Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Öztürk, çocuklarda "yaramazlık" olarak tanımlanan davranış bozukluğunun, "dürtüsellik" olarak adlandırılan bir hastalık olabileceği uyarısında bulundu.
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı ve Çocuk Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Mücahit Öztürk, çocuklarda "yaramazlık" olarak tanımlanan davranış bozukluğunun, "dürtüsellik (kontrol sorunu)" olarak adlandırılan bir hastalık olabileceği uyarısında bulunarak, "Dürtüselliği olan çocuklar, erken dönemde tedavi olmadıklarında, ileri dönemlerde ciddi davranış bozukluğu, sosyal, akademik ve ahlaki anlamda sorunlar yaşayabilir" dedi.
Öztürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çocuklardaki davranış bozukluğu problemi nedeniyle ebeveynlerin ve okul döneminde de öğretmenlerin önemli sorunlar yaşadığını ifade etti. Kontrol problemi (dürtüselliği) bulunan çocukların, erken dönemde tedavi olmadıklarında sorunlar yaşayabileceğini belirten Öztürk, "Bir grup çocuk var ki, ona 'dürtüselliği olan çocuk' diyoruz. Bu çocuklar, kurallar koyulsa uymuyor, 'yapma 'denilenin tersini yapıyor, yani kendini frenleyemiyorlar. Bunun artık bir hastalık olduğunu biliyoruz" dedi.
Öztürk, dürtüselliğin, "dikkat eksikliliği", "hiper aktivite bozukluğu" denilen hastalığın bir alt gurubu olarak tanımlandığını belirterek, şunları söyledi: "Bu çocuklar yapması gerekenleri çok iyi biliyor. Arkadaşına şiddet uygulama, kötü söz söyleme ya da sınıfın düzenini bozma ve evdeki kurallara uymama gibi olumsuz davranışlarından sonra bu duruma çok üzülüyor ama bir süre sonra tekrar yapıyor. Konuştuğunuzda size hak veriyor ama kendilerini durduramıyorlar. Erken çocukluk döneminde yani 5-6 yaş grubundan önce çocuklar, içerisinde bulundukları durumu 'Anne aslında yapmak istemiyorum ama içimden bir şey bana bunu yaptırıyor' diye ifade ediyor."
Okul başarısını da gelecek yaşamını da tehdit ediyor
Çocuklarda dürtüselliğin, doğru yaklaşım sergilenmezse bir kısır döngü halinde sürüp gittiğini ve bunun çocuğun hem okul başarısını hem de gelecek yaşamını olumsuz etkilediğini dile getiren Öztürk, "Dürtüselliği olan çocuklar, erken dönemde tedavi olmadıklarında, ileri dönemlerde ciddi davranış bozukluğu, sosyal, akademik ve ahlaki anlamda sorunlar yaşayabilir. Bu çocuklar zekaları iyi olsa bile öğrenmeyi adeta ret ediyorlar. Çoğunda dikkat konsantrasyon problemi ve buna bağlı gelişen akademik başarısızlık dönemi yaşıyorlar. Okula devam problemi oluyor, özelikle ortaokul ve lise dönemlerinde okula gitmeme sorunları oluyor" sözlerine yer verdi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Rehberlik Haberleri
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı Öztürk, çocuklarda "yaramazlık" olarak tanımlanan davranış bozukluğunun, "dürtüsellik" olarak adlandırılan bir hastalık olabileceği uyarısında bulundu.
Türkiye Yeşilay Cemiyeti Genel Başkanı ve Çocuk Ergen Psikiyatristi Prof. Dr. Mücahit Öztürk, çocuklarda "yaramazlık" olarak tanımlanan davranış bozukluğunun, "dürtüsellik (kontrol sorunu)" olarak adlandırılan bir hastalık olabileceği uyarısında bulunarak, "Dürtüselliği olan çocuklar, erken dönemde tedavi olmadıklarında, ileri dönemlerde ciddi davranış bozukluğu, sosyal, akademik ve ahlaki anlamda sorunlar yaşayabilir" dedi.
Öztürk, AA muhabirine yaptığı açıklamada, çocuklardaki davranış bozukluğu problemi nedeniyle ebeveynlerin ve okul döneminde de öğretmenlerin önemli sorunlar yaşadığını ifade etti. Kontrol problemi (dürtüselliği) bulunan çocukların, erken dönemde tedavi olmadıklarında sorunlar yaşayabileceğini belirten Öztürk, "Bir grup çocuk var ki, ona 'dürtüselliği olan çocuk' diyoruz. Bu çocuklar, kurallar koyulsa uymuyor, 'yapma 'denilenin tersini yapıyor, yani kendini frenleyemiyorlar. Bunun artık bir hastalık olduğunu biliyoruz" dedi.
Öztürk, dürtüselliğin, "dikkat eksikliliği", "hiper aktivite bozukluğu" denilen hastalığın bir alt gurubu olarak tanımlandığını belirterek, şunları söyledi: "Bu çocuklar yapması gerekenleri çok iyi biliyor. Arkadaşına şiddet uygulama, kötü söz söyleme ya da sınıfın düzenini bozma ve evdeki kurallara uymama gibi olumsuz davranışlarından sonra bu duruma çok üzülüyor ama bir süre sonra tekrar yapıyor. Konuştuğunuzda size hak veriyor ama kendilerini durduramıyorlar. Erken çocukluk döneminde yani 5-6 yaş grubundan önce çocuklar, içerisinde bulundukları durumu 'Anne aslında yapmak istemiyorum ama içimden bir şey bana bunu yaptırıyor' diye ifade ediyor."
Okul başarısını da gelecek yaşamını da tehdit ediyor
Çocuklarda dürtüselliğin, doğru yaklaşım sergilenmezse bir kısır döngü halinde sürüp gittiğini ve bunun çocuğun hem okul başarısını hem de gelecek yaşamını olumsuz etkilediğini dile getiren Öztürk, "Dürtüselliği olan çocuklar, erken dönemde tedavi olmadıklarında, ileri dönemlerde ciddi davranış bozukluğu, sosyal, akademik ve ahlaki anlamda sorunlar yaşayabilir. Bu çocuklar zekaları iyi olsa bile öğrenmeyi adeta ret ediyorlar. Çoğunda dikkat konsantrasyon problemi ve buna bağlı gelişen akademik başarısızlık dönemi yaşıyorlar. Okula devam problemi oluyor, özelikle ortaokul ve lise dönemlerinde okula gitmeme sorunları oluyor" sözlerine yer verdi.
Son Güncelleme: Cuma, 29 Ocak 2016 17:58
Gösterim: 1420
Okulların yarıyıl tatiline girmesine çok az zaman kaldı. Karnelerini almaya hazırlanan öğrenciler, yoğun bir döneme kısa bir mola verecek.
Karnedeki sonucun dönem içinde gösterilen akademik performansın derecelendirilmesi olduğunu belirten Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Nüket İşiten, “Karne çocuk için bir etiketleme değildir. Değişebilir bir sonuçtur. Çocukların karnesinde zayıfı olabilir. Nedenlerine objektif olarak bakıp araştırılmalı, çocuğa ve nedene özel çözüm yolları bulunmalıdır” dedi.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Nüket İşiten, yaklaşan sömestr tatili öncesi önemli değerlendirmelerde bulundu. İşiten, şunları söyledi: “Çocukların karnesinde zayıfı olabilir. Nedenlerine objektif olarak bakıp araştırılmalı ve çocuğa ve nedene özel çözüm yolları bulunmalıdır. Sorun çocuktan- okuldan- aileden kaynaklanıyor olabilir. Zihinsel yetersizlik, dikkat eksikliği, özel öğrenme güçlükleri, sorumsuzluk, ailenin ilgisizliği, okulun niteliği vb. hepsi gözden geçirilmelidir. Çocuğa ve yaşanan duruma özel çözüm araştırılmalıdır.
