Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Rektörü Prof. Dr. Hasan İbicioğlu, üniversite mezuniyet töreni için bir gecede yazdığı, aranjmanında kendisinin de yer aldığı 4 kıtalık "Üniversiteliler Marşı"nın patentini aldı.

İbicioğlu, Türk milletinin geçmişi incelediğinde her şeyin destansı bir nitelik taşıdığını, Türk insanın sevincini de acısını da zirvelerde yaşamayı sevdiğini söyledi. Türk milletinin insan yönlendirmede, vizyon belirlemede ve insanları bir arada yaşatma başarısıyla dünyadaki diğer milletlerden ayrıldığında dikkat çeken İbicioğlu, son 200 yıldır bir duraksama dönemine girilmiş olmasına rağmen son yıllarda dünyada yeniden coşan ve kabuğuna sığmayan bir millet olduklarını, bu gelişimde gençlere önemli görevler düştüğünü belirtti.

Marşın klibi de çekildi 

Aradan geçen bir yıla rağmen fakülte akademisyenlerinden arzu ettiği şekilde bir marş çıkmadığını belirten İbicioğlu, şunları söyledi: "Bunun üzerine marşı kendim yazmaya karar verdim. Marş yazmak için gerekli psikolojik, entelektüel ve duygusal altyapı hazırdı. Bir akşam oturdum ve geceye kadar 4 kıtalık bir marşın sözlerini yazdım. Sözleri yazdıktan hemen sonra bestelenmek üzere Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Yıldız Mutlu Yıldız’a gönderdik. Hocamız marşı besteledikten sonra Vali Memduh Oğuz’a sunduk. O da çok beğendi, daha sonra marşın aranjman çalışmalarına başladık. Bu düzenlemeyi de kısa sürede bitirdik. Bu şekilde marşımızı 8 Haziran’daki mezuniyet törenimize yetiştirdik. Mezuniyet töreninin ardından patent başvurusuna bulunarak, marşı tescilledik." Marş için klip de hazırladıklarını söyleyen İbicioğlu, marş klibinin paylaşıldığı sosyal medyada büyük bir yankı uyandırdığını vurguladı.

(hürriyeteğitim)

> Rektör hem marşı yazdı hem seslendirdi

Süleyman Demirel Üniversitesi (SDÜ) Rektörü Prof. Dr. Hasan İbicioğlu, üniversite mezuniyet töreni için bir gecede yazdığı, aranjmanında kendisinin de yer aldığı 4 kıtalık "Üniversiteliler Marşı"nın patentini aldı.

İbicioğlu, Türk milletinin geçmişi incelediğinde her şeyin destansı bir nitelik taşıdığını, Türk insanın sevincini de acısını da zirvelerde yaşamayı sevdiğini söyledi. Türk milletinin insan yönlendirmede, vizyon belirlemede ve insanları bir arada yaşatma başarısıyla dünyadaki diğer milletlerden ayrıldığında dikkat çeken İbicioğlu, son 200 yıldır bir duraksama dönemine girilmiş olmasına rağmen son yıllarda dünyada yeniden coşan ve kabuğuna sığmayan bir millet olduklarını, bu gelişimde gençlere önemli görevler düştüğünü belirtti.

Marşın klibi de çekildi 

Aradan geçen bir yıla rağmen fakülte akademisyenlerinden arzu ettiği şekilde bir marş çıkmadığını belirten İbicioğlu, şunları söyledi: "Bunun üzerine marşı kendim yazmaya karar verdim. Marş yazmak için gerekli psikolojik, entelektüel ve duygusal altyapı hazırdı. Bir akşam oturdum ve geceye kadar 4 kıtalık bir marşın sözlerini yazdım. Sözleri yazdıktan hemen sonra bestelenmek üzere Güzel Sanatlar Fakültesi Öğretim Üyesi Yıldız Mutlu Yıldız’a gönderdik. Hocamız marşı besteledikten sonra Vali Memduh Oğuz’a sunduk. O da çok beğendi, daha sonra marşın aranjman çalışmalarına başladık. Bu düzenlemeyi de kısa sürede bitirdik. Bu şekilde marşımızı 8 Haziran’daki mezuniyet törenimize yetiştirdik. Mezuniyet töreninin ardından patent başvurusuna bulunarak, marşı tescilledik." Marş için klip de hazırladıklarını söyleyen İbicioğlu, marş klibinin paylaşıldığı sosyal medyada büyük bir yankı uyandırdığını vurguladı.

(hürriyeteğitim)

Son Güncelleme: Cuma, 02 Kasım 2012 14:03

Gösterim: 1715

Yozgat'ta ilköğretim okullarının çıkış saati akşam karanlığına kalınca öğrenci velileri ve servis şoförleri zor anlar yaşıyor. Aydınlatma lambalarının bulunmadığı okul bahçelerinde el fenerleriyle öğrenci aranıyor.

Yaz saati uygulamasının sona ermesiyle birlikte, ikili eğitim gören okullardaki öğrenciler akşam karanlıkta okuldan çıkıyor.

