Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Ahmet Akça - ÖZDER Genel Başkanı
Eğitim; bireye olumlu davranışlar kazandıran, bir mesleğin bilgi, beceri ve tekniklerini öğreten bir süreçtir. Eğitim; bireyin kişiliğini kazanması yanında; akılcı, bilimsel ve özgür düşünebilme yetisi edinmesinde belirleyici rol oynamaktadır.
Bir ülkenin kalkınması ekonomik, eğitsel, kültürel, sosyal ve politik etkenlere bağlıdır. Kalkınmada gerekli olan iş gücü eğitimle sağlanır. Türk eğitim sisteminin son 15 yılında insanımızın yaşam kalitesinin yükseltilmesine yönelik birçok çalışma yapılmış, buna bağlı olarak da eğitim alanında da toplumsal duyarlılık ve beklentiler artmıştır. Bunun için eğitimin en çok tartışıldığı ve beraberinde eleştirildiği bir dönemi yaşamaktayız. Bu tartışma ve eleştirilerin Türk eğitim sistemine olumlu katkılar sağlayacağı bilinen bir gerçektir.
Son 15 Yılda Eğitim Alanındaki Gelişmeler
Bütün eleştirilere rağmen son 15 yılda eğitimde özellikle fiziki altyapı ve teknolojide “sessiz devrim” gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu dönem eğitim alanında Cumhuriyet tarihinin en önemli adımlarının atıldığı ve 21. yüzyıl gereklerine uygun bir eğitim sisteminin örgütlenmeden, içeriğe ve yönteme kadar baştan aşağı yenilenme çabası içinde olunmuş nicel anlamda eğitim kabuk değiştirerek çağın standartlarına uygun hale getirilmiştir. Bu dönemde ki gelişmeleri 10 başlık altında toplayabiliriz
1.Eğitim Bütçesi
a.Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez merkezi yönetim bütçesinden en yüksek pay eğitim alanına ayrılmaya başlandı.
b.Toplam eğitim bütçemiz 2002 yılında 9,3 milyar TL iken 2018 yılında bu rakam %400’ den fazla arttırılarak tam 134,7 milyar TL’ye ulaştı.
c.Yüksek öğrenime ayrılan bütçe 2,5 milyar TL iken 2018 yılında bu rakam 15 kattan fazla arttırılarak tam 42 milyar TL’ye ulaştı.
d.Ar-ge yatırımlarına ayrılan bütçe 57 milyon TL iken 2018 yılında bu rakam %500’ den fazla arttırılarak tam 2,8 milyar TL’ye ulaştı.
2.Okul-Derslik Sayısı
a.Toplam okul sayısı 2002 yılında 43.000 iken 2018 yılın da %50 arttırılarak 65.000’ne çıkarıldı.
b.Derslik sayısı 2002 yılında 347.000 iken 2018 yılında %50 arttırılarak 680.000’e çıkarıldı.
c.İlköğretimde derslik başına düşen öğrenci sayısı 2002’de 36 iken 2018 yılında 24’e düşürüldü.
d.Ortaöğretimde derslik başına düşen öğrenci sayısı 2002’de 30 iken 2018 yılında 23’e düşürüldü.
e.Okullardaki spor alanlarının ve laboratuvarın sayısı iki kat arttırıldı.
3.Öğretmen İstihdamı
a.Son 15 yılda 600.000 öğretmen ataması yapılarak okullarda ki öğretmen sayısı neredeyse 3’e katlandı.
b.Öğretmen başına öğrenci sayısı 15 yıl içinde ortalama 21’den 15’e düşürüldü.
4.Ders Kitapları
a.Ders kitapları okullarda ücretsiz olarak dağıtılmaya başlandı.
5.Okullaşma Oranları
a.Son 15 yıl içinde okullaşma oranlarında büyük artışlar sağlandı. Genel olarak öğrenci sayısı %50 artarak 13 milyondan 18 milyona ulaştı.
b.Okul öncesi okullaşma oranı 2002 yılında %11 iken 2018 yılında %67’e yükseldi.
c.İlköğretimde okullaşma oranı 2002 yılında %90 iken 2018 yılında %96’a yükseldi.
d.Ortaöğretimde okullaşma oranı 2002 yılında %50 iken 2018 yılında %83’e yükseldi.
e.Kız çocuklarının okullaşma oranı 2002 yılında %66 iken 2018 yılında %90’a yükseldi.
6.Üniversite Eğitimi
a.Üniversitede okullaşma oranı 2 kat arttırılarak %20’den %40’a çıkarıldı.
b.Üniversitelerin sayısı 2,5 kat arttırılarak 73’den 181’e çıkarıldı.
c.Üniversitede okuyan öğrenci sayısı 4 kat artarak 2 milyondan 8 milyona çıktı.
7.Engellilere Yönelik Eğitim8.Yurt dışında Eğitim Gören Y. Lisans ve Doktora Öğrencileri İçin Burs Programı
a.Eğitimde engeller kaldırılarak ilk ve ortaöğretimde öğrenim gören engelli öğrenci sayısı 15 kat arttırıldı ve 24.000’den 360.000’e çıkarıldı.
b.Eğitime ulaşmada zorluk çeken öğrencilere yönelik taşıma hizmeti de 15 kat arttırıldı ve 7.000’den 100.000’e çıkarıldı.
c.Özel eğitim merkezlerine devam eden öğrencilerin tüm masrafları devlet tarafından karşılanmaya başlandı. d. 1929-2001 yılları arasında 9496 öğrenciye yurtdışında y.lisans ve doktora eğitimi görmesi için burs verilirken, 2002-2018 yılları arasında bu sayı 9231 olmuştur.
9.Meslek Lisesi Eğitiminde Atılan Adımlar10.Anti demokratik uygulamalar eğitim sisteminden çıkarıldı, özgürlük alanları genişletildi
a.2002 yılında meslek lisesi sayısı 2000 iken 2018 yılında %80 artarak 3600’a çıkarılmıştır.
b.Meslek lisesine devam eden öğrenci sayısı 2002 yılında 822.000 iken %100 artarak 1.700.000’e çıkmıştır.
c. Meslekî eğitime ayrılan bütçe 2002 yılında 743 milyon TL iken %1600 arttırılarak 12,5 milyar TL’ye ulaştı.
Kamu–Özel Sektör ve Eğitim
Eğitime milli bir mesele olarak bakıyorsak bu alanda devlet-millet bütünleşmesini de sağlamamız gerekiyor. Bunu hem eğitimin içeriğinde sağlamamız gerekiyor hem de fiziki yatırımlar alanında yapmalıyız. Bu alanda 2013 yılından itibaren ciddi adımlar atılmış 2013 ler de %3 ler seviyesinde olan Özel okul oranı 2018 lere geldiğinde %18 lere ulaşmıştır. bu eğitim camiası açısından sevindirici bir gelişmedir. Ancak özel okul alanın sağlıklı işlemesi ve beklenen katkıyı doğru bir şekilde verebilmesi için de devletin piyasa düzenleme, etkin denetim, etkin işbirliği, gerekli destek ve teşvik görevlerini de yerine getirmesi gerekiyor.
Yeni eğitim anlayışımızda bireylere bilgiler öğretme, öğrettiği bilgileri kullanma, bunları yaşama aktarma ve yeni durumlara uyum sağlayarak bilgiyi üretime dönüştürmek hedef olarak ele alınmalıdır. Bunun için okul çeşitliliği acilen ortadan kaldırılmalı, mesleki eğitim, bu işin çıktısını kullanan sanayi ve ticaret odalarıyla uygulama ağırlıklı olarak planlanmalı, fen liseleri bilim insanı yetiştirmeye yönelik yeniden tasarlanmalı, sayıları yeniden gözden geçirilmelidir. Çünkü bizim düşünen, akleden, üreten ve girişimci insanlara çok ihtiyacımız var.
Eğitimde kamu–özel sektör işbirliği eğitim ve iş dünyası arasındaki işbirliğine, dayanışmaya, görev ve sorumluluk paylaşımına dayanmaktadır. Kamu-özel sektör işbirliği ile yeniden yapılandırılan meslekî eğitim (meslek liseleri değil) hem ülkenin ekonomik kalkınmasında önemli bir motor görevi görecek hem de genç işsizliğin azaltılmasında önemli bir rol üstlenecektir. Meslek lisesi değil artık meslekî eğitimi yeniden yapılandırarak özel sektörün talep ve ihtiyaçlarına göre (çünkü meslekî eğitim doğrudan özel sektöre eleman yetiştirmektedir) yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Sürecin temel aktörleri, Milli Eğitim Bakanlığı ile Ticaret ve Sanayi Odaları ve firmalardır. Bu işbirliğinde, eğitimin pratik ayağı (3-4 gün) firmalarda, teorik ayağı ise (1-2 gün) meslek okullarında sürdürülmektedir.
Eğitim ve Planlama
Eğitim, nicelik anlamında ciddi atılımların yapıldığı bu dönemin ardından artık niteliğe ve eğitim kalitesini arttırmaya yönelmenin zamanı geldi Artık bugün eğitim, okulda öğrenilmesi gereken tüm derslerin ve öğretmen etkilerinin toplamından çok daha fazlası: Müzik, sanat, felsefenin yanı sıra kültür okuryazarlığı, çevresinin farkında olmayı öğrenmek; insanı tanıyıp yorumlayabilmek; küreselleşme, insan hakları, etik ve hukukun üstünlüğü konularında öğrencileri yetişkin hayatına hazırlamak olmalıdır. Öğrenmeyi teşvik edecek fiziksel şartlar, kurallar, roller ve ilişkiler bütünüyle birlikte okulun iklimi, değerleri ve vizyonu iyi bir eğitimin en önemli unsurları olarak da karşımıza çıkıyor.