Karne çocuk için bir etiketleme değildir. Değişebilir bir sonuçtur. Karnedeki sonuç iyi veya kötü o dönemde gösterilen akademik performansın derecelendirilmesidir. Olumlu veya olumsuz sonuç o dönemin nasıl geçirildiğinin sonucudur. Karnedeki sonucun doğru değerlendirilerek anlaşılması önemlidir.”
Karne sadece çocuk değil, ebeveyn ve öğretmen için de bir geri bildirimdir!
Karnenin sadece çocuğun ders durumunu gösteren, yaptıklarının ara değerlendirmesini gösteren bir belge olmadığını belirten Yrd. Doç. Dr. Nüket İşiten, “Aile için de bir geri bildirim özelliği taşır. Ailenin de derslere, çocuğa ve okula bakış açılarının ve oradaki bütün emeklerin geri dönüşüdür. Karne ile birlikte veliler de eğitim dönemi içinde neler yaptılar, ne kadar yaptılar, yaptıklarından neler işe yaradı, neler işe yaramadı gibi tüm çabalarla ilgili bir geri bildirim almış oluyorlar ve kendilerine de bir geri dönüp bakmaları gerekiyor. Kötü karne sadece öğrenciye ait bir şey değil, ailenin de çocukla ilgili eğitim sürecinde yaptıklarının bir değerlendirmesini yapması gerekiyor. Karne yolunda gitmeyen şeylere işaret ediyor, bir geri dönüş sağlıyor. Anne ve babaların kendi eksiklerini gözden geçirmeleri lazım.”
İyi karnede ödül ne olmalıdır, ödülün sınırı ne olmalı?
İyi karne getiren bir çocuğa verilen ödülde de abartıdan uzak durulması gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. İşiten, “Ödül sözü çok çekiştirilen ve yanlış yorumlanan bir kavram. Elbette olumlu bir davranışı pekiştiren bir etken olmalıdır. Ancak bu her zaman para ile alınan bir şeyler olmamalıdır. Gerçekte olması gereken çocukta sorumluluk bilinci ve özdenetim, çalışma alışkanlıklarının yerleşmesidir” diye konuştu.
Tatil iyi değerlendirilmeli
Yrd. Doç. Dr. İşiten, bir dinlenme dönemi olan tatilin iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirterek “Adı üzerinde elbette tatil gibi geçirilmeli ancak ara dönem olduğu için okul ve çalışma alışkanlıklarından soyutlanmadan yapılmalıdır. Aşırı çalışma temposu sonraki döneme başlarken çocuğun motivasyonunu olumsuz etkileyebilir. Ama bunun tersi de göz önünde bulundurulmalıdır.” diye konuştu.
İki haftalık tatilin hem dinlenme hem de ders konusundaki eksikliklerin giderilmesi açısından değerlendirilmesi gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Nükhet İşiten, şu önerilerde bulundu:
“Mutlaka bir plan olmalı ama okul döneminde olduğu gibi çok katı ve sert, şu saatten şu saate kadar şu yapılacak gibi bir keskinlikte olmamalı ama belli bir zaman dilimi içinde bazı işlerin kotarılması ve bitirilmesi gerektiğini planlamak gerekiyor. Tabi bu planı yaparken de ailenin ‘o planı şimdi yapacaksın, şu kadar ödev yapacaksın’ gibi ya da ‘zayıf olan dersin için şu soruları çözeceksin’ gibi bir dayatma şeklinde olmaması gerekiyor. Tatili birlikte zaman geçirebilecek bir fırsat olarak değerlendirmek lazım.
Çocuğa iç görü kazandırılmalı!
Bu planları yaparken çocuk hangi yaşta olursa olsun birlikte karar verilmeli. ‘Seninle gezelim, sinemaya gidelim, evde oturalım film seyredelim’ ama bunun yanı sıra daha düşük not aldığı ya da zayıf olduğu dersle ilgili de ‘Bu dersi nasıl destekleyebiliriz, bu dersle ilgili ne yaparsak senin için faydalı olabilir’ gibi onun da fikrini alarak bu sorumluluğun içine dâhil etmeliyiz. Çocuğun kendisiyle ilgili bir iç görüsünün olması lazım, ‘Karne benim sorumluluğum. Benim şu dersim zayıf, ben bunu şöyle desteklemeliyim’ gibi iç görüsüne de sahip olması lazım.”
Üst Kategori: ROOT Kategori: Rehberlik Haberleri
Okulların yarıyıl tatiline girmesine çok az zaman kaldı. Karnelerini almaya hazırlanan öğrenciler, yoğun bir döneme kısa bir mola verecek.
Karnedeki sonucun dönem içinde gösterilen akademik performansın derecelendirilmesi olduğunu belirten Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Nüket İşiten, “Karne çocuk için bir etiketleme değildir. Değişebilir bir sonuçtur. Çocukların karnesinde zayıfı olabilir. Nedenlerine objektif olarak bakıp araştırılmalı, çocuğa ve nedene özel çözüm yolları bulunmalıdır” dedi.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Yrd. Doç. Dr. Nüket İşiten, yaklaşan sömestr tatili öncesi önemli değerlendirmelerde bulundu. İşiten, şunları söyledi: “Çocukların karnesinde zayıfı olabilir. Nedenlerine objektif olarak bakıp araştırılmalı ve çocuğa ve nedene özel çözüm yolları bulunmalıdır. Sorun çocuktan- okuldan- aileden kaynaklanıyor olabilir. Zihinsel yetersizlik, dikkat eksikliği, özel öğrenme güçlükleri, sorumsuzluk, ailenin ilgisizliği, okulun niteliği vb. hepsi gözden geçirilmelidir. Çocuğa ve yaşanan duruma özel çözüm araştırılmalıdır.
Karne çocuk için bir etiketleme değildir. Değişebilir bir sonuçtur. Karnedeki sonuç iyi veya kötü o dönemde gösterilen akademik performansın derecelendirilmesidir. Olumlu veya olumsuz sonuç o dönemin nasıl geçirildiğinin sonucudur. Karnedeki sonucun doğru değerlendirilerek anlaşılması önemlidir.”
Karne sadece çocuk değil, ebeveyn ve öğretmen için de bir geri bildirimdir!
Karnenin sadece çocuğun ders durumunu gösteren, yaptıklarının ara değerlendirmesini gösteren bir belge olmadığını belirten Yrd. Doç. Dr. Nüket İşiten, “Aile için de bir geri bildirim özelliği taşır. Ailenin de derslere, çocuğa ve okula bakış açılarının ve oradaki bütün emeklerin geri dönüşüdür. Karne ile birlikte veliler de eğitim dönemi içinde neler yaptılar, ne kadar yaptılar, yaptıklarından neler işe yaradı, neler işe yaramadı gibi tüm çabalarla ilgili bir geri bildirim almış oluyorlar ve kendilerine de bir geri dönüp bakmaları gerekiyor. Kötü karne sadece öğrenciye ait bir şey değil, ailenin de çocukla ilgili eğitim sürecinde yaptıklarının bir değerlendirmesini yapması gerekiyor. Karne yolunda gitmeyen şeylere işaret ediyor, bir geri dönüş sağlıyor. Anne ve babaların kendi eksiklerini gözden geçirmeleri lazım.”
İyi karnede ödül ne olmalıdır, ödülün sınırı ne olmalı?
İyi karne getiren bir çocuğa verilen ödülde de abartıdan uzak durulması gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. İşiten, “Ödül sözü çok çekiştirilen ve yanlış yorumlanan bir kavram. Elbette olumlu bir davranışı pekiştiren bir etken olmalıdır. Ancak bu her zaman para ile alınan bir şeyler olmamalıdır. Gerçekte olması gereken çocukta sorumluluk bilinci ve özdenetim, çalışma alışkanlıklarının yerleşmesidir” diye konuştu.