Bazı okullarda ve okulların bulunduğu sokaklarda aydınlatma lambaları olmayınca öğrenciler ve veliler zor durumda kaldı. Veliler ve öğrenci servislerinin şoförleri öğrencileri karanlıkta göremedikleri için ellerinde el fenerleriyle öğrencileri bulmaya çalışıyor.

Fatma Temel Turhan İlköğretim Okulu çıkış kapısında çocuklarını bekleyen öğrenci velileri, kış saati uygulamasının başlamasının sorunları da beraberinde getirdiğini söylediler.

Okullarda, öğrenci yoğunluğunun fazla olması nedeniyle tekli eğitime geçilemediğini belirten veliler, "Okullarda sabahçı, öğleci uygulaması var. Bunun için sabah gidenler güneş doğmadan yola çıkarken, öğlecilerde akşam güneş battıktan sonra okuldan çıkıyorlar. Çocuklar çok geç çıktıkları için karanlıkta korkuyorlar. Bu nedenle hergün akşam buraya gelip bekliyoruz. Karanlık olduğu için çıkışta çocuklarımızı bulmakta zorluk çekiyoruz. Okulun bahçesi ve sokağa aydınlatma direkleri dikilmiş olsa hem çocuklar korkmaz, hem de veliler çocukları daha rahat bulur" diye konuştu.

Öğrenci servisi sorumluları ise 6-10 yaş grubundaki çocukların genelde öğleci olduğunu belirterek, "Velisini veya servis sorumlusunu karanlıkta bulamayan çocuklar korkuyor ve ağlamaya başlıyor. Bu sebeple bizde öğrencilerimiz bulmak için ellerimizde el fenerleri ile bir madencinin maden aradığı gibi bizde öğrenci arıyoruz. Sokakta bir aydınlatma olsa öğrenciler servisleri daha kolay bulurlar" dedi.

Bazı veliler de, sokakta aydınlatma direği takılacak yerlerin hazır olduğunu, ancak 2-3 aydır bir çalışma yapılmadığını söylediler.

(cnntürk)

> Öğrenciler yaz saati mağduru oldu

Yozgat'ta ilköğretim okullarının çıkış saati akşam karanlığına kalınca öğrenci velileri ve servis şoförleri zor anlar yaşıyor. Aydınlatma lambalarının bulunmadığı okul bahçelerinde el fenerleriyle öğrenci aranıyor.

Yaz saati uygulamasının sona ermesiyle birlikte, ikili eğitim gören okullardaki öğrenciler akşam karanlıkta okuldan çıkıyor.

Bazı okullarda ve okulların bulunduğu sokaklarda aydınlatma lambaları olmayınca öğrenciler ve veliler zor durumda kaldı. Veliler ve öğrenci servislerinin şoförleri öğrencileri karanlıkta göremedikleri için ellerinde el fenerleriyle öğrencileri bulmaya çalışıyor.

Fatma Temel Turhan İlköğretim Okulu çıkış kapısında çocuklarını bekleyen öğrenci velileri, kış saati uygulamasının başlamasının sorunları da beraberinde getirdiğini söylediler.

Okullarda, öğrenci yoğunluğunun fazla olması nedeniyle tekli eğitime geçilemediğini belirten veliler, "Okullarda sabahçı, öğleci uygulaması var. Bunun için sabah gidenler güneş doğmadan yola çıkarken, öğlecilerde akşam güneş battıktan sonra okuldan çıkıyorlar. Çocuklar çok geç çıktıkları için karanlıkta korkuyorlar. Bu nedenle hergün akşam buraya gelip bekliyoruz. Karanlık olduğu için çıkışta çocuklarımızı bulmakta zorluk çekiyoruz. Okulun bahçesi ve sokağa aydınlatma direkleri dikilmiş olsa hem çocuklar korkmaz, hem de veliler çocukları daha rahat bulur" diye konuştu.

Öğrenci servisi sorumluları ise 6-10 yaş grubundaki çocukların genelde öğleci olduğunu belirterek, "Velisini veya servis sorumlusunu karanlıkta bulamayan çocuklar korkuyor ve ağlamaya başlıyor. Bu sebeple bizde öğrencilerimiz bulmak için ellerimizde el fenerleri ile bir madencinin maden aradığı gibi bizde öğrenci arıyoruz. Sokakta bir aydınlatma olsa öğrenciler servisleri daha kolay bulurlar" dedi.

Bazı veliler de, sokakta aydınlatma direği takılacak yerlerin hazır olduğunu, ancak 2-3 aydır bir çalışma yapılmadığını söylediler.

(cnntürk)

Son Güncelleme: Cuma, 02 Kasım 2012 12:20

Gösterim: 1837

Van'da kitap okuma kampanyası başlatan Erçek Lisesi öğretmen ve idarecileri, en fazla kitap okuyan veliye ödül olarak 'inek' verecek.

Erçek Çok Programlı Lisesi edebiyat öğretmeni Zeynep Oral tarafından bir süre önce başlatılan kitap toplama kampanyası, kısa sürede büyük yankı buldu.

