Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Konya'nın Beyşehir ilçesinde üniversiteli bir kız, sağlık malzemeleri pazarlamacılığı yapan bir kişiye facebook aracılığıyla tuzak kurup, arkadaşlarının yardımıyla içerisinde 30 bin dolarlık malın bulunduğu otomobili gasp ettirdiği bildirildi. Olayla ilgili gözaltına alınan 8 şüpheliden 4'ü tutuklandı.
Edinilen bilgiye göre, Seydişehir ilçesinde ikamet eden ve aracıyla sağlık malzemeleri pazarlamacılığı yapan M.A.A'nın (50), sosyal paylaşım sitesi facebook aracılığıyla tanıştığı Beyşehir'de öğrenim gören üniversite öğrencisi genç bir kız tarafından arkadaşlık bahanesiyle tuzağa düşürülerek 07 NOZ 26 plakalı otomobilinin gasp edildiği iddia edildi. İddiaya göre, pazarlamacı olarak çalışan M.A.A'ya 'Serap Topçu' sahte ismini kullanan ve 'Rojin' lakabıyla tanınan Şırnak nüfusuna kayıtlı üniversite öğrencisi 22 yaşındaki E.A. tarafından facebook paylaşım sitesi aracılığıyla arkadaşlık teklifinde bulunuldu. Üniversiteli kız, arkadaş olmak istediği ve zayıflama aletlerinin satışında birlikte çalışma da teklif ettiği pazarlamacı ile iddiaya göre Beyşehir'de ayrı tarihlerde iki kez buluştu.
Pazarlamacının genç kızla Yaka Manastır mesire alanı yolu üzerindeki Bademli köyü çeşmesindeki son buluşmasında ise akıllara durgunluk veren beklenmedik bir olay gelişti. 07 NOZ 26 plakalı otomobille çeşme önünde araç içerisinde tanıştığı genç kızla akşam erken saatlerde sohbet eden pazarlamacı M.A.A, bir süre sonra araç çevresinde beliren yüzü maskeli kişilerle karşılaşınca ne yapacağını bilemedi. Bıçak çekilen ve araçtan indirilen pazarlamacı, yaşanan kısa süreli boğuşmanın ardından saldırganların elinden kurtularak karanlıktan da yararlanmak suretiyle kaçmayı başardı. Pazarlamacı, yakındaki Bademli köyüne yaya olarak ulaşarak telefonla Jandarmaya haber verdi ve içerisinde 30 bin dolar değerinde sağlık malzemeleri ve kol saati, cep telefonu, laptop gibi kişisel eşyaları bulunan aracının yüzü maskeli kişiler tarafından gasp edildiğini ihbar etti. Bunun üzerine olay yerine sevk edilen bir ambulansla Beyşehir Devlet Hastanesi'ne kaldırılan pazarlamacı, burada yapılan tedavisinin ardından taburcu edildi. Pazarlamacı, hastanede güvenlik güçlerine, darp edilerek aracının gasp edildiğini, bu esnada yanında yaklaşık 15 gün önce fecebooktan tanışarak arkadaş olduğu "Serap Topçu" adlı bir üniversite öğrencisinin olduğunu, genç kızı daha sonra görmediğini anlattı.
Kendisinin araçta sigara içip sohbet ederken, viski yudumlayan genç kızın elindeki çakmağı ateşlemesinin ardından aracının etrafında yüzü maskeli kişiler belirdiğini ileri süren pazarlamacı, 4 kişi olduğunu iddia ettiği gaspçıların ellerinden kaçarak zorla kurtulduğunu anlattı. Jandarma ekipleri, mağdur pazarlamacıyı dinledikten sonra, sonradan takma isim kullandığı anlaşılan ve olaydan sonra kaçarak izini kaybettiren E.A. adlı üniversite 2. sınıfta öğrenim gören genç kızın peşine düştü.
Şüpheli E.A, ilçe merkezinde kaldığı evinde daha sonra güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınırken, sorgulamasında hayata geçirdikleri gasp planını itiraf ederek olanları anlattı ve aralarında sevgilisi olduğu iddia edilen 1 kişinin de olduğu diğer şüphelilerin isimlerini Jandarma'ya verdi. Takma isim kullanması nedeniyle yakalanmayacağını düşündüğünü dile getiren E.A'nın karşısında güvenlik güçlerini görünce oldukça şaşırdığını anlattığı da öğrenildi.