Tatil iyi değerlendirilmeli
Yrd. Doç. Dr. İşiten, bir dinlenme dönemi olan tatilin iyi değerlendirilmesi gerektiğini belirterek “Adı üzerinde elbette tatil gibi geçirilmeli ancak ara dönem olduğu için okul ve çalışma alışkanlıklarından soyutlanmadan yapılmalıdır. Aşırı çalışma temposu sonraki döneme başlarken çocuğun motivasyonunu olumsuz etkileyebilir. Ama bunun tersi de göz önünde bulundurulmalıdır.” diye konuştu.
İki haftalık tatilin hem dinlenme hem de ders konusundaki eksikliklerin giderilmesi açısından değerlendirilmesi gerektiğini belirten Yrd. Doç. Dr. Nükhet İşiten, şu önerilerde bulundu:
“Mutlaka bir plan olmalı ama okul döneminde olduğu gibi çok katı ve sert, şu saatten şu saate kadar şu yapılacak gibi bir keskinlikte olmamalı ama belli bir zaman dilimi içinde bazı işlerin kotarılması ve bitirilmesi gerektiğini planlamak gerekiyor. Tabi bu planı yaparken de ailenin ‘o planı şimdi yapacaksın, şu kadar ödev yapacaksın’ gibi ya da ‘zayıf olan dersin için şu soruları çözeceksin’ gibi bir dayatma şeklinde olmaması gerekiyor. Tatili birlikte zaman geçirebilecek bir fırsat olarak değerlendirmek lazım.
Çocuğa iç görü kazandırılmalı!
Bu planları yaparken çocuk hangi yaşta olursa olsun birlikte karar verilmeli. ‘Seninle gezelim, sinemaya gidelim, evde oturalım film seyredelim’ ama bunun yanı sıra daha düşük not aldığı ya da zayıf olduğu dersle ilgili de ‘Bu dersi nasıl destekleyebiliriz, bu dersle ilgili ne yaparsak senin için faydalı olabilir’ gibi onun da fikrini alarak bu sorumluluğun içine dâhil etmeliyiz. Çocuğun kendisiyle ilgili bir iç görüsünün olması lazım, ‘Karne benim sorumluluğum. Benim şu dersim zayıf, ben bunu şöyle desteklemeliyim’ gibi iç görüsüne de sahip olması lazım.”
Son Güncelleme: Pazartesi, 18 Ocak 2016 13:49
Gösterim: 1604
Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu’nun düzenlediği “Türkiye’de Aile ve Çocuk Eğitimi” forumunda, GfK Türkiye tarafından gerçekleştirilen “Türkiye’de Aile ve Çocuk Eğitimi Araştırması”nın sonuçları açıklandı.
Araştırma sonuçlarına göre Türkiye kamuoyunun %42’si ebeveynlerin çocuk yetiştirmekte başarısız olduğunu, %66’sı ise ebeveynlerin desteğe ihtiyaç duyduğunu düşünüyor.
Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu, kamuoyunun Çocuk Hakları Evrensel Beyannamesi’ne ilişkin bilgi düzeyini, Türkiye’nin çocuk yetiştirmekte ne kadar başarılı olduğunu, anne-baba eğitiminin gerekliliğini, hangi kurumlar tarafından ne zaman verilebileceğini ve çocukların cinsel istismar gibi zarar görme durumunda haklarını nasıl aramaları ve kimlerden eğitim almaları gerektiğini değerlendirmek amacıyla 15 Aralık Salı günü, Işık Üniversitesi Maslak Kampüsü Konferans Salonu’nda Türkiye’de Aile ve Çocuk Eğitimi Forumu’nu düzenledi.
Forumda GfK Türkiye tarafından gerçekleştirilen “Türkiye’de Aile ve Çocuk Eğitimi Araştırması”nın bulguları açıklandı ve değerlendirildi. Forumun moderatörlüğünü ünlü sunucu Cem Ceminay yürütürken açılış konuşmasını Çocuk Haklarını Koruma Platformu Başkanı Av. Figen Özbek, araştırma raporunun aktarımını ise GfK Tüketici Deneyimleri Genel Müdürü Fulya Durmuş yaptı. Forumdaki konuşmacılar ise Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fatoş Erkman; İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Üyesi ve Avukat Seda Akço Bilen; İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Klinik Psikolog Yard. Doç. Dr. Zeynep Çatay Çalışkan; ile Pedagog ve Eğitim Koordinatörü Şima Sunder’di.
Araştırma sonuçları bize ne söylüyor?
Türkiye’de Aile ve Çocuk Eğitimi Araştırması, Eylül-Ekim 2015 tarihlerinde kentsel Türkiye’de 15 ilde 15 yaş ve üstü 1.237 kişi ile yüz yüze görüşülerek gerçekleştirildi.
Araştırmanın bulgularına göre Türkiye’de her 10 kişiden 2’si Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan Çocuk Hakları Evrensel Beyannamesi’nden haberdar olduğunu belirtiyor. Haberdar olanların en fazla olduğu bölgeler %26 ile İç Anadolu
ve Marmara bölgeleridir. Güneydoğu Anadolu’da ise hemen hemen hiç kimse (%98) Çocuk Hakları Evrensel Beyannamesi’nden haberdar olmadığını belirtiyor.
Çocuk Hakları Evrensel Beyannamesi’ni duyanların hemen hemen yarısı (%56) Türkiye’nin bu beyannameyi imzaladığını biliyor. Bu konuyla ilgili farkındalığı en yüksek olan bölge %91 oranla Ege Bölgesi’dir. Ege’yi %62 ile Marmara bölgesi takip ediyor. Yaş gruplarına bakıldığında ise farkındalığı en yüksek yaş grubu %65 ile 15-17 yaş grubu.
Çocuk yetiştirmede ne ölçüde başarılıyız?
Türkiye'de ebeveynlerin (anne-babaların) çocuklarını yetiştirme ve eğitme konusunda başarısız bulduklarını belirtenlerin oranı %42’dir. Bölgelere bakıldığında, ebeveynleri başarız bulanların en yüksek olduğu bölge %76 ile Ege Bölgesi’dir. Ege’yi % 48 ile Marmara Bölgesi takip ediyor. Ebeveynleri başarılı bulanların en fazla olduğu bölgeler ise Güneydoğu Anadolu (%38) ve Doğu Anadolu’dur (%30).
Çocuk yetiştirmede başarısızlığın temel nedeni bilgisizlik
Ebeveynleri çocuk yetiştirmede başarısız bulanların yarısından fazlası (%57) ebeveynlerin bilgi sahibi olmadıkları için başarız olduklarını düşünüyor. %28 ebeyenlerin kendileri de iyi yetiştirilmedikleri için derken, kitlenin %14’ü ise ekonomik ve sosyal imkanların yetersizliğini neden olarak gösteriyor.
Türkiye’de her 10 kişiden yaklaşık 7’si ebeveynlerin eğitim alması gerektiğini düşünüyor
“Türkiye’de anne-babaların çocuklarla doğru iletişim kurabilme / kendileri / çevrelerine faydalı, özgüvenli bireyler olarak yetiştirme konusunda eğitime ihtiyaçları vardır” ifadesine katıldığını belirtenlerin oranı %66 iken, bu ifadeye katılmadıklarını belirtenlerin oranı %7’dir. %27’lik bir kesim ise “ne katılıyorum ne katılmıyorum” şeklinde görüş bildirmiştir. Bu ifadeye katıldığını belirtenlerin en yüksek olduğu bölge %87 ile Ege Bölgesi’dir. İç Anadolu Bölgesi Ege’yi %81 ile takip ediyor. Bu ifadeye katılmadığını belirtenlerin en yüksek olduğu bölgeler ise sırasıyla Güney Doğu Anadolu (%17) ve Karadeniz (%16) bölgeleridir. 15-17 ve 25-34 yaş grupları içinde diğer yaş gruplarına oranla bu ifadeye katılanların oranı daha yüksek(%69).
