Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Kayseri'deki Hacı Sami Boydak İlkokulu ve Ortaokulu'nda çalınan zilin melodisinin 'Dombra' şarkısı seçilmesi, bazı velilerin tepkisine neden oldu.
Kayseri'deki Hacı Sami Boydak İlkokulu ve Ortaokulu'nda çalınan zilin melodisinin 'Dombra' şarkısı seçilmesi, bazı velilerin tepkisine neden oldu. Bu şarkının AK Parti'nin seçim şarkısı olduğunu söyleyen veliler, okulda siyaset yapılmamasını istedi.
Kayseri’nin merkez Hacılar İlçesi Beğendik Mahallesi’nde bulunan Hacı Sami Boydak İlkokulu ve Ortaokulu’nda ders aralarında çalınan zillerin melodisinin 'Dombra' şarkısı olarak seçilmesi, tepkileri de beraberinde getirdi. 30 Mart'taki yerel seçimler öncesinde Uğur Işılak tarafından o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’a uyarlanan şarkının siyasi bir simge haline dönüştüğünü öne süren bazı veliler, Dombralı zilin değişmesini istedi. Şarkının siyasi bir melodi haline geldiğini belirten veliler, okullarda çocukların siyasete alet edilmemesini istedi.
Okul yönetimi ise uzun süredir şarkının orijinalinin çalındığını ve etkinliklerde de sık sık kullanılan şarkının siyasi bir içeriğinin olmadığını savundu.
(Cafer ZENGİN/DHA)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Kayseri'deki Hacı Sami Boydak İlkokulu ve Ortaokulu'nda çalınan zilin melodisinin 'Dombra' şarkısı seçilmesi, bazı velilerin tepkisine neden oldu.
Kayseri'deki Hacı Sami Boydak İlkokulu ve Ortaokulu'nda çalınan zilin melodisinin 'Dombra' şarkısı seçilmesi, bazı velilerin tepkisine neden oldu. Bu şarkının AK Parti'nin seçim şarkısı olduğunu söyleyen veliler, okulda siyaset yapılmamasını istedi.
Kayseri’nin merkez Hacılar İlçesi Beğendik Mahallesi’nde bulunan Hacı Sami Boydak İlkokulu ve Ortaokulu’nda ders aralarında çalınan zillerin melodisinin 'Dombra' şarkısı olarak seçilmesi, tepkileri de beraberinde getirdi. 30 Mart'taki yerel seçimler öncesinde Uğur Işılak tarafından o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan’a uyarlanan şarkının siyasi bir simge haline dönüştüğünü öne süren bazı veliler, Dombralı zilin değişmesini istedi. Şarkının siyasi bir melodi haline geldiğini belirten veliler, okullarda çocukların siyasete alet edilmemesini istedi.
Okul yönetimi ise uzun süredir şarkının orijinalinin çalındığını ve etkinliklerde de sık sık kullanılan şarkının siyasi bir içeriğinin olmadığını savundu.
(Cafer ZENGİN/DHA)
Son Güncelleme: Salı, 30 Eylül 2014 09:08
Gösterim: 1319
Köy Okulları Gönül Köprüsü Derneği (KOGDER) gönüllülerince Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (KPSS) giren adaylardan toplanan kırtasiye ürünleri, köylerdeki okullarda eğitim gören öğrencilere dağıtılacak.
İki gün boyunca kentteki 15 okulda stant açan 40 gönüllü, adaylara dağıtılan 2 kalem, silgi ve kalemtıraşları topladı. Adaylardan temin edilen 5 bine yakın kalem, 2 biner silgi ve kalemtıraş, paketleme işleminin ardından köylerdeki okullarda okuyan öğrencilere ulaştırılacak.
KOGDER Başkanı Kıvanç Mehmet Balcı, AA muhabirine, 2011-2012 yıllarında bir köy okulunun birleştirilmiş sınıfında vekil öğretmenlik yaptığını belirterek, köy koşullarında eğitimin güçlüklerine tanıklık ettiğini söyledi.
