Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
SınavMUN lise öğrencilerinin güncel Dünya meselelerine çözüm aramak, öğrencilerin bakış açılarını geliştirmek ve İngilizce dilini pratiğe dökmek amacıyla temel olarak Birleşmiş Milletler’ in farklı komitelerinin, simülasyon olarak canlandırıldığı konferans şeklinde gerçekleşen bir etkinlik.
Bu yıl Sınav Okulları tarafından 20-23 Mart 2023 tarihleri arasında Antalya Kemer Mirada Del Mar Hotel'de Türkiye’deki Sınav Okulları Kampüslerinden gelen 638 delegenin yanı sıra, 40 kişilik akademik ekip ve 76 danışman ile fiziksel olarak gerçekleştirilen SınavMUN 2023 Konferansında öğrenciler, panel, çalıştay ve forumlar ile yürütülen toplantılara katılarak Birleşmiş Milletler Konferansı simülasyonunu yaptılar.
Sınav Okulları Lise Yabancı Diller Koordinatörlüğü tarafından düzenlenen ve bir model Birleşmiş Milletler (MUN) simülasyonu olan SınavMUN 2023 lise öğrencilerinin katılımı ve görkemli bir açılış seremonisi ile başladı. Öğrencilerin 4 gün boyunca sadece İngilizce konuştuğu SınavMUN 2023’de Sınav Okulları Lise Öğrencileri Birleşmiş Milletlerin delegeleri rolünde Dünyada meydana gelen ekonomik, sosyal, politik ve çevresel meseleleri tartışarak çözümler geliştirdiler. Öğrenciler diğer ülkelerin temsilcileriyle etkileşime geçerek farklı düşünceleri ve perspektifleri anlamaya çalıştılar.
Türkiye çapında gerçekleşen SınavMUN 2023 Konferansına katılan tüm delegelere “MUN Katılım Sertifikası” verildi. Ayrıca Oxford UniversityPress, 7 komiteden çıkan en iyi delegeye ‘En İyi Delege Sertifikası” ile hediye çeki verdi.
SınavMUN Konferansları Sınav Okulları lise öğrencilerinin diplomasiyi öğrenmelerini, donanımlı, entelektüel, bilgili, sadece kendi sorunlarına değil, dünyanın sorunlarına da çözüm arayabilen bireyler olarak yetişmesini sağlıyor. Öğrencilerin kültürlerarası anlayış, eleştirel düşünme ve araştırma, ikna, liderlik, iletişim, kamuoyu oluşturma gibi 21. yüzyıl becerilerini İngilizce olarak ifade etmelerine ve geleceklerindeki kariyerlerini şimdiden hazırlamalarına da yardımcı oluyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
SınavMUN lise öğrencilerinin güncel Dünya meselelerine çözüm aramak, öğrencilerin bakış açılarını geliştirmek ve İngilizce dilini pratiğe dökmek amacıyla temel olarak Birleşmiş Milletler’ in farklı komitelerinin, simülasyon olarak canlandırıldığı konferans şeklinde gerçekleşen bir etkinlik.
Bu yıl Sınav Okulları tarafından 20-23 Mart 2023 tarihleri arasında Antalya Kemer Mirada Del Mar Hotel'de Türkiye’deki Sınav Okulları Kampüslerinden gelen 638 delegenin yanı sıra, 40 kişilik akademik ekip ve 76 danışman ile fiziksel olarak gerçekleştirilen SınavMUN 2023 Konferansında öğrenciler, panel, çalıştay ve forumlar ile yürütülen toplantılara katılarak Birleşmiş Milletler Konferansı simülasyonunu yaptılar.
Sınav Okulları Lise Yabancı Diller Koordinatörlüğü tarafından düzenlenen ve bir model Birleşmiş Milletler (MUN) simülasyonu olan SınavMUN 2023 lise öğrencilerinin katılımı ve görkemli bir açılış seremonisi ile başladı. Öğrencilerin 4 gün boyunca sadece İngilizce konuştuğu SınavMUN 2023’de Sınav Okulları Lise Öğrencileri Birleşmiş Milletlerin delegeleri rolünde Dünyada meydana gelen ekonomik, sosyal, politik ve çevresel meseleleri tartışarak çözümler geliştirdiler. Öğrenciler diğer ülkelerin temsilcileriyle etkileşime geçerek farklı düşünceleri ve perspektifleri anlamaya çalıştılar.
Türkiye çapında gerçekleşen SınavMUN 2023 Konferansına katılan tüm delegelere “MUN Katılım Sertifikası” verildi. Ayrıca Oxford UniversityPress, 7 komiteden çıkan en iyi delegeye ‘En İyi Delege Sertifikası” ile hediye çeki verdi.
SınavMUN Konferansları Sınav Okulları lise öğrencilerinin diplomasiyi öğrenmelerini, donanımlı, entelektüel, bilgili, sadece kendi sorunlarına değil, dünyanın sorunlarına da çözüm arayabilen bireyler olarak yetişmesini sağlıyor. Öğrencilerin kültürlerarası anlayış, eleştirel düşünme ve araştırma, ikna, liderlik, iletişim, kamuoyu oluşturma gibi 21. yüzyıl becerilerini İngilizce olarak ifade etmelerine ve geleceklerindeki kariyerlerini şimdiden hazırlamalarına da yardımcı oluyor.
Son Güncelleme: Salı, 28 Mart 2023 15:42
Gösterim: 709
Deprem bölgesinden gelen öğrenciler için eğitimden, rehberlik hizmetlerine, barınma ve beslenme ihtiyaçlarına kadar bir çok destek sağladıklarını belirten Ortadoğulular Çankaya Anadolu Lisesi Okul Müdürü Zeynep Bayar, “Deprem bölgesinden Ankara’ya gelen depremzede öğrencilerimiz kurumlarımızda ücretsiz eğitim almaya başladılar ve ayrıca kurum psikologlarımız bu öğrencilerimizle bireysel görüşme seansları oluşturarak depremin açtığı psikolojik yaraları sarmak adına çalışıyorlar.” diye konuştu.
Türkiye depremde acı bir tablo ile karşılaştı. Deprem konusunda eğitimin önemi bir kez daha ortaya çıktı. Kurumunuzda deprem özelinde, afet eğitimi konusunda yapılan çalışmaları anlatabilir misiniz?
Ülkemizde Kahramanmaraş merkezli başlayan ve adeta bir deprem fırtınası şeklinde devam eden, özelinde on bir ilimizi ve genelde ise ülkemizin tamamını derinden yaralayan bir felaket yaşadık. Bu deprem, aslında 1999 Marmara depreminden sonra göz ardı ettiğimiz tedbirlerin ne kadar da hayati bir öneme sahip olduğunu bize tekrar acı bir şekilde hatırlatmış oldu. Her konuda olduğu gibi eğitimin önemini burada da fark ediyoruz. Ortadoğulular Eğitim Kurumları olarak deprem öncesinde de olduğu gibi afet tatbikatlarına ve afet eğitimlerine oldukça önem veren bir kurumuz. Öncelikli olarak deprem bölgesinden gelen öğrencilerimizin sosyal adaptasyonunun sağlanması sürmektedir. Bu noktada okul tatbikatlarımız eğitimin içerisine dâhil edilmiştir. Kurum olarak tatbikatlar ve afet eğitimi konusunda kurumlarla iş birliği çalışmaları yaparak eğitim ve tatbikatlarımızı sıklaştırma üzerine profesyonel destek almaktayız.
Afet eğitimleri ile işbirliği yaptığınız kurumlar var mı? Nasıl destekler alıyorsunuz?
Kurumumuz tüm şubelerinde MEB ve AFAD tarafından destek alarak düzenli olarak afet tatbikatları yapmaktadır. MEB tarafından belirlenmiş olan deprem haftasında, kurumlarımızda deprem tatbikatı yapılmış, olası bir deprem sırasında yapılması gerekenlerin öğrenci ve personelimize AFAD görevlileri tarafından anlatıldığı seminerler düzenlenmiş ve ilerleyen süreçler için benzer programlar planlanmıştır.
TÜM BİNALARIMIZ BELGELENDİRİLDİ
Kurum binalarınızın deprem dayanıklılığı konusunda bilgi verebilir misiniz? Bu konuda belgelendirmeleriniz tamamlandı mı? Kayıt döneminde velilere bu konuda uyarı ve önerileriniz neler olur?
Millî Eğitim Bakanlığı’nın kurum açılışı için Standartlar Yönergesinde belirlediği ölçüde tüm kontrollerimiz yönetmeliklere uygun olarak yapılmış olup yetkili merciiler tarafından belgelendirilmiştir. Öncelikle kurum olarak ülkemizin bir deprem ülkesi olduğu ve bu konuda hem bireysel hem toplumsal olarak önlemler hakkında veli ve öğrencilerimizi birebir bilgilendirmeye çalışıyoruz. Bu noktada velilerimize çocuklarını kaydettirdikleri kurumların depreme dayanıklılığı ile ilgili raporlarının olup olmadığını sormalarını ve kurum personelinin afetler konusunda yeterliliklerini sorgulamalarını tavsiye edebilirim.
DEPREMZEDE ÖĞRENCİLERE ÜCRETSİZ EĞİTİM
Yaşadığımız depremle ilgili sosyal sorumluluk çerçevesinde gerçekleştirdiğiniz faaliyetlerden bahsedebilir misiniz?
Ülkemizde ve kurumlarda yapıldığı gibi biz de kurum olarak ilgili birimlerle iletişim kurarak velilerimizin ve öğrencilerimizin desteği ile bölgeye yardımlarımızı ulaştırdık ve ulaştırmaya devam ediyoruz. Bu anlamda okulumuzda öğretmen-öğrenci-veli işbirliği ile hızlıca gerekli iletişimler sağlanmış olup yardımların iki gün içerisinde toplanması ve gerekli yerlere ulaştırılması sağlanmıştır. Okulumuzda deprem bölgesinde yakınları olan veli ve öğrencilerimiz ile iletişime geçilip rehberlik servisi olarak psikolojik anlamda desteklerimizi sağladık. Kurum bünyemizde olan öğrencilerimizden deprem bölgesinde aile yakınlarının yanında bulunan bu acı olayı yaşayan ve bizimle iletişime geçen enkaz altında öğrencilerimiz de oldu. Bu kapsamda sosyal medya üzerinden ilgili yerlerle iletişime geçerek öğrencilerimiz için yardım çağrısında bulunup başarılı sonuçlar elde ettik. Deprem bölgesinden Ankara’ya gelen depremzede öğrencilerimiz kurumlarımızda ücretsiz eğitim almaya başladılar ve ayrıca kurum psikologlarımız bu öğrencilerimizle bireysel görüşme seansları oluşturarak depremin açtığı psikolojik yaraları sarmak adına çalışıyorlar.
