Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.

Memurlarla hükümet arasına süren zam pazarlığında son oturumda da anlaşma sağlanamaması durumunda toplu sözleşme, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na gidecek.  

faruk çelikMemur-Sen Genel Başkanı Gündoğdu

Görüşme öncesinde Bakanlık girişinde Memur-Sen'in taleplerini içeren dövizler önünde basın açıklaması yapan Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, bugüne kadar yapılan görüşmelerde 13 konuya "evet" dendiğini, ama ana konuların hala verilecek kararı beklediğini söyledi.

Yüzde 3+3 zam teklifine karşı çıktıklarına, yüzde 16 zam talep ettiklerine dikkati çeken Gündoğdu, "Kadroya geçirilmesi sözünü aldığımız belediye ve il özel idarelerindeki 17 bin arkadaşa ilave olarak TRT ile Gençlik ve Spor Bakanlığı'ndaki arkadaşlarımızın da kadroya geçirilmesini istiyoruz" dedi.

Türkiye Kamu-Sen Başkanı Koncuk

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, kamu çalışanları ve emeklilerinin 1 Ocak'tan beri beklediği sürecin bugün tamamlanacağını belirtti.

Toplu sözleşmelerin iki yıl için yapıldığına dikkati çeken Koncuk, "3+3 gibi asla kabul edilemez ve Türkiye'nin ekonomik gerçekleri ile açıklanamayacak bir teklifin bugün masada kamu çalışanları ve emekliler lehine revize edilmesini bekliyoruz. Talebimiz yüzde 20'lik zamdır" diye konuştu. 

KESK Başkanı Özgen

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel Başkanı Lami Özgen de, "Bugüne kadar kamu emekçilerini oyaladınız. Bu oyalama devam ederse bugün kamu emekçilerinin talepleri bu masada hayat bulmayacaktır. Bu masada bir şey çıkmayacaktır" diye konuştu.

> Memurların zam pazarlığında son oturum

Memurlarla hükümet arasına süren zam pazarlığında son oturumda da anlaşma sağlanamaması durumunda toplu sözleşme, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu'na gidecek.  

faruk çelikMemur-Sen Genel Başkanı Gündoğdu

Görüşme öncesinde Bakanlık girişinde Memur-Sen'in taleplerini içeren dövizler önünde basın açıklaması yapan Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, bugüne kadar yapılan görüşmelerde 13 konuya "evet" dendiğini, ama ana konuların hala verilecek kararı beklediğini söyledi.

Yüzde 3+3 zam teklifine karşı çıktıklarına, yüzde 16 zam talep ettiklerine dikkati çeken Gündoğdu, "Kadroya geçirilmesi sözünü aldığımız belediye ve il özel idarelerindeki 17 bin arkadaşa ilave olarak TRT ile Gençlik ve Spor Bakanlığı'ndaki arkadaşlarımızın da kadroya geçirilmesini istiyoruz" dedi.

Türkiye Kamu-Sen Başkanı Koncuk

Türkiye Kamu-Sen Genel Başkanı İsmail Koncuk, kamu çalışanları ve emeklilerinin 1 Ocak'tan beri beklediği sürecin bugün tamamlanacağını belirtti.

Toplu sözleşmelerin iki yıl için yapıldığına dikkati çeken Koncuk, "3+3 gibi asla kabul edilemez ve Türkiye'nin ekonomik gerçekleri ile açıklanamayacak bir teklifin bugün masada kamu çalışanları ve emekliler lehine revize edilmesini bekliyoruz. Talebimiz yüzde 20'lik zamdır" diye konuştu. 

KESK Başkanı Özgen

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Genel Başkanı Lami Özgen de, "Bugüne kadar kamu emekçilerini oyaladınız. Bu oyalama devam ederse bugün kamu emekçilerinin talepleri bu masada hayat bulmayacaktır. Bu masada bir şey çıkmayacaktır" diye konuştu.

Son Güncelleme: Pazartesi, 21 May 2012 11:02

Gösterim: 1845

Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin TÜBİTAK desteğiyle hazırladığı rapora göre; 10 öğrenciden sadece 1'i şiddet görmüyor.

TÜBİTAK desteğiyle hazırlanan rapor dehşete düşürdü. 10 liseliden 6'sı her gün şiddete maruz kalıyor. İki öğrenciden 1'i de her gün şiddet uyguluyor.

Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyeleri, TÜBİTAK desteğiyle liselerdeki en kapsamlı şiddet araştırmasını gerçekleştirdi. 12 farklı bölgeden 10 bin öğrenciyle görüşüldü.

HER GÜN İTİRAF

İşte dehşete düşüren sonuçlar: Öğrencilerin yüzde 60.9'u her gün şiddet görüyor. Yüzde 28'i en az bir defa şiddete maruz kalıyor. Sadece yüzde 10'u "Hiç şiddet görmedim" diyor.

ENDÜSTRİ MESLEK İLK SIRADA

Yüzde 50'si hemen her gün, yüzde 34'ü de en az bir defa şiddet uyguladığını itiraf ediyor. Yüzde 16'sı hiç şiddet uygulamıyor. Şiddette endüstrimeslek liseleri ilk sırada yer alıyor.

CEZAEVİ İHTİMALLİ 4 KAT ARTIYOR

Araştırmanın yöneticisi Doç. Metin Pişkin "Yüzde 10 bile olsa, 1.5 milyon insanın sıkıntı yaşadığını gösterir" dedi. Şiddetin sosyal, kişilik ve psikolojik gelişimi olumsuz etkilediğini vurguladı.

EĞİTİMDEN SONRA SÜRÜYOR

Doç. Pişkin okul çağında şiddet uygulayanların eğitim hayatından sonra suç işlemeye devam ettiğini belirtti. "Bu tür çocukların 4 kat daha fazla hapse girme ihtimali oluyor" diye konuştu.

