Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Dr. Ali Akdoğan / TÖDER Yönetim Kurulu Üyesi
Türkiye’de eğitim sistemi uzun yıllara dayalı bir tartışma alanıdır. Amaç bakımından iyileşme sağlayacağı düşünülerek gidilen değişiklikler yeni sorunlara sebep olmakta ve işin içinden çıkılmaz bir duruma dönüşmektedir. Bu durumun böyle olmasının sebeplerini anlamak için şimdiki Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un, 2007’de Eğitim Reformu Girişimi tarafından yayınlanan değerlendirme raporuna yazdığı sunuma bakmak ilginç olacaktır.
Ziya Selçuk bu yazıda 1997 yılında gerçekleştirilen Eğitim Reformunu kastederek, “söz konusu reformun gerçekleştirildiği günlerdeki politik, bürokratik, bilimsel tartışmaların yer aldığı medya içeriklerine ve bilimsel tartışmalara bakma gereksinimi hissettim. Yapılan tartışmaların ülkeye neler kazandırdığı ya da kaybettirdiğini düşünürken bazen umutsuzluk bazen tebessüm dolu dakikalar yaşadım. Temel Eğitim Reformu ya da Sekiz Yıllık Eğitim olarak adlandırılan süreçte ortaya konulan tartışma kültürünün ve sorun çözme yönteminin nasıl bir verimsizliği ürettiğini tekrar tekrar görmek aynı zamanda kaygı uyandırıcıydı. İşin kötüsü, aynı tartışma kültürünün ve sorun çözme yaklaşımının daha da katılaşarak günümüzde de devam ediyor olması, irrasyonel geleneğin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu” şeklinde bir yakınmada bulunuyor (ERG, 2007). Yine bu yazıda önemli bir tespitte bulunarak toplumsal yapıyla çok yoğun ilişkileri bulunan eğitim meselesinin, kavramsal çerçevesinin yüzeysel olarak ele alındığına dolayısıyla bu çerçeve ile ilgili herkesin farklı anlamlara sahip olmasının önemli bir zorluk yaratan durum olduğuna işaret etmektedir.
Aynı raporun bir başka yerinde ise Selçuk, “Doğal olarak, her siyasi görüş eğitim konusunda kendi bakış açısına sahiptir. Bunun yanı sıra, devletin kuruluş gayesinde somutlaşan ulusal bir bakış açısı mevcuttur. Son olarak, siyasal partilerin ve ulusal politikaların dışında, eğitimin doğası ve küresel dinamikler vardır. Eğitim politikaları oluşturulurken bu üç değişkenden hangisi ya da hangileri etkili olacaktır? Şüphesiz bu sorunun rasyonel akla uygun cevabı “hepsi” olacaktır. Fakat uygulamalara baktığımızda eğitim kavramı çok farklı biçimde kavramlaştırılabilmektedir. Bunlardan birkaçı; 1) Çağımızda eğitimin amacı dünya vatandaşı yetiştirmektir. 2) Eğitim, devletin koyduğu ilke ve kurallara sadık yurttaşlar yetiştirmektir. 3) Eğitim, milli ve manevi değerlerin kazandırılmasının en temel aracıdır. 4) Eğitim, bireyselleşme ve toplumsallaşma dengesini kazandırma yoludur. 5) Eğitim, bireyin potansiyel güçlerini açığa çıkarma sürecidir. Yukarıda sıralanan tanımlardan hangisinin kullanıldığına bağlı olarak yapılacak reformun içeriği ve yönü değişecektir. Bu tanımların hangisi seçilirse seçilsin, demografik değişimleri, demokrasiyi, yenileşmeyi, küresel değişimleri, sanayi politikalarını, bilimi ve teknolojiyi dikkate almayan eğitim anlayışları son derece kısır kalacaktır” demek suretiyle bugün içinde bulunduğumuz durumun sebeplerini ortaya koymaktadır (ERG, 2007).
Bu bağlamda eğitimin geniş manada ele alınması ve kavramsal çerçevesinin gerektirdiği tüm boyutları ile değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Bu yazıda iki önemli eğitim izleme kuruluşunun (Sabancı Üniversitesi’nin Eğitim Reformu Girişimi ve TED Üniversitesi TEDMEM) raporları esas alınarak eğitime bakılacaktır.
Geçmişten bugüne tam gün eğitime geçilmesi, okullar arası eşitsizliklerin azaltılması, özel eğitime ihtiyacı olan çocukların ve özel yetenekli çocukların eğitimi, okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması, mesleki ve teknik eğitimin niteliğinin geliştirilmesi gibi hedefler konuşuluyor olsa da, kaynakların bunu karşılamaya yetmediği görülmektedir.
Eğitim ve okul yönetiminde önemli sorunları vardır. Yöneticilerin atanması ve okul yöneticiliğinin profesyonel bir meslek gibi görülmemesi, liyakatı esas alan bir seçme ve görevlendirme sistemi oluşturulmasının önündeki engeller önemli sorunlardan biridir (TEDMEM, 2019)
Öğretmen yetiştirmenin gereksinimden fazla olması önemli bir sorun olarak karşımızdadır. Eğitim Fakültelerinde öğrenim gören öğrenci sayısı 220 bin civarında iken MEB’in ihtiyacı 90 bin civarındadır. Öğretmen atamaları için sınava girenlerin 420 bin civarındaki sayısına karşılık geçtiğimiz yıl MEB ancak 25 bin atama yapabilmiştir. Mevcut öğretmenlerin etkin ve verimli çalışmaları sağlanamadığı gibi ücretli öğretmen uygulaması başkaca bir sorun oluşturmaktadır (TEDMEM, 2019)
2018 (OECD) raporuna göre Türkiye’de 25-34 yaş aralığındaki genç yetişkinlerin yarıya yakını ortaöğretimden geçmemiştir. Aynı şekilde aynı yaş aralığındaki üniversite mezunlarının oranı ise son 10 yılda %32 civarındadır. Türkiye’deki üniversite eğitimi almış olanların işsizlik oranının %13, ortaöğretim düzeyinin altında olan yetişkinlerin işsizlik oranının ise %11,7 olması başkaca bir sorundur (TEDMEM, 2019).
Yaratıcı ve üretici bireyler nitelikli eğitim yoluyla sağlanabilir. Bu sebeple eğitimin niteliğini “temel becerileri kazandırabilme derecesi” ile ölçülmesi gerekir. İlkokulların 3. ve 4. sınıflarına devam eden, özel eğitim tanısı olmayan, önceki eğitim ve öğretim yılları içinde çeşitli nedenlerle Türkçe ve matematik dersi öğretim programlarında yer alan ve temel becerileri ve kazanımları yeterli düzeyde edinemeyen öğrencilerin yetiştirilmesi için geliştirilen İlkokullarda Yetiştirme Programı (İYEP), öğrencilerin bireysel öğrenme ihtiyaçlarının erken sınıflarda ortaya çıkarılması ve bu öğrencilere erken yaşlarda öğrenme desteği sağlanarak geride kalma risklerinin azaltılması adına önemli bir girişim olmasına karşın, öğrencilere yönelik destek yeterli değildir ve geliştirilen İlkokullarda Yetiştirme Programı bu işlevi görmede yeterli olamamaktadır (ERG, 2007).
Son yıllarda ortaöğretime yerleştirme sorunlarından ve yükseköğretime geçiş sınavına hazırlık amacıyla örgün öğretim kurumlarından ayrılmalardan kaynaklanan açık öğretim lisesi, zorunlu eğitim çağındaki öğrenciler için örgün eğitimin bir alternatifi olma özelliği kazanmıştır. İstisnai yani örgün eğitime erişimin mümkün olmaması durumunda kullanılacak bir seçenek olması özelliğini aşarak örgün eğitimin bir alternatifi haline gelmiştir (TEDMEM, 2019).
Proje okulların sayısındaki artış belli bir ölçüte dayanmadan katlanmıştır. Merkezi sınavla öğrenci kabul etmesi ve nispeten başarılı öğrencilerin bu okullara yerleştirilmesi, o okulların proje okulu olabilmeleri için yeterli değildir. 2018-2019 eğitim öğretim yılında sınavla öğrenci alacak Anadolu liseleri, Anadolu imam hatip liseleri ile Anadolu teknik programlarına öğrenci seçen mesleki ve teknik Anadolu liselerinin tamamı özel program ve proje uygulayan ortaöğretim kurumu olarak ilan edilmesi ile proje okulu sayısı 58’den 628’e yükselmiştir. Bu okulların hangi uygulamalar aracılığıyla ve hangi anlaşmalar çerçevesinde proje okulu niteliği taşıdığı belirsiz olduğu gibi ne ile sonuçlanacağı da ayrı bir tartışma konusudur (TEDMEM, 2019).
Millî Eğitim Bakanlığı 2018 Yılı İdare Faaliyet Raporu’na göre, mesleki ve teknik ortaöğretimde 20 gün ve üzeri devamsız öğrenci oranı %44’tür. 2018 yılında Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde mesleki eğitim merkezlerinde öğrenim görenlerin devamsızlıklarının takibine ve devamsızlık süresinin aşılması halinde alınacak tedbirlere ve uygulanacak yaptırımlara yönelik düzenlemeler yapılmıştır (TEDMEM, 2019).
Liselere Geçiş Sisteminde (LGS) meydana gelin değişmeler ciddi sorunlara yol açmıştır. 2005 yılında OKS kaldırılmış yerine 6, 7 ve 8. Sınıfların gireceği üç yılı kapsayan SBS sınavına geçilmiş, hemen ardından 2011 yılında tek sınavlı bir SBS geçilmek suretiyle o da kaldırılmış, bunu takip eden 2014 yılında OGES kapsamında TEOG sınavları getirilmiş nihayet bunu 2017 yılından beri tek sınavlı LGS ile devam edilmektedir. Öğrencilerin merkezi sınava gireceği, isteyenin de sınava girmeden kendisine sunulan, ikamet adresine yakın okullar arasından tercihte bulunabileceği bir yapıya dönüştürülen bu değişiklik güven sorunlarına yol açmıştır.
Bu konu TEDMEM’in raporunda “kontenjanı boş kalacak kadar tercih edilmeyen bir ortaöğretim kurumuna sınavla öğrenci almak, en iyimser değerlendirmede dahi, gerçekçi olmayan, gereksiz bir rekabet ortamı ve sınav odağı oluşturmak anlamına gelmektedir” diye eleştirilmektedir (TEDMEM, 2019).
Üniversiteye geçiş uygulamalarında gerçekleştirilen değişiklikler eski yıllardakini aşan bir özellik göstermeyerek, sınavların şekli ve yerleştirme puanlarının hesaplanması boyutunu aşmamıştır. 2018 yılında ilk kez uygulanan Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda (YKS) yer alan testlerin herhangi birinden Türkiye genelinde %50 başarı dahi yakalanamamıştır. İki aşamalı YKS’de bir lisans programı tercih edebilmek için katılımın gerekli olduğu ikinci aşama olan Alan Yeterlik Testi’ne (AYT) katılan öğrencilerin ortalama puanları matematikte 40 soruda 3,923; fizikte 14 soruda 0,467; kimyada 13 soruda 1,109; biyolojide 13 soruda 1,669’dur. Özellikle fen bilimleri alanında elde edilen bu sonuçlar bugüne kadar gerçekleştirilen yükseköğretime geçiş sınavlarında elde edilen en düşük ortalamalar olmuştur (TEDMEM, 2019).
15 yıldır öğrenciler, her iki kuruluşun raporlarına yansıyan ve yansımayan yanları ile eğitimin rayına oturtulamayan bu sistem görüntüsü içerisinde, başladıkları müfredat bir yana başladıkları sistemle bile okulu bitirememektedir.
Sonuçlardan anlaşılacağı üzere Türkiye'de eğitim sistemi, ilerleme kaydetmeye çalıştığı her noktada tökezlemektedir. İçi oyulan eski sistem yeni gibi sunulmakta, eğri ağaçtan düz gölge çıkmamaktadır. Sonuçta olarak ortaya çıkan sistem, kökü sağlam olmayan her şey gibi neredeyse her sene yıkılıp baştan kurulmaktadır.
BELKİ DE BURADAKİ EN İSTİKRARLI DURUM YUKARIDA GENİŞ BİR AÇIDAN ELE ALINAN SORUNLARIN ÖNEMLİ BİR KISMININ ARTI EĞİTİM DERGİSİNDE DÜZENLİ OLARAK ELE ALINARAK YAYINLANMIŞ OLMASIDIR. YAYIN HAYATINA BAŞLADIĞI GÜNDEN BU YANA İLGİYLE OKUDUĞUM, BİZLERE EĞİTİMDEKİ GÜNCEL KONU VE TARTIŞMALARI TAKİP ETME İMKANI SAĞLAYAN, YENİ BAKIŞ AÇILALRI VE FARKLI PERSPEKTİFLERDEN BAKMAMIZA İMKAN SAĞLAYAN ARTI EĞİTİM DERGİSİNE NİCE 15 YILLAR DİLİYORUM.
Kaynakça
ERG. (2007). Eğitim İzleme Raporu 2007. İstanbul: Sabancı Üniversitesi.
TEDMEM. (2019) canadianviagras.net. 2018-Egitim Değerlendirme Raporu. ANKARA: TED Üniversitesi.
ERG. (2019). Eğitim İzleme Raporu 2019. İstanbul: Sabancı Üniversitesi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Dr. Ali Akdoğan / TÖDER Yönetim Kurulu Üyesi
Türkiye’de eğitim sistemi uzun yıllara dayalı bir tartışma alanıdır. Amaç bakımından iyileşme sağlayacağı düşünülerek gidilen değişiklikler yeni sorunlara sebep olmakta ve işin içinden çıkılmaz bir duruma dönüşmektedir. Bu durumun böyle olmasının sebeplerini anlamak için şimdiki Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un, 2007’de Eğitim Reformu Girişimi tarafından yayınlanan değerlendirme raporuna yazdığı sunuma bakmak ilginç olacaktır.
Ziya Selçuk bu yazıda 1997 yılında gerçekleştirilen Eğitim Reformunu kastederek, “söz konusu reformun gerçekleştirildiği günlerdeki politik, bürokratik, bilimsel tartışmaların yer aldığı medya içeriklerine ve bilimsel tartışmalara bakma gereksinimi hissettim. Yapılan tartışmaların ülkeye neler kazandırdığı ya da kaybettirdiğini düşünürken bazen umutsuzluk bazen tebessüm dolu dakikalar yaşadım. Temel Eğitim Reformu ya da Sekiz Yıllık Eğitim olarak adlandırılan süreçte ortaya konulan tartışma kültürünün ve sorun çözme yönteminin nasıl bir verimsizliği ürettiğini tekrar tekrar görmek aynı zamanda kaygı uyandırıcıydı. İşin kötüsü, aynı tartışma kültürünün ve sorun çözme yaklaşımının daha da katılaşarak günümüzde de devam ediyor olması, irrasyonel geleneğin ne kadar güçlü olduğunu gösteriyordu” şeklinde bir yakınmada bulunuyor (ERG, 2007). Yine bu yazıda önemli bir tespitte bulunarak toplumsal yapıyla çok yoğun ilişkileri bulunan eğitim meselesinin, kavramsal çerçevesinin yüzeysel olarak ele alındığına dolayısıyla bu çerçeve ile ilgili herkesin farklı anlamlara sahip olmasının önemli bir zorluk yaratan durum olduğuna işaret etmektedir.
