Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Sabah Gazetesi Yazarı Hıncal Uluç’un bugünkü yazısı.
İstanbul'un iki ayrı yakasında, iki ayrı üniversitesinde, iki harika gece geçirdim..
Anadolu'da Doğuş Üniversitesi'nde "İlkbahara Merhaba" konseri.. Avrupa'da Işık Üniversitesi'nde Keşanlı Ali Destanı..
Ders sezonu kapanır, öğrencilerde "Final" heyecanları ve baskıları artarken, baharı festivallerle kutlamak hoş bir çelişki gibi görülüyor, ama değil.. Böyle dönemlerde stresleri azaltacak, kafaların biraz rahatlamasına izin verecek günler ve gecelerin ne kadar yararlı olduğunu, her bahar günlerce kutladığımız İnek Bayramlarından bilirim, Mekteb-i Mülkiye'de..
Doğuş, "İlkbahar'a Merhaba"ya bir de büyük, çok büyük bir ustaya saygıyı eklemişti..
Dr. Alaeddin Yavaşca'ya bir Onur Ödülü verdi öğrenciler.. Konseri de ikiye ayırdılar. Birinci bölümde, operalardan, müzikallerden, Türk Halk Müziğinden, poptan, rocktan örnekler sundular.
İkinci bölüm başından sonuna Alaeddin Yavaşca'nın eserlerine ayrıldı.. Önce solistler dinledik, sonra koro.. Bir minik orkestra ve saz takımı eşliğinde..
Sahnedeki herkes öğrenciydi ve hepsi müziği hobi olarak yapan, başka fakültelerin öğrencileriydi.. Geleceğin Mimarları, Hukukçuları, İşletmecilerini izledik tümüyle..
Ama harikaydılar.. Semih Dinçer ve Turgut Aktaş'ın flüt ve klarnet sololarına bayıldım, mesela. Safinaz Rizeli'nin kanun taksimleri mesela.. Beste Aktaş, Merve Özbakır, Merih Andı, Tuğçe Görkem, Davut Yıldız, Pınar Çulha, Niyazi Ölmez not almayı yetiştirebildiğim solistler oldular.. Ben onların yerinde olsam, müziği ciddi ciddi düşünürüm.
Gecenin muhteşem sürprizi ise, 86 yaşındaki Dr. Yavaşca'nın ısrarlar üzerine, hiç prova yapmadığı genç saz takımı eşliğinde söylediği şarkı oldu..
Koca salonu nasıl bir bariton ses doldurdu, inanamazsınız..
82 yaşında ve bu ses!..
..ve de en güzeli.. Alaeddin Ağabey (Kilisli, akrabamızdır, ne mutlu bana) kadın doğum uzmanı..
O ödülünü alırken, orkestradan bir delikanlı kalktı geldi..
"Beni 22 yıl önce dünyaya siz getirmiştiniz" diyerek.. Güzelliğe bakar mısınız?.
***
Işık Üniversitesi'ne giderken tereddütteydim..
Bu üniversiteyi çok severim. 10 yıldan beri de her sene sonu için hazırladıkları "Müzikal Geceler"e koşarak giderim, alkışlayarak dönerim..
"Bu fazla cesaret" dedim duyunca.. Keşanlı Ali'yi oynuyorlardı çünkü..
10 yıldır bu işlere baş koymuş yönetmen Uğur Babürhan'ı da iyi biliyordum, müzik direktörü Serpil Günseli'yi de.. Gene de endişeliydim.
Bir defa Keşanlı zor işti.. Hem ses, hem oyunculuk gerektiriyordu, Haldun Taner/ Yalçın Tura imzaları.. Ve bu ülkenin en dev ekipleri ve sanatçıları oynamışlardı, Şu anda da Sadri Alışık Tiyatrosu sahneliyordu, hem de çok iyi..
İkincisi.. Keşanlı benim en sevdiğim, 50 senede, çeşitli ekiplerden en az 50 kez izlediğim bir müzikaldi.
Yerime huzursuz oturdum. Perde açıldı.. Neruda Karlıdağ Şerife Abla'nın o unutulmaz umumi tuvalet önü şarkısını öyle bir okudu ki, derin nefes aldım..
1963'te Semiha Berksoy'dan belki kırk kere (Her boş gecemde giderdim) dinlemiştim bu çok güzel ama çok zor şarkıyı.. Genç Neruda nasıl da kalktı altından..
Sonra müthiş bir Zilha çıktı ortaya.. Gülriz Sururi, Zeliha Berksoy gibi devlerin başardığı, çok ama çok zor tiplemeler gerektiren ağır bir rolde gencecik Gizem Kalmanoğlu nasıl yakıştı sahneye.. Fiziği harika, oyunu harika, sesi harika..
