Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, KPSS'deki değişiklik için, "ÖSYM'nin aklı yeni mi başına geldi? Bu son dakika golü öğretmenler arasında infial uyandırdı. ÖSYM adeta öğretmenleri ve KPSS adaylarını mağdur etme merkezi gibi çalışmaktadır" ifadelerini kullandı.

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Kamu Personel Seçme Sınavı'nda (KPSS) konu ve dağılımlarının güncellenmesine ilişkin, "ÖSYM adeta öğretmenleri ve KPSS adaylarını mağdur etme merkezi gibi çalışmaktadır" iddiasında bulundu.

Koncuk, yaptığı yazılı açıklamada, bu yıl Kamu Personel Seçme Sınavı'nda (KPSS) öğretmenlik için alan sınavının ilk kez yapılacağını hatırlatarak, sınava iki ay kala ÖSYM'nin KPSS'deki testlerindeki konu ve dağılımlarını güncellediğini anımsattı.

ÖSYM'nin güncelleme gerekçesi olarak, mevcut konu dağılımlarının yükseköğretimdeki derslerin çeşit ve ağırlıklarının değişmesiyle güncelliğini kaybetmesi ve ortak konular içeren konu gruplarının ağırlığının azaltılması olarak gösterildiğini belirten Koncuk, "Bu durumda biz de sormadan edemedik, ÖSYM'nin aklı yeni mi başına geldi? Bu son dakika golü öğretmenler arasında infial uyandırdı. ÖSYM adeta öğretmenleri ve KPSS adaylarını mağdur etme merkezi gibi çalışmaktadır" ifadelerini kullandı.

KPSS başvurularını 6-15 Mayıs arasında alınacağını, KPSS A Grubu ve öğretmenlik sınavlarının 6-7 Temmuz'da, KPSS Öğretmenlik Alan Bilgisi Testinin ise 14 Temmuz'da yapılacağını anlatan Koncuk, ÖSYM'nin güncellemeyi ise 17 Nisan'da kamuoyuna açıkladığını ifade etti.

Sınava bu kadar kısa süre kala konuların ve dağılımların değiştirilmesini eleştiren Koncuk, şunları kaydetti:

"Yarış sürerken kuralları bir anda değiştirmek nasıl bir yönetim anlayışıdır- Zira öğretmenler hazırlıklarını daha önce ilan edilen konulara göre yapmışken, yeni konular eklemek, dağılımları değiştirmek, öğretmenlerin moral ve motivasyonunu bozmaktadır.

Bakan Avcı'ya eleştiri

Şu anda öğretmenlerden ÖSYM'ye karşı büyük bir tepki vardır. Çalışma şevki kırılan, kendisini neyin beklediğinden habersiz olarak sınava hazırlanan öğretmenlerin çektiği eziyetler artık son bulmalıdır. Öğretmen olarak atanmak için ellerindeki diplomanın yetersiz kalması, sürekli yarış içine çekilmeleri öğretmenleri yıpratmakta ve bunalıma sürüklemektedir. Atanma stresi yaşayan öğretmenlere ÖSYM'nin de yeni bir sancı yaşatması kabul edilebilir değildir. Tüm bu sorunlar yaşanırken Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'dan ses çıkmaması, Avcı'nın kulağının üzerine yatması da kamuoyu tarafından yadırganmaktadır."

Koncuk, sendika olarak taleplerinin ağustosta gerçekleştirilecek öğretmen atamalarının sayısının artırılması olduğunu da kaydetti.

> KPSS'de konu ve dağılımların değişmesine tepki

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, KPSS'deki değişiklik için, "ÖSYM'nin aklı yeni mi başına geldi? Bu son dakika golü öğretmenler arasında infial uyandırdı. ÖSYM adeta öğretmenleri ve KPSS adaylarını mağdur etme merkezi gibi çalışmaktadır" ifadelerini kullandı.

Türkiye Kamu-Sen ve Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, Kamu Personel Seçme Sınavı'nda (KPSS) konu ve dağılımlarının güncellenmesine ilişkin, "ÖSYM adeta öğretmenleri ve KPSS adaylarını mağdur etme merkezi gibi çalışmaktadır" iddiasında bulundu.

Koncuk, yaptığı yazılı açıklamada, bu yıl Kamu Personel Seçme Sınavı'nda (KPSS) öğretmenlik için alan sınavının ilk kez yapılacağını hatırlatarak, sınava iki ay kala ÖSYM'nin KPSS'deki testlerindeki konu ve dağılımlarını güncellediğini anımsattı.