Deprem bölgesinden öğrencilere ev sahipliği yapıyor musunuz? Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Evet deprem bölgesinden gelen öğrencilerimiz eğitim hayatına başladılar. Depremzede öğrencilerimiz okula gelmeden önce okulda eğitimine devam eden öğrencilerimizin bilinçlenmesi açısından deprem bölgesinden kurumumuza öğrencilerin geleceği ve onlara karşı olması gereken davranışlar hususunda öneri ve tavsiyeler de bulunuldu. Okul açıldıktan sonra ise uzman psikolog ve PDR ekibi ile sürekli görüşme sağlanarak aynı zamanda öğretmenlerimizin de desteği ile deprem bölgesinden gelen öğrencilerin sosyal adaptasyonları konusunda destek sağlanmaktadır. Sosyal adaptasyon ve psikolojik desteğin yanı sıra öğrencilerimizin akademik başarısı ile ilgili de ek çalışmalar ve takviyeler verilmektedir. Öğrencilerin geçmiş konulardan olan eksikleri ile ilgili bireysel etüt planlaması ve takibi yapılmaktadır. Bütün bunların yanı sıra deprem bölgesinden gelen öğrencilerin konaklama bilgilerini alarak, şayet konaklama imkânları yoksa bu konuda ilgili kuruluşlara ulaşmaları konusunda yardım ve destekte bulunmaktayız.
Afetlerin yarattığı psikolojik ve sosyal sorunlara karşı nasıl mücadele edilmeli? Öğrencilere yönelik deprem ve afetlerle ilgili rehberlik çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Öncelikle hem yaşanılan durumun zorluğu hem de öğrencilerimizin farklı bir şehre adapte olmasının güçlüğü dolayısıyla onlara psikolojik ve adaptasyon desteği haricinde bireysel olarak ben de öğrencilerle sohbet ederek ve onları sıklıkla dinleyerek kendilerini evlerinde hissetmelerini sağlamaya çalışıyorum. Kurumumuz bünyesinde olan Rehberlik Direktörlüğü tarafından yapılan aylık takvimler güncellenerek yaşanan afet ile ilgili gerekli sunum ve çalışmalar rehberlik ve psikolojik danışmanlara iletilmiş olup süreç ile ilgili bilgilendirmeler yapılmıştır. Bununla birlikte okulumuzda her hafta düzenlenen akademik rehberlik organizasyonunda depremle ilgili öğrencileri bilgilendirme ve kaynaşmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
Eklemek istedikleriniz…
Son olarak hayatını eğitime adamış bir okul müdürü olarak her konuda olduğu gibi afet konusunda da eğitimin önemini vurgulamak isterim. Artı Eğitim dergisi çalışanları olarak afet eğitimine ilişkin yönlendirdiğiniz sorular için ve böyle önemli bir konuya yer verdiğiniz için teşekkür ederim. Umarım ülkemiz tekrar böyle bir afet yaşamaz.
“Ortadoğulular Eğitim Kurumları olarak deprem öncesinde de olduğu gibi afet tatbikatlarına ve afet eğitimlerine oldukça önem veren bir kurumuz. Öncelikli olarak deprem bölgesinden gelen öğrencilerimizin sosyal adaptasyonunun sağlanması sürmektedir. Bu noktada okul tatbikatlarımız eğitimin içerisine dâhil edilmiştir. Kurum olarak tatbikatlar ve afet eğitimi konusunda kurumlarla iş birliği çalışmaları yaparak eğitim ve tatbikatlarımızı sıklaştırma üzerine profesyonel destek almaktayız.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Deprem bölgesinden gelen öğrenciler için eğitimden, rehberlik hizmetlerine, barınma ve beslenme ihtiyaçlarına kadar bir çok destek sağladıklarını belirten Ortadoğulular Çankaya Anadolu Lisesi Okul Müdürü Zeynep Bayar, “Deprem bölgesinden Ankara’ya gelen depremzede öğrencilerimiz kurumlarımızda ücretsiz eğitim almaya başladılar ve ayrıca kurum psikologlarımız bu öğrencilerimizle bireysel görüşme seansları oluşturarak depremin açtığı psikolojik yaraları sarmak adına çalışıyorlar.” diye konuştu.
Türkiye depremde acı bir tablo ile karşılaştı. Deprem konusunda eğitimin önemi bir kez daha ortaya çıktı. Kurumunuzda deprem özelinde, afet eğitimi konusunda yapılan çalışmaları anlatabilir misiniz?
Ülkemizde Kahramanmaraş merkezli başlayan ve adeta bir deprem fırtınası şeklinde devam eden, özelinde on bir ilimizi ve genelde ise ülkemizin tamamını derinden yaralayan bir felaket yaşadık. Bu deprem, aslında 1999 Marmara depreminden sonra göz ardı ettiğimiz tedbirlerin ne kadar da hayati bir öneme sahip olduğunu bize tekrar acı bir şekilde hatırlatmış oldu. Her konuda olduğu gibi eğitimin önemini burada da fark ediyoruz. Ortadoğulular Eğitim Kurumları olarak deprem öncesinde de olduğu gibi afet tatbikatlarına ve afet eğitimlerine oldukça önem veren bir kurumuz. Öncelikli olarak deprem bölgesinden gelen öğrencilerimizin sosyal adaptasyonunun sağlanması sürmektedir. Bu noktada okul tatbikatlarımız eğitimin içerisine dâhil edilmiştir. Kurum olarak tatbikatlar ve afet eğitimi konusunda kurumlarla iş birliği çalışmaları yaparak eğitim ve tatbikatlarımızı sıklaştırma üzerine profesyonel destek almaktayız.
Afet eğitimleri ile işbirliği yaptığınız kurumlar var mı? Nasıl destekler alıyorsunuz?
Kurumumuz tüm şubelerinde MEB ve AFAD tarafından destek alarak düzenli olarak afet tatbikatları yapmaktadır. MEB tarafından belirlenmiş olan deprem haftasında, kurumlarımızda deprem tatbikatı yapılmış, olası bir deprem sırasında yapılması gerekenlerin öğrenci ve personelimize AFAD görevlileri tarafından anlatıldığı seminerler düzenlenmiş ve ilerleyen süreçler için benzer programlar planlanmıştır.
TÜM BİNALARIMIZ BELGELENDİRİLDİ
Kurum binalarınızın deprem dayanıklılığı konusunda bilgi verebilir misiniz? Bu konuda belgelendirmeleriniz tamamlandı mı? Kayıt döneminde velilere bu konuda uyarı ve önerileriniz neler olur?
Millî Eğitim Bakanlığı’nın kurum açılışı için Standartlar Yönergesinde belirlediği ölçüde tüm kontrollerimiz yönetmeliklere uygun olarak yapılmış olup yetkili merciiler tarafından belgelendirilmiştir. Öncelikle kurum olarak ülkemizin bir deprem ülkesi olduğu ve bu konuda hem bireysel hem toplumsal olarak önlemler hakkında veli ve öğrencilerimizi birebir bilgilendirmeye çalışıyoruz. Bu noktada velilerimize çocuklarını kaydettirdikleri kurumların depreme dayanıklılığı ile ilgili raporlarının olup olmadığını sormalarını ve kurum personelinin afetler konusunda yeterliliklerini sorgulamalarını tavsiye edebilirim.
DEPREMZEDE ÖĞRENCİLERE ÜCRETSİZ EĞİTİM
Yaşadığımız depremle ilgili sosyal sorumluluk çerçevesinde gerçekleştirdiğiniz faaliyetlerden bahsedebilir misiniz?
Ülkemizde ve kurumlarda yapıldığı gibi biz de kurum olarak ilgili birimlerle iletişim kurarak velilerimizin ve öğrencilerimizin desteği ile bölgeye yardımlarımızı ulaştırdık ve ulaştırmaya devam ediyoruz. Bu anlamda okulumuzda öğretmen-öğrenci-veli işbirliği ile hızlıca gerekli iletişimler sağlanmış olup yardımların iki gün içerisinde toplanması ve gerekli yerlere ulaştırılması sağlanmıştır. Okulumuzda deprem bölgesinde yakınları olan veli ve öğrencilerimiz ile iletişime geçilip rehberlik servisi olarak psikolojik anlamda desteklerimizi sağladık. Kurum bünyemizde olan öğrencilerimizden deprem bölgesinde aile yakınlarının yanında bulunan bu acı olayı yaşayan ve bizimle iletişime geçen enkaz altında öğrencilerimiz de oldu. Bu kapsamda sosyal medya üzerinden ilgili yerlerle iletişime geçerek öğrencilerimiz için yardım çağrısında bulunup başarılı sonuçlar elde ettik. Deprem bölgesinden Ankara’ya gelen depremzede öğrencilerimiz kurumlarımızda ücretsiz eğitim almaya başladılar ve ayrıca kurum psikologlarımız bu öğrencilerimizle bireysel görüşme seansları oluşturarak depremin açtığı psikolojik yaraları sarmak adına çalışıyorlar.
Deprem bölgesinden öğrencilere ev sahipliği yapıyor musunuz? Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Evet deprem bölgesinden gelen öğrencilerimiz eğitim hayatına başladılar. Depremzede öğrencilerimiz okula gelmeden önce okulda eğitimine devam eden öğrencilerimizin bilinçlenmesi açısından deprem bölgesinden kurumumuza öğrencilerin geleceği ve onlara karşı olması gereken davranışlar hususunda öneri ve tavsiyeler de bulunuldu. Okul açıldıktan sonra ise uzman psikolog ve PDR ekibi ile sürekli görüşme sağlanarak aynı zamanda öğretmenlerimizin de desteği ile deprem bölgesinden gelen öğrencilerin sosyal adaptasyonları konusunda destek sağlanmaktadır. Sosyal adaptasyon ve psikolojik desteğin yanı sıra öğrencilerimizin akademik başarısı ile ilgili de ek çalışmalar ve takviyeler verilmektedir. Öğrencilerin geçmiş konulardan olan eksikleri ile ilgili bireysel etüt planlaması ve takibi yapılmaktadır. Bütün bunların yanı sıra deprem bölgesinden gelen öğrencilerin konaklama bilgilerini alarak, şayet konaklama imkânları yoksa bu konuda ilgili kuruluşlara ulaşmaları konusunda yardım ve destekte bulunmaktayız.
Afetlerin yarattığı psikolojik ve sosyal sorunlara karşı nasıl mücadele edilmeli? Öğrencilere yönelik deprem ve afetlerle ilgili rehberlik çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Öncelikle hem yaşanılan durumun zorluğu hem de öğrencilerimizin farklı bir şehre adapte olmasının güçlüğü dolayısıyla onlara psikolojik ve adaptasyon desteği haricinde bireysel olarak ben de öğrencilerle sohbet ederek ve onları sıklıkla dinleyerek kendilerini evlerinde hissetmelerini sağlamaya çalışıyorum. Kurumumuz bünyesinde olan Rehberlik Direktörlüğü tarafından yapılan aylık takvimler güncellenerek yaşanan afet ile ilgili gerekli sunum ve çalışmalar rehberlik ve psikolojik danışmanlara iletilmiş olup süreç ile ilgili bilgilendirmeler yapılmıştır. Bununla birlikte okulumuzda her hafta düzenlenen akademik rehberlik organizasyonunda depremle ilgili öğrencileri bilgilendirme ve kaynaşmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır.