LİSELİLER AKRAN ŞİDDETİ KURBANI

Bugün gazetesinden Nesrullah Sonay'ın haberine göre; Türkiye'deki 12 farklı bölgede yaklaşık 10 bin öğrenciyle yapılan "Akran zorbalığı araştırması" okulda şiddetin ne kadar yaygın olduğunu gözler önüne serdi. Araştırma bugüne kadar sahasında yapılmış en kapsamlı çalışma. TÜBİTAK'ın desteklediği araştırmaya göre öğrencilerin yüzde 61'i haftada en az bir defa ve hemen hemen her gün şiddet görüyor.

Bilim adamları okullarda şiddeti masaya yatırdı. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitimde Psikolojik Hizmetler Bölümü'nden Doç. Dr. Metin Pişkin, Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş, Doç. Dr. Şakir Çınkır, yardımcı Doç. Dr. Cem Babadoğan, yardımcı Doç. Dr.Ömay Çokluk, yardımcı Doç. Dr. Tuncay Ayas araştırma görevlileri Gökhan Atik ve Birsen Şahan, liselerde akran zorbalığını araştırdı.

ŞİDDET GÖREN, UYGULUYOR

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu'nca da (TÜBİTAK) desteklenen toplam 12 ekonomik bölgeden alınan geniş bir örneklem grubuna sahip araştırma, alanında ilk olma özelliğine sahip. Araştırma, farklı bölgelerdeki 12 ilden 12'si genel, 12'si Anadolu, 12'si endüstri meslek, 12'si kız meslek ve 11'i imam-hatip lisesi olmak üzere 59 liseden toplam 9 bin 564 öğrenciyle yapıldı. Öğrencilerin yüzde 29'u 9, yüzde 27'si 10, yüzde 27'si 11 ve yüzde 16'sı 12. sınıf öğrencilerinden oluştu.

Öğrenci ve öğretmenlerle yüz yüze görüşülerek yapılan araştırmadan çarpıcı sonuçlar çıktı. Buna göre öğrencilerin 60.9'u haftada en az bir defa ve hemen hemen her gün şiddet görüyor. Bugün Gazetesinden Nesrullah Sonay'ın haberinde verilen bilgilerde; yüzde 28'i yılda, dönemde ve ayda en az bir defa şiddet görürken şiddet görmeyen öğrencilerin oranı yüzde 10'da kaldı. Bulgular, şiddet görenin aynı zamanda şiddet uyguladığını da gözler önüne serdi. Öğrencilerin 50'si hemen hemen her gün, yüzde 34'ü yılda, dönemde ve ayda en az bir defa şiddet uyguluyor. Yüzde 16'sı ise şiddete hiç bulaşmıyor.

YÜZDE 20 CİNSEL ŞİDDET

Öğrencilerin karşılaştığı şiddet türleri yüzde 26 fiziksel, yüzde 13'ü dışlanma, yüzde 35'i eşyalara zarar verme ve yüzde 20'i de cinsel şiddet şeklinde sıralandı. Uygulanan şiddet türlerinin başında yüzde 29'la alay etme geliyor. Diğer yandan yüzde 18.3'ü fiziksel, yüzde 13.6'sı dışlama, yüzde 6.7'si eşyalarına zarar ve yüzde 12.1 de cinsel olmak üzere akranlarına şiddet uyguluyor. Şiddet uygulayıcısı olarak 12. sınıflar ön plana çıkıyor.

KIZLAR DAHA SAKİN

Cinsiyete göre şiddet oranlarına bakıldığında kız ve erkek öğrenciler arasında anlamlı farklar bulundu. Kız öğrencilerin ortalaması erkeklere göre anlamlı bir şekilde düşük çıktı. Araştırmada en çok şiddetin yaşandığı okul türü olarak endüstrimeslek lisesi başı çekerken en az şiddetin yaşandığı okullar ise kızmeslek liseleri ile imam hatip liseleri oldu.

BAŞARISIZLIĞI TETİKLİYOR

Okulların öğrenciler için en güvenli yer olması gerektiğine vurgu yapan Pişkin, normal şartlarda okul ve şiddetin bir arada olmaması gerektiğini söyledi. Pişkin, "Çünkü şiddet görençocukokula gitmeyi sevmez, dolayısıyla devamsızlık yapar. Devamsızlık beraberinde başarısızlığı getiriyor. Ayrıca bu durum çocukların psikolojisini etkiliyor. Gördüğü şiddetin sıklığı ve yoğunluğuna paralel olarak çocuk depresyona girebiliyor. Pek çok araştırmada da görülüyor ki şiddet, çocukların sosyal, kişilik, psikolojik ve akademik gelişimini olumsuz etkiliyor" diye konuştu.

KARAKTER EĞİTİMİ YOK

Doç. Dr. Pişkin, "Buna rağmen şiddet olgusu Türkiye'de çok yaygın. İstatistikler ciddiye alınmalı. Amerika'da 1950'li yıllarda okullardaki en büyük disiplin suçu sakız çiğnemek ve söz hakkı almadan konuşmaktı. Bugün ise bunların yerini silah ve uyuşturucu aldı. Yaptıkları özeleştiride 'biz karakter eğitimini ihmal ettik sadece akademik gelişimi önemsedik. Bu nedenle bu hale geldik' diyor. Bizde de durum Amerika'nın dünü ve bugününden farksız. Biz de düzgün adama değer vermiyoruz. Daha çok akademik başarı elde edene değer veriyoruz. Düzgün ve efendi bir kişiliğe sahip olan öğrenciyi önemsemiyoruz. Bunların şiddetin tek nedeni olmasa da en önemli nedenleri diyebiliriz" dedi.