ÖSYM'nin güncelleme gerekçesi olarak, mevcut konu dağılımlarının yükseköğretimdeki derslerin çeşit ve ağırlıklarının değişmesiyle güncelliğini kaybetmesi ve ortak konular içeren konu gruplarının ağırlığının azaltılması olarak gösterildiğini belirten Koncuk, "Bu durumda biz de sormadan edemedik, ÖSYM'nin aklı yeni mi başına geldi? Bu son dakika golü öğretmenler arasında infial uyandırdı. ÖSYM adeta öğretmenleri ve KPSS adaylarını mağdur etme merkezi gibi çalışmaktadır" ifadelerini kullandı.

KPSS başvurularını 6-15 Mayıs arasında alınacağını, KPSS A Grubu ve öğretmenlik sınavlarının 6-7 Temmuz'da, KPSS Öğretmenlik Alan Bilgisi Testinin ise 14 Temmuz'da yapılacağını anlatan Koncuk, ÖSYM'nin güncellemeyi ise 17 Nisan'da kamuoyuna açıkladığını ifade etti.

Sınava bu kadar kısa süre kala konuların ve dağılımların değiştirilmesini eleştiren Koncuk, şunları kaydetti:

"Yarış sürerken kuralları bir anda değiştirmek nasıl bir yönetim anlayışıdır- Zira öğretmenler hazırlıklarını daha önce ilan edilen konulara göre yapmışken, yeni konular eklemek, dağılımları değiştirmek, öğretmenlerin moral ve motivasyonunu bozmaktadır.

Bakan Avcı'ya eleştiri

Şu anda öğretmenlerden ÖSYM'ye karşı büyük bir tepki vardır. Çalışma şevki kırılan, kendisini neyin beklediğinden habersiz olarak sınava hazırlanan öğretmenlerin çektiği eziyetler artık son bulmalıdır. Öğretmen olarak atanmak için ellerindeki diplomanın yetersiz kalması, sürekli yarış içine çekilmeleri öğretmenleri yıpratmakta ve bunalıma sürüklemektedir. Atanma stresi yaşayan öğretmenlere ÖSYM'nin de yeni bir sancı yaşatması kabul edilebilir değildir. Tüm bu sorunlar yaşanırken Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı'dan ses çıkmaması, Avcı'nın kulağının üzerine yatması da kamuoyu tarafından yadırganmaktadır."

Koncuk, sendika olarak taleplerinin ağustosta gerçekleştirilecek öğretmen atamalarının sayısının artırılması olduğunu da kaydetti.

Son Güncelleme: Çarşamba, 24 Nisan 2013 11:29

Gösterim: 1575

İstanbul Kadıköy'de 38 okul kademesiz geçiş yapacağı için öğrenciler okullarından ayrılmak zorunda kalacak.En başarılı okullardan 'Reşat Nuri'de veliler şokta.

Radikal Gazetesi’nin haberine göre, Kadıköy’deki Reşat Nuri Güntekin İlköğretim Okulu, yılbaşında hem ilkokul hem de ortaokul olarak eğitime başladı. Okul hem 1. sınıf hem de 5. sınıf kaydı aldı. Veliler 4+4+4 ’e geçildiğinden bu yana dönüşen okullarda kademeli geçiş olacağı, var olan öğrenciler mezun olduktan sonra okulun tamamen ilkokul ya da ortaokul olacağı söylendiği, okul müdürü de kayıt sırasında bir mağduriyet olmayacağını söylediği için kayıtlarını yaptırdı.

Ancak Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü şimdi dönüşümün kademesiz olacağını söylüyor. Yani gelecek yıl okul ortaokul olarak eğitime devam edecek, 5, 6, 7 ve 8. sınıflar eğitim alacak. 2, 3, 4. sınıflar öğretmenleriyle birlikte başka okula gönderilecek. 400 veli isyan ediyor. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü 38 okulda böyle kademesiz geçiş planlıyor.

4+4+4 eğitim sistemi kapsamında 2012-2013 eğitim yılında İstanbul ’da 1450 ilköğretim okulundan 1000’i hem ilkokul hem ortaokul olarak eğitime devam etti. İlkokul olacağı belli olanlar 5. sınıf kaydı, ortaokul olacağı belli olanlar 1. sınıf kaydı almadı.