Bir millet varlığını sürdürmek istiyorsa, milli ve yerli unsurlarla özgür bir şekilde yaşayacaksa, onu oluşturan bireylerin üretime endeksli kılınması gerekiyor. Özgür düşünce ve en önemlisi de bireylerin farklı yapılarının kabul edilmesi gerekir. Algı, dikkat, bellek, muhakeme etme, hayal kurma, sorun çözme, ilişkilendirme, soyut düşünebilme gibi… Bunlar önemli olduğuna göre nasıl geliştirilebilir? Bunların bireydeki farklılıkları nasıldır ve hangi boyuttadır? Bunlar nasıl bir ortamda gelişir? Bilgi aktarımı-tekrarıyla mı? Düşünce işlenerek mi? Araştırma yaptırarak mı? Problem üreterek mi? Yoksa bilinen problemleri bildik yoldan çözerek mi?
Her şeyden önce eğitimi kazananların ve kaybedenlerin olduğu bir yapı olmaktan çıkarmalıyız. Eğitim, çocukların ilgi ve yeteneklerini keşfeden, insan olmaya dair duyguların içselleştirmesini sağlayan, her insanın bir değer olduğu inancıyla yaşam akışı içerisinde insanlığa eserler veren, girişimci, üretken, kendisiyle barışık estetik duygusunu kazanmış, kendini keşfetmiş mutlu bireyler ve toplumlar yetiştirmelidir. Onun için Okullarımız, öğrenciler için gerçek yaşamın kendisini yansıtan, yapay “sınıf” duvarları arasına hapsetmiş değil, gerçek yaşamla iç içe olan mekanlar olmalıdır. Böyle olursa çocuklarımızda “Öğrenme enerjisi” harekete geçer, Öğrencinin ilgi alanına hitap edilir ve Merakının uyandırılması sağlanır.
Yukarıda ifade ettiklerimizi yapabilirsek, yenilikler bulan, üreten, ürettiğinden ve başarıdan zevk alan aynı zamanda da eksikliklerimizi ve yanlışlıklarımızı görme fırsatı bulacağız. Sonuç olarak; 21. yüzyıl insanının son düşünen insanlar olabileceği, beyin okumalarının yapıldığı, dünyanın tek ortak dile döneceği, rüyaların kendilerine gösterilebileceği düşünüldüğünde bilginin üretilmesi, kullanılması ve aktarılmasına yönelik her alanda (sosyal, siyasal, ekonomik vb.) değişmelerin yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Bunun için dünyada rekabet edecek ve çocuklarımızı mutlu kılacak bir eğitim sistemini inşa etmek zorundayız. Bugün önemli görülen bilgilerin yarın hiçbir anlam taşımayacağı düşünüldüğünde tek çare olarak gençlerimizin nasıl düşünmesi gerektiği ve değişimler karşısında nasıl hareket etmesi gerektiğini öğreterek geleceğe hazırlamak zorundayız.
15. YIL MESAJI
ARTI EĞİTİM KALICI BAŞARIYI SAĞLADI
15. Yılını kutlayan artı eğitim dergisine teşekkür ediyorum. Var olduğu günden bugüne kadar eğitimin gündemini magazinleştirmeden, herhangi bir ideolojik kampa dahil olmadan sadece eğitim mecrasında kalarak tüm eğitimcilerin ve kamuoyunun gündemine getirmeyi sağlamış bir sektör dergisi olmayı başarmış ve bu başarıyı da kalıcı kılmıştır. Son 15 yılda eğitim alanında hangi gelişme olduysa bunu ilk önce artı eğitim dergisinden öğrendik ve orada tartıştık tartışmaya da devam ediyoruz. Bu tür çalışmaların hiç de kolay olmadığının hepimiz farkındayız artı eğitim ailesini 15 yıldır bir arada tutan Başta Cem Kaçmaz olmak üzere tüm çalışanlara teşekkür ederim inşallah nice 15 yılları birlikte kutlarız…
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Ahmet Akça - ÖZDER Genel Başkanı
Eğitim; bireye olumlu davranışlar kazandıran, bir mesleğin bilgi, beceri ve tekniklerini öğreten bir süreçtir. Eğitim; bireyin kişiliğini kazanması yanında; akılcı, bilimsel ve özgür düşünebilme yetisi edinmesinde belirleyici rol oynamaktadır.
Bir ülkenin kalkınması ekonomik, eğitsel, kültürel, sosyal ve politik etkenlere bağlıdır. Kalkınmada gerekli olan iş gücü eğitimle sağlanır. Türk eğitim sisteminin son 15 yılında insanımızın yaşam kalitesinin yükseltilmesine yönelik birçok çalışma yapılmış, buna bağlı olarak da eğitim alanında da toplumsal duyarlılık ve beklentiler artmıştır. Bunun için eğitimin en çok tartışıldığı ve beraberinde eleştirildiği bir dönemi yaşamaktayız. Bu tartışma ve eleştirilerin Türk eğitim sistemine olumlu katkılar sağlayacağı bilinen bir gerçektir.
Son 15 Yılda Eğitim Alanındaki Gelişmeler
Bütün eleştirilere rağmen son 15 yılda eğitimde özellikle fiziki altyapı ve teknolojide “sessiz devrim” gerçekleştirildiği görülmektedir. Bu dönem eğitim alanında Cumhuriyet tarihinin en önemli adımlarının atıldığı ve 21. yüzyıl gereklerine uygun bir eğitim sisteminin örgütlenmeden, içeriğe ve yönteme kadar baştan aşağı yenilenme çabası içinde olunmuş nicel anlamda eğitim kabuk değiştirerek çağın standartlarına uygun hale getirilmiştir. Bu dönemde ki gelişmeleri 10 başlık altında toplayabiliriz
1.Eğitim Bütçesi
a.Cumhuriyet tarihi boyunca ilk kez merkezi yönetim bütçesinden en yüksek pay eğitim alanına ayrılmaya başlandı.
b.Toplam eğitim bütçemiz 2002 yılında 9,3 milyar TL iken 2018 yılında bu rakam %400’ den fazla arttırılarak tam 134,7 milyar TL’ye ulaştı.
c.Yüksek öğrenime ayrılan bütçe 2,5 milyar TL iken 2018 yılında bu rakam 15 kattan fazla arttırılarak tam 42 milyar TL’ye ulaştı.
d.Ar-ge yatırımlarına ayrılan bütçe 57 milyon TL iken 2018 yılında bu rakam %500’ den fazla arttırılarak tam 2,8 milyar TL’ye ulaştı.
2.Okul-Derslik Sayısı
a.Toplam okul sayısı 2002 yılında 43.000 iken 2018 yılın da %50 arttırılarak 65.000’ne çıkarıldı.
b.Derslik sayısı 2002 yılında 347.000 iken 2018 yılında %50 arttırılarak 680.000’e çıkarıldı.
c.İlköğretimde derslik başına düşen öğrenci sayısı 2002’de 36 iken 2018 yılında 24’e düşürüldü.
d.Ortaöğretimde derslik başına düşen öğrenci sayısı 2002’de 30 iken 2018 yılında 23’e düşürüldü.
e.Okullardaki spor alanlarının ve laboratuvarın sayısı iki kat arttırıldı.
3.Öğretmen İstihdamı
a.Son 15 yılda 600.000 öğretmen ataması yapılarak okullarda ki öğretmen sayısı neredeyse 3’e katlandı.
b.Öğretmen başına öğrenci sayısı 15 yıl içinde ortalama 21’den 15’e düşürüldü.
4.Ders Kitapları
a.Ders kitapları okullarda ücretsiz olarak dağıtılmaya başlandı.
5.Okullaşma Oranları
a.Son 15 yıl içinde okullaşma oranlarında büyük artışlar sağlandı. Genel olarak öğrenci sayısı %50 artarak 13 milyondan 18 milyona ulaştı.
b.Okul öncesi okullaşma oranı 2002 yılında %11 iken 2018 yılında %67’e yükseldi.
c.İlköğretimde okullaşma oranı 2002 yılında %90 iken 2018 yılında %96’a yükseldi.
d.Ortaöğretimde okullaşma oranı 2002 yılında %50 iken 2018 yılında %83’e yükseldi.
e.Kız çocuklarının okullaşma oranı 2002 yılında %66 iken 2018 yılında %90’a yükseldi.
6.Üniversite Eğitimi
a.Üniversitede okullaşma oranı 2 kat arttırılarak %20’den %40’a çıkarıldı.
b.Üniversitelerin sayısı 2,5 kat arttırılarak 73’den 181’e çıkarıldı.
c.Üniversitede okuyan öğrenci sayısı 4 kat artarak 2 milyondan 8 milyona çıktı.