Aynı raporun bir başka yerinde ise Selçuk, “Doğal olarak, her siyasi görüş eğitim konusunda kendi bakış açısına sahiptir. Bunun yanı sıra, devletin kuruluş gayesinde somutlaşan ulusal bir bakış açısı mevcuttur. Son olarak, siyasal partilerin ve ulusal politikaların dışında, eğitimin doğası ve küresel dinamikler vardır. Eğitim politikaları oluşturulurken bu üç değişkenden hangisi ya da hangileri etkili olacaktır? Şüphesiz bu sorunun rasyonel akla uygun cevabı “hepsi” olacaktır. Fakat uygulamalara baktığımızda eğitim kavramı çok farklı biçimde kavramlaştırılabilmektedir. Bunlardan birkaçı; 1) Çağımızda eğitimin amacı dünya vatandaşı yetiştirmektir. 2) Eğitim, devletin koyduğu ilke ve kurallara sadık yurttaşlar yetiştirmektir. 3) Eğitim, milli ve manevi değerlerin kazandırılmasının en temel aracıdır. 4) Eğitim, bireyselleşme ve toplumsallaşma dengesini kazandırma yoludur. 5) Eğitim, bireyin potansiyel güçlerini açığa çıkarma sürecidir. Yukarıda sıralanan tanımlardan hangisinin kullanıldığına bağlı olarak yapılacak reformun içeriği ve yönü değişecektir. Bu tanımların hangisi seçilirse seçilsin, demografik değişimleri, demokrasiyi, yenileşmeyi, küresel değişimleri, sanayi politikalarını, bilimi ve teknolojiyi dikkate almayan eğitim anlayışları son derece kısır kalacaktır” demek suretiyle bugün içinde bulunduğumuz durumun sebeplerini ortaya koymaktadır (ERG, 2007).
Bu bağlamda eğitimin geniş manada ele alınması ve kavramsal çerçevesinin gerektirdiği tüm boyutları ile değerlendirilmesi gerektiği açıktır. Bu yazıda iki önemli eğitim izleme kuruluşunun (Sabancı Üniversitesi’nin Eğitim Reformu Girişimi ve TED Üniversitesi TEDMEM) raporları esas alınarak eğitime bakılacaktır.
Geçmişten bugüne tam gün eğitime geçilmesi, okullar arası eşitsizliklerin azaltılması, özel eğitime ihtiyacı olan çocukların ve özel yetenekli çocukların eğitimi, okul öncesi eğitimin yaygınlaştırılması, mesleki ve teknik eğitimin niteliğinin geliştirilmesi gibi hedefler konuşuluyor olsa da, kaynakların bunu karşılamaya yetmediği görülmektedir.
Eğitim ve okul yönetiminde önemli sorunları vardır. Yöneticilerin atanması ve okul yöneticiliğinin profesyonel bir meslek gibi görülmemesi, liyakatı esas alan bir seçme ve görevlendirme sistemi oluşturulmasının önündeki engeller önemli sorunlardan biridir (TEDMEM, 2019)
Öğretmen yetiştirmenin gereksinimden fazla olması önemli bir sorun olarak karşımızdadır. Eğitim Fakültelerinde öğrenim gören öğrenci sayısı 220 bin civarında iken MEB’in ihtiyacı 90 bin civarındadır. Öğretmen atamaları için sınava girenlerin 420 bin civarındaki sayısına karşılık geçtiğimiz yıl MEB ancak 25 bin atama yapabilmiştir. Mevcut öğretmenlerin etkin ve verimli çalışmaları sağlanamadığı gibi ücretli öğretmen uygulaması başkaca bir sorun oluşturmaktadır (TEDMEM, 2019)
2018 (OECD) raporuna göre Türkiye’de 25-34 yaş aralığındaki genç yetişkinlerin yarıya yakını ortaöğretimden geçmemiştir. Aynı şekilde aynı yaş aralığındaki üniversite mezunlarının oranı ise son 10 yılda %32 civarındadır. Türkiye’deki üniversite eğitimi almış olanların işsizlik oranının %13, ortaöğretim düzeyinin altında olan yetişkinlerin işsizlik oranının ise %11,7 olması başkaca bir sorundur (TEDMEM, 2019).
Yaratıcı ve üretici bireyler nitelikli eğitim yoluyla sağlanabilir. Bu sebeple eğitimin niteliğini “temel becerileri kazandırabilme derecesi” ile ölçülmesi gerekir. İlkokulların 3. ve 4. sınıflarına devam eden, özel eğitim tanısı olmayan, önceki eğitim ve öğretim yılları içinde çeşitli nedenlerle Türkçe ve matematik dersi öğretim programlarında yer alan ve temel becerileri ve kazanımları yeterli düzeyde edinemeyen öğrencilerin yetiştirilmesi için geliştirilen İlkokullarda Yetiştirme Programı (İYEP), öğrencilerin bireysel öğrenme ihtiyaçlarının erken sınıflarda ortaya çıkarılması ve bu öğrencilere erken yaşlarda öğrenme desteği sağlanarak geride kalma risklerinin azaltılması adına önemli bir girişim olmasına karşın, öğrencilere yönelik destek yeterli değildir ve geliştirilen İlkokullarda Yetiştirme Programı bu işlevi görmede yeterli olamamaktadır (ERG, 2007).
Son yıllarda ortaöğretime yerleştirme sorunlarından ve yükseköğretime geçiş sınavına hazırlık amacıyla örgün öğretim kurumlarından ayrılmalardan kaynaklanan açık öğretim lisesi, zorunlu eğitim çağındaki öğrenciler için örgün eğitimin bir alternatifi olma özelliği kazanmıştır. İstisnai yani örgün eğitime erişimin mümkün olmaması durumunda kullanılacak bir seçenek olması özelliğini aşarak örgün eğitimin bir alternatifi haline gelmiştir (TEDMEM, 2019).
Proje okulların sayısındaki artış belli bir ölçüte dayanmadan katlanmıştır. Merkezi sınavla öğrenci kabul etmesi ve nispeten başarılı öğrencilerin bu okullara yerleştirilmesi, o okulların proje okulu olabilmeleri için yeterli değildir. 2018-2019 eğitim öğretim yılında sınavla öğrenci alacak Anadolu liseleri, Anadolu imam hatip liseleri ile Anadolu teknik programlarına öğrenci seçen mesleki ve teknik Anadolu liselerinin tamamı özel program ve proje uygulayan ortaöğretim kurumu olarak ilan edilmesi ile proje okulu sayısı 58’den 628’e yükselmiştir. Bu okulların hangi uygulamalar aracılığıyla ve hangi anlaşmalar çerçevesinde proje okulu niteliği taşıdığı belirsiz olduğu gibi ne ile sonuçlanacağı da ayrı bir tartışma konusudur (TEDMEM, 2019).
Millî Eğitim Bakanlığı 2018 Yılı İdare Faaliyet Raporu’na göre, mesleki ve teknik ortaöğretimde 20 gün ve üzeri devamsız öğrenci oranı %44’tür. 2018 yılında Ortaöğretim Kurumları Yönetmeliği’nde mesleki eğitim merkezlerinde öğrenim görenlerin devamsızlıklarının takibine ve devamsızlık süresinin aşılması halinde alınacak tedbirlere ve uygulanacak yaptırımlara yönelik düzenlemeler yapılmıştır (TEDMEM, 2019).
Liselere Geçiş Sisteminde (LGS) meydana gelin değişmeler ciddi sorunlara yol açmıştır. 2005 yılında OKS kaldırılmış yerine 6, 7 ve 8. Sınıfların gireceği üç yılı kapsayan SBS sınavına geçilmiş, hemen ardından 2011 yılında tek sınavlı bir SBS geçilmek suretiyle o da kaldırılmış, bunu takip eden 2014 yılında OGES kapsamında TEOG sınavları getirilmiş nihayet bunu 2017 yılından beri tek sınavlı LGS ile devam edilmektedir. Öğrencilerin merkezi sınava gireceği, isteyenin de sınava girmeden kendisine sunulan, ikamet adresine yakın okullar arasından tercihte bulunabileceği bir yapıya dönüştürülen bu değişiklik güven sorunlarına yol açmıştır.
Bu konu TEDMEM’in raporunda “kontenjanı boş kalacak kadar tercih edilmeyen bir ortaöğretim kurumuna sınavla öğrenci almak, en iyimser değerlendirmede dahi, gerçekçi olmayan, gereksiz bir rekabet ortamı ve sınav odağı oluşturmak anlamına gelmektedir” diye eleştirilmektedir (TEDMEM, 2019).
Üniversiteye geçiş uygulamalarında gerçekleştirilen değişiklikler eski yıllardakini aşan bir özellik göstermeyerek, sınavların şekli ve yerleştirme puanlarının hesaplanması boyutunu aşmamıştır. 2018 yılında ilk kez uygulanan Yükseköğretim Kurumları Sınavı’nda (YKS) yer alan testlerin herhangi birinden Türkiye genelinde %50 başarı dahi yakalanamamıştır. İki aşamalı YKS’de bir lisans programı tercih edebilmek için katılımın gerekli olduğu ikinci aşama olan Alan Yeterlik Testi’ne (AYT) katılan öğrencilerin ortalama puanları matematikte 40 soruda 3,923; fizikte 14 soruda 0,467; kimyada 13 soruda 1,109; biyolojide 13 soruda 1,669’dur. Özellikle fen bilimleri alanında elde edilen bu sonuçlar bugüne kadar gerçekleştirilen yükseköğretime geçiş sınavlarında elde edilen en düşük ortalamalar olmuştur (TEDMEM, 2019).
15 yıldır öğrenciler, her iki kuruluşun raporlarına yansıyan ve yansımayan yanları ile eğitimin rayına oturtulamayan bu sistem görüntüsü içerisinde, başladıkları müfredat bir yana başladıkları sistemle bile okulu bitirememektedir.
Sonuçlardan anlaşılacağı üzere Türkiye'de eğitim sistemi, ilerleme kaydetmeye çalıştığı her noktada tökezlemektedir. İçi oyulan eski sistem yeni gibi sunulmakta, eğri ağaçtan düz gölge çıkmamaktadır. Sonuçta olarak ortaya çıkan sistem, kökü sağlam olmayan her şey gibi neredeyse her sene yıkılıp baştan kurulmaktadır.
BELKİ DE BURADAKİ EN İSTİKRARLI DURUM YUKARIDA GENİŞ BİR AÇIDAN ELE ALINAN SORUNLARIN ÖNEMLİ BİR KISMININ ARTI EĞİTİM DERGİSİNDE DÜZENLİ OLARAK ELE ALINARAK YAYINLANMIŞ OLMASIDIR. YAYIN HAYATINA BAŞLADIĞI GÜNDEN BU YANA İLGİYLE OKUDUĞUM, BİZLERE EĞİTİMDEKİ GÜNCEL KONU VE TARTIŞMALARI TAKİP ETME İMKANI SAĞLAYAN, YENİ BAKIŞ AÇILALRI VE FARKLI PERSPEKTİFLERDEN BAKMAMIZA İMKAN SAĞLAYAN ARTI EĞİTİM DERGİSİNE NİCE 15 YILLAR DİLİYORUM.
Kaynakça
ERG. (2007). Eğitim İzleme Raporu 2007. İstanbul: Sabancı Üniversitesi.
TEDMEM. (2019) canadianviagras.net. 2018-Egitim Değerlendirme Raporu. ANKARA: TED Üniversitesi.
ERG. (2019). Eğitim İzleme Raporu 2019. İstanbul: Sabancı Üniversitesi.
Son Güncelleme: Salı, 22 Ekim 2019 12:10
Gösterim: 11383
Dr. Sakin Öner - TEVDAK Genel Sekreteri
Okullarımızda ders dışı zamanlarda yapılacak etkinliklerin, öğrencilerin hayata hazırlanmaları, bireysel yetenek ve becerileri ile sanatsal zevklerini geliştirmeleri açısından büyük önemi vardır. Hatta bu etkinliklerin birçok öğrencinin hayatının ve kariyerinin belirlenmesinde büyük etkisi olduğu görülmüştür. Bu etkinliklerin kurumsallaşma, aidiyet duygusunu geliştirme ve kurumsal tanıtım yönlerinden de büyük yararı bulunmaktadır. Ayrıca bu etkinliklerde gösterilecek başarılar, hem öğrencilerimiz, hem de okullarımız açısından büyük bir farkındalık oluşturmakta ve tercih sebebi olmaktadır.
44 Yıllık eğitimcilik hayatımın 8 yılı Yüksek Öğretim Kurumlarında, 9 yılı Milli Eğitim İl Teşkilatında ve 27 yılı da 6 Lisede Edebiyat Öğretmeni ve Eğitim Yöneticisi olarak geçti. Meslek hayatım boyunca, ilkokul, ortaokul ve lise yıllarında görev aldığım yoğun sosyal etkinliklerden kazandığım deneyimin büyük katkısını gördüm. Bu nedenle, liselerimizin değerli yöneticilerine, öğretmenlerine ve okullarımıza büyük maddi ve manevi katkı sağlayan Eğitim Vakıflarımıza ve Mezunlar Derneklerimize yardımcı olmak üzere bu konudaki bilgi, görgü ve deneyimlerimi özet olarak paylaşmayı bir borç olarak görüyorum.
Okullarımızda ders dışı zamanlarda yapılacak etkinliklerle ilgili önerilerimi hazırlarken, kendi özgün uygulamalarımdan ve diğer kariyerli eğitim kurumlarındaki örneklerden yararlandım.
1.OKULLARIN BELİRLİ VE GELENEKSEL GÜNLERİ
a. Mezunların Geleneksel Buluşma Günleri
Özellikle tarihi okulların çoğunun “Pilav, Börek, Boza ve Aşure Günü” gibi değişik isimlerde mezunlarının bir araya geldiği geleneksel günleri vardır. Bu günlerin yapılma amacı; mezunların okulları ile ilişkilerini ve ilgilerini devam ettirmek, okul sevgilerini canlı tutmak, camianın birlik, beraberlik ve dayanışma ruhunu güçlendirmektir. Bu törenlerin bazılarında 25, 40, 50 ve 60 yıllık mezunlara anı plaketleri verilmektedir. Bu da mezunların okullarına ilgilerinin devamlılığını sağlamaktadır.
b.Rozet Takma Töreni
Bu törenin ilk örneğini 1993 yılında Vefa Lisesinde uyguladım. Çok beğenilen bu tören bugün birçok lisede uygulanmaktadır. Vefa Lisesi’nde 26 yıldır uygulanan bu törenin adı, VEFA’YA HOŞ GELDİNİZ (Rozet Takma Töreni)’dir. Okula yeni kayıt olan öğrenciler, öğretmenler, veliler ve mezunların ortaklaşa gerçekleştirdikleri bu tören, öğretim yılının üçüncü haftasındaki Çarşamba günü öğleden sonra yapılmaktadır. Törenin amacı, okula yeni kayıt olan öğrencilere ve velilere kurumu tanıtmak ve benimsetmek, onlara kuruma aidiyet duygusu kazandırmaktır. Törende, okul yöneticileri okulun tarihi, amaçları, hedefleri, ilkeleri, işleyişi ve uyulması gereken kurallar; Yabancı Diller Bölüm Başkanı yabancı dil öğretimi hakkında bilgi verdikten sonra yeni kaydolan öğrenciler adına (En Genç Vefalı) duygularını ifade eden bir konuşma yaptıktan sonra tüm öğrenciler tarafından “Vefalılık Andı” içilmektedir. Öğrenciler sınıf sınıf sahnedeki platformda yerlerini aldıktan sonra protokol, öğretmenler ve mezunlar tarafından yakalarına Vefa rozeti takılmaktadır.
c.Mezuniyet Törenleri
Okul Müdürlüğü ve Okul Aile Birliği tarafından düzenlenen bu tören, ders yılının sona erdiği günü takip eden haftalar içinde belirli bir günde yapılır. Bu törene o yıl mezun olan öğrenciler, velileri, öğretmenler, Eğitim Vakfı ve Mezunlar Derneği yöneticileri ve mezunlar katılırlar. Törende Okul Müdürü, Son Sınıfların Müdür Yardımcısı, Okul Birincisi, camia kuruluşlarının temsilcileri ve protokoldan katılanlar duygularını ifade ederler. İlk üç dereceye giren mezunlar kuruluşlarca ödüllendirilir. Daha sonra Okul Birincisi yaş kütüğüne plaket çakar ve okul flamasını törenle Lise 2. sınıf birincisine teslim eder. Mezunlar keplerini attıktan sonra, Okul Aile Birliğince mezunlara ve konuklara ikramda bulunulur.
d.Okul Ormanına Fidan Dikimi Şenliği
Bu etkinliğin yapılabilmesi için okula tahsis edilmiş bir orman alanının bulunması gerekir. Bunun için okul yönetiminin Orman Bölge Müdürlüğüne öğrencilerde doğayı koruma duygusunu geliştirmek ve çevre bilincini geliştirmek amacıyla okul adına bir orman alanı tahsis edilmesi istenecektir. Bu konuda Vakıf veya Mezunlar Derneği de girişimde bulunabilir. Orman alanı tahsisinden sonra her yıl fidan dikim mevsiminde buraya öğrencilerle birlikte fidan dikim şenliği düzenlenir.