Çeşitli yayınevleri ve hayırseverler tarafından gönderilen yaklaşık 3 bin 500 kitap ile okulda büyük bir kütüphane oluşturan Oral, idarecilerin de desteği ile beldedeki aileleri de okumaya teşvik etmek amacıyla çalışma başlattı.

Toplanan kitapları, okuldaki diğer öğretmenler ve öğrenciler ile kapı kapı dolaşarak velilere dağıtan Oral, ''Veliler okuyor, öğrenciler kazanıyor'' ve ''En fazla kitap okuyan velinin ödülü inek'' adlı projelerle veliler arasında yarışma düzenledi.

Erçek beldesinde yaşayan aileleri tek tek ziyaret eden öğretmen ve öğrencilerin misafir olduğu evde yaşayan Ebru Örkmez de iki çocuğunun lisede okuduğunu kaydederek, ''Yarışmaya ailece katılmaya karar verdik. Fakat ailemizdeki herkesin okuma yazması olmadığı için verilen kitapları ben okuyacağım. Ben de ilkokul mezunuyum. Elimden geldiği kadarıyla çok sayıda kitap okuyarak evimize inek, çocuklarıma not kazandıracağım'' dedi.

> En fazla kitap okuyana ilginç ödül!

Van'da kitap okuma kampanyası başlatan Erçek Lisesi öğretmen ve idarecileri, en fazla kitap okuyan veliye ödül olarak 'inek' verecek.

Erçek Çok Programlı Lisesi edebiyat öğretmeni Zeynep Oral tarafından bir süre önce başlatılan kitap toplama kampanyası, kısa sürede büyük yankı buldu.

Çeşitli yayınevleri ve hayırseverler tarafından gönderilen yaklaşık 3 bin 500 kitap ile okulda büyük bir kütüphane oluşturan Oral, idarecilerin de desteği ile beldedeki aileleri de okumaya teşvik etmek amacıyla çalışma başlattı.

Toplanan kitapları, okuldaki diğer öğretmenler ve öğrenciler ile kapı kapı dolaşarak velilere dağıtan Oral, ''Veliler okuyor, öğrenciler kazanıyor'' ve ''En fazla kitap okuyan velinin ödülü inek'' adlı projelerle veliler arasında yarışma düzenledi.

Erçek beldesinde yaşayan aileleri tek tek ziyaret eden öğretmen ve öğrencilerin misafir olduğu evde yaşayan Ebru Örkmez de iki çocuğunun lisede okuduğunu kaydederek, ''Yarışmaya ailece katılmaya karar verdik. Fakat ailemizdeki herkesin okuma yazması olmadığı için verilen kitapları ben okuyacağım. Ben de ilkokul mezunuyum. Elimden geldiği kadarıyla çok sayıda kitap okuyarak evimize inek, çocuklarıma not kazandıracağım'' dedi.

Son Güncelleme: Cuma, 02 Kasım 2012 11:55

Gösterim: 1620

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, bir kanuni düzenleme hazırladıklarını belirterek, ''Üniversitelerin doğrudan patent sahibi olması ve bu patent gelirlerinden üniversite araştırmalarına ciddi manada kaynak aktarılması imkanı doğacak'' dedi.

Bakan Ergün, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı tarafından Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın 'Üniversitelerararası Girişimcilik ve Yenilikçilik Endeksi'' sıralamasında Sabancı Üniversitesi'nin birinci olması onuruna Sakıp Sabancı Müzesi'nde verilen davete katıldı.

Sabancı Üniversitesi'ni, Türkiye'nin en yenilikçi ve en girişimci üniversitesi olmasından dolayı kutladığını ifade eden Ergün, ''Biz sadece verileri topladık ve bu veriler çerçevesinde henüz yarış yokken kim nerededir bu tespiti yapmış olduk. Yarış şimdi başlıyor. Üniversitelerimizin böyle bir yarışa ihtiyacı vardı. Çünkü bizim üniversitelerimizin ülkemizin kalkınmasında artık başrol oyuncusu olmaları gerekiyor'' diye konuştu.

Gerçek bir ekonominin sanayiye dayanmadan mümkün olmayacağına işaret eden Ergün, şunları söyledi:

''Bir ülkede sanayi üretimi yoksa gerçek bir ekonomi de yoktur. Gerçek bir ekonomiyi ancak sanayi üretimiyle gerçekleştirebiliriz. Komşularımızda bunun çok açık ve acı örneklerini görüyoruz. Sanayi üretimini bırakanlar, denizi, kumu, havayı satarak ya da sadece finansal birtakım yaklaşımlarla zenginlik üretme çabası içinde olanlar... Tabii ki yapılabilir, ama bunlar o kadar başka şeylerin etkisine açık alanlardır ki... Sanayi üretimini bıraktığınız zaman bir anda büyük zorluklar yaşayabilirsiniz. Üstelik üretme kabiliyetini de kaybetmişsinizdir. En büyük kayıp da budur.