Eklemek istedikleriniz…
Son olarak hayatını eğitime adamış bir okul müdürü olarak her konuda olduğu gibi afet konusunda da eğitimin önemini vurgulamak isterim. Artı Eğitim dergisi çalışanları olarak afet eğitimine ilişkin yönlendirdiğiniz sorular için ve böyle önemli bir konuya yer verdiğiniz için teşekkür ederim. Umarım ülkemiz tekrar böyle bir afet yaşamaz.
“Ortadoğulular Eğitim Kurumları olarak deprem öncesinde de olduğu gibi afet tatbikatlarına ve afet eğitimlerine oldukça önem veren bir kurumuz. Öncelikli olarak deprem bölgesinden gelen öğrencilerimizin sosyal adaptasyonunun sağlanması sürmektedir. Bu noktada okul tatbikatlarımız eğitimin içerisine dâhil edilmiştir. Kurum olarak tatbikatlar ve afet eğitimi konusunda kurumlarla iş birliği çalışmaları yaparak eğitim ve tatbikatlarımızı sıklaştırma üzerine profesyonel destek almaktayız.”
Son Güncelleme: Salı, 28 Mart 2023 15:23
Gösterim: 662
Müge Gökdeniz - Sevinç Koleji Kampüs Müdürü - Selda Erdal - Sevinç Kurs Merkezi Müdürü“Sevinç Eğitim Kurumları, ekip ruhunun gücüne inanan ve takım çalışmasına önem veren bir kurumdur. Bu sebeple çalışanların mesleki gelişimleri için eğitim fırsatları vererek, kadın çalışanlarını ve personelini desteklemektedir. Başarılı ve 21.yüzyıl becerilerine sahip, evrensel nesiller yetiştiren bir kurumun önceliği de çalışan mutluluğudur.”
Eğitim sektöründe kadın yönetici sayısı artarken, kadın girişimci sayısı sizce neden az? Kadın girişimciler ne gibi engellerle karşılaşıyorlar? Sizin bu konuda önerileriniz neler?
Müge Gökdeniz: Eğitim sektöründe kadın öğretmenler ile kadın yöneticilerin sayısı karşılaştırıldığında, kadın çalışanların çoğunun öğretmen olarak görev aldığı, kadın yönetici sayısının daha düşük olduğu görülmektedir. Bu oran geçmiş yıllara göre artış gösterse de maalesef halen yetersizdir.
Kadın girişimcilerin ülkemizde işgücüne katılımlarının ve girişimcilik konusunda henüz istenen seviyede olmadığı lakin ekonomik hayatta giderek daha etkin duruma gelmeye başladıkları gözlemlenmektedir.
Kadın girişimci sayısını arttırmak için öncelikle kadın eğitim oranının artması gerekmektedir. Atatürk, kadınları koruyucu ve destekleyici reformlar ile bu hedefler doğrultusunda ilk adımları atmış olsa da Türkiye’de kadınların sosyal, kültürel ve ekonomik alanda karşılaştıkları sorunlara bakıldığında önceliğimiz bu sorunları dikkate alarak, doğru planlamalar ile bu sorunların çözülmesini sağlamak olmalıdır.
Ülkemizde kadın girişimci sayısını arttırmak için, gelişmiş ülkelerden başlayarak uluslararası kuruluşların kadın girişimciliğini destekleyici ve yaygınlaştırıcı politikalarını da incelememiz gerekir. Son yıllarda medyanın da desteğiyle kadın girişimcilere olan ilginin arttığına, kadınlarımızın daha fazla sosyal desteğe ihtiyaç duyduğuna tanıklık ediyoruz. Ülkemizde kadınlarımızı girişimciliğe sevketmeye, iş hayatında daha fazla yer almalarını sağlamaya yönelik birçok oluşum ve proje bulunmaktadır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), kadınlarımızın iş hayatında yer alabilmeleri adına Kadın Girişimciler Kurulu’nu kurmuştur ve bunun yanında sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, Halk Eğitim Merkezleri gibi kadınlarımıza girişimcilik eğitimleri veren kuruluşlar da mevcuttur. Bizlere düşen başlıca görev; kız çocuklarının okur-yazar oranını arttırmak, kadınlarımızı bilinçlendirmek; kadın girişimcileri bekleyen fırsatların neler olduğunu en doğru ve etkili şekilde anlatmak; kadınlarımıza iş gücü ve istihdam sağlayarak finansal güvenliklerini artırmak, kadınlarımızın hem ev hem de iş hayatındaki etkinliklerini dengelemek adına mevcut engelleri ortadan kaldırmaktır.
Sizce eğitimde kadın yönetici olmanın kolay ve zor yanları neler?
Müge Gökdeniz: Kadın okul yöneticisi olarak genelde olumlu tepkiler alıyorum. Toplumun kadın yöneticilere bakış açısının destek ve takdir edici yönde olması, memnuniyet vericidir. Mesleğimde edindiğim tecrübe, insan ilişkileri ve iletişim becerim, kullandığım stratejik alan bilgim, sakin ve çözüm odaklı olmam, yenilikçi eğitim modellerini araştırıp geliştiren, sorumluluk ve iç disiplini yüksek bir kişi olmam mesleğimde zorluklar ile baş edebilmemde etkin rol oynamaktadır. Mükemmeliyetçi kişilik özelliğine sahip olmam beni zaman zaman zorlasa da, bu durum olayları çok yönlü düşünmeme ve analiz edebilmeme katkı sağlıyor. Kadın eğitim yöneticisi olarak toplumumuzda ataerkil yapıdan kaynaklı zorluk hiç yaşamadım. Eğitim yöneticiliği yaptığım Sevinç Eğitim Kurumları, ekip ruhunun gücüne inanan ve takım çalışmasına önem veren bir kurumdur. Bu sebeple çalışanların mesleki gelişimleri için eğitim fırsatları vererek, kadın çalışanlarını ve personelini desteklemektedir. Başarılı ve 21.yüzyıl becerilerine sahip, evrensel nesiller yetiştiren bir kurumun önceliği de çalışan mutluluğudur.
ÜLKEMİZE BORCUMUZ İYİ NESİLLER YETİŞTİRMEKTİR
Kız çocuklarının eğitim ve kariyer yolculuklarında Türkiye’deki koşullarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Fırsat eşitliği için hangi adımlar atılmalı?
Müge Gökdeniz: Üzülerek belirtmem lazımki, kız çocuklarımızın okullaşma oranı, örgün eğitimdeki tüm kademelerde erkek çocuklarımızın gerisinde kalmaktadır. Kentlerde kız çocuklarının öğrenim düzeyinin yükselip, iş gücüne katılma oranı artarken; kırsal kesimlerde bu oranın düşük olduğu görülmektedir. Ülkemizde şimdiye kadar kız çocuklarının eğitimi üzerine birçok çalışma yapılmasınarağmen kız çocukların okullaşması adına daha çok yol almamız gerektiği yadsınamaz bir gerçektir.
Eğitimde fırsat eşitliği sağlayarak, her çocuğun nitelikli eğitim alması öncelikli hedefimiz olmalıdır. Türkiye’nin de dâhil olduğu, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları sözleşmesinin 28., 29. ve 30. maddeleri gereği eşit şartlarda erişilebilir temel eğitimden çocuklarımızı faydalandırmalı; aileleri ve öğrencileri bu konuda bilinçlendirecek çalışmalar yapmalıyız.
Ülkemizdeki eğitim ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar gerçekleştiren, kız çocuklarının nitelikli eğitime erişmesinin önündeki engelleri (erken ve çocuk yaşta zorla evliliği önleme, çocuk yoksulluğu vb.) ortadan kaldırmaya çalışan kurum ve kuruluşları desteklemeliyiz. Kız çocuklarının yalnızca eğitime erişimlerini değil, tüm gelişimsel gereksinimlerini desteklemek için hem eğitimciler hem de toplum olarak güçlü adımlar atmalıyız. Biz eğitimcilerin ülkemizi çağdaş ve muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için bu ülkeye borcu; iyi nesiller yetiştirmektir.
EĞİTİM YAŞAM BOYU DEVAM EDEN BİR SÜREÇTİR
Kariyer yolculuğunda eğitimin rolü ve yeri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Selda Erdal: 21.yüzyıl teknolojik gelişim ve küreselleşmeye bağlı olarak sosyal, bireysel, siyasal ve ekonomik alanlarda büyük ve hızlı değişimlerin olduğu bir dönem. Gelecekte kaliteli insan gücüne duyulacak ihtiyaç, insanların kendilerini iş yaşamına daha donanımlı hazırlamalarını zorunlu kılmaktadır.
Bu durumda insanların geleceğe dair daha detaylı düşünerek bir eğitim planlaması yapmaları elzemdir.
Kariyer gelişimi, bireyin yaşamının tüm boyutlarını içeren çok yönlü bir süreçtir. Bu süreci kişinin kendisi ile ilgili düşünceleri, duygusal gelişimi, içinde bulunduğu ortam, kültürel şartlar, meslekle ilgili yargıları ve okul deneyimleri gibi pek çok faktör etkiler.
Bu nedenle eğitim; meslek seçimi, bireysel kariyer planlaması gibi geniş ve bütünsel perspektiften bireyin yaşamı boyunca devam eden bir süreç olarak algılanmalıdır.
Kendinizi nasıl bir yönetici olarak tanımlıyorsunuz? Yönetim anlayışınızı belirleyen ilkeler neler?
Selda Erdal: Başta cumhuriyetin ışığında Atatürk ilke ve inkılaplarını rehber edinen, iletişim becerisi yüksek çağdaş bir yönetici olarak -ki bence her yöneticide bu özelliklerin olması gerekir- kendimi tanımlarım.
İyi bir yöneticinin en belirgin özelliği, çok yönlü düşünmesidir; yaşanan her türlü durumda çözümcül ve empatik yaklaşabilme becerisidir. Bence iyi bir yönetici aynı zamanda iyi bir psikolog olmalıdır. Eğitim yöneticisi olarak bizler bireylerin ve toplumların eğitim eksiklerini karşılamalı, genel-özel amaçlarını ve hedeflerini gerçekleştirmede yol gösteren kişiler olmalıyız. Yönetim anlayışım ise destek olma, istişare etme, yeniliklere açık olma, yol gösterici ve rol model olmak üzerinedir.
HER İNSANIN KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME HİKÂYESİ OLMALIDIR
Eğitim sektöründe yönetici olmak isteyen kadınlara tavsiyeleriniz nedir?
Selda Erdal: Her insanın kadın-erkek ayrımı yapmadan kendini gerçekleştirme hikâyesi olmalıdır. Ebeveynlerin belki de çocuklarına verecekleri en önemli miras budur. Eğitim yöneticisi olmak isteyen tüm kadınlara tavsiyem; işlerini özenerek yapmaları, mücadeleci ruhlarını kaybetmemeleri, çağın getirdiği yeniliklerle uyum sağlayabilmeleri ve kendilerine güvenmeleridir. Takımınızdaki her üyeye gülümsemeyi unutmamalısınız. En azından bir tebessümü onlardan esirgememelisiniz. Tüm bunları inanarak kendisine katmaya çalışan kadının her türlü başarıya koşup ülkeyi kalkındıracağına inanmaktayım. Çünkü biz kadınlar, bu duygusal yanımızla rasyonel yanımızı başarıyla harmanlayabiliyoruz. Bunları hakkıyla gerçekleştirdiğimizde de geriye fark yaratmak kalıyor. Bunu da yaratıcılığımız ile başarıyoruz. İşte tüm bunlar bir araya geldiğinde başarının anahtarını elimize alabiliyoruz.
