Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e bir soru önergesi de Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yaşanan yüksek lisans mülakat sınavı nedeniyle geldi.
CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yapılan bir yüksek lisans sınavında Baran Barış adında bir öğrenciye dini sorular sorulduğunu iddia etti ve bu olayı Meclis’e taşıdı.Cihaner, Bakan Dinçer'in cevaplaması için soru önergesinde bulundu.
Milletvekili Cihaner, Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne 2007’de Türkiye 182’incisi olarak kayıt yaptıran ve bu yıl haziran ayında bölüm üçüncüsü olarak mezun olan Baran Barış’ın yüksek lisans için girdiği ALES’ten 86, Dokuz Eylül Üniversitesi’nin açtığı yabancı dil sınavından da 75 puan aldığını belirtti. Cihaner şunları söyledi:
“Bölüm hocaları bu aşamalardan sonra yüksek lisans mülakatında bir sorun yaşamayacağını söylemişlerdir. 27 Ağustos 2012 tarihinde yazılı mülakatın ardından, Ana Bilim Dalı Başkanı Sabahattin Çağın’ın jüri başkanlığında gerçekleştirilen Bölüm Başkanı Şerif Ali Bozkaplan tarafından sözlü mülakata alınmıştır. Gerçekleştirilen sözlü mülakatta Bölüm Başkanı tarafından ‘Zülfikar’ sözcüğünün anlamı ve Hz. Ali’nin kim olduğu sorulmuştur. Dini konularda bilgisinin olmadığını ifade eden öğrenci bu kez de ‘Sen ateist misin? Ateşe mi tapıyorsun?’ sorularıyla karşı karşıya kalmıştır. Hemen akabinde de ‘Allah’ yerine neden ‘Tanrı’ kelimesini kullandığı kendisine sorulmuştur. Gerçekleştirilen mülakatın ardından bahsi geçen öğrenci başarısız olmuştur.”
Dinçer'e yanıtlaması için sorulan sorular şunlar
CHP’li Cihaner, Bakan Dinçer’in yazılı olarak yanıtlaması istemiyle TBMM’ye verdiği önergede şu soruları yöneltti:
- Bir hocanın yüksek lisans sınavında bir öğrencinin dini inancını sorgulama hakkı var mıdır?
- Yükseköğretim kurumlarında yüksek lisans, doktora, master vs. programlarına öğrenci alma kriterleri arasında din, dil ve inanç var mıdır? - Mülakata alınan kişinin dili, dini, ırkı, cinsiyeti ve siyasi görüşüne bakılarak mı karar verilmektedir?
- Siyasi ya da dini görüşlerinden dolayı mülakattan geçemeyen başka öğrenciler var mıdır?
- Varsa mülakatı gerçekleştiren sorumlu kişiler ile ilgili bakanlığınız kanalıyla herhangi bir soruşturma açılmış mıdır?
- Bu öğrenciye nasıl bir yol öneriyorsunuz?
- Mülakatlarda Anayasaya aykırı benzer sorular (İnsanların dini ve siyasi görüşlerini açıklamaya zorlayıcı) sorulamayacağı şeklinde bir genelge yayımlamayı düşünüyor musunuz?
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer’e bir soru önergesi de Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yaşanan yüksek lisans mülakat sınavı nedeniyle geldi.
CHP Denizli Milletvekili İlhan Cihaner, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde yapılan bir yüksek lisans sınavında Baran Barış adında bir öğrenciye dini sorular sorulduğunu iddia etti ve bu olayı Meclis’e taşıdı.Cihaner, Bakan Dinçer'in cevaplaması için soru önergesinde bulundu.