Ebeveynlerin eğitim alması gerektiğini düşünenlerin yarısından fazlası (%52) ise bu eğitimi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın vermesi gerektiğini düşünüyor.
Bölgelere bakıldığında, en çok İç Anadolu Bölgesi ve Karadeniz Bölgesi (%64) bu eğitimin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından verilmesi gerektiğini düşünüyor. Bu eğitimin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilmesi gerektiğini düşünenlerin en fazla olduğu bölge ise %51 ile Doğu Anadolu’dur.
Eğitim verilmesi gerektiğini düşünen kişilerin %35’i, ebeveynlerin ihtiyaç duydukları zaman başvurabilecekleri uzmanlar olması gerektiğini düşünüyor. %31’i ise kişilerin ortaöğretim-lise-yükseköğrenim gibi eğitim kurumlarında okurken ebeveynlikle ilgili eğitim görmeleri gerektiğini belirtiyor.
Ebeveynlerin eğitim alması gerektiğini düşünenler, ebeveynlerin özellikle aile içi iletişim konusunda eğitilmeye ihtiyaçları olduğunu belirtiyorlar. Bölgelere bakıldığında, ebeveynlerin bu konuda eğitim alması gerektiğini düşünenlerin en yüksek olduğu Marmara (%57) ve İç Anadolu (%50)’dur. Ege bölgesi %42 ile ebeveynlerin özellikle ergenlik psikolojisi üzerine eğitim alması gerektiğini düşünüyor. Bu konu yaş kırılımında incelendiğinde; 15-17 yaş grubu içinde diğer yaş gruplarına oranla, ebeveynlerin ergenlik psikolojisi üzerine eğitime ihtiyaç duyduğunu belirtenlerin oranı daha yüksek (%28).
Cinsel istismar ve eğitim
Türkiye'de çocuklara cinsel istismar ve bu gibi durumlarda ne yapmaları, nereye başvurmaları gerektiği konusunda eğitim verilmesi gerektiğini düşünenlerin oranı %68 iken sadece %10’u eğitime gerek olmadığını düşünüyor. %22’si ise konuyla ilgili fikri olmadığını belirtiyor. Eğitim verilmesi gerekmiyor diyenlerin oranının en fazla olduğu bölge %32 ile Güney Doğu Anadolu’dur.
Eğitim verilmesi gerektiğini düşünenlerin en fazla olduğu bölgeler ise %93 ile Ege ve %88 ile İç Anadolu Bölgesi’dir. Karadeniz bölgesinde ise yaklaşık her 2 kişiden 1’i (%47) çocuklara bu konuda eğitim verilip verilmemesi konusunda fikri olmadığını belirtmişlerdir.
Eğitim verilmesi gerektiğini düşünenlerin %65’i eğitimin devlet tarafından okullarda verilmesi gerektiğini belirtirken, %31’i aile tarafından evde eğitim verilmesi gerektiğini düşünüyor.
Aile tarafından evde eğitim verilmesi gerektiğini düşünenlerin en yüksek olduğu bölge %54 ile Güneydoğu Anadolu’dur. Devlet tarafından okullarda eğitim verilmesi gerektiğini düşünenlerin en yüksek olduğu bölge ise %87 ile Ege’dir.
Çocuğumuzla nasıl iletişim kuracağımızı şaşırdığımızda rehber olarak kime başvuruyoruz?
Ebeveyn olanlar, çocuğuyla nasıl iletişim kuracaklarını şaşırdıklarında veya bir problemi çözemedikleri durumda ağırlıkla eşlerine danıştıklarını belirtiyorlar (%39). “İç güdülerime göre hareket ederim” diyenler ise %20 oranındadır. Diğer bölgelere oranla İç Anadolu’daki ebeveynler arasında, çocukla ilgili bir problemle karşılaştıklarında eşlerine danışmayı tercih edenler daha fazla (%66). Güney Doğu Anadolu’da ise ebeveynlerin %40’ı güvendikleri arkadaşlarına danışmayı tercih ediyorlar.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Rehberlik Haberleri
Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu’nun düzenlediği “Türkiye’de Aile ve Çocuk Eğitimi” forumunda, GfK Türkiye tarafından gerçekleştirilen “Türkiye’de Aile ve Çocuk Eğitimi Araştırması”nın sonuçları açıklandı.
Araştırma sonuçlarına göre Türkiye kamuoyunun %42’si ebeveynlerin çocuk yetiştirmekte başarısız olduğunu, %66’sı ise ebeveynlerin desteğe ihtiyaç duyduğunu düşünüyor.
Çocuk ve Haklarını Koruma Platformu, kamuoyunun Çocuk Hakları Evrensel Beyannamesi’ne ilişkin bilgi düzeyini, Türkiye’nin çocuk yetiştirmekte ne kadar başarılı olduğunu, anne-baba eğitiminin gerekliliğini, hangi kurumlar tarafından ne zaman verilebileceğini ve çocukların cinsel istismar gibi zarar görme durumunda haklarını nasıl aramaları ve kimlerden eğitim almaları gerektiğini değerlendirmek amacıyla 15 Aralık Salı günü, Işık Üniversitesi Maslak Kampüsü Konferans Salonu’nda Türkiye’de Aile ve Çocuk Eğitimi Forumu’nu düzenledi.
Forumda GfK Türkiye tarafından gerçekleştirilen “Türkiye’de Aile ve Çocuk Eğitimi Araştırması”nın bulguları açıklandı ve değerlendirildi. Forumun moderatörlüğünü ünlü sunucu Cem Ceminay yürütürken açılış konuşmasını Çocuk Haklarını Koruma Platformu Başkanı Av. Figen Özbek, araştırma raporunun aktarımını ise GfK Tüketici Deneyimleri Genel Müdürü Fulya Durmuş yaptı. Forumdaki konuşmacılar ise Boğaziçi Üniversitesi Eğitim Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Fatoş Erkman; İstanbul Barosu Çocuk Hakları Merkezi Üyesi ve Avukat Seda Akço Bilen; İstanbul Bilgi Üniversitesi Psikoloji Bölümü Öğretim Üyesi, Klinik Psikolog Yard. Doç. Dr. Zeynep Çatay Çalışkan; ile Pedagog ve Eğitim Koordinatörü Şima Sunder’di.
Araştırma sonuçları bize ne söylüyor?
Türkiye’de Aile ve Çocuk Eğitimi Araştırması, Eylül-Ekim 2015 tarihlerinde kentsel Türkiye’de 15 ilde 15 yaş ve üstü 1.237 kişi ile yüz yüze görüşülerek gerçekleştirildi.
Araştırmanın bulgularına göre Türkiye’de her 10 kişiden 2’si Birleşmiş Milletler tarafından yayınlanan Çocuk Hakları Evrensel Beyannamesi’nden haberdar olduğunu belirtiyor. Haberdar olanların en fazla olduğu bölgeler %26 ile İç Anadolu
ve Marmara bölgeleridir. Güneydoğu Anadolu’da ise hemen hemen hiç kimse (%98) Çocuk Hakları Evrensel Beyannamesi’nden haberdar olmadığını belirtiyor.
Çocuk Hakları Evrensel Beyannamesi’ni duyanların hemen hemen yarısı (%56) Türkiye’nin bu beyannameyi imzaladığını biliyor. Bu konuyla ilgili farkındalığı en yüksek olan bölge %91 oranla Ege Bölgesi’dir. Ege’yi %62 ile Marmara bölgesi takip ediyor. Yaş gruplarına bakıldığında ise farkındalığı en yüksek yaş grubu %65 ile 15-17 yaş grubu.