Sanayi üretimini bırakmak teknoloji geliştirme kabiliyetini de kaybetmek demektir. Bunu bırakamayız. Sanayi üretimi gerçek bir üretimin temeli olmalıdır. Ama herhangi bir sanayi üretiminden, alelade bir üretimden söz etmiyoruz. Üretimin niteliğinden, yüksek katma değere sahip olmasından, ileri teknolojiyi içermesinden söz ediyoruz. O zaman da üniversite-sanayi işbirliğine ihtiyaç var. Eğer bilgiyle sanayiyi buluşturup bu buluşmadan bir sinerji olarak bir teknoloji doğuramazsak, girişimcilik, yenilikçilik doğurmazsak o zaman üniversite de sanayi de aslında boşuna döner.''

''Bilim toplum için olmalıdır''

Tanzimat edebiyatçıları arasındaki ''Sanat toplum için midir, sanat için midir-'' tartışmasını hatırlatan Ergün, konuşmasına şöyle devam etti:

''Bu soruyu bilim için sorduğumuz zaman bilim ne içindir- Bilim, bilim içindir de diyebiliriz. Bu da çok saygıdeğer bir düşünce. Ama bir boyutu daha var ki bilim toplum için olmalıdır. Gerçekten toplumun zenginliğine katkı sağlamalıdır. Bilimin merkezinde de üniversite vardır. Üniversitenin bu işte öncülük etmesi icap ediyor ve 2011 yılından itibaren de Türkiye'de artık sistem doğru bir yere oturmuştur. Belki daha önce arabayı atın önüne koşmuştuk ama şimdi atı arabanın önüne koşmuş olduk. Önde bilim var, üniversite var, yanında onunla etkileşim içinde olan sanayi var ve bu etkileşimden doğan teknolojiler var.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nı ihdas ettik ve bu çerçevede yeni bir yol haritası oluşturduk. O yol haritasının işaret taşlarından birisini de bir yıl önce açıklamıştık; Türkiye'de girişimcilik ve yenilikçilik endeksine göre üniversiteleri sıralayacağız diye. Çalışmayı yaptı arkadaşlarımız ve bu endekse göre bir sıralama ortaya çıktı. Marifet iltifata tabidir. İyi iş yapana 'İyi iş yaptın' demek lazım. Herkes yaptığı işin görülmesini, takdir edilmesini ister.''

''İnsandaki muhteşemliği ortaya çıkarmak lazım''

İnsanın muhteşem bir varlık olduğunu ve bu muhteşemliği ortaya çıkarmak gerektiğini dile getiren Ergün, şunları kaydetti:

''İnsanda çok büyük yetenekler, çok büyük bilgi birikimi var göremediğimiz, bilemediğimiz... Bunu insanın yaratılış hikayesinde görüyoruz. Cenab-ı Allah insanı yarattığı zaman meleklerle tanıştırıyor. Çünkü meleklerin çekincesi var, niye böyle bir şeye lüzum hissedildi diye... Hazreti Adem'e deniliyor ki 'Anlat ne biliyorsan'. O da bildiklerini anlatıyor. Onun bildiklerini melekler bilmiyorlar. Bakıyorlar ki bu muhteşem bir varlık, kendilerinin bilmediği şeyleri bilebiliyor. O zaman Hazreti Adem'in bilgisi karşısında saygıyla eğiliyorlar.

O muhteşem varlığın bir başka özelliği yaratıcılık ve kabiliyettir. O bilgilerin yanında ona adeta Cenab-ı Allah kendi yaratıcılığından bir özellik vermiştir. Küçük bir özellik onunkinin yanında ama o da muhteşem şeyler yapmaya yetiyor. Bizim bunu açığa çıkarmamız lazım. İnsandaki bu muhteşem özelliği, büyük bir bilgi birikimine sahip olan, büyük yeteneklere sahip olan insandaki bu özelliği nerede açığa çıkaracağız- Bunu girişimcilik ve yenilikçilik açısından ancak üniversite-sanayi işbirliğiyle açığa çıkarabiliriz.''

''Bu başlangıcı büyüteceğiz''

Şimdiye kadar sanayicinin üniversiteye, üniversitenin de sanayiciye uzak olduğunu dile getiren Ergün, ''Bunu dünyanın başka yerlerinde de görüyoruz. Geçen yıl Kaliforniya Teknik Üniversitesi'nde (Caltech) bir toplantıda dile gelmişti; 20-25 yıl evvel biz de bilim bilim içindir düşüncesindeydik. Burada bilim yapacağız, sonra şirket kuracağız, bu da ticarileşecek... Biz bu işlerle uğraşamayız diye düşünüyorduk...' Ama şimdi Caltech'te 20 yıl önce felsefe değişmiş, dünyanın birçok önemli girişimcisi oradan çıkan insanlardan oluştu. Oradaki şirketler o büyük girişimleri oluşturdular. Eminim bizim üniversitelerimizden de bu oluşacaktır. Bu önemli bir başlangıç. Bu başlangıcı büyüteceğiz. Üniversitelerimizi bu yarışa sokmakla kalmayacağız. Üniversitelerimizdeki buluşların patente dönüşmesi, üniversitelerin doğrudan patent sahibi olması ve bu patent gelirlerinden üniversite araştırmalarına ciddi manada kaynak aktarılması imkanı doğacak ve en az yüzde 30'u belki daha fazlası da buluş sahibine o patentlerden bu vesileyle gitmiş olacak. Arkadaşlarımız bir kanuni düzenleme hazırladılar. Bu konuda önümüzdeki süreçte ciddi bir adım olarak üniversitelerimiz için gelmiş olacak. Başka çalışmalar da var onları süreç içerisinde elbette paylaşacağız'' şeklinde konuştu.