Milletvekili Cihaner, Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı bölümüne 2007’de Türkiye 182’incisi olarak kayıt yaptıran ve bu yıl haziran ayında bölüm üçüncüsü olarak mezun olan Baran Barış’ın yüksek lisans için girdiği ALES’ten 86, Dokuz Eylül Üniversitesi’nin açtığı yabancı dil sınavından da 75 puan aldığını belirtti. Cihaner şunları söyledi:
“Bölüm hocaları bu aşamalardan sonra yüksek lisans mülakatında bir sorun yaşamayacağını söylemişlerdir. 27 Ağustos 2012 tarihinde yazılı mülakatın ardından, Ana Bilim Dalı Başkanı Sabahattin Çağın’ın jüri başkanlığında gerçekleştirilen Bölüm Başkanı Şerif Ali Bozkaplan tarafından sözlü mülakata alınmıştır. Gerçekleştirilen sözlü mülakatta Bölüm Başkanı tarafından ‘Zülfikar’ sözcüğünün anlamı ve Hz. Ali’nin kim olduğu sorulmuştur. Dini konularda bilgisinin olmadığını ifade eden öğrenci bu kez de ‘Sen ateist misin? Ateşe mi tapıyorsun?’ sorularıyla karşı karşıya kalmıştır. Hemen akabinde de ‘Allah’ yerine neden ‘Tanrı’ kelimesini kullandığı kendisine sorulmuştur. Gerçekleştirilen mülakatın ardından bahsi geçen öğrenci başarısız olmuştur.”
Dinçer'e yanıtlaması için sorulan sorular şunlar
CHP’li Cihaner, Bakan Dinçer’in yazılı olarak yanıtlaması istemiyle TBMM’ye verdiği önergede şu soruları yöneltti:
- Bir hocanın yüksek lisans sınavında bir öğrencinin dini inancını sorgulama hakkı var mıdır?
- Yükseköğretim kurumlarında yüksek lisans, doktora, master vs. programlarına öğrenci alma kriterleri arasında din, dil ve inanç var mıdır? - Mülakata alınan kişinin dili, dini, ırkı, cinsiyeti ve siyasi görüşüne bakılarak mı karar verilmektedir?
- Siyasi ya da dini görüşlerinden dolayı mülakattan geçemeyen başka öğrenciler var mıdır?
- Varsa mülakatı gerçekleştiren sorumlu kişiler ile ilgili bakanlığınız kanalıyla herhangi bir soruşturma açılmış mıdır?
- Bu öğrenciye nasıl bir yol öneriyorsunuz?
- Mülakatlarda Anayasaya aykırı benzer sorular (İnsanların dini ve siyasi görüşlerini açıklamaya zorlayıcı) sorulamayacağı şeklinde bir genelge yayımlamayı düşünüyor musunuz?
Son Güncelleme: Cuma, 09 Kasım 2012 16:10
Gösterim: 1978
Resmi yazışmalardaki ifadeler değişiyor, Resmi yazışmalar taslağı,dilekçelerde artık bu ifadeler yer almayacak
Hükümet, Resmi Yazışmalarda Uygulanacak Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te yeni bir düzenlemeye gidiyor. Başbakanlık, yeni hazırladığı taslakta resmi yazışmalarda yıllardır kullanılan ‘arz ederim, rica ederim’ gibi ifadelere yeni düzenleme getiriyor
Yeni hazırlanan resmi yazışmalar taslağı ile vatandaşlara gönderilen resmi yazışmalarda yer alan ve alt kademeyi ifade eden “rica ederim” sözü kullanılmayacak. Onun yerine, “saygılarımla”, “iyi dileklerimle” ifadelerine yer verilecek. Bürokratlar arasında ise, arz ve rica kelimeleri ise kullanılmaya devam edilecek.
Star Gazetesi’nin haberine göre, Başbakanlık, Resmi Yazışmalarda Uygulanacak Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Taslağı hazırladı. Başbakanlık tarafından görüşe açılan taslakta, “vatandaşı” memurun üstünde gören düzenlemelere yer verildi. Bu konuda, en önemli değişiklik ise, dilekçelerde, resmi yazıların en alt kısmında yer alan, “arz ederim”, “rica ederim” ifadelerinde yapıldı. Mevcut yönetmelikte, alt makamlara gönderilen resmi yazılarda, “rica ederim” üst makamlara gönderilen yazılarda ise, “arz ederim” ifadesi kullanılıyor. Resmi kurumlardan vatandaşlara gönderilen her türlü yazıda ise, “rica ederim” ifadesine yer veriliyor. Bir anlamda, vatandaş bir alt makam statüsünde görülüyor.
