Aradığınız sayfa bulunamıyor, lütfen kategori listesinden ulaşmayı deneyiniz.
Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), yükseköğretimdeki eğitim kalitesini yükseltmek için “süreç odaklı düzenlemeler ve çıktı esaslı düzenlemeler" olmak üzere üç ana parametreye özel önem verdiğini sıkça dile getiriyor. YÖK son 10 yılda Tıp, Hukuk, Diş Hekimliği, Mühendislik, Eczacılık, Mimarlık, Öğretmenlik Programları için getirilen başarı sıralaması şartını girdi esaslı düzenlemeye en iyi örnek olarak verirken, 2022 sınavları öncesi aldığı TYT ve AYT baraj puanları uygulamasının kaldırılması kararını da nitelikli ve sürdürülebilir bir yükseköğretim hayaline indirilen bir darbe olarak bir kenara not edilmelidir.
YÖK’ün süreç ve çıktı esaslı uygulamalarına iyi örnek bulmak neredeyse imkânsız. Bu bağlamda üniversitelerin lisans programlarında yeni gelişmelerin takip edilerek farklı yöntemlerle müfredatın zenginleştirilebilmesi, eğitim programlarının zenginleştirilmesi saha eğitimlerinin artırılması, teorik eğitimin azaltılması, müfredatın kazanımlarının elde edilebilmesi için öğretim üyelerinin sayısının artırılması ve önemli sayıda bir kısmının ilgili alandan olması ve ilgili tüm programların asgari ihtiyaçlarının tespiti ve giderilmesi şarttır. Yükseköğretimde girdi süreçlerinin geliştirilmesi ya da iyileştirilebilmesi yolu birbirine zıt kararlar alarak eğitimin girdisi ile çıktısı arasındaki farkları öngörmeden, hedeflenen ile gerçekleşen arasındaki uçurumları görmezden gelmek olmamalı. Eğitimin nihai hedeflerini sınavlar yolu ile giderme yanlışlığından vazgeçmezsek2022 YKS'de96 bin 518 adayın sıfır almasını, bununla kalmayıp 49 bin 680 adayın sıfırın altında 0 ile eksi 8.75 net aralığında yer aldığını ve hatta bu adayların vakıf ve devlet üniversitelerinde Lisans programları da dahil83 programa yerleştiğini konuşup dururuz.
Elbette bu konuşulanların benzerleri daha önce de konuşuluyordu. Özellikle sıfır çekenlerin medyanın ilgisini çektiğini biliyoruz, ama bu yıl bir adım daha ileri giderek barajları kaldırarak puan hesaplama formülünü değiştirerek bu adayların bir kısmını da üniversiteli yapmayı başarmış olduk. İlk orta ve yükseköğretim arasında dikey bir yapılanma ve ülke ihtiyaçları ile doğrusal olmayan insan gücü planlamaları ve dengenin bozulması yükseköğretimde bugün karşımıza çıkan sorunların ana kaynağını oluşturdu.
Bugüne kadar üniversiteler ile iş yaşamı arasındaki bağ çoğu zaman hiç örtüşmedi. Hayat başarısı ile sınav başarısı arasında sıkışmışlığın sonucunda üniversiteler kendilerine gelen adaydan (girdiden) ne de mezun ettikleri adaydan (çıktı) memnun oldu, iş dünyası da zaten hep beklentilerini karşılayacak nitelikli insan gücünü bulamadığından yakındı durdu.
Dünyada eğitimin kalitesi, mezunların istihdam edilmesi, öğretim kadrosunun kalitesi, araştırma sayısı, önde gelen bilimsel dergilerde yayınlanan makalelerin sayısı, etkili dergilerde yayınlanan makale sayısı, üniversite öğretim üyelerinin atıf yapılan makale sayısı gibi niteliklerle ölçülür. Her ilde bir üniversite ya da her ilçede bir yüksekokul açarak sayısal bir gösterinin niteliğe katkısı yoktur. Hatta barajı kaldırarak üniversitelerde boş kalan kontenjanlara eksi netleri olanların bile yerleşmesini sağlayarak niceliksel artışlara gitmenin hiç katkısı yoktur.
Aşağıda yer alan tablo bize yıllar içerisinde (1980-2022) Üniversiteye başvuran ve yerleşen aday sayılarını gösteren özet bir tablo. Buraya bakınca da hem başvuru sayısında hem de yerleşen sayısındaki artışı gösteriyor.
Bununla beraber YÖK tarafından son 10 yıl içerisinde yükseköğretimde girdi kalitesini artırabilmek için "meslek icra yetkisi veren yükseköğretim programlarında asgari başarı puanı şartı” uygulamasıyla Tıp, Hukuk, Diş Hekimliği, Mühendislik, Eczacılık, Mimarlık, Öğretmenlik Programları için başarı sıralaması şartı getirilmiştir.
TIP |
Y-SAY İlk 50 Bin |
DİŞ HEKİMLİĞİ |
Y-SAY İlk 80 Bin |
ECZACILIK |
Y-SAY İlk 100 Bin |
HUKUK |
Y-EA İlk 125 Bin |
MİMARLIK |
Y-SAY İlk 250 Bin |
MÜHENDİSLİK |
Y-SAY İlk 300 Bin |
ÖĞRETMENLİK |
İlgili Puan Türünde İlk 300 Bin |
Bu programlar içerisinde 2022 YKS güncel sonuçları derlenerek Tıp, Hukuk, Diş Hekimliği ve Eczacılık Programlarının yerleşme durumlarına da bakmak istedim. Girdi niteliğini artırma çabalarına sayısal veriler ışığında ne görüyoruz birlikte bakabiliriz.
Tıp Fakültelerine bakıldığında 2022 yılı verilerine göre 11 bin 385 Lisans programı içerisinde 110 Üniversitede 237 TIP programı olduğunu görüyoruz. Bu programların 118’inin devlet üniversitelerinde 9’unun KKTC’de, 109’unun Vakıf, 1’inin de Yurt Dışı üniversitelere bağlı bulunduğunu görüyoruz. Bu programların en yüksek taban puanı552,37785, en düşük taban puan ise 330,85199’dur. Tıp programlarına toplamda 17758 aday yerleştirilmiştir. Tıp programlarında 118 devlet üniversitesinde eğitim ücretsiz, Vakıf üniversitelerinde toplam 28 program tam ücretli, 50 program tam burslu, 24 program %50 indirimli ve 17 program da %25 ücretli görünüyor.
Tıp Fakültesi Programı Olan |
|||||
Üniversite Sayısı |
En Yüksek |
En Düşük |
|||
110 |
552,37785 |
459,35667 |
|||
Program Türü |
236 |
Devlet |
Vakıf |
KKTC |
Yurt Dışı |
117 |
109 |
9 |
1 |
||
*Türkçe, İngilizce, ücretsiz, ücretli, tam burslu, %50 burslu, %25 burslu vb. |
|||||
Yerleşen Sayısı |
17,758 |
||||
Kontenjanı Dolmayan |
26 |
Hiç Tercih Edilmeyen |
6* |
||
*5 Devlet Üniversitenin KKTC Uyruklu öğrencilere ayrılmış kontenjanları ve 1 Vakıf Üniversitesinin ücretli kontenjanı |
|||||
Programlarda Ücret/Burs/Süre |
Ücretsiz |
Ücretli |
Burslu |
%50 |
%25 |
Devlet |
117 |
|
|
|
|
Vakıf |
|
28 |
50 |
24 |
17 |
Toplamda 26 Tıp programı kontenjanını dolduramadı, 6 üniversitenin Tıp Fakültesinin programlarına ise hiçbir öğrenci yerleşmemiş. Bu 6 üniversitenin 5’inde program devlet üniversitelerinde KKTC uyruklu vatandaşlara ayrılmış kontenjanı, birisi de İstanbul’da bulunan bir Vakıf Üniversitesinin ücretli kontenjanını oluşturuyor.
Hukuk Fakültelerine bakıldığında 2022 yılı verilerine göre 11 bin 385 Lisans programı içerisinde 89 Üniversitede 171 farklı Hukuk programı olduğunu görüyoruz. Bu programların 55’i devlet üniversitelerinde, 23’ü KKTC’de 93’ünün de Vakıf üniversitelerinde bulunduğunu görüyoruz.Bu programların en yüksek taban puanı 530.68457 en düşük taban puan ise 369,13393’dur.Hukuk programlarına toplamda 15744 aday yerleştirilmiştir.
Hukuk programlarında 45 devlet üniversitesinde eğitim ücretsiz, Vakıf üniversitelerinde toplam 25 program tam ücretli, 6 devlet üniversitesinde İÖ-Ücretli program bir devlet üniversitesinin yurt dışı programında ücretli, vakıf üniversitelerine bağlı 48 program tamamen burslu, 41 program %50 ücretli, 5 program da tamamen %25 burslu programdan oluşuyor.
Hukuk Fakültesi Programı Olan |
|||||
Üniversite Sayısı |
En Yüksek |
En Düşük |
|||
89 |
530,68457 |
369,13393 |
|||
Program Türü |
171 |
Devlet |
Vakıf |
KKTC |
Yurt Dışı |
55 |
93 |
23 |
0 |
||
*Türkçe, İngilizce, ücretsiz, ücretli, tam burslu, %50 burslu, %25 burslu vb. |
|||||
Yerleşen Sayısı |
15,744 |
||||
Kontenjanı Dolmayan |
27 |
Hiç Tercih Edilmeyen |
5* |
||
*5 Vakıf Üniversitesinin 3'ü KKTC'de 2'si Türkiye'de. |
|||||
Programlarda Ücret/Burs/Süre |
Ücretsiz |
Ücretli |
Burslu |
%50 |
%25 |
Devlet |
45 |
7* |
|
|
|
Vakıf |
|
25 |
48 |
41 |
5 |
*6 Devlet üniversitesinde İÖ-Ücretli program, |
Hukuk Fakültelerinde 27 Hukuk programı kontenjanını dolduramadı, 5 Üniversitenin ise açtığı mevcut programın kontenjanına hiçbir öğrenci yerleşmemiştir. Bu üniversitelerin 3’ü Kıbrıs’ta 2’si Türkiye’deki üniversitelerdir. 2 program %50 ücretli, 3 program da tamamen ücretli programlardan oluşuyor.
Diş Hekimliği Fakültelerine Bakıldığında 2022 yılı verilerine göre 11 bin 385 Lisans programı içerisinde 97 üniversitede 182 farklı Diş Hekimliği programı (İngilizce, Türkçe, ücretsiz, ücretli, tam burslu, %50 burslu,%25 burslu vb.) görüyoruz. Bu programların 69’u devlet üniversitelerinde 16’sıKKTC de 96’sı da vakıf üniversitelerinde bulunuyor. 1 program da Yurtdışı olarak görünüyor. Bu programların en yüksek taban puanı 523,86661 en düşük taban puan ise 424,90442’dir. Diş Hekimliği programlarına 8920 aday yerleştirilmiştir.
Diş Hekimliği Fakültelerinde 15 Diş Hekimliği programı kontenjanını dolduramadı, 1 Vakıf Üniversitesi ise açtığı programın kontenjanına hiçbir öğrenci yerleşmemiş.
Diş Hekimliği Fakültesi Programı Olan |
|||||
Üniversite Sayısı |
En Yüksek |
En Düşük |
|||
97 |
523,86661 |
424,90442 |
|||
Program Türü |
182 |
Devlet |
Vakıf |
KKTC |
Yurt Dışı |
69 |
96 |
16 |
1 |
||
*Türkçe, İngilizce, ücretsiz, ücretli, tam burslu, %50 burslu, %25 burslu vb. |
|||||
Yerleşen Sayısı |
8920 |
||||
Kontenjanı Dolmayan |
15 |
Hiç Tercih Edilmeyen |
1* |
||
*1 Vakıf Üniversitesinin ücretli kontenjanı |
|||||
Programlarda Ücret/Burs/Süre |
Ücretsiz |
Ücretli |
Burslu |
%50 |
%25 |
Devlet |
70* |
|
|
|
|
Vakıf |
|
28 |
47 |
18 |
19 |
*1 Yurt dışı programı ücretsiz |
Diş Hekimliği programlarında 70 devlet üniversitesinde eğitim ücretsiz , Vakıf üniversitelerinde toplam 28 program tam ücretli, vakıf üniversitelerine bağlı 47 program tamamen burslu, 18 program %50 ücretli, 19 program da tamamen %25 burslu programdan oluşuyor.
Eczacılık Fakültelerine Bakıldığında2022 yılı verilerine göre 11 bin 385 Lisans programı içerisinde 47 üniversitede 101 farklı program (İngilizce, Türkçe, ücretsiz, ücretli, tam burslu, %50 burslu,%25 burslu vb.) bulunuyor. Bu programların 33’ü devlet üniversitelerinde 11’i KKTC’ de 57’si de Vakıf üniversitelerinde bulunuyor. Bu programların en yüksek taban puanı 492,576, en düşük taban puan ise 406,2954’tür. Eczacılık programlarına 4350 aday yerleştirilmiştir.
Eczacılık Fakültelerinde 5 program kontenjanını dolduramadı,
Eczacılık Fakültesi Programı Olan |
|||||
Üniversite Sayısı |
En Yüksek |
En Düşük |
|||
47 |
492,576 |
406,2954 |
|||
Program Türü |
101 |
Devlet |
Vakıf |
KKTC |
Yurt Dışı |
33 |
57 |
11 |
0 |
||
*Türkçe, İngilizce, ücretsiz, ücretli, tam burslu, %50 burslu, %25 burslu vb. |
|||||
Yerleşen Sayısı |
4350 |
||||
Kontenjanı Dolmayan |
5 |
Hiç Tercih Edilmeyen |
0 |
||
Programlarda Ücret/Burs/Süre |
Ücretsiz |
Ücretli |
Burslu |
%50 |
%25 |
Devlet |
33 |
|
|
|
|
Vakıf |
|
16 |
26 |
13 |
13 |
Eczacılık Fakültelerinde 33 devlet üniversitesinde eğitim ücretsiz, Vakıf üniversitelerinde toplam 16 program tam ücretli, vakıf üniversitelerine bağlı 26 program tamamen burslu, 13 program %50 ücretli, 13 program da tamamen %25 burslu programdan oluşuyor.
Meslek icra yetkisi veren yükseköğretim programlarında asgari başarı puanı şartı getirilmesiyle Tıp, Hukuk, Diş Hekimliği ve Eczacılık, Programları için sayısal verilerle bir nitelik ve değerlilik değerlendirmesi yapılabilir mi diye bakalım istedim. Ülkeler için insan gücü kaynağı yetiştirmek, ülkenin ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücü çıktısını alabilmek kolay olmuyor. Bu veriler ve son yıllarda arka arkaya getirilen sisteme ilişikin değişiklikler öğrencileri ve ailelerini derinden etkiliyor. Vakıf üniversitelerinin bir program adı altında (İngilizce, Türkçe, ücretsiz, ücretli, tam burslu, %50 burslu,%25 burslu vb.) başlıklarla sahnede yer alıyor olmaları da YÖK gibi bir denetim mekanizmasının dikkatini çekmelidir.
Kaynak.
https://yokatlas.yok.gov.tr/tercih-sihirbazi-t4-tablo.php?p=say
Üst Kategori: ROOT Kategori: Alparslan Dartan
Alpaslan Dartan - Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı
Yükseköğretim Kurulu (YÖK), yükseköğretimdeki eğitim kalitesini yükseltmek için “süreç odaklı düzenlemeler ve çıktı esaslı düzenlemeler" olmak üzere üç ana parametreye özel önem verdiğini sıkça dile getiriyor. YÖK son 10 yılda Tıp, Hukuk, Diş Hekimliği, Mühendislik, Eczacılık, Mimarlık, Öğretmenlik Programları için getirilen başarı sıralaması şartını girdi esaslı düzenlemeye en iyi örnek olarak verirken, 2022 sınavları öncesi aldığı TYT ve AYT baraj puanları uygulamasının kaldırılması kararını da nitelikli ve sürdürülebilir bir yükseköğretim hayaline indirilen bir darbe olarak bir kenara not edilmelidir.