Çocuk yetiştirmede ne ölçüde başarılıyız?
Türkiye'de ebeveynlerin (anne-babaların) çocuklarını yetiştirme ve eğitme konusunda başarısız bulduklarını belirtenlerin oranı %42’dir. Bölgelere bakıldığında, ebeveynleri başarız bulanların en yüksek olduğu bölge %76 ile Ege Bölgesi’dir. Ege’yi % 48 ile Marmara Bölgesi takip ediyor. Ebeveynleri başarılı bulanların en fazla olduğu bölgeler ise Güneydoğu Anadolu (%38) ve Doğu Anadolu’dur (%30).
Çocuk yetiştirmede başarısızlığın temel nedeni bilgisizlik
Ebeveynleri çocuk yetiştirmede başarısız bulanların yarısından fazlası (%57) ebeveynlerin bilgi sahibi olmadıkları için başarız olduklarını düşünüyor. %28 ebeyenlerin kendileri de iyi yetiştirilmedikleri için derken, kitlenin %14’ü ise ekonomik ve sosyal imkanların yetersizliğini neden olarak gösteriyor.
Türkiye’de her 10 kişiden yaklaşık 7’si ebeveynlerin eğitim alması gerektiğini düşünüyor
“Türkiye’de anne-babaların çocuklarla doğru iletişim kurabilme / kendileri / çevrelerine faydalı, özgüvenli bireyler olarak yetiştirme konusunda eğitime ihtiyaçları vardır” ifadesine katıldığını belirtenlerin oranı %66 iken, bu ifadeye katılmadıklarını belirtenlerin oranı %7’dir. %27’lik bir kesim ise “ne katılıyorum ne katılmıyorum” şeklinde görüş bildirmiştir. Bu ifadeye katıldığını belirtenlerin en yüksek olduğu bölge %87 ile Ege Bölgesi’dir. İç Anadolu Bölgesi Ege’yi %81 ile takip ediyor. Bu ifadeye katılmadığını belirtenlerin en yüksek olduğu bölgeler ise sırasıyla Güney Doğu Anadolu (%17) ve Karadeniz (%16) bölgeleridir. 15-17 ve 25-34 yaş grupları içinde diğer yaş gruplarına oranla bu ifadeye katılanların oranı daha yüksek(%69).
Ebeveynlerin eğitim alması gerektiğini düşünenlerin yarısından fazlası (%52) ise bu eğitimi Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nın vermesi gerektiğini düşünüyor.
Bölgelere bakıldığında, en çok İç Anadolu Bölgesi ve Karadeniz Bölgesi (%64) bu eğitimin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından verilmesi gerektiğini düşünüyor. Bu eğitimin Milli Eğitim Bakanlığı tarafından verilmesi gerektiğini düşünenlerin en fazla olduğu bölge ise %51 ile Doğu Anadolu’dur.
Eğitim verilmesi gerektiğini düşünen kişilerin %35’i, ebeveynlerin ihtiyaç duydukları zaman başvurabilecekleri uzmanlar olması gerektiğini düşünüyor. %31’i ise kişilerin ortaöğretim-lise-yükseköğrenim gibi eğitim kurumlarında okurken ebeveynlikle ilgili eğitim görmeleri gerektiğini belirtiyor.
Ebeveynlerin eğitim alması gerektiğini düşünenler, ebeveynlerin özellikle aile içi iletişim konusunda eğitilmeye ihtiyaçları olduğunu belirtiyorlar. Bölgelere bakıldığında, ebeveynlerin bu konuda eğitim alması gerektiğini düşünenlerin en yüksek olduğu Marmara (%57) ve İç Anadolu (%50)’dur. Ege bölgesi %42 ile ebeveynlerin özellikle ergenlik psikolojisi üzerine eğitim alması gerektiğini düşünüyor. Bu konu yaş kırılımında incelendiğinde; 15-17 yaş grubu içinde diğer yaş gruplarına oranla, ebeveynlerin ergenlik psikolojisi üzerine eğitime ihtiyaç duyduğunu belirtenlerin oranı daha yüksek (%28).
Cinsel istismar ve eğitim
Türkiye'de çocuklara cinsel istismar ve bu gibi durumlarda ne yapmaları, nereye başvurmaları gerektiği konusunda eğitim verilmesi gerektiğini düşünenlerin oranı %68 iken sadece %10’u eğitime gerek olmadığını düşünüyor. %22’si ise konuyla ilgili fikri olmadığını belirtiyor. Eğitim verilmesi gerekmiyor diyenlerin oranının en fazla olduğu bölge %32 ile Güney Doğu Anadolu’dur.
Eğitim verilmesi gerektiğini düşünenlerin en fazla olduğu bölgeler ise %93 ile Ege ve %88 ile İç Anadolu Bölgesi’dir. Karadeniz bölgesinde ise yaklaşık her 2 kişiden 1’i (%47) çocuklara bu konuda eğitim verilip verilmemesi konusunda fikri olmadığını belirtmişlerdir.
Eğitim verilmesi gerektiğini düşünenlerin %65’i eğitimin devlet tarafından okullarda verilmesi gerektiğini belirtirken, %31’i aile tarafından evde eğitim verilmesi gerektiğini düşünüyor.
Aile tarafından evde eğitim verilmesi gerektiğini düşünenlerin en yüksek olduğu bölge %54 ile Güneydoğu Anadolu’dur. Devlet tarafından okullarda eğitim verilmesi gerektiğini düşünenlerin en yüksek olduğu bölge ise %87 ile Ege’dir.
Çocuğumuzla nasıl iletişim kuracağımızı şaşırdığımızda rehber olarak kime başvuruyoruz?
Ebeveyn olanlar, çocuğuyla nasıl iletişim kuracaklarını şaşırdıklarında veya bir problemi çözemedikleri durumda ağırlıkla eşlerine danıştıklarını belirtiyorlar (%39). “İç güdülerime göre hareket ederim” diyenler ise %20 oranındadır. Diğer bölgelere oranla İç Anadolu’daki ebeveynler arasında, çocukla ilgili bir problemle karşılaştıklarında eşlerine danışmayı tercih edenler daha fazla (%66). Güney Doğu Anadolu’da ise ebeveynlerin %40’ı güvendikleri arkadaşlarına danışmayı tercih ediyorlar.
Son Güncelleme: Salı, 15 Aralık 2015 13:51
Gösterim: 4681
Bartın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Firdevs Güneş, ebeveynlerin ev işlerini yapabilmek, rahat kalabilmek için çocuklarına saatlerce çizgi film izletebildiğini belirterek, "Günde 1 saatten fazla ekran karşısında kalan çocuklarda, saldırganlık, obezite, uyku, dikkat ve davranış sorunları görülmektedir" dedi.Prof. Dr. Güneş, birçok çocuğun günün önemli kısmını televizyon karşısında geçirdiğini söyledi.
Bazı programların, çocukların fiziksel, zihinsel ve dil gelişimine olumsuz etkileri bulunduğunu ifade eden Güneş, "Özellikle çizgi filmler, çocukların anlama, dikkat ve dil gelişimini doğrudan etkilemektedir. Bu etkileme olumlu olabildiği gibi çoğunlukla olumsuz olarak değerlendirilebilir" diye konuştu.
Güneş, ebeveynlerin, ev işlerini yapabilmek, rahat kalabilmek için çocuklarını saatlerce ekran karşısında bırakabildiğine dikkati çekti.
Çoğu evde televizyon seyredilirken iletişim kurulmadığını belirten Güneş, "Bazı çocuklar saatlerce tek başına televizyon izliyor. Çizgi film izletme yerine çocuğa kitap okumak, kitaptan resim göstermek ve birlikte oyuncakla oynamak daha yararlıdır. Bu etkinliklerde çocuk ile yetişkin etkileşimi daha sıcak ve yoğun olmaktadır. Çocuk televizyon izleyecekse de aileyle izlemeli, televizyon karşısında yalnız bırakılmamalıdır" dedi.