Keşanlı'da Onur Alp Sancaktar, İzmarit'te Can Özmen, Temel'de Onur Urfalı, Madam Olga'da Senem Ünal, Hafize'de Naz Unat'ın amatör gençler olduğuna inanmak güç.. Sarhoş Rasih'te Alberto Cem Taşçıoğlu ve Hidayet'te Ece Karabağır'ın minik rollerine kimlik katmalarına ne demeli peki?.
Keşanlı, Işık Lisesi'nin Nişantaşı kampüsündeki salonda, bu gece ve yarın gece de var. Vakit bulursam bir daha gideceğim.. Fırsatınız olursa siz de kaçırmayın..
Bu gençleri görün gururlanın..
Umutlanın!..
Bu günlerde, umuda ulusça ihtiyacımız var!..
Hıncal Uluç-sabah)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Sabah Gazetesi Yazarı Hıncal Uluç’un bugünkü yazısı.
İstanbul'un iki ayrı yakasında, iki ayrı üniversitesinde, iki harika gece geçirdim..
Anadolu'da Doğuş Üniversitesi'nde "İlkbahara Merhaba" konseri.. Avrupa'da Işık Üniversitesi'nde Keşanlı Ali Destanı..
Ders sezonu kapanır, öğrencilerde "Final" heyecanları ve baskıları artarken, baharı festivallerle kutlamak hoş bir çelişki gibi görülüyor, ama değil.. Böyle dönemlerde stresleri azaltacak, kafaların biraz rahatlamasına izin verecek günler ve gecelerin ne kadar yararlı olduğunu, her bahar günlerce kutladığımız İnek Bayramlarından bilirim, Mekteb-i Mülkiye'de..
Doğuş, "İlkbahar'a Merhaba"ya bir de büyük, çok büyük bir ustaya saygıyı eklemişti..
Dr. Alaeddin Yavaşca'ya bir Onur Ödülü verdi öğrenciler.. Konseri de ikiye ayırdılar. Birinci bölümde, operalardan, müzikallerden, Türk Halk Müziğinden, poptan, rocktan örnekler sundular.
İkinci bölüm başından sonuna Alaeddin Yavaşca'nın eserlerine ayrıldı.. Önce solistler dinledik, sonra koro.. Bir minik orkestra ve saz takımı eşliğinde..
Sahnedeki herkes öğrenciydi ve hepsi müziği hobi olarak yapan, başka fakültelerin öğrencileriydi.. Geleceğin Mimarları, Hukukçuları, İşletmecilerini izledik tümüyle..
Ama harikaydılar.. Semih Dinçer ve Turgut Aktaş'ın flüt ve klarnet sololarına bayıldım, mesela. Safinaz Rizeli'nin kanun taksimleri mesela.. Beste Aktaş, Merve Özbakır, Merih Andı, Tuğçe Görkem, Davut Yıldız, Pınar Çulha, Niyazi Ölmez not almayı yetiştirebildiğim solistler oldular.. Ben onların yerinde olsam, müziği ciddi ciddi düşünürüm.
Gecenin muhteşem sürprizi ise, 86 yaşındaki Dr. Yavaşca'nın ısrarlar üzerine, hiç prova yapmadığı genç saz takımı eşliğinde söylediği şarkı oldu..
Koca salonu nasıl bir bariton ses doldurdu, inanamazsınız..
82 yaşında ve bu ses!..
..ve de en güzeli.. Alaeddin Ağabey (Kilisli, akrabamızdır, ne mutlu bana) kadın doğum uzmanı..
O ödülünü alırken, orkestradan bir delikanlı kalktı geldi..
"Beni 22 yıl önce dünyaya siz getirmiştiniz" diyerek.. Güzelliğe bakar mısınız?.
***
Işık Üniversitesi'ne giderken tereddütteydim..
Bu üniversiteyi çok severim. 10 yıldan beri de her sene sonu için hazırladıkları "Müzikal Geceler"e koşarak giderim, alkışlayarak dönerim..
"Bu fazla cesaret" dedim duyunca.. Keşanlı Ali'yi oynuyorlardı çünkü..
10 yıldır bu işlere baş koymuş yönetmen Uğur Babürhan'ı da iyi biliyordum, müzik direktörü Serpil Günseli'yi de.. Gene de endişeliydim.
Bir defa Keşanlı zor işti.. Hem ses, hem oyunculuk gerektiriyordu, Haldun Taner/ Yalçın Tura imzaları.. Ve bu ülkenin en dev ekipleri ve sanatçıları oynamışlardı, Şu anda da Sadri Alışık Tiyatrosu sahneliyordu, hem de çok iyi..