ORANLAR ÇOK YÜKSEK

2009 yılında başlanan ve yakın bir zamanda TÜBİTAK'a sunulan projenin yöneticisi Doç. Dr. Metin Pişkin sonuçlardan yola çıkarak dikkat çekici saptamalarda bulundu. Türkiye'de yaklaşık 15 milyon öğrencinin eğitim aldığını belirten Pişkin, "Şiddet görenlerin oranı yüzde 10 bile olsa bu 1 buçuk milyon insanın sıkıntı yaşadığını gösterir. Bu, şiddetin ciddi sayılabilecek ve önemsenecek bir oranda olduğunu ortaya koyuyor" dedi.

SUÇA EĞLİMLERİ VAR

Doç. Dr. Metin Pişkin, velilerin kendi çocukları şiddet gördüğünde ertesi gün okula gidip onları sahiplendiğini ama kendi çocukları bir başkasına şiddet uyguladığında bunu yeteri kadar ciddiye almadığını kaydetti. Velinin 'dayak yeme ama at' şeklinde bir düşünceye sahip olduğunu ifade eden Pişkin, "Oysa yurtdışında yapılan araştırmalar şunu gösteriyor, 'okul yıllarında başka öğrencilere şiddet uygulayan öğrenciler okul bittikten sonra daha büyük suçlar işlemeye devam ediyor. Normal bir öğrenciden 4 kat daha fazla hapse girme ihtimali oluyor" dedi.

DİNİ DEĞERLER ENGELLENİYOR

Doç. Dr. Metin Pişkin, "Okul türleri içinde özel liseler yok. Endüstri meslek liseleri erkek, kız meslek liseleri kız ağırlıklı. Şiddeti en fazla uygulayan ve görenler erkekler oluyor. Dolayısıyla endüstri meslek liselerinde şiddetin fazla, kız meslek liselerinde az olması mantıklı. Diğer taraftan imam hatip liselerinde şiddetin az olmasını dini değerlere bağlayabiliriz" diye konuştu.

> Bu rapora göre LİSELER vahim durumda!

Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin TÜBİTAK desteğiyle hazırladığı rapora göre; 10 öğrenciden sadece 1'i şiddet görmüyor.

TÜBİTAK desteğiyle hazırlanan rapor dehşete düşürdü. 10 liseliden 6'sı her gün şiddete maruz kalıyor. İki öğrenciden 1'i de her gün şiddet uyguluyor.

Ankara Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğretim üyeleri, TÜBİTAK desteğiyle liselerdeki en kapsamlı şiddet araştırmasını gerçekleştirdi. 12 farklı bölgeden 10 bin öğrenciyle görüşüldü.

HER GÜN İTİRAF

İşte dehşete düşüren sonuçlar: Öğrencilerin yüzde 60.9'u her gün şiddet görüyor. Yüzde 28'i en az bir defa şiddete maruz kalıyor. Sadece yüzde 10'u "Hiç şiddet görmedim" diyor.

ENDÜSTRİ MESLEK İLK SIRADA

Yüzde 50'si hemen her gün, yüzde 34'ü de en az bir defa şiddet uyguladığını itiraf ediyor. Yüzde 16'sı hiç şiddet uygulamıyor. Şiddette endüstrimeslek liseleri ilk sırada yer alıyor.

CEZAEVİ İHTİMALLİ 4 KAT ARTIYOR

Araştırmanın yöneticisi Doç. Metin Pişkin "Yüzde 10 bile olsa, 1.5 milyon insanın sıkıntı yaşadığını gösterir" dedi. Şiddetin sosyal, kişilik ve psikolojik gelişimi olumsuz etkilediğini vurguladı.

EĞİTİMDEN SONRA SÜRÜYOR

Doç. Pişkin okul çağında şiddet uygulayanların eğitim hayatından sonra suç işlemeye devam ettiğini belirtti. "Bu tür çocukların 4 kat daha fazla hapse girme ihtimali oluyor" diye konuştu.

LİSELİLER AKRAN ŞİDDETİ KURBANI

Bugün gazetesinden Nesrullah Sonay'ın haberine göre; Türkiye'deki 12 farklı bölgede yaklaşık 10 bin öğrenciyle yapılan "Akran zorbalığı araştırması" okulda şiddetin ne kadar yaygın olduğunu gözler önüne serdi. Araştırma bugüne kadar sahasında yapılmış en kapsamlı çalışma. TÜBİTAK'ın desteklediği araştırmaya göre öğrencilerin yüzde 61'i haftada en az bir defa ve hemen hemen her gün şiddet görüyor.

Bilim adamları okullarda şiddeti masaya yatırdı. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Eğitimde Psikolojik Hizmetler Bölümü'nden Doç. Dr. Metin Pişkin, Prof. Dr. Selahiddin Öğülmüş, Doç. Dr. Şakir Çınkır, yardımcı Doç. Dr. Cem Babadoğan, yardımcı Doç. Dr.Ömay Çokluk, yardımcı Doç. Dr. Tuncay Ayas araştırma görevlileri Gökhan Atik ve Birsen Şahan, liselerde akran zorbalığını araştırdı.

ŞİDDET GÖREN, UYGULUYOR

Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu'nca da (TÜBİTAK) desteklenen toplam 12 ekonomik bölgeden alınan geniş bir örneklem grubuna sahip araştırma, alanında ilk olma özelliğine sahip. Araştırma, farklı bölgelerdeki 12 ilden 12'si genel, 12'si Anadolu, 12'si endüstri meslek, 12'si kız meslek ve 11'i imam-hatip lisesi olmak üzere 59 liseden toplam 9 bin 564 öğrenciyle yapıldı. Öğrencilerin yüzde 29'u 9, yüzde 27'si 10, yüzde 27'si 11 ve yüzde 16'sı 12. sınıf öğrencilerinden oluştu.