7.Engellilere Yönelik Eğitim8.Yurt dışında Eğitim Gören Y. Lisans ve Doktora Öğrencileri İçin Burs Programı
a.Eğitimde engeller kaldırılarak ilk ve ortaöğretimde öğrenim gören engelli öğrenci sayısı 15 kat arttırıldı ve 24.000’den 360.000’e çıkarıldı.
b.Eğitime ulaşmada zorluk çeken öğrencilere yönelik taşıma hizmeti de 15 kat arttırıldı ve 7.000’den 100.000’e çıkarıldı.
c.Özel eğitim merkezlerine devam eden öğrencilerin tüm masrafları devlet tarafından karşılanmaya başlandı. d. 1929-2001 yılları arasında 9496 öğrenciye yurtdışında y.lisans ve doktora eğitimi görmesi için burs verilirken, 2002-2018 yılları arasında bu sayı 9231 olmuştur.
9.Meslek Lisesi Eğitiminde Atılan Adımlar10.Anti demokratik uygulamalar eğitim sisteminden çıkarıldı, özgürlük alanları genişletildi
a.2002 yılında meslek lisesi sayısı 2000 iken 2018 yılında %80 artarak 3600’a çıkarılmıştır.
b.Meslek lisesine devam eden öğrenci sayısı 2002 yılında 822.000 iken %100 artarak 1.700.000’e çıkmıştır.
c. Meslekî eğitime ayrılan bütçe 2002 yılında 743 milyon TL iken %1600 arttırılarak 12,5 milyar TL’ye ulaştı.
Kamu–Özel Sektör ve Eğitim
Eğitime milli bir mesele olarak bakıyorsak bu alanda devlet-millet bütünleşmesini de sağlamamız gerekiyor. Bunu hem eğitimin içeriğinde sağlamamız gerekiyor hem de fiziki yatırımlar alanında yapmalıyız. Bu alanda 2013 yılından itibaren ciddi adımlar atılmış 2013 ler de %3 ler seviyesinde olan Özel okul oranı 2018 lere geldiğinde %18 lere ulaşmıştır. bu eğitim camiası açısından sevindirici bir gelişmedir. Ancak özel okul alanın sağlıklı işlemesi ve beklenen katkıyı doğru bir şekilde verebilmesi için de devletin piyasa düzenleme, etkin denetim, etkin işbirliği, gerekli destek ve teşvik görevlerini de yerine getirmesi gerekiyor.
Yeni eğitim anlayışımızda bireylere bilgiler öğretme, öğrettiği bilgileri kullanma, bunları yaşama aktarma ve yeni durumlara uyum sağlayarak bilgiyi üretime dönüştürmek hedef olarak ele alınmalıdır. Bunun için okul çeşitliliği acilen ortadan kaldırılmalı, mesleki eğitim, bu işin çıktısını kullanan sanayi ve ticaret odalarıyla uygulama ağırlıklı olarak planlanmalı, fen liseleri bilim insanı yetiştirmeye yönelik yeniden tasarlanmalı, sayıları yeniden gözden geçirilmelidir. Çünkü bizim düşünen, akleden, üreten ve girişimci insanlara çok ihtiyacımız var.
Eğitimde kamu–özel sektör işbirliği eğitim ve iş dünyası arasındaki işbirliğine, dayanışmaya, görev ve sorumluluk paylaşımına dayanmaktadır. Kamu-özel sektör işbirliği ile yeniden yapılandırılan meslekî eğitim (meslek liseleri değil) hem ülkenin ekonomik kalkınmasında önemli bir motor görevi görecek hem de genç işsizliğin azaltılmasında önemli bir rol üstlenecektir. Meslek lisesi değil artık meslekî eğitimi yeniden yapılandırarak özel sektörün talep ve ihtiyaçlarına göre (çünkü meslekî eğitim doğrudan özel sektöre eleman yetiştirmektedir) yeniden yapılandırılması gerekmektedir. Sürecin temel aktörleri, Milli Eğitim Bakanlığı ile Ticaret ve Sanayi Odaları ve firmalardır. Bu işbirliğinde, eğitimin pratik ayağı (3-4 gün) firmalarda, teorik ayağı ise (1-2 gün) meslek okullarında sürdürülmektedir.
Eğitim ve Planlama
Eğitim, nicelik anlamında ciddi atılımların yapıldığı bu dönemin ardından artık niteliğe ve eğitim kalitesini arttırmaya yönelmenin zamanı geldi Artık bugün eğitim, okulda öğrenilmesi gereken tüm derslerin ve öğretmen etkilerinin toplamından çok daha fazlası: Müzik, sanat, felsefenin yanı sıra kültür okuryazarlığı, çevresinin farkında olmayı öğrenmek; insanı tanıyıp yorumlayabilmek; küreselleşme, insan hakları, etik ve hukukun üstünlüğü konularında öğrencileri yetişkin hayatına hazırlamak olmalıdır. Öğrenmeyi teşvik edecek fiziksel şartlar, kurallar, roller ve ilişkiler bütünüyle birlikte okulun iklimi, değerleri ve vizyonu iyi bir eğitimin en önemli unsurları olarak da karşımıza çıkıyor.
Bir millet varlığını sürdürmek istiyorsa, milli ve yerli unsurlarla özgür bir şekilde yaşayacaksa, onu oluşturan bireylerin üretime endeksli kılınması gerekiyor. Özgür düşünce ve en önemlisi de bireylerin farklı yapılarının kabul edilmesi gerekir. Algı, dikkat, bellek, muhakeme etme, hayal kurma, sorun çözme, ilişkilendirme, soyut düşünebilme gibi… Bunlar önemli olduğuna göre nasıl geliştirilebilir? Bunların bireydeki farklılıkları nasıldır ve hangi boyuttadır? Bunlar nasıl bir ortamda gelişir? Bilgi aktarımı-tekrarıyla mı? Düşünce işlenerek mi? Araştırma yaptırarak mı? Problem üreterek mi? Yoksa bilinen problemleri bildik yoldan çözerek mi?
Her şeyden önce eğitimi kazananların ve kaybedenlerin olduğu bir yapı olmaktan çıkarmalıyız. Eğitim, çocukların ilgi ve yeteneklerini keşfeden, insan olmaya dair duyguların içselleştirmesini sağlayan, her insanın bir değer olduğu inancıyla yaşam akışı içerisinde insanlığa eserler veren, girişimci, üretken, kendisiyle barışık estetik duygusunu kazanmış, kendini keşfetmiş mutlu bireyler ve toplumlar yetiştirmelidir. Onun için Okullarımız, öğrenciler için gerçek yaşamın kendisini yansıtan, yapay “sınıf” duvarları arasına hapsetmiş değil, gerçek yaşamla iç içe olan mekanlar olmalıdır. Böyle olursa çocuklarımızda “Öğrenme enerjisi” harekete geçer, Öğrencinin ilgi alanına hitap edilir ve Merakının uyandırılması sağlanır.
Yukarıda ifade ettiklerimizi yapabilirsek, yenilikler bulan, üreten, ürettiğinden ve başarıdan zevk alan aynı zamanda da eksikliklerimizi ve yanlışlıklarımızı görme fırsatı bulacağız. Sonuç olarak; 21. yüzyıl insanının son düşünen insanlar olabileceği, beyin okumalarının yapıldığı, dünyanın tek ortak dile döneceği, rüyaların kendilerine gösterilebileceği düşünüldüğünde bilginin üretilmesi, kullanılması ve aktarılmasına yönelik her alanda (sosyal, siyasal, ekonomik vb.) değişmelerin yaşanması kaçınılmaz olacaktır. Bunun için dünyada rekabet edecek ve çocuklarımızı mutlu kılacak bir eğitim sistemini inşa etmek zorundayız. Bugün önemli görülen bilgilerin yarın hiçbir anlam taşımayacağı düşünüldüğünde tek çare olarak gençlerimizin nasıl düşünmesi gerektiği ve değişimler karşısında nasıl hareket etmesi gerektiğini öğreterek geleceğe hazırlamak zorundayız.
15. YIL MESAJI
ARTI EĞİTİM KALICI BAŞARIYI SAĞLADI
15. Yılını kutlayan artı eğitim dergisine teşekkür ediyorum. Var olduğu günden bugüne kadar eğitimin gündemini magazinleştirmeden, herhangi bir ideolojik kampa dahil olmadan sadece eğitim mecrasında kalarak tüm eğitimcilerin ve kamuoyunun gündemine getirmeyi sağlamış bir sektör dergisi olmayı başarmış ve bu başarıyı da kalıcı kılmıştır. Son 15 yılda eğitim alanında hangi gelişme olduysa bunu ilk önce artı eğitim dergisinden öğrendik ve orada tartıştık tartışmaya da devam ediyoruz. Bu tür çalışmaların hiç de kolay olmadığının hepimiz farkındayız artı eğitim ailesini 15 yıldır bir arada tutan Başta Cem Kaçmaz olmak üzere tüm çalışanlara teşekkür ederim inşallah nice 15 yılları birlikte kutlarız…
Son Güncelleme: Perşembe, 31 Ekim 2019 15:44
Gösterim: 2821
Naci Atalay - ÖZDEBİR Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye’de eğitim sisteminin oldukça dinamik bir yapıya sahip olduğunu belirterek başlayalım. Artı Eğitim Dergisi’nin 15. yaşıyla birlikte, geride bıraktığımız 15 yıla ‘değişim’ kavramının damga vurduğunu söyleyebiliriz. Bu değişimin olumlu yanları da oldu, olumsuz yanları da elbette.