Zorlu koşullarda eğitim gören öğrencilerin eğitim hayatına küçük de olsa katkı sağlamak amacıyla dernek kurduklarını ifade eden Balcı, şöyle konuştu:
"Bu çocuklar 1-1,5 kilometre yürüyerek okullarına geliyor. Aynı zamanda sınıfları sobalı olduğu için kış şartları onlar için olumsuzluk oluşturuyor. Kırtasiyeler de merkezlerde olduğu için kalem, silgi ve kalemtıraş gibi ihtiyaçlarına ulaşmaları çok zor. Onların bu ihtiyacına cevap verebilmek için böyle bir çalışma yürütüyoruz. Bu çalışmaya katılmaları için sosyal medya üzerinden de arkadaşlarımızı örgütlüyoruz. 40 arkadaşımızla 15 okulda stant açtık. 5 bine yakın kalem topladık. Artık, topla tüfekle savaş dönemi bitti, cehaletle savaşmamız lazım."
Dernek üyelerinden Gökhan Bağlan da aktivitelerinin KPSS ile sınırlı olmadığını dile getirerek, ALES ve diğer sınavlarda da stant açtıklarını anlattı.
Sınavdan çıkan adayların talep etmeksizin, kırtasiye ürünlerini bağışlamalarının kendisini çok mutlu ettiğini belirten Bağlan, "Köy çocukları için böyle bir şeye vesile olmaları çok güzel. Bizi devamlı görüyorlar stant başında, alıştılar o yüzden. Ben şehirde okudum, köy çocukları çok zor şartlarda okuyor. Devletimiz, kitaplarını dağıtıyor. Biz de diğer ihtiyaçlarına bir nebze olsun katkı sağlamaya çalışıyoruz. Çok uzak yollardan gelerek okumaya çalışan çocuklarımız var. Onlar için küçük bir mutluluk kaynağı olabiliyorsak ne mutlu bize" diye konuştu.
Üyelerden Nuray Tıraş da köyde okuduğunu kaydederek, köylerdeki çocukların her imkana anında ulaşamadıklarını vurguladı.
Bu zorlukları bildiği için çalışmayı duyduğunda çok duygulandığını ve tereddütsüz ekibe katıldığını aktaran Tıraş, "Sınavlarda çocuklar için kalem ve diğer malzemeleri topladık. Onlar için bunu yapmak beni çok mutlu etti. Köyde okuduğum için bunun nasıl bir şey olduğunu, bundan nasıl mutlu olacaklarını çok iyi biliyorum. Bunları kısa zamanda onlara ulaştıracağız inşallah" ifadesini kullandı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Köy Okulları Gönül Köprüsü Derneği (KOGDER) gönüllülerince Kamu Personeli Seçme Sınavı'na (KPSS) giren adaylardan toplanan kırtasiye ürünleri, köylerdeki okullarda eğitim gören öğrencilere dağıtılacak.
İki gün boyunca kentteki 15 okulda stant açan 40 gönüllü, adaylara dağıtılan 2 kalem, silgi ve kalemtıraşları topladı. Adaylardan temin edilen 5 bine yakın kalem, 2 biner silgi ve kalemtıraş, paketleme işleminin ardından köylerdeki okullarda okuyan öğrencilere ulaştırılacak.
KOGDER Başkanı Kıvanç Mehmet Balcı, AA muhabirine, 2011-2012 yıllarında bir köy okulunun birleştirilmiş sınıfında vekil öğretmenlik yaptığını belirterek, köy koşullarında eğitimin güçlüklerine tanıklık ettiğini söyledi.
Zorlu koşullarda eğitim gören öğrencilerin eğitim hayatına küçük de olsa katkı sağlamak amacıyla dernek kurduklarını ifade eden Balcı, şöyle konuştu:
"Bu çocuklar 1-1,5 kilometre yürüyerek okullarına geliyor. Aynı zamanda sınıfları sobalı olduğu için kış şartları onlar için olumsuzluk oluşturuyor. Kırtasiyeler de merkezlerde olduğu için kalem, silgi ve kalemtıraş gibi ihtiyaçlarına ulaşmaları çok zor. Onların bu ihtiyacına cevap verebilmek için böyle bir çalışma yürütüyoruz. Bu çalışmaya katılmaları için sosyal medya üzerinden de arkadaşlarımızı örgütlüyoruz. 40 arkadaşımızla 15 okulda stant açtık. 5 bine yakın kalem topladık. Artık, topla tüfekle savaş dönemi bitti, cehaletle savaşmamız lazım."
