Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Kırklareli'nin Lüleburgaz ilçesine TOBB üniversitesi kurulması sözü verdi.
Edirne'de Trakya Hayvancılık Kongresine katılan Hisarcıklıoğlu, Lüleburgaz Ticaret ve Sanayi Odası ve Lüleburgaz Ticaret Borsası'nı ziyaret etti.
Belediye Başkanı Emin Halebak'ın ilçeye TOBB Üniversitesi talebi hakkında da görüşlerini açıklayan Hisarcıklıoğlu, ''Birlik ve beraberliğinizi çok beğendim. Belediye Başkanımız bunları söyledikten sonra ben ne diyeyim. Başkan yeri ayarlar, binaları verirse ben de TOBB üniversitesini Lüleburgaz'a getireceğim'' diye konuştu.
Lüleburgaz Belediye Başkanı Emin Halebak ise Lüleburgaz'ın iyi yönetilen bir ilçe olduğunu ifade etti.
Gelişmişlik endeksinde Türkiye sıralamasında 35. olduklarını vurgulayan Halebak, şöyle devam etti: ''Okuma yazma oranı yüzde 97. Üniversiteye yerleştirmede Türkiye birincisi. Ailelerin geliri yüksek ve çocuk sayısı az. Bu nedenle çocuklar üniversiteye gidiyor. Üniversite konusunda da devlet sadece illere üniversite yapıyor. İlçemize ancak özel üniversite yapılabilir. Edirne Bayırı mevkindeki şimdiki radar arazisi üniversite için çok uygun. Yer ve binaları ben karşılayacağım. Siz yeter ki sözünü verin. Ben radar arazisi olmasa da gider başka bir yer satın alır, ne gerekiyorsa yaparım.''
Lüleburgaz Kaymakamı Cemalettin Yılmaz da ''Bugün siz üniversite konusunda söz verirseniz bugünkü 3. olumlu haberi alacağız. Milletvekilimiz Şenol Gürşan Bey ile de görüştüm. Yeni devlet hastanesi için pürüzler giderilmiş. Bir de Sağlık Meslek Lisesi yapılacakmış'' diye konuştu.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Kırklareli'nin Lüleburgaz ilçesine TOBB üniversitesi kurulması sözü verdi.
Edirne'de Trakya Hayvancılık Kongresine katılan Hisarcıklıoğlu, Lüleburgaz Ticaret ve Sanayi Odası ve Lüleburgaz Ticaret Borsası'nı ziyaret etti.
Belediye Başkanı Emin Halebak'ın ilçeye TOBB Üniversitesi talebi hakkında da görüşlerini açıklayan Hisarcıklıoğlu, ''Birlik ve beraberliğinizi çok beğendim. Belediye Başkanımız bunları söyledikten sonra ben ne diyeyim. Başkan yeri ayarlar, binaları verirse ben de TOBB üniversitesini Lüleburgaz'a getireceğim'' diye konuştu.
Lüleburgaz Belediye Başkanı Emin Halebak ise Lüleburgaz'ın iyi yönetilen bir ilçe olduğunu ifade etti.
Gelişmişlik endeksinde Türkiye sıralamasında 35. olduklarını vurgulayan Halebak, şöyle devam etti: ''Okuma yazma oranı yüzde 97. Üniversiteye yerleştirmede Türkiye birincisi. Ailelerin geliri yüksek ve çocuk sayısı az. Bu nedenle çocuklar üniversiteye gidiyor. Üniversite konusunda da devlet sadece illere üniversite yapıyor. İlçemize ancak özel üniversite yapılabilir. Edirne Bayırı mevkindeki şimdiki radar arazisi üniversite için çok uygun. Yer ve binaları ben karşılayacağım. Siz yeter ki sözünü verin. Ben radar arazisi olmasa da gider başka bir yer satın alır, ne gerekiyorsa yaparım.''
Lüleburgaz Kaymakamı Cemalettin Yılmaz da ''Bugün siz üniversite konusunda söz verirseniz bugünkü 3. olumlu haberi alacağız. Milletvekilimiz Şenol Gürşan Bey ile de görüştüm. Yeni devlet hastanesi için pürüzler giderilmiş. Bir de Sağlık Meslek Lisesi yapılacakmış'' diye konuştu.