İkincisi.. Keşanlı benim en sevdiğim, 50 senede, çeşitli ekiplerden en az 50 kez izlediğim bir müzikaldi.
Yerime huzursuz oturdum. Perde açıldı.. Neruda Karlıdağ Şerife Abla'nın o unutulmaz umumi tuvalet önü şarkısını öyle bir okudu ki, derin nefes aldım..
1963'te Semiha Berksoy'dan belki kırk kere (Her boş gecemde giderdim) dinlemiştim bu çok güzel ama çok zor şarkıyı.. Genç Neruda nasıl da kalktı altından..
Sonra müthiş bir Zilha çıktı ortaya.. Gülriz Sururi, Zeliha Berksoy gibi devlerin başardığı, çok ama çok zor tiplemeler gerektiren ağır bir rolde gencecik Gizem Kalmanoğlu nasıl yakıştı sahneye.. Fiziği harika, oyunu harika, sesi harika..
Keşanlı'da Onur Alp Sancaktar, İzmarit'te Can Özmen, Temel'de Onur Urfalı, Madam Olga'da Senem Ünal, Hafize'de Naz Unat'ın amatör gençler olduğuna inanmak güç.. Sarhoş Rasih'te Alberto Cem Taşçıoğlu ve Hidayet'te Ece Karabağır'ın minik rollerine kimlik katmalarına ne demeli peki?.
Keşanlı, Işık Lisesi'nin Nişantaşı kampüsündeki salonda, bu gece ve yarın gece de var. Vakit bulursam bir daha gideceğim.. Fırsatınız olursa siz de kaçırmayın..
Bu gençleri görün gururlanın..
Umutlanın!..
Bu günlerde, umuda ulusça ihtiyacımız var!..
Hıncal Uluç-sabah)
Son Güncelleme: Perşembe, 24 May 2012 10:19
Gösterim: 1777
Sabah Gazetesi Yazarı Haşmet Babaoğlu’nun bugünkü yazısı.
Ne demiştik!
Kürsülere, ekranlara, gazete köşelerine çıkıp "toplumca birbirimizi dinlemeye ihtiyacımız var" söylevleri atmak pek havalı oluyor da...
Ne anlatacağız birbirimize?
Papağan gibi ezberlerimizi tekrarlayacaksak...
Klişelerimizi, önyargılarımızı ve mesnetsiz olduğunu bir türlü kabullenmek istemediğimiz korkularımızı değiş tokuş edeceksek...
Ne yararı var birbirimizi dinlemenin!
Zaten en yakınlaştığımız, en çok tanımak istediğimizde bile gerçekten dinlemeye niyetimiz yok ki...
***
Belki biliyorsunuz...
Toplum Gönüllüleri Vakfı'nın başını çektiği "Yaşayan Kütüphane" diye bir sivil toplum projesi var.
Toplumsal ayrımcılığa ve önyargılara karşı mücadelede gayet pratik ve anlamlı bir etkinlik.
Nasıl mı? Şöyle...
Bir üniversite bahçesine veya bir festival alanına "kütüphane" kuruluyor.
Kitaplar canlı! İçimizden birileri yani.
Mesela bir kitap Alevi, bir başka kitap başörtülü; diğerleri feminist, mülteci, eşcinsel, Ermeni, Kürt, vd.
Kütüphane görevlisinden bu kitapları isteyenler onlarla baş başa kalıp merak ettiklerini soruyor.
Açıkçası, farklılıkları tanımak, öğrenmek, önyargıları ve temelsiz nefretleri aşmak için bana göre mükemmel bir ilk adım niteliği taşıyor bu etkinlik.
***
İyi, güzel de...
İşte size büyük bir üniversitemizin gençlik şenliğinde yer alan ve organizasyon bakımından çok başarılı olan "Yaşayan Kütüphane"sinden örnek manzaralar...
"Başörtülü kitap" ikinci günün sonunda "kimsenin derdi tanımak ve merakını gidermek değil! Başımı açtırmak için beni ikna etmeye çalışıyorlar" diye yakınıyor.
"Kürt kitap" sürekli "kokuyorsunuz, değil mi?" sorusuyla karşılaşıyor. "Kitap ve okuyucuları" bu basamağı aşıp sosyolojiye, siyasete gelmekte bayağı zorlanmışlar.
O pek "pırıl pırıl" üniversitelilerimiz "feminist kitap"a en merak ettikleri soruyu sormuşlar: "Seks yapıyor musunuz?"
"Mülteci kitap"ın karşılaştığı durum ise insanın canını çok sıkacak türden: "Biz kendimize bakamıyoruz, bu ülkeye neden geliyorsunuz!" demişler ama bir insanın niçin memleketini terk edip başka topraklarda sürünebileceğini hiç merak etmemişler!
***
Anlayacağınız...