Dernek üyelerinden Gökhan Bağlan da aktivitelerinin KPSS ile sınırlı olmadığını dile getirerek, ALES ve diğer sınavlarda da stant açtıklarını anlattı.
Sınavdan çıkan adayların talep etmeksizin, kırtasiye ürünlerini bağışlamalarının kendisini çok mutlu ettiğini belirten Bağlan, "Köy çocukları için böyle bir şeye vesile olmaları çok güzel. Bizi devamlı görüyorlar stant başında, alıştılar o yüzden. Ben şehirde okudum, köy çocukları çok zor şartlarda okuyor. Devletimiz, kitaplarını dağıtıyor. Biz de diğer ihtiyaçlarına bir nebze olsun katkı sağlamaya çalışıyoruz. Çok uzak yollardan gelerek okumaya çalışan çocuklarımız var. Onlar için küçük bir mutluluk kaynağı olabiliyorsak ne mutlu bize" diye konuştu.
Üyelerden Nuray Tıraş da köyde okuduğunu kaydederek, köylerdeki çocukların her imkana anında ulaşamadıklarını vurguladı.
Bu zorlukları bildiği için çalışmayı duyduğunda çok duygulandığını ve tereddütsüz ekibe katıldığını aktaran Tıraş, "Sınavlarda çocuklar için kalem ve diğer malzemeleri topladık. Onlar için bunu yapmak beni çok mutlu etti. Köyde okuduğum için bunun nasıl bir şey olduğunu, bundan nasıl mutlu olacaklarını çok iyi biliyorum. Bunları kısa zamanda onlara ulaştıracağız inşallah" ifadesini kullandı.
Son Güncelleme: Pazartesi, 29 Eylül 2014 08:40
Gösterim: 940
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, "Türkiye son 10 yıldır, Avrupa'da sosyal yardımların büyük ölçüde budandığı ve gelişemediği bir dönemde bu alanda çok ciddi atılımlar yaptı" dedi.
Özel Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi'nin kapanış konferansına, Avcı'nın yanı sıra Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Stefano Manservisi, Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Eberhard Pohl katıldı.
Bakan Avcı, yaptığı konuşmada, projeye önem verdiklerini vurgulayarak, projeyle başlatılan süreçlerin, bundan sonraki uygulamalarda etkilerini hissettireceğini söyledi.
"Bu bir son değil, aslında bir başlangıç" diyen Avcı, bundan sonraki süreçte projenin kazanımlarını eğitim sistemine aktarmanın yollarını da bulacaklarını anlattı. Avcı, şöyle devam etti:
"Bu projenin bizim açımızdan en önemli özelliklerinden biri de uygulanacak testlerin uyumlandırılması meselesi. Gerçekten böylesine kültüre göre biçimlenen süreçleri her ülkede, herhangi bir uyumlama yapılmaksızın olduğu gibi uygulanması mümkün değil, geçmişte bu yanlışı yaptık, bu yüzden pek çok engellimizi de sağlanan imkanlardan mahrum bıraktık. Onun için bu uyumlandırma süreci inşallah bundan sonra mümkün olan en yüksek düzeyde erişimi sağlayacak bir fırsatı bize sağlamış olacak."
Projede emeği geçenlere teşekkür eden Avcı, "Türkiye son 10 yıldır, Avrupa'da sosyal yardımların büyük ölçüde budandığı, gelişemediği bir dönemde bu alanda çok ciddi atılımlar yaptı. Ama bunları, siz değerli öğretmenler olmasaydı, velilerimizin desteği olmasaydı kazanamazdık" dedi.
AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Stefano Manservisi de insan hakları, ekonomik ve sosyal boyutu bulunan projenin önemine işaret etti.
Avrupa'da her 6 kişiden birinin engelli olduğunu kaydeden Manservisi, "Avrupa'da, 80 milyonun toplum hayatında ve ekonomik hayatta işlevini yerine getiremediğini görüyoruz. 80 milyonluk engelli nüfusunun yalnızca yarısının iş bulabildiğini düşünürsek, onların toplum hayatından nasıl soyutladığını anlayabiliriz" diye konuştu.
Türkiye'de de benzer durum olduğunu ifade eden Manservisi, Türkiye'deki engelli bireylerin yüzde 41'inden fazlasının eğitimsiz olduğunu, yalnızca yüzde 7.7'sinin yükseköğretime erişiminin sağlandığını söyledi.
Manservisi, "AB'nin çabalarında olduğu gibi, Türkiye'nin de bu bireyleri mümkün olan en üst düzeyde toplum ve iş hayatına katma çabaları devam ediyor" dedi.
"Her bireyin temel hakkı"
Bu durumu biraz olsun tamir edebilmek için Türkiye'nin de BM Engellilik Stratejisini kabul ettiğini ve yasal mevzuatı haline getirdiğini anlatan Manservisi, "Ekonomik unsur bir yana, bunun temel bir insan hakkı olduğunu da unutmamalıyız. Engelli olsun olmasın herkes tüm imkanlarından eşit istifade etme, eşit muamele görme ve eşit fırsatlara sahip olmak durumundadır. Bu mesele, bir 'veren el alan el' meselesi değildir. Bu her bireyin temel hakkıdır. Demokratik ülke haline gelmek istiyorsak bunu yapmalıyız" şeklinde konuştu.
Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Pohl da ihtiyaçları, inançları, ideolojileri ne olursa olsun herkesin kaliteli bir eğitime erişim hakkı bulunduğunu vurgulayarak, ihtiyaçlara göre eğitim verilmesinin önemine değindi.
Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi'nin tarafı Almanya'nın gerekli yasal düzenlemeleri yerine getirerek, engelli öğrencilerin eğitim kalitesinin güçlendirilmesi için gerekli önlemleri aldığını anlatan Pohl, engelli bireylerin eğitim, sosyal yaşam ve iş hayatına katılımını sağlamak amacıyla eğitimin yanı sıra gerekli tüm faaliyetlerin eş güdüm içinde yürütüldüğünü ifade etti.
Türkiye için de projenin önemine işaret eden Pohl, projenin tüm paydaşlarına teşekkür etti.
Proje, özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin psikolojik ölçme araçları ile eğitsel değerlendirme ve tanılamanın yapılması, topluma aktif katılımlarının sağlanarak, öğrenme ortamlarının ve fırsatlarının sivil toplum, yerel kamu kuruluşları, özel sektör ve belediyelerin desteğiyle artırılmasını amaçlıyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, "Türkiye son 10 yıldır, Avrupa'da sosyal yardımların büyük ölçüde budandığı ve gelişemediği bir dönemde bu alanda çok ciddi atılımlar yaptı" dedi.
Özel Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi'nin kapanış konferansına, Avcı'nın yanı sıra Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu Başkanı Büyükelçi Stefano Manservisi, Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Eberhard Pohl katıldı.
Bakan Avcı, yaptığı konuşmada, projeye önem verdiklerini vurgulayarak, projeyle başlatılan süreçlerin, bundan sonraki uygulamalarda etkilerini hissettireceğini söyledi.
"Bu bir son değil, aslında bir başlangıç" diyen Avcı, bundan sonraki süreçte projenin kazanımlarını eğitim sistemine aktarmanın yollarını da bulacaklarını anlattı. Avcı, şöyle devam etti:
"Bu projenin bizim açımızdan en önemli özelliklerinden biri de uygulanacak testlerin uyumlandırılması meselesi. Gerçekten böylesine kültüre göre biçimlenen süreçleri her ülkede, herhangi bir uyumlama yapılmaksızın olduğu gibi uygulanması mümkün değil, geçmişte bu yanlışı yaptık, bu yüzden pek çok engellimizi de sağlanan imkanlardan mahrum bıraktık. Onun için bu uyumlandırma süreci inşallah bundan sonra mümkün olan en yüksek düzeyde erişimi sağlayacak bir fırsatı bize sağlamış olacak."