Bir süre önce kullandığı takma isminin yeraldığı facebook sayfasından, arkadaş olmak üzere tanıştığı ve birlikte çalışma teklif ettiği M.A.A'ya, sevgilisi ve arkadaşlarının zorlaması ile tuzak kurduklarını iddia eden E.A'nın gasp olayını planladığı ileri sürülen şüphelilerin isimlerini vermesinin ardından harekete geçen Jandarma, Beyşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü'nün de destek verdiği operasyonlar sonucu Beyşehir ve Hüyük ilçelerinde ikamet ettiği anlaşılan 8 şüpheliyi kaldığı yerlerde gözaltına aldı. Bunlardan 2'si jandarmadaki sorgulamasının ardından serbest bırakıldı. Beyşehir Cumhuriyet Savcılığı'na "nitelikli gasp" suçlamasıyla sevk edilen 6 şüphelinin, yapılan sorgulamasında üzerlerine atılı bulunan suçlamaları kabul etmediği öğrenildi.
Bu arada, olayı aydınlatabilmek için öncelikle kilit isim olan genç kıza ulaşan, ardından gasp edilen aracı her yerde arayan Jandarma ekipleri, otomobili olaydan bir süre sonra Beyşehir vericilerinin yanında terk edilmiş vaziyette buldu. Aracın içerisinde bulunan 30 bin dolar değerindeki sağlık malzemeleri ile kişisel eşyalarının ise olmadığı ortaya çıktı. Jandarma ekipleri, olay yerinde yaptığı ayrıntılı incelemede ise, mağdur pazarlamacının olay esnasında düşürdüğü sanılan gasp edilen cep telefonu ile olayda kullanılmak istenilen bir plastik kelepçe ve bıçağı da buldu. Bulunan plastik kelepçenin, pazarlamacının şüphelilerin elinden kurtulamaması halinde kaçırılabileceği şüphesini de akıllara getirdi.
Pazarlamacıya facebook aracılığıyla tuzak kurduğu iddia edilen üniversite öğrencisinin Beyşehir'de kaldığı devlet yurdundan da bir süre önce atıldığı, hakkında çeşitli suçlardan çok sayıda kaydı bulunduğu öğrenildi.
Öte yandan, "nitelikli gasp" suçlamasıyla Beyşehir Adliyesi'ne sevk edilen 6 zanlıdan E.A. (22) adlı üniversite öğrencisi ile arkadaşları İ.A. (25), L.B. (25) ve H.Ç. (32), savcılıkta yapılan sorgulamasının ardından tutuklanma talebiyle sevk edildiği nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı. Diğer 2 şüpheli savcılık kararıyla serbest kalırken, 4 zanlı Beyşehir ve Seydişehir ilçelerindeki cezaevlerine gönderildi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Konya'nın Beyşehir ilçesinde üniversiteli bir kız, sağlık malzemeleri pazarlamacılığı yapan bir kişiye facebook aracılığıyla tuzak kurup, arkadaşlarının yardımıyla içerisinde 30 bin dolarlık malın bulunduğu otomobili gasp ettirdiği bildirildi. Olayla ilgili gözaltına alınan 8 şüpheliden 4'ü tutuklandı.
Edinilen bilgiye göre, Seydişehir ilçesinde ikamet eden ve aracıyla sağlık malzemeleri pazarlamacılığı yapan M.A.A'nın (50), sosyal paylaşım sitesi facebook aracılığıyla tanıştığı Beyşehir'de öğrenim gören üniversite öğrencisi genç bir kız tarafından arkadaşlık bahanesiyle tuzağa düşürülerek 07 NOZ 26 plakalı otomobilinin gasp edildiği iddia edildi. İddiaya göre, pazarlamacı olarak çalışan M.A.A'ya 'Serap Topçu' sahte ismini kullanan ve 'Rojin' lakabıyla tanınan Şırnak nüfusuna kayıtlı üniversite öğrencisi 22 yaşındaki E.A. tarafından facebook paylaşım sitesi aracılığıyla arkadaşlık teklifinde bulunuldu. Üniversiteli kız, arkadaş olmak istediği ve zayıflama aletlerinin satışında birlikte çalışma da teklif ettiği pazarlamacı ile iddiaya göre Beyşehir'de ayrı tarihlerde iki kez buluştu.