Uzun yıllardır her bakan değişikliğiyle Eğitim Sistemimizde yapılan değişiklikler sorunları çözmemiş, yeni düzenlemelerin yapılmasını gerekli kılmıştı. ÖZDEBİR Özel Eğitim Öğretim Derneği olarak her fırsatta dile getirdiğimiz gibi, Sayın Ziya Selçuk’un Milli Eğitim Bakanlığı görevini üstlenmiş olması eğitim sektörü için bir fırsattır. Kendisi 2002 yılından bu yana Milli Eğitim Bakanlığı görevini üslenen yedinci Bakanımız olmuştur. Bu süre zarfında eğitim sisteminin geneli açasından önemi olan 4+4+4 sisteminin getirilmesi, öğretim programlarının çok kez aşamalı ya da toplu olarak değiştirilmesi, hem liseye hem üniversiteye giriş sisteminde köklü değişiklikler yapılması gibi adımlar atıldı. Sektörün içinden gelen eğitimci bir bakanın göreve getirilmesini, yıllardır biriken sorunlara çözüm üretme ve bu sorunları çözme açısından son derece olumlu bir karar olarak değerlendirdik. 2023 Eğitim Vizyonu Belgesinin açıklanmasından sonra Eğitim Sistemimizde önemli değişikliklere ve yeniliklere tanık olmaya başladık.
Son 15 yıla baktığımızda özel öğretim alanına damga vuran değişiklik ise şüphesiz ki dershanelerin kapanma süreci oldu. Bu karar yalnızca dershane sektöründe yer alan bileşenleri etkilemekle kalmadı, özel öğretim alanında zincirleme bir etkiye neden oldu.
25 Mart 2012 günü döne¬min Sayın Başbakanının "Üniversite giriş sınavlarını da, üniversite hazırlık kurslarını da orta¬dan kaldırıyoruz." açıklamasıyla başlayan ve o günden bu yana eğitim dünyasının gündemini meşgul eden dershanelerin kapatılması sürecinde pek çok tartışmayla birlikte günümüze kadar gelindi. ÖZDEBİR olarak bizim ve bütün sektörün, gerekli koşulların hazırlanmamış olması nedeniyle, itirazlarına rağmen 6528 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürür¬lüğe girdi. Hatırlanacağı gibi, bu Yasa ile Özel Dershanelerin 31 Ağustos 2015’e kadar temel liselere ve diğer özel öğretim kurumlarına dönüşmeleri, Etüt Eğitim Merkezlerinin 12 yaş sınırlamasıyla uyumlu hale getirilmeleri, bu koşullara uygun dönüşümü sağlanamayan kurumların ise 1 Eylül 2015’te kapatılmaları hükme bağlanmıştı.
Bu kararın ardından gelen arayış ve beklentiler özel okulların sayısında bir artışla birlikte temel liseleri ve özel öğretim kurslarını gündeme taşıdı. 15 Temmuz kalkışmasıyla ne oldukları ortaya çıkan hain yapı bir taraftan eğitim sektöründen sökülüp atılırken bir taraftan da yeni düzenlemelerle temel liseler, özel öğretim kursları ve kişisel gelişim kursları dönemi başladı. Bu kurumların kapsamı ile ilgili düzenlemeler ise sık sık değiştirildi. Son olarak da temel liseler kapatıldı ve kapatılacağı açıklanan özel öğretim kurslarına bir yıl daha ek süre tanındı. Bu kurumlara ilişkin durum halen tartışma konusu çünkü çok sayıdaki öğrencinin okuldan aldıkları bilgilere ek olarak sınavlara hazırlanabilecekleri kurumlara duyduğu ihtiyaç devam etmekte.
“Merdiven Altı” Yapılarla Mücadele Öncelikli Görevimiz
Dershanelerin kapanmasıyla doğan boşluktan faydalanan çok sayıda kaçak kurs “merdiven altı” faaliyet sürdürmeye başladı. Görevini yasal çerçevede sürdüren kurumlara haksız rekabet oluşturan bu kaçak oluşumlar son yıllarda eğitim sektörünü en çok rahatsız eden konulardan oldu. Gerek Milli Eğitim Bakanımızla gerek Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürümüzle gerekse Eğitim Öğretim Politikaları Kurulu ile yaptığımız görüşmelerde önemle üzerinde durduğumuz bir konu bu. ÖZDEBİR olarak biz; öğrencilerin sınavlara hazırlık talepleri sürdüğü müddetçe temel liselerin ardından bir de özel öğretim kurslarının kapatılması durumunda, merdiven altı eğitimin kat kat artarak süreceğini tekrar tekrar belirttik. Bu yasal kurumların kapatılması ile birlikte; kontrol edilemez grup ve yapıların çok rahat bir şekilde, apartman dairelerinde sınavlara hazırlık işini sürdüreceklerini vurguladık. Ülkenin geleceğini ilgilendiren bu gibi önemli kararların alınmasında eğitimcilerin ve eğitimcileri temsil eden sivil toplum örgütlerinin de görüşlerinin alınmasının uygun olacağını belirttik.
Eğitim Sistemimizde bütünlüklü düzenlemelerden uzak, sonuca odaklı bu düzenlemeler ne sınavlara hazırlık ihtiyacını ortadan kaldırmakta ne de sınavlara hazırlık kurumlarını… Öğrenciler bir kurstan başka bir kursa gitmek zorunda kalmakta, kurs kurucu ve yöneticileri veli ve öğrencilerin bu ihtiyaçlarını karşılamak için türlü yollara kimi zaman da yasal olmayan uygulamalara başvurmak durumunda olmaktadır. İzinsiz özel kurs faaliyetlerinde bulunanlar geçmişte üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılabiliyordu, hapis cezaları önce azaltıldı sonra kaldırıldı ve para cezalarına dönüştürüldü. Bugün sayıları bile belirlenemeyen 7000’leri aştığı ifade edilen izinsiz kurs faaliyeti yürüten “merdiven altı” yapılarla karşı karşıyayız. Bu durumun yarattığı vergi kayıpları, öğrencilerin denetimsiz bu yerlerin eline bırakılması ve izinli - yasal faaliyet sürdürenlere karşı oluşan haksız rekabet koşulları dikkate alınması gereken önemli sorunlardandır.
Bu durumlar göz önüne alındığında merdiven altı diye anılan kurumlar çok sıkı denetlenmeli ve yasal zemine çekilmelidir. Sınav ihtiyacı devam ettiği sürece de bu ihtiyacın yasal kurumlarla karşılanması, yasal özel kurslara konulan kısıtlamaların da kaldırılması gerekmektedir. Daha da önemlisi yıllardır dile getirilmesine karşın gerçekleştirilemeyen “eğitimin sınav odaklı yapısının” çağdaş, bilimsel, bireyin ve toplumun ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesidir.
Eğitime Yapılan Yatırım Geleceğe Yapılan Yatırımdır
Eğitim alanına yapılan yatırımın ülkemiz ve geleceğimiz için yapılacak en değerli yatırım olduğunu düşünüyorum. Özel okulların eğitim alanındaki payı Milli Eğitim Bakanlığımızın da hedeflerine yaklaşmakta. Biz sektördeki bu büyümeyi elbette olumlu buluyoruz. Özel okullara dönük ilginin artması devletin eğitim alanındaki ekonomik yükünün azalmasını sağlayacağı gibi devlet okullarında da bir rahatlama yaratacaktır. Tabi bu arada eğitim öğretim desteği konusuna değinmeden de geçemeyeceğim. Bildiğiniz üzere özel okulda öğrencisi bulunan belli koşulları taşıyan velilerimize devletimiz tarafından verilen eğitim-öğretim teşvikleri bu yıl itibariyle kaldırıldı. Oysa bu teşviklerin genişletilmesi ve daha çok öğrencimizin, hatta tüm öğrencilerimizin yararlandığı hale getirilmesi sektörümüzün beklentisiydi. Az önce de belirttiğim gibi özel okullarımızın devletimiz tarafından desteklenmesi devletin ekonomik yükünü azaltmaktadır. Bu nedenle hem özel okullarda uygulanan KDV’nin yüzde bire indirilmesi hem de her özel okul öğrencisine eğitim öğretim desteğinin verilmesi bütün özel öğretim sektörünün ortak talebi olarak değerlendirilmelidir.
Özel okulların sayısı artarken beklentimiz, bu niceliksel artışın beraberinde niteliksel artışın da gelmesidir. Bunun için Bakanlığımızın ve özel öğretim kurumları kurucuları olarak bizim üzerimize düşen görevler var elbette. Eğitimde kaliteyi artırıcı çalışmalara ağırlık vermek önemli görevlerimizin başındadır. Yeni Bakanımız Sayın Ziya Selçuk’un eğitim sektörünün içinden gelmesi ve özellikle özel eğitim-öğretim alanını yakından tanıyor olmasını bizler için önemli bir avantaj olarak görüyoruz. Zaten Bakanımız da öncelikli hedefleri arasına, eğitimde kaliteyi arttırmayı koyarak, öğretmen yetiştirme programları ile ilgili bir dizi çalışma başlattı. Bizim için de memnuniyet verici olan bu anlayış için elbirliğiyle çaba göstermemiz gerekir.
15. YIL MESAJI
ARTI EĞİTİM EĞİTİMCİLERİN YANINDA…
15 yıllık yayın hayatı boyunca eğitim sektörünün nabzını tutan, bizlere sayfalarında yer vererek düşünce ve görüşlerimizi paylaşmamıza vesile olan Artı Eğitim Dergisi’nin 15. Yaşını en içten dileklerimle kutluyorum.