YÖK’ün süreç ve çıktı esaslı uygulamalarına iyi örnek bulmak neredeyse imkânsız. Bu bağlamda üniversitelerin lisans programlarında yeni gelişmelerin takip edilerek farklı yöntemlerle müfredatın zenginleştirilebilmesi, eğitim programlarının zenginleştirilmesi saha eğitimlerinin artırılması, teorik eğitimin azaltılması, müfredatın kazanımlarının elde edilebilmesi için öğretim üyelerinin sayısının artırılması ve önemli sayıda bir kısmının ilgili alandan olması ve ilgili tüm programların asgari ihtiyaçlarının tespiti ve giderilmesi şarttır. Yükseköğretimde girdi süreçlerinin geliştirilmesi ya da iyileştirilebilmesi yolu birbirine zıt kararlar alarak eğitimin girdisi ile çıktısı arasındaki farkları öngörmeden, hedeflenen ile gerçekleşen arasındaki uçurumları görmezden gelmek olmamalı. Eğitimin nihai hedeflerini sınavlar yolu ile giderme yanlışlığından vazgeçmezsek2022 YKS'de96 bin 518 adayın sıfır almasını, bununla kalmayıp 49 bin 680 adayın sıfırın altında 0 ile eksi 8.75 net aralığında yer aldığını ve hatta bu adayların vakıf ve devlet üniversitelerinde Lisans programları da dahil83 programa yerleştiğini konuşup dururuz.
Elbette bu konuşulanların benzerleri daha önce de konuşuluyordu. Özellikle sıfır çekenlerin medyanın ilgisini çektiğini biliyoruz, ama bu yıl bir adım daha ileri giderek barajları kaldırarak puan hesaplama formülünü değiştirerek bu adayların bir kısmını da üniversiteli yapmayı başarmış olduk. İlk orta ve yükseköğretim arasında dikey bir yapılanma ve ülke ihtiyaçları ile doğrusal olmayan insan gücü planlamaları ve dengenin bozulması yükseköğretimde bugün karşımıza çıkan sorunların ana kaynağını oluşturdu.
Bugüne kadar üniversiteler ile iş yaşamı arasındaki bağ çoğu zaman hiç örtüşmedi. Hayat başarısı ile sınav başarısı arasında sıkışmışlığın sonucunda üniversiteler kendilerine gelen adaydan (girdiden) ne de mezun ettikleri adaydan (çıktı) memnun oldu, iş dünyası da zaten hep beklentilerini karşılayacak nitelikli insan gücünü bulamadığından yakındı durdu.
Dünyada eğitimin kalitesi, mezunların istihdam edilmesi, öğretim kadrosunun kalitesi, araştırma sayısı, önde gelen bilimsel dergilerde yayınlanan makalelerin sayısı, etkili dergilerde yayınlanan makale sayısı, üniversite öğretim üyelerinin atıf yapılan makale sayısı gibi niteliklerle ölçülür. Her ilde bir üniversite ya da her ilçede bir yüksekokul açarak sayısal bir gösterinin niteliğe katkısı yoktur. Hatta barajı kaldırarak üniversitelerde boş kalan kontenjanlara eksi netleri olanların bile yerleşmesini sağlayarak niceliksel artışlara gitmenin hiç katkısı yoktur.
Aşağıda yer alan tablo bize yıllar içerisinde (1980-2022) Üniversiteye başvuran ve yerleşen aday sayılarını gösteren özet bir tablo. Buraya bakınca da hem başvuru sayısında hem de yerleşen sayısındaki artışı gösteriyor.
Bununla beraber YÖK tarafından son 10 yıl içerisinde yükseköğretimde girdi kalitesini artırabilmek için "meslek icra yetkisi veren yükseköğretim programlarında asgari başarı puanı şartı” uygulamasıyla Tıp, Hukuk, Diş Hekimliği, Mühendislik, Eczacılık, Mimarlık, Öğretmenlik Programları için başarı sıralaması şartı getirilmiştir.
TIP |
Y-SAY İlk 50 Bin |
DİŞ HEKİMLİĞİ |
Y-SAY İlk 80 Bin |
ECZACILIK |
Y-SAY İlk 100 Bin |
HUKUK |
Y-EA İlk 125 Bin |
MİMARLIK |
Y-SAY İlk 250 Bin |
MÜHENDİSLİK |
Y-SAY İlk 300 Bin |
ÖĞRETMENLİK |
İlgili Puan Türünde İlk 300 Bin |
Bu programlar içerisinde 2022 YKS güncel sonuçları derlenerek Tıp, Hukuk, Diş Hekimliği ve Eczacılık Programlarının yerleşme durumlarına da bakmak istedim. Girdi niteliğini artırma çabalarına sayısal veriler ışığında ne görüyoruz birlikte bakabiliriz.
Tıp Fakültelerine bakıldığında 2022 yılı verilerine göre 11 bin 385 Lisans programı içerisinde 110 Üniversitede 237 TIP programı olduğunu görüyoruz. Bu programların 118’inin devlet üniversitelerinde 9’unun KKTC’de, 109’unun Vakıf, 1’inin de Yurt Dışı üniversitelere bağlı bulunduğunu görüyoruz. Bu programların en yüksek taban puanı552,37785, en düşük taban puan ise 330,85199’dur. Tıp programlarına toplamda 17758 aday yerleştirilmiştir. Tıp programlarında 118 devlet üniversitesinde eğitim ücretsiz, Vakıf üniversitelerinde toplam 28 program tam ücretli, 50 program tam burslu, 24 program %50 indirimli ve 17 program da %25 ücretli görünüyor.
Tıp Fakültesi Programı Olan |
|||||
Üniversite Sayısı |
En Yüksek |
En Düşük |
|||
110 |
552,37785 |
459,35667 |
|||
Program Türü |
236 |
Devlet |
Vakıf |
KKTC |
Yurt Dışı |
117 |
109 |
9 |
1 |
||
*Türkçe, İngilizce, ücretsiz, ücretli, tam burslu, %50 burslu, %25 burslu vb. |
|||||
Yerleşen Sayısı |
17,758 |
||||
Kontenjanı Dolmayan |
26 |
Hiç Tercih Edilmeyen |
6* |
||
*5 Devlet Üniversitenin KKTC Uyruklu öğrencilere ayrılmış kontenjanları ve 1 Vakıf Üniversitesinin ücretli kontenjanı |
|||||
Programlarda Ücret/Burs/Süre |
Ücretsiz |
Ücretli |
Burslu |
%50 |
%25 |
Devlet |
117 |
|
|
|
|
Vakıf |
|
28 |
50 |
24 |
17 |
Toplamda 26 Tıp programı kontenjanını dolduramadı, 6 üniversitenin Tıp Fakültesinin programlarına ise hiçbir öğrenci yerleşmemiş. Bu 6 üniversitenin 5’inde program devlet üniversitelerinde KKTC uyruklu vatandaşlara ayrılmış kontenjanı, birisi de İstanbul’da bulunan bir Vakıf Üniversitesinin ücretli kontenjanını oluşturuyor.
Hukuk Fakültelerine bakıldığında 2022 yılı verilerine göre 11 bin 385 Lisans programı içerisinde 89 Üniversitede 171 farklı Hukuk programı olduğunu görüyoruz. Bu programların 55’i devlet üniversitelerinde, 23’ü KKTC’de 93’ünün de Vakıf üniversitelerinde bulunduğunu görüyoruz.Bu programların en yüksek taban puanı 530.68457 en düşük taban puan ise 369,13393’dur.Hukuk programlarına toplamda 15744 aday yerleştirilmiştir.
Hukuk programlarında 45 devlet üniversitesinde eğitim ücretsiz, Vakıf üniversitelerinde toplam 25 program tam ücretli, 6 devlet üniversitesinde İÖ-Ücretli program bir devlet üniversitesinin yurt dışı programında ücretli, vakıf üniversitelerine bağlı 48 program tamamen burslu, 41 program %50 ücretli, 5 program da tamamen %25 burslu programdan oluşuyor.
Hukuk Fakültesi Programı Olan |
|||||
Üniversite Sayısı |
En Yüksek |
En Düşük |
|||
89 |
530,68457 |
369,13393 |
|||
Program Türü |
171 |
Devlet |
Vakıf |
KKTC |
Yurt Dışı |
55 |
93 |
23 |
0 |
||
*Türkçe, İngilizce, ücretsiz, ücretli, tam burslu, %50 burslu, %25 burslu vb. |
|||||
Yerleşen Sayısı |
15,744 |
||||
Kontenjanı Dolmayan |
27 |
Hiç Tercih Edilmeyen |
5* |
||
*5 Vakıf Üniversitesinin 3'ü KKTC'de 2'si Türkiye'de. |
|||||
Programlarda Ücret/Burs/Süre |
Ücretsiz |
Ücretli |
Burslu |
%50 |
%25 |
Devlet |
45 |
7* |
|
|
|
Vakıf |
|
25 |
48 |
41 |
5 |
*6 Devlet üniversitesinde İÖ-Ücretli program, |
Hukuk Fakültelerinde 27 Hukuk programı kontenjanını dolduramadı, 5 Üniversitenin ise açtığı mevcut programın kontenjanına hiçbir öğrenci yerleşmemiştir. Bu üniversitelerin 3’ü Kıbrıs’ta 2’si Türkiye’deki üniversitelerdir. 2 program %50 ücretli, 3 program da tamamen ücretli programlardan oluşuyor.
Diş Hekimliği Fakültelerine Bakıldığında 2022 yılı verilerine göre 11 bin 385 Lisans programı içerisinde 97 üniversitede 182 farklı Diş Hekimliği programı (İngilizce, Türkçe, ücretsiz, ücretli, tam burslu, %50 burslu,%25 burslu vb.) görüyoruz. Bu programların 69’u devlet üniversitelerinde 16’sıKKTC de 96’sı da vakıf üniversitelerinde bulunuyor. 1 program da Yurtdışı olarak görünüyor. Bu programların en yüksek taban puanı 523,86661 en düşük taban puan ise 424,90442’dir. Diş Hekimliği programlarına 8920 aday yerleştirilmiştir.
Diş Hekimliği Fakültelerinde 15 Diş Hekimliği programı kontenjanını dolduramadı, 1 Vakıf Üniversitesi ise açtığı programın kontenjanına hiçbir öğrenci yerleşmemiş.
Diş Hekimliği Fakültesi Programı Olan |
|||||
Üniversite Sayısı |
En Yüksek |
En Düşük |
|||
97 |
523,86661 |
424,90442 |
|||
Program Türü |
182 |
Devlet |
Vakıf |
KKTC |
Yurt Dışı |
69 |
96 |
16 |
1 |
||
*Türkçe, İngilizce, ücretsiz, ücretli, tam burslu, %50 burslu, %25 burslu vb. |
|||||
Yerleşen Sayısı |
8920 |
||||
Kontenjanı Dolmayan |
15 |
Hiç Tercih Edilmeyen |
1* |
||
*1 Vakıf Üniversitesinin ücretli kontenjanı |
|||||
Programlarda Ücret/Burs/Süre |
Ücretsiz |
Ücretli |
Burslu |
%50 |
%25 |
Devlet |
70* |
|
|
|
|
Vakıf |
|
28 |
47 |
18 |
19 |
*1 Yurt dışı programı ücretsiz |
Diş Hekimliği programlarında 70 devlet üniversitesinde eğitim ücretsiz , Vakıf üniversitelerinde toplam 28 program tam ücretli, vakıf üniversitelerine bağlı 47 program tamamen burslu, 18 program %50 ücretli, 19 program da tamamen %25 burslu programdan oluşuyor.
Eczacılık Fakültelerine Bakıldığında2022 yılı verilerine göre 11 bin 385 Lisans programı içerisinde 47 üniversitede 101 farklı program (İngilizce, Türkçe, ücretsiz, ücretli, tam burslu, %50 burslu,%25 burslu vb.) bulunuyor. Bu programların 33’ü devlet üniversitelerinde 11’i KKTC’ de 57’si de Vakıf üniversitelerinde bulunuyor. Bu programların en yüksek taban puanı 492,576, en düşük taban puan ise 406,2954’tür. Eczacılık programlarına 4350 aday yerleştirilmiştir.
Eczacılık Fakültelerinde 5 program kontenjanını dolduramadı,
Eczacılık Fakültesi Programı Olan |
|||||
Üniversite Sayısı |
En Yüksek |
En Düşük |
|||
47 |
492,576 |
406,2954 |
|||
Program Türü |
101 |
Devlet |
Vakıf |
KKTC |
Yurt Dışı |
33 |
57 |
11 |
0 |
||
*Türkçe, İngilizce, ücretsiz, ücretli, tam burslu, %50 burslu, %25 burslu vb. |
|||||
Yerleşen Sayısı |
4350 |
||||
Kontenjanı Dolmayan |
5 |
Hiç Tercih Edilmeyen |
0 |
||
Programlarda Ücret/Burs/Süre |
Ücretsiz |
Ücretli |
Burslu |
%50 |
%25 |
Devlet |
33 |
|
|
|
|
Vakıf |
|
16 |
26 |
13 |
13 |
Eczacılık Fakültelerinde 33 devlet üniversitesinde eğitim ücretsiz, Vakıf üniversitelerinde toplam 16 program tam ücretli, vakıf üniversitelerine bağlı 26 program tamamen burslu, 13 program %50 ücretli, 13 program da tamamen %25 burslu programdan oluşuyor.
Meslek icra yetkisi veren yükseköğretim programlarında asgari başarı puanı şartı getirilmesiyle Tıp, Hukuk, Diş Hekimliği ve Eczacılık, Programları için sayısal verilerle bir nitelik ve değerlilik değerlendirmesi yapılabilir mi diye bakalım istedim. Ülkeler için insan gücü kaynağı yetiştirmek, ülkenin ihtiyaç duyduğu nitelikli işgücü çıktısını alabilmek kolay olmuyor. Bu veriler ve son yıllarda arka arkaya getirilen sisteme ilişikin değişiklikler öğrencileri ve ailelerini derinden etkiliyor. Vakıf üniversitelerinin bir program adı altında (İngilizce, Türkçe, ücretsiz, ücretli, tam burslu, %50 burslu,%25 burslu vb.) başlıklarla sahnede yer alıyor olmaları da YÖK gibi bir denetim mekanizmasının dikkatini çekmelidir.
Kaynak.
https://yokatlas.yok.gov.tr/tercih-sihirbazi-t4-tablo.php?p=say
Son Güncelleme: Çarşamba, 28 Aralık 2022 14:14
Gösterim: 840
Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı
Millî Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim 2021-2022 verileri ışığında
EĞİTİMİN PANORAMASI
2022 -2023 eğitim ve öğretim yılı, 12 Eylül 2022 Pazartesi günü Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi ve özel tüm öğretim kurumları (bir kısım özel okullar hariç) için kapılar yeniden açılıyor. Gelenek olmuş her eğitim yılının başında yazılı ve görsel basında eğitimin sorunları ve başlayacak eğitim yılı için akla gelen önerilerin gündeme gelmesi. Türkiye gibi geleneksel aile yapısını henüz kaybetmemiş ama bir yandan da hızlı bir değişim çabasında olan toplumda hemen herkesin eğitimle uzaktan yakından bir ilgisi, bağı bulunuyor. Bu ilişkililik durumu nedeniyle de anlam bakımından okulların açılış ve kapanış dönemleri önemli bir yer tutar.
İlk kez okul öncesine başlayacak, ilk kez ilkokula başlayacak çocukların anne ve babalarının bugünlerde yaşadığı heyecan ve mutluluğun da görülmeye değer olduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde ortaokula, liseye ya da üniversiteye gitmeye başlayacak olan çocukların ve gençlerin heyecanının da unutmamak gerekiyor. Bu dönem sadece okula hazırlanan öğrencilerin değil onlar için hazırlıklarını tamamlamaya çalışan biraz farklı da olsa benzer heyecanı ve mutluluğu taşıyan okul paydaşlarını, öğretmenleri, yöneticileri ve diğer okul destek birimi çalışanlarını da unutmamak gerekiyor. Bu nedenle biz eğitimciler de genelde bu görünen mutluluğun ortak bir parçası oluruz.
Her yıl okulların açılma dönemlerinde MEB "Millî Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim 2021-2022" istatistiklerini açıklar. Bu yıl da 9 Eylül 2022 Cuma günü bu istatistikleri açıkladı. Eğitim ve öğretim ile ilgili tüm zamanlarda açıklanan veriler önemli bilgiler verir bizlere. Ama bu bilgilerin sayısal olarak kağıt üzerinde kalmasından ziyade ülkedeki eğitim çağında bulunan nüfusa eğitim anlamında ne kadar dokunulduğunu gösteren yorumlara ve değerlendirmelere ihtiyaç var. Bu veriler bir şey ifade eder ama toplumun nitelikli bir eğitime, erişilebilir bir eğitime ve alınan eğitim sonucunda elde edilen kazanımların neler olduğuna ilişkin açıklamalara da değinilmesi gerekir. Bu açıdan bu sayısal verilerin öz’de bir anlamı ancak yorumlarıyla birlikte değerli olacaktır.