İstanbul’un en başarılı okullarından Reşat Nuri Güntekin İlköğretim Okulu ise hem ilkokul hem de ortaokul olarak eğitim yılına başladı. 6 ay geçtikten sonra mart ayında İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından okulun ortaokul olacağı belirtildi. Veliler duydukları karşısında şok yaşadı.

‘Kademeli geçiş pek çok problem yaratıyor’

Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Hasan Demir de kademeli geçişin sorunlarını anlattı:

“Çocuklar için iyi olana bakıyoruz. Mesela Reşat Nuri’de kademeli geçiş yaparsak norm fazlası öğretmenlerden daha az kıdemi olan gidecek. Öğretmeninden ayrılmak istemeyen veli, öğretmenimizi geri verin diyecek. Bu eğitim yılının başında 55 okulun 17 tanesini dönüştürdük. 38 tanesini de bu sene dönüştürüyoruz. Kademesiz geçiş planlıyoruz bu 38 okulda. Küçük ölçekli okulları ilkokul yaptık, ortaokuldaki 10 branş dersi öğretmeninden 8’i boşa çıktı. Sorunlar yaşadık çok, onun için kesin dönüşüm, kademesiz dönüşüm istiyoruz.”

İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız ise “Kademeli geçiş esastır diyorduk. Ancak bakanlıktan da yazı geldi. Kademesiz geçişleri öne çıkarın diye. Şartlar uygunsa ilçeler kademesiz geçiş planlayabilir” diye konuştu.

Kaynak Radikal

> 4+4+4'te dönüşüm çilesi

İstanbul Kadıköy'de 38 okul kademesiz geçiş yapacağı için öğrenciler okullarından ayrılmak zorunda kalacak.En başarılı okullardan 'Reşat Nuri'de veliler şokta.

Radikal Gazetesi’nin haberine göre, Kadıköy’deki Reşat Nuri Güntekin İlköğretim Okulu, yılbaşında hem ilkokul hem de ortaokul olarak eğitime başladı. Okul hem 1. sınıf hem de 5. sınıf kaydı aldı. Veliler 4+4+4 ’e geçildiğinden bu yana dönüşen okullarda kademeli geçiş olacağı, var olan öğrenciler mezun olduktan sonra okulun tamamen ilkokul ya da ortaokul olacağı söylendiği, okul müdürü de kayıt sırasında bir mağduriyet olmayacağını söylediği için kayıtlarını yaptırdı.

Ancak Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü şimdi dönüşümün kademesiz olacağını söylüyor. Yani gelecek yıl okul ortaokul olarak eğitime devam edecek, 5, 6, 7 ve 8. sınıflar eğitim alacak. 2, 3, 4. sınıflar öğretmenleriyle birlikte başka okula gönderilecek. 400 veli isyan ediyor. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü 38 okulda böyle kademesiz geçiş planlıyor.

4+4+4 eğitim sistemi kapsamında 2012-2013 eğitim yılında İstanbul ’da 1450 ilköğretim okulundan 1000’i hem ilkokul hem ortaokul olarak eğitime devam etti. İlkokul olacağı belli olanlar 5. sınıf kaydı, ortaokul olacağı belli olanlar 1. sınıf kaydı almadı.

İstanbul’un en başarılı okullarından Reşat Nuri Güntekin İlköğretim Okulu ise hem ilkokul hem de ortaokul olarak eğitim yılına başladı. 6 ay geçtikten sonra mart ayında İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü tarafından okulun ortaokul olacağı belirtildi. Veliler duydukları karşısında şok yaşadı.

‘Kademeli geçiş pek çok problem yaratıyor’

Kadıköy İlçe Milli Eğitim Müdürü Hasan Demir de kademeli geçişin sorunlarını anlattı:

“Çocuklar için iyi olana bakıyoruz. Mesela Reşat Nuri’de kademeli geçiş yaparsak norm fazlası öğretmenlerden daha az kıdemi olan gidecek. Öğretmeninden ayrılmak istemeyen veli, öğretmenimizi geri verin diyecek. Bu eğitim yılının başında 55 okulun 17 tanesini dönüştürdük. 38 tanesini de bu sene dönüştürüyoruz. Kademesiz geçiş planlıyoruz bu 38 okulda. Küçük ölçekli okulları ilkokul yaptık, ortaokuldaki 10 branş dersi öğretmeninden 8’i boşa çıktı. Sorunlar yaşadık çok, onun için kesin dönüşüm, kademesiz dönüşüm istiyoruz.”