Pazarlamacının genç kızla Yaka Manastır mesire alanı yolu üzerindeki Bademli köyü çeşmesindeki son buluşmasında ise akıllara durgunluk veren beklenmedik bir olay gelişti. 07 NOZ 26 plakalı otomobille çeşme önünde araç içerisinde tanıştığı genç kızla akşam erken saatlerde sohbet eden pazarlamacı M.A.A, bir süre sonra araç çevresinde beliren yüzü maskeli kişilerle karşılaşınca ne yapacağını bilemedi. Bıçak çekilen ve araçtan indirilen pazarlamacı, yaşanan kısa süreli boğuşmanın ardından saldırganların elinden kurtularak karanlıktan da yararlanmak suretiyle kaçmayı başardı. Pazarlamacı, yakındaki Bademli köyüne yaya olarak ulaşarak telefonla Jandarmaya haber verdi ve içerisinde 30 bin dolar değerinde sağlık malzemeleri ve kol saati, cep telefonu, laptop gibi kişisel eşyaları bulunan aracının yüzü maskeli kişiler tarafından gasp edildiğini ihbar etti. Bunun üzerine olay yerine sevk edilen bir ambulansla Beyşehir Devlet Hastanesi'ne kaldırılan pazarlamacı, burada yapılan tedavisinin ardından taburcu edildi. Pazarlamacı, hastanede güvenlik güçlerine, darp edilerek aracının gasp edildiğini, bu esnada yanında yaklaşık 15 gün önce fecebooktan tanışarak arkadaş olduğu "Serap Topçu" adlı bir üniversite öğrencisinin olduğunu, genç kızı daha sonra görmediğini anlattı.
Kendisinin araçta sigara içip sohbet ederken, viski yudumlayan genç kızın elindeki çakmağı ateşlemesinin ardından aracının etrafında yüzü maskeli kişiler belirdiğini ileri süren pazarlamacı, 4 kişi olduğunu iddia ettiği gaspçıların ellerinden kaçarak zorla kurtulduğunu anlattı. Jandarma ekipleri, mağdur pazarlamacıyı dinledikten sonra, sonradan takma isim kullandığı anlaşılan ve olaydan sonra kaçarak izini kaybettiren E.A. adlı üniversite 2. sınıfta öğrenim gören genç kızın peşine düştü.
Şüpheli E.A, ilçe merkezinde kaldığı evinde daha sonra güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınırken, sorgulamasında hayata geçirdikleri gasp planını itiraf ederek olanları anlattı ve aralarında sevgilisi olduğu iddia edilen 1 kişinin de olduğu diğer şüphelilerin isimlerini Jandarma'ya verdi. Takma isim kullanması nedeniyle yakalanmayacağını düşündüğünü dile getiren E.A'nın karşısında güvenlik güçlerini görünce oldukça şaşırdığını anlattığı da öğrenildi.
Bir süre önce kullandığı takma isminin yeraldığı facebook sayfasından, arkadaş olmak üzere tanıştığı ve birlikte çalışma teklif ettiği M.A.A'ya, sevgilisi ve arkadaşlarının zorlaması ile tuzak kurduklarını iddia eden E.A'nın gasp olayını planladığı ileri sürülen şüphelilerin isimlerini vermesinin ardından harekete geçen Jandarma, Beyşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü'nün de destek verdiği operasyonlar sonucu Beyşehir ve Hüyük ilçelerinde ikamet ettiği anlaşılan 8 şüpheliyi kaldığı yerlerde gözaltına aldı. Bunlardan 2'si jandarmadaki sorgulamasının ardından serbest bırakıldı. Beyşehir Cumhuriyet Savcılığı'na "nitelikli gasp" suçlamasıyla sevk edilen 6 şüphelinin, yapılan sorgulamasında üzerlerine atılı bulunan suçlamaları kabul etmediği öğrenildi.
Bu arada, olayı aydınlatabilmek için öncelikle kilit isim olan genç kıza ulaşan, ardından gasp edilen aracı her yerde arayan Jandarma ekipleri, otomobili olaydan bir süre sonra Beyşehir vericilerinin yanında terk edilmiş vaziyette buldu. Aracın içerisinde bulunan 30 bin dolar değerindeki sağlık malzemeleri ile kişisel eşyalarının ise olmadığı ortaya çıktı. Jandarma ekipleri, olay yerinde yaptığı ayrıntılı incelemede ise, mağdur pazarlamacının olay esnasında düşürdüğü sanılan gasp edilen cep telefonu ile olayda kullanılmak istenilen bir plastik kelepçe ve bıçağı da buldu. Bulunan plastik kelepçenin, pazarlamacının şüphelilerin elinden kurtulamaması halinde kaçırılabileceği şüphesini de akıllara getirdi.