Herkesin bildiğini düşündüğü herkesin serbestçe düşüncelerini ifade ettiği bir alan olarak eğitimin, eğitim sistemimizin pek çok sorunu bulunuyor. Bu sorunların bilinmesi çözümü için yeterli olmuyor maalesef. Bu nedenle bu yazıda bu istatistiki verilerin bir kısmını yorumsuz sizlerin yorumuna bırakarak aşağıya aldım. Tümünü inceleme fırsatı bulduğunuzda daha geniş bir değerlendirme fırsatı bulabilirsiniz kanımca.
Millî Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim 2021-2022 verilerine göre;
* Türkiye'de geçen eğitim öğretim döneminde okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde 19 milyon 155 bin 571 öğrenci örgün eğitim aldı.
* Buna göre Türkiye'de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde 9 milyon 928 bin 304'ü erkek, 9 milyon 227 bin 267'si kız olmak üzere toplam 19 milyon 155 bin 571 öğrenci, örgün eğitim aldı.
* Öğrencilerden 15 milyon 839 bin 140'ı resmî, 1 milyon 578 bin 233'ü özel ve 1 milyon 738 bin 198'i ise açık öğretim kurumlarında eğitim gördü.
* Resmî okullarda eğitim görenlerin 8 milyon 147 bin 339'u erkek, 7 milyon 691 bin 801'i kız öğrencilerden oluştu.
* Özel okullarda ise 864 bin 762 erkek, 713 bin 471 kız öğrenci yer aldı.
* Açık öğretimde kayıtlı aktif öğrencilerin 916 bin 203'ünü erkek, 821 bin 995'ini kızlar oluşturdu.
En fazla öğrenci ortaöğretimde
* Örgün eğitimdeki öğrencilerin 1 milyon 885 bin 4'ü okul öncesi eğitimde, 5 milyon 433 bin 901'i ilkokulda, 5 milyon 293 bin 67'si ortaokulda, 6 milyon 543 bin 599'u ortaöğretimde yer aldı.
* Ortaöğretimdeki 6 milyon 543 bin 599 öğrencinin 4 milyon 92 bin 604'ü genel liselerde, 1 milyon 833 bin 717'si mesleki ve teknik liselerde, 617 bin 278'i de imam hatip liselerinde eğitim aldı.
* Mesleki eğitim merkezlerinde ise bir önceki yıl 159 bin 773 olan öğrenci sayısı, 2021-2022 eğitim öğretim yılında Haziran ayı itibarıyla 400 bin 219'a ulaştı.
* Özel öğretim kurumlarındaki öğrencilerin toplam örgün eğitim içindeki oranı yüzde 9 oldu. Bu oran, okul öncesi eğitim için yüzde 19, ilkokul için yüzde 5,7 olup ortaokul için yüzde 6,5 ve ortaöğretim için de yüzde 11,3 olarak gerçekleşti.
* Düzeltilmiş net okullaşma oranları, ilkokulda yüzde 95,81 olup ortaokulda yüzde 95,40, ortaöğretimde ise yüzde 89,68 olarak kayda geçti.
* Okul öncesinde ise 5 yaş ve üzeri okullaşma oranı, 2020-2021 eğitim öğretim yılında yüzde 61,22 iken 2021-2022 eğitim öğretim yılında yüzde 92,17'ye ulaştı.
Kadın öğretmenler çoğunlukta
* Örgün eğitim kapsamındaki okullarda görev yapan öğretmen sayısı, 2021-2022 eğitim öğretim yılında 1 milyon 139 bin 673 oldu.
* Bu öğretmenlerin 975 bin 698'i resmî okullarda, 163 bin 975'i özel okullarda görev yaptı. Ayrıca öğretmenlerin 455 bin 294'ü erkek, 684 bin 379'u kadınlardan oluştu.
* Öğretmenlerin 63 bin 142'si okul öncesi eğitimde, 310 bin 477'si ilkokulda, 376 bin 747'si ortaokulda ve 389 bin 307'si ortaöğretimde çalıştı.
Okul ve derslik sayıları
* Örgün eğitimde 2021-2022 eğitim öğretim yılında 56 bin 200'ü resmî okul, 14 bin 179'u özel okul ve 4'ü açık öğretim okulu olmak üzere toplam 70 bin 383 okul hizmet verdi.
* Bu okulların 14 bin 124'ü okul öncesi eğitim, 24 bin 519'u ilkokul, 18 bin 936'sı ortaokul ve 12 bin 804'ü de ortaöğretim kademesinde yer aldı.
* Resmî okullarda 608 bin 903, özel okullarda 140 bin 551 olmak üzere örgün eğitimde toplam 749 bin 454 derslik kullanıldı.
Öğrencilerin bulundukları eğitim kademesine bakılmadan yaş gruplarına göre hesaplanan net okullaşma oranları;
* 3-5 yaş grubunda yüzde 44,71;
* 4-5 yaş grubunda yüzde 56,77;
* 5 yaşta yüzde 83,41;
* 6-9 yaş grubunda yüzde 98,44;
* 10-13 yaş grubunda yüzde 98,38 ve
* 14-17 yaş grubu için yüzde 92,03 olarak belirtilmiş.
Yukarıda belirtilenler “Millî Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim 2021-2022” verilerinin sadece küçük bir kısmı. Bu verilerin çok daha fazlası (Eğitim Göstergeleri, Örgün Eğitim, 2021/ '22, Temel Eğitim (Okulöncesi), Temel Eğitim (İlkokul, Ortaokul), Ortaöğretim ve Yaygın Eğitim, Burslu Öğrenciler ve Öğrenci Pansiyonları, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Hizmetleri, Yurt Dışı Eğitim, Öğretmen Evleri ve Akşam Sanat Okulları, Bütçe, Yatırım) konularında ele alınmış. Ayrıntılı detaylandırma ile ve önceki yılların raporları ile karşılaştırılarak doğru bir fotoğrafa ulaşılabilir. Sorunların çözümü ise sadece iktidara değil (çoğu iktidara) tüm topluma düşen bir görev ve sorumluluktur.
Bu çerçevede yeni eğitim ve öğretim yılının tüm öğrencilerimize ve ailelerine emek veren tüm eğitim camiası paydaşlarına hayırlı olsun diyorum.
Kaynak
https://sgb.meb.gov.tr/www/icerik_goruntule.php?KNO=460
Üst Kategori: ROOT Kategori: Alparslan Dartan
Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı
Millî Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim 2021-2022 verileri ışığında
EĞİTİMİN PANORAMASI
2022 -2023 eğitim ve öğretim yılı, 12 Eylül 2022 Pazartesi günü Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi ve özel tüm öğretim kurumları (bir kısım özel okullar hariç) için kapılar yeniden açılıyor. Gelenek olmuş her eğitim yılının başında yazılı ve görsel basında eğitimin sorunları ve başlayacak eğitim yılı için akla gelen önerilerin gündeme gelmesi. Türkiye gibi geleneksel aile yapısını henüz kaybetmemiş ama bir yandan da hızlı bir değişim çabasında olan toplumda hemen herkesin eğitimle uzaktan yakından bir ilgisi, bağı bulunuyor. Bu ilişkililik durumu nedeniyle de anlam bakımından okulların açılış ve kapanış dönemleri önemli bir yer tutar.
İlk kez okul öncesine başlayacak, ilk kez ilkokula başlayacak çocukların anne ve babalarının bugünlerde yaşadığı heyecan ve mutluluğun da görülmeye değer olduğunu düşünüyorum. Aynı şekilde ortaokula, liseye ya da üniversiteye gitmeye başlayacak olan çocukların ve gençlerin heyecanının da unutmamak gerekiyor. Bu dönem sadece okula hazırlanan öğrencilerin değil onlar için hazırlıklarını tamamlamaya çalışan biraz farklı da olsa benzer heyecanı ve mutluluğu taşıyan okul paydaşlarını, öğretmenleri, yöneticileri ve diğer okul destek birimi çalışanlarını da unutmamak gerekiyor. Bu nedenle biz eğitimciler de genelde bu görünen mutluluğun ortak bir parçası oluruz.
Her yıl okulların açılma dönemlerinde MEB "Millî Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim 2021-2022" istatistiklerini açıklar. Bu yıl da 9 Eylül 2022 Cuma günü bu istatistikleri açıkladı. Eğitim ve öğretim ile ilgili tüm zamanlarda açıklanan veriler önemli bilgiler verir bizlere. Ama bu bilgilerin sayısal olarak kağıt üzerinde kalmasından ziyade ülkedeki eğitim çağında bulunan nüfusa eğitim anlamında ne kadar dokunulduğunu gösteren yorumlara ve değerlendirmelere ihtiyaç var. Bu veriler bir şey ifade eder ama toplumun nitelikli bir eğitime, erişilebilir bir eğitime ve alınan eğitim sonucunda elde edilen kazanımların neler olduğuna ilişkin açıklamalara da değinilmesi gerekir. Bu açıdan bu sayısal verilerin öz’de bir anlamı ancak yorumlarıyla birlikte değerli olacaktır.
Herkesin bildiğini düşündüğü herkesin serbestçe düşüncelerini ifade ettiği bir alan olarak eğitimin, eğitim sistemimizin pek çok sorunu bulunuyor. Bu sorunların bilinmesi çözümü için yeterli olmuyor maalesef. Bu nedenle bu yazıda bu istatistiki verilerin bir kısmını yorumsuz sizlerin yorumuna bırakarak aşağıya aldım. Tümünü inceleme fırsatı bulduğunuzda daha geniş bir değerlendirme fırsatı bulabilirsiniz kanımca.
Millî Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim 2021-2022 verilerine göre;
* Türkiye'de geçen eğitim öğretim döneminde okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde 19 milyon 155 bin 571 öğrenci örgün eğitim aldı.
* Buna göre Türkiye'de okul öncesi eğitim, ilköğretim ve ortaöğretim düzeyinde 9 milyon 928 bin 304'ü erkek, 9 milyon 227 bin 267'si kız olmak üzere toplam 19 milyon 155 bin 571 öğrenci, örgün eğitim aldı.
* Öğrencilerden 15 milyon 839 bin 140'ı resmî, 1 milyon 578 bin 233'ü özel ve 1 milyon 738 bin 198'i ise açık öğretim kurumlarında eğitim gördü.
* Resmî okullarda eğitim görenlerin 8 milyon 147 bin 339'u erkek, 7 milyon 691 bin 801'i kız öğrencilerden oluştu.
* Özel okullarda ise 864 bin 762 erkek, 713 bin 471 kız öğrenci yer aldı.
* Açık öğretimde kayıtlı aktif öğrencilerin 916 bin 203'ünü erkek, 821 bin 995'ini kızlar oluşturdu.
En fazla öğrenci ortaöğretimde
* Örgün eğitimdeki öğrencilerin 1 milyon 885 bin 4'ü okul öncesi eğitimde, 5 milyon 433 bin 901'i ilkokulda, 5 milyon 293 bin 67'si ortaokulda, 6 milyon 543 bin 599'u ortaöğretimde yer aldı.
* Ortaöğretimdeki 6 milyon 543 bin 599 öğrencinin 4 milyon 92 bin 604'ü genel liselerde, 1 milyon 833 bin 717'si mesleki ve teknik liselerde, 617 bin 278'i de imam hatip liselerinde eğitim aldı.
* Mesleki eğitim merkezlerinde ise bir önceki yıl 159 bin 773 olan öğrenci sayısı, 2021-2022 eğitim öğretim yılında Haziran ayı itibarıyla 400 bin 219'a ulaştı.
* Özel öğretim kurumlarındaki öğrencilerin toplam örgün eğitim içindeki oranı yüzde 9 oldu. Bu oran, okul öncesi eğitim için yüzde 19, ilkokul için yüzde 5,7 olup ortaokul için yüzde 6,5 ve ortaöğretim için de yüzde 11,3 olarak gerçekleşti.
* Düzeltilmiş net okullaşma oranları, ilkokulda yüzde 95,81 olup ortaokulda yüzde 95,40, ortaöğretimde ise yüzde 89,68 olarak kayda geçti.
* Okul öncesinde ise 5 yaş ve üzeri okullaşma oranı, 2020-2021 eğitim öğretim yılında yüzde 61,22 iken 2021-2022 eğitim öğretim yılında yüzde 92,17'ye ulaştı.
Kadın öğretmenler çoğunlukta
* Örgün eğitim kapsamındaki okullarda görev yapan öğretmen sayısı, 2021-2022 eğitim öğretim yılında 1 milyon 139 bin 673 oldu.
* Bu öğretmenlerin 975 bin 698'i resmî okullarda, 163 bin 975'i özel okullarda görev yaptı. Ayrıca öğretmenlerin 455 bin 294'ü erkek, 684 bin 379'u kadınlardan oluştu.
* Öğretmenlerin 63 bin 142'si okul öncesi eğitimde, 310 bin 477'si ilkokulda, 376 bin 747'si ortaokulda ve 389 bin 307'si ortaöğretimde çalıştı.
Okul ve derslik sayıları
* Örgün eğitimde 2021-2022 eğitim öğretim yılında 56 bin 200'ü resmî okul, 14 bin 179'u özel okul ve 4'ü açık öğretim okulu olmak üzere toplam 70 bin 383 okul hizmet verdi.
* Bu okulların 14 bin 124'ü okul öncesi eğitim, 24 bin 519'u ilkokul, 18 bin 936'sı ortaokul ve 12 bin 804'ü de ortaöğretim kademesinde yer aldı.
* Resmî okullarda 608 bin 903, özel okullarda 140 bin 551 olmak üzere örgün eğitimde toplam 749 bin 454 derslik kullanıldı.
Öğrencilerin bulundukları eğitim kademesine bakılmadan yaş gruplarına göre hesaplanan net okullaşma oranları;
* 3-5 yaş grubunda yüzde 44,71;
* 4-5 yaş grubunda yüzde 56,77;
* 5 yaşta yüzde 83,41;
* 6-9 yaş grubunda yüzde 98,44;
* 10-13 yaş grubunda yüzde 98,38 ve
* 14-17 yaş grubu için yüzde 92,03 olarak belirtilmiş.
Yukarıda belirtilenler “Millî Eğitim İstatistikleri-Örgün Eğitim 2021-2022” verilerinin sadece küçük bir kısmı. Bu verilerin çok daha fazlası (Eğitim Göstergeleri, Örgün Eğitim, 2021/ '22, Temel Eğitim (Okulöncesi), Temel Eğitim (İlkokul, Ortaokul), Ortaöğretim ve Yaygın Eğitim, Burslu Öğrenciler ve Öğrenci Pansiyonları, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Hizmetleri, Yurt Dışı Eğitim, Öğretmen Evleri ve Akşam Sanat Okulları, Bütçe, Yatırım) konularında ele alınmış. Ayrıntılı detaylandırma ile ve önceki yılların raporları ile karşılaştırılarak doğru bir fotoğrafa ulaşılabilir. Sorunların çözümü ise sadece iktidara değil (çoğu iktidara) tüm topluma düşen bir görev ve sorumluluktur.
Bu çerçevede yeni eğitim ve öğretim yılının tüm öğrencilerimize ve ailelerine emek veren tüm eğitim camiası paydaşlarına hayırlı olsun diyorum.
Kaynak
https://sgb.meb.gov.tr/www/icerik_goruntule.php?KNO=460
Son Güncelleme: Pazartesi, 26 Eylül 2022 17:04
Gösterim: 761
Alpaslan Dartan - PDR Uzmanı / Eğitim Yöneticisi
Yükseköğretim Kurulu’nun Yükseköğretim Kurumları Sınavına (YKS) ilişkin aldığı TYT ve AYT baraj puanları uygulamasının kaldırılması son yıllarda yapılan değişikliklerle birlikte ele alındığında nitelikli ve sürdürülebilir bir yükseköğretim hayaline yeni bir darbedir.
Eğitimin girdisi ile çıktısı arasındaki farklar ile hedeflenen ile gerçekleşen arasındaki uçurumlar, eğitimin nihai hedeflerini sınavlar yolu ile giderme yanlışlığından kaynaklanıyor. Sınavlara endeksli bir eğitim anlayışıyla, sınavlar için koyduğumuz ölçütleri sürekli değiştirmekle eğitimin niteliğini artırmanın mümkün olmadığını bundan önceki tüm ulusal ya da uluslararası sınavlarda öğrencilerimizin aldıkları sonuçlarla test ettik deneyimledik.