Öğrenci ve öğretmenlerle yüz yüze görüşülerek yapılan araştırmadan çarpıcı sonuçlar çıktı. Buna göre öğrencilerin 60.9'u haftada en az bir defa ve hemen hemen her gün şiddet görüyor. Bugün Gazetesinden Nesrullah Sonay'ın haberinde verilen bilgilerde; yüzde 28'i yılda, dönemde ve ayda en az bir defa şiddet görürken şiddet görmeyen öğrencilerin oranı yüzde 10'da kaldı. Bulgular, şiddet görenin aynı zamanda şiddet uyguladığını da gözler önüne serdi. Öğrencilerin 50'si hemen hemen her gün, yüzde 34'ü yılda, dönemde ve ayda en az bir defa şiddet uyguluyor. Yüzde 16'sı ise şiddete hiç bulaşmıyor.

YÜZDE 20 CİNSEL ŞİDDET

Öğrencilerin karşılaştığı şiddet türleri yüzde 26 fiziksel, yüzde 13'ü dışlanma, yüzde 35'i eşyalara zarar verme ve yüzde 20'i de cinsel şiddet şeklinde sıralandı. Uygulanan şiddet türlerinin başında yüzde 29'la alay etme geliyor. Diğer yandan yüzde 18.3'ü fiziksel, yüzde 13.6'sı dışlama, yüzde 6.7'si eşyalarına zarar ve yüzde 12.1 de cinsel olmak üzere akranlarına şiddet uyguluyor. Şiddet uygulayıcısı olarak 12. sınıflar ön plana çıkıyor.

KIZLAR DAHA SAKİN

Cinsiyete göre şiddet oranlarına bakıldığında kız ve erkek öğrenciler arasında anlamlı farklar bulundu. Kız öğrencilerin ortalaması erkeklere göre anlamlı bir şekilde düşük çıktı. Araştırmada en çok şiddetin yaşandığı okul türü olarak endüstrimeslek lisesi başı çekerken en az şiddetin yaşandığı okullar ise kızmeslek liseleri ile imam hatip liseleri oldu.

BAŞARISIZLIĞI TETİKLİYOR

Okulların öğrenciler için en güvenli yer olması gerektiğine vurgu yapan Pişkin, normal şartlarda okul ve şiddetin bir arada olmaması gerektiğini söyledi. Pişkin, "Çünkü şiddet görençocukokula gitmeyi sevmez, dolayısıyla devamsızlık yapar. Devamsızlık beraberinde başarısızlığı getiriyor. Ayrıca bu durum çocukların psikolojisini etkiliyor. Gördüğü şiddetin sıklığı ve yoğunluğuna paralel olarak çocuk depresyona girebiliyor. Pek çok araştırmada da görülüyor ki şiddet, çocukların sosyal, kişilik, psikolojik ve akademik gelişimini olumsuz etkiliyor" diye konuştu.

KARAKTER EĞİTİMİ YOK

Doç. Dr. Pişkin, "Buna rağmen şiddet olgusu Türkiye'de çok yaygın. İstatistikler ciddiye alınmalı. Amerika'da 1950'li yıllarda okullardaki en büyük disiplin suçu sakız çiğnemek ve söz hakkı almadan konuşmaktı. Bugün ise bunların yerini silah ve uyuşturucu aldı. Yaptıkları özeleştiride 'biz karakter eğitimini ihmal ettik sadece akademik gelişimi önemsedik. Bu nedenle bu hale geldik' diyor. Bizde de durum Amerika'nın dünü ve bugününden farksız. Biz de düzgün adama değer vermiyoruz. Daha çok akademik başarı elde edene değer veriyoruz. Düzgün ve efendi bir kişiliğe sahip olan öğrenciyi önemsemiyoruz. Bunların şiddetin tek nedeni olmasa da en önemli nedenleri diyebiliriz" dedi.

ORANLAR ÇOK YÜKSEK

2009 yılında başlanan ve yakın bir zamanda TÜBİTAK'a sunulan projenin yöneticisi Doç. Dr. Metin Pişkin sonuçlardan yola çıkarak dikkat çekici saptamalarda bulundu. Türkiye'de yaklaşık 15 milyon öğrencinin eğitim aldığını belirten Pişkin, "Şiddet görenlerin oranı yüzde 10 bile olsa bu 1 buçuk milyon insanın sıkıntı yaşadığını gösterir. Bu, şiddetin ciddi sayılabilecek ve önemsenecek bir oranda olduğunu ortaya koyuyor" dedi.

SUÇA EĞLİMLERİ VAR

Doç. Dr. Metin Pişkin, velilerin kendi çocukları şiddet gördüğünde ertesi gün okula gidip onları sahiplendiğini ama kendi çocukları bir başkasına şiddet uyguladığında bunu yeteri kadar ciddiye almadığını kaydetti. Velinin 'dayak yeme ama at' şeklinde bir düşünceye sahip olduğunu ifade eden Pişkin, "Oysa yurtdışında yapılan araştırmalar şunu gösteriyor, 'okul yıllarında başka öğrencilere şiddet uygulayan öğrenciler okul bittikten sonra daha büyük suçlar işlemeye devam ediyor. Normal bir öğrenciden 4 kat daha fazla hapse girme ihtimali oluyor" dedi.

DİNİ DEĞERLER ENGELLENİYOR

Doç. Dr. Metin Pişkin, "Okul türleri içinde özel liseler yok. Endüstri meslek liseleri erkek, kız meslek liseleri kız ağırlıklı. Şiddeti en fazla uygulayan ve görenler erkekler oluyor. Dolayısıyla endüstri meslek liselerinde şiddetin fazla, kız meslek liselerinde az olması mantıklı. Diğer taraftan imam hatip liselerinde şiddetin az olmasını dini değerlere bağlayabiliriz" diye konuştu.