‘CAM TAVAN’ NASIL ORTADAN KALKAR?
Müge Gökdeniz: Kadınların kariyer yolculuğunda cam tavan sorununu ortadan kaldırmak, doğru insan kaynakları ile mümkündür. Kadın-erkek ücret eşitliğinin sağlanması, çalışan kadın ve kadın yönetici oranının arttırılması, kadının çocuk sahibi olmasının iş yerinde olumsuz etki yaratmaması, kadınların çalışma hayatında ve yönetici pozisyonunda daha çok bulunacak projelerin sağlanması, adil ve başarılı bir iş hayatı için önem taşımaktadır.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Müge Gökdeniz - Sevinç Koleji Kampüs Müdürü - Selda Erdal - Sevinç Kurs Merkezi Müdürü“Sevinç Eğitim Kurumları, ekip ruhunun gücüne inanan ve takım çalışmasına önem veren bir kurumdur. Bu sebeple çalışanların mesleki gelişimleri için eğitim fırsatları vererek, kadın çalışanlarını ve personelini desteklemektedir. Başarılı ve 21.yüzyıl becerilerine sahip, evrensel nesiller yetiştiren bir kurumun önceliği de çalışan mutluluğudur.”
Eğitim sektöründe kadın yönetici sayısı artarken, kadın girişimci sayısı sizce neden az? Kadın girişimciler ne gibi engellerle karşılaşıyorlar? Sizin bu konuda önerileriniz neler?
Müge Gökdeniz: Eğitim sektöründe kadın öğretmenler ile kadın yöneticilerin sayısı karşılaştırıldığında, kadın çalışanların çoğunun öğretmen olarak görev aldığı, kadın yönetici sayısının daha düşük olduğu görülmektedir. Bu oran geçmiş yıllara göre artış gösterse de maalesef halen yetersizdir.
Kadın girişimcilerin ülkemizde işgücüne katılımlarının ve girişimcilik konusunda henüz istenen seviyede olmadığı lakin ekonomik hayatta giderek daha etkin duruma gelmeye başladıkları gözlemlenmektedir.
Kadın girişimci sayısını arttırmak için öncelikle kadın eğitim oranının artması gerekmektedir. Atatürk, kadınları koruyucu ve destekleyici reformlar ile bu hedefler doğrultusunda ilk adımları atmış olsa da Türkiye’de kadınların sosyal, kültürel ve ekonomik alanda karşılaştıkları sorunlara bakıldığında önceliğimiz bu sorunları dikkate alarak, doğru planlamalar ile bu sorunların çözülmesini sağlamak olmalıdır.
Ülkemizde kadın girişimci sayısını arttırmak için, gelişmiş ülkelerden başlayarak uluslararası kuruluşların kadın girişimciliğini destekleyici ve yaygınlaştırıcı politikalarını da incelememiz gerekir. Son yıllarda medyanın da desteğiyle kadın girişimcilere olan ilginin arttığına, kadınlarımızın daha fazla sosyal desteğe ihtiyaç duyduğuna tanıklık ediyoruz. Ülkemizde kadınlarımızı girişimciliğe sevketmeye, iş hayatında daha fazla yer almalarını sağlamaya yönelik birçok oluşum ve proje bulunmaktadır. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB), kadınlarımızın iş hayatında yer alabilmeleri adına Kadın Girişimciler Kurulu’nu kurmuştur ve bunun yanında sivil toplum kuruluşları, meslek örgütleri, Halk Eğitim Merkezleri gibi kadınlarımıza girişimcilik eğitimleri veren kuruluşlar da mevcuttur. Bizlere düşen başlıca görev; kız çocuklarının okur-yazar oranını arttırmak, kadınlarımızı bilinçlendirmek; kadın girişimcileri bekleyen fırsatların neler olduğunu en doğru ve etkili şekilde anlatmak; kadınlarımıza iş gücü ve istihdam sağlayarak finansal güvenliklerini artırmak, kadınlarımızın hem ev hem de iş hayatındaki etkinliklerini dengelemek adına mevcut engelleri ortadan kaldırmaktır.
Sizce eğitimde kadın yönetici olmanın kolay ve zor yanları neler?
Müge Gökdeniz: Kadın okul yöneticisi olarak genelde olumlu tepkiler alıyorum. Toplumun kadın yöneticilere bakış açısının destek ve takdir edici yönde olması, memnuniyet vericidir. Mesleğimde edindiğim tecrübe, insan ilişkileri ve iletişim becerim, kullandığım stratejik alan bilgim, sakin ve çözüm odaklı olmam, yenilikçi eğitim modellerini araştırıp geliştiren, sorumluluk ve iç disiplini yüksek bir kişi olmam mesleğimde zorluklar ile baş edebilmemde etkin rol oynamaktadır. Mükemmeliyetçi kişilik özelliğine sahip olmam beni zaman zaman zorlasa da, bu durum olayları çok yönlü düşünmeme ve analiz edebilmeme katkı sağlıyor. Kadın eğitim yöneticisi olarak toplumumuzda ataerkil yapıdan kaynaklı zorluk hiç yaşamadım. Eğitim yöneticiliği yaptığım Sevinç Eğitim Kurumları, ekip ruhunun gücüne inanan ve takım çalışmasına önem veren bir kurumdur. Bu sebeple çalışanların mesleki gelişimleri için eğitim fırsatları vererek, kadın çalışanlarını ve personelini desteklemektedir. Başarılı ve 21.yüzyıl becerilerine sahip, evrensel nesiller yetiştiren bir kurumun önceliği de çalışan mutluluğudur.
ÜLKEMİZE BORCUMUZ İYİ NESİLLER YETİŞTİRMEKTİR
Kız çocuklarının eğitim ve kariyer yolculuklarında Türkiye’deki koşullarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Fırsat eşitliği için hangi adımlar atılmalı?
Müge Gökdeniz: Üzülerek belirtmem lazımki, kız çocuklarımızın okullaşma oranı, örgün eğitimdeki tüm kademelerde erkek çocuklarımızın gerisinde kalmaktadır. Kentlerde kız çocuklarının öğrenim düzeyinin yükselip, iş gücüne katılma oranı artarken; kırsal kesimlerde bu oranın düşük olduğu görülmektedir. Ülkemizde şimdiye kadar kız çocuklarının eğitimi üzerine birçok çalışma yapılmasınarağmen kız çocukların okullaşması adına daha çok yol almamız gerektiği yadsınamaz bir gerçektir.
Eğitimde fırsat eşitliği sağlayarak, her çocuğun nitelikli eğitim alması öncelikli hedefimiz olmalıdır. Türkiye’nin de dâhil olduğu, Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları sözleşmesinin 28., 29. ve 30. maddeleri gereği eşit şartlarda erişilebilir temel eğitimden çocuklarımızı faydalandırmalı; aileleri ve öğrencileri bu konuda bilinçlendirecek çalışmalar yapmalıyız.
Ülkemizdeki eğitim ve toplumsal cinsiyet eşitsizliğini ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalar gerçekleştiren, kız çocuklarının nitelikli eğitime erişmesinin önündeki engelleri (erken ve çocuk yaşta zorla evliliği önleme, çocuk yoksulluğu vb.) ortadan kaldırmaya çalışan kurum ve kuruluşları desteklemeliyiz. Kız çocuklarının yalnızca eğitime erişimlerini değil, tüm gelişimsel gereksinimlerini desteklemek için hem eğitimciler hem de toplum olarak güçlü adımlar atmalıyız. Biz eğitimcilerin ülkemizi çağdaş ve muasır medeniyetler seviyesine ulaşmak için bu ülkeye borcu; iyi nesiller yetiştirmektir.
EĞİTİM YAŞAM BOYU DEVAM EDEN BİR SÜREÇTİR
Kariyer yolculuğunda eğitimin rolü ve yeri hakkında ne düşünüyorsunuz?
Selda Erdal: 21.yüzyıl teknolojik gelişim ve küreselleşmeye bağlı olarak sosyal, bireysel, siyasal ve ekonomik alanlarda büyük ve hızlı değişimlerin olduğu bir dönem. Gelecekte kaliteli insan gücüne duyulacak ihtiyaç, insanların kendilerini iş yaşamına daha donanımlı hazırlamalarını zorunlu kılmaktadır.
Bu durumda insanların geleceğe dair daha detaylı düşünerek bir eğitim planlaması yapmaları elzemdir.
Kariyer gelişimi, bireyin yaşamının tüm boyutlarını içeren çok yönlü bir süreçtir. Bu süreci kişinin kendisi ile ilgili düşünceleri, duygusal gelişimi, içinde bulunduğu ortam, kültürel şartlar, meslekle ilgili yargıları ve okul deneyimleri gibi pek çok faktör etkiler.
Bu nedenle eğitim; meslek seçimi, bireysel kariyer planlaması gibi geniş ve bütünsel perspektiften bireyin yaşamı boyunca devam eden bir süreç olarak algılanmalıdır.
Kendinizi nasıl bir yönetici olarak tanımlıyorsunuz? Yönetim anlayışınızı belirleyen ilkeler neler?
Selda Erdal: Başta cumhuriyetin ışığında Atatürk ilke ve inkılaplarını rehber edinen, iletişim becerisi yüksek çağdaş bir yönetici olarak -ki bence her yöneticide bu özelliklerin olması gerekir- kendimi tanımlarım.
İyi bir yöneticinin en belirgin özelliği, çok yönlü düşünmesidir; yaşanan her türlü durumda çözümcül ve empatik yaklaşabilme becerisidir. Bence iyi bir yönetici aynı zamanda iyi bir psikolog olmalıdır. Eğitim yöneticisi olarak bizler bireylerin ve toplumların eğitim eksiklerini karşılamalı, genel-özel amaçlarını ve hedeflerini gerçekleştirmede yol gösteren kişiler olmalıyız. Yönetim anlayışım ise destek olma, istişare etme, yeniliklere açık olma, yol gösterici ve rol model olmak üzerinedir.
HER İNSANIN KENDİNİ GERÇEKLEŞTİRME HİKÂYESİ OLMALIDIR
Eğitim sektöründe yönetici olmak isteyen kadınlara tavsiyeleriniz nedir?