Bugüne kadar kariyer sahibi olmanın yolunun bir üniversite okumaktan geçtiği düşünüldü hep. Oysa üniversiteler ile iş yaşamı arasındaki bağ çoğu zaman hiç örtüşmedi. Hayat başarısı ile sınav başarısı arasında sıkışmışlık da eğitimin genel bir problemi oldu maalesef. Ne üniversiteler kendilerine gelen öğrencileri ne de mezun ettikleri öğrencilerden memnun oldu, ne de iş dünyası beklentilerini karşılayacak nitelikli insan gücünü bulduğunu düşündü.
Bu kısır döngünün kırıldığı an muhtemeldir ki eğitim devriminin gerçekleştiği zaman olacaktır. Eğitimin nicel verilerinden çok niteliği üzerine yoğunlaşabilirsek, 20-25 yıldır yaptığımız gibi sınavlar üzerinde oynamalar yaparak eğitim sistemimizi geliştirmeye çalışmazsak olacak işlerdir bunlar. Yaşam varken umut da vardır elbet, ama yükseköğretim sistemindeki gelişmeler maalesef umutların tükenmesine neden oluyor. Tüm seviyelerde okullar arasındaki nicelik ve nitelik farklılıkları ortadan kaldırılmadıkça, öğretmen yetiştirme politikaları değiştirilmedikçe ve ezbere dayalı eğitim modelinden uzaklaşmadıkça lise ve üniversite önünde bekleyen yığınları azaltmak asla mümkün olmayacaktır.
ÖSYM’nin web sayfasında kendi kuruluş tarihçesine ilişkin bilgi notuna baktığınızda amacının, ulusal ölçekte yıllık ortalama 10 milyonun üzerinde adaya (bunun yaklaşık 2,5-3 milyonu YKS’yegiren adaylardır) uyguladığı sınavlarda geçerli, güvenilir ve adil ölçme, seçme ve yerleştirme yaptığı yazmaktadır. Ülkemizde tek bir elden yürütülen Yükseköğretim Kurumları Sınavı uygulamasının tarihçesine bakıldığında ise lise mezunları ile üniversitelerin kontenjanları arasındaki arz talep dengesinin bozulmaya başlamasından sonra ÖSYM’nin kuruluş aşamasının başladığı görüyoruz. İlk orta ve yükseköğretim arasında dikey bir yapılanma ve ülke ihtiyaçları ile doğrusal olmayan insan gücü planlamaları yükseköğretimde bugün karşımıza çıkan sorunların ana kaynağını oluşturuyor. Aslında bu dengenin bozulmasıyla nitelikli eğitimden de yavaş yavaş uzaklaşılıyor.
Üniversiteler, 1960'lı yıllara gelinceye kadar lise mezunlarının ancak bir kısmını sınavsız olarak kabul edebilmiş, daha sonraki yıllarda ise kontenjanlarını aşan bir taleple karşılaşıldığından fakülteler seçme işini ya başvuru sırasına göre ihtiyaç kadar adayı kabul ederek, ya da tüm başvuranları lise bitirme derecesine göre sıralayarak alma yoluna gitmişlerdir.
Lise mezunlarının artması ve lise dengi okul mezunlarına da yükseköğretime başvuru hakkı verilmesiyle birlikte, 1960'lı yıllardan itibaren bazı üniversiteler önce kendileri için giriş sınavları düzenlemeye başlamış; sonrasında ise bazı üniversiteler birlikte hareket etme yoluna gitmiştir.Üniversitelerarası Kurul da 1974 yılında üniversiteye giriş sınavlarının tek merkezden yapılmasına karar vererek 19 Kasım 1974 tarihinde bugünkü adıyla Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezini (ÖSYM) kurmuştur.
YÖK ve alt kuruluşu olan ÖSYM bu tarihler arasında zaman zaman tek, zaman zaman da çift basamaklı sınavlarla ve her iktidarın kendi ölçeğinde hazırladığı yenilenme hareketlerinden de etkilenereküniversite adaylarının kaderini belirleyen bir rol üstlenmiştir. YÖK yakın zamanda yaptığı son değişikliklerle öğrencilerin kaderini etkilemeye devam etmiştir, elbette bu değişikliklerin niteliğe katkısı olduğunu söylemek de pek mümkün değildir.
Yeni değişikliklerle beraber 2022 yılında sınavda geçerli olmak üzere “TYT sınavındaki süre 30 dakika arttırılarak 165 dakikaya, 135 dakika olan TYT’nin süresi ise 30 dakika arttırılarak 165 dakikaya çıkarılmıştır. Son yıllarda yeni nesil soruların ağırlıkta sorulmaya başlandığı üniversite sınavlarında özellikle iyi öğrencilerin bile zaman sorunu yaşadığı ilk basamak sınavı olan TYT’de sürenin uzaması genel olarak iyi olmuştur.
Ancak üst grup olan ilk 10 binde yer alabilecek öğrencilerin çok da memnun olmadıkları da bir gerçek. Ortanın üstü performans gösteren ama tüm sorulara bakamayan adayların bu üst gruba yaklaşmalarını sağlayacaktır sürenin uzaması. Diğer açıdan başarısı daha düşük öğrencilerin de zamanı iyi kullanabilirlerse önceki yıllara göre daha fazla net çıkarabilmelerinin de önü açılmıştır.
Sınavların tarihine de bakıldığında böyle önemli değişikliklerin olduğu dönemlerde sınavların zorluk derecelerinde de oynamalar olmuştur. Klasik anlamda süre uzuyorsa zorluk derecesi de artabilir de denebilir, adayların buna da dikkat etmesi önemlidir.YÖK değişiklikleri içerisinde en can alıcı vuruşu ise baraj puanlarını kaldırarak yapmıştır. Yani bu tür sınavların ilk uygulandığı 1974 ten beri var olan baraj uygulamasını da kaldırılmıştır.
Geçen yıl yapılan YKS ’ye yaklaşık 2.6 milyon aday başvurmuş bunların yaklaşık 700 bini baraj puanlarını geçemedikleri için ön lisans ve lisans tercihi yapamamıştı. Bu yıl bu değişikliklerin etkisiyle YKS’ye 2.8 ile 3 milyon arasında bir adayın başvuruda bulunması bekleniyor. Tıp, Diş Hekimliği, Eczacılık, Hukuk, Mühendislik, Mimarlık ve Öğretmenlik programlarında uygulanan başarı sırası koşulu devam ediyor olmasına rağmen geçen yıl çok sayıda adayın baraj altında kalması devlet ve vakıf üniversitelerinde çok sayıda kontenjanın boş kalmasına neden olmuştu, bu değişiklikler ile bu boş kalan kontenjanların doldurulabilmesinin önü açılmıştır.
Dünyada eğitimin kalitesi, mezunların istihdam edilmesi, öğretim kadrosunun kalitesi, araştırma sayısı, önde gelen bilimsel dergilerde yayınlanan makalelerin sayısı, etkili dergilerde yayınlanan makale sayısı, üniversite öğretim üyelerinin atıf yapılan makale sayısı gibi niteliklerle ölçülür.
Niteliğe yön veren buna benzer pek çok gelişmenin üniversitelerimizin bir çoğunda olmadığını görüyoruz. Dünyada ilk 500 ya da ilk 1000 üniversite arasında yer alan üniversitelerimizin sayısı da bunu gösteriyor. Türk üniversitelerinin üst sıralarda yer alamamasının altında yatan birçok yapısal neden bulunuyor. Bunlar arasında üniversitelerin YÖK aracılığıyla tek elden ve merkezden yönlendirilmesi, düşünce ve ifade özgürlüğü sorunu, bilimsel ve finansal özerkliğin bulunmaması gibi nedenler sayılabilir.
Her ilde bir üniversite ya da her ilçede bir yüksekokul niteliğin önündeki en büyük engeldir.
Kaynakça
Hakkında (osym.gov.tr)
Üst Kategori: ROOT Kategori: Alparslan Dartan
Alpaslan Dartan - PDR Uzmanı / Eğitim Yöneticisi
Yükseköğretim Kurulu’nun Yükseköğretim Kurumları Sınavına (YKS) ilişkin aldığı TYT ve AYT baraj puanları uygulamasının kaldırılması son yıllarda yapılan değişikliklerle birlikte ele alındığında nitelikli ve sürdürülebilir bir yükseköğretim hayaline yeni bir darbedir.
Eğitimin girdisi ile çıktısı arasındaki farklar ile hedeflenen ile gerçekleşen arasındaki uçurumlar, eğitimin nihai hedeflerini sınavlar yolu ile giderme yanlışlığından kaynaklanıyor. Sınavlara endeksli bir eğitim anlayışıyla, sınavlar için koyduğumuz ölçütleri sürekli değiştirmekle eğitimin niteliğini artırmanın mümkün olmadığını bundan önceki tüm ulusal ya da uluslararası sınavlarda öğrencilerimizin aldıkları sonuçlarla test ettik deneyimledik.
Bugüne kadar kariyer sahibi olmanın yolunun bir üniversite okumaktan geçtiği düşünüldü hep. Oysa üniversiteler ile iş yaşamı arasındaki bağ çoğu zaman hiç örtüşmedi. Hayat başarısı ile sınav başarısı arasında sıkışmışlık da eğitimin genel bir problemi oldu maalesef. Ne üniversiteler kendilerine gelen öğrencileri ne de mezun ettikleri öğrencilerden memnun oldu, ne de iş dünyası beklentilerini karşılayacak nitelikli insan gücünü bulduğunu düşündü.
Bu kısır döngünün kırıldığı an muhtemeldir ki eğitim devriminin gerçekleştiği zaman olacaktır. Eğitimin nicel verilerinden çok niteliği üzerine yoğunlaşabilirsek, 20-25 yıldır yaptığımız gibi sınavlar üzerinde oynamalar yaparak eğitim sistemimizi geliştirmeye çalışmazsak olacak işlerdir bunlar. Yaşam varken umut da vardır elbet, ama yükseköğretim sistemindeki gelişmeler maalesef umutların tükenmesine neden oluyor. Tüm seviyelerde okullar arasındaki nicelik ve nitelik farklılıkları ortadan kaldırılmadıkça, öğretmen yetiştirme politikaları değiştirilmedikçe ve ezbere dayalı eğitim modelinden uzaklaşmadıkça lise ve üniversite önünde bekleyen yığınları azaltmak asla mümkün olmayacaktır.
ÖSYM’nin web sayfasında kendi kuruluş tarihçesine ilişkin bilgi notuna baktığınızda amacının, ulusal ölçekte yıllık ortalama 10 milyonun üzerinde adaya (bunun yaklaşık 2,5-3 milyonu YKS’yegiren adaylardır) uyguladığı sınavlarda geçerli, güvenilir ve adil ölçme, seçme ve yerleştirme yaptığı yazmaktadır. Ülkemizde tek bir elden yürütülen Yükseköğretim Kurumları Sınavı uygulamasının tarihçesine bakıldığında ise lise mezunları ile üniversitelerin kontenjanları arasındaki arz talep dengesinin bozulmaya başlamasından sonra ÖSYM’nin kuruluş aşamasının başladığı görüyoruz. İlk orta ve yükseköğretim arasında dikey bir yapılanma ve ülke ihtiyaçları ile doğrusal olmayan insan gücü planlamaları yükseköğretimde bugün karşımıza çıkan sorunların ana kaynağını oluşturuyor. Aslında bu dengenin bozulmasıyla nitelikli eğitimden de yavaş yavaş uzaklaşılıyor.
Üniversiteler, 1960'lı yıllara gelinceye kadar lise mezunlarının ancak bir kısmını sınavsız olarak kabul edebilmiş, daha sonraki yıllarda ise kontenjanlarını aşan bir taleple karşılaşıldığından fakülteler seçme işini ya başvuru sırasına göre ihtiyaç kadar adayı kabul ederek, ya da tüm başvuranları lise bitirme derecesine göre sıralayarak alma yoluna gitmişlerdir.
Lise mezunlarının artması ve lise dengi okul mezunlarına da yükseköğretime başvuru hakkı verilmesiyle birlikte, 1960'lı yıllardan itibaren bazı üniversiteler önce kendileri için giriş sınavları düzenlemeye başlamış; sonrasında ise bazı üniversiteler birlikte hareket etme yoluna gitmiştir.Üniversitelerarası Kurul da 1974 yılında üniversiteye giriş sınavlarının tek merkezden yapılmasına karar vererek 19 Kasım 1974 tarihinde bugünkü adıyla Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezini (ÖSYM) kurmuştur.
YÖK ve alt kuruluşu olan ÖSYM bu tarihler arasında zaman zaman tek, zaman zaman da çift basamaklı sınavlarla ve her iktidarın kendi ölçeğinde hazırladığı yenilenme hareketlerinden de etkilenereküniversite adaylarının kaderini belirleyen bir rol üstlenmiştir. YÖK yakın zamanda yaptığı son değişikliklerle öğrencilerin kaderini etkilemeye devam etmiştir, elbette bu değişikliklerin niteliğe katkısı olduğunu söylemek de pek mümkün değildir.
Yeni değişikliklerle beraber 2022 yılında sınavda geçerli olmak üzere “TYT sınavındaki süre 30 dakika arttırılarak 165 dakikaya, 135 dakika olan TYT’nin süresi ise 30 dakika arttırılarak 165 dakikaya çıkarılmıştır. Son yıllarda yeni nesil soruların ağırlıkta sorulmaya başlandığı üniversite sınavlarında özellikle iyi öğrencilerin bile zaman sorunu yaşadığı ilk basamak sınavı olan TYT’de sürenin uzaması genel olarak iyi olmuştur.
Ancak üst grup olan ilk 10 binde yer alabilecek öğrencilerin çok da memnun olmadıkları da bir gerçek. Ortanın üstü performans gösteren ama tüm sorulara bakamayan adayların bu üst gruba yaklaşmalarını sağlayacaktır sürenin uzaması. Diğer açıdan başarısı daha düşük öğrencilerin de zamanı iyi kullanabilirlerse önceki yıllara göre daha fazla net çıkarabilmelerinin de önü açılmıştır.
Sınavların tarihine de bakıldığında böyle önemli değişikliklerin olduğu dönemlerde sınavların zorluk derecelerinde de oynamalar olmuştur. Klasik anlamda süre uzuyorsa zorluk derecesi de artabilir de denebilir, adayların buna da dikkat etmesi önemlidir.YÖK değişiklikleri içerisinde en can alıcı vuruşu ise baraj puanlarını kaldırarak yapmıştır. Yani bu tür sınavların ilk uygulandığı 1974 ten beri var olan baraj uygulamasını da kaldırılmıştır.
Geçen yıl yapılan YKS ’ye yaklaşık 2.6 milyon aday başvurmuş bunların yaklaşık 700 bini baraj puanlarını geçemedikleri için ön lisans ve lisans tercihi yapamamıştı. Bu yıl bu değişikliklerin etkisiyle YKS’ye 2.8 ile 3 milyon arasında bir adayın başvuruda bulunması bekleniyor. Tıp, Diş Hekimliği, Eczacılık, Hukuk, Mühendislik, Mimarlık ve Öğretmenlik programlarında uygulanan başarı sırası koşulu devam ediyor olmasına rağmen geçen yıl çok sayıda adayın baraj altında kalması devlet ve vakıf üniversitelerinde çok sayıda kontenjanın boş kalmasına neden olmuştu, bu değişiklikler ile bu boş kalan kontenjanların doldurulabilmesinin önü açılmıştır.
Dünyada eğitimin kalitesi, mezunların istihdam edilmesi, öğretim kadrosunun kalitesi, araştırma sayısı, önde gelen bilimsel dergilerde yayınlanan makalelerin sayısı, etkili dergilerde yayınlanan makale sayısı, üniversite öğretim üyelerinin atıf yapılan makale sayısı gibi niteliklerle ölçülür.
Niteliğe yön veren buna benzer pek çok gelişmenin üniversitelerimizin bir çoğunda olmadığını görüyoruz. Dünyada ilk 500 ya da ilk 1000 üniversite arasında yer alan üniversitelerimizin sayısı da bunu gösteriyor. Türk üniversitelerinin üst sıralarda yer alamamasının altında yatan birçok yapısal neden bulunuyor. Bunlar arasında üniversitelerin YÖK aracılığıyla tek elden ve merkezden yönlendirilmesi, düşünce ve ifade özgürlüğü sorunu, bilimsel ve finansal özerkliğin bulunmaması gibi nedenler sayılabilir.
Her ilde bir üniversite ya da her ilçede bir yüksekokul niteliğin önündeki en büyük engeldir.