Son Güncelleme: Pazartesi, 21 May 2012 14:27

Gösterim: 1888

Türkiye'nin en küçük şehri Bayburt'ta bir koro var ki dillere destan. Verdikleri konserlerle ününü başka şehirlere taşıyan Genç Ozanlar Korosu, başarısını sınıf öğretmeni Erdoğan Şahinoğlu'na borçlu.

genc_ozanlar korosuÖğrencilerinin hayatını değiştiren öğretmen hikâyelerini anlatan birçok film çekilmiş olsa da 'Ölü Ozanlar Derneği' unutulmazlardan biri. Filmde edebiyat öğretmeni, disiplinli erkek okulu öğrencilerini şiirin gizemli dünyasıyla tanıştırıyor, onlara dünyaya farklı açılardan bakmayı öğretiyor. Filmlere konu olabilecek idealist bir öğretmen hikâyesi de, Türkiye'nin en küçük şehri Bayburt'tan. Sınıf öğretmeni Erdoğan Şahinoğlu, öğrencilerine saz çalmayı öğreterek onları müzikle tanıştırmış. Müzik öğretmeni olmamasına rağmen öğrencilerine kurs verip enstrüman çalmayı öğreten Şahinoğlu, aynı zamanda miniklerden oluşan 'Genç Ozanlar Korosu'nu da kurmuş. İlk konserlerini okulun bodrum katında verseler de koronun ünü şimdi il sınırlarını aşmış. Öyle ki minikler, Aydın'dan Gümüşhane'ye kadar Türkiye'nin farklı illerine konser vermeye gidiyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 2008 yılındaki Bayburt ziyaretinde Genç Ozanlar, Cumhurbaşkanı senfoni orkestrasıyla birlikte aynı sahneyi paylaşmıştı. Şahinoğlu, "Koro vesilesiyle öğrencilerin yeteneklerini keşfediyoruz." diyor.

Kendisi de Bayburtlu olan Erdoğan Şahinoğlu'nun, koro kurma fikri 2006 yılında şehir merkezinde bulunan 21 Şubat Kurtuluş İlköğretim Okulu'na tayin olmasıyla başlar. Bazı öğrencilerin sosyal olmadığını fark eden Şahinoğlu, velilerin de izniyle 4-5 çocukla birlikte koro kurar. Başarı yakalanınca, fikir okul yönetimi ve diğer velilerle de paylaşılır, proje bütün okula yayılır. Genç Ozanlar Korosu'nda şimdi okulun farklı sınıflarından 40 öğrenci var. Öğrencilerden hiçbiri çalışmalara dahil olduğunda saz çalmayı bilmiyormuş. Koro çalışmaları kapsamında her yıl yaklaşık 15 türkü öğreniliyor. Repertuarda Türkiye'nin bütün bölgelerinden türküler bulunsa da kendi kültürlerini tanımak adına yılda en az 3 Bayburt türküsü söyleniyor. Korodaki öğrencilerin derslerinde başarılı olduklarına değinen Şahinoğlu, "Çocuklara hep hayatta iki özelliğiniz olmalı. Biri hobileriniz, biri de kendi seçtiğiniz meslek." Nasihatinde bulunuyor. Yedinci sınıf öğrencisi Mustafa Budak, koroya üçüncü sınıfta dahil olmuş. Budak, "Konserlere gittiğimizde müzisyen ağabeylerimizle karşılaştık, heveslendim. Ben de müzisyen olmaya karar verdim." diyor. Mustafa'nın sesinin güzel olduğunu söyleyen Şahinoğlu da, "Hem çalıp hem söyleyecek. İleride başarılı bir müzik adamı olacak diye düşünüyorum." ifadesini kullanıyor. Grubun en küçüklerinden Enes Şahin ve Resul Yıldız ise üçüncü sınıf öğrencisi. Miniklerden Yıldız, çalışmalara bu yıl başlamış, Şahin ise 2 yıldır kendinden büyük sazı çalıp söylüyor.

(zaman)

> Sınıf öğretmeni ve genç ozanları

Türkiye'nin en küçük şehri Bayburt'ta bir koro var ki dillere destan. Verdikleri konserlerle ününü başka şehirlere taşıyan Genç Ozanlar Korosu, başarısını sınıf öğretmeni Erdoğan Şahinoğlu'na borçlu.

genc_ozanlar korosuÖğrencilerinin hayatını değiştiren öğretmen hikâyelerini anlatan birçok film çekilmiş olsa da 'Ölü Ozanlar Derneği' unutulmazlardan biri. Filmde edebiyat öğretmeni, disiplinli erkek okulu öğrencilerini şiirin gizemli dünyasıyla tanıştırıyor, onlara dünyaya farklı açılardan bakmayı öğretiyor. Filmlere konu olabilecek idealist bir öğretmen hikâyesi de, Türkiye'nin en küçük şehri Bayburt'tan. Sınıf öğretmeni Erdoğan Şahinoğlu, öğrencilerine saz çalmayı öğreterek onları müzikle tanıştırmış. Müzik öğretmeni olmamasına rağmen öğrencilerine kurs verip enstrüman çalmayı öğreten Şahinoğlu, aynı zamanda miniklerden oluşan 'Genç Ozanlar Korosu'nu da kurmuş. İlk konserlerini okulun bodrum katında verseler de koronun ünü şimdi il sınırlarını aşmış. Öyle ki minikler, Aydın'dan Gümüşhane'ye kadar Türkiye'nin farklı illerine konser vermeye gidiyor. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün 2008 yılındaki Bayburt ziyaretinde Genç Ozanlar, Cumhurbaşkanı senfoni orkestrasıyla birlikte aynı sahneyi paylaşmıştı. Şahinoğlu, "Koro vesilesiyle öğrencilerin yeteneklerini keşfediyoruz." diyor.