"Zararlı boyuta ulaşabilir"
Araştırmaların, 3 yaş öncesinde sürekli televizyon izleyen çocuklarda dil gelişiminin daha yavaş olduğunu gösterdiğini vurgulayan Güneş, şöyle devam etti:
"Bu yaş çocuklar, izledikleri çoğu çizgi filmdeki hikaye zincirlerini tamamlayamaz, renk, ışık, ses değişimine odaklanır. Ekranda gördükleri eylem ve sesleri taklit eder. Bazen üstün güçlere sahip, uçabilen ve herkesi yenen bir kahraman ya da prenses, uçan peri gibi çizgi film karakterlerinin özelliklerine sahip olmak isteyebilir. Bu da zararlı boyuta ulaşabilir. Diğer taraftan günde 1 saatten fazla ekran karşısında kalan çocuklarda, saldırganlık, obezite, uyku, dikkat ve davranış sorunları görülmektedir."
Güneş, "3 yaş sonrasında çocuklar, televizyon karşısında günde 1 veya 1,5 saat kalmalıdır. Çocuğun yaş ve düzeyine uygun eğitici filmler seçilmeli, izledikleri hakkında konuşmalar yapılmalıdır. 3-5 yaş arasındaki çocukların 1-1,5 saatten fazla çizgi film seyretmesine izin verilmemeli ve dikkati uzun süreli zorlanmamalıdır. Çocuklar 6 yaşına gelince günde en çok 2 saat izleme izni verilmelidir" diye konuştu.
"3 kurala dikkat"
Uzmanların, çocukların televizyon izlemesiyle ilgili ailelerden 3 kurala dikkat etmelerini istediklerini anlatan Prof. Dr. Güneş, şunları kaydetti:
"Bunlar, çocuğun yatak odasına televizyon konulmaması, 5 yaşına kadar televizyondan uzak tutulması, ilk ve ortaokul öğrencilerinin haftada 4 saatten fazla televizyon izlememesidir. Çocukların dil ve zihinsel becerilerini geliştirmek için nöronları etkinleştirmek gerekmektedir. Bunun için doğumdan itibaren bebeklerle iletişim kurmak, ninni söylemek, hikaye okumak gerekir. Çizgi filmlerin seçiminde, Türkçeyi doğru, etkili ve güzel kullanma, eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme, iletişim kurma, sorun çözme, girişimci olma, karar verme, kişisel ve sosyal değerlere önem verme gibi becerileri geliştirecek özellikte olmasına dikkat edilmelidir. Sonuç olarak aileler, çocuklarını televizyon karşısında çizgi filmlere terk etmemeli, bu durumun çocuklarda kalıcı sorunlara yol açabileceği unutulmamalıdır."
Üst Kategori: ROOT Kategori: Rehberlik Haberleri
Bartın Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Firdevs Güneş, ebeveynlerin ev işlerini yapabilmek, rahat kalabilmek için çocuklarına saatlerce çizgi film izletebildiğini belirterek, "Günde 1 saatten fazla ekran karşısında kalan çocuklarda, saldırganlık, obezite, uyku, dikkat ve davranış sorunları görülmektedir" dedi.Prof. Dr. Güneş, birçok çocuğun günün önemli kısmını televizyon karşısında geçirdiğini söyledi.
Bazı programların, çocukların fiziksel, zihinsel ve dil gelişimine olumsuz etkileri bulunduğunu ifade eden Güneş, "Özellikle çizgi filmler, çocukların anlama, dikkat ve dil gelişimini doğrudan etkilemektedir. Bu etkileme olumlu olabildiği gibi çoğunlukla olumsuz olarak değerlendirilebilir" diye konuştu.
Güneş, ebeveynlerin, ev işlerini yapabilmek, rahat kalabilmek için çocuklarını saatlerce ekran karşısında bırakabildiğine dikkati çekti.
Çoğu evde televizyon seyredilirken iletişim kurulmadığını belirten Güneş, "Bazı çocuklar saatlerce tek başına televizyon izliyor. Çizgi film izletme yerine çocuğa kitap okumak, kitaptan resim göstermek ve birlikte oyuncakla oynamak daha yararlıdır. Bu etkinliklerde çocuk ile yetişkin etkileşimi daha sıcak ve yoğun olmaktadır. Çocuk televizyon izleyecekse de aileyle izlemeli, televizyon karşısında yalnız bırakılmamalıdır" dedi.
"Zararlı boyuta ulaşabilir"
Araştırmaların, 3 yaş öncesinde sürekli televizyon izleyen çocuklarda dil gelişiminin daha yavaş olduğunu gösterdiğini vurgulayan Güneş, şöyle devam etti:
"Bu yaş çocuklar, izledikleri çoğu çizgi filmdeki hikaye zincirlerini tamamlayamaz, renk, ışık, ses değişimine odaklanır. Ekranda gördükleri eylem ve sesleri taklit eder. Bazen üstün güçlere sahip, uçabilen ve herkesi yenen bir kahraman ya da prenses, uçan peri gibi çizgi film karakterlerinin özelliklerine sahip olmak isteyebilir. Bu da zararlı boyuta ulaşabilir. Diğer taraftan günde 1 saatten fazla ekran karşısında kalan çocuklarda, saldırganlık, obezite, uyku, dikkat ve davranış sorunları görülmektedir."
Güneş, "3 yaş sonrasında çocuklar, televizyon karşısında günde 1 veya 1,5 saat kalmalıdır. Çocuğun yaş ve düzeyine uygun eğitici filmler seçilmeli, izledikleri hakkında konuşmalar yapılmalıdır. 3-5 yaş arasındaki çocukların 1-1,5 saatten fazla çizgi film seyretmesine izin verilmemeli ve dikkati uzun süreli zorlanmamalıdır. Çocuklar 6 yaşına gelince günde en çok 2 saat izleme izni verilmelidir" diye konuştu.
"3 kurala dikkat"
Uzmanların, çocukların televizyon izlemesiyle ilgili ailelerden 3 kurala dikkat etmelerini istediklerini anlatan Prof. Dr. Güneş, şunları kaydetti:
"Bunlar, çocuğun yatak odasına televizyon konulmaması, 5 yaşına kadar televizyondan uzak tutulması, ilk ve ortaokul öğrencilerinin haftada 4 saatten fazla televizyon izlememesidir. Çocukların dil ve zihinsel becerilerini geliştirmek için nöronları etkinleştirmek gerekmektedir. Bunun için doğumdan itibaren bebeklerle iletişim kurmak, ninni söylemek, hikaye okumak gerekir. Çizgi filmlerin seçiminde, Türkçeyi doğru, etkili ve güzel kullanma, eleştirel düşünme, yaratıcı düşünme, iletişim kurma, sorun çözme, girişimci olma, karar verme, kişisel ve sosyal değerlere önem verme gibi becerileri geliştirecek özellikte olmasına dikkat edilmelidir. Sonuç olarak aileler, çocuklarını televizyon karşısında çizgi filmlere terk etmemeli, bu durumun çocuklarda kalıcı sorunlara yol açabileceği unutulmamalıdır."
Son Güncelleme: Perşembe, 24 Aralık 2015 17:01
Gösterim: 2049
Yeni çok platformlu çözüm olan Kaspersky Safe Kids, anne babalara çocukları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaları ve onları yalnızca gerçek yaşamda değil sanal yaşamda da korumaları için tasarlandı.