Kaynakça
Hakkında (osym.gov.tr)
Son Güncelleme: Pazartesi, 14 Mart 2022 10:24
Gösterim: 981
Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı
Çocukken büyüklerimiz hepimize “Büyüdüğünde ne olmak istersin?” sorusunu sorardı. Bizler o zamanlar neredeyse ezberlemiş gibi hep aynı cevapları verirdik. Genellikle de bu soruya cevaplarımızda; kimimiz doktor, kimimiz öğretmen, kimimiz hemşire, polis ya da pilot olurduk. Yaşımız büyüdükçe ve somut düşünceden soyut düşünce basamağına geçtikçe bu söylemlerimiz, daha dar çerçeveye iner her şey olmaktan çok bir şey olmak çabasına dönüşürdü. Özellikle lise yıllarında meslek edinmenin zorlukları, sınavlarda başarılı olma gerekliliği ve iş olanaklarının azlığı da kaygı ve korkularımızı artırırdı. Bu duygular bugün değişti mi? “Hayır.”
Geçmişte bizlerin hissettiği bu duyguları, şu an çocuklarımız yaşıyor. Hangi mesleği seçsem mutlu olurum? Mezun olduğumda iyi bir iş bulabilecek miyim? Kişisel özelliklerim ve yaşamdan beklentilerim seçtiğim mesleğe uygun mu? Hangi mesleği ya da işi yaparsam daha çok para kazanabilirim? Bugün tüm bu soruların yanıtı kişiye göre, içinde yaşadığımız sosyal çevreye ve kültürel özelliklerimize göre değişiyor.
Çocukların mesleklerle ilgilenmeleri okul öncesi 5-6 yaşlarına dayanır. Bu okul öncesi dönemde çocuk, çevresindeki insanların farklı uğraşlarının ve mesleklerinin olduğunu fark eder. İlkokulun son yıllarında ise kendisi ve diğer insanlar arasında ilgiler, yetenekler, amaçlar, motivasyon açısından farklılıklar veya benzerlikler olabileceğini görür. Bu dönem, çocukta meslek bilincinin oluşmaya başladığı dönemdir. İlkokul yılları aynı zamanda çocuğun kişilik gelişimi açısından da kritik bir öneme sahiptir. Bu dönemde özgüven gelişimi, kendini kabul, benlik algısı, içsel denetimin gelişmesi önem kazanır. Çocuklukta gerçekleşen her devinim ve her kazanım çocuğun akademik, sosyal ve mesleki gelişim alanlarına doğrudan ya da dolaylı olarak etki eder.
Çocuklukta bir meslek fikrinin oluşmaya başlamasından yetişkinlikte bir meslek sahibi oluncaya kadar geçen bu süreci etkileyen pek çok psikolojik ve sosyolojik faktör vardır. Bunlar arasında çocuğun kişisel özellikleri, ailenin beklenti ve değerleri, eğitim olanakları ve toplumsal koşullar sayılabilir ama en önemlisi de son 10-15 yıla damgasını vuran teknoloji ve teknolojik gelişmelerin yarattığı yenidünya düzenidir. Günümüzde buluşların ve buna bağlı olarak teknolojik gelişmelerin hem bireysel hem de toplumsal değişime ciddi bir hız kazandırdığını görüyoruz. Özellikle iletişim teknolojisindeki gelişmeler, alışkanlıklarımızı, kültürel hayatımızı, gündelik ilişkilerimizi ve hatta iş hayatımızı etkileyecek kadar önemli hale geldi.
Günümüzün bu belirsiz, sınırları kalkmış ve sürekli değişime uğrayan dünyasında hem iş yaşamının hem de gençlerin; kariyer beklentileri ve planlamaları sürekli farklılaşıyor. Bu farklılaşma, öncelikle bireyin kendisine sonra da çevresine yansıyor.
MESLEK SEÇİMLERİ İNSANLARIN PSİKOLOJİSİNİ NASIL ETKİLER?
Meslek seçimlerimiz ve iş hayatımız tabi ki psikolojimizi, ruh halimizi etkiler. Bugün ve gelecekte öngördüğümüz iş dünyası çoklu kariyer fırsatlarına olanak tanısa da bugünün koşullarında kültürel alışkanlıklarımız ve karakteristik özelliklerimiz kolay kolay iş değişiklikleri yapmamıza fırsat tanımıyor. Evlilik ve aile hayatında ayrılıklar ve boşanmalar zaman zaman yaşanırken bir mesleğe adım attıktan sonra o mesleği bırakıp başka işlere atılmak pek kolay olmuyor.
Edindiğiniz mesleğin ya da işin kader gibi sizin yakanıza yapışıp kaldığı kültürlerde, o mesleği terk etmek ya da o meslekten ayrılmak zor oluyor ve ister istemez 20 ila 40 yıl arasında aynı işi ve mesleği sürdürmek zorunda kalabiliyorsunuz. Bunun yerine hayatınızda mesleğinizle ilgili yapabildiğiniz en büyük değişim işinizi değil daha çok iş yerinizi değiştirmek oluyor.
Türkiye gibi ataerkil yaşayan bir toplumda bilinçli ya da bilinçsizce tercih ettiğiniz iş veya mesleğinizden az ya da çok memnun değilseniz ruh sağlığınız elbette olumsuz etkilenmeye başlar. Bu durum sadece sizi etkilemekle de kalmaz eşinizi, çocuklarınızı ve yakın çevrenizi de çemberine alır. Günümüzde, psikolojik rahatsızlıkların artma nedenlerinden birisi de mesleki doyumsuzluktur. Kendisini iyi ifade edemediği, ilgisini ve yeteneğini sergileyemediği, iş tatminini yaşayamadığı ortamlarda bireyin var olması pek mümkün değildir. Kendinizi var edemediğiniz durumlarda da mutsuz, hayata küskün, kırılgan veya saldırgan olma riskiniz artar.
Günümüzün en çok rastlanan psikolojik sorunlarından olan depresyonun ana belirtilerinden birisi de hayata yüklediğiniz anlamdır. Eğer varlığınız sizin ve çevrenizdekiler için bir anlam ifade etmiyorsa ve mücadele gücünüz de yetersizse depresyona girmemeniz neredeyse imkânsız.
Yaptığı işten, seçtiği meslekten mutlu olan ve bunu hayatının pek çok alanına taşıyabilenler için de psikolojik süreçler de kişiliğe olumlu etki etmektedir. İlgi ve yeteneklerine uygun bir meslekte çalışmak iş doyumunu yükselttiği gibi kişinin hem iş hem de aile çevresiyle kurduğu iletişimi olumlu bir düzleme oturtmaktadır.
AİLELERİN MESLEK SEÇİMİNDEKİ ROLÜ
Dünyada ve ülkemizde son 30-40 yıl boyunca mesleki gelişim ile ilgili yapılan pek çok araştırma bulgusu, yaşam boyu süren mesleki gelişim sürecinde çocukluk döneminin anlamlı bir yeri olduğunu gösteriyor. Çocukların bireysel özellikleri, akademik ve sosyal ilişkilerdeki becerileri, özel yetenekleri, güçlü ve zayıf yönleri ve ailelerinden getirdikleri genetik özellikler onların mesleki tercihlerine, yönelimlerine etki ediyor. Bununla beraber meslek seçimine farklı bakış açıları getiren pek çok teorik yaklaşım çocuğun, kişiliğinin şekillenmesinde ve gelişmesinde önce ailenin, daha sonra okul ve çevresindeki diğer insanların önemli rol oynadığını ortaya koyuyor.
Ülkemizde de bu bulguları destekleyen pek çok veri var ve maalesef gençlerin meslek seçimini belirleyici en önemli faktör hâlâ aile yapısıdır. Ailelerin sosyo-ekonomik koşullar nedeni ile çocukları için küçük yaştan itibaren çizdikleri bir yol ve yazdıkları roller hep var olmuştur. Bu durum çocukların kendi yollarını çizmelerine ve hayatta üstlenecekleri rolleri belirlemelerine genelde de engel oluşturmuştur. Eğitim sistemimizin yapısı gereği ülkemizde meslekler hakkında daha bilinçli yönelimler ve farkındalıklar liseden üniversiteye geçiş aşamasında başlıyor. Bu dönemde gençler, o güne kadar kendileriyle ilgili farkındalık geliştirip, ilgi ve yetenekleri, başarı ve başarısızlıkları hakkında iyi ya da kötü bir deneyime sahip oluyorlar. Üniversite sıraları ise onlar için bilinçlenmek, motive olmak, yaşayarak deneyerek öğrenmek (staj yapmak) ve olgunlaşan hedeflere yönelmek, kısaca mesleğe adım atmak anlamına geliyor.
Ancak yukarıda sözünü ettiğim bilinç düzeyi çok az bir grup çocuk için geçerli görünüyor. Eğitim sistemimizin mesleğe yöneltme rehberliği konusundaki yetersizliği de bilinen bir gerçek. Çocukların erken yaşta ilgi yetenek ve becerilerine uygun eğitim modellerine yönlendirilememesi ve bunu sağlayacak yapısal bir düzenlemenin olmayışı maalesef her yıl iki-üç milyona yakın genci bir meslek sahibi olabilmek umuduyla üniversite sınavlarının kapısına yığıyor. Ailelerin bu süreçte gençlerin üzerinde inanılmaz etkileri oluyor. Toplumsal yapımız gereği erkek çocuklar üzerinde şekillenen bir yönlendirme ve gelecek planlama güdüsü ağır basıyor. Cinsiyet eşitsizliği bağlamında da kız çocuklarının okullaşma ve bir meslek edinme çabaları özellikle kırsal bölgelerde ağır biçimde darbe alıyor.
GENÇLER NE YAPMALI?
İyi bir kariyer sahibi olmanın yolunun iyi bir üniversite ve iyi bir bölümde okumaktan geçtiği düşünüldü hep. Oysa okul ve iş yaşamı arasındaki bağ çoğu zaman hiç örtüşmedi. Günümüzün iş dünyası artık çalışanlarında, evrensel bakış açısına sahip, parçaların önemini bilen ama sistemin bütününe odaklanabilen, anında ve hızlı davranabilme becerisine erişmiş, nerede ve hangi koşulda olursa olsun kendini doğru ifade edebilme beceresini görmek istiyor.
Gençler kendilerini geliştirmeli ve dönüştürmeli. Tekno-çağ dünyasının bilgisine ve hızına ayak uydurabilen herkes ayakta kalacak ve rekabet gücünü koruyacak ancak ayak uyduramayan herkes de sıradanlaşacak. Gençler bugünden yarına her yönüyle hızlı değişen toplumun ve iş dünyasının beklentilerini karşılayacak donanıma sahip olmayı, merak duymayı kendilerine görev edinmeliler. Bunun için de; Meslek odaklı değil iş odaklı olmalılar. Hayat herkese eşit fırsatlar verir. Bazıları kendilerine verilen fırsatları iyi değerlendirir bazıları ise değerlendiremez. Başarılı olmak için hayatın kendilerine sunduğu fırsatları mutlaka iyi değerlendirmeliler.
Okunulan üniversite ve alınan diploma mutlaka önemlidir, ancak onların kariyeriniz için sadece birer araç olduğu unutulmamalıdır. Bir meslek edinip mastır, doktora dereceleri aldığı halde ben bunu istemiyordum ben başka bir alanda mutlu olacağım diyen insanlara artık daha çok rastlıyoruz, onların sesini artık daha çok duyuyoruz. Gençler mezun olduktan sonra da iş seçimini yaparken de asla dar çerçevede ve sınırlı seçeneklere kendilerini mahkûm etmemelidirler.
Gençler çalışma hayatına mutlaka erken başlamalı, hayatı deneyimlemelidirler. Tek bir alanda değil çok farklı alanlarda kendilerini geliştirmeli, mutlaka özgün çalışmalar yapmalı, yapılanlar da hayatın içinden ve gerçek olmalı.
Gelecek gençlerin yüzyılı, geleceğe alışa gelmiş her şeyin değiştiği bir yüzyıl olarak bakmalılar ve ne iş yaparlarsa yapsınlar ama mutlaka yaptıkları işin en iyisini yapmaya çalışmalıdırlar.
İçinde yaşanılan toplumu mutlaka iyi tanımalı ve dünyanın hangi yöne gittiğini iyi görmeli ve kendi ilgi ve yeteneklerine uygun işlerde çalışmalılar. Belki de en önemlisi hayal kurmalılar, hayalleri gerçekleştirmek için her zaman yeni fırsatları olacaktır en ihtiyaçları olan şey de cesaretli olmaları olacaktır.
Hayatta kalıcı en önemli şey insan ilişkileri, aile, çevre ve edinilen dostluklardır. Sosyal biri olun, çevre edinin, dost edinin networkünüz geniş olsun. Her insanın içinde olan heves ve heyecan bir insan için en büyük zenginliktir. Bu heves ve heyecanı kaybetmeyin.
GELECEĞİN MESLEKLERİ…..Mİ?
Hızla değişen teknolojiler, değişen coğrafi ve demografik yapılar, ekonomik dinamikler, yaşanan sosyo-kültürel dönüşümler her dönemde ve her toplumda iş ve meslek tanımlarını değiştirmekte yeni yeni iş alanlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Günümüz toplumunda, son yıllarda doktorluktan müzisyenliğe, öğretmenlikten bankacılığa, bankacılıktan şarapçılığa uzanan farklı başarı ve kariyer öyküleri hiç olmadığı kadar arttığını görüyoruz. Üniversitede verilen eğitimlerin yansıması olarak tıp, hukuk, mühendislik, gibi bir uzmanlığa endeksli meslekler dışında pek çok meslekte artık alınan eğitimin pek fazla bir önemi kalmadı. Birçok kişinin mezun olduktan sonra eğitim aldıkları bölümlerden ilgi ve yetenekleri doğrultusunda farklı alanlarda iş yaşamına atıldıklarını da görmeye başladık.
Geleceğin toplumunda ise tüm öngörüler bilgi teknolojilerinin önemine ve değerine ilişkin. Matematik ve Fen Bilimleri dışında önde olacak olan meslek alanı yok gibi. Ancak mekaniğin ve nano teknolojinin bu kadar ön plana çıkarıldığı meslekler insanı kendisine bile yabancılaştıracak gibi görünüyor.
Buna rağmen geleceğin meslekleri arasında kuşkusuz bilgisayar programcılığı, yazılım mühendisliği, hukuk, doktorluk, genetik, biyoloji bilimi, eczacılık, mimarlık vb. meslekler yine geçerli olacak ancak ne iş yapılırsa yapılsın teknoloji ile bütünleşme, insan ilişkileri ve yaratıcılık artı önem kazanacak.
Gelecekte enerji, su, gıda mühendislikleri, savunma sanayii, uzay bilimleri, makine imalat, otomobil, bilgi ve iletişim teknolojileri ve sağlık sektörü ön plana çıkıyor. Bunun yanında en az bir yabancı dili bilmek, disiplinler arası düşünebilme, yaratıcılık, bilgi okuryazarlığı, insan ilişkileri, psikoloji ve toplum bilim önem kazanacaktır.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Alparslan Dartan
Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Uzmanı
Çocukken büyüklerimiz hepimize “Büyüdüğünde ne olmak istersin?” sorusunu sorardı. Bizler o zamanlar neredeyse ezberlemiş gibi hep aynı cevapları verirdik. Genellikle de bu soruya cevaplarımızda; kimimiz doktor, kimimiz öğretmen, kimimiz hemşire, polis ya da pilot olurduk. Yaşımız büyüdükçe ve somut düşünceden soyut düşünce basamağına geçtikçe bu söylemlerimiz, daha dar çerçeveye iner her şey olmaktan çok bir şey olmak çabasına dönüşürdü. Özellikle lise yıllarında meslek edinmenin zorlukları, sınavlarda başarılı olma gerekliliği ve iş olanaklarının azlığı da kaygı ve korkularımızı artırırdı. Bu duygular bugün değişti mi? “Hayır.”
Geçmişte bizlerin hissettiği bu duyguları, şu an çocuklarımız yaşıyor. Hangi mesleği seçsem mutlu olurum? Mezun olduğumda iyi bir iş bulabilecek miyim? Kişisel özelliklerim ve yaşamdan beklentilerim seçtiğim mesleğe uygun mu? Hangi mesleği ya da işi yaparsam daha çok para kazanabilirim? Bugün tüm bu soruların yanıtı kişiye göre, içinde yaşadığımız sosyal çevreye ve kültürel özelliklerimize göre değişiyor.