Bu konuda yine Vefa Lisesi örneğini vermek istiyorum. İstanbul - Kâğıthanede’ ki Alibey Barajı gölü havzasında DSİ tarafından 1974 yılında Mezunlar Derneğinin talebiyle tahsis edilen Vefa Ormanı'na her yıl Nisan ayının ikinci Pazar günü Mezunlar Derneğinin organizasyonuyla Fidan Dikim Şenliği yapılır. Katılımcılar okul bahçesinde toplandıktan sonra araçlarla Vefa Ormanı'na giderler. Vefalılar Derneği, temin ettiği fidanların dikimini sağladıktan sonra katılımcılara ikramda bulunur. Etkinlik bu aşamada bir pikniğe ve bir şenliğe dönüşür.
e.Kültür ve Sanat Şenliği / Kültür ve Sanat Haftası
Her öğretim yılı sonunda sosyal etkinlik kulüplerinin veya özel kurulacak Şenlik Komitesi’nin etkinli olarak Kültür ve Sanat Şenliği/Kültür ve Sanat Haftası yapılır. Bu etkinliğin amacı, öğrencilerin entelektüel boyutunu, kültür ve sanata verdiği değeri ortaya koymak, öğretim yılının yorgunluğunu bahar coşkusu ile gidermektir. İki veya üç gün süren etkinlik çerçevesinde gençlik konserleri, söyleşiler, paneller, şiir, tiyatro ve müzik etkinlikleri gerçekleştirilir, sergiler açılır.
Bu etkinlik çerçevesinde Şenlik Komitesi’nce Kültür ve Sanat Ödülleri Dağıtım Töreni de yapılabilir. Komite, tüm okul öğrencilerine uyguladığı anketle o yıl sinema, müzik, tiyatro, edebiyat ve medya alanında başarılı olan eser ve isimleri belirler. Bu eserler ve isimler, yapılan bir törenle ödüllendirilir. Bu törenin, medyatik yönü ağır bastığından okul tanıtımında önemli bir katkısı vardır. Bu bağlamda Vefa Lisesi’nde 15 yıldır başarıyla uygulanmakta olan Kemal Sunal Kültür ve Sanat Ödülleri Dağıtım Töreni’ni örnek gösterebiliriz.
2.DİĞER ETKİNLİKLER
a.Okul Müzesi Oluşturulması
Müzeler, toplumların, kurumların ve kişilerin geçmişine ışık tutan en önemli mekanlardır. Toplumsal hafızayı muhafaza eden en önemli kültür kurumlarıdır. Bunun için okulların görünür mekanlarında veya uygun bir yerinde mutlaka Okul Müzesinin kurulmasında yarar vardır. Bu müzelerin kurumsallaşma ve aidiyet oluşması yönlerinden de önemi büyüktür.
Okul müzesinde; geçmiş dönemlere ait ders kitapları, eğitim araçları, laboratuar malzemeleri, eğitim belgeleri, okul müdürleri, ünlü öğretmenlerin,mezunların ve başarılı öğrencilerin resimleri, okul yıllıkları, dergileri, başarı belgeleri, okulun kazandığı kupalar ve şiltlere yer verilebilir. Okul mezunları ile okulda görev yapan öğretmenlerin kitapları da müzede sergilenebilir.
b.Okul Marşı Yazılması
Tarihi kurumların çoğunda okul marşları okunmaktadır. Bu, öğrencilerde kurumsal aidiyeti güçlendiren bir olgudur. Eğer okul marşı yoksa, yazılması için bir yarışma düzenlenebilir.
c. Okul Rozeti Yaptırılması
Okul rozetinin de okulun tanıtımı, aidiyet duygusunun geliştirilmesi ve kurumsal kültürün oluşmasında önemli rolü vardır. Okul rozeti bulunmayan okulların da oluşturulması için gerekli çalışmayı yapmaları gerekir.
ç. Yaş Kütüğü Oluşturulması
Öğretim yılı sonunda düzenlenen mezuniyet törenlerinde Okul Birincisi’ninplaket çakacağı bir yaş kütüğünün de, yoksa temin edilmesinde yarar bulunmaktadır. Bu da kurumsal hafızayı yansıtan önemli bir öğedir.
d. Şeref/Onur Defteri
Okulun özel günlerine veya önemli törenlerine katılan protokol kişilerinin, ünlü mezunların, emekli öğretmenlerin duygu ve izlenimlerini yazacağı birŞeref/Onur Defteri bulundurulmalıdır.
e. Üniversite-Lise İşbirliği
Her ilimizde en az bir üniversite bulunmaktadır. Okulların eğitim kalitelerini yükseltmek için mutlaka üniversitelerle, özellikle Eğitim, Edebiyat ve Fen Fakülteleri ile işbirliği yapılması gerekmektedir.
f. Üniversite Ziyaretleri
Öğrencilerin mezuniyetten sonra daha bilinçli tercih yapabilmeleri için kendi illeri dışında bulunan üniversitelere randevu alarak ziyaret etmelerinde büyük yararlar bulunmaktadır. Bu konuda görev, okulların Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Servislerine düşmektedir. Ayrıca bu geziler o illerdeki müzelerin ve tarihi mekanların ziyareti ile bir kültür gezisine dönüştürülebilir.
g.Kariyer Günleri
Öğrencilerin ilgi duyduğu meslekler veya branşlar hakkında bilgilenmeleri için okullarda Kariyer Günleri düzenlenmedir. Bu konuda üniversitelerle işbirliği yapılabilir veya mesleğinde başarılı mezunlar veya uzman kişilerle öğrenciler bir konferans veya söyleşi ortamında bir araya getirilebilir.
h. Mentorluk Çalışmaları
Mentorluk, deneyimli ve konusunda uzman bir kişinin (mentor) bilgi ve deneyimini, diğer bir kişiye (mentee-protege) aktardığı ve ona örnek olduğu, öğrenme ve gelişim ilişkisidir. Bazı tarihi liselerimizde bu çalışmalar Mezunlar Derneklerince organize edilmekte ve bu konuda mentor olarak mezunlardan yararlanılmaktadır. Okulun son sınıf öğrencileri ilgi duydukları mesleklerde öğretim yılı boyunca mentor mezunlardan bilgi almaktadırlar. Bir mentor, bir veya birkaç öğrencinin eğitimini üstlenmektedir. Bu konuda İstanbul Erkek Liseliler Derneği’nden (ielder) bilgi alınabilir.
i. Önemli Gün ve Ünlü Kişileri Anma Etkinlikleri
Kurum kültürünün canlı tutulması, aidiyet duygusunun geliştirilmesi ve kurumun tanıtılması yönünden okul ve toplum için önemli günlerin ve okulun kurucusu, ünlü mezunları ve lider şahsiyetlerin doğum veya ölüm günleri vesilesiyle anma etkinlikleri düzenlenmesinde yarar bulunmaktadır. Bunun için Yıllık Etkinlik Takvimi hazırlanmalıdır.
3.ÖĞRENCİ ETKİNLİK KULÜPLERİ
Okullarda yapılan etkinliklerin çoğu Öğrenci Etkinlik Kulüpleri vasıtasıyla yürütülmektedir. Bu kulüpler,Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği’ne göre kurulmakta ve çalışmalarını yürütmektedir. Her okul, kendi imkan ve ihtiyaçlarına göre Etkinlik Kulüpleri kurmaktadır. Bu konuda bir fikir vermek amacıyla okullarda kurulabilecek Etkinlik Kulüplerinin isimlerini konularına göre üç bölüm içinde vereceğim. Burada önemli olan her öğrencinin en az bir kulüpte yer almasını sağlamak ve her kulübün başına yetkin bir Danışman Öğretmen veya Usta Öğreticiyi görevlendirmektir.
A.SOSYAL, KÜLTÜREL VE SANATSAL ETKİNLİK KULÜPLERİ
Edebiyat Kulübü, Tiyatro Kulübü, Şiir Kulübü, Münazara Kulübü, Sosyal Bilimler Kulübü, Felsefe ve Davranış Bilimleri Kulübü, Demokrasi ve İnsan Hakları Kulübü, Atatürkçü Düşünce Kulübü, Ekoloji ve Hayvanları Koruma Kulübü, Sosyal Sorumluluk Kulübü, Tarih/Sanat Tarihi Kulübü, Coğrafya/Gezi Kulübü, Birleşmiş Milletler Modeli (Mun) Kulübü, İngilizce Konuşma Kulübü, Ekonomi ve Girişimcilik Kulübü, Turizm Gezi ve İnceleme Kulübü, Folklor ve Dans Kulübü, Müzik Kulübü, Plastik Sanatlar Kulübü, Resim ve Fotoğrafçılık Kulübü, Yayın, İletişim Kulübü, Kütüphanecilik Kulübü, Kızılay-Yeşilay Kulübü, Sivil Savunma Kulüb
B.FEN, BİLİM VE TEKNOLOJİ ETKİNLİK KULÜPLERİ
Fen, Proje ve Bilim Kulübü, İnovasyon Kulübü, Robotik Kulübü, Satranç/Akıl Oyunları Kulübü, Proje ve Tasarım Kulübü, Matematik Kulübü, Fizik Kulübü, Kimya Kulübü, Biyoloji Kulüb
C.SPORTİF ETKİNLİK KULÜPLERİ
Spor Kulübü, Doğa Sporları Kulübü, İzcilik Kulübü, Bisiklet Kulübü, Basketbol Kulübü, Voleybol Kulübü, Masa Tenisi Kulübü
4.2020 YILINA DAİR ÖZEL NOT
Bilindiği gibi 2020 yılı milli egemenliğin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulduğu 23 Nisan 1920 tarihinin 100. yıldönümüdür. Kurtuluş Savaşı’nı da yöneten bu meclisin kuruluşunun 100. yılının okullarımızda çok kapsamlı bir şekilde kutlanması gerekmektedir. Egemenlik ve bağımsızlık kavramlarının bu etkinliklerde öne çıkarılması gerekmektedir. Bu etkinlikler çerçevesinde Şiir ve Kompozisyon Yarışmaları, Resim Yarışmaları, Konferans, Açık Oturum, Söyleşi, Şiir ve Müzik Dinletileri, Resim ve Fotoğraf Sergileri, Kitap Sergileri düzenlenebilir. Ayrıca Ankara’daki 1., 2. ve 3. TBMM binalarına ve Anıtkabir’e geziler düzenlenebilir.
Bu önerilerimin, eğitim yöneticileri ve öğretmenlerimize 2019-2020 öğretim yılından itibaren yapacakları çalışmalarda yararlı olmasını diler, eğitim camiası olarak başarılı bir öğretim yılı geçirmemizi temenni ederim.
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Dr. Sakin Öner - TEVDAK Genel Sekreteri
Okullarımızda ders dışı zamanlarda yapılacak etkinliklerin, öğrencilerin hayata hazırlanmaları, bireysel yetenek ve becerileri ile sanatsal zevklerini geliştirmeleri açısından büyük önemi vardır. Hatta bu etkinliklerin birçok öğrencinin hayatının ve kariyerinin belirlenmesinde büyük etkisi olduğu görülmüştür. Bu etkinliklerin kurumsallaşma, aidiyet duygusunu geliştirme ve kurumsal tanıtım yönlerinden de büyük yararı bulunmaktadır. Ayrıca bu etkinliklerde gösterilecek başarılar, hem öğrencilerimiz, hem de okullarımız açısından büyük bir farkındalık oluşturmakta ve tercih sebebi olmaktadır.
44 Yıllık eğitimcilik hayatımın 8 yılı Yüksek Öğretim Kurumlarında, 9 yılı Milli Eğitim İl Teşkilatında ve 27 yılı da 6 Lisede Edebiyat Öğretmeni ve Eğitim Yöneticisi olarak geçti. Meslek hayatım boyunca, ilkokul, ortaokul ve lise yıllarında görev aldığım yoğun sosyal etkinliklerden kazandığım deneyimin büyük katkısını gördüm. Bu nedenle, liselerimizin değerli yöneticilerine, öğretmenlerine ve okullarımıza büyük maddi ve manevi katkı sağlayan Eğitim Vakıflarımıza ve Mezunlar Derneklerimize yardımcı olmak üzere bu konudaki bilgi, görgü ve deneyimlerimi özet olarak paylaşmayı bir borç olarak görüyorum.
Okullarımızda ders dışı zamanlarda yapılacak etkinliklerle ilgili önerilerimi hazırlarken, kendi özgün uygulamalarımdan ve diğer kariyerli eğitim kurumlarındaki örneklerden yararlandım.