''Hiçbir insanımızın fikrini ziyan edecek lükse sahip değiliz''

Bakan Ergün, Türkiye'de ilk defa düzenlenen İnovasyon Türkiye Fuarı'nda teknoparklardaki şirketlerin artık teknoloji üretmeye başladıklarını görmekten büyük memnuniyet duyduklarını söyledi.

Sanayicilerin oradaki gençlerin girişimlerine ilgi göstermeleri çağrısında bulunan Ergün, ''Bu girişimlerin içinde gerçekten o teknolojileri geliştirebilecek adımların olduğunu göreceğiz. Bunların bir kısmı girişimci potansiyeline sahip değiller henüz, araştırmacı düzeyindeler ama icatçılarla icraatçılar buluşursa, o fikrin nasıl ticarileşebileceği konusu diğer girişimcilerin belki konusu olacaktır. Onun için sanayiciler ile buluşçuları da o teknogirişimci arkadaşlarımızı zaman zaman bir araya getirmek icap edecek. Onlar önemli işler yapacaklar. Şimdi bunlardan 10 tanesini seçtik. Her yıl 10 arkadaşımızı Silikon Vadisi'ne gönderiyoruz. Orada diğer ülkelerden gelenlerle bir kaynaşma yapacaklar. Kendilerini orada ifade etme, uluslararası alana açılma fırsatı da bulmuş olacaklar'' ifadelerini kullandı.

Bütün bunların Türkiye'nin gerçek zenginliği olan insan potansiyelinin ülkenin zenginliğe dönüşeceğini görme fırsatı vereceğine inandıklarını dile getiren Ergün, şunları kaydetti:

''Bizim başka bir zenginliğimiz yok insanımızdan başka. Yerin altında gaz ve petrol olmadığına göre, ucuz işgücüyle, ucuz hammaddeyle, ucuz enerjiyle zengin olma şansımız olmadığına göre, bir şansımız var, insanımız... Onu da iyi değerlendirdik. Değerlendiremedik o zaman en önemli şansımızı kullanmamış, iyi değerlendirmemiş olacağız ki onu yapamayız, öyle bir lüksümüz yok. Hiçbir insanımızın fikrini ziyan edecek lükse sahip değiliz. Onun için üniversitelerimize, sanayimize büyük görevler düşmektedir. Ben bu görevlerin en iyi şekilde yapılacağına inanıyorum.

Önümüzdeki yıl bu yarışta üniversitelerimizin daha güçlü bir şekilde yer almasını diliyorum. Bu tespit, girişimcilik ve yenilikçilik tespitidir. Yani en iyi üniversite tespiti değildir. Ne yaptığımızı da tam bilelim, haksızlık etmeyelim. O açıdan biz haddimizi biliyoruz, neyi ölçeceğimizi... Biz girişimciliği ve yenilikçiliği ölçtük, elimizdeki endeks bunu ölçen bir endekstir. Bir üniversiteyi bütün boyutlarıyla ölçen bir endeks değildir. Ama girişimcilik ve yenilikçilik bu dönemin en önemli konularından bir tanesidir. Üniversitelerin buna hep beraber önem vermesi gerektiğine inandığımız için bu ölçümü yaptık. Üniversitelerimiz ve sanayimiz için hayırlı olsun.''

> Üniversiteler patent sahibi olabilecek

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Nihat Ergün, bir kanuni düzenleme hazırladıklarını belirterek, ''Üniversitelerin doğrudan patent sahibi olması ve bu patent gelirlerinden üniversite araştırmalarına ciddi manada kaynak aktarılması imkanı doğacak'' dedi.

Bakan Ergün, Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı tarafından Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nın 'Üniversitelerararası Girişimcilik ve Yenilikçilik Endeksi'' sıralamasında Sabancı Üniversitesi'nin birinci olması onuruna Sakıp Sabancı Müzesi'nde verilen davete katıldı.

Sabancı Üniversitesi'ni, Türkiye'nin en yenilikçi ve en girişimci üniversitesi olmasından dolayı kutladığını ifade eden Ergün, ''Biz sadece verileri topladık ve bu veriler çerçevesinde henüz yarış yokken kim nerededir bu tespiti yapmış olduk. Yarış şimdi başlıyor. Üniversitelerimizin böyle bir yarışa ihtiyacı vardı. Çünkü bizim üniversitelerimizin ülkemizin kalkınmasında artık başrol oyuncusu olmaları gerekiyor'' diye konuştu.