Berbat bir eğitimin kurbanlarından oluşuyor bu toplum.
Üzülüyor insan bu gerçeklerle karşılaştıkça, bazen umutsuzluğa kapılıyor.
Özellikle "okumuş çocuklar"ın cehaletini ve sağır zihinlerini aşabilmek için daha ne çok yol almak gerek, düşünün!
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Sabah Gazetesi Yazarı Haşmet Babaoğlu’nun bugünkü yazısı.
Ne demiştik!
Kürsülere, ekranlara, gazete köşelerine çıkıp "toplumca birbirimizi dinlemeye ihtiyacımız var" söylevleri atmak pek havalı oluyor da...
Ne anlatacağız birbirimize?
Papağan gibi ezberlerimizi tekrarlayacaksak...
Klişelerimizi, önyargılarımızı ve mesnetsiz olduğunu bir türlü kabullenmek istemediğimiz korkularımızı değiş tokuş edeceksek...
Ne yararı var birbirimizi dinlemenin!
Zaten en yakınlaştığımız, en çok tanımak istediğimizde bile gerçekten dinlemeye niyetimiz yok ki...
***
Belki biliyorsunuz...
Toplum Gönüllüleri Vakfı'nın başını çektiği "Yaşayan Kütüphane" diye bir sivil toplum projesi var.
Toplumsal ayrımcılığa ve önyargılara karşı mücadelede gayet pratik ve anlamlı bir etkinlik.
Nasıl mı? Şöyle...
Bir üniversite bahçesine veya bir festival alanına "kütüphane" kuruluyor.
Kitaplar canlı! İçimizden birileri yani.
Mesela bir kitap Alevi, bir başka kitap başörtülü; diğerleri feminist, mülteci, eşcinsel, Ermeni, Kürt, vd.
Kütüphane görevlisinden bu kitapları isteyenler onlarla baş başa kalıp merak ettiklerini soruyor.
Açıkçası, farklılıkları tanımak, öğrenmek, önyargıları ve temelsiz nefretleri aşmak için bana göre mükemmel bir ilk adım niteliği taşıyor bu etkinlik.
***
İyi, güzel de...
İşte size büyük bir üniversitemizin gençlik şenliğinde yer alan ve organizasyon bakımından çok başarılı olan "Yaşayan Kütüphane"sinden örnek manzaralar...
"Başörtülü kitap" ikinci günün sonunda "kimsenin derdi tanımak ve merakını gidermek değil! Başımı açtırmak için beni ikna etmeye çalışıyorlar" diye yakınıyor.
"Kürt kitap" sürekli "kokuyorsunuz, değil mi?" sorusuyla karşılaşıyor. "Kitap ve okuyucuları" bu basamağı aşıp sosyolojiye, siyasete gelmekte bayağı zorlanmışlar.
O pek "pırıl pırıl" üniversitelilerimiz "feminist kitap"a en merak ettikleri soruyu sormuşlar: "Seks yapıyor musunuz?"
"Mülteci kitap"ın karşılaştığı durum ise insanın canını çok sıkacak türden: "Biz kendimize bakamıyoruz, bu ülkeye neden geliyorsunuz!" demişler ama bir insanın niçin memleketini terk edip başka topraklarda sürünebileceğini hiç merak etmemişler!
***
Anlayacağınız...
Berbat bir eğitimin kurbanlarından oluşuyor bu toplum.
Üzülüyor insan bu gerçeklerle karşılaştıkça, bazen umutsuzluğa kapılıyor.
Özellikle "okumuş çocuklar"ın cehaletini ve sağır zihinlerini aşabilmek için daha ne çok yol almak gerek, düşünün!
Son Güncelleme: Çarşamba, 23 May 2012 10:12
Gösterim: 1501
Milli Eğitim Bakanlığı, '4+4+4' hakkında il ve ilçe milli eğitim müdürleri ile okul müdürlerini bilgilendirecek.
Milli Eğitim Bakanlığı(MEB), 2012-2013 eğitim öğretim yılından itibaren uygulanacak kamuoyu tarafından "4+4+4" olarak bilinen 12 yıllık zorunlu eğitim hakkında il ve ilçe milli eğitim müdürleri ile okul müdürlerini bilgilendirecek.
Eğitim süresini 8 yıldan 12 yıla çıkaran İlköğretim ve Eğitim Kanunu, gelecek eğitim öğretim yılı için yeni uygulamaları beraberinde getiriyor. Bunun üzerine MEB, yeni uygulamaları yöneticilere anlatmak için harekete geçti.