Artı Eğitim’in çağdaş, Atatürkçü, laik, özgür ve demokratik bir Türkiye idealinden vazgeçmeyen bilimde, sanatta, sporda başarıya odaklanmış özgüveni yüksek, milli ve manevi değerlerine bağlı bir gençlik yetiştirmek için verdiğimiz uğraşta daha nice yıllar eğitimcilerin yanında olmasını temenni ediyorum.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Naci Atalay - ÖZDEBİR Yönetim Kurulu Başkanı
Türkiye’de eğitim sisteminin oldukça dinamik bir yapıya sahip olduğunu belirterek başlayalım. Artı Eğitim Dergisi’nin 15. yaşıyla birlikte, geride bıraktığımız 15 yıla ‘değişim’ kavramının damga vurduğunu söyleyebiliriz. Bu değişimin olumlu yanları da oldu, olumsuz yanları da elbette.
Uzun yıllardır her bakan değişikliğiyle Eğitim Sistemimizde yapılan değişiklikler sorunları çözmemiş, yeni düzenlemelerin yapılmasını gerekli kılmıştı. ÖZDEBİR Özel Eğitim Öğretim Derneği olarak her fırsatta dile getirdiğimiz gibi, Sayın Ziya Selçuk’un Milli Eğitim Bakanlığı görevini üstlenmiş olması eğitim sektörü için bir fırsattır. Kendisi 2002 yılından bu yana Milli Eğitim Bakanlığı görevini üslenen yedinci Bakanımız olmuştur. Bu süre zarfında eğitim sisteminin geneli açasından önemi olan 4+4+4 sisteminin getirilmesi, öğretim programlarının çok kez aşamalı ya da toplu olarak değiştirilmesi, hem liseye hem üniversiteye giriş sisteminde köklü değişiklikler yapılması gibi adımlar atıldı. Sektörün içinden gelen eğitimci bir bakanın göreve getirilmesini, yıllardır biriken sorunlara çözüm üretme ve bu sorunları çözme açısından son derece olumlu bir karar olarak değerlendirdik. 2023 Eğitim Vizyonu Belgesinin açıklanmasından sonra Eğitim Sistemimizde önemli değişikliklere ve yeniliklere tanık olmaya başladık.
Son 15 yıla baktığımızda özel öğretim alanına damga vuran değişiklik ise şüphesiz ki dershanelerin kapanma süreci oldu. Bu karar yalnızca dershane sektöründe yer alan bileşenleri etkilemekle kalmadı, özel öğretim alanında zincirleme bir etkiye neden oldu.
25 Mart 2012 günü döne¬min Sayın Başbakanının "Üniversite giriş sınavlarını da, üniversite hazırlık kurslarını da orta¬dan kaldırıyoruz." açıklamasıyla başlayan ve o günden bu yana eğitim dünyasının gündemini meşgul eden dershanelerin kapatılması sürecinde pek çok tartışmayla birlikte günümüze kadar gelindi. ÖZDEBİR olarak bizim ve bütün sektörün, gerekli koşulların hazırlanmamış olması nedeniyle, itirazlarına rağmen 6528 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 14 Mart 2014 tarih ve 28941 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürür¬lüğe girdi. Hatırlanacağı gibi, bu Yasa ile Özel Dershanelerin 31 Ağustos 2015’e kadar temel liselere ve diğer özel öğretim kurumlarına dönüşmeleri, Etüt Eğitim Merkezlerinin 12 yaş sınırlamasıyla uyumlu hale getirilmeleri, bu koşullara uygun dönüşümü sağlanamayan kurumların ise 1 Eylül 2015’te kapatılmaları hükme bağlanmıştı.
Bu kararın ardından gelen arayış ve beklentiler özel okulların sayısında bir artışla birlikte temel liseleri ve özel öğretim kurslarını gündeme taşıdı. 15 Temmuz kalkışmasıyla ne oldukları ortaya çıkan hain yapı bir taraftan eğitim sektöründen sökülüp atılırken bir taraftan da yeni düzenlemelerle temel liseler, özel öğretim kursları ve kişisel gelişim kursları dönemi başladı. Bu kurumların kapsamı ile ilgili düzenlemeler ise sık sık değiştirildi. Son olarak da temel liseler kapatıldı ve kapatılacağı açıklanan özel öğretim kurslarına bir yıl daha ek süre tanındı. Bu kurumlara ilişkin durum halen tartışma konusu çünkü çok sayıdaki öğrencinin okuldan aldıkları bilgilere ek olarak sınavlara hazırlanabilecekleri kurumlara duyduğu ihtiyaç devam etmekte.
“Merdiven Altı” Yapılarla Mücadele Öncelikli Görevimiz
Dershanelerin kapanmasıyla doğan boşluktan faydalanan çok sayıda kaçak kurs “merdiven altı” faaliyet sürdürmeye başladı. Görevini yasal çerçevede sürdüren kurumlara haksız rekabet oluşturan bu kaçak oluşumlar son yıllarda eğitim sektörünü en çok rahatsız eden konulardan oldu. Gerek Milli Eğitim Bakanımızla gerek Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürümüzle gerekse Eğitim Öğretim Politikaları Kurulu ile yaptığımız görüşmelerde önemle üzerinde durduğumuz bir konu bu. ÖZDEBİR olarak biz; öğrencilerin sınavlara hazırlık talepleri sürdüğü müddetçe temel liselerin ardından bir de özel öğretim kurslarının kapatılması durumunda, merdiven altı eğitimin kat kat artarak süreceğini tekrar tekrar belirttik. Bu yasal kurumların kapatılması ile birlikte; kontrol edilemez grup ve yapıların çok rahat bir şekilde, apartman dairelerinde sınavlara hazırlık işini sürdüreceklerini vurguladık. Ülkenin geleceğini ilgilendiren bu gibi önemli kararların alınmasında eğitimcilerin ve eğitimcileri temsil eden sivil toplum örgütlerinin de görüşlerinin alınmasının uygun olacağını belirttik.
Eğitim Sistemimizde bütünlüklü düzenlemelerden uzak, sonuca odaklı bu düzenlemeler ne sınavlara hazırlık ihtiyacını ortadan kaldırmakta ne de sınavlara hazırlık kurumlarını… Öğrenciler bir kurstan başka bir kursa gitmek zorunda kalmakta, kurs kurucu ve yöneticileri veli ve öğrencilerin bu ihtiyaçlarını karşılamak için türlü yollara kimi zaman da yasal olmayan uygulamalara başvurmak durumunda olmaktadır. İzinsiz özel kurs faaliyetlerinde bulunanlar geçmişte üç yıla kadar hapis cezasına çarptırılabiliyordu, hapis cezaları önce azaltıldı sonra kaldırıldı ve para cezalarına dönüştürüldü. Bugün sayıları bile belirlenemeyen 7000’leri aştığı ifade edilen izinsiz kurs faaliyeti yürüten “merdiven altı” yapılarla karşı karşıyayız. Bu durumun yarattığı vergi kayıpları, öğrencilerin denetimsiz bu yerlerin eline bırakılması ve izinli - yasal faaliyet sürdürenlere karşı oluşan haksız rekabet koşulları dikkate alınması gereken önemli sorunlardandır.
Bu durumlar göz önüne alındığında merdiven altı diye anılan kurumlar çok sıkı denetlenmeli ve yasal zemine çekilmelidir. Sınav ihtiyacı devam ettiği sürece de bu ihtiyacın yasal kurumlarla karşılanması, yasal özel kurslara konulan kısıtlamaların da kaldırılması gerekmektedir. Daha da önemlisi yıllardır dile getirilmesine karşın gerçekleştirilemeyen “eğitimin sınav odaklı yapısının” çağdaş, bilimsel, bireyin ve toplumun ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesidir.
Eğitime Yapılan Yatırım Geleceğe Yapılan Yatırımdır
Eğitim alanına yapılan yatırımın ülkemiz ve geleceğimiz için yapılacak en değerli yatırım olduğunu düşünüyorum. Özel okulların eğitim alanındaki payı Milli Eğitim Bakanlığımızın da hedeflerine yaklaşmakta. Biz sektördeki bu büyümeyi elbette olumlu buluyoruz. Özel okullara dönük ilginin artması devletin eğitim alanındaki ekonomik yükünün azalmasını sağlayacağı gibi devlet okullarında da bir rahatlama yaratacaktır. Tabi bu arada eğitim öğretim desteği konusuna değinmeden de geçemeyeceğim. Bildiğiniz üzere özel okulda öğrencisi bulunan belli koşulları taşıyan velilerimize devletimiz tarafından verilen eğitim-öğretim teşvikleri bu yıl itibariyle kaldırıldı. Oysa bu teşviklerin genişletilmesi ve daha çok öğrencimizin, hatta tüm öğrencilerimizin yararlandığı hale getirilmesi sektörümüzün beklentisiydi. Az önce de belirttiğim gibi özel okullarımızın devletimiz tarafından desteklenmesi devletin ekonomik yükünü azaltmaktadır. Bu nedenle hem özel okullarda uygulanan KDV’nin yüzde bire indirilmesi hem de her özel okul öğrencisine eğitim öğretim desteğinin verilmesi bütün özel öğretim sektörünün ortak talebi olarak değerlendirilmelidir.