1.OKULLARIN BELİRLİ VE GELENEKSEL GÜNLERİ
a. Mezunların Geleneksel Buluşma Günleri
Özellikle tarihi okulların çoğunun “Pilav, Börek, Boza ve Aşure Günü” gibi değişik isimlerde mezunlarının bir araya geldiği geleneksel günleri vardır. Bu günlerin yapılma amacı; mezunların okulları ile ilişkilerini ve ilgilerini devam ettirmek, okul sevgilerini canlı tutmak, camianın birlik, beraberlik ve dayanışma ruhunu güçlendirmektir. Bu törenlerin bazılarında 25, 40, 50 ve 60 yıllık mezunlara anı plaketleri verilmektedir. Bu da mezunların okullarına ilgilerinin devamlılığını sağlamaktadır.
b.Rozet Takma Töreni
Bu törenin ilk örneğini 1993 yılında Vefa Lisesinde uyguladım. Çok beğenilen bu tören bugün birçok lisede uygulanmaktadır. Vefa Lisesi’nde 26 yıldır uygulanan bu törenin adı, VEFA’YA HOŞ GELDİNİZ (Rozet Takma Töreni)’dir. Okula yeni kayıt olan öğrenciler, öğretmenler, veliler ve mezunların ortaklaşa gerçekleştirdikleri bu tören, öğretim yılının üçüncü haftasındaki Çarşamba günü öğleden sonra yapılmaktadır. Törenin amacı, okula yeni kayıt olan öğrencilere ve velilere kurumu tanıtmak ve benimsetmek, onlara kuruma aidiyet duygusu kazandırmaktır. Törende, okul yöneticileri okulun tarihi, amaçları, hedefleri, ilkeleri, işleyişi ve uyulması gereken kurallar; Yabancı Diller Bölüm Başkanı yabancı dil öğretimi hakkında bilgi verdikten sonra yeni kaydolan öğrenciler adına (En Genç Vefalı) duygularını ifade eden bir konuşma yaptıktan sonra tüm öğrenciler tarafından “Vefalılık Andı” içilmektedir. Öğrenciler sınıf sınıf sahnedeki platformda yerlerini aldıktan sonra protokol, öğretmenler ve mezunlar tarafından yakalarına Vefa rozeti takılmaktadır.
c.Mezuniyet Törenleri
Okul Müdürlüğü ve Okul Aile Birliği tarafından düzenlenen bu tören, ders yılının sona erdiği günü takip eden haftalar içinde belirli bir günde yapılır. Bu törene o yıl mezun olan öğrenciler, velileri, öğretmenler, Eğitim Vakfı ve Mezunlar Derneği yöneticileri ve mezunlar katılırlar. Törende Okul Müdürü, Son Sınıfların Müdür Yardımcısı, Okul Birincisi, camia kuruluşlarının temsilcileri ve protokoldan katılanlar duygularını ifade ederler. İlk üç dereceye giren mezunlar kuruluşlarca ödüllendirilir. Daha sonra Okul Birincisi yaş kütüğüne plaket çakar ve okul flamasını törenle Lise 2. sınıf birincisine teslim eder. Mezunlar keplerini attıktan sonra, Okul Aile Birliğince mezunlara ve konuklara ikramda bulunulur.
d.Okul Ormanına Fidan Dikimi Şenliği
Bu etkinliğin yapılabilmesi için okula tahsis edilmiş bir orman alanının bulunması gerekir. Bunun için okul yönetiminin Orman Bölge Müdürlüğüne öğrencilerde doğayı koruma duygusunu geliştirmek ve çevre bilincini geliştirmek amacıyla okul adına bir orman alanı tahsis edilmesi istenecektir. Bu konuda Vakıf veya Mezunlar Derneği de girişimde bulunabilir. Orman alanı tahsisinden sonra her yıl fidan dikim mevsiminde buraya öğrencilerle birlikte fidan dikim şenliği düzenlenir.
Bu konuda yine Vefa Lisesi örneğini vermek istiyorum. İstanbul - Kâğıthanede’ ki Alibey Barajı gölü havzasında DSİ tarafından 1974 yılında Mezunlar Derneğinin talebiyle tahsis edilen Vefa Ormanı'na her yıl Nisan ayının ikinci Pazar günü Mezunlar Derneğinin organizasyonuyla Fidan Dikim Şenliği yapılır. Katılımcılar okul bahçesinde toplandıktan sonra araçlarla Vefa Ormanı'na giderler. Vefalılar Derneği, temin ettiği fidanların dikimini sağladıktan sonra katılımcılara ikramda bulunur. Etkinlik bu aşamada bir pikniğe ve bir şenliğe dönüşür.
e.Kültür ve Sanat Şenliği / Kültür ve Sanat Haftası
Her öğretim yılı sonunda sosyal etkinlik kulüplerinin veya özel kurulacak Şenlik Komitesi’nin etkinli olarak Kültür ve Sanat Şenliği/Kültür ve Sanat Haftası yapılır. Bu etkinliğin amacı, öğrencilerin entelektüel boyutunu, kültür ve sanata verdiği değeri ortaya koymak, öğretim yılının yorgunluğunu bahar coşkusu ile gidermektir. İki veya üç gün süren etkinlik çerçevesinde gençlik konserleri, söyleşiler, paneller, şiir, tiyatro ve müzik etkinlikleri gerçekleştirilir, sergiler açılır.
Bu etkinlik çerçevesinde Şenlik Komitesi’nce Kültür ve Sanat Ödülleri Dağıtım Töreni de yapılabilir. Komite, tüm okul öğrencilerine uyguladığı anketle o yıl sinema, müzik, tiyatro, edebiyat ve medya alanında başarılı olan eser ve isimleri belirler. Bu eserler ve isimler, yapılan bir törenle ödüllendirilir. Bu törenin, medyatik yönü ağır bastığından okul tanıtımında önemli bir katkısı vardır. Bu bağlamda Vefa Lisesi’nde 15 yıldır başarıyla uygulanmakta olan Kemal Sunal Kültür ve Sanat Ödülleri Dağıtım Töreni’ni örnek gösterebiliriz.
2.DİĞER ETKİNLİKLER
a.Okul Müzesi Oluşturulması
Müzeler, toplumların, kurumların ve kişilerin geçmişine ışık tutan en önemli mekanlardır. Toplumsal hafızayı muhafaza eden en önemli kültür kurumlarıdır. Bunun için okulların görünür mekanlarında veya uygun bir yerinde mutlaka Okul Müzesinin kurulmasında yarar vardır. Bu müzelerin kurumsallaşma ve aidiyet oluşması yönlerinden de önemi büyüktür.
Okul müzesinde; geçmiş dönemlere ait ders kitapları, eğitim araçları, laboratuar malzemeleri, eğitim belgeleri, okul müdürleri, ünlü öğretmenlerin,mezunların ve başarılı öğrencilerin resimleri, okul yıllıkları, dergileri, başarı belgeleri, okulun kazandığı kupalar ve şiltlere yer verilebilir. Okul mezunları ile okulda görev yapan öğretmenlerin kitapları da müzede sergilenebilir.
b.Okul Marşı Yazılması
Tarihi kurumların çoğunda okul marşları okunmaktadır. Bu, öğrencilerde kurumsal aidiyeti güçlendiren bir olgudur. Eğer okul marşı yoksa, yazılması için bir yarışma düzenlenebilir.
c. Okul Rozeti Yaptırılması
Okul rozetinin de okulun tanıtımı, aidiyet duygusunun geliştirilmesi ve kurumsal kültürün oluşmasında önemli rolü vardır. Okul rozeti bulunmayan okulların da oluşturulması için gerekli çalışmayı yapmaları gerekir.
ç. Yaş Kütüğü Oluşturulması
Öğretim yılı sonunda düzenlenen mezuniyet törenlerinde Okul Birincisi’ninplaket çakacağı bir yaş kütüğünün de, yoksa temin edilmesinde yarar bulunmaktadır. Bu da kurumsal hafızayı yansıtan önemli bir öğedir.
d. Şeref/Onur Defteri
Okulun özel günlerine veya önemli törenlerine katılan protokol kişilerinin, ünlü mezunların, emekli öğretmenlerin duygu ve izlenimlerini yazacağı birŞeref/Onur Defteri bulundurulmalıdır.
e. Üniversite-Lise İşbirliği
Her ilimizde en az bir üniversite bulunmaktadır. Okulların eğitim kalitelerini yükseltmek için mutlaka üniversitelerle, özellikle Eğitim, Edebiyat ve Fen Fakülteleri ile işbirliği yapılması gerekmektedir.
f. Üniversite Ziyaretleri
Öğrencilerin mezuniyetten sonra daha bilinçli tercih yapabilmeleri için kendi illeri dışında bulunan üniversitelere randevu alarak ziyaret etmelerinde büyük yararlar bulunmaktadır. Bu konuda görev, okulların Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik Servislerine düşmektedir. Ayrıca bu geziler o illerdeki müzelerin ve tarihi mekanların ziyareti ile bir kültür gezisine dönüştürülebilir.
g.Kariyer Günleri
Öğrencilerin ilgi duyduğu meslekler veya branşlar hakkında bilgilenmeleri için okullarda Kariyer Günleri düzenlenmedir. Bu konuda üniversitelerle işbirliği yapılabilir veya mesleğinde başarılı mezunlar veya uzman kişilerle öğrenciler bir konferans veya söyleşi ortamında bir araya getirilebilir.
h. Mentorluk Çalışmaları
Mentorluk, deneyimli ve konusunda uzman bir kişinin (mentor) bilgi ve deneyimini, diğer bir kişiye (mentee-protege) aktardığı ve ona örnek olduğu, öğrenme ve gelişim ilişkisidir. Bazı tarihi liselerimizde bu çalışmalar Mezunlar Derneklerince organize edilmekte ve bu konuda mentor olarak mezunlardan yararlanılmaktadır. Okulun son sınıf öğrencileri ilgi duydukları mesleklerde öğretim yılı boyunca mentor mezunlardan bilgi almaktadırlar. Bir mentor, bir veya birkaç öğrencinin eğitimini üstlenmektedir. Bu konuda İstanbul Erkek Liseliler Derneği’nden (ielder) bilgi alınabilir.
i. Önemli Gün ve Ünlü Kişileri Anma Etkinlikleri
Kurum kültürünün canlı tutulması, aidiyet duygusunun geliştirilmesi ve kurumun tanıtılması yönünden okul ve toplum için önemli günlerin ve okulun kurucusu, ünlü mezunları ve lider şahsiyetlerin doğum veya ölüm günleri vesilesiyle anma etkinlikleri düzenlenmesinde yarar bulunmaktadır. Bunun için Yıllık Etkinlik Takvimi hazırlanmalıdır.
3.ÖĞRENCİ ETKİNLİK KULÜPLERİ
Okullarda yapılan etkinliklerin çoğu Öğrenci Etkinlik Kulüpleri vasıtasıyla yürütülmektedir. Bu kulüpler,Millî Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği’ne göre kurulmakta ve çalışmalarını yürütmektedir. Her okul, kendi imkan ve ihtiyaçlarına göre Etkinlik Kulüpleri kurmaktadır. Bu konuda bir fikir vermek amacıyla okullarda kurulabilecek Etkinlik Kulüplerinin isimlerini konularına göre üç bölüm içinde vereceğim. Burada önemli olan her öğrencinin en az bir kulüpte yer almasını sağlamak ve her kulübün başına yetkin bir Danışman Öğretmen veya Usta Öğreticiyi görevlendirmektir.
A.SOSYAL, KÜLTÜREL VE SANATSAL ETKİNLİK KULÜPLERİ
Edebiyat Kulübü, Tiyatro Kulübü, Şiir Kulübü, Münazara Kulübü, Sosyal Bilimler Kulübü, Felsefe ve Davranış Bilimleri Kulübü, Demokrasi ve İnsan Hakları Kulübü, Atatürkçü Düşünce Kulübü, Ekoloji ve Hayvanları Koruma Kulübü, Sosyal Sorumluluk Kulübü, Tarih/Sanat Tarihi Kulübü, Coğrafya/Gezi Kulübü, Birleşmiş Milletler Modeli (Mun) Kulübü, İngilizce Konuşma Kulübü, Ekonomi ve Girişimcilik Kulübü, Turizm Gezi ve İnceleme Kulübü, Folklor ve Dans Kulübü, Müzik Kulübü, Plastik Sanatlar Kulübü, Resim ve Fotoğrafçılık Kulübü, Yayın, İletişim Kulübü, Kütüphanecilik Kulübü, Kızılay-Yeşilay Kulübü, Sivil Savunma Kulüb
B.FEN, BİLİM VE TEKNOLOJİ ETKİNLİK KULÜPLERİ
Fen, Proje ve Bilim Kulübü, İnovasyon Kulübü, Robotik Kulübü, Satranç/Akıl Oyunları Kulübü, Proje ve Tasarım Kulübü, Matematik Kulübü, Fizik Kulübü, Kimya Kulübü, Biyoloji Kulüb
C.SPORTİF ETKİNLİK KULÜPLERİ
Spor Kulübü, Doğa Sporları Kulübü, İzcilik Kulübü, Bisiklet Kulübü, Basketbol Kulübü, Voleybol Kulübü, Masa Tenisi Kulübü
4.2020 YILINA DAİR ÖZEL NOT
Bilindiği gibi 2020 yılı milli egemenliğin tecelli ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulduğu 23 Nisan 1920 tarihinin 100. yıldönümüdür. Kurtuluş Savaşı’nı da yöneten bu meclisin kuruluşunun 100. yılının okullarımızda çok kapsamlı bir şekilde kutlanması gerekmektedir. Egemenlik ve bağımsızlık kavramlarının bu etkinliklerde öne çıkarılması gerekmektedir. Bu etkinlikler çerçevesinde Şiir ve Kompozisyon Yarışmaları, Resim Yarışmaları, Konferans, Açık Oturum, Söyleşi, Şiir ve Müzik Dinletileri, Resim ve Fotoğraf Sergileri, Kitap Sergileri düzenlenebilir. Ayrıca Ankara’daki 1., 2. ve 3. TBMM binalarına ve Anıtkabir’e geziler düzenlenebilir.
Bu önerilerimin, eğitim yöneticileri ve öğretmenlerimize 2019-2020 öğretim yılından itibaren yapacakları çalışmalarda yararlı olmasını diler, eğitim camiası olarak başarılı bir öğretim yılı geçirmemizi temenni ederim.
Son Güncelleme: Salı, 24 Eylül 2019 15:24
Gösterim: 12536
Alpaslan Dartan / Terakki Vakfı Okulları/Yönetici., PDR Uzmanı., Eğitim Danışmanı / Eğitim Gazetecileri Derneği YK üyesi, PDR İst. Şb. Bşk. (2012-2017)
Öğrenciler için 2018-2019 eğitim öğretim yılı sınav maratonu hem ortaokul hem de lisede okuyan son sınıf öğrencileri için tamamlandı. Şu aralar Ortaokul öğrencilerinin tercih dönemi bitmek üzere ve MEB tarafından 22 Temmuzda yerleştirme sonuçları açıklanacak. Lise son sınıfta okuyan ve daha önce mezuna kalmış adaylar için ise TYT ve AYT sınavları 15-16 Haziran tarihlerinde gerçekleştirildi.
ÖSYM tarafından açıklanan takvime göre YKS sonuçları 18 Temmuz 2019 da açıklanacak. Eğer uzatılmaz ise 23-29 Temmuz 2019 tarihleri arasında da tercih işlemleri tamamlanacak. Son iki yıldır arka arkaya iki gün olarak gerçekleştirilen TYT ve AYT sınavları içerik, tür ve kapsamı nedeniyle adayların kimyasını biraz bozsa da çabuk öğrenme ve uyum sağlama yeteneğimiz sayesinde problem yaşanmadan tamamlandı.
Ayrıca ÖSYM sınavda hatalı sorulara ilişkin uzun zamandan beri ilk kez hızlı bir refleks vererek tartışmalara yer vermeden süreci yönetmesini bildi. Bununla da kalmadı kısa sürede de 2019 Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzunu yayınlandı. Önceki yıllara göre tercih ve yerleştirme işlemlerini epey öne çekerek Üniversitelerde yeni eğitim ve öğretim yılını Eylül ayı içerisinde başlatmayı hedefledi.
Sayılarla 2019 YKS
YÖK tarafından 2019 Yükseköğretim Kontenjanlarına ilişkin yapılan açıklamada 2019 YKS’ye başvuran aday sayısının 2 milyon 528 bin 116 olduğunu görüyoruz. Bu sayı 2018 YKS’de 2 milyon 381 bin 412 olmuştu. Başvuran aday sayısı bu yıl 146 bin 704 artmıştır. TYT'de 6 bin 609, AYT'de 4 bin 859 ve YDT'de 347 engelli aday sınava girmek üzere başvuruda bulunmuştur.