Pazarlamacıya facebook aracılığıyla tuzak kurduğu iddia edilen üniversite öğrencisinin Beyşehir'de kaldığı devlet yurdundan da bir süre önce atıldığı, hakkında çeşitli suçlardan çok sayıda kaydı bulunduğu öğrenildi.
Öte yandan, "nitelikli gasp" suçlamasıyla Beyşehir Adliyesi'ne sevk edilen 6 zanlıdan E.A. (22) adlı üniversite öğrencisi ile arkadaşları İ.A. (25), L.B. (25) ve H.Ç. (32), savcılıkta yapılan sorgulamasının ardından tutuklanma talebiyle sevk edildiği nöbetçi mahkeme tarafından tutuklandı. Diğer 2 şüpheli savcılık kararıyla serbest kalırken, 4 zanlı Beyşehir ve Seydişehir ilçelerindeki cezaevlerine gönderildi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 19 Mart 2012 15:27
Gösterim: 2776
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Türkiye’deki ilköğretim öğretmenlerin yıllık 870 saatlerini okulda geçirdiğini belirterek, bu rakamın OECD ortalamasının 312 saat altında olduğunu bildirdi.
CHP Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan’ın soru önergesini yanıtlayan Dinçer, Türkiye’deki öğretmenlerin yasal çalışma süresinin 1808 olduğu ve OECD ortalamasının 143 saat üzerinde olduğunun belirlenmesine karşın, bu rakamın memurların çalışma saatini gösterdiğini belirtti.
Öğretmenlerin çalışma süreleri incelenirken memurların yasal çalışma süresi yerine yıllık net öğretim süresi ve öğretmenin okulda geçirmesi gereken sürenin göz önüne alınması gerektiğini öne süren Dinçer, şunları kaydetti:
“Ülkemizde 180 iş günü veya 38 hafta olan bir eğitim öğretim yılında sat olarak net öğretim süresi ilköğretimde 639, ortaöğretimde ise 567’dir. Bu rakamlar OECD ülkeleri genelinde devlet okullarındaki ortalamanın altında bulunmaktadır. OECD ortalaması; yıllık saat olarak net öğretim süresi bazında ilköğretimde 779, ilköğretim ikinci kademede 701, ortaöğretimde ise 656 saattir.
Ortalamanın altında
Öğretmenin saat olarak okulda bulunma gereken süreye ilişkin veriler kapsamında ise ülkemizde öğretmenler ilköğretimde 870, ortaöğretimde 756 saat okulda bulunmaktadır. Bu veri başlığında OECD ortalaması ilköğretimde 1182, ilköğretim ikinci kademede 1137, ortaöğretimde ise 1137 saat olup, ülkemizdeki öğretmenlerin bu bağlamdaki çalışma süreleri de OECD ortalamasının altındadır.”
10 bin TL yardım
Dinçer, Eğitimde FATİH projesinin ilköğretim ve ortaöğretim düzeyindeki tüm okulların bütün dersliklerinin 2014 yılına kadar ileri teknoloji ile donatılacağını belirterek, Van depreminde hayatını kaybeden öğretmenlerin birinci derece yakınlarına 10 bin TL yardımda bulunulduğunu açıkladı.
Maaşları da Avrupa’dan az
OECD Raporu’na göre, Türkiye’de yeni bir ilköğretim öğretmenin maaşı yıllık 25 bin 536 dolar iken, OECD ortalaması 29 bin 767 dolar. Meslekte deneyim arttıkça Türkiye’de öğretmenlerin kazandığı maaş ile OECD ortalaması arasındaki fark giderek artıyor. 10 yıllık bir ilköğretim öğretmeni Türkiye’de 26 bin 374 dolar kazanırken, OECD ortalaması 36 bin 127 dolar. En yüksek ilköğretim öğretmen maaşı ise Türkiye’de 29 bin 967 dolar, OECD ortalaması ise 48 bin 154 dolar. Ortaöğretim öğretmenlerinin Türkiye’de mesleğin başında kazandıkları yıllık gelir ise 26 bin 173 dolar. OECD ortalaması ise 33 bin 44 dolar olarak şekilleniyor. Rapora göre mesleğinin zirvesindeki bir ortaöğretim öğretmeni 30 bin 335 dolar kazanırken bu rakam OECD ortalamasının 23 bin dolar altında kalıyor.
(milliyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, Türkiye’deki ilköğretim öğretmenlerin yıllık 870 saatlerini okulda geçirdiğini belirterek, bu rakamın OECD ortalamasının 312 saat altında olduğunu bildirdi.
CHP Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan’ın soru önergesini yanıtlayan Dinçer, Türkiye’deki öğretmenlerin yasal çalışma süresinin 1808 olduğu ve OECD ortalamasının 143 saat üzerinde olduğunun belirlenmesine karşın, bu rakamın memurların çalışma saatini gösterdiğini belirtti.
Öğretmenlerin çalışma süreleri incelenirken memurların yasal çalışma süresi yerine yıllık net öğretim süresi ve öğretmenin okulda geçirmesi gereken sürenin göz önüne alınması gerektiğini öne süren Dinçer, şunları kaydetti:
“Ülkemizde 180 iş günü veya 38 hafta olan bir eğitim öğretim yılında sat olarak net öğretim süresi ilköğretimde 639, ortaöğretimde ise 567’dir. Bu rakamlar OECD ülkeleri genelinde devlet okullarındaki ortalamanın altında bulunmaktadır. OECD ortalaması; yıllık saat olarak net öğretim süresi bazında ilköğretimde 779, ilköğretim ikinci kademede 701, ortaöğretimde ise 656 saattir.
Ortalamanın altında
Öğretmenin saat olarak okulda bulunma gereken süreye ilişkin veriler kapsamında ise ülkemizde öğretmenler ilköğretimde 870, ortaöğretimde 756 saat okulda bulunmaktadır. Bu veri başlığında OECD ortalaması ilköğretimde 1182, ilköğretim ikinci kademede 1137, ortaöğretimde ise 1137 saat olup, ülkemizdeki öğretmenlerin bu bağlamdaki çalışma süreleri de OECD ortalamasının altındadır.”
10 bin TL yardım
Dinçer, Eğitimde FATİH projesinin ilköğretim ve ortaöğretim düzeyindeki tüm okulların bütün dersliklerinin 2014 yılına kadar ileri teknoloji ile donatılacağını belirterek, Van depreminde hayatını kaybeden öğretmenlerin birinci derece yakınlarına 10 bin TL yardımda bulunulduğunu açıkladı.
Maaşları da Avrupa’dan az
OECD Raporu’na göre, Türkiye’de yeni bir ilköğretim öğretmenin maaşı yıllık 25 bin 536 dolar iken, OECD ortalaması 29 bin 767 dolar. Meslekte deneyim arttıkça Türkiye’de öğretmenlerin kazandığı maaş ile OECD ortalaması arasındaki fark giderek artıyor. 10 yıllık bir ilköğretim öğretmeni Türkiye’de 26 bin 374 dolar kazanırken, OECD ortalaması 36 bin 127 dolar. En yüksek ilköğretim öğretmen maaşı ise Türkiye’de 29 bin 967 dolar, OECD ortalaması ise 48 bin 154 dolar. Ortaöğretim öğretmenlerinin Türkiye’de mesleğin başında kazandıkları yıllık gelir ise 26 bin 173 dolar. OECD ortalaması ise 33 bin 44 dolar olarak şekilleniyor. Rapora göre mesleğinin zirvesindeki bir ortaöğretim öğretmeni 30 bin 335 dolar kazanırken bu rakam OECD ortalamasının 23 bin dolar altında kalıyor.
(milliyet)
Son Güncelleme: Pazartesi, 19 Mart 2012 14:55
Gösterim: 2957
Adana'da lise öğrencisi 17 yaşındaki İbrahim Ali Özden, tren garında çekimlerine başlanan 007 James Bond-Skyfall'ın aksiyon sahnelerini çıplak gözle izleyebilmek için iki arkadaşıyla ajan gibi sete sızdı. Lokomotif tamirhanesindeki işçi kıyafetini giyip, başına kask takarak kılık değiştiren maceracı genç, vagonun üzerindeki kavga sahnelerini cep telefonuyla görüntülemeyi de başardı.
Merkez Seyhan İlçesi'nde 16 Mart'tan bu yana trafiğe kapatılan Kasım Gülek Köprüsü'nün altından geçen demiryolundaki çekimleri izlemek için iki arkadaşıyla Cemalpaşa Mahallesi'ne giden İbrahim Ali Özden, set çevresinde özel güvenlik görevlilerinin aldığı önlemleri görünce plan yaptı.