İstanbul İl Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız ise “Kademeli geçiş esastır diyorduk. Ancak bakanlıktan da yazı geldi. Kademesiz geçişleri öne çıkarın diye. Şartlar uygunsa ilçeler kademesiz geçiş planlayabilir” diye konuştu.

Kaynak Radikal

Son Güncelleme: Çarşamba, 24 Nisan 2013 09:18

Gösterim: 1909

İsmet Berkan, Hürriyet Gazetesi’nde bugünkü köşesinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın bugüne kadar eğitimde hep fiziki koşulların iyileştirmesine önem verdiğini ama bu sorunların eğitimin niteliğiyle ilgili sorunları çözmediğini belirtti.

İsmet Berkan, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde, 12 yıllık eğitimden geçip üniversite kapısına dayanan gençliğin seviyesinin son derece düşük olduğunu. Bu kadar düşük seviyeli bir eğitimden geçmiş bir gençliğin dünyayla rekabet etmesinin hiç kolay olmadığını belirtti. Berkan, Türkiye’deki eğitimin bir başka boyutunun eğitimin insanları eşitleştirici, toplumda var olan fırsat eşitsizliklerini giderici değil tam tersine eşitsizlikleri derinleştirici bir hale geldiğini ifade etti. Berkan, “Çok düşük seviyeli eğitimden geçen ezici çoğunluğa karşılık bazı özel okullara gidebilen minicik bir azınlık neredeyse dünya seviyesinde eğitim alıyor. Toplumsal eşitsizliklerin devlet eliyle derinleştirilmesi, hiç umulmadık, hiç beklenmedik ve son derece tatsız sonuçlara yol açabilir. Aslında açıyor da” dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı hep fiziki koşulların düzeltilmesine ağırlık verdi

Berkan, Milli Eğitim Bakanlığı politikalarını da eleştirdiği yazısında, Bakanlığın bugüne kadar eğitimde hep fiziki koşulların iyileştirmesine önem verdiğini ama bu sorunların eğitimin niteliğiyle ilgili sorunları çözmediğinin altını çizdi. Berkan şu eleştirilerde bulundu;

“Milli Eğitim Bakanları, hep fiziki koşullara ağırlık verdiler, eğitimin fiziki şartlarını iyileştirmeye çalıştılar. Bunu da yapmak gerekiyordu; çocuklarımızı kalabalık sınıflardan kurtarmak, okulları çocuklarımızın mümkün olduğu kadar yakınına getirmek... Ama bu niceliksel sorunlar, eğitimin niteliğiyle ilgili sorunları maalesef geri plana itti. Bugün, artık kaçamayacağımız bir noktadayız; çünkü çocuklarımızın 12 yıllık eğitim sonrası gerçekte çok az şey öğrendikleri acı bir gerçek olarak karşımızda duruyor.”

MEB, ‘Atama bakanlığı’ olmaktan çıkmalı

İsmet Berkan, Milli Eğitim Bakanlığı’nın fonksiyonunun yeni başta tanımlanması gerektiğini ve bakanlığın en önce ‘Atama bakanlığı’ olmaktan çıkması gerektiğini ifade etti.

“Bakanlık, ‘İşe eleman alacağım, öğretmen alacağım’ dediğinde 50 bin kişi birden alıyor.

Bizim her şeyi merkezden çözme arzumuzun sonuçlarından biri bu. Edirne’nin köyüne veya Iğdır şehir merkezine veya İstanbul’a veya Manisa’ya gidecek öğretmeni Ankara’dan yollamak.

Bakanlık en önce ‘Atama bakanlığı’ olmaktan çıkmalı. Ardından ‘Bina bakanlığı’ olmaktan da çıkmalı. Bakanlık, Türkiye’de eğitime, eğitim süreçlerine bütüncül bir bakışın geliştirilebildiği, eğitimin içeriğine odaklanmış bir yapıya kavuşturulmalı.

Bunları yapmak için bir ‘devrim’ gerekliyse o devrim yapılmalı.”