Projede emeği geçenlere teşekkür eden Avcı, "Türkiye son 10 yıldır, Avrupa'da sosyal yardımların büyük ölçüde budandığı, gelişemediği bir dönemde bu alanda çok ciddi atılımlar yaptı. Ama bunları, siz değerli öğretmenler olmasaydı, velilerimizin desteği olmasaydı kazanamazdık" dedi.
AB Türkiye Delegasyonu Başkanı Stefano Manservisi de insan hakları, ekonomik ve sosyal boyutu bulunan projenin önemine işaret etti.
Avrupa'da her 6 kişiden birinin engelli olduğunu kaydeden Manservisi, "Avrupa'da, 80 milyonun toplum hayatında ve ekonomik hayatta işlevini yerine getiremediğini görüyoruz. 80 milyonluk engelli nüfusunun yalnızca yarısının iş bulabildiğini düşünürsek, onların toplum hayatından nasıl soyutladığını anlayabiliriz" diye konuştu.
Türkiye'de de benzer durum olduğunu ifade eden Manservisi, Türkiye'deki engelli bireylerin yüzde 41'inden fazlasının eğitimsiz olduğunu, yalnızca yüzde 7.7'sinin yükseköğretime erişiminin sağlandığını söyledi.
Manservisi, "AB'nin çabalarında olduğu gibi, Türkiye'nin de bu bireyleri mümkün olan en üst düzeyde toplum ve iş hayatına katma çabaları devam ediyor" dedi.
"Her bireyin temel hakkı"
Bu durumu biraz olsun tamir edebilmek için Türkiye'nin de BM Engellilik Stratejisini kabul ettiğini ve yasal mevzuatı haline getirdiğini anlatan Manservisi, "Ekonomik unsur bir yana, bunun temel bir insan hakkı olduğunu da unutmamalıyız. Engelli olsun olmasın herkes tüm imkanlarından eşit istifade etme, eşit muamele görme ve eşit fırsatlara sahip olmak durumundadır. Bu mesele, bir 'veren el alan el' meselesi değildir. Bu her bireyin temel hakkıdır. Demokratik ülke haline gelmek istiyorsak bunu yapmalıyız" şeklinde konuştu.
Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Pohl da ihtiyaçları, inançları, ideolojileri ne olursa olsun herkesin kaliteli bir eğitime erişim hakkı bulunduğunu vurgulayarak, ihtiyaçlara göre eğitim verilmesinin önemine değindi.
Birleşmiş Milletler Engelli Hakları Sözleşmesi'nin tarafı Almanya'nın gerekli yasal düzenlemeleri yerine getirerek, engelli öğrencilerin eğitim kalitesinin güçlendirilmesi için gerekli önlemleri aldığını anlatan Pohl, engelli bireylerin eğitim, sosyal yaşam ve iş hayatına katılımını sağlamak amacıyla eğitimin yanı sıra gerekli tüm faaliyetlerin eş güdüm içinde yürütüldüğünü ifade etti.
Türkiye için de projenin önemine işaret eden Pohl, projenin tüm paydaşlarına teşekkür etti.
Proje, özel eğitime ihtiyacı olan bireylerin psikolojik ölçme araçları ile eğitsel değerlendirme ve tanılamanın yapılması, topluma aktif katılımlarının sağlanarak, öğrenme ortamlarının ve fırsatlarının sivil toplum, yerel kamu kuruluşları, özel sektör ve belediyelerin desteğiyle artırılmasını amaçlıyor.
Son Güncelleme: Perşembe, 25 Eylül 2014 12:43
Gösterim: 966
Emniyet Genel Müdürlüğünden (EGM), teşkilatın alt kademe amir ihtiyacını karşılamak üzere fakülte ve yüksekokullara bu yıldan itibaren İzmir ve İstanbul'dan da öğrenci alınacağı belirtildi.