Selda Erdal: Her insanın kadın-erkek ayrımı yapmadan kendini gerçekleştirme hikâyesi olmalıdır. Ebeveynlerin belki de çocuklarına verecekleri en önemli miras budur. Eğitim yöneticisi olmak isteyen tüm kadınlara tavsiyem; işlerini özenerek yapmaları, mücadeleci ruhlarını kaybetmemeleri, çağın getirdiği yeniliklerle uyum sağlayabilmeleri ve kendilerine güvenmeleridir. Takımınızdaki her üyeye gülümsemeyi unutmamalısınız. En azından bir tebessümü onlardan esirgememelisiniz. Tüm bunları inanarak kendisine katmaya çalışan kadının her türlü başarıya koşup ülkeyi kalkındıracağına inanmaktayım. Çünkü biz kadınlar, bu duygusal yanımızla rasyonel yanımızı başarıyla harmanlayabiliyoruz. Bunları hakkıyla gerçekleştirdiğimizde de geriye fark yaratmak kalıyor. Bunu da yaratıcılığımız ile başarıyoruz. İşte tüm bunlar bir araya geldiğinde başarının anahtarını elimize alabiliyoruz.
‘CAM TAVAN’ NASIL ORTADAN KALKAR?
Müge Gökdeniz: Kadınların kariyer yolculuğunda cam tavan sorununu ortadan kaldırmak, doğru insan kaynakları ile mümkündür. Kadın-erkek ücret eşitliğinin sağlanması, çalışan kadın ve kadın yönetici oranının arttırılması, kadının çocuk sahibi olmasının iş yerinde olumsuz etki yaratmaması, kadınların çalışma hayatında ve yönetici pozisyonunda daha çok bulunacak projelerin sağlanması, adil ve başarılı bir iş hayatı için önem taşımaktadır.
Son Güncelleme: Cumartesi, 18 Mart 2023 15:02
Gösterim: 750
Yasemin Erdemir - Girne Koleji PDR Koordinatörü
“Girne Koleji olarak öncelikle her eğitim öğretim döneminin başında okul öğrenci temsilcilerinin de içinde yer aldığı Afete Hazırlık Kurulunu oluşturuyoruz. Oluşturulan kurullar afet bilinci, afetlerle mücadelede temel kavramlar, acil durum setlerinin önemi, depremden önce alınması gereken önlemler, deprem tehlikeleri ve riskleri nelerdir, nasıl önlenebilir, yapısal ve yapısal olmayan tehlikeler vb. konularda planlı olarak çalışmalar yapıyor.”
Türkiye depremde acı bir tablo ile karşılaştı. Deprem konusunda eğitimin önemi bir kez daha ortaya çıktı. Kurumunuzda deprem özelinde, afet eğitimi konusunda yapılan çalışmaları anlatabilir misiniz? Nasıl destekler alıyorsunuz?
Yıllardan beri bilinen bir gerçek var ki Türkiye, tektonik oluşumu, jeolojik yapısı, topografyası ve meteorolojik özellikleri gibi nedenlerle, her zaman çeşitli doğal afet tehlikelerine sahip olan bir ülke oldu. Yaşanan kayıplar kendimizi bilgili sandığımız bir konuda aslında tam olarak yeterli bilgiye sahip olmadığımızı bizlere gösterdi.
Her ne kadar okullarda, işyerlerinde afet eğitimi yapılıyor olsa da insanlar, bazı şeyleri yaşamayacağını ve bunun hiç başına gelmeyeceğini düşünüyor ya da yaşananları unutuyor, bu durum afet eğitiminin önemini yitirmesine sebep oluyor. Oysaki araştırmalara göre afet ve acil durum tatbikatlarının, gerçek bir afet anında insanların paniğe kapılmadan doğru hareket etme şansını 2 kat arttırdığı ve bu afetler esnasında ya da sonrasında yapılan davranışların insanların hayatını kurtardığını, bilimsel olarak ispatlıyor.
Bu nedenle Girne Koleji olarak öncelikle her eğitim öğretim döneminin başında okul öğrenci temsilcilerinin de içinde yer aldığı Afete Hazırlık Kurulunu oluşturuyoruz.
Oluşturulan kurullar afet bilinci, afetlerle mücadelede temel kavramlar, acil durum setlerinin önemi, depremden önce alınması gereken önlemler, deprem tehlikeleri ve riskleri nelerdir, nasıl önlenebilir, yapısal ve yapısal olmayan tehlikeler vb. konularda planlı olarak çalışmalar yapıyor.
Önce kampüslerimizdeki bu kurullar için sonrasında da öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz için Girne Amerikan Üniversitesi iş birliği ile tüm afet risklerine karşı özel olarak hazırladığımız eğitimler düzenliyor, deprem öncesi, deprem sonrası, deprem sırasında yapılması gerekenleri paylaşarak her kampüs özelinde tahliye planı hazırlıyoruz. Ayrıca afet sonrası öğrenci, öğretmen ve veli psikososyal destek programları için üniversitemizdeki akademisyenlerimizden eğitim desteği alıyoruz.
Bunlarla birlikte kampüslerimizde detaylı ve ölçekli çizilmiş kat planlarının üzerine, okul öğrenci sayısına ve okulun fiziki yapısına göre hazırlanmış tahliye planlarını her katta herkesin görebileceği yerlere asıyoruz.
Kampüs içindeki dolapları, kitaplıkları ve duvarlardaki rafları uygun teknikler yardımıyla duvarlara sabitliyoruz.
Ayrıca kampüslerimizde yılda en az bir kez deprem, yangın, arama-kurtarma, tahliye, gaz kaçağı, ilkyardım vb. konularında tatbikatlar ve bilgilendirme eğitimleri yapıyor sonrasında dönem içinde farklı senaryolar oluşturarak günün farklı saatlerinde tatbikatlar yapmaya devam ediyoruz.
DEPREM BÖLGESİNDEKİ OKUL BİNALARIMIZDA HASAR BULUNMUYOR
Kurum binalarınızın deprem dayanıklılığı konusunda bilgi verebilir misiniz? Bu konuda belgelendirmeleriniz tamamlandı mı? Kayıt döneminde velilere bu konuda uyarı ve önerileriniz neler olur?
Yaşanan deprem sonrasında içinde bulunduğunuz binanın dayanıklılığının önemi tartışılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Kolej yapılanmalarımızda önceliklerimizden biri de binanın şekli, yapısı ve dayanıklılığıdır. Bu nedenledir ki deprem bölgesinde bulunan okul binalarımızda herhangi bir hasar bulunmamaktadır. Çünkü hepsi MEB standartlar yönergesine uygun haldedir. Kurumlarımızın sınıf yapılarının ve binalarının MEB şartlarına uygun olması, binanın depreme dayanıklı ve öğrencilerin eğitim yapması için herhangi bir engel teşkil etmediğini gösterir. Deprem sonrası da tekrardan gerek belediyelere gerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na başvurarak kampüslerimiz bina dayanıklılık belgelerini almış bulunmaktadır. Her şeyden önce önemli olan güvenli okul kavramıdır. Bu nedenle velilerin okullarda eğitim süreci, içerikleri, öğrencinin olumlu yönde ilerlemesini sağlayan programlar, yabancı dil, okulun yurt dışı eğitimleri ile ilgili olan bağlantılarını da göz ardı etmeden çocuklarını gönderecekleri okulun güvenli okul olması önemlidir. Artı görüşecekleri okulların MEB şartlarına uygunluğu ve sağlamlığını bildiren raporları istemeleri şart diye düşünüyorum.
OKULLARIMIZI DEPREMZEDELERE AÇTIK
Yaşadığımız depremle ilgili sosyal sorumluluk çerçevesinde gerçekleştirdiğiniz faaliyetlerden bahsedebilir misiniz?
Öncelikle afet yaşandıktan hemen sonra kampüslerimizle iletişime geçerek öğretmenlerimizin, velilerimizin ve bölgenin ihtiyaçları belirledik. Diğer kampüslerimizle ve sosyal medyamızda bu ihtiyaç listelerini paylaşarak topladığımız kolilerle o bölgede yaşayanlara, yine o bölgedeki kurucularımız, öğretmenlerimiz aracılığı ile yardımcı olduk. Önceliklerimiz hızlıca insanların ihtiyaçlarını karşılamak ve mağduriyetlerini gidermekti. Deprem bölgesinde olan kampüslerimiz kapılarını orada mağdur olan insanlara açtı ve hem kalacak yer hem de yemek desteği sağladı. Son olarak bu dönemde çocukların oyunla iyileştiğini bildiğimiz için düzenlediğimiz “Bir Oyuncak, Bir Mutluluk” yardım kampanyası ile Şanlıurfa Kampüsümüzün öncülüğü ve koordinasyonunda her bölgeden topladığımız oyuncakları yollayarak deprem bölgelerindeki tüm çocuklara oyuncaklarımızı ilettik.
Tabii bu dönemde birçok insan yardım elini uzattı ama bundan sonraki dönem içinde yardımlarının arttırılması gerektiğini düşünüyor ve destek çalışmalarına devam ediyoruz.
Deprem bölgesinden öğrencilere ev sahipliği yapıyor musunuz? Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Bazı velilerimizin evleri hasara uğradı. Hem yaşadıkları korku hem de evlerini kullanmak istememeleri sebebi ile o bölgelerden ayrıldılar. Gaziantep, Diyarbakır, Şanlıurfa, Malatya illerinde bulunan kampüslerimizden diğer illerdeki kampüslerimize geçen öğrencilerimiz oldu. Tabii sadece kampüsler arası geçiş yapmadık, kontenjanlar dahilinde deprem bölgelerinden bizlere gelen hiçbir aileyi ve öğrenciyi mağdur etmemek adınakurucularımızın da desteği ile kampüslerimizin kapılarını açtık. Hem öğrencilerimize hem de ailelerine her konuda özellikle psikososyal alanda destek verdik ve buna devam ediyoruz.
DEPREM SONRASI PSİKOSOSYAL DESTEK ÇALIŞMALARI GERÇEKLEŞTİRDİK
Afetlerin yarattığı psikolojik ve sosyal sorunlara karşı nasıl mücadele edilmeli? Öğrencilere yönelik deprem ve afetlerle ilgili rehberlik çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Afet sonrası birçok travmaya maruz kalan bireyler, yaşadıkları kriz ve ani kayıplar nedeniyle psikopatolojik süreçler geçirmektedir. Bu süreçlerde stres-anksiyete bozuklukları arttığından ruh sağlığı ve psikososyal destek çok önemlidir. Afetler meydana geldiğinde toplumun iyileşebilmesi için hazırlıklara, alternatiflere ve desteğe ihtiyaç vardır. Afetlerin negatif etkilerini tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir ancak afet yönetimi stratejileri, ortaklaşa yapılan uygulamalar, tecrübeler, hazırlık planları ve zarar azaltma çalışmaları ile bu etkiler azaltılabilir.
Afetin büyüklüğüne bağlı olarak bireylerdeki tepkiler birçok unsura göre farklılık göstermektedir. Büyük kriz veya şaşırtıcı sakinlik tablosu gösteren bireylere rastlanmaktadır. İhtiyaçları doğru şekilde belirleyerek, fiziksel ihtiyaçları sağladıktan sonra sosyal ve psikolojik açıdan destekleyici, net bir tutum sergileyen hizmetin sunulması gerekmektedir.
Bu çalışmaları yaparken Girne Koleji Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Birimi olarak deprem ve afetlerle ilgili deprem bölgesinde olan, bu afeti deneyimleyen öğrenciler ve ikincil travma yaşayan yani afeti deneyimlemeyen ancak yakın çevresinden birilerinin deneyimlediği ya da sosyal medya aracılığı ile öğrenen öğrenciler için iki farklı rehberlik çalışmaları planladık.