Yazının devamı için Tıklayın

> Eğitime bütüncül bir bakışa ihtiyaç var

İsmet Berkan, Hürriyet Gazetesi’nde bugünkü köşesinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın bugüne kadar eğitimde hep fiziki koşulların iyileştirmesine önem verdiğini ama bu sorunların eğitimin niteliğiyle ilgili sorunları çözmediğini belirtti.

İsmet Berkan, Hürriyet Gazetesi’ndeki bugünkü köşesinde, 12 yıllık eğitimden geçip üniversite kapısına dayanan gençliğin seviyesinin son derece düşük olduğunu. Bu kadar düşük seviyeli bir eğitimden geçmiş bir gençliğin dünyayla rekabet etmesinin hiç kolay olmadığını belirtti. Berkan, Türkiye’deki eğitimin bir başka boyutunun eğitimin insanları eşitleştirici, toplumda var olan fırsat eşitsizliklerini giderici değil tam tersine eşitsizlikleri derinleştirici bir hale geldiğini ifade etti. Berkan, “Çok düşük seviyeli eğitimden geçen ezici çoğunluğa karşılık bazı özel okullara gidebilen minicik bir azınlık neredeyse dünya seviyesinde eğitim alıyor. Toplumsal eşitsizliklerin devlet eliyle derinleştirilmesi, hiç umulmadık, hiç beklenmedik ve son derece tatsız sonuçlara yol açabilir. Aslında açıyor da” dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı hep fiziki koşulların düzeltilmesine ağırlık verdi

Berkan, Milli Eğitim Bakanlığı politikalarını da eleştirdiği yazısında, Bakanlığın bugüne kadar eğitimde hep fiziki koşulların iyileştirmesine önem verdiğini ama bu sorunların eğitimin niteliğiyle ilgili sorunları çözmediğinin altını çizdi. Berkan şu eleştirilerde bulundu;

“Milli Eğitim Bakanları, hep fiziki koşullara ağırlık verdiler, eğitimin fiziki şartlarını iyileştirmeye çalıştılar. Bunu da yapmak gerekiyordu; çocuklarımızı kalabalık sınıflardan kurtarmak, okulları çocuklarımızın mümkün olduğu kadar yakınına getirmek... Ama bu niceliksel sorunlar, eğitimin niteliğiyle ilgili sorunları maalesef geri plana itti. Bugün, artık kaçamayacağımız bir noktadayız; çünkü çocuklarımızın 12 yıllık eğitim sonrası gerçekte çok az şey öğrendikleri acı bir gerçek olarak karşımızda duruyor.”

MEB, ‘Atama bakanlığı’ olmaktan çıkmalı

İsmet Berkan, Milli Eğitim Bakanlığı’nın fonksiyonunun yeni başta tanımlanması gerektiğini ve bakanlığın en önce ‘Atama bakanlığı’ olmaktan çıkması gerektiğini ifade etti.

“Bakanlık, ‘İşe eleman alacağım, öğretmen alacağım’ dediğinde 50 bin kişi birden alıyor.

Bizim her şeyi merkezden çözme arzumuzun sonuçlarından biri bu. Edirne’nin köyüne veya Iğdır şehir merkezine veya İstanbul’a veya Manisa’ya gidecek öğretmeni Ankara’dan yollamak.

Bakanlık en önce ‘Atama bakanlığı’ olmaktan çıkmalı. Ardından ‘Bina bakanlığı’ olmaktan da çıkmalı. Bakanlık, Türkiye’de eğitime, eğitim süreçlerine bütüncül bir bakışın geliştirilebildiği, eğitimin içeriğine odaklanmış bir yapıya kavuşturulmalı.

Bunları yapmak için bir ‘devrim’ gerekliyse o devrim yapılmalı.”

Yazının devamı için Tıklayın

Son Güncelleme: Salı, 23 Nisan 2013 11:16

Gösterim: 1463

Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Sekreteri Kenan Kocatürk kişi başına üretilen kitap sayısının 6,4 olduğunu belirterek bu verinin ''Türkiye kitap okumuyor'' algısını yıktığını söyledi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre, geçen yıl Türkiye'de 42 bin 626 yeni kitap basıldı.

Daha önce basılan eserlerin yeni baskıları dahil üretilen tüm kitap adedi ise 480 milyon 257 bin 824 olarak belirlendi. Bu kitapların 187 milyonu ücretsiz ders kitabı olarak dağıtıldı.

