler satış yapamaz hale geldi. Bunun üzerine kantin işletmecileri öğrencilerden toplantı talep etti. 4 Mayıs’ta üniversite yönetiminin de katılımıyla yapılan toplantıda kantin işletmecileri, fiyatları indirmeyi kabul etti. Öğrenciler, tüm fakültelerde kantin denetleme komisyonları kurmaya karar verdi ve boykota bir haftalığına şartlı olarak ara verdiklerini açıkladı. Öğrencilerden oluşan komisyon, bir hafta boyunca tüm kantinleri denetleyecek. Kantin işletmecileri sözlerini tutarsa boykot sona erecek.

Bir hafta deneme

fiyat listesiBoykotun sözcülerinden Mühendislik Mimarlık Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ozan Boyraz, “Biz toplantıda isteklerimizin hepsi gerçekleştirilene kadar boykota devam etmeye kararlı olduğumuzu söyledik. Şu anda bir haftalık denetleme sürecine girdik. Bu süreçte sözlerin tutulmadığını ya da rahatsızlıkların giderilmediğini hissedersek boykota devam edeceğiz” dedi.

Kantinde meyve, yoğurt ve çorba satışı başlatılacak.

Tavla ücretsiz, kantinlere satranç takımı temin edilecek.

Gazete standı açılacak.

Cam bardakta çay uygulaması başladı (fiyatı 40 kuruş).

(radikal)

> Öğenciler boykot etti işletme pes etti

Anadolu Üniversitesi'nde bir aydır süren kantin boykotunda satışlar durunca kantinci öğrencilerle masaya oturdu, fiyatlar düştü. 9 Nisan da başlayan boykotta öğrenciler yiyecek-içecek getirip dayanışma masaları kurmuştu.

kantin boykotu işe yaradıAnadolu Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi’nde 9 Nisan’da başlayıp tüm üniversiteye yayılan kantin boykotu öğrencilerin zaferiyle sonuçlandı. Öğrencilerden toplantı isteyen kantin işletmecileri, fiyatları öğrencilerin istediği düzeye indirmeyi kabul etti. Tost fiyatları 2.25 liradan 1.50 liraya, çay 65 kuruştan 50 kuruşa indirildi. Bunun üzerine öğrenciler kantin denetleme komisyonları kurarak boykota bir haftalığına ara verdi.

‘Zorunda mıyız?’

Anadolu Üniversitesi öğrencileri, ürünlerini sağlıksız ve pahalı buldukları kantini boykot kararı aldı. 9 Nisan’da, “Pahalı ve sağlıksız beslenmek zorunda mıyız?” sloganıyla Mimarlık Mühendislik Fakültesi’nde başlayan boykot, önce İletişim ve Edebiyat Fakültesi’ne sıçradı. Ardından da tüm üniversiteye yayıldı. Pek çok akademisyenin de desteğini alan öğrenciler işe kantinleri kendilerine uygun şekilde dizayn etmekle başladı. Her gün evden getirilen yiyeceklerle dayanışma masaları kuruldu. Gün sonlarında yapılan temizliklerle kantinler ertesi güne hazır hale getirildi. Kantinlerde kendi çıkardıkları gazete ve dergilerin stantlarını açan öğrenciler, duvarlara da fotoğrafları yapıştırdı.

1000 imzalı talep dilekçesi

Öğrenciler, anket yapıp kantinlerle ilgili en çok şikâyet edilen noktaları belirleyerek taleplerini netleştirdi. Her hafta sorunlar ve çözümleri tartışıldı. Yiyeceklerdeki kalitenin arttırılması, fiyatların düşmesi, temizliğe önem verilmesi, eğitim öğretim amacı taşımayan reklamların kaldırılması olarak belirlenen talepler, 1000’i aşkın imzayla üniversite yönetimine iletildi. Bir aydır yoğun bir katılımla süren boykot nedeniyle kantinler satış yapamaz hale geldi. Bunun üzerine kantin işletmecileri öğrencilerden toplantı talep etti. 4 Mayıs’ta üniversite yönetiminin de katılımıyla yapılan toplantıda kantin işletmecileri, fiyatları indirmeyi kabul etti. Öğrenciler, tüm fakültelerde kantin denetleme komisyonları kurmaya karar verdi ve boykota bir haftalığına şartlı olarak ara verdiklerini açıkladı. Öğrencilerden oluşan komisyon, bir hafta boyunca tüm kantinleri denetleyecek. Kantin işletmecileri sözlerini tutarsa boykot sona erecek.

Bir hafta deneme

fiyat listesiBoykotun sözcülerinden Mühendislik Mimarlık Fakültesi 4. sınıf öğrencisi Ozan Boyraz, “Biz toplantıda isteklerimizin hepsi gerçekleştirilene kadar boykota devam etmeye kararlı olduğumuzu söyledik. Şu anda bir haftalık denetleme sürecine girdik. Bu süreçte sözlerin tutulmadığını ya da rahatsızlıkların giderilmediğini hissedersek boykota devam edeceğiz” dedi.