Gerçek bir ekonominin sanayiye dayanmadan mümkün olmayacağına işaret eden Ergün, şunları söyledi:

''Bir ülkede sanayi üretimi yoksa gerçek bir ekonomi de yoktur. Gerçek bir ekonomiyi ancak sanayi üretimiyle gerçekleştirebiliriz. Komşularımızda bunun çok açık ve acı örneklerini görüyoruz. Sanayi üretimini bırakanlar, denizi, kumu, havayı satarak ya da sadece finansal birtakım yaklaşımlarla zenginlik üretme çabası içinde olanlar... Tabii ki yapılabilir, ama bunlar o kadar başka şeylerin etkisine açık alanlardır ki... Sanayi üretimini bıraktığınız zaman bir anda büyük zorluklar yaşayabilirsiniz. Üstelik üretme kabiliyetini de kaybetmişsinizdir. En büyük kayıp da budur.

Sanayi üretimini bırakmak teknoloji geliştirme kabiliyetini de kaybetmek demektir. Bunu bırakamayız. Sanayi üretimi gerçek bir üretimin temeli olmalıdır. Ama herhangi bir sanayi üretiminden, alelade bir üretimden söz etmiyoruz. Üretimin niteliğinden, yüksek katma değere sahip olmasından, ileri teknolojiyi içermesinden söz ediyoruz. O zaman da üniversite-sanayi işbirliğine ihtiyaç var. Eğer bilgiyle sanayiyi buluşturup bu buluşmadan bir sinerji olarak bir teknoloji doğuramazsak, girişimcilik, yenilikçilik doğurmazsak o zaman üniversite de sanayi de aslında boşuna döner.''

''Bilim toplum için olmalıdır''

Tanzimat edebiyatçıları arasındaki ''Sanat toplum için midir, sanat için midir-'' tartışmasını hatırlatan Ergün, konuşmasına şöyle devam etti:

''Bu soruyu bilim için sorduğumuz zaman bilim ne içindir- Bilim, bilim içindir de diyebiliriz. Bu da çok saygıdeğer bir düşünce. Ama bir boyutu daha var ki bilim toplum için olmalıdır. Gerçekten toplumun zenginliğine katkı sağlamalıdır. Bilimin merkezinde de üniversite vardır. Üniversitenin bu işte öncülük etmesi icap ediyor ve 2011 yılından itibaren de Türkiye'de artık sistem doğru bir yere oturmuştur. Belki daha önce arabayı atın önüne koşmuştuk ama şimdi atı arabanın önüne koşmuş olduk. Önde bilim var, üniversite var, yanında onunla etkileşim içinde olan sanayi var ve bu etkileşimden doğan teknolojiler var.

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'nı ihdas ettik ve bu çerçevede yeni bir yol haritası oluşturduk. O yol haritasının işaret taşlarından birisini de bir yıl önce açıklamıştık; Türkiye'de girişimcilik ve yenilikçilik endeksine göre üniversiteleri sıralayacağız diye. Çalışmayı yaptı arkadaşlarımız ve bu endekse göre bir sıralama ortaya çıktı. Marifet iltifata tabidir. İyi iş yapana 'İyi iş yaptın' demek lazım. Herkes yaptığı işin görülmesini, takdir edilmesini ister.''

''İnsandaki muhteşemliği ortaya çıkarmak lazım''

İnsanın muhteşem bir varlık olduğunu ve bu muhteşemliği ortaya çıkarmak gerektiğini dile getiren Ergün, şunları kaydetti:

''İnsanda çok büyük yetenekler, çok büyük bilgi birikimi var göremediğimiz, bilemediğimiz... Bunu insanın yaratılış hikayesinde görüyoruz. Cenab-ı Allah insanı yarattığı zaman meleklerle tanıştırıyor. Çünkü meleklerin çekincesi var, niye böyle bir şeye lüzum hissedildi diye... Hazreti Adem'e deniliyor ki 'Anlat ne biliyorsan'. O da bildiklerini anlatıyor. Onun bildiklerini melekler bilmiyorlar. Bakıyorlar ki bu muhteşem bir varlık, kendilerinin bilmediği şeyleri bilebiliyor. O zaman Hazreti Adem'in bilgisi karşısında saygıyla eğiliyorlar.

O muhteşem varlığın bir başka özelliği yaratıcılık ve kabiliyettir. O bilgilerin yanında ona adeta Cenab-ı Allah kendi yaratıcılığından bir özellik vermiştir. Küçük bir özellik onunkinin yanında ama o da muhteşem şeyler yapmaya yetiyor. Bizim bunu açığa çıkarmamız lazım. İnsandaki bu muhteşem özelliği, büyük bir bilgi birikimine sahip olan, büyük yeteneklere sahip olan insandaki bu özelliği nerede açığa çıkaracağız- Bunu girişimcilik ve yenilikçilik açısından ancak üniversite-sanayi işbirliğiyle açığa çıkarabiliriz.''