Kendisi de Bayburtlu olan Erdoğan Şahinoğlu'nun, koro kurma fikri 2006 yılında şehir merkezinde bulunan 21 Şubat Kurtuluş İlköğretim Okulu'na tayin olmasıyla başlar. Bazı öğrencilerin sosyal olmadığını fark eden Şahinoğlu, velilerin de izniyle 4-5 çocukla birlikte koro kurar. Başarı yakalanınca, fikir okul yönetimi ve diğer velilerle de paylaşılır, proje bütün okula yayılır. Genç Ozanlar Korosu'nda şimdi okulun farklı sınıflarından 40 öğrenci var. Öğrencilerden hiçbiri çalışmalara dahil olduğunda saz çalmayı bilmiyormuş. Koro çalışmaları kapsamında her yıl yaklaşık 15 türkü öğreniliyor. Repertuarda Türkiye'nin bütün bölgelerinden türküler bulunsa da kendi kültürlerini tanımak adına yılda en az 3 Bayburt türküsü söyleniyor. Korodaki öğrencilerin derslerinde başarılı olduklarına değinen Şahinoğlu, "Çocuklara hep hayatta iki özelliğiniz olmalı. Biri hobileriniz, biri de kendi seçtiğiniz meslek." Nasihatinde bulunuyor. Yedinci sınıf öğrencisi Mustafa Budak, koroya üçüncü sınıfta dahil olmuş. Budak, "Konserlere gittiğimizde müzisyen ağabeylerimizle karşılaştık, heveslendim. Ben de müzisyen olmaya karar verdim." diyor. Mustafa'nın sesinin güzel olduğunu söyleyen Şahinoğlu da, "Hem çalıp hem söyleyecek. İleride başarılı bir müzik adamı olacak diye düşünüyorum." ifadesini kullanıyor. Grubun en küçüklerinden Enes Şahin ve Resul Yıldız ise üçüncü sınıf öğrencisi. Miniklerden Yıldız, çalışmalara bu yıl başlamış, Şahin ise 2 yıldır kendinden büyük sazı çalıp söylüyor.

(zaman)

Son Güncelleme: Pazartesi, 21 May 2012 10:28

Gösterim: 2298

Türkiye İstatistik Kurumu'nun(TÜİK) ''İstatistiklerle Gençlik'' verilerine göre yükseköğretim görmüş genç erkeklerde işsizlik oranı yüzde 24, genç kadınlarda ise yüzde 35,6 seviyesinde.

üniversite mezunları işsizBu yılın başından itibaren Dünya Kadınlar Günü, Yaşlılara Saygı Haftası, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı gibi özel günlerde, bu günlere atfen yayın TÜİK, bugün de 19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı çerçevesinde, 2011 yılına ilişkin olarak ''İstatistiklerle Gençlik'' verilerini yayımladı.

Üniversite mezunları işsiz

Verilere göre, Türkiye'de genç nüfusun toplam nüfus içindeki oranı yüzde 16,8 düzeyinde. 2011 yılı itibarıyla 15-24 yaş grubunda 12 milyon 542 bin kişi bulunuyor.

Geçen yıl itibarıyla gençlerde işgücüne katılım oranı yüzde 39,3 ile ülke ortalaması olan yüzde 49,9'un oldukça altında bulunuyor. Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 18,4 ve tarım-dışı işsizlik oranı ise yüzde 22,1.

Yetişkinlerin, yani 25 ve daha yukarıdaki yaştakilerin işgücüne katılım oranı ise yüzde 52,8. Bu grupta işsizlik oranı yüzde 8, tarım dışı işsizlik oranı da yüzde 10,2.

Yüksek öğrenim görmüş genç kadınların yüzde 35,6'sı işsiz

TÜİK verilerine göre, lise ve dengi meslek lisesi mezunu gençlerde işsizlik oranı yüzde 21,8 düzeyinde.

Bu rakamlara kadın-erkek özelinde bakıldığında lise ve dengi meslek lisesi mezunu genç kadınlarda işsizliğin daha yüksek olduğu göze çarpıyor. Bu okullardan mezun erkeklerde işsizlik oranı yüzde 18,6 iken, genç kadınlarda bu oran yüzde 27,3.

Yükseköğretim görmüş gençlerde de durum pek farklı değil. Yükseköğretim görmüş genç erkeklerde işsizlik oranı yüzde 24, genç kadınlarda ise yüzde 35,6 seviyesinde.

Gençler daha sağlıklı, hayat dolu ve mutlu

15-24 yaş grubundaki gençler kendilerini, yukarı yaştakilere göre daha sağlıklı hissediyor.

Gençlerin yüzde 84,9'u genel sağlık durumlarını ''çok iyi'' veya ''iyi'' olarak tanımlarken, yetişkinlerin yüzde 59,3'ü kendilerini sağlıklı hissediyor.

Gençlerin yüzde 62'si her zaman veya genellikle kendini ''hayat dolu'', yüzde 57,9'u da enerjik hissederken, yetişkinlerde bu oranlar sırasıyla yüzde 46,9 ve yüzde 39,1.

15-24 yaş arasındakilerin yüzde 7,2'si her zaman veya genellikle kendini ''kalbi kırık ve depresyonda'' hissederken, yetişkinlerde bu oran yüzde 10,6.

TÜİK araştırmasına göre, mutlu olduğunu belirten gençlerin oranı ise yüzde 69,6. Buna karşılık, yetişkinlerde mutluluk oranı yüzde 60,8 seviyesinde.

Gençlerin mutluluk kaynağı olan kişiler, yüzde 75,3 ile bütün aile, yüzde 10,1 ile anne ve baba iken, yetişkinlerde bu oran yüzde 73,5 ile bütün aile, yüzde 14 ile çocuklar.

Gençlerin mutluluk kaynağı olan değerlerin başında yüzde 59 ile sağlık, yüzde 17 ile aşk geliyor. Yetişkinlerin ise yüzde 75,3 ile sağlığı, yüzde 12,4'ü de aşkı mutluluk kaynağı olarak değerlendiriyor.