Bu kapsamda İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü Eğitim Grup Başkanlığı'nın koordinesinde, Bilgi İşlem Grup Başkanlığı'nın teknik desteğiyle uzaktan eğitim teknolojileri kullanılarak il ve ilçe yöneticileriyle okul ve kurum yöneticilerine yönelik bilgilendirme toplantıları düzenlenecek.
Uzaktan eğitimler, 28 Mayıs'ta başlayacak ve 4 gün sürecek. Eğitimlere 793 il ve ilçe milli eğitim müdürü, 288 milli eğitim müdür yardımcısı, bin 439 il ve ilçe şube müdürü, 25 bin 282 okul ve kurum müdürü, 6 bin 185 müdür başyardımcısı ve 42 bin 696 müdür yardımcısı olmak üzere toplam 76 bin 683 yönetici katılacak.
Toplantılarda 8 Haziran'da sona erecek 2011-2012 eğitim öğretim yılının değerlendirmesinin yanı sıra 2012-2013 eğitim öğretim yılı için yapılacak hazırlıklar ele alınacak.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanlığı, '4+4+4' hakkında il ve ilçe milli eğitim müdürleri ile okul müdürlerini bilgilendirecek.
Milli Eğitim Bakanlığı(MEB), 2012-2013 eğitim öğretim yılından itibaren uygulanacak kamuoyu tarafından "4+4+4" olarak bilinen 12 yıllık zorunlu eğitim hakkında il ve ilçe milli eğitim müdürleri ile okul müdürlerini bilgilendirecek.
Eğitim süresini 8 yıldan 12 yıla çıkaran İlköğretim ve Eğitim Kanunu, gelecek eğitim öğretim yılı için yeni uygulamaları beraberinde getiriyor. Bunun üzerine MEB, yeni uygulamaları yöneticilere anlatmak için harekete geçti.
Bu kapsamda İnsan Kaynakları Genel Müdürlüğü Eğitim Grup Başkanlığı'nın koordinesinde, Bilgi İşlem Grup Başkanlığı'nın teknik desteğiyle uzaktan eğitim teknolojileri kullanılarak il ve ilçe yöneticileriyle okul ve kurum yöneticilerine yönelik bilgilendirme toplantıları düzenlenecek.
Uzaktan eğitimler, 28 Mayıs'ta başlayacak ve 4 gün sürecek. Eğitimlere 793 il ve ilçe milli eğitim müdürü, 288 milli eğitim müdür yardımcısı, bin 439 il ve ilçe şube müdürü, 25 bin 282 okul ve kurum müdürü, 6 bin 185 müdür başyardımcısı ve 42 bin 696 müdür yardımcısı olmak üzere toplam 76 bin 683 yönetici katılacak.
Toplantılarda 8 Haziran'da sona erecek 2011-2012 eğitim öğretim yılının değerlendirmesinin yanı sıra 2012-2013 eğitim öğretim yılı için yapılacak hazırlıklar ele alınacak.
Son Güncelleme: Pazartesi, 21 May 2012 09:13
Gösterim: 1766
Sabah Gazetesi Yazarı Sait Gürsoy’un bugünkü yazısı.
Uluslararası Türkçe Derneği (TÜRKÇEDER) tarafından bu yıl 10'uncusu düzenlenen Uluslararası Türkçe Olimpiyatları, 30 Mayıs-14 Haziran arasında gerçekleşecek. Olimpiyatlarda yarışmak için 5 kıtadan, 135 ülkeden Türkiye'ye bin 500 genç gelecek. 41 il ve 65 sahnede yapacakları gösterilerle, yine Türkçe sevdalılarına bayram yaşatacaklar. 9 yıldır Uluslararası Türkçe Olimpiyatları çatısı altında buluşan dili, dini, rengi ve ırkı farklı binlerce Türkçe sevdalısı genç, her yıl farklı bir sloganla dünyaya barış, sevgi, dostluk ve kardeşlik mesajları veriyor.
Önceki yıllarda dünyaya "Sevgi dili Türkçe", "Aynı dili konuşuyoruz" , "Gelin tanış olalım" gibi anlamlı mesajlar verildi. Bu yıl "İnsanlık el ele, bayram o bayram olur" denilerek, tüm dünyaya sevgi ve kardeşlik diliyle seslenilecek. Şarkı, şiir, halk oyunları, genel kültür, güzel konuşma ve özel beceri gibi 20 ayrı kategoride kıyasıya yarışacak gençler, hem Türkçelerini konuşturacak, hem de yarışarak farklı kültürleri ve ülkemizi tanıyacak. Aynı zamanda 7 kıtada yaklaşık 140 ülkede Türkiye ile barış köprüleri kuran Türk Okulları; ülkemizin, Türkçe'nin ve Anadolu kültürünün, dünyanın dört yanından gelen binlerce Türkçe sevdalısı gençle buluşmasını sağlıyor. Türk okulları sayesinde, geleceğe dair daha çok umutlar besliyorum.