Kaspersky Lab ve B2B International tarafından yürütülen bir ankete göre, Türkiye’de anne babaların yarısından fazlası (%58) çocuklarına yönelik çevrimiçi saldırıların sayısında artış bildirdi ve üçte biri de (%32) çocuklarının Internet'te gördükleri ve yaptıkları şeyleri denetlemekte kendilerini çaresiz hissettiklerini kabul etti. Kaspersky Lab uzmanları, çocukları çevrimiçinde korumanın kapsamlı bir yaklaşım gerektirdiğinden emin: anne babalar çevrimiçi güvenlik konusunda çocuklarıyla konuşmalı, onlara güvenliklerini korumak için gereken kuralları öğretmeli ve tabii ki özel teknolojik çözümleri kullanmalı.
Kaspersky Lab Baş Pazarlama Sorumlusu Alexander Erofeev şunları söylüyor: "Kullanıcılarımıza bir çocuğun Internet'e bağlı cihazları kullanmasından kaynaklanan hoş olmayan sonuçları, çocuk teknoloji hakkında anne babasından daha fazla bilgi sahibi olsa bile önlemeye yardımcı olacak bir araç sunmaktan mutluyuz. Gençlerin davranışları göz önüne alınarak geliştirilen Kaspersky Safe Kids, çocukların siber dünyayı güvenle keşfetmelerine izin veriyor ve anne babanın çocuk yetiştirme olanaklarının sınırlarını genişletiyor. Bu tür çözümler anne babalara çocuklarını zekice, onların etkinliklerini engellemeden koruma ve onlarla diyaloğu sürdürme olanağı veriyor”.
Kaspersky Safe Kids, "freemium" (ücretsiz ve paralı bir arada) bir ürün: işlevselliği çoğu ücretsiz sunuluyor, ancak ayrıcalıklı özellikleri ücrete tabi. Çözümü kullanmak için My Kaspersky portalına kaydolmak, çocuk için bir profil oluşturmak ve uygulamayı gerekli platform için indirmek (veya Uygulama Mağazası'ndan çocuğun cihazına yüklemek) yeterli. Çözümün Windows, Mac, Android ve iOS sürümleri var.
Çözüm bir My Kaspersky hesabı aracılığıyla yönetiliyor (özel kurallar oluşturma da buna dahil). Kurallar anne babaların bir çocuğun cihazları kullanma süresini, yüklediği uygulamaları, görüntülediği web sayfalarını, bulunduğu yeri ve bağlantıda olduğu sosyal çevreyi izlemesine izin veriyor:
• Cihaz Kullanımı. Çocuklar bir cihazda oyun oynarken çoğu kez geçen zamanın farkına varmıyorlar. Safe Kids, anne babalara bir cihazın ne kadar süreyle kullanılabileceğinin sınırlarını belirleme veya haftanın çocuğun çevrimiçinde kalabileceği gün ve saatlerini seçme olanağı tanıyor. Zaman yönetimi özelliği, süre sınırı aşıldığında cihazı bloke etmek üzere ayarlanabiliyor (bu özellik iOS cihazlarında yok) veya Safe Kids, cihazı bloke etmeden çocuğunuza cihazı kullanmayı bırakma zamanı geldiğini bildirebiliyor.
• Uygulama Kullanımı. Uygulamalar; örneğin şiddet sahneleri içerenler tehlikeli olabilir. Safe Kids ile çocuğun yükleyebileceği veya açabileceği uygulamaları, yaşa veya kategoriye göre (ör. oyunlar, çevrimiçi mağazalar, eğlence vs.) sınırlayabiliyorsunuz. Anne babalar ayrıca çocuğun belirli bir uygulamada ne kadar süre harcayabileceğini de belirleyebiliyor. Uygulama kullanımını kategoriye göre sınırlama olanağı yalnızca Windows, Mac OS X ve Android tabanlı cihazlarda var.
• Web Etkinliği. Safe Kids, çocuğun Internet'te istenmeyen şeyler görmesini engellemek için web sitelerini kategoriye göre; örneğin yetişkinlere yönelik içerikli, küfürlü dil kullanan veya uyuşturucular hakkında bilgi içeren sayfaları filtreleme olanağı sunuyor. İstenmeyen siteler ayrıca Google, Yandex, Bing ve Yahoo gibi popüler arama motorlarının sunduğu arama sonuçlarından çıkarılabiliyor. Anne babanın isteklerine bağlı olarak, tehlikeli olabilecek uygulama veya sayfalar hemen bloke edilebiliyor veya çocuk bunları açmanın doğru olmadığı konusunda uyarılabiliyor.
• Facebook Etkinliği. Anne babalar, My Kaspersky hesaplarında çocuğun Facebook'taki etkinliklerini; arkadaş sayısındaki değişiklikleri veya herkese açık yazılarını görebiliyor. Bu tür bir izleme, çocuğun yaşıtlarıyla sorunları olduğunun belirtilerini hemen farketmeyi mümkün kılıyor.
• Çağrılar ve SMS. Android tabanlı cihazlar için bir başka seçenek de çocuğunuzun telefon çağrısı veya SMS mesajı aldığı kişilerle ilgili istatistikler. (Mahremiyeti ihlal etmemek için mesajın metni gösterilmiyor.) Çözüm ayrıca anne babaların ayarlarda belirli kişiileri, örneğin kuşku uyandıran arkadaşlarını seçmesine izin veriyor. Seçilen bu kişilerden birisi çocukla bağlantı kurmaya çalışırsa, anne babaya bir uyarı mesajı gönderiliyor.
• Yer. Bu özellik, anne babanın çocuğun belirli bir anda nerede olduğunu bilmesine ve belirli zamanlarda nerede olmasının beklendiğini gösteren bir çevre belirlemesine izin veriyor. Çocuk belirtilen alanın dışına çıkarsa, bu anne babaya bildiriliyor. Bu özellik yalnızca Android ve iOS'te, GPS etkinleştirildiğinde ve cihaz Internet'e bağlandığında var.
Çocuk bir tehditle karşı karşıyaysa, aileden bir yetişkin (Safe Kids'in anne baba sürümü anne babanın cihazına yüklüyse) bir e-posta mesajı ve/veya sunucu bildirimi biçiminde bir mesaj alıyor. My Kaspersky'de anne babalar ayrıca çocuklarının günlük, haftalık ve aylık çevrimiçi etkinliği hakkında bir özet ve ayrıntılı istatistikler görebiliyor.
Safe Kids kullanılarak alınan bilgiler anne babalara, hata olabilecek şeyleri düzeltmek veya doğru zamanda müdahale edip yardımcı olmak ve korumak amacıyla çocuklarııyla daha ayrıntılı olarak konuşma fırsatı sunuyor. Ayrıca anne babalara aşağıdaki önerileri sunuyoruz:
• Çocuğunuz aynı anda birkaç cihazı kullanıyorsa, bunların her birine birer koruma çözümü yüklemek en iyisidir.
• Çocuğunuz cihazı yalnızca evde gözetiminiz altında kullansa bile yine de istenmeyen içerikle karşılaşabilir, bu yüzden koruma çözümlerini bu cihazlara da yüklemenizi öneriyoruz.
• Çocuğunuza bunu neden yaptığınız izah edin. Ona bunun sizin için önemli olduğunu söyleyin ve ondan koruma çözümünün önerilerini göz ardı etmemesini isteyin.
• Kötü amaçlı yazılım ve sahte web siteleri gibi siber tehditleri unumayın. Çevrimiçi bir oyun hesabının çalınması veya bir araştırma raporunun kaybedilmesi çocuğu rahatsız edebilir, bu yüzden anne baba denetimi açarlarına ek olarak çevrimiçi koruma çözümlerinin de kullanılması gerekir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Rehberlik Haberleri
Yeni çok platformlu çözüm olan Kaspersky Safe Kids, anne babalara çocukları hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaları ve onları yalnızca gerçek yaşamda değil sanal yaşamda da korumaları için tasarlandı.