Son Güncelleme: Pazar, 01 Nisan 2012 10:19
Gösterim: 3170
Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Enver Yücel, Uluslararası Eğitimde Mükemmellik Ödülü verildi.
Ödülü New York’ta alan Enver yücel, ödül sevinicini twitter’da paylaştı.
Enver Yücel’in twitleri:
Bu Odul Bahçeşehir Kolejleri öğretmenlerine armağan olsun…
PDK İnternational büyük ödülü beni yetiştiren öğretmenlerime...
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Bahçeşehir Uğur Eğitim Kurumları Yönetim Kurulu Başkanı Enver Yücel, Uluslararası Eğitimde Mükemmellik Ödülü verildi.
Ödülü New York’ta alan Enver yücel, ödül sevinicini twitter’da paylaştı.
Enver Yücel’in twitleri:
Bu Odul Bahçeşehir Kolejleri öğretmenlerine armağan olsun…
PDK İnternational büyük ödülü beni yetiştiren öğretmenlerime...
Son Güncelleme: Perşembe, 29 Mart 2012 17:32
Gösterim: 2066
Bahçeşehir Üniversitesi her okula bir kütüphane kurmak için kitap toplama kampanyası başlattı.
Türkiye’de kitap okumayan çocuk kalmasın diye Bahçeşehir Üniversitesi, Şişli Belediyesi ve Bahçeşehir Üniversitesi Öğrenci Konseyi işbirliğiyle yeni bir sosyal sorumluluk kampanyası başlıyor. Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş ve Şişli kampuslarında kurulan stantlar aracılığıyla toplanacak kitaplar, Şişli Belediyesi’nin desteğiyle ihtiyacı olan tüm okullara dağıtılacak. Kampanya aracılığıyla toplanacak kitaplarda herhangi bir ayrım yapılmıyor. Dünya klasikleri, test kitapları, çocuk kitapları, romanlar, hikayeler… Yaş aralığı ve okul sınırı olmaksızın 26 Mart – 13 Nisan 2012 tarihleri arasında toplanacak kitaplar her yaş grubundan farklı nitelikteki okullara dağıtılacak. Siz de bağışlayacağınız bir kitap ile “Her Okula Bir Kütüphane” kampanyamıza destek verebilirsiniz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Bahçeşehir Üniversitesi her okula bir kütüphane kurmak için kitap toplama kampanyası başlattı.
Türkiye’de kitap okumayan çocuk kalmasın diye Bahçeşehir Üniversitesi, Şişli Belediyesi ve Bahçeşehir Üniversitesi Öğrenci Konseyi işbirliğiyle yeni bir sosyal sorumluluk kampanyası başlıyor. Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş ve Şişli kampuslarında kurulan stantlar aracılığıyla toplanacak kitaplar, Şişli Belediyesi’nin desteğiyle ihtiyacı olan tüm okullara dağıtılacak. Kampanya aracılığıyla toplanacak kitaplarda herhangi bir ayrım yapılmıyor. Dünya klasikleri, test kitapları, çocuk kitapları, romanlar, hikayeler… Yaş aralığı ve okul sınırı olmaksızın 26 Mart – 13 Nisan 2012 tarihleri arasında toplanacak kitaplar her yaş grubundan farklı nitelikteki okullara dağıtılacak. Siz de bağışlayacağınız bir kitap ile “Her Okula Bir Kütüphane” kampanyamıza destek verebilirsiniz.
Son Güncelleme: Pazartesi, 26 Mart 2012 15:42
Gösterim: 2298
SETA'nın ''Uluslararası Öğrenciler'' raporuna göre, 2011 yılı itibarıyla Türkiye'de yaklaşık 26 bin uluslararası öğrenci yükseköğretime devam ediyor.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından hazırlanan ''Türkiye'de Uluslararası Öğrenci'' raporu düzenlenen basın toplantısıyla tanıtıldı. Raporu hazırlayanlar arasında yer alan Murat Özoğlu, rapora ilişkin bilgi verdi. Uluslararasılaşmanın üniversite sıralamalarında kullanıldığını belirten Özoğlu, öğrenci hareketliliğinin önemli küresel eğilim olarak öne çıktığını ifade etti. Türkiye'nin uluslararası öğrenci durumunu ortaya koymak için bu raporu hazırladıklarını belirten Özoğlu, uluslararası öğrenci dolaşımı ile ilgili küresel eğilimleri de incelemeyi amaçladıklarını söyledi.