Rica ederim yerine ‘saygılarımla’ ifadesi kullanılacak
Yeni hazırlanan taslakta ise, bu uygulamaya son veriliyor. Bundan sonraki süreçte, resmi kurumlardan vatandaşlara gönderilen yazılarda, “rica ederim” ifadesi yerine, “saygılarımızla”, “iyi dileklerimle” ifadelerine yer verilecek. Yani vatandaş, üst makam olarak kabul edilecek. Ayrıca yine aynı taslak ile, vatandaşın dilekçelerinde, “arz ederim” ifadesinin kullanılması zorunluluğu da kaldırılıyor. Buna göre, “arz ederim” ifadesi yer almayan dilekçeler de, devlet kurumları tarafından kabul edilecek.
Yönetmelik taslağı, kamu kurumlarından vatandaşlara gönderilen borç ve ceza tebligatlarına da yansıyacak. Özellikle vergi gibi borçların ödenmesi için vatandaşlara gönderilen tebligatlarda yer alan, “borcunuzu ödemeniz rica olunur” ifadesi yerine, “borcunuzu 7 gün içinde ödeyiniz, saygılarımızla” ifadesi kullanılacak.
(star)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Resmi yazışmalardaki ifadeler değişiyor, Resmi yazışmalar taslağı,dilekçelerde artık bu ifadeler yer almayacak
Hükümet, Resmi Yazışmalarda Uygulanacak Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik’te yeni bir düzenlemeye gidiyor. Başbakanlık, yeni hazırladığı taslakta resmi yazışmalarda yıllardır kullanılan ‘arz ederim, rica ederim’ gibi ifadelere yeni düzenleme getiriyor
Yeni hazırlanan resmi yazışmalar taslağı ile vatandaşlara gönderilen resmi yazışmalarda yer alan ve alt kademeyi ifade eden “rica ederim” sözü kullanılmayacak. Onun yerine, “saygılarımla”, “iyi dileklerimle” ifadelerine yer verilecek. Bürokratlar arasında ise, arz ve rica kelimeleri ise kullanılmaya devam edilecek.
Star Gazetesi’nin haberine göre, Başbakanlık, Resmi Yazışmalarda Uygulanacak Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik Taslağı hazırladı. Başbakanlık tarafından görüşe açılan taslakta, “vatandaşı” memurun üstünde gören düzenlemelere yer verildi. Bu konuda, en önemli değişiklik ise, dilekçelerde, resmi yazıların en alt kısmında yer alan, “arz ederim”, “rica ederim” ifadelerinde yapıldı. Mevcut yönetmelikte, alt makamlara gönderilen resmi yazılarda, “rica ederim” üst makamlara gönderilen yazılarda ise, “arz ederim” ifadesi kullanılıyor. Resmi kurumlardan vatandaşlara gönderilen her türlü yazıda ise, “rica ederim” ifadesine yer veriliyor. Bir anlamda, vatandaş bir alt makam statüsünde görülüyor.
Rica ederim yerine ‘saygılarımla’ ifadesi kullanılacak
Yeni hazırlanan taslakta ise, bu uygulamaya son veriliyor. Bundan sonraki süreçte, resmi kurumlardan vatandaşlara gönderilen yazılarda, “rica ederim” ifadesi yerine, “saygılarımızla”, “iyi dileklerimle” ifadelerine yer verilecek. Yani vatandaş, üst makam olarak kabul edilecek. Ayrıca yine aynı taslak ile, vatandaşın dilekçelerinde, “arz ederim” ifadesinin kullanılması zorunluluğu da kaldırılıyor. Buna göre, “arz ederim” ifadesi yer almayan dilekçeler de, devlet kurumları tarafından kabul edilecek.
Yönetmelik taslağı, kamu kurumlarından vatandaşlara gönderilen borç ve ceza tebligatlarına da yansıyacak. Özellikle vergi gibi borçların ödenmesi için vatandaşlara gönderilen tebligatlarda yer alan, “borcunuzu ödemeniz rica olunur” ifadesi yerine, “borcunuzu 7 gün içinde ödeyiniz, saygılarımızla” ifadesi kullanılacak.