Kaspersky Lab ve B2B International tarafından yürütülen bir ankete göre, Türkiye’de anne babaların yarısından fazlası (%58) çocuklarına yönelik çevrimiçi saldırıların sayısında artış bildirdi ve üçte biri de (%32) çocuklarının Internet'te gördükleri ve yaptıkları şeyleri denetlemekte kendilerini çaresiz hissettiklerini kabul etti. Kaspersky Lab uzmanları, çocukları çevrimiçinde korumanın kapsamlı bir yaklaşım gerektirdiğinden emin: anne babalar çevrimiçi güvenlik konusunda çocuklarıyla konuşmalı, onlara güvenliklerini korumak için gereken kuralları öğretmeli ve tabii ki özel teknolojik çözümleri kullanmalı.
Kaspersky Lab Baş Pazarlama Sorumlusu Alexander Erofeev şunları söylüyor: "Kullanıcılarımıza bir çocuğun Internet'e bağlı cihazları kullanmasından kaynaklanan hoş olmayan sonuçları, çocuk teknoloji hakkında anne babasından daha fazla bilgi sahibi olsa bile önlemeye yardımcı olacak bir araç sunmaktan mutluyuz. Gençlerin davranışları göz önüne alınarak geliştirilen Kaspersky Safe Kids, çocukların siber dünyayı güvenle keşfetmelerine izin veriyor ve anne babanın çocuk yetiştirme olanaklarının sınırlarını genişletiyor. Bu tür çözümler anne babalara çocuklarını zekice, onların etkinliklerini engellemeden koruma ve onlarla diyaloğu sürdürme olanağı veriyor”.
Kaspersky Safe Kids, "freemium" (ücretsiz ve paralı bir arada) bir ürün: işlevselliği çoğu ücretsiz sunuluyor, ancak ayrıcalıklı özellikleri ücrete tabi. Çözümü kullanmak için My Kaspersky portalına kaydolmak, çocuk için bir profil oluşturmak ve uygulamayı gerekli platform için indirmek (veya Uygulama Mağazası'ndan çocuğun cihazına yüklemek) yeterli. Çözümün Windows, Mac, Android ve iOS sürümleri var.
Çözüm bir My Kaspersky hesabı aracılığıyla yönetiliyor (özel kurallar oluşturma da buna dahil). Kurallar anne babaların bir çocuğun cihazları kullanma süresini, yüklediği uygulamaları, görüntülediği web sayfalarını, bulunduğu yeri ve bağlantıda olduğu sosyal çevreyi izlemesine izin veriyor:
• Cihaz Kullanımı. Çocuklar bir cihazda oyun oynarken çoğu kez geçen zamanın farkına varmıyorlar. Safe Kids, anne babalara bir cihazın ne kadar süreyle kullanılabileceğinin sınırlarını belirleme veya haftanın çocuğun çevrimiçinde kalabileceği gün ve saatlerini seçme olanağı tanıyor. Zaman yönetimi özelliği, süre sınırı aşıldığında cihazı bloke etmek üzere ayarlanabiliyor (bu özellik iOS cihazlarında yok) veya Safe Kids, cihazı bloke etmeden çocuğunuza cihazı kullanmayı bırakma zamanı geldiğini bildirebiliyor.
• Uygulama Kullanımı. Uygulamalar; örneğin şiddet sahneleri içerenler tehlikeli olabilir. Safe Kids ile çocuğun yükleyebileceği veya açabileceği uygulamaları, yaşa veya kategoriye göre (ör. oyunlar, çevrimiçi mağazalar, eğlence vs.) sınırlayabiliyorsunuz. Anne babalar ayrıca çocuğun belirli bir uygulamada ne kadar süre harcayabileceğini de belirleyebiliyor. Uygulama kullanımını kategoriye göre sınırlama olanağı yalnızca Windows, Mac OS X ve Android tabanlı cihazlarda var.
• Web Etkinliği. Safe Kids, çocuğun Internet'te istenmeyen şeyler görmesini engellemek için web sitelerini kategoriye göre; örneğin yetişkinlere yönelik içerikli, küfürlü dil kullanan veya uyuşturucular hakkında bilgi içeren sayfaları filtreleme olanağı sunuyor. İstenmeyen siteler ayrıca Google, Yandex, Bing ve Yahoo gibi popüler arama motorlarının sunduğu arama sonuçlarından çıkarılabiliyor. Anne babanın isteklerine bağlı olarak, tehlikeli olabilecek uygulama veya sayfalar hemen bloke edilebiliyor veya çocuk bunları açmanın doğru olmadığı konusunda uyarılabiliyor.
• Facebook Etkinliği. Anne babalar, My Kaspersky hesaplarında çocuğun Facebook'taki etkinliklerini; arkadaş sayısındaki değişiklikleri veya herkese açık yazılarını görebiliyor. Bu tür bir izleme, çocuğun yaşıtlarıyla sorunları olduğunun belirtilerini hemen farketmeyi mümkün kılıyor.
• Çağrılar ve SMS. Android tabanlı cihazlar için bir başka seçenek de çocuğunuzun telefon çağrısı veya SMS mesajı aldığı kişilerle ilgili istatistikler. (Mahremiyeti ihlal etmemek için mesajın metni gösterilmiyor.) Çözüm ayrıca anne babaların ayarlarda belirli kişiileri, örneğin kuşku uyandıran arkadaşlarını seçmesine izin veriyor. Seçilen bu kişilerden birisi çocukla bağlantı kurmaya çalışırsa, anne babaya bir uyarı mesajı gönderiliyor.
• Yer. Bu özellik, anne babanın çocuğun belirli bir anda nerede olduğunu bilmesine ve belirli zamanlarda nerede olmasının beklendiğini gösteren bir çevre belirlemesine izin veriyor. Çocuk belirtilen alanın dışına çıkarsa, bu anne babaya bildiriliyor. Bu özellik yalnızca Android ve iOS'te, GPS etkinleştirildiğinde ve cihaz Internet'e bağlandığında var.
Çocuk bir tehditle karşı karşıyaysa, aileden bir yetişkin (Safe Kids'in anne baba sürümü anne babanın cihazına yüklüyse) bir e-posta mesajı ve/veya sunucu bildirimi biçiminde bir mesaj alıyor. My Kaspersky'de anne babalar ayrıca çocuklarının günlük, haftalık ve aylık çevrimiçi etkinliği hakkında bir özet ve ayrıntılı istatistikler görebiliyor.
Safe Kids kullanılarak alınan bilgiler anne babalara, hata olabilecek şeyleri düzeltmek veya doğru zamanda müdahale edip yardımcı olmak ve korumak amacıyla çocuklarııyla daha ayrıntılı olarak konuşma fırsatı sunuyor. Ayrıca anne babalara aşağıdaki önerileri sunuyoruz:
• Çocuğunuz aynı anda birkaç cihazı kullanıyorsa, bunların her birine birer koruma çözümü yüklemek en iyisidir.
• Çocuğunuz cihazı yalnızca evde gözetiminiz altında kullansa bile yine de istenmeyen içerikle karşılaşabilir, bu yüzden koruma çözümlerini bu cihazlara da yüklemenizi öneriyoruz.
• Çocuğunuza bunu neden yaptığınız izah edin. Ona bunun sizin için önemli olduğunu söyleyin ve ondan koruma çözümünün önerilerini göz ardı etmemesini isteyin.
• Kötü amaçlı yazılım ve sahte web siteleri gibi siber tehditleri unumayın. Çevrimiçi bir oyun hesabının çalınması veya bir araştırma raporunun kaybedilmesi çocuğu rahatsız edebilir, bu yüzden anne baba denetimi açarlarına ek olarak çevrimiçi koruma çözümlerinin de kullanılması gerekir.
Son Güncelleme: Pazartesi, 07 Aralık 2015 11:49
Gösterim: 5956