Türkiye 5. sırada
Raporda yer alan verilere göre, uluslararası öğrenci kabul eden ülkelerin başında ABD, İngiltere, Avustralya, Almanya ve Fransa geliyor. Diğer ülkelere ise daha çok Çin, Hindistan, Güney Kore, Japonya ve Malezya öğrenci gönderiyor.
Dünyadaki uluslararası öğrenci sayısı 1980 yılında 1 milyon iken, 2000 yılında 2 milyona, 2009 yılında ise 3,7 milyona ulaştı.
Yurt dışında en fazla öğrencisi bulunan ülke, 510 bin 842 öğrenciyle Çin olarak belirlenirken, Türkiye ise 65 bin 459 yurt dışındaki öğrencisiyle ülkeler arasında beşinci sırada yer alıyor.
Türkiye'de ise 1990'lı yılların ortalarında 16 bin olan uluslararası öğrenci sayısı, 2000'li yılların ortalarına doğru 14 binlere geriledi. 2011 yılı itibarıyla Türkiye'de yaklaşık 26 bin uluslararası öğrenci yükseköğretime devam ediyor.
Türkiye'deki uluslararası öğrencilerin büyük bir kısmı, komşu ülkelerden ya da Türkiye ile tarihsel veya kültürel bağları bulunan ülkelerden geliyor.
‘Çekici güç, eğitimin kalitesi’
Rapora göre, ülkelerin ya da yükseköğretim kurumlarının uluslararası öğrencileri kendi yükseköğretim sistemleri içerisinde bulundurmak isteme nedenleri ülkelerin ekonomik, kültürel veya siyasal öncelik ve gereksinimlerine bağlı olarak değişiklik gösteriyor.
Uluslararası öğrenciler, genç nüfusun az olduğu gelişmiş ülkeler başta olmak üzere birçok ülkede, ekonomik kalkınmaya ve uluslararası rekabet gücüne büyük katkı sağlayan insan kaynağı olarak değerlendiriliyor.
Uluslararası öğrenciler, insan kaynağı, ekonomik getiri, yükseköğretim kurumlarına doğrudan maddi katkı, dış politika ve kamu diplomasi aracı ve kültürel zenginlik açısından itici güç oluşturuyor.
Raporda, ABD'de, 2010-2011 akademik yılında, kendi ülkelerinden aldıkları burslarla veya kendi imkanlarıyla gelen uluslararası öğrencilerin ülke ekonomisine yaklaşık 20 milyar dolar katkı sağladığının tahmin edildiği belirtiliyor.
Yurt dışında eğitimlerini sürdürecek öğrenciler için çekici gücü ise eğitimin kalitesi, maliyeti, istihdam ve burs olanakları, geleneksel ve kültürel bağlar oluşturuyor.
Rapora göre, uluslararası öğrencilerin karşılaştıkları ve uyum sürecini etkileyen sorunlar arasında dil yetersizliği, maddi sorunlar, kültürel farklılıklar, ayrımcılık ve ırkçılık, psikolojik sorunlar yer alıyor. Uluslararası eğitimde lider ülkeler, kuruluşlarla işbirliği yaparak marka oluşturuyor, danışma ofisleri açarak eğitimlerini dünyaya tanıtıyor.
‘Ağırlıklı olarak işletme ve iktisat eğitimi alıyorlar’
Raporda, Türkiye'nin son yıllarda uluslararası öğrenci sayısında artış yaşandığı belirtilerek, şunlar kaydedildi: ''Artışta, Türkiye'nin itibarının artması ve Türkiye'nin izlediği aktif dış politikanın, özelde ise YÖK'ün geçtiğimiz yıllarda uluslararası öğrenci kabulüne ilişkin mevzuatta yaptığı değişiklikle, üniversitelere esneklik tanınmasının ve özel öğrenciler için Yabancı Öğrenci Sınavı (YÖS) zorunluluğunu ve merkezi yerleştirmeyi kaldırmasının etkisi olmuş olabilir.''
Uluslararası öğrenci sayılarının Türkiye'deki hangi üniversitelerde daha yüksek olduğunun da araştırıldığı rapora göre, en çok uluslararası öğrenci 4 bin 40 öğrenciyle Anadolu Üniversitesi'nde eğitim görüyor. Bu üniversiteyi sırasıyla İstanbul, ODTÜ, Ankara ve Marmara üniversiteleri takip ediyor.