Geçen yıl lise son sınıf düzeyinde YKS’ye başvuran aday sayısı 954 bin 353 iken bu yıl 983 bin 710 olmuştur. Bununla birlikte, 2018 YKS’ye başvuran adaylar içinde daha önce bir programa yerleşmiş olan aday sayısı 397 bin 614 iken bu yıl 374 bin 806 olmuştur.
Geçen yıl 2018 Temel Yeterlilik Testi'nden (TYT) 200 ve üzeri puan alan adaylardan bu yılki TYT'ye girmeden bu puanlarını kullanacak aday sayısı 13 bin 19 kişidir.
Üçü Vakıf biri Devlet Üniversitesi olmak üzere 4 yeni Üniversite kurulmuştur.
Baraj Puanı İle Öğrenci Alan Alan Bölümler:
2019 Yılı Kontenjanları
Bu yıl ilk kez YÖK tarafından ülkenin ihtiyacı, istihdam imkânları, yükseköğretim kurumlarının kapasitesi, öğrenci temayülleri ve yükseköğretimde niteliği artırma önceliği gibi birçok parametre dikkate alınarak üniversitelerin kontenjanlarında oynamalar yapılmıştır. Açıköğretim kontenjanları dâhil olmak üzere tüm kontenjanların toplamı 1.007.191 olmuştur. En yüksek kontenjan azalması Açık öğretim Lisans programında (%32) oranında gerçekleşmiştir. Bunu Öğretmenlik ( %10) ve İkinci öğretim programları izlemiştir.
Öğretmenlik Programları; Bu yıl ilk kez oluşturulan Yükseköğretim Eğitim Programları Danışma Kurulu, Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinin öğretmenlikle ilgili sunduğu ihtiyaç analizlerini dikkate alarak öğretmenlik kontenjanlarını yaklaşık %10 oranında azalttı. Öğretmenlik programlarının kontenjanı geçen yıl 53 bin 796 iken bu yıl 48 bin 546 olarak belirlendi.
Sağlık Programları; Yine bu Kurul’da bazı sağlık programlarının kontenjanlarının kademeli olarak azaltılması yönündeki görüş ve öneriler dorultusunda ikinci öğretim önlisans sağlık programları için program ve kontenjan sayılarında azaltma yapıldı. Kontenjanlar, Tıp programında 15.050, Diş Hekimliği’nde 6.680, Eczacılık’ta 3.524, Ebelik’te 3.690, Hemşirelik’te ise 15.033 olarak belirlendi.
Hukuk Fakülteleri; Hukuk Fakültelerinin kontenjanları da başta Adalet Bakanlığının ve diğer paydaşların görüşleri doğrultusunda yeniden belirlendi. Hukuk fakültelerinin tümünün kontenjanları (Galatasaray Üniversitesi hariç olmak üzere) 16 bin 97 olarak belirlendi.
Yeni Bölümler/Geleceğin Meslekleri; olarak “Bilgi Güvenliği Teknolojisi, Yapay Zekâ Mühendisliği, Yazılım Geliştirme, Dijital Medya ve Pazarlama, Hibrid ve Elektrikli Taşıtlar Teknolojisi, Üç Boyutlu Modelleme ve Animasyon” gibi lisans ve önlisans programları açılarak geleceğe yönelik yeni bir ilk adım atıldı.
Son 3 yılın Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları
Adım Adım Merkezi Yerleştirme, Tercih İşlemleri ve Sonuçlar
• 2019-Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu 'http://osym.gov.tr'; internet sitesinde yayınlandı ve sürecin nasıl yürütüleceğine ilişkin belirsizlikler ortadan kaldırıldı.
• 2019-YKS sonuçları 18 Temmuz'da açıklanacak ve
• Tercihler 23-29 Temmuz 2019 tarihleri arasında alınacak.
• Adaylar tercihlerini, T.C. kimlik numarası ve şifre ile tercih süresi içinde ÖSYM'nin https://ais.osym.gov.tr internet adresinden bireysel olarak yapacaklar.
• Sadece elektronik ortamda yapılan tercihler geçerli olacak.
• Adayların geçen yıl olduğu gibi 24 tercih hakları bulunuyor.
• 2019-YKS Yerleştirme sonuçları ÖSYM'nin "https://sonuc.osym.gov.tr"; adresinden adaylara duyurulacak.
• YKS sonuçlarına göre bir programa kayıt hakkı kazanan adayların kayıt işlemleri 19-23 Ağustos 2019 tarihlerinde yapılacak.
• Boş Kontenjanlara yerleştirmeler de kayıtlar tamamlandıktan sonra ÖSYM’nin açıklayacağı takvime göre yapılacak.
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uzmanlarından Destek Alın
Doğru tercih için eldeki verilerin doğru okunması hiç şansım yok denilen bölümlere yerleşmeyi mümkün kılabilmektedir. ÖSYM’nin son yıllarda öğrencilere rehber niteliğinde dijital ortamda adaylara sağladığı kolaylıklar nedeniyle tercih işlemleri artık çok kolaylaştı. Zorluk adayın kendini tanıması ile ilgili süreçlerde.
Adayların okulların PDR servislerinden alacağı destek de tercih sürecini daha da kolaylaştıracaktır. Kendinizi tanımak, meslekler hakkında bilgi sahibi olabilmek ve gerçekçi bir yaklaşımla ilgi ve yeteneğinize uygun severek devam edebileceğiniz meslek alanlarına yönelmek her aday için vazgeçilmez koşul olmalı. Bu konuda da rehber öğretmenlerin desteğini mutlaka almalısınız.
Bu çerçevede belirli mesleklerde puan ve sıralama aralığı geniş olabileceğinden tercihlerinizi önceki yıllara göre daha geniş yelpazeden seçmeye özen gösterilmeli.
Doğru Tercih Doğru Sıralama İçin
• Puana değil öncelikle sınav sonuç belgesinde yer alan başarı sırasının dikkate alınması gerek.
• Öncelikle adaylar, başarı sırası ve puanları ile öğrenim görmek istediği üniversiteleri-bölümleri bir arada değerlendirerek bir taslak tercih listesi oluşturmalılar. Sihirli soru sınav olmasaydı ve sizi koşulsuz olarak istediğiniz bölüme yerleştireceğiz deselerdi ilk sıraya hangi bölümü yazardınız? O bölüm bir nedenle olamadığında ikinci olarak hangi bölümü isterdiniz? Sorularını sormaktır.
• Listenizdeki programların sırası, gerçekten istek sıranıza uygun mu? Örneğin, beşinci tercihinize giriş hakkı kazanacak olsanız, "Keşke altıncı tercihimi kazanmış olsaydım." demeyeceğinizden emin misiniz? Bütün tercihleriniz için bu geçerli mi?
• Gitmeyi düşünmediğiniz bölümleri tercih listenize almamalısınız.
• İstemediğiniz yüksek puanlı bir yeri, sırf puanınız yettiği için yazmamalısınız.
• Bölümler, en çok girilmek istenenden, en az istenene doğru sıralamalı ve başarı sırası, minimum puan açısından, istek sırasını oynatmayacak biçimde gözden geçirilmelidir.
• Daha çok istenen bir yükseköğretim programını, yüzdelik dilim, minimum puan ya da başka bir nedenden ötürü daha az istediği bir programın altına yazmamak gerekir.
• Tercih sürecinde, başarı sıralarının bu yıl için -/+ % 10 değişebileceği göz önünde tutulmalıdır.
• Kendi başarı sırasının yarısı kadar alt ve iki katı kadar üst aralıklarda olabilecek bölümleri belirlemek açıkta kalma riskini neredeyse sıfırlar. Örneğin 50 bininci sırada yer almış bir adayın tercih aralığını 25 bin ile 75 bin aralığında yapıyor olması yerleşme şansınızı artırır.
• Bir aday, kaçıncı sıraya yazmış olursa olsun, tercih ettiği bir bölüme, diğer tercih eden adaylarla birlikte yerleşmek istediği puan türünden elde ettiği puanlarına göre sıralanmış olarak ve kontenjan dâhilinde yerleştirileceklerdir.
Bugüne kadar iyi bir kariyer sahibi olmanın yolunun iyi bir üniversite ve iyi bir bölümde okumaktan geçtiği düşünüldü hep. Oysa okul ve iş yaşamı arasındaki bağ çoğu zaman hiç örtüşmedi. Geleceğin iş dünyası artık çalışanlarında, evrensel bakış açısına sahip, parçaların önemini bilen ama sistemin bütününe odaklanabilen, anında ve hızlı davranabilme becerisine erişmiş, nerede ve hangi koşulda olursa olsun kendini doğru ifade edebilme becerisini aramaya başladı. İş dünyası kafası netleşmemiş gençlere iki önemli mesaj vermektedir. Kendinizi geliştirin, dönüştürün ve iyi ifade edin.
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Alpaslan Dartan / Terakki Vakfı Okulları/Yönetici., PDR Uzmanı., Eğitim Danışmanı / Eğitim Gazetecileri Derneği YK üyesi, PDR İst. Şb. Bşk. (2012-2017)
Öğrenciler için 2018-2019 eğitim öğretim yılı sınav maratonu hem ortaokul hem de lisede okuyan son sınıf öğrencileri için tamamlandı. Şu aralar Ortaokul öğrencilerinin tercih dönemi bitmek üzere ve MEB tarafından 22 Temmuzda yerleştirme sonuçları açıklanacak. Lise son sınıfta okuyan ve daha önce mezuna kalmış adaylar için ise TYT ve AYT sınavları 15-16 Haziran tarihlerinde gerçekleştirildi.
ÖSYM tarafından açıklanan takvime göre YKS sonuçları 18 Temmuz 2019 da açıklanacak. Eğer uzatılmaz ise 23-29 Temmuz 2019 tarihleri arasında da tercih işlemleri tamamlanacak. Son iki yıldır arka arkaya iki gün olarak gerçekleştirilen TYT ve AYT sınavları içerik, tür ve kapsamı nedeniyle adayların kimyasını biraz bozsa da çabuk öğrenme ve uyum sağlama yeteneğimiz sayesinde problem yaşanmadan tamamlandı.
Ayrıca ÖSYM sınavda hatalı sorulara ilişkin uzun zamandan beri ilk kez hızlı bir refleks vererek tartışmalara yer vermeden süreci yönetmesini bildi. Bununla da kalmadı kısa sürede de 2019 Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzunu yayınlandı. Önceki yıllara göre tercih ve yerleştirme işlemlerini epey öne çekerek Üniversitelerde yeni eğitim ve öğretim yılını Eylül ayı içerisinde başlatmayı hedefledi.
Sayılarla 2019 YKS
YÖK tarafından 2019 Yükseköğretim Kontenjanlarına ilişkin yapılan açıklamada 2019 YKS’ye başvuran aday sayısının 2 milyon 528 bin 116 olduğunu görüyoruz. Bu sayı 2018 YKS’de 2 milyon 381 bin 412 olmuştu. Başvuran aday sayısı bu yıl 146 bin 704 artmıştır. TYT'de 6 bin 609, AYT'de 4 bin 859 ve YDT'de 347 engelli aday sınava girmek üzere başvuruda bulunmuştur.
Geçen yıl lise son sınıf düzeyinde YKS’ye başvuran aday sayısı 954 bin 353 iken bu yıl 983 bin 710 olmuştur. Bununla birlikte, 2018 YKS’ye başvuran adaylar içinde daha önce bir programa yerleşmiş olan aday sayısı 397 bin 614 iken bu yıl 374 bin 806 olmuştur.
Geçen yıl 2018 Temel Yeterlilik Testi'nden (TYT) 200 ve üzeri puan alan adaylardan bu yılki TYT'ye girmeden bu puanlarını kullanacak aday sayısı 13 bin 19 kişidir.
Üçü Vakıf biri Devlet Üniversitesi olmak üzere 4 yeni Üniversite kurulmuştur.
Baraj Puanı İle Öğrenci Alan Alan Bölümler:
2019 Yılı Kontenjanları
Bu yıl ilk kez YÖK tarafından ülkenin ihtiyacı, istihdam imkânları, yükseköğretim kurumlarının kapasitesi, öğrenci temayülleri ve yükseköğretimde niteliği artırma önceliği gibi birçok parametre dikkate alınarak üniversitelerin kontenjanlarında oynamalar yapılmıştır. Açıköğretim kontenjanları dâhil olmak üzere tüm kontenjanların toplamı 1.007.191 olmuştur. En yüksek kontenjan azalması Açık öğretim Lisans programında (%32) oranında gerçekleşmiştir. Bunu Öğretmenlik ( %10) ve İkinci öğretim programları izlemiştir.
Öğretmenlik Programları; Bu yıl ilk kez oluşturulan Yükseköğretim Eğitim Programları Danışma Kurulu, Milli Eğitim Bakanlığı yetkililerinin öğretmenlikle ilgili sunduğu ihtiyaç analizlerini dikkate alarak öğretmenlik kontenjanlarını yaklaşık %10 oranında azalttı. Öğretmenlik programlarının kontenjanı geçen yıl 53 bin 796 iken bu yıl 48 bin 546 olarak belirlendi.
Sağlık Programları; Yine bu Kurul’da bazı sağlık programlarının kontenjanlarının kademeli olarak azaltılması yönündeki görüş ve öneriler dorultusunda ikinci öğretim önlisans sağlık programları için program ve kontenjan sayılarında azaltma yapıldı. Kontenjanlar, Tıp programında 15.050, Diş Hekimliği’nde 6.680, Eczacılık’ta 3.524, Ebelik’te 3.690, Hemşirelik’te ise 15.033 olarak belirlendi.
Hukuk Fakülteleri; Hukuk Fakültelerinin kontenjanları da başta Adalet Bakanlığının ve diğer paydaşların görüşleri doğrultusunda yeniden belirlendi. Hukuk fakültelerinin tümünün kontenjanları (Galatasaray Üniversitesi hariç olmak üzere) 16 bin 97 olarak belirlendi.
Yeni Bölümler/Geleceğin Meslekleri; olarak “Bilgi Güvenliği Teknolojisi, Yapay Zekâ Mühendisliği, Yazılım Geliştirme, Dijital Medya ve Pazarlama, Hibrid ve Elektrikli Taşıtlar Teknolojisi, Üç Boyutlu Modelleme ve Animasyon” gibi lisans ve önlisans programları açılarak geleceğe yönelik yeni bir ilk adım atıldı.
Son 3 yılın Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları
Adım Adım Merkezi Yerleştirme, Tercih İşlemleri ve Sonuçlar
• 2019-Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu 'http://osym.gov.tr'; internet sitesinde yayınlandı ve sürecin nasıl yürütüleceğine ilişkin belirsizlikler ortadan kaldırıldı.
• 2019-YKS sonuçları 18 Temmuz'da açıklanacak ve
• Tercihler 23-29 Temmuz 2019 tarihleri arasında alınacak.
• Adaylar tercihlerini, T.C. kimlik numarası ve şifre ile tercih süresi içinde ÖSYM'nin https://ais.osym.gov.tr internet adresinden bireysel olarak yapacaklar.
• Sadece elektronik ortamda yapılan tercihler geçerli olacak.
• Adayların geçen yıl olduğu gibi 24 tercih hakları bulunuyor.
• 2019-YKS Yerleştirme sonuçları ÖSYM'nin "https://sonuc.osym.gov.tr"; adresinden adaylara duyurulacak.
• YKS sonuçlarına göre bir programa kayıt hakkı kazanan adayların kayıt işlemleri 19-23 Ağustos 2019 tarihlerinde yapılacak.
• Boş Kontenjanlara yerleştirmeler de kayıtlar tamamlandıktan sonra ÖSYM’nin açıklayacağı takvime göre yapılacak.