(star)
Son Güncelleme: Cuma, 09 Kasım 2012 15:07
Gösterim: 1794
Ataması yapılmayan öğretmenler, seslerini duyurabilmek için dün Meclis’teydi
Ataması yapılmayan öğretmenler, dün TBMM’de yapılan bütçe görüşmelerinde CHP’li Müslim Sarı ile birlikte bir basın toplantısı düzenledi. Atanamayan öğretmenlerin yaşadığı sıkıntıları dile getiren grup, sorunlarının gittikçe arttığını ve hükümetten çözüm beklediklerini belirtti
Kendilerine 'Atanmayan öğretmenler' diyen bir grup eğitimci TBMM'de düzenledikleri basın toplantısında yıllardır eziyete uğradıklarını ifade ettiler
Meclis’te dün bir yandan eğitim sistemi kapsamındaki kurumların bütçeleri görüşülürken diğer yandan sistemin içerisine giremeyen ve kendilerine ‘Atanmayan öğretmenler’ diyen eğitimcilerin sorunları gündemdeydi. CHP İstanbul Milletvekili Müslim Sarı ile beraber Meclis’te basın açıklaması yapan ‘Atanamayan Öğretmenler’, yıllardır eziyete uğradıklarını vurgulayarak “Ortada Milli Eğitim Bakanlığı değil Milli Cehalet-Eziyet Bakanlığı vardır” dedi.
Şubat 20132te öğretmen ataması yapılacak mı? tıklayın
CHP’li Müslim Sarı beraberinde 15 kadar ‘Atanamayan Öğretmenle’ beraber Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, atanamayan öğretmenlerin sayılarının ve sorunlarının gün geçtikçe arttığına dikkat çekerek, “2002 yılında sayıları 72 binken bugün 300 bine ulaşmış durumda. Buna karşın Bakanlık, öğretmen açığı da 126 bin düzeyindeyken, ücretli öğretmenlik yoluna gidiyor; Bakan, atanamayan öğretmenlere adeta hakaret ediyor” dedi. Atama sayısının yılda 2’den 1’e çekildiğini, öğretmenler için KPSS puanının 2 yıl geçerliğinin 1 yıla indirildiğini anımsatan Sarı, “Geçmişte KPSS puanlarıyla iki yılda 4 kez atanma şansı olan öğretmenler artık yılda 1 kez atamayla yetinmek zorunda kaldı. Branşlar bazında bakıldığında 70 bin meslek lisesi öğretmeni atama beklerken ayrılan kontenjan 300 civarında. Eşdurumu ataması diğer bir sorun; basına da yansıdı lösemi hastası birçocuğun öğretmen babası ile hemşire annesi bile yan yana gelemedi. Başbakan’ın üç çocuk politikasıyla da çelişiyor bu durum; eşleri bile bir araya yana getiremiyor ki...” diye konuştu.
'SAYIN BAŞBAKAN, DÜN DÜNDÜR. BUGÜN BUGÜN MÜDÜR?'
Müslim Sarı, bütçelerin siyasi tercihlere göre hazırlandığı; belediyelere cari transferler kalemiyle kaynaklar aktarılırken öğretmene aynı özenin gösterilmediğini söyledi. Milli Cehalet-Eziyet Bakanlığı Sarı’nın ardından söz alan Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu(AYÖP) Sözcüsü Hasan Basri Ekici, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ’ın 2002 yılında ataması yapılmayan öğretmen kalmayacağını söylediğini anımsatarak, “Sayın Başbakan, geçmişte bazı siyasetçilerin dediği gibi’dün dündür, bugün bugün müdür?” diye sordu. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 eğitim sistemi nedeniyle öğretmenlere belli şartlar çerçevesinde tanıdığı branş değişikliği uygulaması ile ücretli öğretmenliği eleştiren Ekici, şunları söyledi:
”30-40 yıllık öğretmenlerin branşları değiştirildi, buradan sormak istiyorum ‘Kırk yıllık kani olur mu yahni?’ Atama bekleyen binlerce öğretmenler varken ücretli öğretmen uygulaması yapılıyor. Bu kişilerde eğitimin gereklilikleri de aranmıyor; içlerinde baytarı da işletmeciside var. Ortada eğitimi düşünen bir Milli Eğitim Bakanlığı’ndan bahsedemeyiz; Milli Cehalet-Eziyet Bakanlığı vardır. Anayasamızda ’ Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir devlettir’ deniyor, oysa uygulamalar öğretmenini-öğrencisini müşteri gören taşeron bir devlet anlayışında. Bence yasalara ‘taşeron bir devlettir’ yazalım uygulamayla uyumlu hale gelsin. Biz 24 Kasım’ı kutlamıyoruz, Meclis’e girmek için kapıda ‘bir dolu engelle’ karşılaştık. Her yerde itiliyoruz. Önümüzdeki haftalarda kutlanacak olan 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü 100 binin üzerinde atanamayan öğretmen kutlamayacaktır, bilinmesini istiyoruz. Bize gelince bütçe dengesi Diyanet, Genelkurmay’a gelince...Milli Eğitim Bakanlığı resim açıklamalarında 120 binin üzerinde öğretmene ihtiyacı olduğunu söylüyor, o zaman niye atama yapılmıyor? Gerekçeleri bütçe dengeleriymiş; buradan sormak istiyorum Diyanet’in Genelkurmay Başkanlığı’nın bütçesi gündeme gelince dengeler işlemiyor da öğretmen atamaları söz konusu olunca mı bu dengeler gündeme geliyor. O dengeleri kaç yıl daha bekleyeceğiz. Bu bakanlık bize dost mu düşman mı; eğitimden mi yana cehaletten mi? Gerçi bunun yanıtını hergeçen gün anlıyoruz. Uyarmak istiyorum, eğitimde tasarruf gelecekte cehalete getirir”
Bir diğer atanamayan öğretmen ise eğitimden tasarruf yapılmasının sonuçlarının Libya ’da, Suriye ’de, Mısır ’da görüleceğini ifade edip, ”Başbakan adres arıyorsa buralara baksın” derken, yeniden ABD Başkanlığına seçilen Obama ’nın “En iyi öğretmenler bizde” sözünü de anımsatarak, “Umarım bizim yöneticilerimize de bu söz ders olur” dedi.
(radikal)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Ataması yapılmayan öğretmenler, seslerini duyurabilmek için dün Meclis’teydi
Ataması yapılmayan öğretmenler, dün TBMM’de yapılan bütçe görüşmelerinde CHP’li Müslim Sarı ile birlikte bir basın toplantısı düzenledi. Atanamayan öğretmenlerin yaşadığı sıkıntıları dile getiren grup, sorunlarının gittikçe arttığını ve hükümetten çözüm beklediklerini belirtti
Kendilerine 'Atanmayan öğretmenler' diyen bir grup eğitimci TBMM'de düzenledikleri basın toplantısında yıllardır eziyete uğradıklarını ifade ettiler
Meclis’te dün bir yandan eğitim sistemi kapsamındaki kurumların bütçeleri görüşülürken diğer yandan sistemin içerisine giremeyen ve kendilerine ‘Atanmayan öğretmenler’ diyen eğitimcilerin sorunları gündemdeydi. CHP İstanbul Milletvekili Müslim Sarı ile beraber Meclis’te basın açıklaması yapan ‘Atanamayan Öğretmenler’, yıllardır eziyete uğradıklarını vurgulayarak “Ortada Milli Eğitim Bakanlığı değil Milli Cehalet-Eziyet Bakanlığı vardır” dedi.
Şubat 20132te öğretmen ataması yapılacak mı? tıklayın
CHP’li Müslim Sarı beraberinde 15 kadar ‘Atanamayan Öğretmenle’ beraber Meclis’te düzenlediği basın toplantısında, atanamayan öğretmenlerin sayılarının ve sorunlarının gün geçtikçe arttığına dikkat çekerek, “2002 yılında sayıları 72 binken bugün 300 bine ulaşmış durumda. Buna karşın Bakanlık, öğretmen açığı da 126 bin düzeyindeyken, ücretli öğretmenlik yoluna gidiyor; Bakan, atanamayan öğretmenlere adeta hakaret ediyor” dedi. Atama sayısının yılda 2’den 1’e çekildiğini, öğretmenler için KPSS puanının 2 yıl geçerliğinin 1 yıla indirildiğini anımsatan Sarı, “Geçmişte KPSS puanlarıyla iki yılda 4 kez atanma şansı olan öğretmenler artık yılda 1 kez atamayla yetinmek zorunda kaldı. Branşlar bazında bakıldığında 70 bin meslek lisesi öğretmeni atama beklerken ayrılan kontenjan 300 civarında. Eşdurumu ataması diğer bir sorun; basına da yansıdı lösemi hastası birçocuğun öğretmen babası ile hemşire annesi bile yan yana gelemedi. Başbakan’ın üç çocuk politikasıyla da çelişiyor bu durum; eşleri bile bir araya yana getiremiyor ki...” diye konuştu.