Türkiye'de en fazla öğrencisi bulunan ülkelerin başında da 3 bin 540 öğrenciyle Azerbaycan geliyor. KKTC'den 3 bin 503, Türkmenistan'dan 2 bin 929, İran'dan bin 305 ve Bulgaristan'dan bin 231 öğrenci Türkiye'de eğitimlerini sürdürüyor.
Türkiye'de yükseköğretim gören uluslararası öğrenciler ağırlıklı olarak işletme, iktisat, mühendislik alanlarında eğitim alıyor. Türkiye'de bulunan uluslararası öğrencilerin yaklaşık yüzde 24'ü devlet burslusu, yüzde 13'ü ise hükümet ya da bakanlık burslusu olarak öğrenim görüyor.
‘Uluslararasılaşma konusunda üniversitelere vizyon kazandırılmalı’
Raporun öneriler bölümünde, Türkiye'de yükseköğrenim görmek isteyen öğrencilere yönelik yapılan tanıtım ve danışmanlık hizmetlerinin artırılmasının gerekli olduğunu belirtildi. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiye'deki üniversitelerin de tanıtım süreçlerine daha fazla müdahil olması gerektiği üzerinde durularak, ''Uluslararasılaşma konusunda üniversitelere vizyon kazandırılmalı. Öğrenci seçimi için YÖS benzeri merkezi bir sınavın tekrar hayata geçirilmesi, ancak bu sınavın farklı ülkelerde ve farklı dillerde yapılması daha uygun olacaktır. üniversitelerde sadece ERASMUS öğrencilerine değil, tüm uluslararası öğrencilere hizmet sunacak bir ofis kurulmalıdır. Uluslararası öğrencilerin Türkiye'ye gelişlerini ve Türkiye'deki süreçlerini kolaylaştırmak için başvuru, vize ve ikamet gibi süreçler mümkün olduğu kadar sadeleştirilmeli ve kolaylaştırılmalıdır. Mezun takip sistemi kurulmalı, sivil toplum kuruluşları desteklenmeli, diploma denkliği ile ilgili sorun çıkaran ülkelerin tespit edilmesi gerekmektedir.''
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
SETA'nın ''Uluslararası Öğrenciler'' raporuna göre, 2011 yılı itibarıyla Türkiye'de yaklaşık 26 bin uluslararası öğrenci yükseköğretime devam ediyor.
Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı (SETA) tarafından hazırlanan ''Türkiye'de Uluslararası Öğrenci'' raporu düzenlenen basın toplantısıyla tanıtıldı. Raporu hazırlayanlar arasında yer alan Murat Özoğlu, rapora ilişkin bilgi verdi. Uluslararasılaşmanın üniversite sıralamalarında kullanıldığını belirten Özoğlu, öğrenci hareketliliğinin önemli küresel eğilim olarak öne çıktığını ifade etti. Türkiye'nin uluslararası öğrenci durumunu ortaya koymak için bu raporu hazırladıklarını belirten Özoğlu, uluslararası öğrenci dolaşımı ile ilgili küresel eğilimleri de incelemeyi amaçladıklarını söyledi.
Türkiye 5. sırada
Raporda yer alan verilere göre, uluslararası öğrenci kabul eden ülkelerin başında ABD, İngiltere, Avustralya, Almanya ve Fransa geliyor. Diğer ülkelere ise daha çok Çin, Hindistan, Güney Kore, Japonya ve Malezya öğrenci gönderiyor.
Dünyadaki uluslararası öğrenci sayısı 1980 yılında 1 milyon iken, 2000 yılında 2 milyona, 2009 yılında ise 3,7 milyona ulaştı.
Yurt dışında en fazla öğrencisi bulunan ülke, 510 bin 842 öğrenciyle Çin olarak belirlenirken, Türkiye ise 65 bin 459 yurt dışındaki öğrencisiyle ülkeler arasında beşinci sırada yer alıyor.
Türkiye'de ise 1990'lı yılların ortalarında 16 bin olan uluslararası öğrenci sayısı, 2000'li yılların ortalarına doğru 14 binlere geriledi. 2011 yılı itibarıyla Türkiye'de yaklaşık 26 bin uluslararası öğrenci yükseköğretime devam ediyor.