15-24 yaş grubundaki gençlerin yüzde 82,3'ü gelecekten umutlu olduğunu belirtirken, bu oran yetişkinlerde yüzde 73,9.

Eşler aile çevresinden

Bu yaş grubundaki gençlerin yüzde 76,5'i eşlerini aile ya da komşu çevresinden, yüzde 10,2'si okul ya da iş çevresinden, yüzde 10,8'i ise sosyal çevresinden seçiyor.

Verilere göre, 2011 yılı itibarıyla genç kadınların yüzde 66,7'si ve genç erkeklerin yüzde 35,1'i ilk evliliklerini gerçekleştirmiş durumda.

Gençlerde, evlenirken başlık parası verenlerin oranı yüzde 12,3.

Akraba evliliği oranı yüzde 21,2 ve akraba evliliği yapanlar içinde birinci derece akraba evliliği oranı yüzde 51,9 ile dikkat çekiyor.

Gençler sanat ve kitapla daha ilgili

TÜİK verilerine göre, gençlerin yüzde 67,7'si bilgisayar, yüzde 65,8'i de internet kullanırken, yetişkinlerde bu oranlar sırasıyla yüzde 35,6 ve yüzde 34.

Gençler, yetişkinlere göre kitap okumaya daha fazla zaman ayırıyor. 15-24 yaş grubundakilerin radyo dinlemeye 1 ayda ayırdığı ortalama süre 1 saat 50 dakika, müzik dinlemeye ayırdığı ortalama süre 2 saat 53 dakika, kitap okumaya ayırdığı süre ise 5 saat 18 dakika.

25 ve daha yukarı yaştaki yetişkinler ise 1 ayda radyo dinlemek için ortalama 41 dakika, müzik dinlemek için 26 dakika ve kitap okumak için de 2 saat 14 dakika ayırıyor.

Gençler yine 1 ayda sinema izlemeye ortalama 1 saat 5 dakika, müzik ve sahne sanatları gösterisi izlemeye 1 saat 3 dakika ayırırken internet kullanımına ayırdıkları süre 5 saat 11 dakika.

Yetişkinler ise 1 ayda sinema izlemeye ortalama süre 23 dakika, müzik ve sahne sanatları gösterisi izlemeye 14 dakika, internet kullanımına ise ortalama 1 saat 12 dakika zaman ayırıyor.

> Üniversite mezunları işsiz

Türkiye İstatistik Kurumu'nun(TÜİK) ''İstatistiklerle Gençlik'' verilerine göre yükseköğretim görmüş genç erkeklerde işsizlik oranı yüzde 24, genç kadınlarda ise yüzde 35,6 seviyesinde.

üniversite mezunları işsizBu yılın başından itibaren Dünya Kadınlar Günü, Yaşlılara Saygı Haftası, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı gibi özel günlerde, bu günlere atfen yayın TÜİK, bugün de 19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı çerçevesinde, 2011 yılına ilişkin olarak ''İstatistiklerle Gençlik'' verilerini yayımladı.

Üniversite mezunları işsiz

Verilere göre, Türkiye'de genç nüfusun toplam nüfus içindeki oranı yüzde 16,8 düzeyinde. 2011 yılı itibarıyla 15-24 yaş grubunda 12 milyon 542 bin kişi bulunuyor.

Geçen yıl itibarıyla gençlerde işgücüne katılım oranı yüzde 39,3 ile ülke ortalaması olan yüzde 49,9'un oldukça altında bulunuyor. Genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 18,4 ve tarım-dışı işsizlik oranı ise yüzde 22,1.

Yetişkinlerin, yani 25 ve daha yukarıdaki yaştakilerin işgücüne katılım oranı ise yüzde 52,8. Bu grupta işsizlik oranı yüzde 8, tarım dışı işsizlik oranı da yüzde 10,2.

Yüksek öğrenim görmüş genç kadınların yüzde 35,6'sı işsiz

TÜİK verilerine göre, lise ve dengi meslek lisesi mezunu gençlerde işsizlik oranı yüzde 21,8 düzeyinde.

Bu rakamlara kadın-erkek özelinde bakıldığında lise ve dengi meslek lisesi mezunu genç kadınlarda işsizliğin daha yüksek olduğu göze çarpıyor. Bu okullardan mezun erkeklerde işsizlik oranı yüzde 18,6 iken, genç kadınlarda bu oran yüzde 27,3.

Yükseköğretim görmüş gençlerde de durum pek farklı değil. Yükseköğretim görmüş genç erkeklerde işsizlik oranı yüzde 24, genç kadınlarda ise yüzde 35,6 seviyesinde.

Gençler daha sağlıklı, hayat dolu ve mutlu

15-24 yaş grubundaki gençler kendilerini, yukarı yaştakilere göre daha sağlıklı hissediyor.

Gençlerin yüzde 84,9'u genel sağlık durumlarını ''çok iyi'' veya ''iyi'' olarak tanımlarken, yetişkinlerin yüzde 59,3'ü kendilerini sağlıklı hissediyor.

Gençlerin yüzde 62'si her zaman veya genellikle kendini ''hayat dolu'', yüzde 57,9'u da enerjik hissederken, yetişkinlerde bu oranlar sırasıyla yüzde 46,9 ve yüzde 39,1.

15-24 yaş arasındakilerin yüzde 7,2'si her zaman veya genellikle kendini ''kalbi kırık ve depresyonda'' hissederken, yetişkinlerde bu oran yüzde 10,6.

TÜİK araştırmasına göre, mutlu olduğunu belirten gençlerin oranı ise yüzde 69,6. Buna karşılık, yetişkinlerde mutluluk oranı yüzde 60,8 seviyesinde.

Gençlerin mutluluk kaynağı olan kişiler, yüzde 75,3 ile bütün aile, yüzde 10,1 ile anne ve baba iken, yetişkinlerde bu oran yüzde 73,5 ile bütün aile, yüzde 14 ile çocuklar.