'SAYIN BAŞBAKAN, DÜN DÜNDÜR. BUGÜN BUGÜN MÜDÜR?'
Müslim Sarı, bütçelerin siyasi tercihlere göre hazırlandığı; belediyelere cari transferler kalemiyle kaynaklar aktarılırken öğretmene aynı özenin gösterilmediğini söyledi. Milli Cehalet-Eziyet Bakanlığı Sarı’nın ardından söz alan Ataması Yapılmayan Öğretmenler Platformu(AYÖP) Sözcüsü Hasan Basri Ekici, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ’ın 2002 yılında ataması yapılmayan öğretmen kalmayacağını söylediğini anımsatarak, “Sayın Başbakan, geçmişte bazı siyasetçilerin dediği gibi’dün dündür, bugün bugün müdür?” diye sordu. Milli Eğitim Bakanlığı’nın 4+4+4 eğitim sistemi nedeniyle öğretmenlere belli şartlar çerçevesinde tanıdığı branş değişikliği uygulaması ile ücretli öğretmenliği eleştiren Ekici, şunları söyledi:
”30-40 yıllık öğretmenlerin branşları değiştirildi, buradan sormak istiyorum ‘Kırk yıllık kani olur mu yahni?’ Atama bekleyen binlerce öğretmenler varken ücretli öğretmen uygulaması yapılıyor. Bu kişilerde eğitimin gereklilikleri de aranmıyor; içlerinde baytarı da işletmeciside var. Ortada eğitimi düşünen bir Milli Eğitim Bakanlığı’ndan bahsedemeyiz; Milli Cehalet-Eziyet Bakanlığı vardır. Anayasamızda ’ Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir devlettir’ deniyor, oysa uygulamalar öğretmenini-öğrencisini müşteri gören taşeron bir devlet anlayışında. Bence yasalara ‘taşeron bir devlettir’ yazalım uygulamayla uyumlu hale gelsin. Biz 24 Kasım’ı kutlamıyoruz, Meclis’e girmek için kapıda ‘bir dolu engelle’ karşılaştık. Her yerde itiliyoruz. Önümüzdeki haftalarda kutlanacak olan 24 Kasım Öğretmenler Günü’nü 100 binin üzerinde atanamayan öğretmen kutlamayacaktır, bilinmesini istiyoruz. Bize gelince bütçe dengesi Diyanet, Genelkurmay’a gelince...Milli Eğitim Bakanlığı resim açıklamalarında 120 binin üzerinde öğretmene ihtiyacı olduğunu söylüyor, o zaman niye atama yapılmıyor? Gerekçeleri bütçe dengeleriymiş; buradan sormak istiyorum Diyanet’in Genelkurmay Başkanlığı’nın bütçesi gündeme gelince dengeler işlemiyor da öğretmen atamaları söz konusu olunca mı bu dengeler gündeme geliyor. O dengeleri kaç yıl daha bekleyeceğiz. Bu bakanlık bize dost mu düşman mı; eğitimden mi yana cehaletten mi? Gerçi bunun yanıtını hergeçen gün anlıyoruz. Uyarmak istiyorum, eğitimde tasarruf gelecekte cehalete getirir”
Bir diğer atanamayan öğretmen ise eğitimden tasarruf yapılmasının sonuçlarının Libya ’da, Suriye ’de, Mısır ’da görüleceğini ifade edip, ”Başbakan adres arıyorsa buralara baksın” derken, yeniden ABD Başkanlığına seçilen Obama ’nın “En iyi öğretmenler bizde” sözünü de anımsatarak, “Umarım bizim yöneticilerimize de bu söz ders olur” dedi.