Çocukların mesleklerle ilgilenmeleri okul öncesi 5-6 yaşlarına dayanır. Bu okul öncesi dönemde çocuk, çevresindeki insanların farklı uğraşlarının ve mesleklerinin olduğunu fark eder. İlkokulun son yıllarında ise kendisi ve diğer insanlar arasında ilgiler, yetenekler, amaçlar, motivasyon açısından farklılıklar veya benzerlikler olabileceğini görür. Bu dönem, çocukta meslek bilincinin oluşmaya başladığı dönemdir. İlkokul yılları aynı zamanda çocuğun kişilik gelişimi açısından da kritik bir öneme sahiptir. Bu dönemde özgüven gelişimi, kendini kabul, benlik algısı, içsel denetimin gelişmesi önem kazanır. Çocuklukta gerçekleşen her devinim ve her kazanım çocuğun akademik, sosyal ve mesleki gelişim alanlarına doğrudan ya da dolaylı olarak etki eder.
Çocuklukta bir meslek fikrinin oluşmaya başlamasından yetişkinlikte bir meslek sahibi oluncaya kadar geçen bu süreci etkileyen pek çok psikolojik ve sosyolojik faktör vardır. Bunlar arasında çocuğun kişisel özellikleri, ailenin beklenti ve değerleri, eğitim olanakları ve toplumsal koşullar sayılabilir ama en önemlisi de son 10-15 yıla damgasını vuran teknoloji ve teknolojik gelişmelerin yarattığı yenidünya düzenidir. Günümüzde buluşların ve buna bağlı olarak teknolojik gelişmelerin hem bireysel hem de toplumsal değişime ciddi bir hız kazandırdığını görüyoruz. Özellikle iletişim teknolojisindeki gelişmeler, alışkanlıklarımızı, kültürel hayatımızı, gündelik ilişkilerimizi ve hatta iş hayatımızı etkileyecek kadar önemli hale geldi.
Günümüzün bu belirsiz, sınırları kalkmış ve sürekli değişime uğrayan dünyasında hem iş yaşamının hem de gençlerin; kariyer beklentileri ve planlamaları sürekli farklılaşıyor. Bu farklılaşma, öncelikle bireyin kendisine sonra da çevresine yansıyor.
MESLEK SEÇİMLERİ İNSANLARIN PSİKOLOJİSİNİ NASIL ETKİLER?
Meslek seçimlerimiz ve iş hayatımız tabi ki psikolojimizi, ruh halimizi etkiler. Bugün ve gelecekte öngördüğümüz iş dünyası çoklu kariyer fırsatlarına olanak tanısa da bugünün koşullarında kültürel alışkanlıklarımız ve karakteristik özelliklerimiz kolay kolay iş değişiklikleri yapmamıza fırsat tanımıyor. Evlilik ve aile hayatında ayrılıklar ve boşanmalar zaman zaman yaşanırken bir mesleğe adım attıktan sonra o mesleği bırakıp başka işlere atılmak pek kolay olmuyor.
Edindiğiniz mesleğin ya da işin kader gibi sizin yakanıza yapışıp kaldığı kültürlerde, o mesleği terk etmek ya da o meslekten ayrılmak zor oluyor ve ister istemez 20 ila 40 yıl arasında aynı işi ve mesleği sürdürmek zorunda kalabiliyorsunuz. Bunun yerine hayatınızda mesleğinizle ilgili yapabildiğiniz en büyük değişim işinizi değil daha çok iş yerinizi değiştirmek oluyor.
Türkiye gibi ataerkil yaşayan bir toplumda bilinçli ya da bilinçsizce tercih ettiğiniz iş veya mesleğinizden az ya da çok memnun değilseniz ruh sağlığınız elbette olumsuz etkilenmeye başlar. Bu durum sadece sizi etkilemekle de kalmaz eşinizi, çocuklarınızı ve yakın çevrenizi de çemberine alır. Günümüzde, psikolojik rahatsızlıkların artma nedenlerinden birisi de mesleki doyumsuzluktur. Kendisini iyi ifade edemediği, ilgisini ve yeteneğini sergileyemediği, iş tatminini yaşayamadığı ortamlarda bireyin var olması pek mümkün değildir. Kendinizi var edemediğiniz durumlarda da mutsuz, hayata küskün, kırılgan veya saldırgan olma riskiniz artar.
Günümüzün en çok rastlanan psikolojik sorunlarından olan depresyonun ana belirtilerinden birisi de hayata yüklediğiniz anlamdır. Eğer varlığınız sizin ve çevrenizdekiler için bir anlam ifade etmiyorsa ve mücadele gücünüz de yetersizse depresyona girmemeniz neredeyse imkânsız.
Yaptığı işten, seçtiği meslekten mutlu olan ve bunu hayatının pek çok alanına taşıyabilenler için de psikolojik süreçler de kişiliğe olumlu etki etmektedir. İlgi ve yeteneklerine uygun bir meslekte çalışmak iş doyumunu yükselttiği gibi kişinin hem iş hem de aile çevresiyle kurduğu iletişimi olumlu bir düzleme oturtmaktadır.
AİLELERİN MESLEK SEÇİMİNDEKİ ROLÜ
Dünyada ve ülkemizde son 30-40 yıl boyunca mesleki gelişim ile ilgili yapılan pek çok araştırma bulgusu, yaşam boyu süren mesleki gelişim sürecinde çocukluk döneminin anlamlı bir yeri olduğunu gösteriyor. Çocukların bireysel özellikleri, akademik ve sosyal ilişkilerdeki becerileri, özel yetenekleri, güçlü ve zayıf yönleri ve ailelerinden getirdikleri genetik özellikler onların mesleki tercihlerine, yönelimlerine etki ediyor. Bununla beraber meslek seçimine farklı bakış açıları getiren pek çok teorik yaklaşım çocuğun, kişiliğinin şekillenmesinde ve gelişmesinde önce ailenin, daha sonra okul ve çevresindeki diğer insanların önemli rol oynadığını ortaya koyuyor.
Ülkemizde de bu bulguları destekleyen pek çok veri var ve maalesef gençlerin meslek seçimini belirleyici en önemli faktör hâlâ aile yapısıdır. Ailelerin sosyo-ekonomik koşullar nedeni ile çocukları için küçük yaştan itibaren çizdikleri bir yol ve yazdıkları roller hep var olmuştur. Bu durum çocukların kendi yollarını çizmelerine ve hayatta üstlenecekleri rolleri belirlemelerine genelde de engel oluşturmuştur. Eğitim sistemimizin yapısı gereği ülkemizde meslekler hakkında daha bilinçli yönelimler ve farkındalıklar liseden üniversiteye geçiş aşamasında başlıyor. Bu dönemde gençler, o güne kadar kendileriyle ilgili farkındalık geliştirip, ilgi ve yetenekleri, başarı ve başarısızlıkları hakkında iyi ya da kötü bir deneyime sahip oluyorlar. Üniversite sıraları ise onlar için bilinçlenmek, motive olmak, yaşayarak deneyerek öğrenmek (staj yapmak) ve olgunlaşan hedeflere yönelmek, kısaca mesleğe adım atmak anlamına geliyor.
Ancak yukarıda sözünü ettiğim bilinç düzeyi çok az bir grup çocuk için geçerli görünüyor. Eğitim sistemimizin mesleğe yöneltme rehberliği konusundaki yetersizliği de bilinen bir gerçek. Çocukların erken yaşta ilgi yetenek ve becerilerine uygun eğitim modellerine yönlendirilememesi ve bunu sağlayacak yapısal bir düzenlemenin olmayışı maalesef her yıl iki-üç milyona yakın genci bir meslek sahibi olabilmek umuduyla üniversite sınavlarının kapısına yığıyor. Ailelerin bu süreçte gençlerin üzerinde inanılmaz etkileri oluyor. Toplumsal yapımız gereği erkek çocuklar üzerinde şekillenen bir yönlendirme ve gelecek planlama güdüsü ağır basıyor. Cinsiyet eşitsizliği bağlamında da kız çocuklarının okullaşma ve bir meslek edinme çabaları özellikle kırsal bölgelerde ağır biçimde darbe alıyor.
GENÇLER NE YAPMALI?
İyi bir kariyer sahibi olmanın yolunun iyi bir üniversite ve iyi bir bölümde okumaktan geçtiği düşünüldü hep. Oysa okul ve iş yaşamı arasındaki bağ çoğu zaman hiç örtüşmedi. Günümüzün iş dünyası artık çalışanlarında, evrensel bakış açısına sahip, parçaların önemini bilen ama sistemin bütününe odaklanabilen, anında ve hızlı davranabilme becerisine erişmiş, nerede ve hangi koşulda olursa olsun kendini doğru ifade edebilme beceresini görmek istiyor.
Gençler kendilerini geliştirmeli ve dönüştürmeli. Tekno-çağ dünyasının bilgisine ve hızına ayak uydurabilen herkes ayakta kalacak ve rekabet gücünü koruyacak ancak ayak uyduramayan herkes de sıradanlaşacak. Gençler bugünden yarına her yönüyle hızlı değişen toplumun ve iş dünyasının beklentilerini karşılayacak donanıma sahip olmayı, merak duymayı kendilerine görev edinmeliler. Bunun için de; Meslek odaklı değil iş odaklı olmalılar. Hayat herkese eşit fırsatlar verir. Bazıları kendilerine verilen fırsatları iyi değerlendirir bazıları ise değerlendiremez. Başarılı olmak için hayatın kendilerine sunduğu fırsatları mutlaka iyi değerlendirmeliler.
Okunulan üniversite ve alınan diploma mutlaka önemlidir, ancak onların kariyeriniz için sadece birer araç olduğu unutulmamalıdır. Bir meslek edinip mastır, doktora dereceleri aldığı halde ben bunu istemiyordum ben başka bir alanda mutlu olacağım diyen insanlara artık daha çok rastlıyoruz, onların sesini artık daha çok duyuyoruz. Gençler mezun olduktan sonra da iş seçimini yaparken de asla dar çerçevede ve sınırlı seçeneklere kendilerini mahkûm etmemelidirler.
Gençler çalışma hayatına mutlaka erken başlamalı, hayatı deneyimlemelidirler. Tek bir alanda değil çok farklı alanlarda kendilerini geliştirmeli, mutlaka özgün çalışmalar yapmalı, yapılanlar da hayatın içinden ve gerçek olmalı.
Gelecek gençlerin yüzyılı, geleceğe alışa gelmiş her şeyin değiştiği bir yüzyıl olarak bakmalılar ve ne iş yaparlarsa yapsınlar ama mutlaka yaptıkları işin en iyisini yapmaya çalışmalıdırlar.
İçinde yaşanılan toplumu mutlaka iyi tanımalı ve dünyanın hangi yöne gittiğini iyi görmeli ve kendi ilgi ve yeteneklerine uygun işlerde çalışmalılar. Belki de en önemlisi hayal kurmalılar, hayalleri gerçekleştirmek için her zaman yeni fırsatları olacaktır en ihtiyaçları olan şey de cesaretli olmaları olacaktır.
Hayatta kalıcı en önemli şey insan ilişkileri, aile, çevre ve edinilen dostluklardır. Sosyal biri olun, çevre edinin, dost edinin networkünüz geniş olsun. Her insanın içinde olan heves ve heyecan bir insan için en büyük zenginliktir. Bu heves ve heyecanı kaybetmeyin.
GELECEĞİN MESLEKLERİ…..Mİ?
Hızla değişen teknolojiler, değişen coğrafi ve demografik yapılar, ekonomik dinamikler, yaşanan sosyo-kültürel dönüşümler her dönemde ve her toplumda iş ve meslek tanımlarını değiştirmekte yeni yeni iş alanlarının ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Günümüz toplumunda, son yıllarda doktorluktan müzisyenliğe, öğretmenlikten bankacılığa, bankacılıktan şarapçılığa uzanan farklı başarı ve kariyer öyküleri hiç olmadığı kadar arttığını görüyoruz. Üniversitede verilen eğitimlerin yansıması olarak tıp, hukuk, mühendislik, gibi bir uzmanlığa endeksli meslekler dışında pek çok meslekte artık alınan eğitimin pek fazla bir önemi kalmadı. Birçok kişinin mezun olduktan sonra eğitim aldıkları bölümlerden ilgi ve yetenekleri doğrultusunda farklı alanlarda iş yaşamına atıldıklarını da görmeye başladık.
Geleceğin toplumunda ise tüm öngörüler bilgi teknolojilerinin önemine ve değerine ilişkin. Matematik ve Fen Bilimleri dışında önde olacak olan meslek alanı yok gibi. Ancak mekaniğin ve nano teknolojinin bu kadar ön plana çıkarıldığı meslekler insanı kendisine bile yabancılaştıracak gibi görünüyor.
Buna rağmen geleceğin meslekleri arasında kuşkusuz bilgisayar programcılığı, yazılım mühendisliği, hukuk, doktorluk, genetik, biyoloji bilimi, eczacılık, mimarlık vb. meslekler yine geçerli olacak ancak ne iş yapılırsa yapılsın teknoloji ile bütünleşme, insan ilişkileri ve yaratıcılık artı önem kazanacak.
Gelecekte enerji, su, gıda mühendislikleri, savunma sanayii, uzay bilimleri, makine imalat, otomobil, bilgi ve iletişim teknolojileri ve sağlık sektörü ön plana çıkıyor. Bunun yanında en az bir yabancı dili bilmek, disiplinler arası düşünebilme, yaratıcılık, bilgi okuryazarlığı, insan ilişkileri, psikoloji ve toplum bilim önem kazanacaktır.
Son Güncelleme: Pazartesi, 18 Temmuz 2022 14:50
Gösterim: 822
Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Danışmanı
Eğitim alanında iç içe geçmiş sorunlar yumağı içerisinde uzun zamandır eğitimin yönetimi konusunda belirli aralıklarla kendi gözlemlerimi notlar halinde bir araya getirmeye çalışıyorum. İyi bir okul yöneticisinin becerileri ve yetkinlikleri konusunda çok fazla yayına rastlamak mümkün. İnternet ortamında erişebildiğiniz bilimsel makalelerin sayısı oldukça fazla, bununla beraber alanda bu işi fiilen yapmış pek çok eğitim yöneticisinin anılarını, deneyimlerini dile getirdikleri kitapları, dergilerde yayınlanmış görüşlerini bulabilirsiniz. Bu sözlerle geçen artı eğitim dergisinde eğitimde yönetim adına deneyimlerimi ara ara bu köşede yazacağımı ifade etmiştim. Bu sayıda özellikle bir hizmet alanı olarak okul ortamında insani ilişkilerin bir yöneticinin en önemli yetkinlikleri arasında gördüğümü yazmak istedim.
Okul yöneticilerinin bilgi, beceri ve davranışları başta öğrenci, veli ve öğretmenler olmak üzere bu alanda çalışan herkes üzerinde etkili olmaktadır. Onsekiz milyona yakın öğrenci bir milyona yakın öğretmen ve toplumun neredeyse 2/3’ünü oluşturan bir halk kesimi eğitim ile ilgili iken eğitimin can bulduğu okullar ve bu okulları yöneten yöneticilerin belirli yeterlilik alanlarına ve yetkinliklere sahip olması bir beklentidir elbet. Yeterlik, insanın bir davranışı yapmak için gereken bilgi ve beceriye sahip olmasıdır, içinde de yer aldığı gibi yeterlikten söz edince de iki temel öğeden söz ediliyor burada bilgi ve beceri kavramlarından.
Teknik ve kavramsal becerilerle beraber insani ilişiklerin önemli olduğu tüm yönetim süreçlerinde ve özellikle de eğitim alanında süreç yönetiminin en temel belirleyicilerinden birisinin iletişim becerisi ve yetkinliği olduğunu düşünüyorum.İletişim becerilerinin sorun çözmede, kriz yönetiminde ve olumlu okul iklimi yaratılmasında önemli olduğunu düşünürken etkili okul yöneticilerinin olmak, bilmek ve yapmak sözcükleriyle birbirini tamamlayan özelliklere sahip olmalarının iletişim becerilerinin gelişmesine de katkı sağlamaktadır.
Sartre ‘sözcüklerdolusilahlardır’ diyor. Bıçağıcerrahınelineverirsenizşifa, celladınelineverirsenizölümgetirir. Eğitim yöneticisinin yetkinliği mesleğinin pek çok alt konularını iyi bilmesine ve bildiklerini uygulayabilecek motivasyona sahip olması ile ilgilidir. Bu motivasyonel süreç bilgi birikiminin yanında eğitim hizmetinin verildiği tüm paydaşlar açısından önemli bir itici güçtür. İletişim becerileri de bu gücün en etkili olanıdır.