Ara sokaklardan güvenlik görevlilerine görünmeden gizlice tel örgüleri aşıp, vagonların altından geçen İbrahim Ali Özden ve arkadaşları, lokomotif tamirhanesine ulaştı. Hafta sonu olduğu için çalışma yapılmayan tamirhanedeki işçi kıyafetleri ve kaskları giyen İbrahim Ali Özden ve arkadaşları vagonların altından geçerek film setine ulaştı.
Demiryolu işçisi görünümünde bakımı yapılan bir yolcu vagonuna giren İbrahim Ali Özden, kendini vagonların üzerinde rol icabı kavga eden oyuncuların önünde buldu. Büyük bir heyecanla kameralı cep telefonunu çıkaran İbrahim Ali Özden, vagon üzerinde iki oyuncunun kavga sahnelerini görüntülemeyi başardı. Dakikalarca çekim yapan İbrahim Ali Özden, yakından çekim yapmak için vagondan inince, set ekibindeki görevliler tarafından fark edildi. Üç arkadaşın macerası güvenlik görevlilerine yakalanmalarıyla son buldu.
İbrahim Ali Özden, aksiyon filmlerine çok meraklı olduğunu, 007 James Bond'da başrol oynayan Daniel Craig'i yakından görmek için böyle bir maceraya atıldığını söyledi.
İbrahim Ali Özden, "Lokomotiflerin bakımını yapan işçilerin kıyafetlerini giyince, kimse bizden şüphelenmedi. Vagonun penceresinden çekim yapıp, sahnelere izledim. Aşağı inip, cep telefonuyla görüntü çekmeye başlayınca, film ekibinden bir kişi beni fark etti. Hemen güvenlik görevlilerine haber verdiler. Güvenlikçiler, üzerimizi aradı, ama cep telefonumu külotuma sakladığım için bulamadılar. İşçi kıyafetlerini çıkartıp, setten kovdular. Benim için unutulmaz bir macera oldu" dedi.
Filmin 26 Mart'a kadar sürecek kentü merkezindeki Adana bölümü 1. etap çekimleri nedeniyle yerel yönetimler film şirketine bedelsiz olarak geniş olanaklar sundu. Adana'nın tanıtımına katkı sağlayacağı düşünülerek en işlek caddenin köprü bağlantısı dahi ulaşıma kapatılırken, başka bazı yerlerde yeni yollar da yapıldı.
(cnntürk)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Adana'da lise öğrencisi 17 yaşındaki İbrahim Ali Özden, tren garında çekimlerine başlanan 007 James Bond-Skyfall'ın aksiyon sahnelerini çıplak gözle izleyebilmek için iki arkadaşıyla ajan gibi sete sızdı. Lokomotif tamirhanesindeki işçi kıyafetini giyip, başına kask takarak kılık değiştiren maceracı genç, vagonun üzerindeki kavga sahnelerini cep telefonuyla görüntülemeyi de başardı.
Merkez Seyhan İlçesi'nde 16 Mart'tan bu yana trafiğe kapatılan Kasım Gülek Köprüsü'nün altından geçen demiryolundaki çekimleri izlemek için iki arkadaşıyla Cemalpaşa Mahallesi'ne giden İbrahim Ali Özden, set çevresinde özel güvenlik görevlilerinin aldığı önlemleri görünce plan yaptı.
Ara sokaklardan güvenlik görevlilerine görünmeden gizlice tel örgüleri aşıp, vagonların altından geçen İbrahim Ali Özden ve arkadaşları, lokomotif tamirhanesine ulaştı. Hafta sonu olduğu için çalışma yapılmayan tamirhanedeki işçi kıyafetleri ve kaskları giyen İbrahim Ali Özden ve arkadaşları vagonların altından geçerek film setine ulaştı.
Demiryolu işçisi görünümünde bakımı yapılan bir yolcu vagonuna giren İbrahim Ali Özden, kendini vagonların üzerinde rol icabı kavga eden oyuncuların önünde buldu. Büyük bir heyecanla kameralı cep telefonunu çıkaran İbrahim Ali Özden, vagon üzerinde iki oyuncunun kavga sahnelerini görüntülemeyi başardı. Dakikalarca çekim yapan İbrahim Ali Özden, yakından çekim yapmak için vagondan inince, set ekibindeki görevliler tarafından fark edildi. Üç arkadaşın macerası güvenlik görevlilerine yakalanmalarıyla son buldu.