Bazen çocuklar depremin kendi suçu olduğunu düşünebilmektedir. Bu nedenle önceliğimiz, bu afeti yaşayan öğrencilerimizi depremin neden ve nasıl olduğu konusunda, depremi yaşamamış öğrencilerimizi ise afet bilgilendirmesi ve afetten korunma yollarını konusunda bilgilendirmek olmuştur. Bu süreçte yapılan çalışmalarımızı ve gözlemlerimizi baz alarak kayıp, yas ve ölüm kavramı ile ilgili psikososyal destek çalışmaları gerçekleştirdik. Çünkü afet sonrası yaşanan kayıpların kapsamı değişmekle birlikte, insanların sevdiklerini kaybetmeleri yas sürecini yaşamalarına neden olmaktadır. Ayrıca depremi yaşamış ya da duymuş kişilerde stres bozukluğu başlayabilmektedir. Bununla ilgili öğrencilerimizle özel çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalardaki amaç; kaygıları azaltmak, uykusuzluk ve olumsuzluk sebeplerini tespit etmek, anıları zihinde tekrarlama sebeplerini bulmak, uyumlu davranışlar sergilenebilmesi için bireylere farklı bakış açılarını kazandırarak topluma tekrar dahil etmek için bireyi daha olumlu hale getirmektir.
Eklemek istedikleriniz…
Unutulmaması gereken bir olay yaşandı. Türkiye’nin deprem bölgesi olduğu gerçeği göz önünde tutularak herkes önlemini almalı, toplanma alanlarını bilmeli hatta evde, işyerinde hayat üçgeninin nerelerde ve nasıl olabileceğini planlamalıdır. Dilerim ki bir daha böyle büyük bir acı yaşanmaz. Okullarımızda yaptığımız tüm bu afet çalışmaları ve tatbikatları bir ön çalışma olarak kalır.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Yasemin Erdemir - Girne Koleji PDR Koordinatörü
“Girne Koleji olarak öncelikle her eğitim öğretim döneminin başında okul öğrenci temsilcilerinin de içinde yer aldığı Afete Hazırlık Kurulunu oluşturuyoruz. Oluşturulan kurullar afet bilinci, afetlerle mücadelede temel kavramlar, acil durum setlerinin önemi, depremden önce alınması gereken önlemler, deprem tehlikeleri ve riskleri nelerdir, nasıl önlenebilir, yapısal ve yapısal olmayan tehlikeler vb. konularda planlı olarak çalışmalar yapıyor.”
Türkiye depremde acı bir tablo ile karşılaştı. Deprem konusunda eğitimin önemi bir kez daha ortaya çıktı. Kurumunuzda deprem özelinde, afet eğitimi konusunda yapılan çalışmaları anlatabilir misiniz? Nasıl destekler alıyorsunuz?
Yıllardan beri bilinen bir gerçek var ki Türkiye, tektonik oluşumu, jeolojik yapısı, topografyası ve meteorolojik özellikleri gibi nedenlerle, her zaman çeşitli doğal afet tehlikelerine sahip olan bir ülke oldu. Yaşanan kayıplar kendimizi bilgili sandığımız bir konuda aslında tam olarak yeterli bilgiye sahip olmadığımızı bizlere gösterdi.
Her ne kadar okullarda, işyerlerinde afet eğitimi yapılıyor olsa da insanlar, bazı şeyleri yaşamayacağını ve bunun hiç başına gelmeyeceğini düşünüyor ya da yaşananları unutuyor, bu durum afet eğitiminin önemini yitirmesine sebep oluyor. Oysaki araştırmalara göre afet ve acil durum tatbikatlarının, gerçek bir afet anında insanların paniğe kapılmadan doğru hareket etme şansını 2 kat arttırdığı ve bu afetler esnasında ya da sonrasında yapılan davranışların insanların hayatını kurtardığını, bilimsel olarak ispatlıyor.
Bu nedenle Girne Koleji olarak öncelikle her eğitim öğretim döneminin başında okul öğrenci temsilcilerinin de içinde yer aldığı Afete Hazırlık Kurulunu oluşturuyoruz.
Oluşturulan kurullar afet bilinci, afetlerle mücadelede temel kavramlar, acil durum setlerinin önemi, depremden önce alınması gereken önlemler, deprem tehlikeleri ve riskleri nelerdir, nasıl önlenebilir, yapısal ve yapısal olmayan tehlikeler vb. konularda planlı olarak çalışmalar yapıyor.
Önce kampüslerimizdeki bu kurullar için sonrasında da öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz için Girne Amerikan Üniversitesi iş birliği ile tüm afet risklerine karşı özel olarak hazırladığımız eğitimler düzenliyor, deprem öncesi, deprem sonrası, deprem sırasında yapılması gerekenleri paylaşarak her kampüs özelinde tahliye planı hazırlıyoruz. Ayrıca afet sonrası öğrenci, öğretmen ve veli psikososyal destek programları için üniversitemizdeki akademisyenlerimizden eğitim desteği alıyoruz.
Bunlarla birlikte kampüslerimizde detaylı ve ölçekli çizilmiş kat planlarının üzerine, okul öğrenci sayısına ve okulun fiziki yapısına göre hazırlanmış tahliye planlarını her katta herkesin görebileceği yerlere asıyoruz.
Kampüs içindeki dolapları, kitaplıkları ve duvarlardaki rafları uygun teknikler yardımıyla duvarlara sabitliyoruz.
Ayrıca kampüslerimizde yılda en az bir kez deprem, yangın, arama-kurtarma, tahliye, gaz kaçağı, ilkyardım vb. konularında tatbikatlar ve bilgilendirme eğitimleri yapıyor sonrasında dönem içinde farklı senaryolar oluşturarak günün farklı saatlerinde tatbikatlar yapmaya devam ediyoruz.
DEPREM BÖLGESİNDEKİ OKUL BİNALARIMIZDA HASAR BULUNMUYOR
Kurum binalarınızın deprem dayanıklılığı konusunda bilgi verebilir misiniz? Bu konuda belgelendirmeleriniz tamamlandı mı? Kayıt döneminde velilere bu konuda uyarı ve önerileriniz neler olur?
Yaşanan deprem sonrasında içinde bulunduğunuz binanın dayanıklılığının önemi tartışılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkmaktadır. Kolej yapılanmalarımızda önceliklerimizden biri de binanın şekli, yapısı ve dayanıklılığıdır. Bu nedenledir ki deprem bölgesinde bulunan okul binalarımızda herhangi bir hasar bulunmamaktadır. Çünkü hepsi MEB standartlar yönergesine uygun haldedir. Kurumlarımızın sınıf yapılarının ve binalarının MEB şartlarına uygun olması, binanın depreme dayanıklı ve öğrencilerin eğitim yapması için herhangi bir engel teşkil etmediğini gösterir. Deprem sonrası da tekrardan gerek belediyelere gerek Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na başvurarak kampüslerimiz bina dayanıklılık belgelerini almış bulunmaktadır. Her şeyden önce önemli olan güvenli okul kavramıdır. Bu nedenle velilerin okullarda eğitim süreci, içerikleri, öğrencinin olumlu yönde ilerlemesini sağlayan programlar, yabancı dil, okulun yurt dışı eğitimleri ile ilgili olan bağlantılarını da göz ardı etmeden çocuklarını gönderecekleri okulun güvenli okul olması önemlidir. Artı görüşecekleri okulların MEB şartlarına uygunluğu ve sağlamlığını bildiren raporları istemeleri şart diye düşünüyorum.
OKULLARIMIZI DEPREMZEDELERE AÇTIK
Yaşadığımız depremle ilgili sosyal sorumluluk çerçevesinde gerçekleştirdiğiniz faaliyetlerden bahsedebilir misiniz?
Öncelikle afet yaşandıktan hemen sonra kampüslerimizle iletişime geçerek öğretmenlerimizin, velilerimizin ve bölgenin ihtiyaçları belirledik. Diğer kampüslerimizle ve sosyal medyamızda bu ihtiyaç listelerini paylaşarak topladığımız kolilerle o bölgede yaşayanlara, yine o bölgedeki kurucularımız, öğretmenlerimiz aracılığı ile yardımcı olduk. Önceliklerimiz hızlıca insanların ihtiyaçlarını karşılamak ve mağduriyetlerini gidermekti. Deprem bölgesinde olan kampüslerimiz kapılarını orada mağdur olan insanlara açtı ve hem kalacak yer hem de yemek desteği sağladı. Son olarak bu dönemde çocukların oyunla iyileştiğini bildiğimiz için düzenlediğimiz “Bir Oyuncak, Bir Mutluluk” yardım kampanyası ile Şanlıurfa Kampüsümüzün öncülüğü ve koordinasyonunda her bölgeden topladığımız oyuncakları yollayarak deprem bölgelerindeki tüm çocuklara oyuncaklarımızı ilettik.
Tabii bu dönemde birçok insan yardım elini uzattı ama bundan sonraki dönem içinde yardımlarının arttırılması gerektiğini düşünüyor ve destek çalışmalarına devam ediyoruz.
Deprem bölgesinden öğrencilere ev sahipliği yapıyor musunuz? Bu konuda bilgi verebilir misiniz?
Bazı velilerimizin evleri hasara uğradı. Hem yaşadıkları korku hem de evlerini kullanmak istememeleri sebebi ile o bölgelerden ayrıldılar. Gaziantep, Diyarbakır, Şanlıurfa, Malatya illerinde bulunan kampüslerimizden diğer illerdeki kampüslerimize geçen öğrencilerimiz oldu. Tabii sadece kampüsler arası geçiş yapmadık, kontenjanlar dahilinde deprem bölgelerinden bizlere gelen hiçbir aileyi ve öğrenciyi mağdur etmemek adınakurucularımızın da desteği ile kampüslerimizin kapılarını açtık. Hem öğrencilerimize hem de ailelerine her konuda özellikle psikososyal alanda destek verdik ve buna devam ediyoruz.
DEPREM SONRASI PSİKOSOSYAL DESTEK ÇALIŞMALARI GERÇEKLEŞTİRDİK
Afetlerin yarattığı psikolojik ve sosyal sorunlara karşı nasıl mücadele edilmeli? Öğrencilere yönelik deprem ve afetlerle ilgili rehberlik çalışmalarınız hakkında bilgi verebilir misiniz?
Afet sonrası birçok travmaya maruz kalan bireyler, yaşadıkları kriz ve ani kayıplar nedeniyle psikopatolojik süreçler geçirmektedir. Bu süreçlerde stres-anksiyete bozuklukları arttığından ruh sağlığı ve psikososyal destek çok önemlidir. Afetler meydana geldiğinde toplumun iyileşebilmesi için hazırlıklara, alternatiflere ve desteğe ihtiyaç vardır. Afetlerin negatif etkilerini tamamen ortadan kaldırmak mümkün değildir ancak afet yönetimi stratejileri, ortaklaşa yapılan uygulamalar, tecrübeler, hazırlık planları ve zarar azaltma çalışmaları ile bu etkiler azaltılabilir.