Türkiye'deki uluslararası öğrencilerin büyük bir kısmı, komşu ülkelerden ya da Türkiye ile tarihsel veya kültürel bağları bulunan ülkelerden geliyor.
‘Çekici güç, eğitimin kalitesi’
Rapora göre, ülkelerin ya da yükseköğretim kurumlarının uluslararası öğrencileri kendi yükseköğretim sistemleri içerisinde bulundurmak isteme nedenleri ülkelerin ekonomik, kültürel veya siyasal öncelik ve gereksinimlerine bağlı olarak değişiklik gösteriyor.
Uluslararası öğrenciler, genç nüfusun az olduğu gelişmiş ülkeler başta olmak üzere birçok ülkede, ekonomik kalkınmaya ve uluslararası rekabet gücüne büyük katkı sağlayan insan kaynağı olarak değerlendiriliyor.
Uluslararası öğrenciler, insan kaynağı, ekonomik getiri, yükseköğretim kurumlarına doğrudan maddi katkı, dış politika ve kamu diplomasi aracı ve kültürel zenginlik açısından itici güç oluşturuyor.
Raporda, ABD'de, 2010-2011 akademik yılında, kendi ülkelerinden aldıkları burslarla veya kendi imkanlarıyla gelen uluslararası öğrencilerin ülke ekonomisine yaklaşık 20 milyar dolar katkı sağladığının tahmin edildiği belirtiliyor.
Yurt dışında eğitimlerini sürdürecek öğrenciler için çekici gücü ise eğitimin kalitesi, maliyeti, istihdam ve burs olanakları, geleneksel ve kültürel bağlar oluşturuyor.
Rapora göre, uluslararası öğrencilerin karşılaştıkları ve uyum sürecini etkileyen sorunlar arasında dil yetersizliği, maddi sorunlar, kültürel farklılıklar, ayrımcılık ve ırkçılık, psikolojik sorunlar yer alıyor. Uluslararası eğitimde lider ülkeler, kuruluşlarla işbirliği yaparak marka oluşturuyor, danışma ofisleri açarak eğitimlerini dünyaya tanıtıyor.
‘Ağırlıklı olarak işletme ve iktisat eğitimi alıyorlar’
Raporda, Türkiye'nin son yıllarda uluslararası öğrenci sayısında artış yaşandığı belirtilerek, şunlar kaydedildi: ''Artışta, Türkiye'nin itibarının artması ve Türkiye'nin izlediği aktif dış politikanın, özelde ise YÖK'ün geçtiğimiz yıllarda uluslararası öğrenci kabulüne ilişkin mevzuatta yaptığı değişiklikle, üniversitelere esneklik tanınmasının ve özel öğrenciler için Yabancı Öğrenci Sınavı (YÖS) zorunluluğunu ve merkezi yerleştirmeyi kaldırmasının etkisi olmuş olabilir.''
Uluslararası öğrenci sayılarının Türkiye'deki hangi üniversitelerde daha yüksek olduğunun da araştırıldığı rapora göre, en çok uluslararası öğrenci 4 bin 40 öğrenciyle Anadolu Üniversitesi'nde eğitim görüyor. Bu üniversiteyi sırasıyla İstanbul, ODTÜ, Ankara ve Marmara üniversiteleri takip ediyor.
Türkiye'de en fazla öğrencisi bulunan ülkelerin başında da 3 bin 540 öğrenciyle Azerbaycan geliyor. KKTC'den 3 bin 503, Türkmenistan'dan 2 bin 929, İran'dan bin 305 ve Bulgaristan'dan bin 231 öğrenci Türkiye'de eğitimlerini sürdürüyor.
Türkiye'de yükseköğretim gören uluslararası öğrenciler ağırlıklı olarak işletme, iktisat, mühendislik alanlarında eğitim alıyor. Türkiye'de bulunan uluslararası öğrencilerin yaklaşık yüzde 24'ü devlet burslusu, yüzde 13'ü ise hükümet ya da bakanlık burslusu olarak öğrenim görüyor.