(radikal)
Son Güncelleme: Cuma, 09 Kasım 2012 09:22
Gösterim: 2088
Sakarya Üniversitesi'nde YÖK’ü protesto eden öğrencilerler karşıt görüşlü öğrenciler arasında gerginlik yaşandı. Öğrenciler YÖK’aleyhine slogan attıkları sırada, karşıt görüşlü öğrenciler tekbir getirince ortalık karıştı
YÖK'ü eleştiren açıklaması sırasında, karşıt görüşlü başka bir grup öğrencinin tekbir getirmesi nedeniyle gerginlik yaşandı.
Sakarya Üniversitesi'nde (SAÜ) dün bir grup öğrencinin cezaevlerinde süren açlık grevlerine destek verdiği açıklamanın ardından bugün de sol görüşlü Öğrenci Kolektiflerinden oluşan bir grup, YÖK 'ü eleştiren bir açıklama yaptı.
Grup adına açıklamayı okuyan Eylem Bucan adlı öğrenci, YÖK'ün kurulmasından bu güne kadar üniversitelerde YÖK'e karşı verilen, eşit, parasız, bilimsel ve anadilde eğitim mücadelesinin devam ettiğini belirterek, "Bu sürenin son 10 senesi AKP iktidarının üniversiteleri teslim alma çabasına sahne oldu. AKP başaramadı, üniversiteliler teslim olmadı. Ancak AKP durmuyor. Sürekli yeni yollar deniyor. Üniversitelileri tutuklamalarla sindirmeyi denediler. Toplumun AKP'ye karşı direnen bütün kesimlerini hedef alan AKP yargısı üniversitelileri de hedef aldı. Yüzlerce öğrenci, sadece AKP'ye karşı çıktıkları için tutuklandı. Ama bu yetmedi. Üniversitelileri sindiremediler" dedi.
Bir tarafta YÖK protestosu bir tarafta 'tekbir' sesleri
Öğrenciler açıklamanın ardından AK Parti ve YÖK'ü eleştiren sloganlar atarken, alanın dışında bekleyen ve Alperenler olarak adlandırılan sağ görüşlü öğrenciler tekbir getirmeye başladı. Polis ve üniversite güvenliği gruplar arasında önlem alırken, sağ görüşlü öğrenci grubu daha sonra alanı terk etti.
Basın açıklaması olaysız sona ererken, dağılan öğrenciler minibüs duraklarına polis ve güvenlik görevlileri eşliğinde yürüdüler.
(radikal)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
Sakarya Üniversitesi'nde YÖK’ü protesto eden öğrencilerler karşıt görüşlü öğrenciler arasında gerginlik yaşandı. Öğrenciler YÖK’aleyhine slogan attıkları sırada, karşıt görüşlü öğrenciler tekbir getirince ortalık karıştı
YÖK'ü eleştiren açıklaması sırasında, karşıt görüşlü başka bir grup öğrencinin tekbir getirmesi nedeniyle gerginlik yaşandı.
Sakarya Üniversitesi'nde (SAÜ) dün bir grup öğrencinin cezaevlerinde süren açlık grevlerine destek verdiği açıklamanın ardından bugün de sol görüşlü Öğrenci Kolektiflerinden oluşan bir grup, YÖK 'ü eleştiren bir açıklama yaptı.
Grup adına açıklamayı okuyan Eylem Bucan adlı öğrenci, YÖK'ün kurulmasından bu güne kadar üniversitelerde YÖK'e karşı verilen, eşit, parasız, bilimsel ve anadilde eğitim mücadelesinin devam ettiğini belirterek, "Bu sürenin son 10 senesi AKP iktidarının üniversiteleri teslim alma çabasına sahne oldu. AKP başaramadı, üniversiteliler teslim olmadı. Ancak AKP durmuyor. Sürekli yeni yollar deniyor. Üniversitelileri tutuklamalarla sindirmeyi denediler. Toplumun AKP'ye karşı direnen bütün kesimlerini hedef alan AKP yargısı üniversitelileri de hedef aldı. Yüzlerce öğrenci, sadece AKP'ye karşı çıktıkları için tutuklandı. Ama bu yetmedi. Üniversitelileri sindiremediler" dedi.