Afetin büyüklüğüne bağlı olarak bireylerdeki tepkiler birçok unsura göre farklılık göstermektedir. Büyük kriz veya şaşırtıcı sakinlik tablosu gösteren bireylere rastlanmaktadır. İhtiyaçları doğru şekilde belirleyerek, fiziksel ihtiyaçları sağladıktan sonra sosyal ve psikolojik açıdan destekleyici, net bir tutum sergileyen hizmetin sunulması gerekmektedir.
Bu çalışmaları yaparken Girne Koleji Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Birimi olarak deprem ve afetlerle ilgili deprem bölgesinde olan, bu afeti deneyimleyen öğrenciler ve ikincil travma yaşayan yani afeti deneyimlemeyen ancak yakın çevresinden birilerinin deneyimlediği ya da sosyal medya aracılığı ile öğrenen öğrenciler için iki farklı rehberlik çalışmaları planladık.
Bazen çocuklar depremin kendi suçu olduğunu düşünebilmektedir. Bu nedenle önceliğimiz, bu afeti yaşayan öğrencilerimizi depremin neden ve nasıl olduğu konusunda, depremi yaşamamış öğrencilerimizi ise afet bilgilendirmesi ve afetten korunma yollarını konusunda bilgilendirmek olmuştur. Bu süreçte yapılan çalışmalarımızı ve gözlemlerimizi baz alarak kayıp, yas ve ölüm kavramı ile ilgili psikososyal destek çalışmaları gerçekleştirdik. Çünkü afet sonrası yaşanan kayıpların kapsamı değişmekle birlikte, insanların sevdiklerini kaybetmeleri yas sürecini yaşamalarına neden olmaktadır. Ayrıca depremi yaşamış ya da duymuş kişilerde stres bozukluğu başlayabilmektedir. Bununla ilgili öğrencilerimizle özel çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmalardaki amaç; kaygıları azaltmak, uykusuzluk ve olumsuzluk sebeplerini tespit etmek, anıları zihinde tekrarlama sebeplerini bulmak, uyumlu davranışlar sergilenebilmesi için bireylere farklı bakış açılarını kazandırarak topluma tekrar dahil etmek için bireyi daha olumlu hale getirmektir.
Eklemek istedikleriniz…
Unutulmaması gereken bir olay yaşandı. Türkiye’nin deprem bölgesi olduğu gerçeği göz önünde tutularak herkes önlemini almalı, toplanma alanlarını bilmeli hatta evde, işyerinde hayat üçgeninin nerelerde ve nasıl olabileceğini planlamalıdır. Dilerim ki bir daha böyle büyük bir acı yaşanmaz. Okullarımızda yaptığımız tüm bu afet çalışmaları ve tatbikatları bir ön çalışma olarak kalır.
Son Güncelleme: Cumartesi, 18 Mart 2023 15:13
Gösterim: 566
Turan Yıldırım - Ortadoğulular Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
“Özel eğitim kurumları; devlet okullarımızın rakibi, düşmanı ya da alternatifi değildir.19 milyonluk bir çağ nüfusuna, devletimizin sunduğu imkânlar bellidir, bu konuda da sürekli iyileştirme ve bütçe destekleri verilmektedir. Ancak gelir seviyesi daha yüksek velilerin özel eğitim kurumlarına olan ilgisi ve desteği ile bu kurumlar ayakta kalabilmektedir. Yani talep olmadan arz yaratan yapılar değiliz.”
Özel öğretim kurumları Türk ekonomisine ve eğitimine nasıl katkı sağlıyor?
“Özel öğretim kurumları” ifadesi, 5580 sayı kanun kapsamında Milli Eğitim Bakanlığından izin alarak faaliyette bulunan eğitim kurumları için kullanılmaktadır.
Örgün ve yaygın eğitim alanında halkımızın“kaliteli eğitim” taleplerini karşılamakta ve bu bilinçle görevlerini ifa etmektedirler. Her türlü idari ve mali denetime açık olan ve de kayıtdışı ekonomi ile mücadelede önemli bir katkı sunan bir yapılanmadır özel eğitim kurumları. Esnek yapısı, hızlı karar alabilme yeteneği, teknolojik yeniliklere adapte olma becerisi ve gelişime açık olması sebebiyle çağ nüfusuna kaliteli eğitim ortamları hazırlayabilmektedir ve de tercih edilme sebebi de bu dinamik süreç yönetimlerinde gizlidir.
İstihdama olan katkısı, yarattığı katma değeri vergilendirerek ülke ekonomisine sağladığı makro faydaları da gözönünde bulundurmalıdır kamuoyu. Zira özel eğitim kurumları; devlet okullarımızın rakibi, düşmanı ya da alternatifi değildir.19 milyonluk bir çağ nüfusuna, devletimizin sunduğu imkânlar bellidir, bu konuda da sürekli iyileştirme ve bütçe destekleri verilmektedir. Ancak gelir seviyesi daha yüksek velilerin özel eğitim kurumlarına olan ilgisi ve desteği ile bu kurumlar ayakta kalabilmektedir. Yani talep olmadan arz yaratan yapılar değiliz. Bu hususun altını özellikle çizmek isterim. Ayrıca fahiş fiyatlarla kayıt alan ve vatandaşımızı zora sokan salt ticari kurumlar da değiliz. Eğitimde nitelik ve başarı kaygısı taşıyan ve bunu sağlayamazsa talep görmeyen yapılarız. Özel Eğitim Kurumları kanunla düzenlenmiş yapılanmalardır, velilerin talep ve ihtiyaçları gözönünde bulundurularak tanzim edilmiş yapılardır ve de merdiven altı eğitim kurumları ile mücadeledede önemli bir yere sahiptir.
ZAM SINIRI PİYASA KOŞULLARINDA DÜŞÜK KALDI
MEB’in zam sınırı koyması ne anlama geliyor? Sektöre etkileri neler olacak?
Ülkedeki ekonomik koşullar, enflasyon rakamları, alım gücündeki daralma ve yükselen maliyetler, her sektörde olduğu gibi özel eğitim sektöründe de devinimler yaratmıştır. Asgari ücret bir temel baremi oluşturmakta ve çalışan maaşları da dâhil olmak üzere her türlü talepte referans rakam haline gelmektedir. Girdi maliyetleri diye tabir edilen enerji, bina ve çalışan maliyetlerindeki artışlar, veliye de ücret güncellemesi olarak yansımaktadır. Bu devinimi fırsatçılığa dönüştüren ve fahiş artışlarla velilerimizi zora sokan kurumlara devletin denetim kurumları gerekli müdahalelerde bulunmaktadır. Bu müdahaleleri ve denetimleri sonuna dek destekliyorum. Ancak zam sınırı rakamının düşük kaldığını da söylemek isterim. Zira piyasa kendi fiyatlandırmasını her alanda yapmaktadır. Konutlardaki kira artış sınırlamasına rağmen fiyat istikrarının kiralarda sağlanamıyor olması bunun bir örneğidir. Alım gücü ile paramızın aylar içindeki değer kaybı göz önünde alınmadan yapılan düzenlemelerin, bir süre sonra velilerimiz ile kurumlarımızın karşı karşıya getirmesinden endişe ediyorum.
TANAB – TAVAN FİYAT OLUŞTURULMALI
Enflasyon vb parametrelerin özel öğretim kurumlarına etkileri neler? Bu etkilerin hafifletilmesi için neler yapılmalı?
Yukarıda da ifade ettiğim gibi enflasyondaki ve alım gücündeki değişim, her alandaki etkisini bizim sektörde de göstermektedir. Zira veli ücret öderken tek ödeme kalemi salt eğitim ücreti değildir. Yayın ve kırtasiye bir diğer kalemdir ve kağıt fiyatlarındaki artış yayın fiyatlarını sürekli değiştirmektedir. Bir başka kalem yemek ücretidir. Bunun sabit bir şekilde sene başından belirlenmesi mümkün değildir, zira gıdaya gelen haftalık zamları göz önüne aldığınızda veli ile kurumlar yemek konusunda sürekli karşı karşıya gelmektedir. Aynı şey servis hizmeti için de geçerlidir. Yakıt fiyatlarına gelen zamlarla geçen sene anlaşmalı firmaların sözleşme iptallerini ve teminatı yakma pahasına bu işi bıraktıklarına şahit olduk.
Belki de buradaki en önemli handikap; eylülde açıklanan fiyatla taksitler halinde senelik ücreti ödemek isteyen bir veli tarafı var, bir de eylüldeki maliyetlerin iki katı maliyeti martta hisseden ve eylüldeki paranın alım gücünü martta göremeyen bir kurum tarafı var. Bizim sektörde fiyatlandırma senelik yapılmakta ve gelen her yeni zam ve yeni maliyet veliye yansıtılamamaktadır. Bu yüzden de tahmini bir maliyetle fiyatlandırmaya gidilmektedir. Ancak evdeki hesap çarşıya çoğu zaman uymamakta ya da doğru tahmin edilen maliyetler de velilerimizi zora sokmaktadır.
Sektörün kendi fiyat baremini temsilci kuruluş vasıtası ile belirlemesi ve de yetkililerin de regülasyon hakkını kullanarak bir müşterekte buluşarak taban ve tavan fiyat oluşturulması daha doğru olacaktır. Hizmet standartlarının belirlenmesi,bu standartlara göre fiyat uygulamasına gidilmesi tartışmalara son noktayı koyacaktır. Zira özel eğitim kurumunu tercih etmek bir yasal zorunluluk değil, bir tercihtir. Fahiş fiyata veli gerekli tepkiyi koyacak ve de o kurumu tercih etmeyecektir. Ancak zarar etme pahasına da hiçbir kurum bu işi sürdüremeyecektir. Bence sektör bileşenlerinin de tek ses olmaması ve de fırsatçılığa meyilli kurumların bulunması, bir standardizasyon oluşmasını engellemektedir. Yasal düzenlemelerle bir meslek odası oluşturulmalı ve de senelik fiyat politikası yerini güncel maliyet artışlarına endeksli bir fiyat politikasına bırakmalıdır.
TEŞVİK YENİDEN GETİRİLMELİ VE KAPSAMI GENİŞLETİLMELİ
Özel öğretim kurumu yöneticisi olarak nasıl bir teşvik modeli öneriyorsunuz?
Özellikle pandemi süreci en çok da özel eğitim kurumlarını etkilemiştir. Ayakta kalamayan her kurum beraberinde öğretmenleri ile yollarını ayırmış ve istihdamda daralma meydana gelmiştir. Kaliteli bir eğitim sürecini devam ettirebilmemiz, öğretmenlerimize hak ettikleri ücreti verebilmemiz ve kurumlarımızı yaşatabilmemiz için teşvik başta olmak üzere belli düzenlemelerin yapılması şarttır.
Özel öğretim kurumları ve çalışanlarıyla ilgili SSK primleri ve vergilendirme esaslarının kurumları mağdur etmeyecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Sektörün ihtiyaç duyduğu destek kredilerinin daha düşük faiz ve makul ödeme şartlarıyla temin edebilmesinin sağlanması gerekmektedir.