E-kitap satışlarında da geçen yıla göre yüzde 100'ü aşan bir büyüme görüldü. 2011 yılında yayımlanan e-kitap sayısı bin 314'ken, geçen yıl bu rakam 2 bin 928'e yükseldi.

Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Sekreteri Kenan Kocatürk, yeni basılan kitap (başlık) sayısı konusunda Türkiye'nin dünyada 13, sektör büyüklüğü sıralamasında da dünyada 15. sırada bulunduğunu belirtti.

Türkiye'de üretilen kitap sayısı nüfusa bölündüğünde, kişi başına 6,4 kitap düştüğünü kaydeden Kocatürk, "Bir şehir efsanesi var, 'Türkiye'de 10 kişiye 1 kitap düşüyor' diye. İşte bu rakamlar bu efsaneyi alt üst ediyor. 'Türkiye kitap okumuyor' efsanesi yanlış. Türkiye kitap okuyor" şeklinde konuştu.

> 'Türkiye kitap okumuyor' efsanesi yanlış

Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Sekreteri Kenan Kocatürk kişi başına üretilen kitap sayısının 6,4 olduğunu belirterek bu verinin ''Türkiye kitap okumuyor'' algısını yıktığını söyledi.

Kültür ve Turizm Bakanlığı verilerine göre, geçen yıl Türkiye'de 42 bin 626 yeni kitap basıldı.

Daha önce basılan eserlerin yeni baskıları dahil üretilen tüm kitap adedi ise 480 milyon 257 bin 824 olarak belirlendi. Bu kitapların 187 milyonu ücretsiz ders kitabı olarak dağıtıldı.

E-kitap satışlarında da geçen yıla göre yüzde 100'ü aşan bir büyüme görüldü. 2011 yılında yayımlanan e-kitap sayısı bin 314'ken, geçen yıl bu rakam 2 bin 928'e yükseldi.

Türkiye Yayıncılar Birliği Genel Sekreteri Kenan Kocatürk, yeni basılan kitap (başlık) sayısı konusunda Türkiye'nin dünyada 13, sektör büyüklüğü sıralamasında da dünyada 15. sırada bulunduğunu belirtti.

Türkiye'de üretilen kitap sayısı nüfusa bölündüğünde, kişi başına 6,4 kitap düştüğünü kaydeden Kocatürk, "Bir şehir efsanesi var, 'Türkiye'de 10 kişiye 1 kitap düşüyor' diye. İşte bu rakamlar bu efsaneyi alt üst ediyor. 'Türkiye kitap okumuyor' efsanesi yanlış. Türkiye kitap okuyor" şeklinde konuştu.

Son Güncelleme: Çarşamba, 24 Nisan 2013 11:01

Gösterim: 1699

Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı’nda (YDS) verilen 150 dakika sınav süresinin yetersiz olduğunu düşünen bir grup, Facebook’ta “YDS 180 Dakika Olsun” adıyla bin kampanya başlattı.

YDS’de 80 soru için verilen 150 dakika sınav süresinin yeterli olmadığını ve bu nedenle sınava giren adayların büyük çoğunluğunun başarısız olduğunu düşünen bir grup Facebook’ta “YDS 180 Dakika Olsun” adıyla kampanya başlattı. Şu ana kadar 2 bine yakın üye sayısına ulaşan grup, YDS’ye giren adayların yüzde 25’inin 50 ve üzerinde bir puan aldığını ve bu durumun adaylarda büyük bir hayal kırıklığına yol açtığını savundu.

> YDS 180 dakika olsun kampanyası

Yabancı Dil Bilgisi Seviye Tespit Sınavı’nda (YDS) verilen 150 dakika sınav süresinin yetersiz olduğunu düşünen bir grup, Facebook’ta “YDS 180 Dakika Olsun” adıyla bin kampanya başlattı.

YDS’de 80 soru için verilen 150 dakika sınav süresinin yeterli olmadığını ve bu nedenle sınava giren adayların büyük çoğunluğunun başarısız olduğunu düşünen bir grup Facebook’ta “YDS 180 Dakika Olsun” adıyla kampanya başlattı. Şu ana kadar 2 bine yakın üye sayısına ulaşan grup, YDS’ye giren adayların yüzde 25’inin 50 ve üzerinde bir puan aldığını ve bu durumun adaylarda büyük bir hayal kırıklığına yol açtığını savundu.

Son Güncelleme: Pazartesi, 22 Nisan 2013 17:59

Gösterim: 1758


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.