Bir tarafta YÖK protestosu bir tarafta 'tekbir' sesleri
Öğrenciler açıklamanın ardından AK Parti ve YÖK'ü eleştiren sloganlar atarken, alanın dışında bekleyen ve Alperenler olarak adlandırılan sağ görüşlü öğrenciler tekbir getirmeye başladı. Polis ve üniversite güvenliği gruplar arasında önlem alırken, sağ görüşlü öğrenci grubu daha sonra alanı terk etti.
Basın açıklaması olaysız sona ererken, dağılan öğrenciler minibüs duraklarına polis ve güvenlik görevlileri eşliğinde yürüdüler.
(radikal)
Son Güncelleme: Cuma, 09 Kasım 2012 14:45
Gösterim: 1462
İtalya'da Cumhuriyet Senatosu'nun onayladığı kanunla milli marşın okullarda öğretilmesi zorunlu hale geldi.
Parlamentonun üst kanadı Senato'da yapılan oylamada, İtalya'nın siyasi birliğini sağladığı 17 Mart 1861 tarihinin yıl dönümü olan 17 Mart ''Ulusal birlik: Anayasa, Marş ve Bayrak'' günü olarak belirlenirken, İtalyan milli marşının okullarda öğretilmesi de zorunlu hale getirildi.
Kanunda, ulusal birlik günü olarak tanımlanan 17 Mart'ta, 2011 yılında siyasi birliğin sağlanılmasının 150. yıl dönümünde olduğu gibi kutlama yapılacağı ancak söz konusu günün tatil günü olmayacağı belirtildi.
Senato'daki oylama sonunda, bazı senatörler genel kurulda, İtalya bayrağı açarak kanun teklifinin yasalaşmasını kutlarken, İtalya'nın kuzey bölgelerinin bağımsızlığını savunan Kuzey Birliği Partisi (Lega Nord) parlamenterleri ise kanuna tepki gösterdi. Kuzey Birliği senatörleri, bu uygulamanın Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nden (SSCB) kalma bir uygulama olduğunu dile getirdi.
17 Mart'ı ''Ulusal birlik: Anayasa, Marş ve Bayrak'' günü olarak belirleyen yasanın amacının, İtalyan devletinin siyasi birliğini sağlaması gibi önemli tarihi olayın bilinirliğini ve sivil aidiyet duygusunu artırmak olduğu ifade edildi.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Gündem
İtalya'da Cumhuriyet Senatosu'nun onayladığı kanunla milli marşın okullarda öğretilmesi zorunlu hale geldi.
Parlamentonun üst kanadı Senato'da yapılan oylamada, İtalya'nın siyasi birliğini sağladığı 17 Mart 1861 tarihinin yıl dönümü olan 17 Mart ''Ulusal birlik: Anayasa, Marş ve Bayrak'' günü olarak belirlenirken, İtalyan milli marşının okullarda öğretilmesi de zorunlu hale getirildi.
Kanunda, ulusal birlik günü olarak tanımlanan 17 Mart'ta, 2011 yılında siyasi birliğin sağlanılmasının 150. yıl dönümünde olduğu gibi kutlama yapılacağı ancak söz konusu günün tatil günü olmayacağı belirtildi.
Senato'daki oylama sonunda, bazı senatörler genel kurulda, İtalya bayrağı açarak kanun teklifinin yasalaşmasını kutlarken, İtalya'nın kuzey bölgelerinin bağımsızlığını savunan Kuzey Birliği Partisi (Lega Nord) parlamenterleri ise kanuna tepki gösterdi. Kuzey Birliği senatörleri, bu uygulamanın Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği'nden (SSCB) kalma bir uygulama olduğunu dile getirdi.
17 Mart'ı ''Ulusal birlik: Anayasa, Marş ve Bayrak'' günü olarak belirleyen yasanın amacının, İtalyan devletinin siyasi birliğini sağlaması gibi önemli tarihi olayın bilinirliğini ve sivil aidiyet duygusunu artırmak olduğu ifade edildi.
Son Güncelleme: Cuma, 09 Kasım 2012 08:22
Gösterim: 1397