‘Uluslararasılaşma konusunda üniversitelere vizyon kazandırılmalı’
Raporun öneriler bölümünde, Türkiye'de yükseköğrenim görmek isteyen öğrencilere yönelik yapılan tanıtım ve danışmanlık hizmetlerinin artırılmasının gerekli olduğunu belirtildi. Gelişmiş ülkelerde olduğu gibi Türkiye'deki üniversitelerin de tanıtım süreçlerine daha fazla müdahil olması gerektiği üzerinde durularak, ''Uluslararasılaşma konusunda üniversitelere vizyon kazandırılmalı. Öğrenci seçimi için YÖS benzeri merkezi bir sınavın tekrar hayata geçirilmesi, ancak bu sınavın farklı ülkelerde ve farklı dillerde yapılması daha uygun olacaktır. üniversitelerde sadece ERASMUS öğrencilerine değil, tüm uluslararası öğrencilere hizmet sunacak bir ofis kurulmalıdır. Uluslararası öğrencilerin Türkiye'ye gelişlerini ve Türkiye'deki süreçlerini kolaylaştırmak için başvuru, vize ve ikamet gibi süreçler mümkün olduğu kadar sadeleştirilmeli ve kolaylaştırılmalıdır. Mezun takip sistemi kurulmalı, sivil toplum kuruluşları desteklenmeli, diploma denkliği ile ilgili sorun çıkaran ülkelerin tespit edilmesi gerekmektedir.''
Son Güncelleme: Çarşamba, 28 Mart 2012 16:20
Gösterim: 2386
Yolsuzlukları açığa çıkardığı için Yozgat Bozok Üniversitesi’nden ilişiği kesilen eski Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Acar, mobbing uygulandığı gerekçesiyle açtığı davadan 20 bin liralık rekor tazminat kazandı.
Yozgat Bozok Üniversitesi’ndeki yolsuzlukları açığa çıkararak, savcılığın 27 sanık hakkında dava açması sürecini başlatan eski Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Acar’ın duyarlılığı, konumunu ve unvanını kaybetmesine yol açtı. Dönemin rektörü, hakkında 9 ayrı soruşturma açarak, yolsuzluk dosyasında yargılananları bu soruşturmalarda muhakkik olarak tayin etti. Rektör, daha sonra da Acar’ın profesörlük ünvanını alarak, üniversiteyle ilişiğini kesti indigenerics.com. Buna karşılık mobbing davası açan Acar, rektörü rekor bir tazminata mahkzm ettirdi. Mahkeme, talep ettiği 20 bin liralık tazminatın bütününün Acar’a ödenmesine hükmetti.
30 Mart 2009’da Bozok Üniversitesi Rektörlüğü tarafından profesör olarak atanan, 2 ay sonra da Tıp Fakültesi Dekanlığı’na getirilen Prof. Dr. Hasan Acar, kısa sürede başarılı işlere imza attı. Dekanlığı sürerken, üniversitedeki usulsüz bazı işlemlerden kuşkulanan Acar, dönemin rektörü Prof. Dr. İnci Varinli’ye duyumlarını ve tanıklık ettiği yolsuzlukları anlattığı bir yazı gönderdi. Varinli’den “işiyle ilgilenmesi” tavsiyesi ve “üniversitenin bütün personeline güvendiği” yanıtını alan Acar, iddialarının takipçisi oldu.
9 ayrı soruşturma
Yozgat Başsavcılığı’na başvuran Acar, üniversiteye yapılan alımlarda sadece belli firmalar lehine hareket edildiğini ve devletin zarara sokulduğunu belirterek, Bozok Üniversitesi’nde görevli bazı bürokratlar ve işadamları hakkında suç duyurusunda bulundu. Açılan soruşturmada çok sayıda şüpheli tutuklandı. Yozgat Başsavcılığı da iddiaları ciddi bularak, 27 sanık hakkında Yozgat Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açtı.
Ancak bu dava, Acar’ın üniversitedeki sonu oldu. Rektör Varinli, Acar hakkında ardı ardına idari soruşturmalar başlattı. Hakkında 9 ayrı soruşturma başlatılan Acar’a yöneltilen bazı suçlamalar şu şekilde:
- Genel cerrah olan ve özellikle sağlıklı beslenme konusunda çok sayıda çalışması olan Acar’ın, Yozgat’taki bir fırıncıya bol kepekli ekmek üretmesini tavsiye etmesi, fırıncının tavsiyede bulunanın Acar olduğunu belirterek satış yapması.
- Yozgat’ta açılan balıkçının, Acar’ın balığın faydalarına yönelik beyanlarını levha haline getirmesi.
- Acar’ın, bir yakınının ve yakınının annesinin ameliyatlarını Ankara’da yapması.