Özel okulların sayısı artarken beklentimiz, bu niceliksel artışın beraberinde niteliksel artışın da gelmesidir. Bunun için Bakanlığımızın ve özel öğretim kurumları kurucuları olarak bizim üzerimize düşen görevler var elbette. Eğitimde kaliteyi artırıcı çalışmalara ağırlık vermek önemli görevlerimizin başındadır. Yeni Bakanımız Sayın Ziya Selçuk’un eğitim sektörünün içinden gelmesi ve özellikle özel eğitim-öğretim alanını yakından tanıyor olmasını bizler için önemli bir avantaj olarak görüyoruz. Zaten Bakanımız da öncelikli hedefleri arasına, eğitimde kaliteyi arttırmayı koyarak, öğretmen yetiştirme programları ile ilgili bir dizi çalışma başlattı. Bizim için de memnuniyet verici olan bu anlayış için elbirliğiyle çaba göstermemiz gerekir.
15. YIL MESAJI
ARTI EĞİTİM EĞİTİMCİLERİN YANINDA…
15 yıllık yayın hayatı boyunca eğitim sektörünün nabzını tutan, bizlere sayfalarında yer vererek düşünce ve görüşlerimizi paylaşmamıza vesile olan Artı Eğitim Dergisi’nin 15. Yaşını en içten dileklerimle kutluyorum.
Artı Eğitim’in çağdaş, Atatürkçü, laik, özgür ve demokratik bir Türkiye idealinden vazgeçmeyen bilimde, sanatta, sporda başarıya odaklanmış özgüveni yüksek, milli ve manevi değerlerine bağlı bir gençlik yetiştirmek için verdiğimiz uğraşta daha nice yıllar eğitimcilerin yanında olmasını temenni ediyorum.
Son Güncelleme: Cuma, 25 Ekim 2019 11:30
Gösterim: 1124
Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, 2011 yılında Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü için bir mesaj yayınladı. Kız çocuklarının bilim ve teknolojiye yönelmesi ve bu alanda kendilerini geliştirmeleri için desteklenmelerinin son derece önemli olduğunu vurgulayan Güler Sabancı, “Bilimin ve yeteneğin cinsiyeti yoktur, sadece ön yargılar vardır. Bilim ve teknolojide elde edilen sonuçlar da bunun ispatıdır. Hayallerinin peşinden giden kız çocuklarının yanındayız” ifadelerini kullandı.
Toplumsal ve ekonomik gelişme için kız çocuklarının desteklenmesinin önemini vurgulayan Güler Sabancı: “Kız çocuklarını bilim ve teknoloji alanında güçlendirmek için cesaretlendirmeliyiz. İçinde yaşadığımız yüzyıl, dayatılan toplumsal cinsiyet rollerini çoktan aşmış olmamızı gerektiriyor. Çünkü bilimin ve yeteneğin cinsiyeti yoktur, sadece ön yargılar vardır. Sabancı Vakfı olarak odaklandığımız konuların başında kız çocukları geliyor ve kız çocuklarının meslek seçimlerinde kendilerine dayatılan toplumsal cinsiyet rollerini aşarak cesur kararlar almalarını sonuna kadar destekliyoruz. Kalıplaşmış ön yargıları yıktığımız zaman kızların, istediği alanlarda, istediği mesleklerde özgürce yol alabileceklerine inanıyoruz” dedi.
Sabancı Vakfı’nın kurulduğu günden bu yana kadınların ve kız çocuklarının karşı karşıya kaldıkları eşitsizliklerin çözümü için çeşitli projeler hayata geçirdiğini vurgulayan Güler Sabancı, mesajında OECD’nin raporuna da değinerek, “OECD’nin ‘Bir Bakışta Eğitim’ raporunda Türkiye’nin de aralarında bulunduğu tüm OECD ülkelerinde mühendislik bölümünden mezun olanların yalnızca yüzde 33’ü kız öğrenciyken bu oran bilgisayar mühendisliği bölümünde yüzde 20’ye düşüyor. Rapora göre, bu fark kız ve erkek öğrencilerin matematik ve fen bilimlerindeki performans farkından değil, toplumsal ön yargılar ve beklentilerden kaynaklanıyor. Erkek çocuklarının matematik ve fen alanlarında kariyer planlamaları aileleri tarafından daha çok beklenirken yine bu meslekler erkek çocukları ile özdeşleştiriliyor. Bu rapor bizlere kız çocuklarının küçük yaşlardan itibaren istedikleri mesleklere teşvik edilmesinin önemini bir kez daha vurguluyor. Kız çocuklarının hayallerinin peşinden gitmeleri için hem ailelerinden hem de öğretmenlerinden destek görmeleri gerekiyor. Onların toplumsal, siyasi ve ekonomik yaşama katılmalarını sağlamak ve toplumun gelişimine katkı sunacak güçlü bireyler olabilmeleri için onları hep birlikte desteklemeliyiz” dedi.
Sabancı Vakfı, Dünya Kız Çocukları Günü’ne özel video yayınladı
Sabancı Vakfı, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’ne özel bir de video yayınladı. Videoda, Vakfın Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) iş birliğiyle gerçekleştirilen “Yarını İnşa Et” projesi kapsamında teknoloji kitleriyle çevre, enerji ve akıllı şehirler alanında yaratıcı projeler geliştiren liseli genç kızlar yer aldı. Adana, Konya, Mardin ve Trabzon illerinde yaşayan ve çevrelerinde gördükleri sorunlara teknoloji temelli projeler tasarlayarak çözüm üreten genç kızlardan biri videoda, “Kızlarda ailelerinden dolayı öz güven eksikliği oluşuyor. Bu öz güven eksikliğinden dolayı ‘ya yapamazsam, ya başaramazsam’ diye düşünüyorlar. Çünkü başaramazlarsa ‘ya hocaya ya kocaya’ diye bir deyim vardır ya, aynı onun gibi bir şey oluyor” diyor. Öğrencilerden diğeri ise ailesini gururlandırmak için çok çalıştığını ancak erkek kardeşinin aynı emeği göstermemesine rağmen ailesinin beklentisiz bir biçimde kendisine sonsuz sevgi ve tolerans gösterdiklerini ifade ediyor ve “Ben bu zamana kadar elimden geldiğince ailemi gururlandırmaya çalıştım; bunun için derslerime çok önem verdim. Ama kardeşim öyle değil. Ailemin gözünde paşalar gibi büyütülmesi çok sinir bozucu bir şey” ifadeleri ile cinsiyet ayrımcılığına dikkat çekiyor. Türkiye’deki tüm genç kızlara ilham olacak bir diğer ifade ise şöyle: “Hayallerinizden ve düşüncelerinizden hiçbir zaman vazgeçmeyin. Kendinizi her zaman ‘ben bunu yapabilirim, başarabilirim’ diyerek motive edin. Çünkü biz hayallerimize ulaştığımız zaman bu dünya değişecek.”
Sabancı Vakfı’nın kız çocuklarına yönelik çalışmaları
Sabancı Vakfı, 45 yıldır kız çocuklarının ve kadınların karşı karşıya kaldıkları eşitsizliklerin çözümü için projeler hayata geçiriyor. 2006 yılında “kadınların ve kız çocuklarının insan haklarının korunması ve geliştirilmesi” amacıyla Birleşmiş Milletler Ortak Programına destek veren Vakıf, 10 yıl süreyle bu çalışmayı devam ettirerek, yereldeki olumlu etkilerinin yaygınlaştırılmasını sağladı. 17 ilde açtığı 19 öğrenci yurduyla kız çocuklarının eğitiminin önündeki engellerin kalkmasına katkıda bulunan Vakıf, halen öğretmenlere toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığını artırmak amacıyla Sabancı Üniversitesi’nin yürüttüğü Mor Sertifika Programını destekliyor. Sabancı Vakfı Hibe Programı kapsamında ise sivil toplum kuruluşlarının erken yaşta zorla evliliklerin önlenmesi, kız çocuklarının eğitimi, kadınların güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik projeleri destekleniyor.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Sabancı Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Güler Sabancı, 2011 yılında Birleşmiş Milletler tarafından ilan edilen 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü için bir mesaj yayınladı. Kız çocuklarının bilim ve teknolojiye yönelmesi ve bu alanda kendilerini geliştirmeleri için desteklenmelerinin son derece önemli olduğunu vurgulayan Güler Sabancı, “Bilimin ve yeteneğin cinsiyeti yoktur, sadece ön yargılar vardır. Bilim ve teknolojide elde edilen sonuçlar da bunun ispatıdır. Hayallerinin peşinden giden kız çocuklarının yanındayız” ifadelerini kullandı.
Toplumsal ve ekonomik gelişme için kız çocuklarının desteklenmesinin önemini vurgulayan Güler Sabancı: “Kız çocuklarını bilim ve teknoloji alanında güçlendirmek için cesaretlendirmeliyiz. İçinde yaşadığımız yüzyıl, dayatılan toplumsal cinsiyet rollerini çoktan aşmış olmamızı gerektiriyor. Çünkü bilimin ve yeteneğin cinsiyeti yoktur, sadece ön yargılar vardır. Sabancı Vakfı olarak odaklandığımız konuların başında kız çocukları geliyor ve kız çocuklarının meslek seçimlerinde kendilerine dayatılan toplumsal cinsiyet rollerini aşarak cesur kararlar almalarını sonuna kadar destekliyoruz. Kalıplaşmış ön yargıları yıktığımız zaman kızların, istediği alanlarda, istediği mesleklerde özgürce yol alabileceklerine inanıyoruz” dedi.