''Bu başlangıcı büyüteceğiz''

Şimdiye kadar sanayicinin üniversiteye, üniversitenin de sanayiciye uzak olduğunu dile getiren Ergün, ''Bunu dünyanın başka yerlerinde de görüyoruz. Geçen yıl Kaliforniya Teknik Üniversitesi'nde (Caltech) bir toplantıda dile gelmişti; 20-25 yıl evvel biz de bilim bilim içindir düşüncesindeydik. Burada bilim yapacağız, sonra şirket kuracağız, bu da ticarileşecek... Biz bu işlerle uğraşamayız diye düşünüyorduk...' Ama şimdi Caltech'te 20 yıl önce felsefe değişmiş, dünyanın birçok önemli girişimcisi oradan çıkan insanlardan oluştu. Oradaki şirketler o büyük girişimleri oluşturdular. Eminim bizim üniversitelerimizden de bu oluşacaktır. Bu önemli bir başlangıç. Bu başlangıcı büyüteceğiz. Üniversitelerimizi bu yarışa sokmakla kalmayacağız. Üniversitelerimizdeki buluşların patente dönüşmesi, üniversitelerin doğrudan patent sahibi olması ve bu patent gelirlerinden üniversite araştırmalarına ciddi manada kaynak aktarılması imkanı doğacak ve en az yüzde 30'u belki daha fazlası da buluş sahibine o patentlerden bu vesileyle gitmiş olacak. Arkadaşlarımız bir kanuni düzenleme hazırladılar. Bu konuda önümüzdeki süreçte ciddi bir adım olarak üniversitelerimiz için gelmiş olacak. Başka çalışmalar da var onları süreç içerisinde elbette paylaşacağız'' şeklinde konuştu.

''Hiçbir insanımızın fikrini ziyan edecek lükse sahip değiliz''

Bakan Ergün, Türkiye'de ilk defa düzenlenen İnovasyon Türkiye Fuarı'nda teknoparklardaki şirketlerin artık teknoloji üretmeye başladıklarını görmekten büyük memnuniyet duyduklarını söyledi.

Sanayicilerin oradaki gençlerin girişimlerine ilgi göstermeleri çağrısında bulunan Ergün, ''Bu girişimlerin içinde gerçekten o teknolojileri geliştirebilecek adımların olduğunu göreceğiz. Bunların bir kısmı girişimci potansiyeline sahip değiller henüz, araştırmacı düzeyindeler ama icatçılarla icraatçılar buluşursa, o fikrin nasıl ticarileşebileceği konusu diğer girişimcilerin belki konusu olacaktır. Onun için sanayiciler ile buluşçuları da o teknogirişimci arkadaşlarımızı zaman zaman bir araya getirmek icap edecek. Onlar önemli işler yapacaklar. Şimdi bunlardan 10 tanesini seçtik. Her yıl 10 arkadaşımızı Silikon Vadisi'ne gönderiyoruz. Orada diğer ülkelerden gelenlerle bir kaynaşma yapacaklar. Kendilerini orada ifade etme, uluslararası alana açılma fırsatı da bulmuş olacaklar'' ifadelerini kullandı.

Bütün bunların Türkiye'nin gerçek zenginliği olan insan potansiyelinin ülkenin zenginliğe dönüşeceğini görme fırsatı vereceğine inandıklarını dile getiren Ergün, şunları kaydetti:

''Bizim başka bir zenginliğimiz yok insanımızdan başka. Yerin altında gaz ve petrol olmadığına göre, ucuz işgücüyle, ucuz hammaddeyle, ucuz enerjiyle zengin olma şansımız olmadığına göre, bir şansımız var, insanımız... Onu da iyi değerlendirdik. Değerlendiremedik o zaman en önemli şansımızı kullanmamış, iyi değerlendirmemiş olacağız ki onu yapamayız, öyle bir lüksümüz yok. Hiçbir insanımızın fikrini ziyan edecek lükse sahip değiliz. Onun için üniversitelerimize, sanayimize büyük görevler düşmektedir. Ben bu görevlerin en iyi şekilde yapılacağına inanıyorum.

Önümüzdeki yıl bu yarışta üniversitelerimizin daha güçlü bir şekilde yer almasını diliyorum. Bu tespit, girişimcilik ve yenilikçilik tespitidir. Yani en iyi üniversite tespiti değildir. Ne yaptığımızı da tam bilelim, haksızlık etmeyelim. O açıdan biz haddimizi biliyoruz, neyi ölçeceğimizi... Biz girişimciliği ve yenilikçiliği ölçtük, elimizdeki endeks bunu ölçen bir endekstir. Bir üniversiteyi bütün boyutlarıyla ölçen bir endeks değildir. Ama girişimcilik ve yenilikçilik bu dönemin en önemli konularından bir tanesidir. Üniversitelerin buna hep beraber önem vermesi gerektiğine inandığımız için bu ölçümü yaptık. Üniversitelerimiz ve sanayimiz için hayırlı olsun.''