Gençlerin mutluluk kaynağı olan değerlerin başında yüzde 59 ile sağlık, yüzde 17 ile aşk geliyor. Yetişkinlerin ise yüzde 75,3 ile sağlığı, yüzde 12,4'ü de aşkı mutluluk kaynağı olarak değerlendiriyor.

15-24 yaş grubundaki gençlerin yüzde 82,3'ü gelecekten umutlu olduğunu belirtirken, bu oran yetişkinlerde yüzde 73,9.

Eşler aile çevresinden

Bu yaş grubundaki gençlerin yüzde 76,5'i eşlerini aile ya da komşu çevresinden, yüzde 10,2'si okul ya da iş çevresinden, yüzde 10,8'i ise sosyal çevresinden seçiyor.

Verilere göre, 2011 yılı itibarıyla genç kadınların yüzde 66,7'si ve genç erkeklerin yüzde 35,1'i ilk evliliklerini gerçekleştirmiş durumda.

Gençlerde, evlenirken başlık parası verenlerin oranı yüzde 12,3.

Akraba evliliği oranı yüzde 21,2 ve akraba evliliği yapanlar içinde birinci derece akraba evliliği oranı yüzde 51,9 ile dikkat çekiyor.

Gençler sanat ve kitapla daha ilgili

TÜİK verilerine göre, gençlerin yüzde 67,7'si bilgisayar, yüzde 65,8'i de internet kullanırken, yetişkinlerde bu oranlar sırasıyla yüzde 35,6 ve yüzde 34.

Gençler, yetişkinlere göre kitap okumaya daha fazla zaman ayırıyor. 15-24 yaş grubundakilerin radyo dinlemeye 1 ayda ayırdığı ortalama süre 1 saat 50 dakika, müzik dinlemeye ayırdığı ortalama süre 2 saat 53 dakika, kitap okumaya ayırdığı süre ise 5 saat 18 dakika.

25 ve daha yukarı yaştaki yetişkinler ise 1 ayda radyo dinlemek için ortalama 41 dakika, müzik dinlemek için 26 dakika ve kitap okumak için de 2 saat 14 dakika ayırıyor.

Gençler yine 1 ayda sinema izlemeye ortalama 1 saat 5 dakika, müzik ve sahne sanatları gösterisi izlemeye 1 saat 3 dakika ayırırken internet kullanımına ayırdıkları süre 5 saat 11 dakika.

Yetişkinler ise 1 ayda sinema izlemeye ortalama süre 23 dakika, müzik ve sahne sanatları gösterisi izlemeye 14 dakika, internet kullanımına ise ortalama 1 saat 12 dakika zaman ayırıyor.

Son Güncelleme: Pazartesi, 21 May 2012 10:40

Gösterim: 2099

"Dünya Süt Günü”ne ilişkin bir açıklama yapan Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Başkanı Harun Çallı, süt dağıtımının artık sağlıklı bir şekilde yürütüldüğünü belirtti.

dünya süt günüHer yıl 21 Mayıs günü tüm dünyada kutlanan “Dünya Süt Günü”ne ilişkin bir açıklama yapan Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Başkanı Harun Çallı, “Dünya ortalamasına göre düşük olan süt tüketimimizin artırılmasına yönelik kampanyalar kesintisiz devam etmeli” dedi.

Şimdiye kadar ülkemizde yapılan süt tüketimini artırmaya yönelik en büyük kampanya olan ‘Okul Sütü’ projesiyle ilgili olarak da konuşan Çallı, başta yaşanan bir takım sıkıntıların geride kaldığını, dağıtımın son derece sağlıklı bir şekilde yapılmaya devam edildiğinin altını çizdi. ASÜD Başkanı Harun Çallı, bu projenin devam etmesi gerektiğini ve yaşanan olumsuzluklar sırasında projeyi sonuna kadar destekleyen başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere sağduyulu herkese müteşekkir olduklarını belirtti.

(hürriyet)

> ‘Süt sıkıntısı sona erdi dağıtım artık sağlıklı’

"Dünya Süt Günü”ne ilişkin bir açıklama yapan Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Başkanı Harun Çallı, süt dağıtımının artık sağlıklı bir şekilde yürütüldüğünü belirtti.

dünya süt günüHer yıl 21 Mayıs günü tüm dünyada kutlanan “Dünya Süt Günü”ne ilişkin bir açıklama yapan Ambalajlı Süt ve Süt Ürünleri Sanayicileri Derneği (ASÜD) Başkanı Harun Çallı, “Dünya ortalamasına göre düşük olan süt tüketimimizin artırılmasına yönelik kampanyalar kesintisiz devam etmeli” dedi.

Şimdiye kadar ülkemizde yapılan süt tüketimini artırmaya yönelik en büyük kampanya olan ‘Okul Sütü’ projesiyle ilgili olarak da konuşan Çallı, başta yaşanan bir takım sıkıntıların geride kaldığını, dağıtımın son derece sağlıklı bir şekilde yapılmaya devam edildiğinin altını çizdi. ASÜD Başkanı Harun Çallı, bu projenin devam etmesi gerektiğini ve yaşanan olumsuzluklar sırasında projeyi sonuna kadar destekleyen başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere sağduyulu herkese müteşekkir olduklarını belirtti.

(hürriyet)

Son Güncelleme: Pazartesi, 21 May 2012 09:26

Gösterim: 1718


Egitimtercihi.com
5846 Sayılı Telif Hakları Kanunu gereğince, bu sitede yer alan yazı, fotoğraf ve benzeri dokümanlar, izin alınmadan ve kaynak gösterilmeden kesinlikle kullanılamaz. Bilgilerin doğru yansıtılması için her türlü özen gösterilmiş olmakla birlikte olası yayın hatalarından site yönetimi ve editörleri sorumlu tutulamaz.