Psikolojik Danışma ve Rehberlik Uzmanlarından Destek Alın
Doğru tercih için eldeki verilerin doğru okunması hiç şansım yok denilen bölümlere yerleşmeyi mümkün kılabilmektedir. ÖSYM’nin son yıllarda öğrencilere rehber niteliğinde dijital ortamda adaylara sağladığı kolaylıklar nedeniyle tercih işlemleri artık çok kolaylaştı. Zorluk adayın kendini tanıması ile ilgili süreçlerde.
Adayların okulların PDR servislerinden alacağı destek de tercih sürecini daha da kolaylaştıracaktır. Kendinizi tanımak, meslekler hakkında bilgi sahibi olabilmek ve gerçekçi bir yaklaşımla ilgi ve yeteneğinize uygun severek devam edebileceğiniz meslek alanlarına yönelmek her aday için vazgeçilmez koşul olmalı. Bu konuda da rehber öğretmenlerin desteğini mutlaka almalısınız.
Bu çerçevede belirli mesleklerde puan ve sıralama aralığı geniş olabileceğinden tercihlerinizi önceki yıllara göre daha geniş yelpazeden seçmeye özen gösterilmeli.
Doğru Tercih Doğru Sıralama İçin
• Puana değil öncelikle sınav sonuç belgesinde yer alan başarı sırasının dikkate alınması gerek.
• Öncelikle adaylar, başarı sırası ve puanları ile öğrenim görmek istediği üniversiteleri-bölümleri bir arada değerlendirerek bir taslak tercih listesi oluşturmalılar. Sihirli soru sınav olmasaydı ve sizi koşulsuz olarak istediğiniz bölüme yerleştireceğiz deselerdi ilk sıraya hangi bölümü yazardınız? O bölüm bir nedenle olamadığında ikinci olarak hangi bölümü isterdiniz? Sorularını sormaktır.
• Listenizdeki programların sırası, gerçekten istek sıranıza uygun mu? Örneğin, beşinci tercihinize giriş hakkı kazanacak olsanız, "Keşke altıncı tercihimi kazanmış olsaydım." demeyeceğinizden emin misiniz? Bütün tercihleriniz için bu geçerli mi?
• Gitmeyi düşünmediğiniz bölümleri tercih listenize almamalısınız.
• İstemediğiniz yüksek puanlı bir yeri, sırf puanınız yettiği için yazmamalısınız.
• Bölümler, en çok girilmek istenenden, en az istenene doğru sıralamalı ve başarı sırası, minimum puan açısından, istek sırasını oynatmayacak biçimde gözden geçirilmelidir.
• Daha çok istenen bir yükseköğretim programını, yüzdelik dilim, minimum puan ya da başka bir nedenden ötürü daha az istediği bir programın altına yazmamak gerekir.
• Tercih sürecinde, başarı sıralarının bu yıl için -/+ % 10 değişebileceği göz önünde tutulmalıdır.
• Kendi başarı sırasının yarısı kadar alt ve iki katı kadar üst aralıklarda olabilecek bölümleri belirlemek açıkta kalma riskini neredeyse sıfırlar. Örneğin 50 bininci sırada yer almış bir adayın tercih aralığını 25 bin ile 75 bin aralığında yapıyor olması yerleşme şansınızı artırır.
• Bir aday, kaçıncı sıraya yazmış olursa olsun, tercih ettiği bir bölüme, diğer tercih eden adaylarla birlikte yerleşmek istediği puan türünden elde ettiği puanlarına göre sıralanmış olarak ve kontenjan dâhilinde yerleştirileceklerdir.
Bugüne kadar iyi bir kariyer sahibi olmanın yolunun iyi bir üniversite ve iyi bir bölümde okumaktan geçtiği düşünüldü hep. Oysa okul ve iş yaşamı arasındaki bağ çoğu zaman hiç örtüşmedi. Geleceğin iş dünyası artık çalışanlarında, evrensel bakış açısına sahip, parçaların önemini bilen ama sistemin bütününe odaklanabilen, anında ve hızlı davranabilme becerisine erişmiş, nerede ve hangi koşulda olursa olsun kendini doğru ifade edebilme becerisini aramaya başladı. İş dünyası kafası netleşmemiş gençlere iki önemli mesaj vermektedir. Kendinizi geliştirin, dönüştürün ve iyi ifade edin.
Son Güncelleme: Salı, 23 Temmuz 2019 13:29
Gösterim: 10826
Hayati Oktay - Uzman Eğitimci
Yaklaşık 2.5 milyon adayın katıldığı ve Haziran ayında yapılan YKS sınavının sonuçları ÖSYM'nin takvimine göre 18 Temmuz'da açıklanacak. Adaylar sınav sonuçlarını, T.C. Kimlik Numaraları ve şifreleri ile ÖSYM'nin https://sonuc.osym.gov.tr internet adresinden, mobil uygulamalarından öğrenebilecekler. Üniversite yolunda en önemli basamaklardan biri olan tercih dönemi, adayların hangi bölümü ya da programı hangi üniversitede okumak istediğini belirleyeceği bir dönem. Bu nedenle sınav kadar stresli ve önemli. Doğru tercih için mutlaka uzmanlardan destek alınmalı ve tercih edilecek üniversiteler yerinde görülerek değerlendirilmelidir.
TERCİHLER NE ZAMAN YAPILACAK?
YKS tercihleri 23-29 Temmuz 2019 tarihleri arasında alınacak. İnternet sayfasındaki duyurular adaylara tebliğ edilmiş sayılacağından , tüm adaylar bu duyuruları takip etmelidir. Ayrıca YKS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu yayınlandı ancak bu yayınlanan kılavuz ön bilgilendirme amacı taşıyor.Güncellenmiş kılavuz sonuçlar açıklandıktan sonra yayınlanacaktır.
ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ İÇİN HANGİ PUAN TÜRLERİ ETKİLİ OLACAK?
TYT’de 150 ve üzeri puan alan adaylar, TYT puanı ile öğrenci alan yükseköğretim programlarını tercih edebileceklerdir. TYT’de 150 ve üzeri puan alan adaylardan SAY, SÖZ, EA, DİL puanları 180 ve üzeri olanlar, bu puan türleri ile öğrenci alan lisans programları ile birlikte TYT puanı ile öğrenci alan ön lisans programlarını tercih edebileceklerdir.
Özel yetenek sınavıyla öğrenci alan yükseköğretim programlarına başvurabilmek için de TYT puanının 150 ve üzeri (engelli öğrenciler için 100 ve üzeri) olması gerekmektedir.
HANGİ BÖLÜMLERE BARAJ SIRASI UYGULANACAK ?
Öğretmenlik: (Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık programı dâhil) İlgili Puan Türünde En düşük 300 bininci (300.000)
Hukuk: (EA) En düşük 190 bininci (190.000)
Mühendislik: (Orman, Ziraat, Su Ürünleri Fakülteleri programları ile Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği programları hariç; Ziraat Fakültelerinin Gıda Mühendisliği programları dâhil) (SAY) En düşük 300 bininci (300.000)
Mimarlık: (SAY) En düşük 250 bininci (250.000)
Tıp: (SAY) En düşük 50 bininci (50.000) başarı sırasına sahip olmak gerekiyor.
ADAYLARIN KAÇ TERCİH HAKKI OLACAK?
Öğrenciler 2019 ÖSYS Tercihi için, 24 üniversite tercihinde bulunabilecek.Tercih sayısının tamamını kullanma zorunluluğu yoktur.
PEKİ TERCİHLERDE NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
*Tablo 3'te yer alan ön lisans programlarını, 2019-TYT’de 150 ve üzeri puan alanlar tercihleri arasında gösterebileceklerdir.
* Tablo 4'teki yükseköğretim programlarını, 2019-AYT/YDT’de ilgili puan türünde 180 ve daha fazla puan alan adaylar tercihleri arasında gösterebileceklerdir.
*iTercih listenizi oluştururken ilk 3 tercihinize hayallerinizi süsleyen üniversiteler yazılabilir bunda bir sakınca yok, ancak diğer tercihlerde gerçekçi olunması önemli.
*Tercihlerde en çok dikkat etmeniz gereken şey ÖSYS puanınız değil puana göre aldığınız sıralama ve yüzdelik dilimler. Tercihlerinize başlamadan önce geçtiğimiz yıl Üniversitelerin hangi sırlamadan öğrenci aldığına mutlaka bakmalısınız.
*Tercihinizde mutlaka kendi sıralamanızdan daha yüksek bir iki tane üniversite yazın. Bunlar da çıkması muhtemel üniversite ve bölümlerdir. Sıralama ve puan aralıkları her yıl sınava giren öğrenci sayısı ve başarı ortalamaları değiştiği için kesin bir yargıya varmak doğru olmaz.
* İlk tercihlerinizi puanınızdan yüksek sıralamanızdan düşük üniversitelerden yana kullanın. Mesela dereceniz 85 binlerdeyse ilk tercihlerinizi 40-50 bin sıralamasından alan bölümlerden yana kullanın. İlk üç veya dört tercihinizi buna göre kullanabilirsiniz. Daha sonra yapacağınız tercihlerde ise puanınıza çok yakın veya eşdeğer bölümleri tercih edin.
* Bundan sonra yapacağınız tercihleri de derecenizin üstünde olan bölümler için kullanın. Yani 85 bin derecesindeyseniz dört ya da beşinci tercihinizden sonra 90, 95, 100 bin ve üzeri bölümlerden birkaç bölümü tercih edebilirsiniz. Buradaki amaç da sıralamaların yükseleceğini hesaba katmaktır. Sıralamalar yükselirse sizin almış olduğunuz 85 bin derecesi bu üst derecelere eşit olacağından yine açıkta kalmayacaksınız.
* Yerleştirme, merkezi olarak yapıldığından ve yerleşme olasılığını artırmak için tercihlerinizin başarı sırasına göre yapılması durumunda başarı sıranızın yarısı kadar alt; 2 katı kadar üst aralıktan olmasına dikkat edin.
* İstemediğiniz, yerleşseniz dahi gitmem diyeceğiniz bir yükseköğretim programını tercihlerinizde kesinlikle yer vermeyin. Daha çok istenen bir yükseköğretim programı, salt yüzdelik dilim, minimum puan ya da başka bir nedenden ötürü daha az istenen bir programın altına almamalısınız. Kimilerince sanal olarak oluşturulan "ölü ya da hasta tercih" kavramları gerçek değildir.
*Tüm tercihlerin doldurulması zorunlu değil. Örneğin sadece 5 programı seçebilirsiniz ya da tümünü doldurabilirsiniz. Eğer tercihlerinden herhangi birine giremediği takdirde başka bir yerde okumak istemiyorsa sadece bu 5 programa listesinde yer verebilir. Unutmayın yerleştiğinizde kayıt yaptırmayacağınız bölümü yazarsanız ve yerleşirseniz seneye Ortaöğretim Başarı Puanı’nızın (OBP) puanınızın çarpılacağı katsayı yarı yarıya düşecektir.
TERCİHLER NASIL YAPILACAK?
Tercih bildirimini internetten bireysel olarak TC kimlik numaranız ve şifrenizle ÖSYM sitesinden internetten yapacaksınız. Bunun dışında tercih yapamazsınız.
ÜNİVERSİTE KAYITLARI NE ZAMAN OLACAK?
Bir Üniversiteyi kazandığınız kesinleştiyse Üniversitelere kayıtlar 19-23 Ağustos tarihleri arasında yapılacak. Elektronik kayıtlar ise 19-21 Ağustos tarihleri arasında olacak. Bu süreler içinde kayıt yaptırmadığınız takdirde haklarınızı kaybedersiniz.
Üniversite yolundaki adaylara başarılar dilerim.
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Hayati Oktay - Uzman Eğitimci
Yaklaşık 2.5 milyon adayın katıldığı ve Haziran ayında yapılan YKS sınavının sonuçları ÖSYM'nin takvimine göre 18 Temmuz'da açıklanacak. Adaylar sınav sonuçlarını, T.C. Kimlik Numaraları ve şifreleri ile ÖSYM'nin https://sonuc.osym.gov.tr internet adresinden, mobil uygulamalarından öğrenebilecekler. Üniversite yolunda en önemli basamaklardan biri olan tercih dönemi, adayların hangi bölümü ya da programı hangi üniversitede okumak istediğini belirleyeceği bir dönem. Bu nedenle sınav kadar stresli ve önemli. Doğru tercih için mutlaka uzmanlardan destek alınmalı ve tercih edilecek üniversiteler yerinde görülerek değerlendirilmelidir.
TERCİHLER NE ZAMAN YAPILACAK?
YKS tercihleri 23-29 Temmuz 2019 tarihleri arasında alınacak. İnternet sayfasındaki duyurular adaylara tebliğ edilmiş sayılacağından , tüm adaylar bu duyuruları takip etmelidir. Ayrıca YKS Yükseköğretim Programları ve Kontenjanları Kılavuzu yayınlandı ancak bu yayınlanan kılavuz ön bilgilendirme amacı taşıyor.Güncellenmiş kılavuz sonuçlar açıklandıktan sonra yayınlanacaktır.
ÜNİVERSİTE TERCİHLERİ İÇİN HANGİ PUAN TÜRLERİ ETKİLİ OLACAK?
TYT’de 150 ve üzeri puan alan adaylar, TYT puanı ile öğrenci alan yükseköğretim programlarını tercih edebileceklerdir. TYT’de 150 ve üzeri puan alan adaylardan SAY, SÖZ, EA, DİL puanları 180 ve üzeri olanlar, bu puan türleri ile öğrenci alan lisans programları ile birlikte TYT puanı ile öğrenci alan ön lisans programlarını tercih edebileceklerdir.
Özel yetenek sınavıyla öğrenci alan yükseköğretim programlarına başvurabilmek için de TYT puanının 150 ve üzeri (engelli öğrenciler için 100 ve üzeri) olması gerekmektedir.
HANGİ BÖLÜMLERE BARAJ SIRASI UYGULANACAK ?
Öğretmenlik: (Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık programı dâhil) İlgili Puan Türünde En düşük 300 bininci (300.000)
Hukuk: (EA) En düşük 190 bininci (190.000)
Mühendislik: (Orman, Ziraat, Su Ürünleri Fakülteleri programları ile Ağaç İşleri Endüstri Mühendisliği programları hariç; Ziraat Fakültelerinin Gıda Mühendisliği programları dâhil) (SAY) En düşük 300 bininci (300.000)
Mimarlık: (SAY) En düşük 250 bininci (250.000)
Tıp: (SAY) En düşük 50 bininci (50.000) başarı sırasına sahip olmak gerekiyor.
ADAYLARIN KAÇ TERCİH HAKKI OLACAK?
Öğrenciler 2019 ÖSYS Tercihi için, 24 üniversite tercihinde bulunabilecek.Tercih sayısının tamamını kullanma zorunluluğu yoktur.
PEKİ TERCİHLERDE NELERE DİKKAT EDİLMELİ?
*Tablo 3'te yer alan ön lisans programlarını, 2019-TYT’de 150 ve üzeri puan alanlar tercihleri arasında gösterebileceklerdir.
* Tablo 4'teki yükseköğretim programlarını, 2019-AYT/YDT’de ilgili puan türünde 180 ve daha fazla puan alan adaylar tercihleri arasında gösterebileceklerdir.
*iTercih listenizi oluştururken ilk 3 tercihinize hayallerinizi süsleyen üniversiteler yazılabilir bunda bir sakınca yok, ancak diğer tercihlerde gerçekçi olunması önemli.