Eğitimyöneticileri ne kadarfarkındadırlarbilmemamakendilerinebağlıtümçalışanlarınaslındaiçselolaraküstlerindenbeklediğitutumvedavranışlartümününneredeysehemenhemenaynıdır. Genel müdür, okulmüdürü, müdüryardımcısı, koordinatör, bölümbaşkanıya da zümrebaşkanı, uzmanlarya da öğretmenlerve/veyatümhizmetverenlertümbusaydığımekibinkendiuzmanlıkalanındabirüstündenbeklediğihepaynıdır, tıpkısınınaynısı. Uzmanıolduğualanileilgili (yaptığıişileilgili) yöneticilerimbenimgörüşlerimi de alsınvedeğerversin. Yöneticilerimileişiminsınırlarıçerçevesindeinsaniilişkilerkurabileyim. Bu ikihususinanınbireğitimkurumundaiçselmotivasyonunenönemliartılarındandır.
Elbettebuiletişimbecerileriçerçevesindeiyibiryönetici, okulundauygulamaveyönetimsüreçlerindebilgiakışınıhızlıvezamanındagerçekleştirilmesinisağlamalıdır. Öğretmen ya da çalışanlaralınankaralardanhaberdarolmuyorsaya da alınankararlarınsadeceuygulayıcısıoluyorlarsaiçiletişimdesıkıntıvardemektir. Her yönetimbasamağındailgiliyöneticiyegörüşbildirebilme, değergörmeveiletişimkurmakdurumundaolduğuherkesekolayulaşabilmeönemlibiriletişimiklimiyaratılmıştıranlamıtaşır. Bireğitimkurumunundışarıdakialgısınıeniyihangicümlelerleanlatmakgerekir? Bu okul, duyguluya da duygusuzmudur, buokuldüzenliya da yorucumudur, sıcak-samimiya da resmi-soğukveyagerginmidir? İştetümbudışalgıyıyaratanaslındakurumunyöneticilerininortayakoyduğututumvedavranışlardır.
Biryöneticiolarakkurumunuzdaçalışanlararasındakiiletişimtarzını, kurumdakihâkimdavranışmı (kurumsalkültür) belirleryoksaçalışanlarınbireyselyaklaşımlarımıbelirler? Bu soruyada verilecekolanyanıtlar da aslındayöneticilerinyaratmışolduklarıiklimileilgilidir. Okulyöneticilerinyönetmebiçimlerikurumiçerisindekiiletişimolgusunuetkiler mi? Ya da iletişiminöneminikavramışbiryönetimanlayışıçalışanlararasındaetkilibiriletişimkurulmasınınasılsağlar? Özellikleyöneticilerinbedendillerinikullanırkengöztemasıkurması, sestonunuiyiayarlayabilmesi, bedenduruşuv.b. özellikleriyleözenlivehassasolmalarıönemlidir. Buna bağlıolarakiletişimdiliolarakkarşısındakineöğrenci, öğretmenya da veliayırtetmedendeğervermesi, önemsemesiveiyibirdinleyiciolmasıönemlidir. Yöneticinintutumvedavranışlarıylakarşısındakinegüvenduygusuaşılamasıgerekir. Bunusağlamanınpekçokyolubulunabiliramaekibinekarşı her zaman tutarlıdavranmakveadilolmaköncelikligerekliliklerdendir.
İyibiriletişimyönetiminintemelindeçalışmaarkadaşlarınızdagüvenduygusuyaratmak, onlarıönemsemekkadaronlariçiniyibirdinleyiciolmak, onlaraönyargılıyaklaşmamakvetümküçümseyicidavranışlardanuzakdurmakda yatar. Dinleme, birkimseyehoşdavranmaktançokdahaötebirdurumdur, dinleme, diğerkişiylebirliktesağlıklıbirsonucaulaşabilmekiçinbilgitoplamayoluduraslında. Olduğunuzgibiolmakya da göründüğünüzgibiolmakilkeside önemlidir, güvenhissikolaykazanılmadığıgibiçokkolay da kaybedilebilirbirduygudur.
İnsanilişikleriyönetimidiraslındaokuldayönetim. İnanmadığınızve size çoktersgelenuygulamalarısavunmanızzorlaşır. Bu nedenlegenelgeçeruygulamalar içerisindeöğretmeniya da çalışanuzmanıuygulamalarkonusundaöncedenbilgilendirmekvealanuzmanıolarakgörüşlerinialmakönemlidirbirkurumyöneticisiiçin. Bu da ancakiyibiriletişimstratejisiilemümkündürelbet. Sade açıkvearkaplanıolmayanbiranlatma, dinlemevetartışmasürecidir bu.
Eğitimveöğretimsüreçleriaçısındanalınankararlarınveuygulamalarınzamanındagerçekleşmesi, akademikprogramların/müfredatınvezenginleştirilmişiçeriklerinsorunsuzaktarımıvepaylaşımıöğretmen, öğrenciveveliiletişiminigüçlükılmaktadır. Aynızamandailetişimsüreçlerikurumiçerisindegüvenliadımlaratılmasınıvealınankararlarınortakzemindeoluşarakuygulanmasınada katkısağlamaktadır.Buçerçevedeöğretimprogramlarınınoluşturulması, çeşitlendirilmesivegerektiğindedeğiştirilmesigibiöğretimsürecinietkinkılanuygulamalaröğrencivevelitarafındanbenimsenirvekabulgörür. Bu da yaratılanolumluokuliklimiileilgilidir.
Tecrübeilekazanılanbirikimlerin öğretmenlerigüçlendirdiğigörülmektedir. Akademikbirimlerin, öğretmenlerinhizmetiçieğitimleryoluileedindikleribirikimlerininönünüaçmakonlarınyetkinlikleriniartırmaköğrenciveveligözünde de anlamvedeğerligörülmektedir. Öğretmenlerihizmetiçieğitimleryoluilegüçlendirmek iletişimstratejileriaçısından da önemlibirkazanımdır. Güvenduygusunugeliştirirvepekiştirir.
Eğitimde Yönetim ve İletişim Becerilerinin Önemi
Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Danışmanı
Eğitim alanında iç içe geçmiş sorunlar yumağı içerisinde uzun zamandır eğitimin yönetimi konusunda belirli aralıklarla kendi gözlemlerimi notlar halinde bir araya getirmeye çalışıyorum. İyi bir okul yöneticisinin becerileri ve yetkinlikleri konusunda çok fazla yayına rastlamak mümkün. İnternet ortamında erişebildiğiniz bilimsel makalelerin sayısı oldukça fazla, bununla beraber alanda bu işi fiilen yapmış pek çok eğitim yöneticisinin anılarını, deneyimlerini dile getirdikleri kitapları, dergilerde yayınlanmış görüşlerini bulabilirsiniz. Bu sözlerle geçen artı eğitim dergisinde eğitimde yönetim adına deneyimlerimi ara ara bu köşede yazacağımı ifade etmiştim. Bu sayıda özellikle bir hizmet alanı olarak okul ortamında insani ilişkilerin bir yöneticinin en önemli yetkinlikleri arasında gördüğümü yazmak istedim.
Okul yöneticilerinin bilgi, beceri ve davranışları başta öğrenci, veli ve öğretmenler olmak üzere bu alanda çalışan herkes üzerinde etkili olmaktadır. Onsekiz milyona yakın öğrenci bir milyona yakın öğretmen ve toplumun neredeyse 2/3’ünü oluşturan bir halk kesimi eğitim ile ilgili iken eğitimin can bulduğu okullar ve bu okulları yöneten yöneticilerin belirli yeterlilik alanlarına ve yetkinliklere sahip olması bir beklentidir elbet. Yeterlik, insanın bir davranışı yapmak için gereken bilgi ve beceriye sahip olmasıdır, içinde de yer aldığı gibi yeterlikten söz edince de iki temel öğeden söz ediliyor burada bilgi ve beceri kavramlarından.
Teknik ve kavramsal becerilerle beraber insani ilişiklerin önemli olduğu tüm yönetim süreçlerinde ve özellikle de eğitim alanında süreç yönetiminin en temel belirleyicilerinden birisinin iletişim becerisi ve yetkinliği olduğunu düşünüyorum.İletişim becerilerinin sorun çözmede, kriz yönetiminde ve olumlu okul iklimi yaratılmasında önemli olduğunu düşünürken etkili okul yöneticilerinin olmak, bilmek ve yapmak sözcükleriyle birbirini tamamlayan özelliklere sahip olmalarının iletişim becerilerinin gelişmesine de katkı sağlamaktadır.
Sartre ‘sözcüklerdolusilahlardır’ diyor. Bıçağıcerrahınelineverirsenizşifa, celladınelineverirsenizölümgetirir. Eğitim yöneticisinin yetkinliği mesleğinin pek çok alt konularını iyi bilmesine ve bildiklerini uygulayabilecek motivasyona sahip olması ile ilgilidir. Bu motivasyonel süreç bilgi birikiminin yanında eğitim hizmetinin verildiği tüm paydaşlar açısından önemli bir itici güçtür. İletişim becerileri de bu gücün en etkili olanıdır.
Eğitimyöneticileri ne kadarfarkındadırlarbilmemamakendilerinebağlıtümçalışanlarınaslındaiçselolaraküstlerindenbeklediğitutumvedavranışlartümününneredeysehemenhemenaynıdır. Genel müdür, okulmüdürü, müdüryardımcısı, koordinatör, bölümbaşkanıya da zümrebaşkanı, uzmanlarya da öğretmenlerve/veyatümhizmetverenlertümbusaydığımekibinkendiuzmanlıkalanındabirüstündenbeklediğihepaynıdır, tıpkısınınaynısı. Uzmanıolduğualanileilgili (yaptığıişileilgili) yöneticilerimbenimgörüşlerimi de alsınvedeğerversin. Yöneticilerimileişiminsınırlarıçerçevesindeinsaniilişkilerkurabileyim. Bu ikihususinanınbireğitimkurumundaiçselmotivasyonunenönemliartılarındandır.
Elbettebuiletişimbecerileriçerçevesindeiyibiryönetici, okulundauygulamaveyönetimsüreçlerindebilgiakışınıhızlıvezamanındagerçekleştirilmesinisağlamalıdır. Öğretmen ya da çalışanlaralınankaralardanhaberdarolmuyorsaya da alınankararlarınsadeceuygulayıcısıoluyorlarsaiçiletişimdesıkıntıvardemektir. Her yönetimbasamağındailgiliyöneticiyegörüşbildirebilme, değergörmeveiletişimkurmakdurumundaolduğuherkesekolayulaşabilmeönemlibiriletişimiklimiyaratılmıştıranlamıtaşır. Bireğitimkurumunundışarıdakialgısınıeniyihangicümlelerleanlatmakgerekir? Bu okul, duyguluya da duygusuzmudur, buokuldüzenliya da yorucumudur, sıcak-samimiya da resmi-soğukveyagerginmidir? İştetümbudışalgıyıyaratanaslındakurumunyöneticilerininortayakoyduğututumvedavranışlardır.
Biryöneticiolarakkurumunuzdaçalışanlararasındakiiletişimtarzını, kurumdakihâkimdavranışmı (kurumsalkültür) belirleryoksaçalışanlarınbireyselyaklaşımlarımıbelirler? Bu soruyada verilecekolanyanıtlar da aslındayöneticilerinyaratmışolduklarıiklimileilgilidir. Okulyöneticilerinyönetmebiçimlerikurumiçerisindekiiletişimolgusunuetkiler mi? Ya da iletişiminöneminikavramışbiryönetimanlayışıçalışanlararasındaetkilibiriletişimkurulmasınınasılsağlar? Özellikleyöneticilerinbedendillerinikullanırkengöztemasıkurması, sestonunuiyiayarlayabilmesi, bedenduruşuv.b. özellikleriyleözenlivehassasolmalarıönemlidir. Buna bağlıolarakiletişimdiliolarakkarşısındakineöğrenci, öğretmenya da veliayırtetmedendeğervermesi, önemsemesiveiyibirdinleyiciolmasıönemlidir. Yöneticinintutumvedavranışlarıylakarşısındakinegüvenduygusuaşılamasıgerekir. Bunusağlamanınpekçokyolubulunabiliramaekibinekarşı her zaman tutarlıdavranmakveadilolmaköncelikligerekliliklerdendir.
İyibiriletişimyönetiminintemelindeçalışmaarkadaşlarınızdagüvenduygusuyaratmak, onlarıönemsemekkadaronlariçiniyibirdinleyiciolmak, onlaraönyargılıyaklaşmamakvetümküçümseyicidavranışlardanuzakdurmakda yatar. Dinleme, birkimseyehoşdavranmaktançokdahaötebirdurumdur, dinleme, diğerkişiylebirliktesağlıklıbirsonucaulaşabilmekiçinbilgitoplamayoluduraslında. Olduğunuzgibiolmakya da göründüğünüzgibiolmakilkeside önemlidir, güvenhissikolaykazanılmadığıgibiçokkolay da kaybedilebilirbirduygudur.
İnsanilişikleriyönetimidiraslındaokuldayönetim. İnanmadığınızve size çoktersgelenuygulamalarısavunmanızzorlaşır. Bu nedenlegenelgeçeruygulamalar içerisindeöğretmeniya da çalışanuzmanıuygulamalarkonusundaöncedenbilgilendirmekvealanuzmanıolarakgörüşlerinialmakönemlidirbirkurumyöneticisiiçin. Bu da ancakiyibiriletişimstratejisiilemümkündürelbet. Sade açıkvearkaplanıolmayanbiranlatma, dinlemevetartışmasürecidir bu.
Eğitimveöğretimsüreçleriaçısındanalınankararlarınveuygulamalarınzamanındagerçekleşmesi, akademikprogramların/müfredatınvezenginleştirilmişiçeriklerinsorunsuzaktarımıvepaylaşımıöğretmen, öğrenciveveliiletişiminigüçlükılmaktadır. Aynızamandailetişimsüreçlerikurumiçerisindegüvenliadımlaratılmasınıvealınankararlarınortakzemindeoluşarakuygulanmasınada katkısağlamaktadır.Buçerçevedeöğretimprogramlarınınoluşturulması, çeşitlendirilmesivegerektiğindedeğiştirilmesigibiöğretimsürecinietkinkılanuygulamalaröğrencivevelitarafındanbenimsenirvekabulgörür. Bu da yaratılanolumluokuliklimiileilgilidir.
Tecrübeilekazanılanbirikimlerin öğretmenlerigüçlendirdiğigörülmektedir. Akademikbirimlerin, öğretmenlerinhizmetiçieğitimleryoluileedindikleribirikimlerininönünüaçmakonlarınyetkinlikleriniartırmaköğrenciveveligözünde de anlamvedeğerligörülmektedir. Öğretmenlerihizmetiçieğitimleryoluilegüçlendirmek iletişimstratejileriaçısından da önemlibirkazanımdır. Güvenduygusunugeliştirirvepekiştirir.
Üst Kategori: ROOT Kategori: Alparslan Dartan
Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Danışmanı
Eğitim alanında iç içe geçmiş sorunlar yumağı içerisinde uzun zamandır eğitimin yönetimi konusunda belirli aralıklarla kendi gözlemlerimi notlar halinde bir araya getirmeye çalışıyorum. İyi bir okul yöneticisinin becerileri ve yetkinlikleri konusunda çok fazla yayına rastlamak mümkün. İnternet ortamında erişebildiğiniz bilimsel makalelerin sayısı oldukça fazla, bununla beraber alanda bu işi fiilen yapmış pek çok eğitim yöneticisinin anılarını, deneyimlerini dile getirdikleri kitapları, dergilerde yayınlanmış görüşlerini bulabilirsiniz. Bu sözlerle geçen artı eğitim dergisinde eğitimde yönetim adına deneyimlerimi ara ara bu köşede yazacağımı ifade etmiştim. Bu sayıda özellikle bir hizmet alanı olarak okul ortamında insani ilişkilerin bir yöneticinin en önemli yetkinlikleri arasında gördüğümü yazmak istedim.
Okul yöneticilerinin bilgi, beceri ve davranışları başta öğrenci, veli ve öğretmenler olmak üzere bu alanda çalışan herkes üzerinde etkili olmaktadır. Onsekiz milyona yakın öğrenci bir milyona yakın öğretmen ve toplumun neredeyse 2/3’ünü oluşturan bir halk kesimi eğitim ile ilgili iken eğitimin can bulduğu okullar ve bu okulları yöneten yöneticilerin belirli yeterlilik alanlarına ve yetkinliklere sahip olması bir beklentidir elbet. Yeterlik, insanın bir davranışı yapmak için gereken bilgi ve beceriye sahip olmasıdır, içinde de yer aldığı gibi yeterlikten söz edince de iki temel öğeden söz ediliyor burada bilgi ve beceri kavramlarından.