Kantinde meyve, yoğurt ve çorba satışı başlatılacak.

Tavla ücretsiz, kantinlere satranç takımı temin edilecek.

Gazete standı açılacak.

Cam bardakta çay uygulaması başladı (fiyatı 40 kuruş).

(radikal)

Son Güncelleme: Salı, 08 May 2012 10:10

Gösterim: 2278

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, geçtiğimiz cuma günü sivil toplum kuruluşlarının başkanları ve bazı eğitimcileri toplantıya çağırdı. Eğitimciler 66-72 ay konusunda mutabakata vararak, Bakan Ömer Dinçer’den bu yönde kararın bir an önce verilmesini istediler.

Müsteşar Emin Zararsız, Talim Terbiye Kurulu Başkanı Emin Karip, Temel Eğitim Genel Müdürü Funda Kocabayık’la birlikte üst düzey bürokratlar ve çağrılan 8 sivil toplum temsilcisi “4 +4+ 4”’ü konuştu. SETA Vakfı Eğitim Direktörü Bekir Gür, Dr. Murat Özoğlu, Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Başkanı Cem Gülan, TED’ten Genel Başkan Selçuk Pehlivanoğlu, Genel Müdür Sevinç Atabay,  Eğitim Reformu Girişimi Direktörü Prof.Dr. Üstün Ergüder, Koordinatörü Batuhan Aydagül ve uzmanlar toplantıya katıldı.

Yönetmelik çözecek

Saat 10.00’da başlayan toplantı akşam 17.00’ye kadar sürdü. Sivil toplum temsilcileri 4+4+4’te daha çok yaş konusu üzerinde durdu. İlköğretime başlama yaşının düşürülmesinin her kesimde kaosa yol açtığını belirten uzmanlar, başlama yaşının 66 ay sonrasında hatta, 66-72 ay arasında olması gerektiği konusunda ısrar ettiler. Eğitimciler 66-72 ay konusunda mutabakata vararak, Bakan Ömer Dinçer’den bu yönde kararın bir an önce verilmesini istediler. Bakan Dinçer, ise bunun Bakanlar Kurulu’ndan çıktıktan sonra yönetmelikle çözülebileceği mesajını verdi. Eğitimciler, 66 ay öncesinde çocuğu olan ailelerin okul uygun gördüğü takdirde ilköğretime başlayabileceğinin de üzerinde durdular.

Toplantıda yıllık ders saatleri ve ders günleri de tartışıldı. Seçmeli ders saatlerinin dünyadaki örnekleri üzerinde ciddi tartışmaların yapıldığı toplantıda 180 iş gününün yeterli, ama ders saatlerinin ise düşük olduğu görüşü belirtildi. Dünyada ders saatleri arasında teneffüslerde çeşitlilik olduğu, bazı ülkelerin 2 saati üst üste yapıp, yarım saat ara verdiği, Türkiye’de de fiili ders süresi ve kalitesinin arttırılması gerektiği konusunda görüş birliğine varıldı. Seçmeli derslerin de uzun uzun konuşulduğu toplantıda “Ders koymanın değil, nitelikli öğretmenin olması”nın önem taşıdığı belirtildi.

Danışılması çok faydalı

Cem Gülan (Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Başkanı) Milli Eğitim Bakanlığı’nın, biz eğitimcilerin görüşüne başvurması, bizimle ilgili bir konuda bize danışması çok faydalı. Biz de diğer sivil toplum kuruluşları gibi 66 ay sonrasından yanayız. Dünya eğitim sistemlerinin sunumunu izledik.

Görüş alınması sevindirici

Bekir Gür (SETA Vakfı Eğitim Direktörü)  Bakanlığın sivil toplum kuruluşlarının görüşünü alması çok sevindirci. Okula başlama yaşı konusunda bütün sivil toplum kuruluşları olarak görüşlerimizi ilettik. Ortak kanaatimiz 67 ay sonrasına zorunluluk getirmesi idi. Bu hem uygulanabilirlik, hem de pedagojik olarak doğru olacak. Zaten şu anda 69 ay sonrasında çocuklar okula kayıt olabiliyor. Böylece birkaç ay öne çekilmiş olacak. Ders saatlerinin arttırılması konusu da gündeme geldi.

66 ay üzerinden yanayız

Selçuk Pehlivanoğlu (TED Genel Başkanı) Bizim ana konu olarak üzerinde durduğumuz okul öncesi verilmiş önem sonucunda kazanılmış başarıların heba edilmemesidir. 72 ay değilse bile 66 ay üzeri bir yaklaşımdan yanayız. Böylece müfredat değişikliğine gerek kalmayacak, kapasite sıkışmayacak. Bir programlama ile nitelik artırımı ders saati artırımı bir programlama ile devreye girmesi gerekiyor.