*Tercihlerde en çok dikkat etmeniz gereken şey ÖSYS puanınız değil puana göre aldığınız sıralama ve yüzdelik dilimler. Tercihlerinize başlamadan önce geçtiğimiz yıl Üniversitelerin hangi sırlamadan öğrenci aldığına mutlaka bakmalısınız.
*Tercihinizde mutlaka kendi sıralamanızdan daha yüksek bir iki tane üniversite yazın. Bunlar da çıkması muhtemel üniversite ve bölümlerdir. Sıralama ve puan aralıkları her yıl sınava giren öğrenci sayısı ve başarı ortalamaları değiştiği için kesin bir yargıya varmak doğru olmaz.
* İlk tercihlerinizi puanınızdan yüksek sıralamanızdan düşük üniversitelerden yana kullanın. Mesela dereceniz 85 binlerdeyse ilk tercihlerinizi 40-50 bin sıralamasından alan bölümlerden yana kullanın. İlk üç veya dört tercihinizi buna göre kullanabilirsiniz. Daha sonra yapacağınız tercihlerde ise puanınıza çok yakın veya eşdeğer bölümleri tercih edin.
* Bundan sonra yapacağınız tercihleri de derecenizin üstünde olan bölümler için kullanın. Yani 85 bin derecesindeyseniz dört ya da beşinci tercihinizden sonra 90, 95, 100 bin ve üzeri bölümlerden birkaç bölümü tercih edebilirsiniz. Buradaki amaç da sıralamaların yükseleceğini hesaba katmaktır. Sıralamalar yükselirse sizin almış olduğunuz 85 bin derecesi bu üst derecelere eşit olacağından yine açıkta kalmayacaksınız.
* Yerleştirme, merkezi olarak yapıldığından ve yerleşme olasılığını artırmak için tercihlerinizin başarı sırasına göre yapılması durumunda başarı sıranızın yarısı kadar alt; 2 katı kadar üst aralıktan olmasına dikkat edin.
* İstemediğiniz, yerleşseniz dahi gitmem diyeceğiniz bir yükseköğretim programını tercihlerinizde kesinlikle yer vermeyin. Daha çok istenen bir yükseköğretim programı, salt yüzdelik dilim, minimum puan ya da başka bir nedenden ötürü daha az istenen bir programın altına almamalısınız. Kimilerince sanal olarak oluşturulan "ölü ya da hasta tercih" kavramları gerçek değildir.
*Tüm tercihlerin doldurulması zorunlu değil. Örneğin sadece 5 programı seçebilirsiniz ya da tümünü doldurabilirsiniz. Eğer tercihlerinden herhangi birine giremediği takdirde başka bir yerde okumak istemiyorsa sadece bu 5 programa listesinde yer verebilir. Unutmayın yerleştiğinizde kayıt yaptırmayacağınız bölümü yazarsanız ve yerleşirseniz seneye Ortaöğretim Başarı Puanı’nızın (OBP) puanınızın çarpılacağı katsayı yarı yarıya düşecektir.
TERCİHLER NASIL YAPILACAK?
Tercih bildirimini internetten bireysel olarak TC kimlik numaranız ve şifrenizle ÖSYM sitesinden internetten yapacaksınız. Bunun dışında tercih yapamazsınız.
ÜNİVERSİTE KAYITLARI NE ZAMAN OLACAK?
Bir Üniversiteyi kazandığınız kesinleştiyse Üniversitelere kayıtlar 19-23 Ağustos tarihleri arasında yapılacak. Elektronik kayıtlar ise 19-21 Ağustos tarihleri arasında olacak. Bu süreler içinde kayıt yaptırmadığınız takdirde haklarınızı kaybedersiniz.
Üniversite yolundaki adaylara başarılar dilerim.
Son Güncelleme: Perşembe, 25 Temmuz 2019 12:28
Gösterim: 12975
Salim Ünsal – Eğitim UzmanıHer yıl üniversite tercihleri başladığında teknik tercih kavramları üzerinden adayların şanslarını azaltıp artırmalarını konuşuruz. Aslında belirlenen resmi tercih bildirim sürecine gelinceye kadar adayların ilgi, yetenek ve kişilik özelliklerine uygun meslekler konusunda kararlarını verdiklerini varsayarız.
Peki! Gerçeklik böyle mi? Tercih bildirimleri başladığında tüm adaylar için işin sadece teknik kısmı mı kalıyor?
Tabi ki hayır!
Aday zihninde tercih dendiğinde en net şekillenen şey puanlar ve sıralar ile bu puan ve sıralarla erişebilecekleri programların neler olduğunu bilmeleridir. Kusurlu bir tercih algısıdır bu aslında. Zira kişilik özellikleri ile kesişmemiş, örtüşmemiş tercihler adayları hatalı adreslere yolcu etmeye adaydır. Her yıl 500 bin üzerinde adayın üniversitede okuyorken yeniden sınava girmesinde bilinçsizce yapılan ve sadece tekniğe dayanan tercihin en büyük paya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Aday, puanının yettiği, sırasının kafi geldiği her programda başarılı olabilme şansını yakalayamayabilir.
İşte bu nedenle teknik tercihe geçmeden tercihin elzem olan psikolojik, sosyolojik, epistemolojik süreçlerinin çok iyi tanzim edilmesi, incelenmesi, aday açısından yeterliliklerin tespit edilmesi çok önem arz ediyor.
Bu yazıda biz, sizleri işbu süreci başarıyla tamamlamış bir aday olarak kabul edip, hangi teknik ayrıntılara dikkat ederek tercihlerinizi yapmanız gerektiğini konuşacağız. Bunu konuşurken de içinde bulunduğumuz yılın nev-i şahsına münhasır ayrıntılarını da dikkate alacağız.
Sistem değişiminin olduğu yıllar tercihin sancılı olduğu yıllardır. Bunu 2018 yılında yaşadık. Bu yıl gerek sınav sisteminde, gerekse tercih sisteminde kayda değer bir değişim yaşanmadı. 2018’de kurgulanan sistem ile 2019 yılının süreçleri işliyor. Hakeza sınav yaşandı, bitti ve gördük ki sistemin sınav ayağında geçen yıldan bu yıla sadece soru zorluk kolaylığı açısından bir farklılık yaşanmış, onun dışında bütün parametreler aynı. Tercih işlemleri açısından da yıl içinde farklı bir karar ile karşılaşmadık. Hatta yargı reformu ile hukuk barajlarının düşürülmesi ve kontenjanların azaltılması gündeme gelmişti. Bu bile kılavuza ve tercihe yetişmedi.
Tercih sürecinde kurallar değişmeyip bir önceki yılın verileri de sağlamca elimizde duruyorsa o yılın teknik tercihi aday ve tercih uzmanları açısından çok daha kolay olur. Sağlam referanstır bir önceki yılın verileri. Çok kayda değer değişimler de olmaz. Üç aşağı, beş yukarı önceki yılın değerlerine yakın sonuçlar çıkar. O halde teknik tercihin ilk kuralı geçen yılın verilerini önüne koymak, işe oradan başlamaktır.
İkinci olarak her ne kadar önceki yılın verileri sağlam bir referans olsa bile her yılın kendi gerçekliği sonuçlara damgasını vurur. Bazı programlara ilgi artar, bazı programlara ilgi azalır, bazı programların kontenjanı artar, bazılarınınki azalır. Yani özetle her yılın arz talep dengesi birbirinden farklı olabilir. İşte bu nedenle önceki yılın verilerini noktasal olarak değil düzlemsel olarak ele almak gerekir. Webden bir ürün ararken nasıl ki bir alt ve üst limit belirliyorsanız tercihleri de bu alt ve üst limitler arasından oluşturmanız gerekir. Buna biz mesleki jargonda geniş yelpazeden seçim yapmak deriz.
Bir adayın en fazla 24 tercih bildirim hakkı var ve bu az bir tercih sayısı değil. ÖSYM’nin her yıl yayınlanan tercih istatistiklerinde adayların ortalama 14-15 tercihle süreci noktaladıklarını, diğer bir ifade ile ancak 14-15 tane yazacak yer bulabildiklerini gösteriyor. Tavsiyemiz elbette verilen hakkın tamamını adayın kullanması yönünde ama eğer daha az tercihle süreç noktalanacaksa her bir programın sıra ve puan gibi teknik değerleri birbirine yakın olan yerlerden değil belli bir ritmik uzaklıkla seçilmeli. Bütün tercihlerin aynı sırlama değeri etrafında toplanması şans faktörünü son derece azaltır.
Her yılın klasik sorusu, puan mı yoksa sıralama mı?
Üniversiteye yerleşmede kullanılan sistem bize puanın göreceli bir değer olduğunu ve adayın referans alınacak gerçek gücünü yansıtmayacağını gösteriyor. Sıralamanın ise yine sistem gereği daha güvenilir bir referans değeri olduğu biliyoruz. Neden? Çünkü YKS aslında bir sıralama sınavı. Puan yeterliliğini sadece baraj puanları itibariyle sorgulayan bir sistem… Puan büyük görünürken değersiz olabilen ya da küçük görünürken daha değerli olabilen bir rakam. Sıralama ise her koşulda değerini koruyabilen bir rakam. Bu nedenle teknik tercihi puanla değil sıralama ile yapmanızı şiddetle öneriyoruz.
Teknik tercihin bir diğer filtresini ise üniversite türlerini belirlerken koymalısınız. Kılavuzda devlet, vakıf, Kıbrıs ve yabancı üniversiteler bulunuyor. Devlet dışındaki üniversiteler burslu programları değilse zaman ve emek dışında bir de ayrıca bütçe gerektiriyor. Bu bütçenin tercih listesini oluşturmada önemli bir gündem olması gerekiyor. Bütçe yeterliliği olmayan programların elenmesi, yetenlerin ise tercih havuzunuzda toplanması gerekiyor. Bu bütçeyi ikametiniz dışındaki bir yerde ücretsiz bir okula yerleştiğinizde yapacağınız yaşamsal harcamalar ile kıyaslayarak belirlemenizde yarar var.
Teknik tercihin bir diğer ayrıntısı eğitim hayatınızı hangi il, ilçe veya kasabada sürdüreceğinize karar vermek. Metropollerdeki programlara daha yüksek puanla, küçük kent ve kasabalardaki programlara ise daha düşük puanlarla girilebiliyor. Ancak o lokasyonda sadece okulda yaşamınızı sürdürmeyeceğinizi, gideceğiniz kentin yaşamına ne ölçüde ayak uyduracağınızı da dikkate almanız gerekiyor. Ayrıca o kent veya kasabada öğrenciye sunulan olanakların neler olduğu da bu belirlemede önemli bir rol oynaması gerekiyor.
Tercih listesinin 1. Sırasındaki program sizin için ne denli önemliyse son sırasındaki program da bir o kadar önemlidir. Adayların en yaygın hatalarından biri ilk birkaç tercihi çok özenle yapıp, son sıralardaki tercihleri özensiz bir şekilde yerleştirmeleri. Son sıradaki tercihleri de çok dikkatli ele almanız ve onayınızdan geçmeyen hiçbir programın listeye alınmaması gerekiyor. Kısaca o listede yer alan hiçbir program sizi mutsuz etmemeli.
Tercih aynı zamanda bir şans işidir de. Kesin yerleşirim hükmü ile seçim yapmak bazen hayal kırıklığı ile de noktalanabilmektedir. Yaptığınız her tercihin, bildirdiğiniz her listenin bir miktar risk barındırdığını da unutmamak gerekiyor.
Yeni açılan programlar geçmişte adayların ilgisini çok çekmediğinden ilk yıl daha düşük puanlarla öğrenci alabilirlerdi. Oysa günümüzde adaylar ilk kez öğrenci alacak programlara da mutlaka tercih listelerinde yer veriyorlar ve bu programların puan veya sıraları da beklenenden daha yüksek çıkabiliyor. Yeni programları seçerken eşdeğer üniversitelerdeki eşdeğer programları referans alarak listeye almakta ve konumunu tayin etmekte yarar var.
Önceki yıl beklenenden çok düşük puanı oluşan programlar da adayların fazlaca ilgisine mazhar olabiliyor. Bu nedenle geçen yıl muadilleri ile fazlaca puan farkı oluşmuş programların bu yıl o farkı kapatabileceği riskini dikkate alarak seçim yapmanız gerekiyor. Buna Hitit Tıp sendromu diye bir isim de verebiliriz mesela…
Tercihlerde adayların salt program kontenjanlarına da baktığını biliyor, kontenjanı yüksek olanı yazayım ki şansım artsın deyip düşük kontenjanlı yerleri daha az adayın seçtiğini görüyoruz. Çoğu aday bu mantıkla düşünüp listesini bu referans ile oluşturunca kontenjanı yüksek olan yerlerde bir tercih yığılması yaşanabiliyor. Bunun sonucunda da bu programlar beklenenden daha yüksek bir puana son öğrencisini alıyor ve taban puanını yüksek bir puanla noktalıyor.
Üniversitelerin ve programların bir önceki yıl oluşan taban puan ve sıraları o üniversitenin niteliği açısından yegane bir ölçüt değil. Özellikle metropollerde sosyal yaşamın zenginliği, öğrenciye sunulan eğitim dışı olanaklar bu puanların oluşmasında önemli etkenlerden biri. Salt puan veya sıraya bakarak üniversitenin niteliğine ilişkin bir önyargıdan uzak durmanız gerekiyor.
Adayların tercih derealizasyonu da yaşamamasını arzu ediyoruz. Aynı tercih listesinde birbiriyle uyumlu olmayan, aynı yetenekleri gerektirmeyen farklı tercihlerin olması adayın henüz karar veremediğinin de bir göstergesi. Bir milyon shop gibi bir tercih listesi sunmak adayın ileride eğitimi yarıda bırakabileceğinin de bir işareti. Listenizin bir karakteri olması gerekiyor.
Üniversite denince ülkemizde akla ilk gelen programlar lisans programları. Adaylar sanki lisansları tercih listesinde bitirmeden önlisans programlarına gitmemeleri gerektiğini düşünüyor ve böyle bir önyargı ile 2 yıllık meslek yüksekokullarına yaklaşıyorlar. Bu da önemli hatalardan birisi. Bazı 2 yıllık programların 4 yıllık lisans programlarından istihdam olanakları bakımından daha iyi durumda olduğunu biliyoruz. Adayın iş hayatına daha kısa yoldan erişmesine de olanak sunuyor bu meslek programları. Ayrıca lisans programlarına göre daha uygun bir bütçe ile okunabiliyor.
Adayların düştüğü en önemli tuzaklardan biri de kazanmış gözükmek adına kendini ifade etmeyen, ilgisini çekmeyen bir programa yerleşmek. Ailesine, arkadaşlarına ve yakın çevresine “bu yıl da yerleşemedi” dedirtmemek için düşünülmeden tartışılmadan yapılan tercihler hiç de gelecek vadeden tercihler değil. Her adayın tercihi öncelikle kendisi için yapması, başkalarını mutlu etmek adına tercih yapmaması gerekiyor. Mezuna kalmak da bu sistemin bir parçası. Yeter ki aday sonraki yıl doğru bir hazırlık süreci geçirebilsin…
Teknik tercihin ayrıntıları bunlarla da sınırlı değil. Pek çok tuzaklar var. Neler mi?
• Puan ve sırası yeterli olsa dahi tek tercih yapmak
• Daha alt başarı düzeyinde tercih edebileceği programlar olmasına rağmen tercihi kendi sınırında kesmek!
• Farklı puan türlerinden yapılan tercihleri teknik olarak doğru sıraya koyamamak
• Vakıf üniversitelerinin burs oranları ile yetinip, reel değerleri hakkında fikri bulunmamak !