Barış dili Türkçe
Kültürlerin kaynaşması, farklı kültürlerden insanların anlaşması dille oluyor. Türkiye'nin dünya ülkeleriyle geliştirdiği ilişkiler, Türkçe öğrenen binlerce gencin mevcudiyeti, ileride dilimizin hak ettiği konuma gelebileceğini gösteriyor. Ülkeler arası sınırların yok olmaya başladığı, zaman ve mekân kavramlarının kaybolduğu bir iletişim çağında yaşıyoruz. Türkiye'nin ve Türk insanının dünyayla iletişim kurmasının zorunluluğunun farkında olmalıyız. Türkçemizi dünyada hak ettiği konuma getirmek, dilimizin daha yaygın şekilde kullanılmasını sağlamak amacıyla, böyle aktiviteler düzenlemeliyiz.
Bu güne kadar dilimize yeterince önem verilemedi. Bu gençler aynı zamanda bizim kültürümüzü tanıyarak, gönüllü elçilerimiz oluyor. Dilimizin bir sevgi dili olması, dünyanın değişik ülkelerinde gençlerce kullanılması ve gelecek nesillerin bir barış dili olarak Türkçe ile anlaşabilmesi beni çok mutlu ediyor.
(Sait Gürsoy-sabah)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Sabah Gazetesi Yazarı Sait Gürsoy’un bugünkü yazısı.
Uluslararası Türkçe Derneği (TÜRKÇEDER) tarafından bu yıl 10'uncusu düzenlenen Uluslararası Türkçe Olimpiyatları, 30 Mayıs-14 Haziran arasında gerçekleşecek. Olimpiyatlarda yarışmak için 5 kıtadan, 135 ülkeden Türkiye'ye bin 500 genç gelecek. 41 il ve 65 sahnede yapacakları gösterilerle, yine Türkçe sevdalılarına bayram yaşatacaklar. 9 yıldır Uluslararası Türkçe Olimpiyatları çatısı altında buluşan dili, dini, rengi ve ırkı farklı binlerce Türkçe sevdalısı genç, her yıl farklı bir sloganla dünyaya barış, sevgi, dostluk ve kardeşlik mesajları veriyor.
Önceki yıllarda dünyaya "Sevgi dili Türkçe", "Aynı dili konuşuyoruz" , "Gelin tanış olalım" gibi anlamlı mesajlar verildi. Bu yıl "İnsanlık el ele, bayram o bayram olur" denilerek, tüm dünyaya sevgi ve kardeşlik diliyle seslenilecek. Şarkı, şiir, halk oyunları, genel kültür, güzel konuşma ve özel beceri gibi 20 ayrı kategoride kıyasıya yarışacak gençler, hem Türkçelerini konuşturacak, hem de yarışarak farklı kültürleri ve ülkemizi tanıyacak. Aynı zamanda 7 kıtada yaklaşık 140 ülkede Türkiye ile barış köprüleri kuran Türk Okulları; ülkemizin, Türkçe'nin ve Anadolu kültürünün, dünyanın dört yanından gelen binlerce Türkçe sevdalısı gençle buluşmasını sağlıyor. Türk okulları sayesinde, geleceğe dair daha çok umutlar besliyorum.
Barış dili Türkçe
Kültürlerin kaynaşması, farklı kültürlerden insanların anlaşması dille oluyor. Türkiye'nin dünya ülkeleriyle geliştirdiği ilişkiler, Türkçe öğrenen binlerce gencin mevcudiyeti, ileride dilimizin hak ettiği konuma gelebileceğini gösteriyor. Ülkeler arası sınırların yok olmaya başladığı, zaman ve mekân kavramlarının kaybolduğu bir iletişim çağında yaşıyoruz. Türkiye'nin ve Türk insanının dünyayla iletişim kurmasının zorunluluğunun farkında olmalıyız. Türkçemizi dünyada hak ettiği konuma getirmek, dilimizin daha yaygın şekilde kullanılmasını sağlamak amacıyla, böyle aktiviteler düzenlemeliyiz.
Bu güne kadar dilimize yeterince önem verilemedi. Bu gençler aynı zamanda bizim kültürümüzü tanıyarak, gönüllü elçilerimiz oluyor. Dilimizin bir sevgi dili olması, dünyanın değişik ülkelerinde gençlerce kullanılması ve gelecek nesillerin bir barış dili olarak Türkçe ile anlaşabilmesi beni çok mutlu ediyor.
(Sait Gürsoy-sabah)
Son Güncelleme: Çarşamba, 23 May 2012 10:06
Gösterim: 1811
Toplu sözleşme masasında, Eğitim-Bir-Sen'in 10 teklifi karara bağlandı. Öğretmenleri yakından ilgilendiren bu kararların tüm detayları.