- Ankara’da doktorların katıldığı bir kokteyle gitmesi.
- 6 ayrı hastalığı bulunan Şeyma adlı bebekle özel olarak ilgilenmesi, bu konunun basına yansıması.
- Başhekime hakaret.
İlişiği kesildi
Rektörlüğün suçlu bulduğu Acar’ın profesörlük ünvanı geri alındı, üniversiteyle de ilişiği kesildi. Acar, YÖK’e ve idare mahkemesine ayrı ayrı başvurular yaptı. Verilen 8 ceza YÖK ve mahkemeler tarafından iptal edildi; sadece bir “kınama” cezası yargıya taşınmadığından kesinleşti. İlişiğinin kesilmesi işleminin iptali için de dava açan Acar, Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne de Varinli’nin kendisine mobbing uyguladığı gerekçesiyle tazminat davası açtı. Mahkeme, Acar’ın talep ettiği 20 bin liralık tazminatın tamamının Varinli tarafından ödenmesi gerektiğine karar verdi.
‘Neden daha önce açmadın?’
Kararda, Acar’ın hastanede aldığı görevler ve Yozgat’taki yolsuzluk davasıyla ilgili süreç özetlendikten sonra, 2 rektör yardımcısı, genel sekreter, başhekim, 4 daire başkanı ve 3 şube müdürünün de aralarında bulunduğu sanıklar hakkındaki davanın sürdüğü kaydedildi. Varinli’nin buna karşılık, tutuklanan personel hakkında bile soruşturma açmadığına işaret edilen kararda, Acar’ın bu süreçte dekanlık görevinden Yozgat’ın diğer ucundaki meslek yüksekokuluna sürüldüğü, aşağılayıcı, suçlayıcı yazılarla taciz edildiği belirtildi. Acar’ın tehdit mesajları da aldığına işaret edilen kararda, yaşadıklarının etkisiyle Ankara Belediye Hastanesi’nden Depresif Reaksiyon tanısıyla 30 gün rapor aldığı vurgulandı. Acar’ın tanıklarının anlatımlarına da yer verilen kararda şöyle denildi: “O dönemde rektör olan davalının davacı aleyhine soruşturmalar başlattığı anlaşılmaktadır. Tanıkların beyanından, yolsuzluk şikâyeti yapılana kadar soruşturma başlatmayan rektörün daha sonra üst üste soruşturmalar başlattığı, yetkilerini suistimal ederek, soruşturma baskısıyla davacıyı yıldırmaya çalıştığı, manen yıpratmak maksadıyla hareket ettiği kanaatine varılmıştır. Soruşturma konuları da mahkememizce ciddi bulunmamıştır.”
(Milliyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Üniversiteler
Yolsuzlukları açığa çıkardığı için Yozgat Bozok Üniversitesi’nden ilişiği kesilen eski Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Acar, mobbing uygulandığı gerekçesiyle açtığı davadan 20 bin liralık rekor tazminat kazandı.
Yozgat Bozok Üniversitesi’ndeki yolsuzlukları açığa çıkararak, savcılığın 27 sanık hakkında dava açması sürecini başlatan eski Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hasan Acar’ın duyarlılığı, konumunu ve unvanını kaybetmesine yol açtı. Dönemin rektörü, hakkında 9 ayrı soruşturma açarak, yolsuzluk dosyasında yargılananları bu soruşturmalarda muhakkik olarak tayin etti. Rektör, daha sonra da Acar’ın profesörlük ünvanını alarak, üniversiteyle ilişiğini kesti indigenerics.com. Buna karşılık mobbing davası açan Acar, rektörü rekor bir tazminata mahkzm ettirdi. Mahkeme, talep ettiği 20 bin liralık tazminatın bütününün Acar’a ödenmesine hükmetti.
30 Mart 2009’da Bozok Üniversitesi Rektörlüğü tarafından profesör olarak atanan, 2 ay sonra da Tıp Fakültesi Dekanlığı’na getirilen Prof. Dr. Hasan Acar, kısa sürede başarılı işlere imza attı. Dekanlığı sürerken, üniversitedeki usulsüz bazı işlemlerden kuşkulanan Acar, dönemin rektörü Prof. Dr. İnci Varinli’ye duyumlarını ve tanıklık ettiği yolsuzlukları anlattığı bir yazı gönderdi. Varinli’den “işiyle ilgilenmesi” tavsiyesi ve “üniversitenin bütün personeline güvendiği” yanıtını alan Acar, iddialarının takipçisi oldu.