Son Güncelleme: Cuma, 02 Kasım 2012 11:52

Gösterim: 1513

Başbakan Erdoğan, Moldova Başbakanı Vladimir Filat'ın ziyaretiyle iki ülke arasındaki vizelerin kaldırılmasına yönelik anlaşmanın imzalandığını belirtti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ile Moldova arasında diplomatik ilişkilerin 20. yıl dönümünde Moldova Başbakanı Filat'ın gerçekleştirdiği ziyareti önemli bulduğunu belirterek, ziyarette çok geniş biçimde ikili ilişkilerin ele alındığını, gelecek dönemde atılacak adımları değerlendirdiklerini ve 7 anlaşmanın imzalandığını söyledi.

Başbakan Erdoğan, iki ülkenin birbirine tahsis ettiği arazilerde büyükelçilik binalarının inşasının hızla devam ettiğini anımsatarak, karşılıklı vizelerin kaldırılmasına yönelik anlaşmanın imzalanmasının da bundan sonra Moldova ve Türkiye arasındaki trafiği olumlu istikamette, ciddi manada etkileyeceğini vurguladı.

Açıklamalarının ardından Başbakan Erdoğan, Filat'a Moldova'nın milli kahramanı Stefan Cel Mare'nin kılıcının bir replikasını takdim etti.

Türkiye bölgemizde lider olarak tanınıyor

Moldova Başbakanı Vladimir Filat, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakanlık'ta yaptığı ortak basın toplantısında, Türkiye ziyaretinin kendileri için çok önemli olduğunu söyledi.

Geçen yıl yaklaşık 85 bin Moldova vatandaşının Türkiye'yi ziyaret ettiğini dile getiren Filat, iki ülke arasında imzalanan vize muafiyeti anlaşmasıyla Türkiye'ye gelen Moldovalı turistlerin sayısının artacağını ifade etti.

Moldova Başbakanı Vladimir Filat, ''Şüphesiz Türkiye bölgemizde lider olarak tanınıyor. Türkiye gibi bir ortağımız olunca biz hem şeref duyuyoruz hem de sorumluluğumuzu bir kere daha düşünüyoruz. Bundan sonra da Sayın Başbakanım, Moldova Cumhuriyeti sizler için dürüst ve güvenilir bir ortak olacaktır. Aynı zamanda Türkiye ile birlikte dayanışma içinde olmayı taahhüt ediyoruz'' diye konuştu.

> Bir ülkeyle daha vizeler kalktı

Başbakan Erdoğan, Moldova Başbakanı Vladimir Filat'ın ziyaretiyle iki ülke arasındaki vizelerin kaldırılmasına yönelik anlaşmanın imzalandığını belirtti.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye ile Moldova arasında diplomatik ilişkilerin 20. yıl dönümünde Moldova Başbakanı Filat'ın gerçekleştirdiği ziyareti önemli bulduğunu belirterek, ziyarette çok geniş biçimde ikili ilişkilerin ele alındığını, gelecek dönemde atılacak adımları değerlendirdiklerini ve 7 anlaşmanın imzalandığını söyledi.

Başbakan Erdoğan, iki ülkenin birbirine tahsis ettiği arazilerde büyükelçilik binalarının inşasının hızla devam ettiğini anımsatarak, karşılıklı vizelerin kaldırılmasına yönelik anlaşmanın imzalanmasının da bundan sonra Moldova ve Türkiye arasındaki trafiği olumlu istikamette, ciddi manada etkileyeceğini vurguladı.

Açıklamalarının ardından Başbakan Erdoğan, Filat'a Moldova'nın milli kahramanı Stefan Cel Mare'nin kılıcının bir replikasını takdim etti.

Türkiye bölgemizde lider olarak tanınıyor

Moldova Başbakanı Vladimir Filat, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakanlık'ta yaptığı ortak basın toplantısında, Türkiye ziyaretinin kendileri için çok önemli olduğunu söyledi.

Geçen yıl yaklaşık 85 bin Moldova vatandaşının Türkiye'yi ziyaret ettiğini dile getiren Filat, iki ülke arasında imzalanan vize muafiyeti anlaşmasıyla Türkiye'ye gelen Moldovalı turistlerin sayısının artacağını ifade etti.

Moldova Başbakanı Vladimir Filat, ''Şüphesiz Türkiye bölgemizde lider olarak tanınıyor. Türkiye gibi bir ortağımız olunca biz hem şeref duyuyoruz hem de sorumluluğumuzu bir kere daha düşünüyoruz. Bundan sonra da Sayın Başbakanım, Moldova Cumhuriyeti sizler için dürüst ve güvenilir bir ortak olacaktır. Aynı zamanda Türkiye ile birlikte dayanışma içinde olmayı taahhüt ediyoruz'' diye konuştu.

Son Güncelleme: Cuma, 02 Kasım 2012 11:14

Gösterim: 1574


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.