Sabancı Vakfı’nın kurulduğu günden bu yana kadınların ve kız çocuklarının karşı karşıya kaldıkları eşitsizliklerin çözümü için çeşitli projeler hayata geçirdiğini vurgulayan Güler Sabancı, mesajında OECD’nin raporuna da değinerek, “OECD’nin ‘Bir Bakışta Eğitim’ raporunda Türkiye’nin de aralarında bulunduğu tüm OECD ülkelerinde mühendislik bölümünden mezun olanların yalnızca yüzde 33’ü kız öğrenciyken bu oran bilgisayar mühendisliği bölümünde yüzde 20’ye düşüyor. Rapora göre, bu fark kız ve erkek öğrencilerin matematik ve fen bilimlerindeki performans farkından değil, toplumsal ön yargılar ve beklentilerden kaynaklanıyor. Erkek çocuklarının matematik ve fen alanlarında kariyer planlamaları aileleri tarafından daha çok beklenirken yine bu meslekler erkek çocukları ile özdeşleştiriliyor. Bu rapor bizlere kız çocuklarının küçük yaşlardan itibaren istedikleri mesleklere teşvik edilmesinin önemini bir kez daha vurguluyor. Kız çocuklarının hayallerinin peşinden gitmeleri için hem ailelerinden hem de öğretmenlerinden destek görmeleri gerekiyor. Onların toplumsal, siyasi ve ekonomik yaşama katılmalarını sağlamak ve toplumun gelişimine katkı sunacak güçlü bireyler olabilmeleri için onları hep birlikte desteklemeliyiz” dedi.
Sabancı Vakfı, Dünya Kız Çocukları Günü’ne özel video yayınladı
Sabancı Vakfı, 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’ne özel bir de video yayınladı. Videoda, Vakfın Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı (TTGV) iş birliğiyle gerçekleştirilen “Yarını İnşa Et” projesi kapsamında teknoloji kitleriyle çevre, enerji ve akıllı şehirler alanında yaratıcı projeler geliştiren liseli genç kızlar yer aldı. Adana, Konya, Mardin ve Trabzon illerinde yaşayan ve çevrelerinde gördükleri sorunlara teknoloji temelli projeler tasarlayarak çözüm üreten genç kızlardan biri videoda, “Kızlarda ailelerinden dolayı öz güven eksikliği oluşuyor. Bu öz güven eksikliğinden dolayı ‘ya yapamazsam, ya başaramazsam’ diye düşünüyorlar. Çünkü başaramazlarsa ‘ya hocaya ya kocaya’ diye bir deyim vardır ya, aynı onun gibi bir şey oluyor” diyor. Öğrencilerden diğeri ise ailesini gururlandırmak için çok çalıştığını ancak erkek kardeşinin aynı emeği göstermemesine rağmen ailesinin beklentisiz bir biçimde kendisine sonsuz sevgi ve tolerans gösterdiklerini ifade ediyor ve “Ben bu zamana kadar elimden geldiğince ailemi gururlandırmaya çalıştım; bunun için derslerime çok önem verdim. Ama kardeşim öyle değil. Ailemin gözünde paşalar gibi büyütülmesi çok sinir bozucu bir şey” ifadeleri ile cinsiyet ayrımcılığına dikkat çekiyor. Türkiye’deki tüm genç kızlara ilham olacak bir diğer ifade ise şöyle: “Hayallerinizden ve düşüncelerinizden hiçbir zaman vazgeçmeyin. Kendinizi her zaman ‘ben bunu yapabilirim, başarabilirim’ diyerek motive edin. Çünkü biz hayallerimize ulaştığımız zaman bu dünya değişecek.”
Sabancı Vakfı’nın kız çocuklarına yönelik çalışmaları
Sabancı Vakfı, 45 yıldır kız çocuklarının ve kadınların karşı karşıya kaldıkları eşitsizliklerin çözümü için projeler hayata geçiriyor. 2006 yılında “kadınların ve kız çocuklarının insan haklarının korunması ve geliştirilmesi” amacıyla Birleşmiş Milletler Ortak Programına destek veren Vakıf, 10 yıl süreyle bu çalışmayı devam ettirerek, yereldeki olumlu etkilerinin yaygınlaştırılmasını sağladı. 17 ilde açtığı 19 öğrenci yurduyla kız çocuklarının eğitiminin önündeki engellerin kalkmasına katkıda bulunan Vakıf, halen öğretmenlere toplumsal cinsiyet eşitliği farkındalığını artırmak amacıyla Sabancı Üniversitesi’nin yürüttüğü Mor Sertifika Programını destekliyor. Sabancı Vakfı Hibe Programı kapsamında ise sivil toplum kuruluşlarının erken yaşta zorla evliliklerin önlenmesi, kız çocuklarının eğitimi, kadınların güçlenmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmasına yönelik projeleri destekleniyor.
Son Güncelleme: Cuma, 11 Ekim 2019 11:39
Gösterim: 1086
Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 Eğitim Vizyon Belgesi ile eğitim sistemimizde köklü değişiklikler yaratacak yeni düzenlemelerin gerçekleştirildiğini ifade eden Uğur Okulları Genel Müdürü Nevzat Kulaberoğlu, son 15 yılda eğitimde yaşanan değişimleri artı eğitime değerlendirdi.
Son 15 yılda eğitim sisteminde birçok değişiklik yaşadık. Sınav sistemlerinden 4+4+4 eğitime, müfredat değişikliklerinden lise türlerine kadar birçok alanda yeni gelişmelere tanıklık ettik. Bu dönüşümlerin sonrasında aslında değişmeyen bir şey olduğunu da gözlemledik; kaliteli iş ve ürün ortaya koyan kurumlar eğitim sektöründeki varlığını sürdürmeye devam ediyor. Geleceği şekillendirdiğimiz, bir çocuğun hayatına dokunduğumuz eğitim sektöründe daha çok başarılı aktör olması ve sektörümüzün gelişerek büyümesi herkes için, ülkemiz için çok önemli. Güçlü rakiplerin olması tüm kurumları besler, gelişime olanak tanır, böylece hepimizi daha da iyisini yapmaya yöneltir.
Bunun yanı sıra özellikle teknoloji ve yapay zeka gibi yeni kavramların, STEM gibi yeni eğitim yaklaşımlarının da hayatımıza girmesiyle birlikte önemli değişiklikler de yaşadık. Artık bilgiye erişmek çok kolay, etrafımızı saran dijital dünyada her an bir enformasyona maruz kalıyoruz. Bu nedenle öğretmenlerin artık okulda yalnızca ders anlatan değil, muhakemeli mantıklarını kullanabilen, derin görüşe sahip ve bilgiyi kullanabilen bireyler yetiştirme misyonunu edinmesi gerekiyor. Öğrencilerin yaratıcılığını geliştirecek çalışmalara imza atılmalı.
KÖKLÜ DEĞİŞİKLİK YARATACAK DÜZENLEMELER
Özellikle Milli Eğitim Bakanlığımızın ortaya koyduğu 2023 Vizyon Belgesi, geçtiğimiz Mayıs ayında açıklanan 'Yeni Ortaöğretim Tasarımı' gibi eğitim sistemimizde köklü değişiklikler yaratacak yeni düzenlemeler, hem akademik planlama hem de takvimler açısından bizler için en önemli değişikliklerden oldu. Eğitimde yapılan bu yeniliklerin en önemli çıktısının 4-5 yıl sonraya yansıyacağını ve yeni bir sınav sisteminin karşımıza çıkacağını öngörüyoruz. Bizler de tüm içeriklerimizi, kadromuzu ve takvimimizi bu yeniliklere göre kurguluyoruz.
Öğrencilerin, tüm çocuklarımızın yeteneklerini ve ilgi duydukları alanları keşfetmeye yönelik çalışmalar yapılmasının geleceğimiz açısından verimli olacağını da öngörüyorum. Çocuklarımızın potansiyellerini keşfetmeleri, üretmekten zevk alabilecekleri bir alanda uzmanlaşmaları için onları yönlendirebilecek uygulamaları gündemimize almalıyız. Çocuklarımıza becerileri doğrultusunda yol göstermeye etmeye, yönlendirmeye çalışan binlerce öğretmenimiz var. Bunların yanı sıra belki kalkınma planlarımız gibi, ulusal eylem planları da oluşturmalıyız. Kamu-özel kurumlar, dernekler, vakıflar kurmalıyız ve bu değerlerimizi keşfetmeliyiz. Kalkınmanın yolu, eğitimden geçmektedir.
BİLGİ PAYLAŞTIKÇA ÇOĞALIR
Uğur Okulları olarak eğitim öğretimdeki tüm güncel yaklaşımları, teknolojileri ve yayınları yakından takip ediyoruz. Eğitim sistemimizin ihtiyacını olacağı düşündüğümüz içerikleri okullarımıza entegre ediyoruz. Üstelik bu kapsamda yaptığımız uygulamaları yalnızca okullarımızda uygulamakta kalmıyor, devlet okullarımızın öğretmenleri ile de bir araya gelerek bilgi birikimimiz paylaşmaya, karşılıklı fikir alışverişinde bulunmaya özen gösteriyoruz. Örneğin; erkenSTEM eğitim yaklaşımımız kapsamında her yıl kendi öğretmenlerimizi bu alanda yetiştiriyoruz. Öğretmenlerimiz ile birlikte, ülkemizin farklı illerinde erkenSTEM Çalıştayı yapıyor, o ilimizin devlet okullarındaki öğretmenleri ile erkenSTEM’i tanıştırıyoruz. Böylece gelecek nesilleri etkileyecek bu yaklaşımın o ilimizde yayılımını sağlıyoruz. İnanıyoruz ki; bilgi paylaştıkça çoğalır.