Memur sendikaları ile hükümet arasında, memurların 2012 ve 2013 yıllarına ilişkin mali ve sosyal haklarının belirleneceği toplu sözleşme görüşmeleri devam ediyor. 6. oturum sonunda eğitim-öğretim ve bilim hizmet kolu teklifleri ile ilgili sunumlar yapıldı. Müzakere ve pazarlıkların yapıldığı oturumda Eğitim-Bir-Sen'in hizmet kolu tekliflerinden 10 teklif karara bağlandı.
Eğitim-Bir-Sen öğretmen ve öğretim görevlilerinin en çok merak ettiği 'Ek Ödeme' ya da 'Eğitim Öğretim Tazminatı/Üniversite Ödeneği' teklifi ile diğer hususlar, Kamu İşveren Heyeti'nce çalışma yapılarak sendikaya teklif sunmak üzere bugüne bırakıldı. Eğitim-Öğretim ve Bilim Hizmet Kolu tekliflerinden görüşülen ve çözümü kararlaştırılan hususlar şunlar:
1 - Sınav ve komisyon üyeliklerindeki sınırlamaların kaldırılması;
2 - Rehber öğretmenlerin seminer dönemi ücretlerinin ödenmesi;
3 - Akademik jüri üyelikleri için ek ders ücreti ödenmesi;
4 - Eğitim kurumlarında yöneticilik görevlerinde geçici görevle görev yapanların görevlendirildikleri unvan ile asli görevleri için öngörülen ek ders ücretleri arasında kıyas yapılarak fazla olan ek ders ücretinin ödenmesi, diğer kamu kurumlarına görevlendirilen öğretmenlere ek derslerinin verilmesi;
5 - Ders görevlerinin çeşitli nedenlerle yerine getirilmemesi veya öğretime değişik nedenlerle ara verilmesi nedeniyle ders görevini yerine getiremeyenlerin bu sürelerde varsa ders ve ek ders görevlerini yapmış sayılması (Kar tatili vb.);
6 - Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı eğitim ve öğretim kurumlarındaki ders dışı eğitim çalışmaları karşısında ödenebilecek toplam ek ders saatindeki yüzde 5'lik sınırın yüzde 6'ya çıkarılması;
7 - Toplu sözleşme döneminden itibaren ilk defa Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarına atanan ve İLKSAN'a zorunlu üye olması gereken öğretmenlerin üyeliğinin isteğe bağlı hale getirilmesi;
8 - Burs alan veya devletçe okutulan çocuklar için de aile yardımı ödeneğinin ödenmesi;
9 - Teknik hizmetler sınıfına dahil edilen personelin özel hizmet tazminat oranları yükseköğretim kurumlarında Folklor Araştırmacısı, Müze Araştırmacısı, Kütüphaneci, Arşivci, Kitap Pataloğu ve Sosyolog unvanlı kadrolarında çalışan personelin teknik hizmetler sınıfında öngörülen tazminatlardan yararlandırılması;
10 - Örgün ve yaygın eğitim kurumu yöneticilerinin aylık karşılığı girmek zorunda oldukları haftalık 6 saat zorunlu ders saati uygulamasının yeniden düzenlenmesi.
Üzerinde kısmen uzlaşılan fakat mali boyutu/miktarı konusunda son değerlendirme yapıldıktan ve ilgili kuruluştan (MEB/Maliye) bilgi alındıktan sonra kesin kararı bugün verilmesi üzerinde uzlaşılan hususlar da şöyle:
1 - Ek ödeme artışı ya da eğitim-öğretim tazminatı artışı;
2 - Öğretim elemanlarının üniversite ödeneğinin artırılması;
3 - Öğretim yılına hazırlık ödeneği artışı;
4 - Yüksek lisans ve doktoralı öğretmenlere artırımlı ek ders ücreti ödenmesi;
5 - Her altı saate karşılık bir saat ek ders ücreti ödenmesi;
6 - İkili öğretim yapılan okullarda yöneticilere ilave ek ders ücreti ödenmesi;
7 - Ek ders ücret göstergelerinin artırılması; 8 - İl eğitim denetmenlerine avans verilmesi;
9 - Alan dışı derslere giren öğretmenlere ek ders ücreti ödenmesi;
10 - Araştırma görevlilerinin birinci dereceli kadrolara yükselmesine engel olan sınırın kaldırılması;
11 - Öğretmen çocuklarına ayrılan yüzde 15'lik DPYB kontenjanından öğretmen dışındaki personelin de yararlandırılması.