• UOLP programlarını ücretsiz bir devlet üniversitesi programı sanmak!
• Üniversiteye bağlı meslek yüksekokullarının hepsinin kent merkezinde olduğunu düşünmek,
• Özel yetenek sınavıyla öğrenci alan programları tercih tablolarında aramak
• Sadece kız veya sadece erkek öğrenciye açık programları seçerken cinsiyet faktörüne dikkat etmemek
• MTOK mühendisliklerini seçebilme hakkı olmayanların bu mühendislik dallarını tercih listesine alması
• Kontenjanı sadece KKTC uyruklu öğrencilere açık programları tercih listesinde bulundurmak
• Bölümlerin eğitim, iş ve istihdam gibi faktörlerine tav olup, akademik yetenekleri ve becerileri sorgulamamak
• Önlisans programlarının akademik kariyer kazandırma becerisine karşı önyargılı yaklaşmak.
• Açıköğretim programlarına yerleştiğinde bir sonraki yıl OBP kaybına uğramayacağını düşünmek
• Meslek yüksekokulu tercihini sadece ileride dikey geçiş yapabilme umuduna bağlamak
• Fiziki yeterlilik ve sağlık koşulları uygunluğu gerektiren dalları incelemeden tercih etmek
• Akademik tercihleri aile baskısından özgürlüğe kaçış gibi algılayıp daha uzak yerlere öncelik vermek
Bunları çoğaltmak mümkün…
İşte tüm bu yazdıklarımız ışığında hiç de kolay olmayacak yoğun, meşakkatli, stresli ve bir o kadar da bitsin artık şu tercihler diyeceğimiz bir sürece giriyor olacak tüm adaylar. Doğru kararlar vermeye ve doğru kararlar almaya muhtaç bir süreç…
Üst Kategori: ROOT Kategori: EĞİTİM VE REHBERLİK MAKALELERİ
Salim Ünsal – Eğitim UzmanıHer yıl üniversite tercihleri başladığında teknik tercih kavramları üzerinden adayların şanslarını azaltıp artırmalarını konuşuruz. Aslında belirlenen resmi tercih bildirim sürecine gelinceye kadar adayların ilgi, yetenek ve kişilik özelliklerine uygun meslekler konusunda kararlarını verdiklerini varsayarız.
Peki! Gerçeklik böyle mi? Tercih bildirimleri başladığında tüm adaylar için işin sadece teknik kısmı mı kalıyor?
Tabi ki hayır!
Aday zihninde tercih dendiğinde en net şekillenen şey puanlar ve sıralar ile bu puan ve sıralarla erişebilecekleri programların neler olduğunu bilmeleridir. Kusurlu bir tercih algısıdır bu aslında. Zira kişilik özellikleri ile kesişmemiş, örtüşmemiş tercihler adayları hatalı adreslere yolcu etmeye adaydır. Her yıl 500 bin üzerinde adayın üniversitede okuyorken yeniden sınava girmesinde bilinçsizce yapılan ve sadece tekniğe dayanan tercihin en büyük paya sahip olduğunu söyleyebiliriz. Aday, puanının yettiği, sırasının kafi geldiği her programda başarılı olabilme şansını yakalayamayabilir.
İşte bu nedenle teknik tercihe geçmeden tercihin elzem olan psikolojik, sosyolojik, epistemolojik süreçlerinin çok iyi tanzim edilmesi, incelenmesi, aday açısından yeterliliklerin tespit edilmesi çok önem arz ediyor.
Bu yazıda biz, sizleri işbu süreci başarıyla tamamlamış bir aday olarak kabul edip, hangi teknik ayrıntılara dikkat ederek tercihlerinizi yapmanız gerektiğini konuşacağız. Bunu konuşurken de içinde bulunduğumuz yılın nev-i şahsına münhasır ayrıntılarını da dikkate alacağız.
Sistem değişiminin olduğu yıllar tercihin sancılı olduğu yıllardır. Bunu 2018 yılında yaşadık. Bu yıl gerek sınav sisteminde, gerekse tercih sisteminde kayda değer bir değişim yaşanmadı. 2018’de kurgulanan sistem ile 2019 yılının süreçleri işliyor. Hakeza sınav yaşandı, bitti ve gördük ki sistemin sınav ayağında geçen yıldan bu yıla sadece soru zorluk kolaylığı açısından bir farklılık yaşanmış, onun dışında bütün parametreler aynı. Tercih işlemleri açısından da yıl içinde farklı bir karar ile karşılaşmadık. Hatta yargı reformu ile hukuk barajlarının düşürülmesi ve kontenjanların azaltılması gündeme gelmişti. Bu bile kılavuza ve tercihe yetişmedi.
Tercih sürecinde kurallar değişmeyip bir önceki yılın verileri de sağlamca elimizde duruyorsa o yılın teknik tercihi aday ve tercih uzmanları açısından çok daha kolay olur. Sağlam referanstır bir önceki yılın verileri. Çok kayda değer değişimler de olmaz. Üç aşağı, beş yukarı önceki yılın değerlerine yakın sonuçlar çıkar. O halde teknik tercihin ilk kuralı geçen yılın verilerini önüne koymak, işe oradan başlamaktır.
İkinci olarak her ne kadar önceki yılın verileri sağlam bir referans olsa bile her yılın kendi gerçekliği sonuçlara damgasını vurur. Bazı programlara ilgi artar, bazı programlara ilgi azalır, bazı programların kontenjanı artar, bazılarınınki azalır. Yani özetle her yılın arz talep dengesi birbirinden farklı olabilir. İşte bu nedenle önceki yılın verilerini noktasal olarak değil düzlemsel olarak ele almak gerekir. Webden bir ürün ararken nasıl ki bir alt ve üst limit belirliyorsanız tercihleri de bu alt ve üst limitler arasından oluşturmanız gerekir. Buna biz mesleki jargonda geniş yelpazeden seçim yapmak deriz.
Bir adayın en fazla 24 tercih bildirim hakkı var ve bu az bir tercih sayısı değil. ÖSYM’nin her yıl yayınlanan tercih istatistiklerinde adayların ortalama 14-15 tercihle süreci noktaladıklarını, diğer bir ifade ile ancak 14-15 tane yazacak yer bulabildiklerini gösteriyor. Tavsiyemiz elbette verilen hakkın tamamını adayın kullanması yönünde ama eğer daha az tercihle süreç noktalanacaksa her bir programın sıra ve puan gibi teknik değerleri birbirine yakın olan yerlerden değil belli bir ritmik uzaklıkla seçilmeli. Bütün tercihlerin aynı sırlama değeri etrafında toplanması şans faktörünü son derece azaltır.
Her yılın klasik sorusu, puan mı yoksa sıralama mı?
Üniversiteye yerleşmede kullanılan sistem bize puanın göreceli bir değer olduğunu ve adayın referans alınacak gerçek gücünü yansıtmayacağını gösteriyor. Sıralamanın ise yine sistem gereği daha güvenilir bir referans değeri olduğu biliyoruz. Neden? Çünkü YKS aslında bir sıralama sınavı. Puan yeterliliğini sadece baraj puanları itibariyle sorgulayan bir sistem… Puan büyük görünürken değersiz olabilen ya da küçük görünürken daha değerli olabilen bir rakam. Sıralama ise her koşulda değerini koruyabilen bir rakam. Bu nedenle teknik tercihi puanla değil sıralama ile yapmanızı şiddetle öneriyoruz.
Teknik tercihin bir diğer filtresini ise üniversite türlerini belirlerken koymalısınız. Kılavuzda devlet, vakıf, Kıbrıs ve yabancı üniversiteler bulunuyor. Devlet dışındaki üniversiteler burslu programları değilse zaman ve emek dışında bir de ayrıca bütçe gerektiriyor. Bu bütçenin tercih listesini oluşturmada önemli bir gündem olması gerekiyor. Bütçe yeterliliği olmayan programların elenmesi, yetenlerin ise tercih havuzunuzda toplanması gerekiyor. Bu bütçeyi ikametiniz dışındaki bir yerde ücretsiz bir okula yerleştiğinizde yapacağınız yaşamsal harcamalar ile kıyaslayarak belirlemenizde yarar var.
Teknik tercihin bir diğer ayrıntısı eğitim hayatınızı hangi il, ilçe veya kasabada sürdüreceğinize karar vermek. Metropollerdeki programlara daha yüksek puanla, küçük kent ve kasabalardaki programlara ise daha düşük puanlarla girilebiliyor. Ancak o lokasyonda sadece okulda yaşamınızı sürdürmeyeceğinizi, gideceğiniz kentin yaşamına ne ölçüde ayak uyduracağınızı da dikkate almanız gerekiyor. Ayrıca o kent veya kasabada öğrenciye sunulan olanakların neler olduğu da bu belirlemede önemli bir rol oynaması gerekiyor.
Tercih listesinin 1. Sırasındaki program sizin için ne denli önemliyse son sırasındaki program da bir o kadar önemlidir. Adayların en yaygın hatalarından biri ilk birkaç tercihi çok özenle yapıp, son sıralardaki tercihleri özensiz bir şekilde yerleştirmeleri. Son sıradaki tercihleri de çok dikkatli ele almanız ve onayınızdan geçmeyen hiçbir programın listeye alınmaması gerekiyor. Kısaca o listede yer alan hiçbir program sizi mutsuz etmemeli.
Tercih aynı zamanda bir şans işidir de. Kesin yerleşirim hükmü ile seçim yapmak bazen hayal kırıklığı ile de noktalanabilmektedir. Yaptığınız her tercihin, bildirdiğiniz her listenin bir miktar risk barındırdığını da unutmamak gerekiyor.
Yeni açılan programlar geçmişte adayların ilgisini çok çekmediğinden ilk yıl daha düşük puanlarla öğrenci alabilirlerdi. Oysa günümüzde adaylar ilk kez öğrenci alacak programlara da mutlaka tercih listelerinde yer veriyorlar ve bu programların puan veya sıraları da beklenenden daha yüksek çıkabiliyor. Yeni programları seçerken eşdeğer üniversitelerdeki eşdeğer programları referans alarak listeye almakta ve konumunu tayin etmekte yarar var.
Önceki yıl beklenenden çok düşük puanı oluşan programlar da adayların fazlaca ilgisine mazhar olabiliyor. Bu nedenle geçen yıl muadilleri ile fazlaca puan farkı oluşmuş programların bu yıl o farkı kapatabileceği riskini dikkate alarak seçim yapmanız gerekiyor. Buna Hitit Tıp sendromu diye bir isim de verebiliriz mesela…
Tercihlerde adayların salt program kontenjanlarına da baktığını biliyor, kontenjanı yüksek olanı yazayım ki şansım artsın deyip düşük kontenjanlı yerleri daha az adayın seçtiğini görüyoruz. Çoğu aday bu mantıkla düşünüp listesini bu referans ile oluşturunca kontenjanı yüksek olan yerlerde bir tercih yığılması yaşanabiliyor. Bunun sonucunda da bu programlar beklenenden daha yüksek bir puana son öğrencisini alıyor ve taban puanını yüksek bir puanla noktalıyor.
Üniversitelerin ve programların bir önceki yıl oluşan taban puan ve sıraları o üniversitenin niteliği açısından yegane bir ölçüt değil. Özellikle metropollerde sosyal yaşamın zenginliği, öğrenciye sunulan eğitim dışı olanaklar bu puanların oluşmasında önemli etkenlerden biri. Salt puan veya sıraya bakarak üniversitenin niteliğine ilişkin bir önyargıdan uzak durmanız gerekiyor.
Adayların tercih derealizasyonu da yaşamamasını arzu ediyoruz. Aynı tercih listesinde birbiriyle uyumlu olmayan, aynı yetenekleri gerektirmeyen farklı tercihlerin olması adayın henüz karar veremediğinin de bir göstergesi. Bir milyon shop gibi bir tercih listesi sunmak adayın ileride eğitimi yarıda bırakabileceğinin de bir işareti. Listenizin bir karakteri olması gerekiyor.
Üniversite denince ülkemizde akla ilk gelen programlar lisans programları. Adaylar sanki lisansları tercih listesinde bitirmeden önlisans programlarına gitmemeleri gerektiğini düşünüyor ve böyle bir önyargı ile 2 yıllık meslek yüksekokullarına yaklaşıyorlar. Bu da önemli hatalardan birisi. Bazı 2 yıllık programların 4 yıllık lisans programlarından istihdam olanakları bakımından daha iyi durumda olduğunu biliyoruz. Adayın iş hayatına daha kısa yoldan erişmesine de olanak sunuyor bu meslek programları. Ayrıca lisans programlarına göre daha uygun bir bütçe ile okunabiliyor.
Adayların düştüğü en önemli tuzaklardan biri de kazanmış gözükmek adına kendini ifade etmeyen, ilgisini çekmeyen bir programa yerleşmek. Ailesine, arkadaşlarına ve yakın çevresine “bu yıl da yerleşemedi” dedirtmemek için düşünülmeden tartışılmadan yapılan tercihler hiç de gelecek vadeden tercihler değil. Her adayın tercihi öncelikle kendisi için yapması, başkalarını mutlu etmek adına tercih yapmaması gerekiyor. Mezuna kalmak da bu sistemin bir parçası. Yeter ki aday sonraki yıl doğru bir hazırlık süreci geçirebilsin…
Teknik tercihin ayrıntıları bunlarla da sınırlı değil. Pek çok tuzaklar var. Neler mi?
• Puan ve sırası yeterli olsa dahi tek tercih yapmak
• Daha alt başarı düzeyinde tercih edebileceği programlar olmasına rağmen tercihi kendi sınırında kesmek!
• Farklı puan türlerinden yapılan tercihleri teknik olarak doğru sıraya koyamamak
• Vakıf üniversitelerinin burs oranları ile yetinip, reel değerleri hakkında fikri bulunmamak !
• UOLP programlarını ücretsiz bir devlet üniversitesi programı sanmak!
• Üniversiteye bağlı meslek yüksekokullarının hepsinin kent merkezinde olduğunu düşünmek,
• Özel yetenek sınavıyla öğrenci alan programları tercih tablolarında aramak
• Sadece kız veya sadece erkek öğrenciye açık programları seçerken cinsiyet faktörüne dikkat etmemek
• MTOK mühendisliklerini seçebilme hakkı olmayanların bu mühendislik dallarını tercih listesine alması
• Kontenjanı sadece KKTC uyruklu öğrencilere açık programları tercih listesinde bulundurmak
• Bölümlerin eğitim, iş ve istihdam gibi faktörlerine tav olup, akademik yetenekleri ve becerileri sorgulamamak
• Önlisans programlarının akademik kariyer kazandırma becerisine karşı önyargılı yaklaşmak.
• Açıköğretim programlarına yerleştiğinde bir sonraki yıl OBP kaybına uğramayacağını düşünmek
• Meslek yüksekokulu tercihini sadece ileride dikey geçiş yapabilme umuduna bağlamak
• Fiziki yeterlilik ve sağlık koşulları uygunluğu gerektiren dalları incelemeden tercih etmek
• Akademik tercihleri aile baskısından özgürlüğe kaçış gibi algılayıp daha uzak yerlere öncelik vermek
Bunları çoğaltmak mümkün…
İşte tüm bu yazdıklarımız ışığında hiç de kolay olmayacak yoğun, meşakkatli, stresli ve bir o kadar da bitsin artık şu tercihler diyeceğimiz bir sürece giriyor olacak tüm adaylar. Doğru kararlar vermeye ve doğru kararlar almaya muhtaç bir süreç…
Son Güncelleme: Salı, 23 Temmuz 2019 13:03
Gösterim: 10570