İbrahim Ali Özden, aksiyon filmlerine çok meraklı olduğunu, 007 James Bond'da başrol oynayan Daniel Craig'i yakından görmek için böyle bir maceraya atıldığını söyledi.
İbrahim Ali Özden, "Lokomotiflerin bakımını yapan işçilerin kıyafetlerini giyince, kimse bizden şüphelenmedi. Vagonun penceresinden çekim yapıp, sahnelere izledim. Aşağı inip, cep telefonuyla görüntü çekmeye başlayınca, film ekibinden bir kişi beni fark etti. Hemen güvenlik görevlilerine haber verdiler. Güvenlikçiler, üzerimizi aradı, ama cep telefonumu külotuma sakladığım için bulamadılar. İşçi kıyafetlerini çıkartıp, setten kovdular. Benim için unutulmaz bir macera oldu" dedi.
Filmin 26 Mart'a kadar sürecek kentü merkezindeki Adana bölümü 1. etap çekimleri nedeniyle yerel yönetimler film şirketine bedelsiz olarak geniş olanaklar sundu. Adana'nın tanıtımına katkı sağlayacağı düşünülerek en işlek caddenin köprü bağlantısı dahi ulaşıma kapatılırken, başka bazı yerlerde yeni yollar da yapıldı.
(cnntürk)
Son Güncelleme: Pazartesi, 19 Mart 2012 12:32
Gösterim: 1875
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, MEB Tevfik İleri Toplantı Salonu'nda düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamada bugün okullarda okutulan din dersinin gerçek anlamda bir din dersi olmadığını söyledi.
Dinçer, 4+4+4 muhalefetin uzlaşma çağrısının daha çok halkla ilişkiler anlamında bir taktikten öteye geçmediğini bildirdi. Bugün okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin gerçek anlamda bir din dersi olmadığına dikkati çeken Dinçer, "Ben bu dersin verilmesini istiyorum. Eğer gerçek anlamda bir din dersinden bahsediyorsanız çocuklara gerçek anlamda bir din eğitiminin verildiği bir eğitim ortamını yaratırsınız. Türk Eğitim Sistemini esnekleştiriyoruz, demokratikleştiriyoruz. Bu toplumun her türlü sesinin kendisini realize edebileceği gibi bir amacımız var" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin çok kültürlü bir ülke olduğunu vurgulayan Dinçer, çocuklara dünyanın ihtiyaç duyduğu temel derslerin mutlaka verilmesini belirtti. Dinçer, 'Kapalı okulları açarak ne kadar derslik temin edecekmisiniz?' sorusuna, "Biz il müdürlerimize bunun talimatını verdik gerekli çalışmaları yapıyorlar. Sadece Antalya'da okul müdürlerinin, yardımcılarının kullandıkları odaları sınıflara çevirerek 470 derslik kazandık"diye cevap verdi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, MEB Tevfik İleri Toplantı Salonu'nda düzenlediği basın toplantısında yaptığı açıklamada bugün okullarda okutulan din dersinin gerçek anlamda bir din dersi olmadığını söyledi.
Dinçer, 4+4+4 muhalefetin uzlaşma çağrısının daha çok halkla ilişkiler anlamında bir taktikten öteye geçmediğini bildirdi. Bugün okutulan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin gerçek anlamda bir din dersi olmadığına dikkati çeken Dinçer, "Ben bu dersin verilmesini istiyorum. Eğer gerçek anlamda bir din dersinden bahsediyorsanız çocuklara gerçek anlamda bir din eğitiminin verildiği bir eğitim ortamını yaratırsınız. Türk Eğitim Sistemini esnekleştiriyoruz, demokratikleştiriyoruz. Bu toplumun her türlü sesinin kendisini realize edebileceği gibi bir amacımız var" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin çok kültürlü bir ülke olduğunu vurgulayan Dinçer, çocuklara dünyanın ihtiyaç duyduğu temel derslerin mutlaka verilmesini belirtti. Dinçer, 'Kapalı okulları açarak ne kadar derslik temin edecekmisiniz?' sorusuna, "Biz il müdürlerimize bunun talimatını verdik gerekli çalışmaları yapıyorlar. Sadece Antalya'da okul müdürlerinin, yardımcılarının kullandıkları odaları sınıflara çevirerek 470 derslik kazandık"diye cevap verdi.