(hürriyet)

> 'Okula başlama yaşı' netleşti

Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, geçtiğimiz cuma günü sivil toplum kuruluşlarının başkanları ve bazı eğitimcileri toplantıya çağırdı. Eğitimciler 66-72 ay konusunda mutabakata vararak, Bakan Ömer Dinçer’den bu yönde kararın bir an önce verilmesini istediler.

Müsteşar Emin Zararsız, Talim Terbiye Kurulu Başkanı Emin Karip, Temel Eğitim Genel Müdürü Funda Kocabayık’la birlikte üst düzey bürokratlar ve çağrılan 8 sivil toplum temsilcisi “4 +4+ 4”’ü konuştu. SETA Vakfı Eğitim Direktörü Bekir Gür, Dr. Murat Özoğlu, Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Başkanı Cem Gülan, TED’ten Genel Başkan Selçuk Pehlivanoğlu, Genel Müdür Sevinç Atabay,  Eğitim Reformu Girişimi Direktörü Prof.Dr. Üstün Ergüder, Koordinatörü Batuhan Aydagül ve uzmanlar toplantıya katıldı.

Yönetmelik çözecek

Saat 10.00’da başlayan toplantı akşam 17.00’ye kadar sürdü. Sivil toplum temsilcileri 4+4+4’te daha çok yaş konusu üzerinde durdu. İlköğretime başlama yaşının düşürülmesinin her kesimde kaosa yol açtığını belirten uzmanlar, başlama yaşının 66 ay sonrasında hatta, 66-72 ay arasında olması gerektiği konusunda ısrar ettiler. Eğitimciler 66-72 ay konusunda mutabakata vararak, Bakan Ömer Dinçer’den bu yönde kararın bir an önce verilmesini istediler. Bakan Dinçer, ise bunun Bakanlar Kurulu’ndan çıktıktan sonra yönetmelikle çözülebileceği mesajını verdi. Eğitimciler, 66 ay öncesinde çocuğu olan ailelerin okul uygun gördüğü takdirde ilköğretime başlayabileceğinin de üzerinde durdular.

Toplantıda yıllık ders saatleri ve ders günleri de tartışıldı. Seçmeli ders saatlerinin dünyadaki örnekleri üzerinde ciddi tartışmaların yapıldığı toplantıda 180 iş gününün yeterli, ama ders saatlerinin ise düşük olduğu görüşü belirtildi. Dünyada ders saatleri arasında teneffüslerde çeşitlilik olduğu, bazı ülkelerin 2 saati üst üste yapıp, yarım saat ara verdiği, Türkiye’de de fiili ders süresi ve kalitesinin arttırılması gerektiği konusunda görüş birliğine varıldı. Seçmeli derslerin de uzun uzun konuşulduğu toplantıda “Ders koymanın değil, nitelikli öğretmenin olması”nın önem taşıdığı belirtildi.

Danışılması çok faydalı

Cem Gülan (Türkiye Özel Okullar Birliği Derneği Başkanı) Milli Eğitim Bakanlığı’nın, biz eğitimcilerin görüşüne başvurması, bizimle ilgili bir konuda bize danışması çok faydalı. Biz de diğer sivil toplum kuruluşları gibi 66 ay sonrasından yanayız. Dünya eğitim sistemlerinin sunumunu izledik.

Görüş alınması sevindirici

Bekir Gür (SETA Vakfı Eğitim Direktörü)  Bakanlığın sivil toplum kuruluşlarının görüşünü alması çok sevindirci. Okula başlama yaşı konusunda bütün sivil toplum kuruluşları olarak görüşlerimizi ilettik. Ortak kanaatimiz 67 ay sonrasına zorunluluk getirmesi idi. Bu hem uygulanabilirlik, hem de pedagojik olarak doğru olacak. Zaten şu anda 69 ay sonrasında çocuklar okula kayıt olabiliyor. Böylece birkaç ay öne çekilmiş olacak. Ders saatlerinin arttırılması konusu da gündeme geldi.

66 ay üzerinden yanayız

Selçuk Pehlivanoğlu (TED Genel Başkanı) Bizim ana konu olarak üzerinde durduğumuz okul öncesi verilmiş önem sonucunda kazanılmış başarıların heba edilmemesidir. 72 ay değilse bile 66 ay üzeri bir yaklaşımdan yanayız. Böylece müfredat değişikliğine gerek kalmayacak, kapasite sıkışmayacak. Bir programlama ile nitelik artırımı ders saati artırımı bir programlama ile devreye girmesi gerekiyor.

(hürriyet)

Son Güncelleme: Salı, 08 May 2012 09:19

Gösterim: 2733


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.