Genel Müdürlükten yapılan yazılı açıklamada, fakülte ve yüksekokullara öğrenci alımına ilişkin basında bazı haberlere yer verildiği belirtildi.
Önceki yıllarda fakülte ve yüksekokullara sadece Ankara'daki devlet üniversitelerinden öğrenci alındığı ifade edilen açıklamada, 2014-2015 eğitim ve öğretim döneminden itibaren İstanbul ve İzmir'de de öğrenci alım merkezleri açıldığı ve fırsat eşitliğinin daha da genişletildiği bildirildi.
Öte yandan, Polis Akademisi Başkanlığının internet sayfasında yer alan açıklamada da EGM'nin merkez ve taşra teşkilatının personel ihtiyacının, Polis Akademisi Başkanlığına bağlı Güvenlik Bilimleri Fakültesi (GBF), polis meslek yüksekokulları (PMYO), fakülte yüksekokullar ile polis meslek eğitim merkezleri (POMEM) tarafından karşılandığı, bunlardan GBF, POMEM ve PMYO'ya ülke genelinden alım yapıldığı kaydedildi.
Fakülte ve yüksekokullara alınan öğrencilerin giderlerinin karşılandığı ve bu öğrencilere belirli meslek derslerinin verildiği belirtilen açıklamada, şöyle denildi:
"Emniyet Genel Müdürlüğünün ihtiyaç duyduğu uzmanlık alanlarında nitelikli personel yetiştirmek için EGM adına yüksek öğretim kurumlarında okutularak alt kademe amir ihtiyacını karşılamak üzere 1989 yılından günümüze kadar sadece Ankara sınırları içerisinde bulunan devlet üniversitelerinin belirlenen fakülte ve bölümlerinden fakülte ve yüksekokullara öğrenci alımı yapılmaktaydı.
Bugüne kadar sadece Ankara ile sınırlı olan fakülte ve yüksekokul alımları, mevcut imkan ve fiziki şartlar zorlanarak daha geniş bir alana yayıldı. Böylece ilk defa 2014-2015 eğitim öğretim yılında Ankara, İstanbul ve İzmir'de bulunan devlet üniversitelerinde öğrenci alınması planlandı ve fırsat eşitliği daha da genişletildi."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Emniyet Genel Müdürlüğünden (EGM), teşkilatın alt kademe amir ihtiyacını karşılamak üzere fakülte ve yüksekokullara bu yıldan itibaren İzmir ve İstanbul'dan da öğrenci alınacağı belirtildi.
Genel Müdürlükten yapılan yazılı açıklamada, fakülte ve yüksekokullara öğrenci alımına ilişkin basında bazı haberlere yer verildiği belirtildi.
Önceki yıllarda fakülte ve yüksekokullara sadece Ankara'daki devlet üniversitelerinden öğrenci alındığı ifade edilen açıklamada, 2014-2015 eğitim ve öğretim döneminden itibaren İstanbul ve İzmir'de de öğrenci alım merkezleri açıldığı ve fırsat eşitliğinin daha da genişletildiği bildirildi.
Öte yandan, Polis Akademisi Başkanlığının internet sayfasında yer alan açıklamada da EGM'nin merkez ve taşra teşkilatının personel ihtiyacının, Polis Akademisi Başkanlığına bağlı Güvenlik Bilimleri Fakültesi (GBF), polis meslek yüksekokulları (PMYO), fakülte yüksekokullar ile polis meslek eğitim merkezleri (POMEM) tarafından karşılandığı, bunlardan GBF, POMEM ve PMYO'ya ülke genelinden alım yapıldığı kaydedildi.