Son Güncelleme: Pazartesi, 19 Mart 2012 14:48
Gösterim: 1982
Suriye’de devam eden iç savaş binlerce Suriyeli’nin ülkesini terk etmesine neden oldu. Mültecilerin büyük bir kısmı Türkiye’ye sığındı. Mülteci çadırlarında yaşayan Suriyeli ailelerin çocuklarının eğitim ihtiyaçlarını Türk öğretmenler karşılıyor onlara çadırlarda okulsuzluğu hissettirmemeye çalışıyorlar.
Suriye halkı rejim karşıtı gösterilerle başlayan çatışma ve katliamların gölgesinde bir yılı geride bıraktı. Beşar Esad yanlısı güçlerin sivillere yönelik saldırılarından kaçan binlerce Suriyeli komşu ülkelere sığındı. Zor günler geçiren komşularına kucak açan ülkelerin başında yaklaşık 15 bin Suriyeliyi misafir eden Türkiye geliyor. Euronews muhabiri Bora Bayraktar, şiddetin masum kurbanları çocukların dünyasına ışık tutmak için Antakya Boynuyoğun mülteci kampını ziyaret etti. 1950 Suriyeli mültecinin ağırlandığı bu kampta hastane ve caminin yanı sıra bir de okul bulunuyor. Öğretmenler, hayatta kalabilmek için evlerini ve oyuncaklarını terk etmek zorunda kalan çocuklara geleceğe dair umut vermek istiyor: “ Burada gösterdiğimiz ilgi ve sevgi çocukların çizdiği resimlere çok iyi yansıyor. Sadece savaşı değil, buradaki etkinlikleri de çiziyorlar. Onlara güzel şeyler öğretmeye çalışıyoruz. Oyunları biraz farklı ama biz elimizden geldiğince en güzel oyunları oynatıyoruz.” Türk öğretmenleri eşliğinde eğitimlerine devam etmeye çalışan mülteci çocukların çizdikleri resimler yaşadıkları travmanın boyutlarını gözler önüne seriyor. Yaşları küçük olanlar beyaz kağıtlara hayal dünyalarını resmederken, yaşça daha büyük olanların resimlerinde yaşanılan şiddetin izlerini görmek mümkün.
(Euronews-Bora Bayraktar)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Suriye’de devam eden iç savaş binlerce Suriyeli’nin ülkesini terk etmesine neden oldu. Mültecilerin büyük bir kısmı Türkiye’ye sığındı. Mülteci çadırlarında yaşayan Suriyeli ailelerin çocuklarının eğitim ihtiyaçlarını Türk öğretmenler karşılıyor onlara çadırlarda okulsuzluğu hissettirmemeye çalışıyorlar.
Suriye halkı rejim karşıtı gösterilerle başlayan çatışma ve katliamların gölgesinde bir yılı geride bıraktı. Beşar Esad yanlısı güçlerin sivillere yönelik saldırılarından kaçan binlerce Suriyeli komşu ülkelere sığındı. Zor günler geçiren komşularına kucak açan ülkelerin başında yaklaşık 15 bin Suriyeliyi misafir eden Türkiye geliyor. Euronews muhabiri Bora Bayraktar, şiddetin masum kurbanları çocukların dünyasına ışık tutmak için Antakya Boynuyoğun mülteci kampını ziyaret etti. 1950 Suriyeli mültecinin ağırlandığı bu kampta hastane ve caminin yanı sıra bir de okul bulunuyor. Öğretmenler, hayatta kalabilmek için evlerini ve oyuncaklarını terk etmek zorunda kalan çocuklara geleceğe dair umut vermek istiyor: “ Burada gösterdiğimiz ilgi ve sevgi çocukların çizdiği resimlere çok iyi yansıyor. Sadece savaşı değil, buradaki etkinlikleri de çiziyorlar. Onlara güzel şeyler öğretmeye çalışıyoruz. Oyunları biraz farklı ama biz elimizden geldiğince en güzel oyunları oynatıyoruz.” Türk öğretmenleri eşliğinde eğitimlerine devam etmeye çalışan mülteci çocukların çizdikleri resimler yaşadıkları travmanın boyutlarını gözler önüne seriyor. Yaşları küçük olanlar beyaz kağıtlara hayal dünyalarını resmederken, yaşça daha büyük olanların resimlerinde yaşanılan şiddetin izlerini görmek mümkün.
(Euronews-Bora Bayraktar)
Son Güncelleme: Pazartesi, 19 Mart 2012 12:15
Gösterim: 1655