9 ayrı soruşturma
Yozgat Başsavcılığı’na başvuran Acar, üniversiteye yapılan alımlarda sadece belli firmalar lehine hareket edildiğini ve devletin zarara sokulduğunu belirterek, Bozok Üniversitesi’nde görevli bazı bürokratlar ve işadamları hakkında suç duyurusunda bulundu. Açılan soruşturmada çok sayıda şüpheli tutuklandı. Yozgat Başsavcılığı da iddiaları ciddi bularak, 27 sanık hakkında Yozgat Ağır Ceza Mahkemesi’nde dava açtı.
Ancak bu dava, Acar’ın üniversitedeki sonu oldu. Rektör Varinli, Acar hakkında ardı ardına idari soruşturmalar başlattı. Hakkında 9 ayrı soruşturma başlatılan Acar’a yöneltilen bazı suçlamalar şu şekilde:
- Genel cerrah olan ve özellikle sağlıklı beslenme konusunda çok sayıda çalışması olan Acar’ın, Yozgat’taki bir fırıncıya bol kepekli ekmek üretmesini tavsiye etmesi, fırıncının tavsiyede bulunanın Acar olduğunu belirterek satış yapması.
- Yozgat’ta açılan balıkçının, Acar’ın balığın faydalarına yönelik beyanlarını levha haline getirmesi.
- Acar’ın, bir yakınının ve yakınının annesinin ameliyatlarını Ankara’da yapması.
- Ankara’da doktorların katıldığı bir kokteyle gitmesi.
- 6 ayrı hastalığı bulunan Şeyma adlı bebekle özel olarak ilgilenmesi, bu konunun basına yansıması.
- Başhekime hakaret.
İlişiği kesildi
Rektörlüğün suçlu bulduğu Acar’ın profesörlük ünvanı geri alındı, üniversiteyle de ilişiği kesildi. Acar, YÖK’e ve idare mahkemesine ayrı ayrı başvurular yaptı. Verilen 8 ceza YÖK ve mahkemeler tarafından iptal edildi; sadece bir “kınama” cezası yargıya taşınmadığından kesinleşti. İlişiğinin kesilmesi işleminin iptali için de dava açan Acar, Yozgat 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne de Varinli’nin kendisine mobbing uyguladığı gerekçesiyle tazminat davası açtı. Mahkeme, Acar’ın talep ettiği 20 bin liralık tazminatın tamamının Varinli tarafından ödenmesi gerektiğine karar verdi.
‘Neden daha önce açmadın?’
Kararda, Acar’ın hastanede aldığı görevler ve Yozgat’taki yolsuzluk davasıyla ilgili süreç özetlendikten sonra, 2 rektör yardımcısı, genel sekreter, başhekim, 4 daire başkanı ve 3 şube müdürünün de aralarında bulunduğu sanıklar hakkındaki davanın sürdüğü kaydedildi. Varinli’nin buna karşılık, tutuklanan personel hakkında bile soruşturma açmadığına işaret edilen kararda, Acar’ın bu süreçte dekanlık görevinden Yozgat’ın diğer ucundaki meslek yüksekokuluna sürüldüğü, aşağılayıcı, suçlayıcı yazılarla taciz edildiği belirtildi. Acar’ın tehdit mesajları da aldığına işaret edilen kararda, yaşadıklarının etkisiyle Ankara Belediye Hastanesi’nden Depresif Reaksiyon tanısıyla 30 gün rapor aldığı vurgulandı. Acar’ın tanıklarının anlatımlarına da yer verilen kararda şöyle denildi: “O dönemde rektör olan davalının davacı aleyhine soruşturmalar başlattığı anlaşılmaktadır. Tanıkların beyanından, yolsuzluk şikâyeti yapılana kadar soruşturma başlatmayan rektörün daha sonra üst üste soruşturmalar başlattığı, yetkilerini suistimal ederek, soruşturma baskısıyla davacıyı yıldırmaya çalıştığı, manen yıpratmak maksadıyla hareket ettiği kanaatine varılmıştır. Soruşturma konuları da mahkememizce ciddi bulunmamıştır.”
(Milliyet)
Son Güncelleme: Pazar, 25 Mart 2012 21:18
Gösterim: 4186