Fakülte ve yüksekokullara alınan öğrencilerin giderlerinin karşılandığı ve bu öğrencilere belirli meslek derslerinin verildiği belirtilen açıklamada, şöyle denildi:
"Emniyet Genel Müdürlüğünün ihtiyaç duyduğu uzmanlık alanlarında nitelikli personel yetiştirmek için EGM adına yüksek öğretim kurumlarında okutularak alt kademe amir ihtiyacını karşılamak üzere 1989 yılından günümüze kadar sadece Ankara sınırları içerisinde bulunan devlet üniversitelerinin belirlenen fakülte ve bölümlerinden fakülte ve yüksekokullara öğrenci alımı yapılmaktaydı.
Bugüne kadar sadece Ankara ile sınırlı olan fakülte ve yüksekokul alımları, mevcut imkan ve fiziki şartlar zorlanarak daha geniş bir alana yayıldı. Böylece ilk defa 2014-2015 eğitim öğretim yılında Ankara, İstanbul ve İzmir'de bulunan devlet üniversitelerinde öğrenci alınması planlandı ve fırsat eşitliği daha da genişletildi."
Son Güncelleme: Pazartesi, 29 Eylül 2014 08:22
Gösterim: 1024
Hürriyet Gazetesi baş yazarı Ertuğrul Özkök, 5. Sınıftan itibaren okullarda başörtüsü takmayı serbest hale getiren kılık kıyafet yönetmeliğini eleştirdi. İşte Özkök’ün yazısı;
Hürriyet Gazetesi baş yazarı Ertuğrul Özkök’ün bugünkü yazısı;
Bu örtünme özgürlüğü değil 'örttürme' özgürlüğüdür
BUGÜN de şunu soracağım.
Kardeşim, çocuk yaştaki kızın başını örttürmekteki bu telaş niye...
Niye bu kararı, o çocuğun 18 yaşına gelip kendi özgür iradesiyle almasına izin vermiyorsunuz...
Bilin ki, bu kafayla başörtüsüne özgürlük değil, tam aksine örtünmek istemeyene yasak getiriyorsunuz.
Anne-babanın, daha çocuk ana rahimdeyken onun için örttürme kararı almasına yol açıyorsunuz
Ey anne-babalar, size sesleniyorum.
Bilin ki o çocuklarınız örtünme kararı almıyor, siz örttürme kararı alıyorsunuz.
İslam'da böyle bir zorlama yoktur...
Evet benim görüşüm bu...
Reşit olmuş, kendi özgür iradesiyle karar veren kızlar, kadınlar, üniversitede, devlet dairesinde serbestçe örtünsün.
Reşit bir insan ne istiyorsa yapsın.
Ama onlar adına siz karar almayın, kendileri alsın.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Hürriyet Gazetesi baş yazarı Ertuğrul Özkök, 5. Sınıftan itibaren okullarda başörtüsü takmayı serbest hale getiren kılık kıyafet yönetmeliğini eleştirdi. İşte Özkök’ün yazısı;
Hürriyet Gazetesi baş yazarı Ertuğrul Özkök’ün bugünkü yazısı;
Bu örtünme özgürlüğü değil 'örttürme' özgürlüğüdür
BUGÜN de şunu soracağım.
Kardeşim, çocuk yaştaki kızın başını örttürmekteki bu telaş niye...
Niye bu kararı, o çocuğun 18 yaşına gelip kendi özgür iradesiyle almasına izin vermiyorsunuz...
Bilin ki, bu kafayla başörtüsüne özgürlük değil, tam aksine örtünmek istemeyene yasak getiriyorsunuz.
Anne-babanın, daha çocuk ana rahimdeyken onun için örttürme kararı almasına yol açıyorsunuz
Ey anne-babalar, size sesleniyorum.
Bilin ki o çocuklarınız örtünme kararı almıyor, siz örttürme kararı alıyorsunuz.
İslam'da böyle bir zorlama yoktur...
Evet benim görüşüm bu...
Reşit olmuş, kendi özgür iradesiyle karar veren kızlar, kadınlar, üniversitede, devlet dairesinde serbestçe örtünsün.
Reşit bir insan ne istiyorsa yapsın.
Ama onlar adına siz karar almayın, kendileri alsın.
Son Güncelleme: Perşembe, 25 Eylül 2014 09:32
Gösterim: 1160