(milliyet)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Toplu sözleşme masasında, Eğitim-Bir-Sen'in 10 teklifi karara bağlandı. Öğretmenleri yakından ilgilendiren bu kararların tüm detayları.
Memur sendikaları ile hükümet arasında, memurların 2012 ve 2013 yıllarına ilişkin mali ve sosyal haklarının belirleneceği toplu sözleşme görüşmeleri devam ediyor. 6. oturum sonunda eğitim-öğretim ve bilim hizmet kolu teklifleri ile ilgili sunumlar yapıldı. Müzakere ve pazarlıkların yapıldığı oturumda Eğitim-Bir-Sen'in hizmet kolu tekliflerinden 10 teklif karara bağlandı.
Eğitim-Bir-Sen öğretmen ve öğretim görevlilerinin en çok merak ettiği 'Ek Ödeme' ya da 'Eğitim Öğretim Tazminatı/Üniversite Ödeneği' teklifi ile diğer hususlar, Kamu İşveren Heyeti'nce çalışma yapılarak sendikaya teklif sunmak üzere bugüne bırakıldı. Eğitim-Öğretim ve Bilim Hizmet Kolu tekliflerinden görüşülen ve çözümü kararlaştırılan hususlar şunlar:
1 - Sınav ve komisyon üyeliklerindeki sınırlamaların kaldırılması;
2 - Rehber öğretmenlerin seminer dönemi ücretlerinin ödenmesi;
3 - Akademik jüri üyelikleri için ek ders ücreti ödenmesi;
4 - Eğitim kurumlarında yöneticilik görevlerinde geçici görevle görev yapanların görevlendirildikleri unvan ile asli görevleri için öngörülen ek ders ücretleri arasında kıyas yapılarak fazla olan ek ders ücretinin ödenmesi, diğer kamu kurumlarına görevlendirilen öğretmenlere ek derslerinin verilmesi;
5 - Ders görevlerinin çeşitli nedenlerle yerine getirilmemesi veya öğretime değişik nedenlerle ara verilmesi nedeniyle ders görevini yerine getiremeyenlerin bu sürelerde varsa ders ve ek ders görevlerini yapmış sayılması (Kar tatili vb.);
6 - Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı eğitim ve öğretim kurumlarındaki ders dışı eğitim çalışmaları karşısında ödenebilecek toplam ek ders saatindeki yüzde 5'lik sınırın yüzde 6'ya çıkarılması;
7 - Toplu sözleşme döneminden itibaren ilk defa Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarına atanan ve İLKSAN'a zorunlu üye olması gereken öğretmenlerin üyeliğinin isteğe bağlı hale getirilmesi;
8 - Burs alan veya devletçe okutulan çocuklar için de aile yardımı ödeneğinin ödenmesi;
9 - Teknik hizmetler sınıfına dahil edilen personelin özel hizmet tazminat oranları yükseköğretim kurumlarında Folklor Araştırmacısı, Müze Araştırmacısı, Kütüphaneci, Arşivci, Kitap Pataloğu ve Sosyolog unvanlı kadrolarında çalışan personelin teknik hizmetler sınıfında öngörülen tazminatlardan yararlandırılması;
10 - Örgün ve yaygın eğitim kurumu yöneticilerinin aylık karşılığı girmek zorunda oldukları haftalık 6 saat zorunlu ders saati uygulamasının yeniden düzenlenmesi.
Üzerinde kısmen uzlaşılan fakat mali boyutu/miktarı konusunda son değerlendirme yapıldıktan ve ilgili kuruluştan (MEB/Maliye) bilgi alındıktan sonra kesin kararı bugün verilmesi üzerinde uzlaşılan hususlar da şöyle:
1 - Ek ödeme artışı ya da eğitim-öğretim tazminatı artışı;
2 - Öğretim elemanlarının üniversite ödeneğinin artırılması;
3 - Öğretim yılına hazırlık ödeneği artışı;
4 - Yüksek lisans ve doktoralı öğretmenlere artırımlı ek ders ücreti ödenmesi;
5 - Her altı saate karşılık bir saat ek ders ücreti ödenmesi;
6 - İkili öğretim yapılan okullarda yöneticilere ilave ek ders ücreti ödenmesi;
7 - Ek ders ücret göstergelerinin artırılması; 8 - İl eğitim denetmenlerine avans verilmesi;
9 - Alan dışı derslere giren öğretmenlere ek ders ücreti ödenmesi;
10 - Araştırma görevlilerinin birinci dereceli kadrolara yükselmesine engel olan sınırın kaldırılması;
11 - Öğretmen çocuklarına ayrılan yüzde 15'lik DPYB kontenjanından öğretmen dışındaki personelin de yararlandırılması.
(milliyet)
Son Güncelleme: Cumartesi, 19 May 2012 10:26
Gösterim: 3517