15. YIL MESAJI
Eğitim sektörüne değer katan Artı Eğitim Dergisi’nin 15. yaşını tebrik ediyor, nice 15 yıllara tüm eğitim camiasıyla birlikte imza atabilmeyi diliyoruz.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanlığı’nın 2023 Eğitim Vizyon Belgesi ile eğitim sistemimizde köklü değişiklikler yaratacak yeni düzenlemelerin gerçekleştirildiğini ifade eden Uğur Okulları Genel Müdürü Nevzat Kulaberoğlu, son 15 yılda eğitimde yaşanan değişimleri artı eğitime değerlendirdi.
Son 15 yılda eğitim sisteminde birçok değişiklik yaşadık. Sınav sistemlerinden 4+4+4 eğitime, müfredat değişikliklerinden lise türlerine kadar birçok alanda yeni gelişmelere tanıklık ettik. Bu dönüşümlerin sonrasında aslında değişmeyen bir şey olduğunu da gözlemledik; kaliteli iş ve ürün ortaya koyan kurumlar eğitim sektöründeki varlığını sürdürmeye devam ediyor. Geleceği şekillendirdiğimiz, bir çocuğun hayatına dokunduğumuz eğitim sektöründe daha çok başarılı aktör olması ve sektörümüzün gelişerek büyümesi herkes için, ülkemiz için çok önemli. Güçlü rakiplerin olması tüm kurumları besler, gelişime olanak tanır, böylece hepimizi daha da iyisini yapmaya yöneltir.
Bunun yanı sıra özellikle teknoloji ve yapay zeka gibi yeni kavramların, STEM gibi yeni eğitim yaklaşımlarının da hayatımıza girmesiyle birlikte önemli değişiklikler de yaşadık. Artık bilgiye erişmek çok kolay, etrafımızı saran dijital dünyada her an bir enformasyona maruz kalıyoruz. Bu nedenle öğretmenlerin artık okulda yalnızca ders anlatan değil, muhakemeli mantıklarını kullanabilen, derin görüşe sahip ve bilgiyi kullanabilen bireyler yetiştirme misyonunu edinmesi gerekiyor. Öğrencilerin yaratıcılığını geliştirecek çalışmalara imza atılmalı.
KÖKLÜ DEĞİŞİKLİK YARATACAK DÜZENLEMELER
Özellikle Milli Eğitim Bakanlığımızın ortaya koyduğu 2023 Vizyon Belgesi, geçtiğimiz Mayıs ayında açıklanan 'Yeni Ortaöğretim Tasarımı' gibi eğitim sistemimizde köklü değişiklikler yaratacak yeni düzenlemeler, hem akademik planlama hem de takvimler açısından bizler için en önemli değişikliklerden oldu. Eğitimde yapılan bu yeniliklerin en önemli çıktısının 4-5 yıl sonraya yansıyacağını ve yeni bir sınav sisteminin karşımıza çıkacağını öngörüyoruz. Bizler de tüm içeriklerimizi, kadromuzu ve takvimimizi bu yeniliklere göre kurguluyoruz.
Öğrencilerin, tüm çocuklarımızın yeteneklerini ve ilgi duydukları alanları keşfetmeye yönelik çalışmalar yapılmasının geleceğimiz açısından verimli olacağını da öngörüyorum. Çocuklarımızın potansiyellerini keşfetmeleri, üretmekten zevk alabilecekleri bir alanda uzmanlaşmaları için onları yönlendirebilecek uygulamaları gündemimize almalıyız. Çocuklarımıza becerileri doğrultusunda yol göstermeye etmeye, yönlendirmeye çalışan binlerce öğretmenimiz var. Bunların yanı sıra belki kalkınma planlarımız gibi, ulusal eylem planları da oluşturmalıyız. Kamu-özel kurumlar, dernekler, vakıflar kurmalıyız ve bu değerlerimizi keşfetmeliyiz. Kalkınmanın yolu, eğitimden geçmektedir.
BİLGİ PAYLAŞTIKÇA ÇOĞALIR
Uğur Okulları olarak eğitim öğretimdeki tüm güncel yaklaşımları, teknolojileri ve yayınları yakından takip ediyoruz. Eğitim sistemimizin ihtiyacını olacağı düşündüğümüz içerikleri okullarımıza entegre ediyoruz. Üstelik bu kapsamda yaptığımız uygulamaları yalnızca okullarımızda uygulamakta kalmıyor, devlet okullarımızın öğretmenleri ile de bir araya gelerek bilgi birikimimiz paylaşmaya, karşılıklı fikir alışverişinde bulunmaya özen gösteriyoruz. Örneğin; erkenSTEM eğitim yaklaşımımız kapsamında her yıl kendi öğretmenlerimizi bu alanda yetiştiriyoruz. Öğretmenlerimiz ile birlikte, ülkemizin farklı illerinde erkenSTEM Çalıştayı yapıyor, o ilimizin devlet okullarındaki öğretmenleri ile erkenSTEM’i tanıştırıyoruz. Böylece gelecek nesilleri etkileyecek bu yaklaşımın o ilimizde yayılımını sağlıyoruz. İnanıyoruz ki; bilgi paylaştıkça çoğalır.
15. YIL MESAJI
Eğitim sektörüne değer katan Artı Eğitim Dergisi’nin 15. yaşını tebrik ediyor, nice 15 yıllara tüm eğitim camiasıyla birlikte imza atabilmeyi diliyoruz.
Son Güncelleme: Salı, 22 Ekim 2019 12:18
Gösterim: 1050
İsveç Kraliyet Akademisi tarafından 1901 yılından bu yana verilen Nobel Ödülleri, Kültür Kolejinin de gündeminde. 7- 14 Ekim 2019 arasında okul içinde bir dizi Nobel haftası etkinliği planlandı.
Her yıl, ekim ayında İsveç merkezli Nobel Vakfı tarafından duyurulan Nobel Ödülleri, 7-14 Ekim tarihleri arasında sahiplerini bulacak. İsveçli ünlü bir kimyager Alfred Nobel’ in insanlığa hizmet edenleri teşvik etmek üzere kendisinin vasiyetiyle kurulan vakfın verdiği ödüller bu sene de bilim dünyasının ilgi odağı olacak.
Kültür Koleji de, öğrencilerinin dünya gündemine damgasını vuran bilimsel, sanatsal ve sportif faaliyetlerde rol almalarını sağlamak, onlara bilimin, sanatın ve sporun kendine özgü atmosferi içinde “kültürel ve evrensel” bir farkındalık kazandırmak amacıyla Nobel Haftasında bir seri etkinlik düzenliyor. “Nobel Ödüllerinin İnsanlık İçin Önemi ve Nobel Farkındalığı” nı kazandırmak amacıyla çeşitli etkinliklerden oluşan bir eğitim programı biçiminde ele alınıyor. Tüm canlı yayınları sınıfta izleyerek, alanında uzman konuklarla ödül alan projeleri inceleyecek ve radyo Kültür’de program yapacaklar.
Kültür Koleji ve Kültür2000 Koleji öğrencileri 2017 Nobel Ödüllerine layık görülen bilim insanları ile iletişime geçerek, İnovasyon Kültürü dergisi Aralık 2017 sayısı için röportaj yapmışlar ve ardından da İsveç Kraliyet Ailesinin davetlisi olarak törene katılan tek Türk okulu olmuşlardı.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
İsveç Kraliyet Akademisi tarafından 1901 yılından bu yana verilen Nobel Ödülleri, Kültür Kolejinin de gündeminde. 7- 14 Ekim 2019 arasında okul içinde bir dizi Nobel haftası etkinliği planlandı.
Her yıl, ekim ayında İsveç merkezli Nobel Vakfı tarafından duyurulan Nobel Ödülleri, 7-14 Ekim tarihleri arasında sahiplerini bulacak. İsveçli ünlü bir kimyager Alfred Nobel’ in insanlığa hizmet edenleri teşvik etmek üzere kendisinin vasiyetiyle kurulan vakfın verdiği ödüller bu sene de bilim dünyasının ilgi odağı olacak.
Kültür Koleji de, öğrencilerinin dünya gündemine damgasını vuran bilimsel, sanatsal ve sportif faaliyetlerde rol almalarını sağlamak, onlara bilimin, sanatın ve sporun kendine özgü atmosferi içinde “kültürel ve evrensel” bir farkındalık kazandırmak amacıyla Nobel Haftasında bir seri etkinlik düzenliyor. “Nobel Ödüllerinin İnsanlık İçin Önemi ve Nobel Farkındalığı” nı kazandırmak amacıyla çeşitli etkinliklerden oluşan bir eğitim programı biçiminde ele alınıyor. Tüm canlı yayınları sınıfta izleyerek, alanında uzman konuklarla ödül alan projeleri inceleyecek ve radyo Kültür’de program yapacaklar.
Kültür Koleji ve Kültür2000 Koleji öğrencileri 2017 Nobel Ödüllerine layık görülen bilim insanları ile iletişime geçerek, İnovasyon Kültürü dergisi Aralık 2017 sayısı için röportaj yapmışlar ve ardından da İsveç Kraliyet Ailesinin davetlisi olarak törene katılan tek Türk okulu olmuşlardı.
Son Güncelleme: Pazartesi, 07 Ekim 2019 14:22
Gösterim: 1118