Daha önce özel okul velilerine sağlanan eğitim desteğinin yeniden uygulamaya konulması ve özel okula giden her öğrenci velisini kapsaması gerekmektedir.
Özel sektörden hizmet alan öğrencilere (veya velilerine) kırtasiye, kitap, kıyafet ücretleri, servis ücretleri… gibi giderler için faizsiz ve uygun şartlarda krediler sağlanması gerekmektedir.
Özel öğretim kurumlarının enflasyondan kaynaklanan ücret artış oranları karşısında mali kayba uğramaması ve kendini koruyabilmesi için mevzuat düzenlemesinin yapılması gerekmektedir…
ZORUNLULUK DEĞİL BİR TERCİH!
Özel eğitim kurumunu tercih etmek bir yasal zorunluluk değil, bir tercihtir. Fahiş fiyata veli gerekli tepkiyi koyacak ve de o kurumu tercih etmeyecektir. Ancak zarar etme pahasına da hiçbir kurum bu işi sürdüremeyecektir. Bence sektör bileşenlerinin de tek ses olmaması ve de fırsatçılığa meyilli kurumların bulunması, bir standardizasyon oluşmasını engellemektedir. Yasal düzenlemelerle bir meslek odası oluşturulmalı ve de senelik fiyat politikası yerini güncel maliyet artışlarına endeksli bir fiyat politikasına bırakmalıdır.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Özel Okullar
Turan Yıldırım - Ortadoğulular Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı
“Özel eğitim kurumları; devlet okullarımızın rakibi, düşmanı ya da alternatifi değildir.19 milyonluk bir çağ nüfusuna, devletimizin sunduğu imkânlar bellidir, bu konuda da sürekli iyileştirme ve bütçe destekleri verilmektedir. Ancak gelir seviyesi daha yüksek velilerin özel eğitim kurumlarına olan ilgisi ve desteği ile bu kurumlar ayakta kalabilmektedir. Yani talep olmadan arz yaratan yapılar değiliz.”
Özel öğretim kurumları Türk ekonomisine ve eğitimine nasıl katkı sağlıyor?
“Özel öğretim kurumları” ifadesi, 5580 sayı kanun kapsamında Milli Eğitim Bakanlığından izin alarak faaliyette bulunan eğitim kurumları için kullanılmaktadır.
Örgün ve yaygın eğitim alanında halkımızın“kaliteli eğitim” taleplerini karşılamakta ve bu bilinçle görevlerini ifa etmektedirler. Her türlü idari ve mali denetime açık olan ve de kayıtdışı ekonomi ile mücadelede önemli bir katkı sunan bir yapılanmadır özel eğitim kurumları. Esnek yapısı, hızlı karar alabilme yeteneği, teknolojik yeniliklere adapte olma becerisi ve gelişime açık olması sebebiyle çağ nüfusuna kaliteli eğitim ortamları hazırlayabilmektedir ve de tercih edilme sebebi de bu dinamik süreç yönetimlerinde gizlidir.
İstihdama olan katkısı, yarattığı katma değeri vergilendirerek ülke ekonomisine sağladığı makro faydaları da gözönünde bulundurmalıdır kamuoyu. Zira özel eğitim kurumları; devlet okullarımızın rakibi, düşmanı ya da alternatifi değildir.19 milyonluk bir çağ nüfusuna, devletimizin sunduğu imkânlar bellidir, bu konuda da sürekli iyileştirme ve bütçe destekleri verilmektedir. Ancak gelir seviyesi daha yüksek velilerin özel eğitim kurumlarına olan ilgisi ve desteği ile bu kurumlar ayakta kalabilmektedir. Yani talep olmadan arz yaratan yapılar değiliz. Bu hususun altını özellikle çizmek isterim. Ayrıca fahiş fiyatlarla kayıt alan ve vatandaşımızı zora sokan salt ticari kurumlar da değiliz. Eğitimde nitelik ve başarı kaygısı taşıyan ve bunu sağlayamazsa talep görmeyen yapılarız. Özel Eğitim Kurumları kanunla düzenlenmiş yapılanmalardır, velilerin talep ve ihtiyaçları gözönünde bulundurularak tanzim edilmiş yapılardır ve de merdiven altı eğitim kurumları ile mücadeledede önemli bir yere sahiptir.
ZAM SINIRI PİYASA KOŞULLARINDA DÜŞÜK KALDI
MEB’in zam sınırı koyması ne anlama geliyor? Sektöre etkileri neler olacak?
Ülkedeki ekonomik koşullar, enflasyon rakamları, alım gücündeki daralma ve yükselen maliyetler, her sektörde olduğu gibi özel eğitim sektöründe de devinimler yaratmıştır. Asgari ücret bir temel baremi oluşturmakta ve çalışan maaşları da dâhil olmak üzere her türlü talepte referans rakam haline gelmektedir. Girdi maliyetleri diye tabir edilen enerji, bina ve çalışan maliyetlerindeki artışlar, veliye de ücret güncellemesi olarak yansımaktadır. Bu devinimi fırsatçılığa dönüştüren ve fahiş artışlarla velilerimizi zora sokan kurumlara devletin denetim kurumları gerekli müdahalelerde bulunmaktadır. Bu müdahaleleri ve denetimleri sonuna dek destekliyorum. Ancak zam sınırı rakamının düşük kaldığını da söylemek isterim. Zira piyasa kendi fiyatlandırmasını her alanda yapmaktadır. Konutlardaki kira artış sınırlamasına rağmen fiyat istikrarının kiralarda sağlanamıyor olması bunun bir örneğidir. Alım gücü ile paramızın aylar içindeki değer kaybı göz önünde alınmadan yapılan düzenlemelerin, bir süre sonra velilerimiz ile kurumlarımızın karşı karşıya getirmesinden endişe ediyorum.
TANAB – TAVAN FİYAT OLUŞTURULMALI
Enflasyon vb parametrelerin özel öğretim kurumlarına etkileri neler? Bu etkilerin hafifletilmesi için neler yapılmalı?
Yukarıda da ifade ettiğim gibi enflasyondaki ve alım gücündeki değişim, her alandaki etkisini bizim sektörde de göstermektedir. Zira veli ücret öderken tek ödeme kalemi salt eğitim ücreti değildir. Yayın ve kırtasiye bir diğer kalemdir ve kağıt fiyatlarındaki artış yayın fiyatlarını sürekli değiştirmektedir. Bir başka kalem yemek ücretidir. Bunun sabit bir şekilde sene başından belirlenmesi mümkün değildir, zira gıdaya gelen haftalık zamları göz önüne aldığınızda veli ile kurumlar yemek konusunda sürekli karşı karşıya gelmektedir. Aynı şey servis hizmeti için de geçerlidir. Yakıt fiyatlarına gelen zamlarla geçen sene anlaşmalı firmaların sözleşme iptallerini ve teminatı yakma pahasına bu işi bıraktıklarına şahit olduk.
Belki de buradaki en önemli handikap; eylülde açıklanan fiyatla taksitler halinde senelik ücreti ödemek isteyen bir veli tarafı var, bir de eylüldeki maliyetlerin iki katı maliyeti martta hisseden ve eylüldeki paranın alım gücünü martta göremeyen bir kurum tarafı var. Bizim sektörde fiyatlandırma senelik yapılmakta ve gelen her yeni zam ve yeni maliyet veliye yansıtılamamaktadır. Bu yüzden de tahmini bir maliyetle fiyatlandırmaya gidilmektedir. Ancak evdeki hesap çarşıya çoğu zaman uymamakta ya da doğru tahmin edilen maliyetler de velilerimizi zora sokmaktadır.
Sektörün kendi fiyat baremini temsilci kuruluş vasıtası ile belirlemesi ve de yetkililerin de regülasyon hakkını kullanarak bir müşterekte buluşarak taban ve tavan fiyat oluşturulması daha doğru olacaktır. Hizmet standartlarının belirlenmesi,bu standartlara göre fiyat uygulamasına gidilmesi tartışmalara son noktayı koyacaktır. Zira özel eğitim kurumunu tercih etmek bir yasal zorunluluk değil, bir tercihtir. Fahiş fiyata veli gerekli tepkiyi koyacak ve de o kurumu tercih etmeyecektir. Ancak zarar etme pahasına da hiçbir kurum bu işi sürdüremeyecektir. Bence sektör bileşenlerinin de tek ses olmaması ve de fırsatçılığa meyilli kurumların bulunması, bir standardizasyon oluşmasını engellemektedir. Yasal düzenlemelerle bir meslek odası oluşturulmalı ve de senelik fiyat politikası yerini güncel maliyet artışlarına endeksli bir fiyat politikasına bırakmalıdır.
TEŞVİK YENİDEN GETİRİLMELİ VE KAPSAMI GENİŞLETİLMELİ
Özel öğretim kurumu yöneticisi olarak nasıl bir teşvik modeli öneriyorsunuz?
Özellikle pandemi süreci en çok da özel eğitim kurumlarını etkilemiştir. Ayakta kalamayan her kurum beraberinde öğretmenleri ile yollarını ayırmış ve istihdamda daralma meydana gelmiştir. Kaliteli bir eğitim sürecini devam ettirebilmemiz, öğretmenlerimize hak ettikleri ücreti verebilmemiz ve kurumlarımızı yaşatabilmemiz için teşvik başta olmak üzere belli düzenlemelerin yapılması şarttır.
Özel öğretim kurumları ve çalışanlarıyla ilgili SSK primleri ve vergilendirme esaslarının kurumları mağdur etmeyecek şekilde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir.
Sektörün ihtiyaç duyduğu destek kredilerinin daha düşük faiz ve makul ödeme şartlarıyla temin edebilmesinin sağlanması gerekmektedir.
Daha önce özel okul velilerine sağlanan eğitim desteğinin yeniden uygulamaya konulması ve özel okula giden her öğrenci velisini kapsaması gerekmektedir.
Özel sektörden hizmet alan öğrencilere (veya velilerine) kırtasiye, kitap, kıyafet ücretleri, servis ücretleri… gibi giderler için faizsiz ve uygun şartlarda krediler sağlanması gerekmektedir.
Özel öğretim kurumlarının enflasyondan kaynaklanan ücret artış oranları karşısında mali kayba uğramaması ve kendini koruyabilmesi için mevzuat düzenlemesinin yapılması gerekmektedir…
ZORUNLULUK DEĞİL BİR TERCİH!
Özel eğitim kurumunu tercih etmek bir yasal zorunluluk değil, bir tercihtir. Fahiş fiyata veli gerekli tepkiyi koyacak ve de o kurumu tercih etmeyecektir. Ancak zarar etme pahasına da hiçbir kurum bu işi sürdüremeyecektir. Bence sektör bileşenlerinin de tek ses olmaması ve de fırsatçılığa meyilli kurumların bulunması, bir standardizasyon oluşmasını engellemektedir. Yasal düzenlemelerle bir meslek odası oluşturulmalı ve de senelik fiyat politikası yerini güncel maliyet artışlarına endeksli bir fiyat politikasına bırakmalıdır.
Son Güncelleme: Cuma, 03 Mart 2023 10:50
Gösterim: 600