Teknik ve kavramsal becerilerle beraber insani ilişiklerin önemli olduğu tüm yönetim süreçlerinde ve özellikle de eğitim alanında süreç yönetiminin en temel belirleyicilerinden birisinin iletişim becerisi ve yetkinliği olduğunu düşünüyorum.İletişim becerilerinin sorun çözmede, kriz yönetiminde ve olumlu okul iklimi yaratılmasında önemli olduğunu düşünürken etkili okul yöneticilerinin olmak, bilmek ve yapmak sözcükleriyle birbirini tamamlayan özelliklere sahip olmalarının iletişim becerilerinin gelişmesine de katkı sağlamaktadır.
Sartre ‘sözcüklerdolusilahlardır’ diyor. Bıçağıcerrahınelineverirsenizşifa, celladınelineverirsenizölümgetirir. Eğitim yöneticisinin yetkinliği mesleğinin pek çok alt konularını iyi bilmesine ve bildiklerini uygulayabilecek motivasyona sahip olması ile ilgilidir. Bu motivasyonel süreç bilgi birikiminin yanında eğitim hizmetinin verildiği tüm paydaşlar açısından önemli bir itici güçtür. İletişim becerileri de bu gücün en etkili olanıdır.
Eğitimyöneticileri ne kadarfarkındadırlarbilmemamakendilerinebağlıtümçalışanlarınaslındaiçselolaraküstlerindenbeklediğitutumvedavranışlartümününneredeysehemenhemenaynıdır. Genel müdür, okulmüdürü, müdüryardımcısı, koordinatör, bölümbaşkanıya da zümrebaşkanı, uzmanlarya da öğretmenlerve/veyatümhizmetverenlertümbusaydığımekibinkendiuzmanlıkalanındabirüstündenbeklediğihepaynıdır, tıpkısınınaynısı. Uzmanıolduğualanileilgili (yaptığıişileilgili) yöneticilerimbenimgörüşlerimi de alsınvedeğerversin. Yöneticilerimileişiminsınırlarıçerçevesindeinsaniilişkilerkurabileyim. Bu ikihususinanınbireğitimkurumundaiçselmotivasyonunenönemliartılarındandır.
Elbettebuiletişimbecerileriçerçevesindeiyibiryönetici, okulundauygulamaveyönetimsüreçlerindebilgiakışınıhızlıvezamanındagerçekleştirilmesinisağlamalıdır. Öğretmen ya da çalışanlaralınankaralardanhaberdarolmuyorsaya da alınankararlarınsadeceuygulayıcısıoluyorlarsaiçiletişimdesıkıntıvardemektir. Her yönetimbasamağındailgiliyöneticiyegörüşbildirebilme, değergörmeveiletişimkurmakdurumundaolduğuherkesekolayulaşabilmeönemlibiriletişimiklimiyaratılmıştıranlamıtaşır. Bireğitimkurumunundışarıdakialgısınıeniyihangicümlelerleanlatmakgerekir? Bu okul, duyguluya da duygusuzmudur, buokuldüzenliya da yorucumudur, sıcak-samimiya da resmi-soğukveyagerginmidir? İştetümbudışalgıyıyaratanaslındakurumunyöneticilerininortayakoyduğututumvedavranışlardır.
Biryöneticiolarakkurumunuzdaçalışanlararasındakiiletişimtarzını, kurumdakihâkimdavranışmı (kurumsalkültür) belirleryoksaçalışanlarınbireyselyaklaşımlarımıbelirler? Bu soruyada verilecekolanyanıtlar da aslındayöneticilerinyaratmışolduklarıiklimileilgilidir. Okulyöneticilerinyönetmebiçimlerikurumiçerisindekiiletişimolgusunuetkiler mi? Ya da iletişiminöneminikavramışbiryönetimanlayışıçalışanlararasındaetkilibiriletişimkurulmasınınasılsağlar? Özellikleyöneticilerinbedendillerinikullanırkengöztemasıkurması, sestonunuiyiayarlayabilmesi, bedenduruşuv.b. özellikleriyleözenlivehassasolmalarıönemlidir. Buna bağlıolarakiletişimdiliolarakkarşısındakineöğrenci, öğretmenya da veliayırtetmedendeğervermesi, önemsemesiveiyibirdinleyiciolmasıönemlidir. Yöneticinintutumvedavranışlarıylakarşısındakinegüvenduygusuaşılamasıgerekir. Bunusağlamanınpekçokyolubulunabiliramaekibinekarşı her zaman tutarlıdavranmakveadilolmaköncelikligerekliliklerdendir.
İyibiriletişimyönetiminintemelindeçalışmaarkadaşlarınızdagüvenduygusuyaratmak, onlarıönemsemekkadaronlariçiniyibirdinleyiciolmak, onlaraönyargılıyaklaşmamakvetümküçümseyicidavranışlardanuzakdurmakda yatar. Dinleme, birkimseyehoşdavranmaktançokdahaötebirdurumdur, dinleme, diğerkişiylebirliktesağlıklıbirsonucaulaşabilmekiçinbilgitoplamayoluduraslında. Olduğunuzgibiolmakya da göründüğünüzgibiolmakilkeside önemlidir, güvenhissikolaykazanılmadığıgibiçokkolay da kaybedilebilirbirduygudur.
İnsanilişikleriyönetimidiraslındaokuldayönetim. İnanmadığınızve size çoktersgelenuygulamalarısavunmanızzorlaşır. Bu nedenlegenelgeçeruygulamalar içerisindeöğretmeniya da çalışanuzmanıuygulamalarkonusundaöncedenbilgilendirmekvealanuzmanıolarakgörüşlerinialmakönemlidirbirkurumyöneticisiiçin. Bu da ancakiyibiriletişimstratejisiilemümkündürelbet. Sade açıkvearkaplanıolmayanbiranlatma, dinlemevetartışmasürecidir bu.
Eğitimveöğretimsüreçleriaçısındanalınankararlarınveuygulamalarınzamanındagerçekleşmesi, akademikprogramların/müfredatınvezenginleştirilmişiçeriklerinsorunsuzaktarımıvepaylaşımıöğretmen, öğrenciveveliiletişiminigüçlükılmaktadır. Aynızamandailetişimsüreçlerikurumiçerisindegüvenliadımlaratılmasınıvealınankararlarınortakzemindeoluşarakuygulanmasınada katkısağlamaktadır.Buçerçevedeöğretimprogramlarınınoluşturulması, çeşitlendirilmesivegerektiğindedeğiştirilmesigibiöğretimsürecinietkinkılanuygulamalaröğrencivevelitarafındanbenimsenirvekabulgörür. Bu da yaratılanolumluokuliklimiileilgilidir.
Tecrübeilekazanılanbirikimlerin öğretmenlerigüçlendirdiğigörülmektedir. Akademikbirimlerin, öğretmenlerinhizmetiçieğitimleryoluileedindikleribirikimlerininönünüaçmakonlarınyetkinlikleriniartırmaköğrenciveveligözünde de anlamvedeğerligörülmektedir. Öğretmenlerihizmetiçieğitimleryoluilegüçlendirmek iletişimstratejileriaçısından da önemlibirkazanımdır. Güvenduygusunugeliştirirvepekiştirir.
Eğitimde Yönetim ve İletişim Becerilerinin Önemi
Alpaslan Dartan – Eğitim Yöneticisi / PDR Danışmanı
Eğitim alanında iç içe geçmiş sorunlar yumağı içerisinde uzun zamandır eğitimin yönetimi konusunda belirli aralıklarla kendi gözlemlerimi notlar halinde bir araya getirmeye çalışıyorum. İyi bir okul yöneticisinin becerileri ve yetkinlikleri konusunda çok fazla yayına rastlamak mümkün. İnternet ortamında erişebildiğiniz bilimsel makalelerin sayısı oldukça fazla, bununla beraber alanda bu işi fiilen yapmış pek çok eğitim yöneticisinin anılarını, deneyimlerini dile getirdikleri kitapları, dergilerde yayınlanmış görüşlerini bulabilirsiniz. Bu sözlerle geçen artı eğitim dergisinde eğitimde yönetim adına deneyimlerimi ara ara bu köşede yazacağımı ifade etmiştim. Bu sayıda özellikle bir hizmet alanı olarak okul ortamında insani ilişkilerin bir yöneticinin en önemli yetkinlikleri arasında gördüğümü yazmak istedim.
Okul yöneticilerinin bilgi, beceri ve davranışları başta öğrenci, veli ve öğretmenler olmak üzere bu alanda çalışan herkes üzerinde etkili olmaktadır. Onsekiz milyona yakın öğrenci bir milyona yakın öğretmen ve toplumun neredeyse 2/3’ünü oluşturan bir halk kesimi eğitim ile ilgili iken eğitimin can bulduğu okullar ve bu okulları yöneten yöneticilerin belirli yeterlilik alanlarına ve yetkinliklere sahip olması bir beklentidir elbet. Yeterlik, insanın bir davranışı yapmak için gereken bilgi ve beceriye sahip olmasıdır, içinde de yer aldığı gibi yeterlikten söz edince de iki temel öğeden söz ediliyor burada bilgi ve beceri kavramlarından.
Teknik ve kavramsal becerilerle beraber insani ilişiklerin önemli olduğu tüm yönetim süreçlerinde ve özellikle de eğitim alanında süreç yönetiminin en temel belirleyicilerinden birisinin iletişim becerisi ve yetkinliği olduğunu düşünüyorum.İletişim becerilerinin sorun çözmede, kriz yönetiminde ve olumlu okul iklimi yaratılmasında önemli olduğunu düşünürken etkili okul yöneticilerinin olmak, bilmek ve yapmak sözcükleriyle birbirini tamamlayan özelliklere sahip olmalarının iletişim becerilerinin gelişmesine de katkı sağlamaktadır.
Sartre ‘sözcüklerdolusilahlardır’ diyor. Bıçağıcerrahınelineverirsenizşifa, celladınelineverirsenizölümgetirir. Eğitim yöneticisinin yetkinliği mesleğinin pek çok alt konularını iyi bilmesine ve bildiklerini uygulayabilecek motivasyona sahip olması ile ilgilidir. Bu motivasyonel süreç bilgi birikiminin yanında eğitim hizmetinin verildiği tüm paydaşlar açısından önemli bir itici güçtür. İletişim becerileri de bu gücün en etkili olanıdır.
Eğitimyöneticileri ne kadarfarkındadırlarbilmemamakendilerinebağlıtümçalışanlarınaslındaiçselolaraküstlerindenbeklediğitutumvedavranışlartümününneredeysehemenhemenaynıdır. Genel müdür, okulmüdürü, müdüryardımcısı, koordinatör, bölümbaşkanıya da zümrebaşkanı, uzmanlarya da öğretmenlerve/veyatümhizmetverenlertümbusaydığımekibinkendiuzmanlıkalanındabirüstündenbeklediğihepaynıdır, tıpkısınınaynısı. Uzmanıolduğualanileilgili (yaptığıişileilgili) yöneticilerimbenimgörüşlerimi de alsınvedeğerversin. Yöneticilerimileişiminsınırlarıçerçevesindeinsaniilişkilerkurabileyim. Bu ikihususinanınbireğitimkurumundaiçselmotivasyonunenönemliartılarındandır.
Elbettebuiletişimbecerileriçerçevesindeiyibiryönetici, okulundauygulamaveyönetimsüreçlerindebilgiakışınıhızlıvezamanındagerçekleştirilmesinisağlamalıdır. Öğretmen ya da çalışanlaralınankaralardanhaberdarolmuyorsaya da alınankararlarınsadeceuygulayıcısıoluyorlarsaiçiletişimdesıkıntıvardemektir. Her yönetimbasamağındailgiliyöneticiyegörüşbildirebilme, değergörmeveiletişimkurmakdurumundaolduğuherkesekolayulaşabilmeönemlibiriletişimiklimiyaratılmıştıranlamıtaşır. Bireğitimkurumunundışarıdakialgısınıeniyihangicümlelerleanlatmakgerekir? Bu okul, duyguluya da duygusuzmudur, buokuldüzenliya da yorucumudur, sıcak-samimiya da resmi-soğukveyagerginmidir? İştetümbudışalgıyıyaratanaslındakurumunyöneticilerininortayakoyduğututumvedavranışlardır.
Biryöneticiolarakkurumunuzdaçalışanlararasındakiiletişimtarzını, kurumdakihâkimdavranışmı (kurumsalkültür) belirleryoksaçalışanlarınbireyselyaklaşımlarımıbelirler? Bu soruyada verilecekolanyanıtlar da aslındayöneticilerinyaratmışolduklarıiklimileilgilidir. Okulyöneticilerinyönetmebiçimlerikurumiçerisindekiiletişimolgusunuetkiler mi? Ya da iletişiminöneminikavramışbiryönetimanlayışıçalışanlararasındaetkilibiriletişimkurulmasınınasılsağlar? Özellikleyöneticilerinbedendillerinikullanırkengöztemasıkurması, sestonunuiyiayarlayabilmesi, bedenduruşuv.b. özellikleriyleözenlivehassasolmalarıönemlidir. Buna bağlıolarakiletişimdiliolarakkarşısındakineöğrenci, öğretmenya da veliayırtetmedendeğervermesi, önemsemesiveiyibirdinleyiciolmasıönemlidir. Yöneticinintutumvedavranışlarıylakarşısındakinegüvenduygusuaşılamasıgerekir. Bunusağlamanınpekçokyolubulunabiliramaekibinekarşı her zaman tutarlıdavranmakveadilolmaköncelikligerekliliklerdendir.
İyibiriletişimyönetiminintemelindeçalışmaarkadaşlarınızdagüvenduygusuyaratmak, onlarıönemsemekkadaronlariçiniyibirdinleyiciolmak, onlaraönyargılıyaklaşmamakvetümküçümseyicidavranışlardanuzakdurmakda yatar. Dinleme, birkimseyehoşdavranmaktançokdahaötebirdurumdur, dinleme, diğerkişiylebirliktesağlıklıbirsonucaulaşabilmekiçinbilgitoplamayoluduraslında. Olduğunuzgibiolmakya da göründüğünüzgibiolmakilkeside önemlidir, güvenhissikolaykazanılmadığıgibiçokkolay da kaybedilebilirbirduygudur.
İnsanilişikleriyönetimidiraslındaokuldayönetim. İnanmadığınızve size çoktersgelenuygulamalarısavunmanızzorlaşır. Bu nedenlegenelgeçeruygulamalar içerisindeöğretmeniya da çalışanuzmanıuygulamalarkonusundaöncedenbilgilendirmekvealanuzmanıolarakgörüşlerinialmakönemlidirbirkurumyöneticisiiçin. Bu da ancakiyibiriletişimstratejisiilemümkündürelbet. Sade açıkvearkaplanıolmayanbiranlatma, dinlemevetartışmasürecidir bu.
Eğitimveöğretimsüreçleriaçısındanalınankararlarınveuygulamalarınzamanındagerçekleşmesi, akademikprogramların/müfredatınvezenginleştirilmişiçeriklerinsorunsuzaktarımıvepaylaşımıöğretmen, öğrenciveveliiletişiminigüçlükılmaktadır. Aynızamandailetişimsüreçlerikurumiçerisindegüvenliadımlaratılmasınıvealınankararlarınortakzemindeoluşarakuygulanmasınada katkısağlamaktadır.Buçerçevedeöğretimprogramlarınınoluşturulması, çeşitlendirilmesivegerektiğindedeğiştirilmesigibiöğretimsürecinietkinkılanuygulamalaröğrencivevelitarafındanbenimsenirvekabulgörür. Bu da yaratılanolumluokuliklimiileilgilidir.
Tecrübeilekazanılanbirikimlerin öğretmenlerigüçlendirdiğigörülmektedir. Akademikbirimlerin, öğretmenlerinhizmetiçieğitimleryoluileedindikleribirikimlerininönünüaçmakonlarınyetkinlikleriniartırmaköğrenciveveligözünde de anlamvedeğerligörülmektedir. Öğretmenlerihizmetiçieğitimleryoluilegüçlendirmek iletişimstratejileriaçısından da önemlibirkazanımdır. Güvenduygusunugeliştirirvepekiştirir.
Son Güncelleme: Cuma, 25 Şubat 2022 09:51
Gösterim: 640